-
Ailem
Bu çalışma, ailenin kurulması, korunması ve güçlendirilmesi adına sosyal bilimlerin ve dini kaynakların danışmanlığına müracaat etmeyi; bir yuvanın karşılaştığı risk alanlarını dikkate almak suretiyle sorunlara dair çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır. Bizleri yüreklendirmekte; aile değerlerimizi hatırlamaya, ailemiz hakkında sorumluluk üstlenmeye ve daha mutlu , güvenli, dayanımlı yuvalar için emek vermeye davet etmektedir.
-
Ailemde Huzur İstiyorum
“Ateşi, kıvılcımken söndürmeli!” Ailemde Huzur İstiyorum… İnsan ailede var olur… Ailede anne-baba ve çocuklar vardır… Aile insanın büyüdüğü, beslendiği yerdir, kökleridir… Yuvanın sıcaklığı, nereye gidilirse gidilsin, aranan ve özlenen bir değerdir… Aile dünyaya gelmenin eşiği, insan olmanın beşiği ve insanlığın geleceğidir… * * * Her insan, içinde daha iyi bir insan saklar. Söz ve davranışlarımızla o iyi insanı açığa çıkarabiliriz. Bir insanın kendini iyi hissetmesi, dünyanın iyiye gitmesine katkıdır. Bir çift güzel söz, insanın dengesini yerine getirebilir. İnsanlar arası ilişkilerde sıkıntı çıkması kaçınılmazdır. Bu sıkıntılar aile bireyleri arasında yaşandığında tüm hayatımızı etkiler. Yaşanan sıkıntıların sebebini herkes önce kendinde aramalı, yanlışı varsa özür dilemeli ve yaşananlardan ders alarak yoluna devam etmelidir. Ayrıca, bir sorunun anlık çözülmesinden daha önemlisi, soruna sebep olan bakış açısını düzeltmektir. Eşler arasında doğru iletişim ve güzel geçimin oluşabilmesi ve devam edebilmesi için, her iki tarafın da kendi payına ne düştüğünü bilmesi ve elinden gelenin en iyisini yapabilmek için çaba sarf etmesi gerekir. Aksi hâlde, herkes ortaya çıkan sorundan karşısındakini sorumlu tutar. Bu ise çözümsüzlüğün ta kendisidir. Oysa bu, iki tarafın da katkısı olan bir sonuçtur ve çözümü de birlikte bulunmalıdır. Bu kitap; yaşanmış olaylardan yola çıkarak, ailelerde yaşanan sorunların tespitine ve sorunların çözümünü kolaylaştıracak değişik bakış açıları kazandırmaya yardımcı olacaktır.
-
Ailesiz Toplum Modern Ya Sonrası?
İnsanlık adına çok büyük bir değişim döneminin arifesindeyiz. Öyle bir değişim ki, bildiğimiz hemen her şeyin; “devletin”, “dinin”, “toplumun”, “ahlakın”, “cinsiyetin”, “işin” anlamının değişeceği, dönüşeceği, translaşıp karmaşık formalara bürüneceği; tarihte daha önce hiç yaşanmamış yeni bir dönem geliyor. Görünen o ki, son yıllarda devletlerin frenlemesinden kurtulan büyük şirketlerin elinde ürkütücü bir hızla gelişen teknoloji vasıtasıyla gelen bu dönemden ne vücut ne mana olarak “insan” da sağlam çıkamayacak.
Geliştirilen yapay zekâlı robotlar/makineler egemenlerle en alttakiler arasındaki mesafeyi öylesine açıyor ki, bu mesafe egemenlere artık; “Tanrı olmanın vakti geldi” demenin cüretini veriyor. Yeni paganist dönem dedikleri bu dönemde, tanrı rolünü oynamak için önlerinde engel olarak gördükleri “insaniyet merkezli” dünyayı, bu dünyanın ürettiği hümanizmi, “insanlığın büyük kibri” dedikleri “İnsan Hakları”nı, 300 sene önce öldürdüklerini ilan ettikleri tanrıdan geriye kalmış “hortlak”ı (ahlakı) ve binlerce senelik normları yeniden tanımlamak veya tarihe gömmek istiyorlar. Bunun için en uç, en sapkın unsurları; yani toplum içinde en dayanaksız ve kontrol edilebilir unsurları merkeze davet ederek, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ve “Hayvan Hakları” gibi projeler üzerinden bir ahlaki altüst oluş, tüm toplumsal değerlerin yerinden edildiği bir “Ahlaki Kaos” var etmek istiyorlar.
Henüz büyük kalabalıkların pek de hissetmedikleri ancak egemenlerin “insan sonrası” diye adlandırdıkları bu dönemi, her geçen gün daha derinden hissedeceğimizi söylemek zor değil. Yapay zekâlı robotlar milyarları işsiz bıraktığında, devasa şehirler fakirlerin toplama kamplarına dönüştüğünde, gidilecek köyün, ekilecek tarlanın, bakılacak hayvanın, bunları yapacak becerinin çoktan kaybedilmiş olduğu fark edildiğinde yaşayacağız büyük şoku.
Güçsüzler tarihin hiçbir döneminde güçlülerin karşısında bu kadar çaresiz ve bu kadar darmadağın olmadılar. Bu dağınıklık egemenlere, artık kendilerine ihtiyaç duyulmayan sanayi toplumlarının artıkları/atıkları/lüzumsuzları olan devasa kitlelerden kurtulabilmek için cüretkâr projeler üretme cesareti veriyor. -
-
Akhilleus’un Şarkısı
2012 Orange En İyi Roman Ödülü Kazananı Tanrılar beni küçük yaşımda sürdüler yuvamdan, itiraz edemedim; çelimsiz, beceriksiz, silik bir evlattım. Söyleyecek söz bulamadım, alt tarafı bir ölümlüydüm. Yalnız kalmanın, yenik düşmenin nasıl bir şey olduğunu bilirdim sadece. Sen böyle yenikken başkasının iyi talihinin nasıl diken gibi battığını da. Lakin kader örgüm henüz sonlanmamıştı. Sürgünüm Aristos Achaion’un yanına, güzelliğinin güneşi dibinde diz çökmeye çıkmıştı. Mağlup olmuştum lakin böyle bir güzellik karşısında mağlup olmaktan kim utanır ki? Hikâyelerimizde o en iyimiz, en kahraman, en kuvvetlimiz olarak geçer. Hikâyelerimize göre bunun sebebi damarlarında akan ilahi kandır. Hikâyelerimiz yaşlılar tarafından ateş başlarında anlatılır, kahramanlardan bahseder ama kahramanlar yaşlanmaz hiç. Hikâyelerimizde savaşı yiğit Akha’ların kazandığı anlatılır… Hikâyelerimiz gerçeği söylemiyor. Savaşın kazananı olmaz. Çağlar geçer, üstümüzde takımyıldızlar dönüp durur, ayla güneş her zamanki yollarını bitkin takip eder ve biz, biz felakete uğramışlar, biz sevdiğinden ayrı düşmüşler aşkın içimizi titreten şarkısı kulağımızda, huzursuz yatarız düştüğümüz yerde. Ben, Kirke’nin yazarı Madeline Miller, Akhilleus’un Şarkısı’nda, şanı için hayatından vazgeçen yarı tanrı Akhilleus’u, can yoldaşı Patroklos’u ve Troya Savaşı’nı; kralların, tanrıların, savaşçıların destanını iki âşığın gözünden anlatıyor. “Madeline Miller, çarpıcı ve tutkulu aşklarını Homeros’un sürükleyici manzum destanı kadar sade ve incelikli diliyle aktararak, bu iki genç adamın efsanelerde değil, gerçeklikte var olduğuna bizi ikna etmeyi başarıyor. Bu sayede isimlerini, 3000 yıldır anlatılagelen bu hikâyeyi zenginleştirerek bir sonraki nesle de aktarıyor.” –Mary Doria Russell, Serçe’nin yazarı “İlyada ve öncesindeki olayların Patroklos gözünden sürükleyici bir yeniden anlatımı; elden bırakması zor bir kitap, klasik eser sevenler özellikle Tanrıça Thetis karakterinin özündeki vahşi yan ve antik dönem esintisiyle büyülenecek. –Donna Tartt, Saka Kuşu’nun yazarı “Akhilleus’un Şarkısı, İlyada destanını daha önce hiç okumadığınız denli gerçekçi bir tarihsel ve fantastik anlatımla ortaya koyuyor…” –Instinct Magazine
-
Akhlaq Unterrichte für Kinder und Erwachsene
Eine verpflichtende Lektüre für jede Art von Unterrichtszwecken, ob Zuhause, Schule oder Moschee!
Pädagogische Begleitung für Eltern, Lehrer und Imame
Verpflichtende Lektüre für Eltern, Lehrer und Imame -
Akif Duruşlu Asım
Türk tarihinin en önemli simalarından, İstiklâl Marşı şairi Mehmed Âkif Ersoy, “Âsım” isminde sembolleştirdiği şiir karakterinde, Türk gençliğine ışık tutmuş, yol göstermiştir. Bu özelliğiyle bir şâir olmanın çok ötesindedir. Günümüz edebiyat dünyasının üretken ve önemli isimlerinden Ali Haydar Haksal, bu eserinde Âkif’e bir edebiyatçının bir başka edebiyatçıya yönelttiği bakışla bakıyor. Ama bu bakış aynı zamanda, alttan alta Âkif’in “Âsım” vurgusunu belirgin kılan bir duyarlılığın eşiğinde gerçekleşiyor. Böylece ortaya Âkif’ten Âsım’a doğru kurulan bir köprü çıkıyor…
-
Akıl ve Erdem Türkiye ‘nin Toplumsal Muhayyilesi
Bir tarafta sağlam ve derin kökleri olan ve böylece dünyada bir var olma noktası (“merkezi”) bulunan, diğer tarafta açık ufuk perspektifiyle dünyaya bakan ve yeni imkânlara kapı aralayan bir özne olmak mümkün müdür? Bu soru, Akıl ve Erdem’in temel sorunsallarından birini oluşturuyor . Bir yanda dünyayla entegre olmak ve modernleşmek adına kendi varlığına sırtını dönmek, öte yanda kendi olmak adına her şeyi ötekileştirmek ve küçük milliyetçiliklere hapsolmak, Türk modernleşmesinin ürettiği sonuçlardan biri. Küreselleşme ve çoğul modernite çağında Türkiye bu yüklerinden kurtulmaya çabalıyor . Akıl ve Erdem, modernitenin ve Aydınlanma’nın temel iddialarını sorgularken, bunların Türkiye tecrübesinde tekabül ettiği yeri tespit etmeye çalışıyor ve mevcut ikilemlerin yerine “biz ve onlar” gibi yeni dikotomiler inşa etmektense, moderniteyi de aşan bir var olma ve düşünüş biçiminin imkânlarını araştırıyor .
-
Akıl ve Erdem Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi
Bir tarafta sağlam ve derin kökleri olan ve böylece dünyada bir var-olma noktası (“merkezi”) bulunan, diğer tarafta açık ufuk perspektifiyle dünyaya bakan ve yeni imkanlara kapı aralayan bir özne olmak mümkün müdür? Bu soru, elinizdeki çalışmanın temel sorunsallarından birini oluşturuyor.
Bir yanda dünyayla entegre olmak ve modernleşmek adına kendi varlığına sırtını dönmek, öte yanda kendi olmak adına her şeyi ötekileştirmek ve küçük milliyetçiliklere hapsolmak, Türk modernleşmesinin ürettiği sonuçlardan biri. Küreselleşme ve çoğul-modernite çağında Türkiye bu yüklerinden kurtulmaya çabalıyor.
Akıl ve Erdem, modernitenin ve aydınlanmanın temel iddialarını sorgularken, bunların Türkiye tecrübesinde tekabül ettiği yeri tespit etmeye çalışıyor ve mevcut ikilemlerin yerine “biz ve onlar” gibi yeni dikotomiler inşa etmektense, moderniteyi de aşan bir varolma ve düşünüş biçiminin imkanlarını araştırıyor.
-
Akıldan Kalbe Yolculuk Bediüzzaman Modeli
* Bediüzzaman, düşünce sistemini oluştururken ve inancını delillendirirken mantık ilmini nasıl kullandı? * Maddeci ve tabiatçı anlayışın ileri sürdüğü tezleri nasıl çürüttü? * Atom içi dünyalardan tevhid hakikatine nasıl bir yolculuk gerçekleştirdi? * Bediüzzaman’ın ‘iki hikmet’ analizi nedir ve neden önemlidir? Bu kitap, Bediüzzaman’ın hayret verici kişiliğini ve eserlerini anlamaya yönelik bir çalışma. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Bediüzzaman Said Nursî’nin tefekkür sistemini, kâinat görüşünü ve ulaştığı imanî sonuçları analiz ediyor. Bediüzzaman’ın eserlerini yazarken modern bilimlerin hangi metotlarından faydalandığını tespit edip Bediüzzaman’ın görüşlerini hem akademik olarak doyurucu ile hem de anlaşılır bir şekilde anlatıyor. Diğer bir deyişle, Bediüzzaman’ın hayatı ışığında, insanın “Akıldan kalbe yolculuğu”nu…
-
Akıllı Tilkinin Masalı
Aile sevgisini anlatan duygusal ve eğitici bir öykü! Günümüz çocuk klasiklerinden biri olarak kabul edilen Akıllı Tilkinin Masalı, eleştirmenler tarafından “Kocaman bir kucaklamanın edebi karşılığı!” olarak tanımlanmıştır.
-
Akıllı Türk Makul Tarih
İnsan tabiata doğar, hayatı ise kurar. Hayat hafızayla, geçmişle, tarihle hayat bulur. Tarihi bilmeyen insan, geçmişi bilmeyen insan demek değildir; geleceği bilmeyen, hayatı ön-göremeyen insan demektir. 1000 yıldır bu topraklarda tarih yazmış Türkler, ancak tarihi tecrübelerine mensubiyet; inşa ettikleri medeniyete aidiyet duymakla dik durabildiler. İşte bu deneme Türk kimliğini teşrihe çalışıyor. İnsan olmaklığı en temel varoluş tarzı olarak benimseyen, bu yüzden de sırtlanların arasında yalın-ız kalmış ama dik-duruşunu, yürüyüşünü, kısaca kendilikini koruyarak yeni bir hayatı teklif ve temsil etmeye çalışan Türk’e, bu gayreti kemale taşıyacak ilkeleri ve hedefleri işaret eden yazılardan oluşuyor.
-
Akıntıya Karşı
“… Oltanın ucundaki balık şöyle dedi: ‘Yem öyle büyülü, çekici, gerçek idi ki; nasıl desem gerçekten daha gerçekti. Şimdi şu son nefesimi verirken itiraf ediyorum: “Tanrım bunu beklemiyordum’. * Elinizdeki kitap sadece şu mektuptaki cümle yüzünden kaleme alınmıştır desem yeridir. Çağdaş Küresel Medeniyet’in (O iki asırdan beri peşine düşüp yetişmeye çalıştığımız muasır medeniyet) insanlığı getirdiği son durak burasıdır.” Mustafa Kutlu’nun gazete yazılarından derleyerek yazdığı yeni eseri toplumumuzun tüm sorunlarına, eksiklerine, nereden nerelere gelindiğine ışık tutarken, çözümlerini de kelimelerinin arasında ilgililere sunuyor.
-
Aklın Anatomisi Salt Aklın Eleştirisinin Teşrihi
Bu çalışmanın esasını Kant’ın başyapıtı “Salt Aklın Eleştirisi”ni irdelemek oluşturuyor Prof. Duralı eserinde Kant’ın hayatını ve felsefesini inceleyip yorumlarken; büyük filozofun “çığır açıcı paradigmasını” ortaya koyuyor. “Kant’ın inşaa olduğu muazzam felsefe yapısı (sistemi), yeni bir çığrın pınardır. … ideolojik yansımaysa bağrında, İngiliz kültürü ile felsefesi çıkışlı hakim Çağdaş küreselleştirilen İngiliz-Yahudininkine seçenek oluşturacak medeniyet tasarısını taşıyacaktır.”
-
Akrebin Tılsımı
“Kaya Hasan’ın ne demek istediğini anlamamıştı, anlayamazdı da zaten. Hasankeyf halkı yakında şu an oturdukları evlerden yeni evlerine gideceklerdi. Yeni evlenen gelin damat gibi doğup büyüdükleri evlerden kopacaklar, yepyeni bir hayata başlayacaklardı. Köklerini, izlerini, çocukluklarını sular altında bırakacaklardı. Belki attıkları kahkahalar, döktükleri gözyaşları balıklara yem olacaktı. Anlayamazdı ya Kaya, Hasan da buğulanan gözlerinin sebebini anlatmadı. Kaya sormadı ama sormaması gerektiğini anladı.” Hasan, Kaya ve Dicle… Bu üç çocuğun yolları 12.000 yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapan Hasankeyf’te kesişir. Yıllar yıllar önce Hasankeyf Kalesi’nden akrep tılsımı çalınır. Peki, bu üç çocuğun akrep tılsımıyla ne ilişkisi var? Akrep tılsımı yeniden yerine konabilecek mi? Tarih, macera ve gizemlerle dolu bir hikâyede, kahramanlarımızla birlikte bir gezinti yapmaya ne dersiniz?
-
Aksi Kuş
Bir gün Aksi Kuş oturuyordu yuvasında,
Gri sorgucu ve parlak kanatlarıyla.
Diğer kuşlar onunla konuşup, oynamak isterken;
Aksi Kuş yalnız kalmak istiyor.
Gelin görün ki, başı derde girdiğinde,
herkesin bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu anlıyor. -
Al-Buchari & Muslim (4 Bändig) (Al-Lu lu u wal-Mardschan)
Alle Überlieferungen, die beide Gelehrten (Al-Buchari und Muslim ) als sahih bewerteten! Arabisch & Deutsch
Jetzt erstmalig in deutscher Sprache erschienen, ist “Al-Lu’lu’ wal-Mardschân” eines der authentischsten und sichersten Werke der islamischen Literatur nach dem edlen Quran. 4 Bände mit zu 2000 Ahadith, die unsere Großgelehrten Al-Buchari und Muslim einstimmig als authentisch einstuften, in Arabisch und Deutsch.Übersetzung aus dem arabischen: Abdullah as-Samit Frank Bubenheim
Dieses Buch beinhaltet nichts Geringeres als das nach dem Quran sicherste Wissen, das uns über den abschließenden Propheten und Gesandten Allahs vorliegt. -
Al-Fatiha: Reflexionen und Bedeutungen
Niemals wird ein Muslim oder eine Muslimin das Gebet spüren und erleben, ohne die Bedeutung der Sure Al-Fatiha wirklich verstanden zu haben. Sie ist der Schlüssel zur Demut und zur Annäherung an Allah, den Erhabenen, Der uns das wiederholte Rezitieren „der Eröffnenden“ nicht grundlos auferlegte. Al-Fatiha ist die Quintessenz des Korans, sie umfasst alle Hauptbotschaften Seiner Offenbarung und diese wenigen Worte Allahs haben die Kraft, den Menschen ganzheitlich zum Besseren zu verändern.
In „Al-Fatiha – Reflexionen und Bedeutungen“ führt uns der Autor zu Beginn die besonderen Vorzüge dieser Sure vor Augen, um uns dann auf eine spannende Reise in die Tiefen ihrer Bedeutung mitzunehmen. Mit der Lektüre dieses Werkes wirst du beginnen, die Sure Al-Fatiha mit ganz anderen Augen zu lesen und zu erfahren.
-
Alaca Efsanesi
Peki, nasıl olacaktı? Bütün renkler dönecek miydi gerçekten? Kargayı merakta bırakmadılar, sorularını cevapladılar hemen:
-
Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed
Bugün birbuçuk milyarlık İslam ailesinin kaç ferdi Peygamber Efendimizi tanıyor? Bunun hesabını yapmamız zor ama şunu iyi biliyoruz ki; bu koca ailenin her ferdi O’nu (s.a.v.) bilmektedir. O’nu bilenler çoğunlukta ama tanıyanların o çoğunlukta olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz. O’nu bilenler O’nun ne zaman doğduğunu, ne zaman vefat ettiğini, savaşlarını, çocuklarının isimlerini, hanımlarını, hicretini, miracını ve daha onlarca şeyi biliyorlar. Çok gariptir, bu bilinenlerin çoğunu belki daha fazlasını Mekke’de O’na karşı çıkanlar da biliyorlardı. Herhalde Hz. Muhammed’in (s.a.v.) amcası Ebu Leheb bizden daha çok Peygamber’in bu özel bilgilerine sahip idi. Ama onlar o yüce ruhu tanıyamadılar, tanıyamadıkları içinde tam anlamı ile tabi olamadılar ve O’na karşı oldular. İşte bilmek yalnız başına yeterli değil, o bilginin marifete, yani aşka dönüşüp sahibini tanıdığı o değerler uğruna fedakarlık yapmaya zorlamalıdır.