Gösterilen 2781–2800 arası toplam: 3476

  • Wie stärke ich meinen Iman?

    Der Prophet Muhammed s.a.s. wurde entsandt, um das innere Selbst der Menschen vom Schmutz der finsteren Unwissenheit zu erlösen, die verwüsteten Herzen mit dem Licht des Islam zu erfüllen und sie von den Trümmern der Unwahrheit zu befreien. Infolge dessen waren jene Menschen imstande, auf eigenen Beinen zu stehen, aktiv zu werden und anderen Völkern den Glauben zu lehren.

    Doch dann kam eine Generation, die so sehr dem diesseitigen Leben verfiel, dass sie das Jenseits aus den Augen verlor und damit aufhörte, sich für das jenseitige Leben zu bemühen.

    Einer der Gründe dafür, dass ihre Herzen so hart wurden, war der Materialismus, der das Leben und die Häuser der Menschen erfasst hatte. Die sengende Sonne des Materialismus verwandelte das Leben der Menschen in eine Wüste, ihre dürstenden Herzen vertrockneten.
    Doch, inmitten dieser trockenen, menschenfeindlichen Wüsten schuf Allah durch Seine Gnade Oasen, in denen die Menschen ihre dürstenden Herzen erfrischen konnten. Diese Oasen sind die Oasen des Glaubens.

    Derjenige, der in diese Oasen eintritt, wird dort so manches vorfinden, durch die er sein inneres Selbst läutern und entwickeln kann. Das Wasser dieser Oasen, deren Quelle der Quran, die Sunna und der Weg der rechtschaffenen Altvorderen ist, enthält Dinge, die sein Herz erfrischen und beleben werden.

    O Dürstender, tauche also auch du ein in Die Oasen des Glaubens!

    22,90
  • Ya Nasip

    Ne güzel duadır:
    “En hayırlı insanlara çıksın
    Gittiğin bütün yollar!”
    Sabret!
    Allah geciktiriyorsa
    Güzelleştiriyordur…
    Çektiğin zahmet gün gelir
    Rahmete dönüşür.
    Sabret!
    Dünya hesap değil, nasip yeri.
    Nasipte ne varsa o gelir önüne.
    Bak ayet ne diyor:
    “Şüphesiz, Rabb’in sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.” (Duhâ, 5)

    9,90
  • Ya Tahammül Ya Sefer

    İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor.

    6,90
  • Yaban Bütün Eserleri 1

    Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu’da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-
    psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı
    olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında
    yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu “yaban”laşan tipik
    aydın.
    Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir,
    öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan
    Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları
    ve anılarıyla, en önemli edeiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri
    bakımından Yakup Kadri’nin 1910’dan 1974’e dek verdiği eserler Türkçe’nin
    geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de
    dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri’nin Fransız
    edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920’lerden sonra özgün bir sese
    kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve
    birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati’den yetişmiş ama bunu
    izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel
    portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş
    bir yazar olan Karaosmanoğlu’nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının
    tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir “panoroma”dır.
    10,90
  • Yaban Muzu

    Jos‚ Mauro de Vasconcelos, yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçede ilk yayımlanan romanı Şeker Portakalı ve onun devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek, daha sonra da Kayığım Rosinha ve Kardeşim Rüzgâr, Kardeşim Deniz’in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. Jos‚ Mauro de Vasconcelos’ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lâvları gibi dışına taşmıştır. “Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım,” diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya’nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını Aydın Emeç’in Türkçesiyle sunuyoruz.
    devamını oku

    9,90
  • Yaban Muzu

    Göğe devamlı kırmızı bir tuz bulutu yükseliyordu, insanların kızıla boyanmış koca sigaraları andıran kollarının kaldırdığı kızıl bir tozdu bu. İnip kalkan kazma ve küreklerin sesi sonu gelmez bir gök gürültüsünü andırıyordu. Tepeler tamamen delik deşikti. Toprağın böyle mahvedilmesi alçaklıktı. Tabiat ana, topraktaki delikleri sonradan çorap söküğü gibi onarması gerekeceğini gördükçe bunalıyor olmalıydı… José Mauro de Vasconcelos’un ilk romanı Yaban Muzu 1942’de yayımlanmıştır. Yazarın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı bu nefes kesici roman Brezilya’daki garimpo adı verilen açık madenlerde ter dökenlerin yaşadıkları etrafında gelişir. İnsanlık, dostluk, para hırsı ve doğa katliamı gibi konulara değinen Yaban Muzu’ndaki temalar bugün de güncelliğini koruyor. #dostluk #maden #para #ihanet #orman #doğa #macera #brezilya

    10,90
  • Yabancı

    Albert Camus’nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma… Camus’yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.

    8,90
  • Yağmurlu Bir Gün

    Feridun Oral’dan yeni bir şaheser: Yağmurlu Bir Gün, Feridun Oral’dan, çocukların hayal güçlerinin zenginliği üzerine bir güzelleme. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağdığı bir gün, bahçeye çıkamayan Cem pencereden yağmuru seyrederken hayaller kurmaya başlar. Feridun Oral bizi Cem’in hayal dünyasında gezdirir. Arılar gibi uçup bulutları kovalayabilen, timsahlarla yüzüp papağanlarla şarkı söyleyebilen Cem’in renkli dünyasına kim misafir olmak istemez ki!

    9,90
  • Yakarım Gül Satanlar Bahçesini

    İnsan yerini yadırgar. Dostunu, eşini, işini, çoğu zaman kaderini yadırgar. Neşet’in özelinde toplumsal bir değerlendirme, hazmedememe romanı. Nasıl ki güllerle örtülü bir bahçeye girince dizleri kanarsa insanın, Yakarım Gül Satanlar Bahçesini romanı da bu çetrefilli bahçeye bir başkaldırı. Sordukları ve sorgulattıkları ile kurgunun içinden gerçek hayata bir çırpınma hâli.

    8,90
  • Yakıcı Sır

    Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…

    5,90
  • Yakın Tarihin Gerçekleri

    “İttihatçılar milliyetperver ve büyük ideallere sahiplerdi ama kendilerini değerlendiremeyen bir ekip olmaları onları başarısızlığa sürükledi.” “Mustafa Kemal (Atatürk), Suriye’de Vatan Cemiyeti’ni kuruyor, ertesi sene Makedonya’ya geliyor, oradan Trablusgarp’a koşuyor. Trablusgarp’taki görevi bitince tekrar bu tarafa Balkan Harbi’ne geliyor. Bu durum tabii ki kendisini ve düşüncelerini müthiş etkilemiştir.” “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk toplumu kaosu ve yeni bir dünya savaşını değil, Milli Mücadele’yi tercih etmiştir.” “Osmanlı İmparatorluğu, milliyetçi akımlar sayesinde dağılan tek imparatorluk değildi; fakat ne Rusya, ne de Avusturya-Macaristan’da ulusalcı akımlar bu derecede aktif ve silahlı eyleme dönüşmüştü.” “1967’de bindiğimiz trendeki ihtiyar Araplar ‘Ah nerede o Osmanlı!’ diye yakınıyorlardı. Cevabı düşündürücüdür. Acaba o Osmanlı’yı kim kovaladı, bizimle beraber mi kovalandı; bilemiyoruz.” “1918 yılında, mütarekenin en hazin vaktinde, millet her yerde direniyordu. Ama bu direnişlerin arasında koordinasyon yoktu. O eşgüdümü hangi politik deha sağlayacaktı? Ancak arkasında askerî bir başarı ve müspet intibaları olan bir komutan… Mustafa Kemal Atatürk…” “İkinci Dünya Savaşı, cephede öldürdüklerinden çok, geride yaşayan ölüler bıraktı.” İLBER ORTAYLI *** Osmanlı’nın çöküşünün nedenlerini, milliyetçilik akımlarını, Trablusgarp Harbi’ni, Balkan Harbi’ni, Birinci Dünya Harbi’ni, küllerinden doğan bir cumhuriyet kuran Mustafa Kemal Atatürk ile arkadaşlarını, Türk siyasal hayatında demokrasiye geçiş çabalarını, Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu yılları ve 1965 yılına doğru giden gelişmeleri, Ortadoğu’nun tarihini, Krallıkların yükselişini ve çöküşünü, baskıcı liderler ve oğullarını Türk tarihçiliğinin kılavuz ismi İlber Ortaylı’nın derin analizleriyle soluk soluğa okumak için benzersiz bir davet… YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ, 19 ve 20. yüzyıla dair tartışılan, gündemden düşmeyen konulara dair İlber Ortaylı’nın görüşlerini merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitap…

    10,90
  • Yakın Tarihin Gerçekleri Osmanlı’nın Çöküşünden Küllerinden Doğan Cumhuriyet’e

    “Trablusgarp Savaşı’nda Türk komutanlar etrafı şaşırtacak derecede etkin örgütçü, eğitimci ve her şart altında savaşçı olduklarını gösterdiler.”

    “Balkan Savaşları’ndaki yenilgi; İngiltere ve Fransa’da Türk savaş gücü hakkında yanlış değerlendirmelere neden oldu. Bu yanılgıya Türkleri iyi tanıyan Almanya ve Avusturya kurmayları düşmedi.”

    “I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk toplumu kaosu ve yeni bir dünya savaşını değil, Milli Mücadele’yi tercih etmiştir.”

    “Osmanlı İmparatorluğu, milliyetçi akımlar sayesinde dağılan tek imparatorluk değildi; fakat ne Rusya, ne de Avusturya-Macaristan’da ulusalcı akımlar bu derecede aktif ve silahlı eyleme dönüşmüştü.”

    “İttihatçılar milliyetperver ve büyük ideallere sahiplerdi ama kendilerini değerlendiremeyen bir ekip olmaları onları başarısızlığa sürükledi.”

    “Tarih okumayan ve bilmeyen adam kendine göre bir sınır çiziyor. Mesela kolaylıkla ‘Osmanlı’nın bizimle ne alakası var?’ diyor. Bu çok vahim bir durum!”

    “1918 yılında, mütarekenin en hazin vaktinde, millet her yerde direniyordu. Ama bu direnişlerin arasında koordinasyon yoktu. O eşgüdümü hangi politik deha sağlayacaktı? Ancak arkasında askerî bir başarı ve müspet intibaları olan bir komutan… Mustafa Kemal Atatürk…”

    “1967’de bindiğimiz trendeki ihtiyar Araplar ‘Ah nerede o Osmanlı!’ diye yakınıyorlardı. Cevabı düşündürücüdür. Acaba o Osmanlı’yı kim kovaladı, bizimle beraber mi kovalandı; bilemiyoruz.”

    Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı okurlarıyla yakın tarihin tartışmalı konularını ele alıyor: Balkanlarda İsyanlar, İttihat ve Terakki Partisi, Son Padişah Vahideddin ve Osmanlı’nın Son Günleri, Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in ilk Dev Atılımları, Anayasalar, Seçimler, Tek Parti Devri ve İkinci Dünya Yılları… Ortadoğu’nun Tarihi, Krallıkların Yükselişi ve Çöküşü, Baskıcı Liderler ve Oğulları, Kanayan Yara Filistin’in Geçmişi ve Geleceğine Dair Yorumlar… İstanbul’un Tarihi ve Kimliği, Sahipsiz İstanbul, Kültürel Mirasların Geleceği…

    YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ, 19 ve 20. yüzyıla dair tartışılan, gündemden düşmeyen konulara dair İlber Ortaylı’nın görüşlerini merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitap…

    12,90
  • Yakınlık

    Hayat dediğimiz hengâme, iki insan arasındaki mesafeden ibaret. Birbirimizin ruhuna değebilmek için çırpındıkça çırpınıyor, bitap düşüyoruz sonunda. O mesafe bir türlü kapanmıyor, kapanamıyor. Kâh, içine kapanarak yakınlığı arıyor insan. Kâh, içini dökerek. Kâh alıp başını giderek. Ne içine dönmek sorunları çözüyor hayatta. Ne de gitmek. Çünkü insan gittiği yere kalbini de götürüyor. Her adım ömürden düşen bir gün çünkü. Her adım bir ayrılık. Kalbin istediği bir damla yakınlıkken, her ayrılık biraz daha mesafe. Mustafa Ulusoy, diğer kitaplarında olduğu gibi, insanın iç dünyasında olup bitenleri bilgelikle irdeliyor. Narsistik arzu çağına, varlığın dilini okuyup dilsizlikten kurtulmaya, insanla kâinat arasındaki bağlılığa, kadın erkek ilişkilerine dair çözümler üretiyor. Bunlarla da kalmıyor Yakınlık. “Deneme yazılarının hiç bu kadar güzel olacağını zannetmezdim.” dedirtiyor her satırıyla okura.

    9,90
  • Yalnız Sahabi Ebu Zer

    Ebû Zer evlenmiş ve mescidden ayrılarak kendi evine yerleşmişti. Evine gelip gidenler evde hiçbir şey göremeyince eşyaların nerede olduğunu soruyordu.
    – Eşyalarımızın güzel olanlarını gönderdiğimiz bir evimiz var, diye cevaplıyordu Ebû Zer.
    – Neden hemen o eve taşınmıyorsun öyleyse?
    – Çünkü evin sahibi bizi dâvet etmiyor.
    Ebû Zer adama bakıyor ve devam ediyordu.
    – Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, hanımlarınıza kulak verip evlerinizi eşya ile doldurmazdınız. Allah’tan hep beni meyvesinden istifade edilen bir ağaç olarak yaratmasını istedim.
    – Böyle olması senin dünyadan nasibini almana mâni mi?
    – Rasûlullah demiştir ki: “Ebediyyet yurduna inanan ama aldatıcı dünya için çalışıp çabalayan birine ne kadar şaşarım!”

    – Ya Rasûlallah, yolda yalnız başına yürüyen bir adam var!
    Müslümanlardan biri gördü Ebû Zer’i.
    – Ebû Zer olmalı, dedi Rasûlullah.
    Yolcu kampa yaklaşıyordu. Gerçekten de Ebû Zer idi gelen. Rasûlullah:
    – Allah Ebû Zer’e merhamet etsin. Yalnız yürür, yalnız ölür ve yalnız haşr edilir, buyurdu.

    6,90
  • Yalnızım Çünkü Sen Varsın

    “Yarına kalmanın adıydı belki yanında kalmak. Yanındayken bile bile kaybolmak… Bundan zerre korkmamak. Şimdi onu özlemek bile içinde bir bedel taşıyor. Ruhuna dokunamadığın kanına dokunuyor.” Şiirleri ve romanlarıyla kalplerinize dokunan Kahraman Tazeoğlu Yalnızım Çünkü Sen Varsın ile bu kez aşktan öteye geçiyor. Başka hayatların dokunuşlarıyla tamamlanan bir karakteri doğuran Tazeoğlu, öncesiz ve sonrasızlığını keşfedecek olan Efil’in rehberliğinde histerik bunalımlara düşen talihsiz ruhlara kendinizden daha yakın olmanızı sağlıyor. Yalnızlığımızı tek bir bedenle sınırlandırmamıza ve aşkı adadığımız kişiyle derecelendirmemize rağmen insan olarak acılarımızın benzerliğiyle aslında ne kadar da yalnız olmadığımızı göreceksiniz.

    9,90
  • Yanan Günışığı

    Gerçekçi anlatımın en başarılı temsilcilerinden kabul edilen Jack London, büyüleyici Kutup tasvirleriyle başladığı romanında, okurlarını kapitalist dünyayı dize getirecek bir kahramanla tanıştırır: Yanan Günışığı. London, Kanada’nın Yukon bölgesindeki “altına hücum” yıllarından New York’taki borsa oyunlarına uzanan romanında, iş dünyasının kirli yüzünü gözler önüne serer. Tüm zorluklara kafa tutan kahramanımız, herkesi dişlileri arasında ezen dünyanın karşısına dikilen en büyük savaşçılardandır. Yanan Günışığı sadece altın arayan bir Kuzeyliyken Amerika’nın sayılı iş adamlarından biri olana kadar durmaksızın çalışır. Bu mücadelede, hayatını ortaya koyduğu bir kumar oynar. Üstelik bu oyundaki oyuncular hiç de masum değildir. London’ın parlak düşler, coşkun anlar ve muhteşem tasvirlerle kurduğu bu dünya, herkesin kendisini sorgulamasını sağlıyor: Her şeyi kaybetmeyi ne uğruna göze alırsınız? Sürükleyici anlatımıyla dikkat çeken Yanan Günışığı romanı, birçok kez sinemaya da esin kaynağı oldu.
    devamını oku

    5,90
  • Yanık Buğdaylar

    Her şey bir depremle başladı. Şiddetli bir yer sarsıntısının sebep olduğu bir felaket… Ve felaketten pay alanlarla çıkar sağlayanlar. Anadolu insanının gerçekleri yetmiş yıllık tarihimizin sembolleriyle ifade edilen bir minyatürü… M.E.B. tarafından tavsiye edilmiştir.

    14,90
  • Yankılı Kayalar

    Anne ve babasını acı bir şekilde yitiren Mehmet, kız kardeşiyle birlikte köyünden ayrılıp İstanbul’daki dayısının yanına gelir. Burada pek çok zorluğa göğüs germek zorunda kalır. Herkesin takdir ettiği bir kişiliğe sahip olan Mehmet’in en büyük isteğiyse okuyup doktor olmak ve köyüne geri dönüp köy halkına hizmet etmektedir…

    İdealist bir köy çocuğu olan Mehmet’in idealine ulaşmak adına yaptığı fedakarlıklar, gösterdiği azim ve kız kardeşiyle birlikte hayatın zorluklarına karşı yılmadan, bıkmadan verdiği mücadele…

    MEB tavsiyeli Yankılı Kayalar, Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın usta kaleminden çıkmış heyecan ve duygu dolu bir ilk gençlik romanı…

    6,90
  • Yanlış Bilinen 150 Şey

    İnsanlar 5 duyuya sahiptirler YANLIŞ!
    Molière sahnede ölmüştür YİNE YANLIŞ
    Kleopatra Mısırlı bir kraliçedir HER DAİM YANLIŞ

    Aşılanmış fikirlere, önyargılara, söylentilere ve bize hayatı zorlaştıran diğer efsanelere son vermek için Louis-Guillaume Kan-Lacas büyüklere olduğu kadar küçüklere de hitap ediyor. Dünün ve bugünün bilgilerini yeniden oluşturmak maksadıyla bütün konuları gözden geçiriyor.
    Yazar, bilinmesi gerekenler üzerine, söylenti ağının en büyük başarılarından bazılarını mizah ve sadelikle yeniden ele alıyor, genel kültürünüzü geliştirirken emin olduğunuz bilgileri sarsıyor.

    10,90
  • Yanlış Hayat Doğru Yaşanmaz

    “Ölmeden önce ölmek” fikrini benimseyen, intiharlar kuşanan ve otuz senedir cezaevinde olan bir kadın… Hasret Kurtuluş; uyuşturucu bağımlısı, kocasını öldürmekten hüküm giymiş ve hayattan çoktan vazgeçmiş bir kadındır. Yine bir intihar girişiminin ardından psikoloğun yolunu tutar. Bu sefer psikolog farklı biridir. Hapishanede bir hastaya ilk kez bakan Psikolog Efe Taşçı, Hasret’in hayat hikâyesini dinledikten sonra ona yardım etmeye karar verir. Bu yardımlar doğrultusunda hüzün ve umudun iç içe geçtiği bir hikâye başlar.

    9,90