-
Utangaç Ayı Monti
Evvel zaman içinde bir ayı vardı Monti’ydi onun adı.
Gözlerini dikip bakmaya, herkesi seyretmeye bayılırdı.
Aslında Ayı Monti kabalık etmek istemiyordu,
ama öyle meraklıydı ki kendini tutamıyordu…
Ama hiç kimse sürekli üzerine dikilen bakışlardan hoşlanmaz, eh zaten Ayı Monti’nin başı da çok geçmeden derde girdi.
Neyse ki patlak gözlü bir kurbağa, Monti’ye doğru yolu gösterecekti!
Heyecan verici genç yetenek Duncan Beedie’den
Çok sevimli ve eğlenceli bir resimli kitap! -
Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler / Aliyyü’l-Kari
Mevzu (uydurma) hadisler konusunda Türkçe’de telif ya da tercüme muhtelif neşriyat bulunsa da Aliyyü’l-Karî’nin eseri ihtilâftan uzak, ittifakla uydurma olduğu kabul edilen hadisleri söz konusu etmektedir. Uydurma Hadisler; Peygamberimiz’e yamanan, uydurulmuş, asılsız sözler ya da onun mübarek sözü olmadığı halde ona nisbet edilen başka zevata ait güzel sözlerdir. Sahabe ve Tabiîn döneminden sonra dini lekeleme ve karalama amacıyla kasıtlı olarak hadis uyduranlar olduğu gibi, ticarî kazanç arzusuyla hadis uyduran çıkarcılar, yöneticilere şirin görünmek amacıyla hadis uyduran dalkavuklar veya insanları ibadete, hayra, iyiliğe davet etme gibi kendilerine göre iyi niyetle hadis uyduran safdil kimseler de olmuştur. Ancak mütehassıs, münekkıd, müttekî İslam âlimlerinin ihlaslı gayretleriyle hadis uydurmacıları ve uydurdukları hadisler tek tek tesbit edilmiş, dinin nezaheti ve sâfiyeti asırlar boyunca aynen korunmuştur. Bu kitapta gerçekten asılsız uydurma hadisler ele alındığı gibi; halk arasında veya ilim dünyasında “Hadis” olmadığı halde çeşitli sebeplerle “Hadis” diye nakledilen sözler de ele alınmaktadır. Bir kısmı manâ itibariyle doğru olan, büyük zevata ait güzel sözler, zaman zaman halkın dilinde ya da bazı eserlerde, yazarlarının derinliğine inceleme imkânı bulamamaları sebebiyle olsa gerek, hadis olarak nakledilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v)’in mübarek lisanından sâdır olmayan sözlerin, güzel sözler olsa bile, onun adına nakledilmesi, o söylemiş gibi kabul edilmesi, bu sözlerin “Uydurma Hadis” kapsamında değerlendirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Türkçe’ye ilk defa tercüme edilen el-Masnu’ fî Ma’rifeti’l-Hadisi’l- Mevzû isimli bu kitap, uydurma hadisler konusunda yapılan ilmî çalışmaların özü ve hulâsası niteliğinde bir eser olup müellifi Molla Aliyyü’l-Karî’nin hassasiyet ve titizliği, merhum muhakkik Abdülfettah Ebu Gudde’nin dikkat ve itinası sebebiyle ilim dünyasında takdirle anılan eserlerden biridir.
-
Uygarlıkların Batışı
Uygarlıkların Batışı, doğup büyüdüğü Lübnan’ın çokkültürlülüğünden beslenen ve bunun önemini her zaman dile getiren Amin Maalouf’un Ölümcül Kimlikler ve Çivisi Çıkmış Dünya ile başladığı düşünce serüveninde en karamsar durak. Buzdağını gördüğü halde ilerlemeye devam eden insanlık gemisi için bir taziye.
Her ne kadar hâlâ süper güç olarak anılsa da ahlaki inandırıcılığını kaybetmekte olan Amerika; çağımızın en umut verici projelerinden biri olarak sınırları kaldırmayı amaçlayan, ancak bugün parçalanmanın eşiğine gelmiş Avrupa Birliği; umutsuzluğa kapılmış ve herkesin kendisinden nefret ettiği yanılsaması içinde dünyaya sırt çeviren
Arap-Müslüman âlemi; yeni süper güç olma yolunda silahlanma da dahil her alanda büyük adımlarla birbirleriyle yarışan Çin, Hindistan, Rusya…Ve çağımızın yaşadığı muazzam teknolojik ilerlemenin büyüsü ardına saklanmış iklim felaketleri, etnik düşmanlıklar, kaybolmuş özgürlük hayali ve pusulasını yitirmiş insanlık.
devamını oku -
Uyumsuzlar
Türk hikâyeciliğinin yaşayan büyük isimlerinden Rasim Özdenören’in yeni kitabı Uyumsuzlar, büyük ustanın son dönemde yazdığı öykülerin yanı sıra, yıllar önce yazılıp bir kenarda kalmış ve yayınlanmamış bazı öykülerini de içeriyor. Özdenören’in benzersiz üslubuyla insan hallerini, aşkı ve uyumsuzları anlattığı öyküler, edebiyatımızı bir adım daha ileriye taşıyor.
-
-
Uyuyor musun?
Üç tilki kardeş, anne ve babalarını gözleri kapalı görünce uyuduklarını düşünürler. Ama işin aslı başkadır. Sırlarını öğrenmek için küçük tilkiler de gözlerini kapar ve…
-
Uzak Ülke
1890’ların dünyası ona ziyadesiyle aşina idi.
Namı sadece Osmanlı coğrafyasında değil İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da da duyuldu. Kitapları Arapça, Fransızca ve İngilizceye çevrildi.
Ortadoğu’nun bütün kadınları bir kale gibi Fatma Aliye’ye yaslandı.
Sonra.
Olanlar oldu.
İttihat Terakki ile silinmeye çalışılan adı, Cumhuriyet döneminde tamamen unutuldu.
Adı ne antolojilerde yer aldı ne edebiyat tarihlerinde.
Ta ki Uzak Ülke yayınlanana kadar.
Fatma K. Barbarosoğlu, “Uzak Ülke” dedi. Uzak Ülke’ye kelimelerden seferler düzenledi.
Fatma Aliye’yi artık herkes Barbarosoğlu’nun kaleminden tanıyor.
devamını oku -
Uzak Umutlar Şehri
Yıllanmış bir kan davası uğruna kararan hayatlar… Aşk adı altında meşru görülen cinayetler… Ve intikam ateşiyle kavrulan yürekler… Pınarbaşı Beldesi’nin yağız delikanlısı Efruz, tanık olduğu menfur bir suçun ağırlığı altında ezilmektedir. En yakınlarının eliyle işlenen bu günah ruhunda derin yaralar açar. Geçmişin kirinden arınarak hakikatin izini sürmek isteyen Efruz için uzaklarda yeni bir yaşam filizlenecektir. Peki ya türlü suçun, günahın ve intikam hırsının kararttığı hayatlarda gerçekler gün yüzüne çıkacak mı? Aşk, dostluk, vefa ve sadakat gibi kavramların yanı sıra türlü insani haslete dikkat çeken, toplumsal ve ferdi meselelere mercek tutan, ibret dolu bir Ahmed Günbay Yıldız romanı…
-
Uzakların Şarkısı
Papağanlar konuşur, bunu biliyoruz. Ama “haber” verirler mi? Yahut geçmişten konuşma yetenekleri var mıdır? Kars’a yolculuk, Bünyamin, Besti Nine, Eylül, günümüzün yozlaşmış ilişkileri, psikolojik arka planlar, Gülbadem, Zencefil, Hindistan, Osmanlı İstanbul’u, ezanlar, silahlar, Sunullah Efendi, Mevleviler, Galata, kıraathaneler, Fülfül, şiirler, hüzün ve tebessüm… Genç bir yazarın kaleminden, epey olgun bir roman Uzakların Şarkısı. “Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil/ Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil” diyen şairin kadim izi ile, Kars’ta kendini bulmaya çalışan Bünyamin’in gündelik yolu kesişirse ortaya ne çıkar? Uzakların Şarkısı bu sorunun yanıtı olmaya talip. Roman biterken, turuncu bir yağmur yağacak. Sakın şaşırma! “Haklısın. Ruhumun içinde usulca büyüyen başka bir ruh var; ben ona mukavemet gösterdikçe etrafında dönmeye başlıyorum, tıpkı senin gibi. Bir olmalıyız. Belki birbirimize çarparak durabiliriz.”
-
Uzlet / Yalnızlığın Faziletleri
Gazâlî’nin eserleri günümüzde değerini korumakta, en çok okunan ve başvurulan İslamî temel kaynak eserler arasında yer almaktadır. İhyâ’u Ulûm’id-din, Her dönem Müslümanlar için akla gelen başvuru kaynağı olmuş ve bu esere büyük güven duyulmuştur.
İhyâ’u Ulûm’id-din içinde yer alan konuların her biri bir kitaptır eserin orjinal anlatımı asla bozulmadan, akıcı ve duru bir kullunılarak sadeleştirilerek, başlı başına birer kitap haline getirildi…
İhyâ’u Ulûm’id-din içinde yer alan önemli bölümlerinden biri de “Uzlet-Yanlızlığa çekilmenin Faziletleri”dir.
devamını oku -
Uzun Günlerin Hasadı
Okmeydanı’nın küçük burjuvası, İskandinavya’nın işçisi, Taksim’in sahafı ve insanlık hallerinin gözlemcisi Rehber’in dört dönemde çıkardığı yaşam muhasebesi oldukça gerçek, gerçek olduğu kadar acı. Katıldığı bir cenazeden yola çıkarak taşra insanını eleştirirken kendi şehirliliğinin eksikliklerini ortaya koyuyor, konfeksiyon atölyelerinden siyasal mücadelelere bir kentin panoramasını sunuyor. İkinci döneminde kendine biçtiği rolü oynuyor, dünyanın her yerinden gelen üniversite arkadaşlarının kültürleriyle çatışırken işçiliğe soyunuyor ve yalnızlığını imgelerle, şiirlerinin gücüyle ortaya koyuyor. Sahaflara uğrayan Taksim’in insanları çıkıyor sahneye sonra, hayat kadınları, translar, siyasi suçlular arasında bir gezgine dönüşüyor. Yargıları çok keskin, başkaları üzerinden kendi yaşamının kerterizini de bulmalı. Dört öyküye sığmış bir gençlik, buruk. Uzun Günlerin Hasadı, güçlü bir yazarın edebiyattaki ilk adımlamaları.
-
Uzun Hikaye
Ben o zamanlar on altı yaşındaydım, lise birde. İnce uzun bir oğlan. Saçlarım kirpi gibi dik duruyor; ne yana, ne geriye taranmıyor, beni deli ediyordu. Babam “inatsın inat… İnatçı adamın saçı yatmaz. Dedeme çekmişsin besbelli. Keşke annene benzeseydin” diyordu. Keşke…
Annemin lepiska gibi yumuşacık, sarı saçları vardı. En çok o mavi gözlerini özlüyorum. “Benim oğlum okuyacak yüksek bir memur olacak” der, sonra da göz ucuyla babama bakardı…. Devamı kitapta. -
Üzüntü Kapını Çaldığında
Bazen üzüntü hiç beklemediğin bir anda ziyarete gelir. Onu içeri aldığında, bu ilginç misafirin göründüğü gibi korkutucu olmadığını keşfedeceksin…
-
Vahdet-i Vücûd
Ferid Kam bu eserde vahdet-i vücûd mefhumunu genel anlamda Batı düşüncesiyle, özelde ise panteizmle karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Panteizmin tarihi hakkında malumatın yanında, eski Yunan’da, Hindistan’da ve Hıristiyanlıkta panteist görüşlerin mahiyeti hakkında da bilgi vermektedir. Vahdet-i vücûdu anlayabilmek için önce tasavvuf düşüncesine aşina olmak gerektiği inancıyla daha sonra tasavvuf konusunu açar. Başta İbnü’l-Arabî ve Gazzâlî olmak üzere pek çok tasavvuf büyüğünün ve kaynağın vahdet-i vücûd hakkındaki düşüncelerini; bunun yanında Berkeley, Descartes, Spinoza ve Hegel gibi isimleri ve bu isimlerin düşünceleriyle nerede durduklarını değerlendirir. Daha önce İbn-i Arabî’de Varlık Düşüncesi adıyla yayımlanan kitabın bünyesinde bulunan Vahdet-i Vücûd risâlesi, şimdi Mustafa Kara’nın sadeleştirdiği hâliyle ayrı bir eser olarak okura sunuluyor.
-
Vahiy ve Peygamber (s.a.s)
Allah ile beşer arasındaki iletişim yollarından biri ve en önemlisi peygamberlerin aldığı vahiydir. Peygamberler, Yüce Allah’ın bu mesajını insanlara bildirmek üzere seçilen özel insanlardır. Hz. Muhammed’in (sas), Hira Dağı’ndaki küçük mağarada aldığı ilk vahiyden vefatına kadar geçen süreçte mesaj, bazen uzun, bazen de kısa pasajlar halinde geldi. Vahyin yirmi üç yılda peyderpey gelmesinin hikmetlerinden biri, Allah Elçisi’nin (sas) muhatap olduğu toplumun vahyi sindirmesi, vahyin mihmandarlığında toplumsal ilişkilere çeki düzen verilebilmesi için fırsat bulunmasıdır. Allah’ın koruması altında olan vahiy, bizzat Hz. Peygamber (sas) tarafından görevlendirilen kâtipler tarafından yazdırılmış ve onun hayatında kısmen ya da tamamen birçok insan tarafından ezberlenmiştir. Allah Elçisi (sas); sohbet, hutbe ve hitabelerinde Kur’ân’dan âyet ve sureler okuyarak vahyi insanların zihin dünyasına hâkim kılıyordu. Ayrıca karşılaşılan sorunların çözümünde vahyin yol göstericiliğine müracaat ediliyordu. Böylece vahiy, Allah Elçisi’nin (sas) hayatında en güzel örneği görülen, nebevî toplumu şekillendiren ve İslam medeniyetini oluşturan ana unsur oldu.
-
Vakti Kuşanmak
Harama ayarlı bir hayatın içinde müminler için bir esenlik yoktur.
Kişisel tercihlerin, cemaate özgü tercihlerle bütünleşmemesi bir dağılma ve erimeye yol açmaktadır. Kişisel tercihlerle kalmak, her şeyin ve herkesin kölesi olarak kalmak demektir.
Kişi sürü olmaktan kurtulmak istiyorsa, güçlerin buyrukları doğrultusunda bir hayatı ve bir dünyayı işaret eden kitle haberleşme araçlarını izlemekten kurtulmalıdır.
Batıla ait bir yöntemle, hakikatin sınırları çizilemez.
İmanın coğrafi anlamda bir yeri, yurdu ve uyruğu bulunmadığı gibi ilhâdın da bu anlamda bir yeri, yurdu ve uyruğu yoktur.
Sevmek bollukta ve darlıkta birlikte bulunmaktır. Sevmek, mutluluğu da mutsuzluğu da birlikte yaşamaktır. Sevmek, ölçüye ve tartıya vurmadan devamlı olarak vermektir. Sevmek bir karşılık beklememektir. Sevmek sonuna kadar inanmak ve sonuna kadar katlanmaktır.
Bütüne ayarlı bir dikkat ve çaba, geçici ve sınırlı özgürlüklere itibar etmeyecektir.
Gönlünüzü veriyorsanız daha güzel bir gönül kazanacaksınız. Vaktinizi veriyorsanız daha güzel vakitler kazanacaksınız. Kazandıklarınızın güzellerinden veriyorsanız, size bunların daha da güzelleri verilecektir. Hangi şeyi veriyorsanız bunun yerine size daha yenileri verilecektir. Kardeşlik ve dostluk verirseniz, kardeşlik ve dostluklar bulacaksınız. Allah’ın sizleri üzerinde vekil kılmış olduklarından verdikçe, yeni nimetlere de vekil kılınacaksınız.
-
Van Gogh / Arkadaşım Vincent
Merhaba! Ben Paula… Belki inanmayacaksınız ama ben Van Gogh’un arkadaşıyım ve size bu büyük ressamla birlikte yaptıklarımızı anlatacağım.
Kitabın sayfalarını çevirdikçe ünlü arkadaşım hakkında ilginç şeyler öğrenecek, bir yandan da resim sanatının en büyükleri arasında gösterilen Vincent Van Gogh’un çizdiği tabloları göreceksiniz. Ayrıca kitabın sonunda sizlere onun tarzı ve benimsediği sanat akımı hakkında bilgi de vereceğim.
-
Var Mısın? Güçlü Bir Yaşam İçin Öneriler
GÜÇLÜ BİR YAŞAM İÇİN DOĞAN CÜCELOĞLU’NDAN TAVSİYELER… “Gençliğimde gergin, stresli, mutsuz günlerim çok oldu. Kendimi suçlu hissettiğim, değersiz gördüğüm dönemler yaşadım. Şimdi hayatım anlamlı, coşkulu ve şükür duygusuyla dopdolu… Neden? İçinde yaşadığım koşulların iyileşmesinden mi? Geliştirdiğim farkındalıkların sonucu mu?” Doğan Cüceloğlu Doğan Cüceloğlu, yalnızca psikoloji kariyeriyle değil, insan hayatına dokunan ve insana dair her hikâyeden şifa çıkarabilen bilgeliğiyle bu coğrafyanın en önemli ilim insanlarından biri. Seksen yılı aşkın ömrünün bir birikimi olarak, şimdi herkesin merak ettiği “hayati” sorulara en samimi cevaplarını sunuyor. Herkes gibi aslında o da hâlâ savaşıyor, keşfediyor, hayata değer katıyor. Hayatın anlamı nedir? İnsan kendini nasıl geliştirir? Umutsuzluk nasıl aşılır? İçimizdeki öz nasıl ortaya çıkar? Çevremiz bizi nasıl etkiler? Kime akıl danışılır? Yaşam neleri ödüllendirir? Zihin nasıl işler? “Biz” olmak için neler yapılmalıdır? Ömür yolculuğunda neyin önemli olduğunu anlamak, keşif ve merak duygularına sahip çıkmak bir hayatı “kıymetli” kılmak için en önemli meziyetler arasında. Elinizdeki rehber niteliğindeki kitap, yaşamı boyunca bu meziyetlerin peşine düşmüş ve her ânına onları ilmek ilmek işlemiş Doğan Cüceloğlu’nun, Deniz Bayramoğlu ile sohbetlerinden oluşuyor ve herkese şu soruyu soruyor: “Zorluklarla başa çıkmaya, içindeki gücü keşfetmeye VAR MISIN?”
-
Varlık Mertebeleri
“Varlık mertebeleri doktrinini anlamak için öncesinde herhangi bir şeyi mütalaa etmeden her şeyin en asli mefhumuna, yani külli İmkân ile ilişkisinde tasavvur edilen metafiziksel Sonsuzluk mefhumuna dönmek lazımdır. Onu tanımlayan terimin etimolojisine göre Sonsuz, hiçbir sınırı olmayan demektir.” Bu eser, çağımızın en büyük metafizikçilerinden biri olan René Guénon’un, metafiziğin en saf ve temel bahislerine dair kaleme aldığı üçlemesinin sonuncusudur. Diğer ikisi, sırasıyla Vedanta’ya Göre İnsan ve Hâlleri ve Haç Sembolizmi isimli eserlerdir. Guénon bu eserinde, diğer iki kitabında Hint Geleneği ve Hristiyanlık üzerinden anlattığı metafizik bahisleri, hiçbir Gelenek’i kalkış noktası almayarak evrensel bir dille sunmaktadır. Bu üç eser, metafiziğe dair en temel hakikatlerden bahsettiği için Guénon külliyatında ayrı bir öneme sahiptir. Guénon bu eserinde metafiziksel düzeni ve bu düzenin ilahi hiyerarşilerinin çoklu tezahürlerini sunarak Büyük Varlık Zinciri’nin halkalarını ustalıkla izah eder. Varlık ve Varlık’ın ötesinde olana yönelik saf marifete (jnana) ulaşmanın Kurtuluş Yolu olduğunu gösterir. Böylelikle modern dünya eleştirmeni, sembolizm üstadı, karşılaştırmalı dinler uzmanı, kadim sırlar araştırmacısı, manevi yenilenmenin davetçisi Guénon gider, geriye yalnızca Hakikat kalır.
-
Varlık ve Hece
Kitap kemiyetten çok keyfiyetin dünyasıdır. Hecelerin sessiz rakslarının dünyasının sonsuz şarkısıdır kitap… Sadece nazariyelerin sesi değil… Üstelik nazari yani teorik fikirler tabiatın sesli üçgenidir. Unutmayalım geometri daha çok, çok sesli bir işaret, bir ayet olan tabiatın mücerret ifadesidir. Tabiat kâh açık kâh kapalı bir kitap… Uçsuz bucaksız bir bilgi örgüsünün, manzumesinin sır manzumesidir. Sırrını sadece kendisini okuyana, dinleyene, dikkatlice nazar edene, soru sorana, düşünene açan, okuyunca sizi de düşünce dünyasına götürecek bir kitap.