Gösterilen 3341–3360 arası toplam: 3488

  • Namazın Hayati Özellikleri

    “Bir kim­se için dert olan şe­yi, inan­dı­ğı, gü­ven­di­ği bir kim­se­ye me­se­lâ, ken­di­sini te­dâ­vi eden ruh he­ki­mi­ne söy­ler­se, bü­tün şi­kâ­yet ve dert­le­ri­ni or­ta­ya dö­ker­se ya­vaş ya­vaş nor­mal ruh hâ­li­ne dö­ner ve iyi­leş­miş olur. Bu te­dâ­vi şek­lin­de ger­çek pa­yı var­dır. Dik­kat edi­le­cek olur­sa na­maz­da bu te­dâ­vi me­ka­niz­ma­sı ken­di­li­ğin­den ha­re­ke­te ge­çi­ril­mek­te­dir. Te­dâ­vi­nin te­mel il­ke­si, has­ta­nın inan­dı­ğı, gü­ven­di­ği bir şah­sa içi­ni aç­ma­sı ol­du­ğu­na gö­re na­maz­da Rab­bi­nin hu­zu­run­da el bağ­la­yıp du­ran bir mu­sal­li hâ­liy­le içi­ni Zât-ı Kib­ri­yâ­’ya aç­mak­ta, giz­li âşi­kâr her hâ­li­nin Rah­man ve Ra­him olan Rab­bi ta­ra­fın­dan en giz­li nok­ta­sı­na ka­dar bi­lin­di­ği­nin id­râ­ki­ne er­mek­te­dir.” Süleyman Arif Emre

    6,79
  • Namazla Diriliş

    Namazla Dirilme / Davet Fıkhı Dizisi 2 isimli kitap yeni baskıda adı Namazla Diriliş olarak değişti.

    Mû’minin yüce yaratıcıya hergün ahdini beş kez tekrarladığı en yüce makam…. İmândan sonra en büyük amel olan namazın rûh dünyamızda ve sosyal yaşamımızda yapması lazım gelen inkılâpları İhvân- Müslimîn Genel Başkanı Üstâd Mustafa Meşhur’un kaleminden bu kitapta okuyacaksınız.

    5,64
  • Nar Ağacı

    Nazan Bekiroğlu’ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı yıllarında başlayıp I. Dünya Savaşı’na uzanan bir öykü… Trabzon’da ve Tebriz’de doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce delice akan sonra durgunlaşan iki ırmak… Aslında çok ırmak… Tebriz’in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra… İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, tehcir, mücadele, kader… Farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. “Nar Ağacı” bir Doğu masalı kadar zengin, hayal kadar güzel, hayat kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle yıllarca unutulmayacak bir kitap…

    14,84
  • Nasip Niyete Vurgundur

    Her şey güzel derken başına öyle şeyler gelir ki “Yandım!” dersin, “Bittim!” Düşersin…
    İşte o an, içindeki iyilik çıkıp gelir ve kapını çalar. “Kalk!” der, “kalk!”
    Tutar elinden, karanlığı yırtar ve seni güzel günlere götürür. Korku nedir bilmez iyilik.
    Aydınlık, karanlıktan korkar mı hiç? İyilik adına yanan ateşi, kötülük söndürebilir mi hiç?
    Kötü günler ile karşılaştığında kimseye ihtiyacın yok! Önce Allah, sonra içindeki iyiliğe güven.
    Niyetin ne kadar iyiyse Allah o kadar seninle. Nasip niyete vurgundur; alsa da elinden yoğunu varını, döner dolaştırır geri verir sana hakkını!Olmaz deme, olur! Unutma ki Allah isteyince kuşlar filleri yener azizim!

    9,09
  • Necmettin ile Mestan

    Necmettin Erbakan’ı hiç böyle okumadınız

    3,34
  • Necmettin ve Hediye Koc

    Necmettin Erbakan’ı hiç böyle okumadınız

    3,34
  • Neee? Kümese Yeni Bir Civciv Mi Geliyor?

    Kümese yeni bir civciv geldi ve her şey değişti!
    Gıdaklıgil ailesinde yepyeni bir heyecan var: “Küçük bir yumurta!”
    Yalnız kümesin ağabey civcivi Gıdık bu işten çok da memnun değil gibi…
    Yarışı Yavaşlar Kazanır kitabının yazarı Hatice Kübra Tongar’dan kardeş kıskançlığıyla ilgili sıcacık bir masal…
    Kümeslerin az biraz kıskanç civcivlerine kocaman bir öpücükle…

    10,24
  • Nübüvvet Pınarından Baldan Tatlı Sözler

    Sen, fikir kadarg üzel Ve tek, birden daha tek! Itrını süzmüş ezel; Bal sensin, varlık petek… Sensin ölüme hisar; Bakisi hep inkisar… Sar bizi, çepçevre sar, Rahmet rüzgârı etek! Şeklinde Necip Fazıl’ın tarif ettiği, hidayetimiz için gönderilen ve içimizden biri olma özelliği Kur’an ayetleri ile tescil edilen Peygamber aleyhisselam efendimizin ilk neslin elinde rehber olan hadis-i şeriflerinden kırk tanesi bir araya getirildi. Her Müslüman’ın gayet rahat anlayıp amel edebileceği Peygamber tavsiyeleri.

    5,90
  • Nutuk

    Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülemez.
    Yabancı bir devletin koruyup kollayacağını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de, bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
    Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
    Kurtuluş Savaşı’nın öyküsü.

    9,09
  • O ve Ben

    Hayatını, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni “Tanıyıncaya Kadar” ve “Tanıdıktan Sonra” diye iki ana bölüme ayıran Necip Fazıl, Efendisine doğru kendisini cezbeden hâdiseleri de mânâlandırdığı otobiyografik eseri “O Ve Ben”i 1975’de şöyle takdim etmiştir:

    “Bu eser, dünyaya gelişimden bugüne kadar en hususî renkleri, çizgileri ve sesleriyle hayatımın hikâyesi ve asıl O’nu tanıdıktan sonra mânasını anlamaya başladığım vücut hikmetinin bende tecelli eden yakıcı ifadesidir. Bu bakımdan, kendilerini görünceye kadar malik olabildiğim birbuçuk esere nisbetle bugün 60 cildi aşan ve hepsini birden o nura borçlu bildiğim eserler arasında, şimdikini, baş köşeye oturtulması lâzım ve en mahrem iç ve dış iklimlere doğru bir belirtiş olarak takdim ederim.”

    Kitap, 1965 senesinde “Büyük Kapı” ismiyle yayınlanmıştır.

    9,09
  • Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır?

    Daha çok Yılgın Türkler ve kitaplarından tanıdığımız benzersiz üslûbu yaşayışı cesareti sert tavırları ve bağımsız kalemiyle ses getiren ezberleri bozan Bülent Akyürek”in bu kitabı da çok okunacak çok tartışılacak… Modernizmin trafiğin gürültünün önümüzden akıp giden sosyal medya gevezeliklerinin arasında kulaklarımız ezanı duymaz oldu. Artık insanlar akşamları televizyon izleyip gece yarılarına kadar tartışma programlarını takip ediyor daha sonra sabaha kadar internetin başından ayrılamıyorlar. O sırada okunuyor namazlarını kılıp uyuyorlar ve bu arada öğlen ile ikindi namazı kaçıyor. Sabah namazını ayakta karşılayan ümmet maşallah akşama kadar uyuyor. Bu kitap sabaha kadar oturup akşama kadar uyuyanların canını acıtacak.Yine bir klasiği yine yıllarca unutulmayacak makaleler cümleler girecek hayatımıza.O Allah’a inanan ama kitaptan uzaklaşan insanlar için bir ışık olabilir kanaatindeyiz…

    9,09
  • Öğretmenim Bir Bakar Mısın?

    Hangi eğitim sistemi içinde olursa olsun, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, öğretmenin öğrenciyle göz göze geldiği bir an vardır. Bu kitap, öğretmenin öğrenciyle
    göz göze geldiği o anın gücünü anlatmaktadır.

    O anda öğretmen, öğrencinin gönül kapısından girerek zihnine ulaşır. Ve işte o an eğitim başlar. Öğretmenin gücü binlerce yaşam inşa eder…

    Deneyimli bir eğitimci dostumun dediği gibi, “Sadece eğitimin değil, ülkenin lokomotifi öğretmendir. Gücünün sınırı tahminlerin çok ötesindedir.”

    Öğretmenim Bir Bakar Mısın? öğretmenin kuşaklar boyu devam eden gücüne tanıklık yapmak için yazıldı.

    9,09
  • Oku; Kerem Sahibi Yaratan Rabbinin Adıyla

    Bu kitapta iki esas noktayı hedeflemekteyim ve onları, yazdıklarım içerisinde en önemli ve en kıymetli işlerden sayıyorum. Bunların birincisi: İnsanı ilim yoluna koymaktır. Bu da ilim kabiliyetini insanlara aktarmak ve bu kabiliyeti aralarında yaymakla olur. İşte bu, bana göre kolaylaştırılması için uğrunda çabaların sarfedilmesi gereken en kutsal görevlerden biridir. Bu yapılacak ki, insanların ilim havası içerisinde yaşamaları mümkün olsun ve bunun yaymış olduğu tatminkârlıktan, vakar ve aklî sağlamlıktan istifade edebilsinler. İkincisi ise barıştır. Barış, ilmin doğurduğu bir şeydir. Ancak ilim yoluyla insan, bozmadan ve yok etmeden insanın ıslahının mümkün olacağını anlar. Çünkü hilelerin âciz bıraktığı az bilgi, yıkmaya ve yok etmeye sığınır. Zaman zaman da düşmanlığı samimi dostluğa çevirecek ilme yöneleceği yerde “bana ve düşmanlarıma karşı” gibi bir düşünceye sığınır. İlim kabiliyeti olmayanların ona yüzeysel bir saygılarının olduğunu, ancak ciddiyeti görünce onu da kaybettiklerini ve azı dişleriyle ilmi parçalamak için sırıttıklarını görmekteyiz. Öyle ki, böyle kimselerde tepki hakim olmakta, ve bu tepki aklı örtmekte, işlevsiz bırakmakta sonra da içgüdüsel savunma mekanizmalarına uyma yoluna gitmektedirler.

    9,09
  • Ol der ve Olur

    EY HAYAT!
    Demek dileğimi bana vermemek için direniyorsun…
    Geçmişi serbest bırakarak, arınarak, olumlamaların gücüyle, sezgilerimi doğru kullanarak, en yüce dualarla, bilinçaltımın yardımıyla, neden direndiğini ve hangi yaşam dersimi almam gerektiğini de bularak, o yolla olmuyorsa başka yolla, hiç yolu yoksa kendi yolumu yaratarak yine de dileğimi senden alacağım. Ve onu gerçek yapacağım.
    (VE ÖYLE DE OLDU)

    DİLEĞİN, ÇOK İSTEDİĞİNDE DEĞİL
    ÇOK İNANDIĞINDA GERÇEKLEŞİR.

    “OL” der ve OLUR bölümler:

    1. Spiritüel Enerji Yasaları
    2. Bereket ve Aşk Senin Doğuştan Hakkın
    3. Yaşanmış Mucizeler
    4. Hastalıkların Spiritüel ve Duygusal Sebepleri
    5. İlişki Şifalandırması
    6. Telepatik Bağ Kurma
    7. Duaların Gücü ve Işığa Yolculuk
    8. VE ÖYLE DE OLDU

    7,90
  • Olağanüstü Bir Gece

    Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden “hissetmeye” başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, “hayatın en dibindeki lağımlara” sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.

    6,79
  • Ölümün Kıyısında Bir Poems Sendromlunun Günlüğü

    Muhammet Sami Oğuz,namı diğer Muhammet usta.Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizelerindeki gibi “yaş otuz beş yolun yarısı eder”i biraz geçmiş,bir iki yaş.Aşçı,2 çocuk babası.Ve bir anda çok nadir bir hastalığa Poems sendromu’na yakalandığını öğreniyor. O güne kadar adını duymadığı şu ana dek ülkemizde tesbit edilen 7-8 vakadan biri.Ve ölümcül hastalık yakasına yapışıyor.Tedavisi için ilaçlar Türkiye’de yok,ancak bakanlık yoluyla getirilebiliyor.
    Sonra başlıyor macera.Uzun gecelere sığmayan acılar,kemoterapiler,memleketten uzak bir hastanede ,Çapa Tıp Fakültesinde geçen günler,aylar hatta yıllar.İşte bu kitap öyle çıktı ortaya.O günlerde Muhammet ustayı ziyaret eden bir yayıncının (bu kitabın yayıncısının) facebook’taki yazılarını görünce “günlüklerini yaz da yayınlayayım” demesiyle.Başta inanmadı Muhammet usta.Sonra yayıncının ciddi olduğunu görünce hevesle sarıldı,kağıt kaleme.Acılarını,umutlarını kısacası hayatını yazdı.Belki çoğunuzun okurken bile dayanamayacağınız acılarını yazıyla anlatmaya çalıştı.Ve bu kitap ona yeni bir umut verdi,belki de hayata bağladı.Bu defa da yazmak için geceleri uyumadı.
    İşte elinizde tuttuğunuz bu kitap o gecelerin eseri.Bu kitapta bir insanın ölümün nefesini ensesinde hissederek yaşamasını,metanetini,sabrını ve en önemlisi tevekkülünü göreceksiniz.Ve insanın sınırlarını keşfedeceksiniz…….

    7,94
  • Ölünün Yeri

    “İbrahim Eyibilir, yazının başında dikkat çektiğimiz “sürekli şimdi” halini öyküleri aracılığı ile hissettirir. Malzemesini zamansal olarak genelde “geçmişten” seçse de onun derdi, içinde yaşadığı “hal”dir, yani “şimdi”dir. Bunu da “öykü anlatıcısının şimdisi” olarak öykülerinde kodlar. Dolayısıyla öykülerdeki “anlatıcı”ların bilinç halleri ve zamansal sapmalarından yola çıkan dikkatli okuyucu, yazarın “şimdisi” (hali) konusunda gerekli verileri elde eder. Bütün bu veriler de gelip şuna dayanır: İbrahim Eyibilir, öyküleriyle “ekran çağına” itiraz ediyor; yani bir tür hayatımızdaki bütün “değerleri ters-yüz eden modernizme başkaldırıyor. Bir sanatçı olarak yazarın böyle bir hakkı yok mudur?…”

    4,49
  • On Sekiz Bin Alemin Mustafa’sı

    Peygamber Efendimiz kâinâtın gözbebeğidir. Kıyamete kadar devam edecek rahmet pınarı, Şefkat çağlayanıdır.
    Varlığın iftahar kaynağı, Peygamberlerin sultanıdır. Allah’ın habibi, gönüllerin tabibidir. Kısacası o onsekizbin alemin Mustâfası’dır

    İşte bu sebeble onu iyi tanımalıyız. Söylediklerine kulak vermeliyiz. Ona itaat etmeli, izince gitmeliyiz. Onun hayat tarzını benimsemeliyiz. Bir başka âlemde gerçekleri gördükten sonra, ” Keşke Peygambere itaat etseydim! ” diye dövünmemek için onu kendimize rehber edinmeliyiz.

    Ve rehberimizi canımızdan çok sevmeliyiz.

    7,94
  • Öncelikler Fıkhı

    Bu araştırma şeriatın getirdiği bir dizi öncelikli meseleye ışık tutmaya çalışıyor. Ayrıca bu araştırma, düşüncenin belli bir metotta düzenlenmesi ve adı geçen fıkıh türünün yayılması adına bir görevi de yerine getirecektir. Böylece, İslami sahada çalışanlar ile onlara plan ve proje sunanlar (teorisyenler) bu araştırmayla yollarını bulurlar. Bu şekilde, şeriatın takdim ve te’hir ettiği, sıkı tuttuğu ve kolaylaştırdığı, dinin önemli gördüğü ve fazla önemsemediği meseleleri birbirinden ayırt etmeye azimli olurlar. Ayrıca, umulur ki bu çalışma, ifrat ve tefrite düşenleri bu konumlarından vazgeçirir, samimi çalışan insanların bakış açılarını da birbirine yakınlaştırır.

    9,09