Gösterilen 3341–3360 arası toplam: 3476

  • Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır?

    Daha çok Yılgın Türkler ve kitaplarından tanıdığımız benzersiz üslûbu yaşayışı cesareti sert tavırları ve bağımsız kalemiyle ses getiren ezberleri bozan Bülent Akyürek”in bu kitabı da çok okunacak çok tartışılacak… Modernizmin trafiğin gürültünün önümüzden akıp giden sosyal medya gevezeliklerinin arasında kulaklarımız ezanı duymaz oldu. Artık insanlar akşamları televizyon izleyip gece yarılarına kadar tartışma programlarını takip ediyor daha sonra sabaha kadar internetin başından ayrılamıyorlar. O sırada okunuyor namazlarını kılıp uyuyorlar ve bu arada öğlen ile ikindi namazı kaçıyor. Sabah namazını ayakta karşılayan ümmet maşallah akşama kadar uyuyor. Bu kitap sabaha kadar oturup akşama kadar uyuyanların canını acıtacak.Yine bir klasiği yine yıllarca unutulmayacak makaleler cümleler girecek hayatımıza.O Allah’a inanan ama kitaptan uzaklaşan insanlar için bir ışık olabilir kanaatindeyiz…

    10,90
  • Öğretmenim Bir Bakar Mısın?

    Hangi eğitim sistemi içinde olursa olsun, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, öğretmenin öğrenciyle göz göze geldiği bir an vardır. Bu kitap, öğretmenin öğrenciyle
    göz göze geldiği o anın gücünü anlatmaktadır.

    O anda öğretmen, öğrencinin gönül kapısından girerek zihnine ulaşır. Ve işte o an eğitim başlar. Öğretmenin gücü binlerce yaşam inşa eder…

    Deneyimli bir eğitimci dostumun dediği gibi, “Sadece eğitimin değil, ülkenin lokomotifi öğretmendir. Gücünün sınırı tahminlerin çok ötesindedir.”

    Öğretmenim Bir Bakar Mısın? öğretmenin kuşaklar boyu devam eden gücüne tanıklık yapmak için yazıldı.

    10,90
  • Oku; Kerem Sahibi Yaratan Rabbinin Adıyla

    Bu kitapta iki esas noktayı hedeflemekteyim ve onları, yazdıklarım içerisinde en önemli ve en kıymetli işlerden sayıyorum. Bunların birincisi: İnsanı ilim yoluna koymaktır. Bu da ilim kabiliyetini insanlara aktarmak ve bu kabiliyeti aralarında yaymakla olur. İşte bu, bana göre kolaylaştırılması için uğrunda çabaların sarfedilmesi gereken en kutsal görevlerden biridir. Bu yapılacak ki, insanların ilim havası içerisinde yaşamaları mümkün olsun ve bunun yaymış olduğu tatminkârlıktan, vakar ve aklî sağlamlıktan istifade edebilsinler. İkincisi ise barıştır. Barış, ilmin doğurduğu bir şeydir. Ancak ilim yoluyla insan, bozmadan ve yok etmeden insanın ıslahının mümkün olacağını anlar. Çünkü hilelerin âciz bıraktığı az bilgi, yıkmaya ve yok etmeye sığınır. Zaman zaman da düşmanlığı samimi dostluğa çevirecek ilme yöneleceği yerde “bana ve düşmanlarıma karşı” gibi bir düşünceye sığınır. İlim kabiliyeti olmayanların ona yüzeysel bir saygılarının olduğunu, ancak ciddiyeti görünce onu da kaybettiklerini ve azı dişleriyle ilmi parçalamak için sırıttıklarını görmekteyiz. Öyle ki, böyle kimselerde tepki hakim olmakta, ve bu tepki aklı örtmekte, işlevsiz bırakmakta sonra da içgüdüsel savunma mekanizmalarına uyma yoluna gitmektedirler.

    10,90
  • Ol der ve Olur

    EY HAYAT!
    Demek dileğimi bana vermemek için direniyorsun…
    Geçmişi serbest bırakarak, arınarak, olumlamaların gücüyle, sezgilerimi doğru kullanarak, en yüce dualarla, bilinçaltımın yardımıyla, neden direndiğini ve hangi yaşam dersimi almam gerektiğini de bularak, o yolla olmuyorsa başka yolla, hiç yolu yoksa kendi yolumu yaratarak yine de dileğimi senden alacağım. Ve onu gerçek yapacağım.
    (VE ÖYLE DE OLDU)

    DİLEĞİN, ÇOK İSTEDİĞİNDE DEĞİL
    ÇOK İNANDIĞINDA GERÇEKLEŞİR.

    “OL” der ve OLUR bölümler:

    1. Spiritüel Enerji Yasaları
    2. Bereket ve Aşk Senin Doğuştan Hakkın
    3. Yaşanmış Mucizeler
    4. Hastalıkların Spiritüel ve Duygusal Sebepleri
    5. İlişki Şifalandırması
    6. Telepatik Bağ Kurma
    7. Duaların Gücü ve Işığa Yolculuk
    8. VE ÖYLE DE OLDU

    9,90
  • Olağanüstü Bir Gece

    Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden “hissetmeye” başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, “hayatın en dibindeki lağımlara” sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.

    8,90
  • Ölümün Kıyısında Bir Poems Sendromlunun Günlüğü

    Muhammet Sami Oğuz,namı diğer Muhammet usta.Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizelerindeki gibi “yaş otuz beş yolun yarısı eder”i biraz geçmiş,bir iki yaş.Aşçı,2 çocuk babası.Ve bir anda çok nadir bir hastalığa Poems sendromu’na yakalandığını öğreniyor. O güne kadar adını duymadığı şu ana dek ülkemizde tesbit edilen 7-8 vakadan biri.Ve ölümcül hastalık yakasına yapışıyor.Tedavisi için ilaçlar Türkiye’de yok,ancak bakanlık yoluyla getirilebiliyor.
    Sonra başlıyor macera.Uzun gecelere sığmayan acılar,kemoterapiler,memleketten uzak bir hastanede ,Çapa Tıp Fakültesinde geçen günler,aylar hatta yıllar.İşte bu kitap öyle çıktı ortaya.O günlerde Muhammet ustayı ziyaret eden bir yayıncının (bu kitabın yayıncısının) facebook’taki yazılarını görünce “günlüklerini yaz da yayınlayayım” demesiyle.Başta inanmadı Muhammet usta.Sonra yayıncının ciddi olduğunu görünce hevesle sarıldı,kağıt kaleme.Acılarını,umutlarını kısacası hayatını yazdı.Belki çoğunuzun okurken bile dayanamayacağınız acılarını yazıyla anlatmaya çalıştı.Ve bu kitap ona yeni bir umut verdi,belki de hayata bağladı.Bu defa da yazmak için geceleri uyumadı.
    İşte elinizde tuttuğunuz bu kitap o gecelerin eseri.Bu kitapta bir insanın ölümün nefesini ensesinde hissederek yaşamasını,metanetini,sabrını ve en önemlisi tevekkülünü göreceksiniz.Ve insanın sınırlarını keşfedeceksiniz…….

    9,90
  • Ölünün Yeri

    “İbrahim Eyibilir, yazının başında dikkat çektiğimiz “sürekli şimdi” halini öyküleri aracılığı ile hissettirir. Malzemesini zamansal olarak genelde “geçmişten” seçse de onun derdi, içinde yaşadığı “hal”dir, yani “şimdi”dir. Bunu da “öykü anlatıcısının şimdisi” olarak öykülerinde kodlar. Dolayısıyla öykülerdeki “anlatıcı”ların bilinç halleri ve zamansal sapmalarından yola çıkan dikkatli okuyucu, yazarın “şimdisi” (hali) konusunda gerekli verileri elde eder. Bütün bu veriler de gelip şuna dayanır: İbrahim Eyibilir, öyküleriyle “ekran çağına” itiraz ediyor; yani bir tür hayatımızdaki bütün “değerleri ters-yüz eden modernizme başkaldırıyor. Bir sanatçı olarak yazarın böyle bir hakkı yok mudur?…”

    5,90
  • On Sekiz Bin Alemin Mustafa’sı

    Peygamber Efendimiz kâinâtın gözbebeğidir. Kıyamete kadar devam edecek rahmet pınarı, Şefkat çağlayanıdır.
    Varlığın iftahar kaynağı, Peygamberlerin sultanıdır. Allah’ın habibi, gönüllerin tabibidir. Kısacası o onsekizbin alemin Mustâfası’dır

    İşte bu sebeble onu iyi tanımalıyız. Söylediklerine kulak vermeliyiz. Ona itaat etmeli, izince gitmeliyiz. Onun hayat tarzını benimsemeliyiz. Bir başka âlemde gerçekleri gördükten sonra, ” Keşke Peygambere itaat etseydim! ” diye dövünmemek için onu kendimize rehber edinmeliyiz.

    Ve rehberimizi canımızdan çok sevmeliyiz.

    9,90
  • Öncelikler Fıkhı

    Bu araştırma şeriatın getirdiği bir dizi öncelikli meseleye ışık tutmaya çalışıyor. Ayrıca bu araştırma, düşüncenin belli bir metotta düzenlenmesi ve adı geçen fıkıh türünün yayılması adına bir görevi de yerine getirecektir. Böylece, İslami sahada çalışanlar ile onlara plan ve proje sunanlar (teorisyenler) bu araştırmayla yollarını bulurlar. Bu şekilde, şeriatın takdim ve te’hir ettiği, sıkı tuttuğu ve kolaylaştırdığı, dinin önemli gördüğü ve fazla önemsemediği meseleleri birbirinden ayırt etmeye azimli olurlar. Ayrıca, umulur ki bu çalışma, ifrat ve tefrite düşenleri bu konumlarından vazgeçirir, samimi çalışan insanların bakış açılarını da birbirine yakınlaştırır.

    10,90
  • Öncülük Önceliktir

    Hayat,şerefle bitirilmesi gereken bir görev olduğundan,kazanmak yerine kazandırmak önceliğini omuzlarımıza yükler.Ne kazanacağını hesaplamadan ne kazandıracağını düşünen görev adamına ihtiyaç duyulan bir çağda taşıdığımız değer,önceliğimiz değeri kadar olacaktır.

    8,90
  • Örtüde 70 Esma

    Arşla arz buluştu.
    Tüm esma yansıdı.
    Varlık titredi. Hira titredi.
    Resûl evine koştu.
    Arş kalpli kadın kapıdaydı. Şefkat dolu kalbe seslendi:
    “Örtün beni!
    Örtün beni!”

    Vahyin ağırlığını örtü teskin ederdi. Bildi mübarek annemiz, örtünün muhkem gücünü. O bilinçle örttü kendisini ve eşini.
    Örtülere bürünmüş Resûl ve örtülere sarınmış annemiz anladı: Arş’ın dili olan vahyin ağırlığını ancak örtü taşıyabilirdi. Sır, örtü ile açıldı; örtü açılınca sır kapandı. Kalp ağacının Arş’ta dal budak vermesi için beden çekirdeğini örtü toprağında sarıp sarmalamak gerekirdi.

    Vahyin ilk yansıması örtüye bürünmek oldu. Resûl’ün ilk hitabı da kadına: “Örtün!”

    Örtüde 70 Esma, sizi Asr-ı Saadet’e götürecek, annelerimizin örtüsüyle tanıştıracak, örtüdeki derin manaları ve İlahi sırları keşif yolculuğuna çıkaracak.
    gizle

    12,90
  • Oruç Fıkhı

    Ramazan ayı insanların her yıl en yüce değerler ve en üstün amaçlar ekseninde eğitimini sağlamak için dinimizin açtığı benzersiz bir okuldur. Bu ayı fırsat bilen ve bu aydaki rahmet esintilerinden en iyi şekilde istifade eden kimse, Allah’ın emrettiği şekilde mükemmel bir oruç tutmuş, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) belirlediği şekilde Ramazan’ı en güzel şekilde değerlendirmiş olur. Ayrıca bu kişi ebedi imtihan için de iyi bir hazırlık yaparak, büyük kazançlar elde ederek ve bereketli anlaşmalar yapmış olarak böyle değerli bir zaman dilimine veda ederler. Elbette cehennemden kurtulmak ve Allah’ın affını elde etmekten daha büyük bir kazanç olamaz.

    9,90
  • Osmanlı Padişahları

    “Ben, Sultan II. Mehmet Han, bundan böyle bütün Dünya´ya ilân ediyorum ki, Bosna Fransiskanları bu ferman ile benim korumam altındadır. Ve emrediyorum ki: Kimse bu insanlara veya kiliselerine zarar vermeyecek! Devletimde barış içinde yaşayacaklar. Göçmen haline gelmiş bu insanlar, güvende ve özgür olacaklar. Devletim sınırları içerisinde olan manastırlarına geri dönebilirler. Devletimden hiçbir önemli kimse, vezirler, kâtipler veya hizmetkârlar onların izzetlerini kıracak ya da onlara zarar verecek bir şey yapmayacaklar! Kimse onlara hakaret etmeyecek, tehlikeye atmayacak ya da kendilerine veya mallarına veya kiliselerine saldırmayacak!

    Ayrıca, bu insanların kendi memleketlerinden getirdikleri şeyler ve kimseler de aynı haklara sahiptir… Bu fermanı buyurarak, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın ve onun Resûlünün ve ondan önceki 124,000 peygamberlerin adına kılıcım üzerine yemin ederim ki; hiçbir vatandaşım bu fermanın aksine hareket etmeyecek!”

    12,90
  • Osmanlı ve Avrupa

    “15. ve 16. yüzyıllar Avrupa’sı, zamanın büyük politik-ekonomik gücü Osmanlı’yı hesaba katmadan anlaşılamaz.”
    “Avrupa tarihiyle Osmanlı tarihi iki paralel tarihtir; bu nedenle iki dünyanın tarihi karşılaştırmalı olarak incelenmelidir.”
    Halil İnalcık

    15. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı, Avrupa tarihini şekillendirmede çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı’ya referansta bulunmaksızın raison d’etat, reel politik, güç dengesi ve hatta Avrupa kimliği gibi kavramları açıklamak mümkün değildir. Osmanlı ile Avrupa arasında karşılıklı etkiler aşikâr olduğu halde maalesef bu etkileşim Batı tarihçiliğinde çok fazla dikkate alınmamıştır.
    Hristiyan Haçlı geleneği, uzun süren savaşlara bağlı olarak gelişen düşmanlık, kültürel yabancılaşma gibi bazı tarihsel nedenlerden ötürü ve belki de Osmanlı’nın Aydınlanma sürecinin dışında kalması dolayısıyla Osmanlılar Batı tarihçiliğinde genellikle Avrupa ve Avrupalılığın karşıtı ve antitezi olarak ele alınmıştır. Oysa taraflar arasında çatışmadan çok daha fazlası mevcuttur.
    Osmanlı Devleti’nin modern Avrupa’yı şekillendirmedeki etkileriyle birlikte Batı tarihindeki yeri ve Avrupa’yla arasındaki siyasi-ekonomik ilişkiler, sosyo-kültürel bir karşılaşma olarak en büyük tarihçilerimizden Halil İnalcık’ın kaleminden, Osmanlı ve Avrupa’da…

    13,90
  • Osmanlı’da Bilim Kültürel Yaratı ve Bilgi Alışverişi

    Osmanlı’nın İslamiyet’in altın çağından sonraki kültürel ve teknolojik gelişmesinin kendi içine kapalı bir şekilde gerçekleştiği, yeniliklere karşı duyulan ilginin giderek azaldığı ve sonuçta imparatorluğun duraklama ve gerileme dönemine girdiği uzun yıllar boyunca genel kabul gören bir görüştü. Özellikle Batı dünyası 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarındaki Osmanlı’yı böyle görüyordu. Bu alanda son 60 yılda İngilizce yazılmış ilk eser olma özelliğini taşıyan Osmanlı’da Bilim kitabında Miri-Shefer-Mossensohn, Osmanlı toplum ve kültürünün zengin bir bilimsel hayatı mümkün kılabilecek bereketli ortamı sağladığını öne sürmektedir. Osmanlılar dışarıdan gelen icat ve buluşları kendi ihtiyaçlarına göre değiştirerek bunları geliştirmede çok başarılıydı. Örneğin, 1877 yılında Osmanlı İmparatorluğu dünyanın yedinci en uzun telgraf ağına sahipti. Hatta modern iletişim altyapısı bakımından zamanın en gelişmiş devletlerinden biriydi. İmparatorluk içinde bilim, eğitim ve öğretim mekanizmaları, teknolojik gelişmelerde devletin üstlendiği rol ve bilimi üreten ve kullanan Türkçe ve Arapça konuşan Osmanlılar üzerinde önemli bir rol oynamıştır. Sonuç olarak, Osmanlı’nın bilimle olan ilişkisi, imparatorluğun altı yüz yıl sürmesini sağlayan dinamik unsurlardan biridir. Bu doğrultuda Osmanlı’da Bilim, bilginin “ne” olduğu sorusundan ziyade “nasıl” sorusuna, yani Osmanlı’nın bilgiyle etkileşime geçtiği süreçlere ve bunlara atfettiği değerlere odaklanmıştır. Çeşitli zaman ve mekânlarda Osmanlı için bilmeye değer şeyler nelerdi? Osmanlı bunları nasıl öğrenmeye çalıştı? Karşılaşılan zorluklar nelerdi? Osmanlı’nın sistemleştirilmiş bilgiyle olan deneyimlerinin ortaya çıkarıldığı Osmanlı’da Bilim, erken modern dönem Ortadoğu bağlamında “bilim” etiketinin altında yatanların tanımlanması açısından da bir rehber niteliğindedir.

    15,90
  • Osmanlı’nın Çöküşü

    Bu kitapta, Osmanlı gerçeğiyle ilgili tarihi veriler ışığında, ‘üç kıtaya yayılan, elli devletten haraç ve vergi alan bir imparatorluğun çöküş nedenleri’ yanıtlanmaya çalışılmıştır.

    Osman Bey liderliğinde Türkmenlerin kurduğu beylik tarih sahnesinde yerini almış, fakat aile egemenliğine yönelik anlayışıyla Türkmenler yönetimden uzaklaştırılmıştır. Devleti, devşirmelerle yönetmeyi yeğlemişler ve savaşçılığa yönelik çokuluslu bir hanedan devleti kurmuşlardır. Savaş devleti olarak çöküşü içinde büyüten bir İmparatorluğa ulaşmışlar, ama büyüttükleri devleti koruyamamışlardır.

    Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş nedeninin özü; ulema ve hanedanın bilime, eğitime, üretime, demokrasiye, ekonomiye, teknolojiye, sanayiye önem vermeyen ve ‘önce insan’ demeyen bir devlet yapılanması ve yönetim anlayışıdır. Çöküşle ilgili nedenler yumağı ise, bu öykünmeci çarpık yapılanmanın ve yönetim anlayışının ayrıntılarıdır.

    10,90
  • Otağ 1 / Büyük Doğuş

    ıllardır birçok tarihçi yetiştiren, yaptığı televizyon programlarıyla ve yazdığı kitaplarla tarihi yediden yetmişe herkese sevdiren Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in kaleminden yepyeni bir seri: OTAĞ!

    Osmanoğullarının bir cihan devletine dönüşme macerasını anlattığı KAYI serisiyle yüz binlere ulaşan Prof. Dr. Şimşirgil, tarih okunun yayını bu defa daha geriye çekiyor ve İslâmlaşma sonrası Türk tarihini, kurulan devletleri, tarihe yön veren hükümdarları anlatıyor. Herkesin anlayabileceği, akıcı bir üslupla kaleme alınmış OTAĞ serisinin ilk kitabı Büyük Doğuş Türkler ve İslâmiyet ile alakalı merak edilen pek çok meseleyi aydınlatıyor.

    10,90
  • Öykülerle Osmanlı Padişahları 1

    Uzun yıllardır çocuklarımızın anlayabileceği seviyede Osmanlı tarihini ve Padişahlarımızı anlatan yayınların eksikliğini hisseden yayınevimiz, değerli yazar İbrahim Halil ER’in yazmış olduğu bu kitabı yayınlamakla önemli bir boşluğu doldurmuştur.

    Dili ve anlatım üslubuyla çocuklarımızın severek okuyacağını umduğumuz kitap,konulara uygun çizimlerle zenginleştirilmiştir.Serinin ilki olan bu kitapta Osman Gazi, Orhan Gazi,1.Murad (Hüdavendigar) ve Yıldırım Bayezid‘in hayatları anlatılmaktadır…

    8,90
  • Öykülerle Osmanlı Padişahları 2

    Çocuklara tarih bilinci kazandırmak hem önemlidir, hem de zordur. Bu zorluğun üstesinden gelmek ve çocuklarımıza tarih bilinci kazandırmak amacıyla hazırlamış olduğumuz “Öykülerle Osmanlı Padişahları” serimizin ikinci kitabını sizlerle buluşturmanın mutluluk ve heyecanını yaşıyoruz.

    Çocuklar, Osmanlı Devleti’nin yükselme dönemini anlattığımız bu kitabımızla Mehmed Çelebi ile Osmanlı Beyliği’ni Fetret Devri’nden çıkaracak, 2. Murad Han ile beylikten devlet olma yolunda adımlar atacak, Fatih Sultan Mehmet ile Konstantiniyye surlarına dikilip “Ya Ben Bizans’ı Alırım Ya Bizans Beni” düsturu ile hareket edip Konstantiniyye’yi fethedeceksiniz.

    8,90
  • Öykülerle Osmanlı Padişahları 3

    Çocuklara tarih bilinci kazandırmak hem önemlidir, hem de zordur. Bu zorluğun üstesinden gelmek ve çocuklarımıza tarih bilinci kazandırmak amacıyla hazırlamış olduğumuz “Öykülerle Osmanlı Padişahları” serimizin ikinci kitabını sizlerle buluşturmanın mutluluk ve heyecanını yaşıyoruz.

    Osmanlı tarihinin yükselme dönemini anlatan bu kitapta sevgili yavrularımıza Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve 2.Selim’in hayatlarından kesitler hikaye tadında anlatılmaktadır….

    8,90