-
Geldik Sayılır
İnsan yorgunluktan ibarettir.
Gelir, yorulur ve gider.
Hayatın bir yolculuk olduğuna
inanıyoruz. Gitmek için geldik.
Bu yaşıma kadar gördüğüm güzellik
ve inceliklerin bir kısmı bu kitapta
bulunuyor. Geldik Sayılır, on beş yıl
boyunca kaleme aldığım gezi ve
dostluk yazılarından oluşuyor. Biraz
da hatıralar, hevesler.
Elbette gitmek istediğim halde
gidemediğim yerler de var. Ahlat,
Gelendost, Sultandağı gibi. Belki
oraları da görme imkânım olur ve
kitaptaki yerlerini alırlar. -
Gelin Müslüman Olalım
Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım kitabında anlamını yitirmiş ya da gerçek anlamından uzaklaşmış olan pek çok hususu yeniden açıklamıştır. Kitap, 1940’tan beri, onu okuyarak değişen pek çok insanın ruhsal, zihinsel ve kültürel alandaki ihtiyaçlarına büyük ölçüde ve gerçekten etkili bir biçimde cevap vermiştir.
Mevdudi, sadece sözlük ve kültürel anlamları olan sözlere duygularını katar. Böylece iman, İslâm ve İslâm’ın beş şartı, cihad gibi kavramlar ilk ortaya çıktıkları yıllarda sahip oldukları canlılığa kavuşurlar. Derken inanç ve uygulamalarımızın kabul edegeldiğimiz hareketsiz dünyası kaybolmaya başlar. Mevdudi’nin Cuma konuşmalarından oluşan bu kitapla okur, tebliğin nasıl yapıldığını da kavrama imkânı bulacaktır. Kurduğu bağlantılarla imanın, toplumu ve dünyayı değiştirme gücünü yeniden kazanacağını öne süren Gelin Müslüman Olalım, Müslümanları Allah’ın kendilerinden istediği şekilde Müslüman olmaya çağırmaktadır. -
Geminin Neresindeyiz?
Eğer bu ümmet, farklı ve üstün bir ümmet ise bu, kendi kendini kontrol eden ve her ferdinin kendini dininin hizmetçisi, iyiliklere davet eden davetçisi, kötülüklere karşı sivil polisi olarak gören anlayışı sayesindedir. Biz özellikle Buhari’nin rivayet ettiği bir hadisi esas alarak yola çıktık. Daha hassas bir harita ile yol alabilmeyi umuyoruz: “Allah’ın emirlerine uyanlarla uymayanların durumu, bir gemi için kura çekenlere benzer. Bir bölümü geminin üst kısmına düşmüş, diğerleri de alt kısmına düşmüştür. Alt kısımda kalanlar, su ihtiyacı olduğu zaman üst güverteye çıkıp su ihtiyacını gidermektedir. Onlar şöyle derler: ‘Bizim bölümden bir delik delelim de üsttekilere eziyet etmeyelim.’ Eğer üsttekiler, onlara ilişmez de serbest bırakırsa hepsi helak olur. Ellerinden tutup engel olurlarsa onlar da kurtulur, kendileri de.” (Buhari, Şerike, 6/2493;Tirmizi, Fiten, 12/2173) Yaşam yolculuğumuz boyunca hassasiyetlerimizin canlı kalmasını istiyoruz. Gemimiz ve yüzdüğümüz okyanus önemli değildir. Biz nerede isek orası okyanstur. Ev, sokak, mescid, vakıf, köy, şehir, market… Her yerde ve her zaman yol üzereyiz. Bu çalışma, gemideki yolculuğumuzu hatırlatma amacı gütmektedir.
-
Gençler İçin Anahtar Cevaplar
‘Neden,’ ‘Niçin’ ve ‘Nasıl’ sözcükleri, insanoğlunun en çok kullandığı sözcüklendendir. Farklı nedenlerle geçmişi, mevcudu ve geleceği merak eder dururuz.Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin etrafında ilk olmanın içini dolduran sahabiler, açık-seçik sorularla da öğrenmeye çalıştılar.Edeplerini koruyarak, anlamadıklarını tekrar sordular. İçlerinde tereddüt bırakmayacak bir üslup kullandılar. Onlara verilen cevaplar da net oldu.Bu çalışma farklı zamanlarda, gençlerle yapılan sohbetlerde onların sorularına verilen cevapların yazılı şeklidir. Çok geniş izaha yer vermeden faydalanılması yeterli görülmüştür.
-
Gençler İçin Sosyal Medya İlmihali
“Genç kardeşim! Günümüzde Müslümanlık kalitesi namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin yanında internetle baş başa kaldığımız zaman gösterdiğimiz tavırla da yakından ilişkilidir. İnternet ve sosyal medya platformlarında sergilediğimiz davranışlarımız, beğenilerimiz, paylaşımlarımız ve arkadaşlıklarımız da İslami yaşantımızın bir parçasıdır. Namazlarına özen gösteren bir Müslüman genç olabiliriz, tesettürüne dikkat eden bir Müslüman hanımefendi olabiliriz ancak unutmayalım ki, namazımıza ve tesettürümüze bakacak olan Rabbimiz, internetle baş başa kaldığımız andaki tavırlarımıza da bakacaktır. Eğer imtihan bekliyorsak bilmeliyiz ki, modern dünyada en büyük imtihanlardan birini internet ve sosyal medya üzerinden yaşayacağız.” Abdülaziz Kıranşal
-
Gerçek Tıbbın 10 Şifresi
Prof. Canan Karatay bu kez gerçek tıbbın yeni şifreleriyle karşınızda! Yine iddialı, yine kendinden emin. Köhnemiş yanlış bilgileri düzeltiyor, ufku genişletiyor, sağlığa getirdiği Karatay bakış açısını pekiştiriyor. Mutluluk ve şifa için en kestirme yolu gösteriyor. Hepimizi iyileştiriyor!
Karatay, 50 yıllık hekimlik tecrübesiyle gözlemledi, okudu, araştırdı, bilgi süzgecinden geçirdi. Şimdi Türk halkının sağlıklı yaşaması ve yaşlanması için, mutlu, enerjik ve verimli bir yaşam sürmesi için bir ezberi daha bozuyor! Prof. Canan Karatay’ın yeni kitabındaki iddiası çok net! Yüzlerce bilimsel referans ışığında ‘GENETİK’ ve ‘İYİLEŞMEZ’ denen hastalıklar İYİLEŞİR diyor. -
Gizemli Mektup
Kimden ve nereden geldiği belli olmayan bir mektup…
Mektubun gizemini çözmeye çalışan 2 arkadaş…
Acaba neydi önemli olan?
ÇOCUKLAR!
Düşündüren, heyecanlandıran, meraklandıran ve gülümseten bir kitap okumaya hazır mısınız?
DİKKAT EDİN!
Kendinizi bir an da kitabın sayfaları arasında Emir’e mektubun yerini söylerken bulabilirsiniz.
Acaba sizi duyacak mı? -
Gizli Telkinle Kur’an Terapisi
Çocuk yaştan itibaren gizli telkinlerle karşı karşıya kalıyor ve bilinçaltımızı kirletiyoruz. Gizli Telkinle Kur’an Terapisi adındaki bu eser , bilinçaltı klasörleri kısa devre yapmış ve varlığın birliğiyle diyalog kurmakta ciddi sorunlar yaşayan, iç dünyalarında çatışmalara maruz kalan, çözümler aramasına rağmen kalbi yine de tatmin olmayan insanlar için hazırlanmıştır.
Amacımız; kirletilmiş ve iç dünyası allak bullak olmuş insanımızın bilinçaltını Kur’an, Cevşen ve Celcelutiye üçlüsüyle yeniden inşa etmektir. “Bilinçaltını Yeniden İnşa” serisinin ilk kitabı olan Gizli Telkinle Kur’an Terapisi sürekli bizimle olan ama, bir türlü göremediğimiz bir dünyanın kapılarını açıyor. Değerli yazar Kubilay Aktaş, manevî ilimlerdeki yirmi yıllık deneyimini bu kitapta istifadenize sunuyor.
İşte kitaptan bir kaç başlık:
Bilinçaltı nedir, bilinci nasıl etkiler?
Gizli telkin (subliminal) teknikleri nelerdir, nasıl karşımıza çıkar?
Kur’an, Cevşen ve Celcelutiye’nin bilinçaltını inşa etmekteki fonksiyonları nelerdir?
Gizli telkinle beyin ve kalbin onarımı mümkün mü?
Sembol ve kelimeler bilinçaltına nasıl etki eder? -
Göğü Delen Adam
Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen anlamına gelir. Samoa’ya misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti. Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık yeşil bir klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, ‘ozon deliğinin’ içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğini ise zaman gösterecek. Ahmet Güngören / Çerçeve
-
Gönüllerin Fethi
Önümdeki zatın boynunun kenarından göz ucuyla bakayım derken bir an göz göze geldik. Kalemi elinden bıraktığı gibi üzerime doğru yürüdü. Önümde bulunanları yararak geçti ve boynumdan sıkıca tutarak diğer elinde bulunan dikenli, budaklı ağaç dalını yüzüme çarptı. Zincir vurulmuş ellerimi ızdırap ile yüzüme doğru götürdüğümde ortaya çıkan sesler, çadırın içinde yankılandı. Zincirin uçları da vücuduma çarparak ayrı bir acı oluşturdu. Ama en büyük acıyı babamın bu kaba hareketinden dolayı hissetmiştim.
Beni şiddetle ortaya çekti ve Allah’ın Resulü ile yüzyüze geldik. Olaylar çok hızlı gelişmiş, şaşkınlıktan kimse müdahale edecek fırsat bulamamıştı.
“İşte Ey Muhammed! Üzerinde seninle anlaştığım antlaşma gereğince bana geri çevireceğin kişilerin ilki!” diye bağırdı babam.
Ben ve çevremdeki herkes, Allah’ın Resulü’nün ne yapacağını merakla bekledik. Çok zor durumda olduğunu yüzündeki her mimik ele veriyordu.
“Biz, barış ve antlaşma yazısını daha imzalamadık!” dedi, ama babam gibi kurnaz ve akıllı bir kişiyi bu söylemle ikna edip beni yanında alıkoyabileceğine muhtemelen kendi de inanmıyordu. -
Gözün Kalır Geride
Okurlar meraklıdır.
Sorarlar: Bunları yaşayarak mı yazdın?
Her yazdığın şeyi birebir yaşama olanağı yoktur. Olamaz. Bir cinayeti yazman için cani olman gerekmez.
Hem sonra birebir yaşadıklarını yazsan n’olacak?
Romanda, öyküde birebir yaşadıkların bile kurmacadır; artık birebir yaşadıkların değildir.
Kendimi yazdım desem -ki bir öyküde kendimi yazdım diyorum- kendimi değil ama kendimden bir şeyleri yazmışımdır.
Olayın kahramanının bir kadın, bir çocuk, bir kötürüm, sekeratta bir hasta olması hiç fark etmiyor. O kahramanın yaşadığı duygu nedir? Pişmanlık mı, keşkeler mi, özlem mi, korku mu, uyuşukluk mu? Kimin ağzından olursa olsun, bu duyguları taa iliklerime kadar hissederek yazmışımdır.
Hani derler ya işin hilesi dürüstlük diye, öykülerde bir yaşanmışlık tadı, bir sahicilik varsa, işin hilesi olayların değil ama duyguların yaşanmasında yatmaktadır.
Neyse, işin sırrını çok da faş etmek istemem. Ki, büyüsü kaçmasın. -
Gülistan
Ey seher kuşu / bülbül, aşkı kelebekten öğren
Çünkü o yanarak can verdi de çıkmadı sesi.
Onu arama iddiasında olanların haberi yoktur.
Haberdar olandan bir daha haber gelmedi.Şirazlı büyük şair Sa’dî’nin şiirleri yüzyıllar boyunca İslâm coğrafyasında en çok okunan eserler arasında yer almıştır. Özellikle Osmanlı medreselerinde eğitim-öğretimde kullanılmış, ders kitabı olarak okutulmuştur.
Şiirlerle süslenmiş akıcı bir nesirle kaleme alınmış olan bu eser, makâme türünün en güzel örneklerindendir. Kısa sürede şöhrete erişen Gülistan, geniş bir coğrafyada çok okunan bir kitap hâline gelmiştir. Şöhretinin göstergelerinden biri olarak dünyanın çeşitli dillerine çevrilmiş ve çevrilmeye devam etmektedir. Farsça aslından yapılmış olan elinizdeki tercümede, eserin üslûp ve renginin yansıtılması amaçlanmış ve anlaşılır bir dil kullanılmaya çalışılmıştır. Bu bakımdan Gülistan’ın bu tercüme sayesinde hem günümüzle hem de yeni okuyucularla buluşacağı düşüncesindeyiz.
-
Güneşe Koşan Adam
Düş-gerçeklik, insan psikolojisinin derinlikleriyle hayatın basitlikleri, fizik ve metafizik arasındaki gerilimler Güneşe Koşan Adam’daki öykülerin temel karakteristiğini yansıtır. Ali Haydar Haksal bu kitabında kimi zaman insan ilişkilerinden kimi zaman da bireyin kendi iç çatışmalarından hareketle insanın varoluşsal sıkıntılarını işlemiştir.
-
Güney Afrika’da Irk Ayrımcılığı Politikaları
Bu kitapta, Güney Afrika’ya sonradan gelen, işgalci küçük beyaz azınlık grubun, ev sahibi büyük siyah çoğunluğu yönettiği ve temelinde beyaz ırkın üstünlüğü tezinin yer aldığı apartheid rejimi (1948-1994) ve bu rejime karşı verilen meşru mücadele ele alınmaktadır. Ülkede egemen kılınan apartheid rejimi; apartheid yasalarının yapılışı ve uygulamaya taşınması, söz konusu insanlık dışı bu sisteme karşı yürütülen muhalefet hareketleri ile mücadele yöntemleri; yaşanan acılar ve otoriter sistemin yıkılması ve yerine kurulan demokratik rejime geçiş süreçleri ele alınmaktadır.
-
Günümüzde Fetvanın Değişebilirliği
“Asrımızda fetvanın değişmesinin gerekliliği” konusunu konuştuğumuzda ilim ehli olan bazı kardeşlerimizin akıllarına kuşkular gelmektedir. Bu kuşkuların nedeni de “fetvanın değişebilirliği” ibaresinde gizlidir.
Sanki birilerinin bundan destek alarak; dinin kesin hükümleriyle oynayacağından, Allah’ın helal kıldıklarını haram, haram kıldıklarını helal kılacaklarından, Allah’ın farz kıldıklarını ortadan kaldıracaklarından veya dinde Allah’ın izin vermediklerini meşru kılacaklarından korkuyorlar.
-
Güvercin Uykusu
Derler ki, güvercinler uyumazmış. Yorulduklarında, her an uyanacakmış gibi hafif bir uykuya dalarlarmış. Hatta bir gözü uyurken, diğer gözü nöbet tutarmış tehlikelere karşı. Bu yüzden çok kısa sürermiş uykuları.
İnsanoğlu, bir güvercin uykusu kadar kısa, hatta ebedi sonsuzluk karşısında güvercin uykusunun ta kendisi olan dünya hayatını tanımalı ve hesap verme vakti gelene kadar geçen kısa sürede aşkı arayıp aşk ile yaşamayı bilmeli.
Derviş’in de dediği gibi;
“Uyanmak lazım evlat! İnsanın gördüğü düşler hep bir güvercin uykusudur. Çok uzun sürmez. Anlıktır, bir nefes misali… Haydi, evlat uyan şimdi! Güneşi yarensiz bırakma… Yola çık, ölümsüz sevdalar için.
Bu hikâye, güvercin uykusundaki bir gencin ve onu uyandırmaya çalışan bir dervişin hikâyesidir. -
Güzel Ameller Büyük Sevaplar
Mustafa Necati Bursalı, ‘Güzel Ameller Büyük Sevaplar’ eserinde imanı güçlendirecek güzel ameller ve öte dünyamıza zenginlikler sunacak amelleri akıcı üslubuyla bizlere anlatıyor.
Eserde; ‘İmanın Fazileti’, ‘La ilahe ilallah demenin fazileti’, ‘Namazın Fazileti’, ‘Cemaatin Fazileti’, ‘Amin Demenin Fazileti’,’ Zekat, Hac ve Kurban Kesmenin Fazileti’, ‘Surelerin Fazileti’ gibi konulara ayet ve hadislerle değinilmiştir. -
Hacı Bayram Sohbetleri
Ben evime haram sokmayayım, namaz kılmayan bir baba, seccadesi olmayan bir anne olarak melekler tutanak tutup beni zapt etmesinler,o evde ne olup bittiğini merak bile etmem. Mutfağım helal kulluğum tam, üzerime düşeni yaptım, hala yapıyorum. Bunaldıkça Rabb’imle dertleşiyorum.
Namazdan sonra seccademi toparlamıyorum, şairin dediği gibi ellerim karıncalanıncaya kadar Rabb’imle dertleşiyorum. Komşuyla dedikodu yapmak yerine Rabb’imeşikayet ediyorum. ‘Rabb’im şikayetim sanadır’ diyorum. Sana şikayet ediyorum, seni şikayet etmiyorum diyorum
ondan sonra kaderimde fakirlik mi, Boşanmak mı, hastalık mı olsa gam yemem. Ağlarım ağladığıma melekler şahit olsun, gözümden akan yaşlarımı cennetime su olarak götürsünler diye düşünürüm. Ağlarsam melekler gözyaşlarımı cehennemi söndürecek su olarak taşısınlar diye ağlarım. Nuh’un ağladığı gibi , İbrahim aleyhisselamın babasına ağladığı
gibi ağlarım. Matem için ağlamam. Çünkü matem edecek bir şey göremedim. Fani dünyadan ebedi bir şey mi bekleyecektim?” -
Hacı Bayram-ı Veli / Gönül Erleri 5
Dede, Ankara denilince akla Hacı Bayram-ı Veli geliyor, neden?”
“Şehirleri şehir yapan, ayakta tutan ve geleceğe taşıyan maddi ve manevi değerler vardır oğlum.
Maddi yönüyle şehir maneviyat önderlerinin etrafında şekillenir ve bir ruh sahibi olur, canlı bir varlık gibi nefes alır verir.
Manevi değerlerden yoksunsa, ne kadar zengin ve gelişmiş olursa olsun yoksuldur bir şehir.
Ruhunu kaybeden bir ölü gibidir.”
“O zaman şöyle diyebilir miyiz?
Ankara, Hacı Bayram-ı Veli gibi manevi önderleri ve değerleriyle anlam kazanıyor.
Belki her şehrin, beldenin ve köyün böyle rehber Allah dostlarına, hava ve su kadar ihtiyacı var.
Konya’da Mevlânâ, Kırşehir’de Hacı Bektâş-ı Velî, Bursa’da Somuncu Baba ve diğer şehirlerde böyle birileri var…”
“Öyleyse en başından anlatalım hikâyeyi evlat!
Sevgili yavrularımızın bu güzel eserden istifade edeceğine inanıyoruz… -
Hacı Bektaş-ı Veli / Gönül Erleri Serisi 2
İnsanlara yol gösterici, rehber, kılavuz, yol haritası, örnek, önder, öğretmen olarak gönderilen peygamberlerden sonra onların açtığı aydınlık yoldan yürüyen, insanları sevgi, saygı, şefkat, merhamet ve hoşgörüyle bürüyen Allah dostları; din, bilim ve sanat adamları güzel bir dünya, huzurlu ve mutlu, gelecekten umutlu insanlar için durup dinlenmeden hizmet üretmişler, sevgi ve hoşgörü medeniyeti kurmuşlardır.
Bu eserin konusu olan Hacı Bektâş-ı Velî de Anadolu’da ve dünyada iz bırakmış, Mevlânâ, Yunus Emre gibi önemli insanlardan birisidir.
Çok fazla ayrıntıya girmeden, hikâye tadında hazırlanan, araya mola kıvamında şiirler serpiştirilen bu kitabın yazılışında, Ethem Ruhi Fığlalı’nın Türkiye’de Alevilik ve Bektaşilik kitabıyla Esat Coşan hocamızın çalışması olan ‘Makalat’ başvuru kaynaklarımızdı.
Sevgili yavrularımızın bu güzel eserden istifade edeceğine inanıyoruz…