-
Pışpış Meraklıbakış
Ah, evet… Çocuklar sahildeki kum taneleri kadar çok soru sorar. Hem de her gün… Sorular çocukların başına, lambaya üşüşen ateş böcekleri gibi toplanır. Ellerinizle kovalasanız da onlardan bir türlü kurtulamazsınız. Üstelik bu uçan, minik ve parlak soruların akıllara ne zaman ve nerede geleceği de hiç mi hiç belli olmaz. Etrafta vızıldayarak dolanıp duran bu ateş böcekleri her an her yerde parıldayabilir. Doğum günü pastasını üflerken, ejderhalarla ilgili bir masalın tam ortasındayken, yorganının içinde kamp kurmuşken veya şey… Tuvaletteyken! Ama korkmanıza, kızmanıza, oflayıp puflamanıza gerek yok! Çünkü her soru bir ateş böceğidir. Ateş böcekleri de, bilirsiniz işte, ışıl ışıl ışıldarlar. Bu ışıklar uyuz birer baş belası gibi gözükse de bir fener gibi önümüzü aydınlatır. Biri söndüğünde diğeri yanar. Bu hayat boyu böyle devam eder. Sorular çocuklarımızın en iyi yol arkadaşlarıdır ve çok iyi de birer rehberdir.
-
Pofi – Benim Tuvaletim Geldi
Sağlıklı bir yaşam için öz bakım becerilerinin doğru zamanda kazanılması kalıcılık adına çok önemlidir. Çocuklar yemek yemek, banyo yapmak, diş fırçalamak, uyumak, tuvalete gitmek gibi becerileri 2 yaşından itibaren kazanmaya başlarlar. POFİ ile TAM ZAMANINDA SERİSİ, çocukların bu becerileri daha eğlenceli bir şekilde tanımasına, benimsemesine ve bu becerilerin alışkanlığa dönüşmesine yardımcı olur.
-
Pofi – Uyku Beni Çağırıyor
Sağlıklı bir yaşam için öz bakım becerilerinin doğru zamanda kazanılması kalıcılık adına çok önemlidir. Çocuklar yemek yemek, banyo yapmak, diş fırçalamak, uyumak, tuvalete gitmek gibi becerileri 2 yaşından itibaren kazanmaya başlarlar. POFİ ile TAM ZAMANINDA SERİSİ, çocukların bu becerileri daha eğlenceli bir şekilde tanımasına, benimsemesine ve bu becerilerin alışkanlığa dönüşmesine yardımcı olur.
-
Pofuduk Masallar Pof Pof
Masal okuyan çocuklar, masal kahramanlarının olaylara nasıl yaklaştığını ve hangi durumlarda hangi tepkileri gösterdiğini çok iyi kavrarlar. Kavradıklarını da kısa sürede yaşamlarına aktarırlar. Bu nedenle onlara okunan ya da kendilerinin okuyacakları masalların seçimi, son derece önemlidir. Hem ebeveynler hem öğretmenler tarafından beğeniyle karşılanan Cep Masallar dizisi, Pofuduk Masallar POF POF ile devam ediyor. Bu masallar ile çocuklarımız hem eğlenecek hem de birçok kavram kazanımı elde edecek!
-
Politik İnceleme
Spinoza’nın ölümünün ardından opera posthuma (tüm eserleri) içinde 1677’de yayımlanan, Politik İnceleme(Tractatus Politicus) filozof tarafından kaleme alınan en son yapıttır. Burada Spinoza doğalcı (naturalist) bir bakış açısından geleneksel “en iyi yönetim biçimi” sorusunu yeniden ele alır ve istikrar noktalarını ortaya çıkarmak için bir tanıtlama yapısı içinde monarşik, aristokratik ve demokratik Devletleri yeniden kurar. Güç ontolojisine demir atmış “doğal hak”, içinde multitidonun ya da “halk kitlesinin” hep daha süreğen bir barışta varlığını devam ettirdiği demokraside, yani “mutlak yönetim biçimi”nde tamamına eren niceliksel ve biçimsel bir siyaset kurar. Aşırı biçimde yetkinleştirilmiş Politik İnceleme, Spinoza’nın tüm yapıtlarına can veren birleştirme ve doğallaştırma için gösterdiği sınırsız kavramsal gayreti başarıyla sonuçlandırır. Derin özgünlüğü, ne aşkınsal bir değeri olan ne de harekete geçirici bir şiddet içeren, oyların sayısal değerlendirilmeleriyle barış üreten basit bir makine olan bir demokrasi önermesinde yatar, ama bunda siyasi gerçeklikte olduğu gibi insanlığın arzusunda da kuşkusuz aşılmazdır.
-
Posta Kutusundaki Mızıka (Ciltsiz)
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba “insan” denince hatırlanıyor muyuz?
-
Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak
Kim ki lütuflar için şükretmez, O’nu kaybetme riskiyle karşı karşıyadır; Kim ki şükreder, o lütufları manevi bağlarla Kendine bağlamış olur. (İbn Atâullah) Şehir boğuluyor, şehrin sakinleri de öyle. Güzide dimağların pervasızlığı, anlayışsızlığa dönüşmüş. Modern hayatın cazibesi kısa süreliğine başımızı göğe erdiriyor; ama ardı sıra, külleri kalıyor geriye ve insanlık boşanma, intihar, depresyon ve uyuşturucu yüklü kişisel ve sosyal kabristana düşüyor. İlerlemeye dair sloganlarımıza rağmen, Machado’yla birlikte acı çekiyoruz: “İnsanlarla barış içinde, ama iç organlarımızla savaş içinde yaşayış.” Ve Nabokov gibi, “beşiğin dipsiz bir kuyuya doğru yuvarlandığı”na kâniyiz. Tevhidin tarihi, kurtuluş anlarını dinler adını verdiğimiz parlak ve erişilebilir ışığın burçlarını, yahut kadim ihtişamın katışıksız bakiyelerini belgeliyor. İslâm, bütün ihtişamıyla, başlangıçta bize verilen insaniyetimize, fıtratımıza yeniden erişme imkânı sağlıyor. Postmodern yaşayış okyanusları boyunca selametle yol almamızı mümkün kılan bir cankurtaran gemisi olarak kılavuzluk ediyor. Modern insan daima bekleme odasında duran, daha gerçek bir gelecek umudu taşıyan, ama asla buna tamı tamına erişemeyen puer aeternus olarak gözüküyor; oysa İslâm insanı, homo Islamicus kemale ermiş biridir, makinelerin ve nefsinin getiremediği türden bir seyr u sülûku tecrübe etmiş bir yetişkindir. Sosyalliğin yurdu, işte burasıdır: Erkekler ve kadınlar, çocuklar ve yaşlılar arasındaki ilişkiler için mevcut bir norm, kişisel arınma ve nefis terbiyesi arayışının yüreklendirdiği, kutlu hayat tecrübesine dair içtenlikli ve neşe yüklü bir vizyon. T. J. Winter (Abdülhakim Murad), postmodernitenin ve bütün sahte kurtuluşların kadehinden içmiş ve sonra İslâm’ı insanın anlam arayışına götüren kesin bir anahtar olarak tanımış bulunan bir postmodern dönem çağdaşı ve düşünür olarak Allah’ı bütün isimleriyle öğreten tek dinin potansiyel ihtişamını ortaya seriyor.
-
Prenses A Uyanıyor
Prenses A yüzyıllık uykusundan uyandı. Ama o bildiğimiz prenseslerden değil. Artık değil. Ne bu rahatsız gelinliği giymek ne de saçlarını kuleden aşağı sarkıtmak istiyor. Topuklu ayakkabılarını atıp kırmızı çizmelerini giydi. Halk şaşkın. Atını ormana tek başına sürüyor bu tuhaf prenses. Kurtla karşılaşınca ne olacak?
-
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı (5 Cilt)
Merhum Erbakan’ı hep siyaset meydanlarından biliriz. Birçoğumuz O’nun ilim ve bilim alanında köklü bir geçmişe sahip olduğuna bu külliyatta tanıklık edeceğiz.
MGV Yayınları’ndan çıkan Erbakan Külliyatı, Milli Görüş Hareketi’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümetinin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın gençlik çağlarından itibaren yazdığı eserlerden meydana gelmiş. Toplam 5 ciltten oluşuyor.
İTÜ Makine Bölümü’nden mezun olan Erbakan’ın teknik alanda yazdığı kitapların yanı sıra, edebi değeri yüksek metinler, farklı ilim dallarına ait analizler, bazı Millet Meclisi konuşmalarından oluşturulan eserler, farklı konulardaki bir takım konferans ve miting konuşmaları, Körfez Krizi yahut 12 Eylül gibi önemli olaylar ile alakalı hatıraları ve görev aldığı hükümetlerde yapılan icraatlarının derlenmesi ile meydana gelen çeşitli eserler bulunmaktadır.
Külliyat, Erbakan Hoca’nın kendi ismi ile yayınlanan bütün eserleri kapsamaktadır. Bazı kitaplar Erbakan Hoca’nın çeşitli konuşmalarından yola çıkarak hazırlanmış. Kitaplaştırılan bu konuşmalar da Külliyata dahil edilmiş.
Farklı ebat, içerik ve metod ile bir araya getirilen bu eserlerde ise herhangi bir ayrım yapılmamış. Merhum Erbakan’ın yabancı dilden Türkçeye yaptığı çevirilerin tamamı yerine sadece bu kitapların kapaklarına yer verilmiş.
Erbakan imzası ile yayınlanan bu eserlerde yer yer Erbakan’ın Anadolu’nun herhangi bir şehrinde yaptığı ağır sanayi yatırımlarına dair bilgiler ya da Erbakan’ın Doğu meselesi üzerine, Kıbrıs, Filistin, Kafkaslar, Balkanlar gibi sorunlu bölgeler yahut emperyalizm, modernizm veya siyonizm gibi konular hakkında yaptığı açılımların detaylarına rastlıyoruz.
Külliyatın yayın sırası ile alakalı kronolojik bir metod izlenmemiş. Erbakan gibi bir şahsiyetin ele aldığı konularında kendisi gibi çok yönlü olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz yıl ilk baskısının ardından gözden geçirilmiş ikinci baskısı ile bugünlerde okuyucusu ile buluşuyor.
60 yıla yakın sürede Erbakan Hoca’nın yazdığı bu Külliyatta okudukça satırlar arasında tarihi bir yolculuğa çıkıyor yollar. Yaşamında Erbakan’ı, dahası O’nu inandığı değerlerle tam manası ile tanıma fırsatı bulamayanlar için hala öğrenecek çok şey varmış diyebiliriz. -
Psikanaliz Üzerine
‘…Psikanaliz, çocukların ruhsal yaşamından kalkarak erişkinlerin ruhsal yaşamını ele geçirmeye çaba harcamış, çocuk erişkinin babasıdır kuralına önem ve ağırlık kazandırmıştır. Erişkin ruhunun çocuk ruhunun bir uzantısı olduğunu saptamış, çocuk ruhunun erişkin ruhuna dönüşürken geçirdiği erişikliği ortaya koymuştur. Çocuklarımızın ilk yılları söz konusu olunca, pek çoğumuzun belleği bir boşluğu içerir; pek çoğumuz, bu yıllara ilişkin yaşantılardan yalnızca bazı parçaları anımsarız. Şurasını rahatlıkla ileri sürebiliriz ki, psikanaliz bu boşluğu doldurmuş, insanlardaki çocukluk yıllarını kapsayan unutkanlığı ortadan kaldırmıştır.’
-
Psikanaliz ve Telepati
Freud, Eylül 1921’de psikanaliz ve telepati konusunda bir inceleme kaleme almıştı. 1920’lerin ortasında kaybolan bu elyazması ancak Freud’un ölümünden sonra bulundu ve 1941’de redaksiyonu yapılmış biçimiyle yayınlandı. Freud, ilerleyen yıllarda da, başta telepati olmak üzere okültizm üzerinde düşünmüş, birkaç makale hazırlamıştı. Psikanaliz ve Telepati, bu makaleleri bir araya getirmektedir. Freud bu makalelerde, bilim insanı kimliğine uygun biçimde, okültizme tarafsızca bakmakta ve psikanalizle bağdaşır olup olmadığını incelemektedir. Psikanaliz ve Telepati’yi Leyla Uslu’nun Türkçesiyle okurlarımıza sunuyoruz.
-
Psikolojide Tipler
“Aslında bu çalışma benim bakış açımın Freud’un ve Adler’inkinden hangi yönlerde ayrıldığını anlatma ihtiyacımdan doğdu. Bu soruya cevap vermeye çalışırken tipler problemi karşıma çıktı; zira kişinin yargısını daha baştan belirleyen ve sınırlayan onun psikolojik tipiydi. Bu nedenle, kitabım bireyin dünyayla, insanlarla ve şeylerle ilişkilerini ele alma çabasıydı. Bilincin veçhelerini, bilinçli zihnin dünyaya karşı alabildiği çeşitli tutumları tartışıyordu, dolayısıyla, klinik açı denebilen yerden bakıldığında bilincin psikolojisini oluşturuyordu.”
20. yüzyıla ve günümüze yön veren entelektüellerin başında gelen Jung henüz hayattayken İngilizce, Felemenkçe, Fransızca, Yunanca, İtalyanca, Japonca, Portekizce, Rusça, İspanyolca ve İsveççeye çevrilen bu başyapıt “pratik psikoloji alanında yaklaşık yirmi yıllık çalışmamın meyvesi. Sinir hastalarının tedavisinde bir psikiyatrın sayısız izleniminden ve tecrübesinden, her sosyal düzeyden kadınlar ve erkeklerle görüşmelerinden, dost ve düşmanla kişisel ilişkilerimden, son olarak kendi psikolojik tuhaflığımın eleştirisinden biçimlenerek düşüncelerimde yavaş yavaş gelişti.”
-
Psikolojik Danışma Kuramları
Freud ve psikanaliz
* Carl Gustav Jung ve analitik psikoloji
* Alfred Adler ve bireysel psikoloji
* Karen Horney ve bütüncül yaklaşım
* Harry Stack Sullivan ve ilişkiler
* Otto Rank
* Psikoloik danışma anlayışı
* Psikolojik danışma anlayışı
* Gerileme karşı geliştirilen çözüm yolları
* Kişiliğin işleyiş biçimi
* Kişilik gelişimi
* İnsanın özellikleri
* Terapi koşulları
* Yaratıcı olmayan kişilik tipleri
* Kurama yöneltilen eleştiriler
* İnsan görüşü
* Terapik süreci
* Kuramın anahtarları ve insan anlayışı
* Kurama yöneltilen eleştiriler
* Gerçeklik terapisi
* Davranışçı kuramlar
* Varoluşçu psikolojik yaklaşım
* Psikolojik danışma alanındaki son gelişmeler ve e-terapi -
Psikolojik Savaş
Psikolojik savaş, klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tanımlanır. Düşmanını tanımayan, savaşta yenilir. Hem kendisini hem düşmanını tanımayan savaşta yenildiği gibi savaştan sonra da toparlanamaz. Düşmanın tanımayıp kendisini tanıyan, savaştan sonra başarıya ulaşabilir. Hem kendisini hem düşmanını tanıyan gücün ise, yenik düşme ihtimali yok gibidir. Hile ve aldatmaların etkili olabilmesi için gizli kalması gerekir. Amacımız hile ve aldatma yöntemlerinin bilinmesi sağlamakla toplumsal ahlaka hizmet etmektir. Psikolojik savaşta yenilen taraf, bilgi gücü zayıf olan taraftır. Doğru insanların, ayakta kalmak, toplumun geleceğinde söz sahibi olmak gibi bir kaygıları varsa bu kitabı okumaları önemlidir.
-
Psikolojiye Giriş
Latincedeki Psyche (ruh) ve logos (bilgi) kelimelerinin bileşiminden oluşan psikoloji, kelime anlamı olarak ruh bilimi demektir. Buradaki ruhtan kasıt felsefedeki veya dindeki ruhla ilgili konular değil, insanın algı, düşünce, zekâ, duygu, davranış gibi tamamı zihin veya beyinin işlevlerinden kaynaklanan süreçlerdir. Tarihi süreci içerisinde psikoloji çok farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlamalardan kimisi psikolojiyi konu olarak sadece zihinle kimisi de gözlenebilen davranışlarla sınırlandırmıştır.
-
Puhu Kuşu Kasabası / Cesur Kaşif Vera
Hayat Dede içinde kaplumbağa kurabiyeler olan koca bir kavanozla birlikte atölyeye gitti. Kapıda her zamanki gibi uzun mu uzun bir kuyruk belirmişti. Sonu evin çatısına bile çıksanız gözükmezdi. Puhu Kuşu kasabasının çocukları, onarılması gereken oyuncaklarını hep Hayat Dede’ye getirirdi. Çünkü o, bir oyuncak tamircisiydi. İşte kavanozdaki kurabiyeler de çocuklara ikram ettiği leziz mi leziz tatlılardan sadece biriydi. Anlayacağınız Puhu Kuşu kasabasında her şey her zamankinden daha da normaldi. Çocuklar, bozulan oyuncaklar, bal renkli tilkiler, Hayat Dede ve Vera nasıl olması gerekiyorsa öyleydi. Ta ki postacı kapıyı çalana dek! Zaten tüm korkunç şeyler hep en sıradan günlerde meydana gelirdi.
-
Puslu Kıtalar Atlası
“Yeniçeriler kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: “Dünya bir düştür. Evet, dünya… Ah! Evet, dünya bir masaldır.” Kendini saran dünyayı düşleyen bir haritacının, düşlerinden devşirdiklerini döktüğü Puslu Kıtalar Atlası adlı kitap oğlunun eline geçtiğinde onu kendisinin bile tahmin edemeyeceği maceralara sürükler, oysa yaşayacakları elindeki kitaba çoktan yazılmıştır. Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman. Hulki Aktunç’un önsözüyle…
-
Putlar Yıkılırken İlahi Davet Karşısında Mekke
Putlar Yıkılırken; İlahî Davet Karşısında Mekke, Cahiliye döneminin son büyüklerinden Muğireoğlu Velid ve etrafındaki müşrikler ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ashabının mücadelesini anlatmaktadır. Bir başka ifadeyle şirk karşısında tevhidin, müşrik kibri, taassubu ve bencilliği karşısında Peygamberlik azminin, tahammülünün ve fedakârlığının hikâyesidir. Muğireoğlu Velid, hakkında en fazla âyet nâzil olan müşriktir. Zira inanma ve inanmama arasında kalmış, aklı inanması gerektiğini söylerken duygularına mağlup olmuş ve şirkteki ısrarını sürdürmüştür. Kişisel hırs ve duygularına kapılma anlamında Cahiliye, Velid ile ete kemiğe bürünmüştür. Bu kitap, Velid’in şahsında bir müşrik portresi de çizmekte ve Mekkelilerin ilahî davete karşı niçin ve nasıl direnç gösterdiklerini ortaya koymaktadır.
-
Rabbim Beni Doktorlardan Koru
Maşallah ameliyathanelerimiz harıl harıl çalışıyor, biz cerrahlar kan görmezsek çıldırıyoruz! Yirmi dört saat seri ameliyatlar yapmak, performansımızı-puanımızı arttırmak, fırsat buldukça da bıçağımızı, bisturimizi daha da keskinleştirmek için bileylemekle meşgulüz…
Polikliniklerdeki hekimlerimiz, muayene ettiklerini değil, baktıkları insan sayısını arttırmak çabasında… Ha babam de babam, puanlarımız yükselsin gayretinde…
Lüzumlu-lüzumsuz tahlil, diyagnostik talep, girişim, önü-arkası, gerekli-gereksiz ilaçlarla dolu reçeteler ile haşır-neşiriz!
Her boynu ağrıyana boyun fıtığı teşhisi, her boyun fıtığına Allah ne verdiyse diskektomi, yapay disk, vida, plak, takabildiğin kadar tak! Her beli ağrıyana bel fıtığı teşhisi, her bel fıtığına ameliyat, rod, plif, yok vertebrektomi, yok asansör protez…
Daha bilmem neler neler…
Tak takabildiğin kadar!!!
Bir yanlış var, ama nerede? Kitaplarda mı?
Vicdanlarda mı? Hocalarda mı? Kanunlarda mı?
Yöneticilerde mi? Anlayan beri gelsin…“Rabbim Beni Doktorlardan Koru!” hayatını mesleğine adamış bir hekim olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın, yarım asra yakın tıp serüveninin kısa bir özeti aslında. Hastasının kalbini dinlemeyi unutup sayfa sayfa tetkik-tahlil yazan yeni tıp anlayışına bir serzeniş; hastalığı sermayeye dönüştüren tıp ekonomisine bir eleştiri; liseleştiren tıp fakültelerine karşı bir intizar var, bu kitapta.
devamını oku -
Rabbini Dinle
Hayat nizamı belirleyen Kur’an’ın ayetleri arasından seçilmiş bir demetin ele alındığı bu çalışma, kısa maddeler hâlinde işlediği ayetleri birer ders malzemesine dönüştürüyor. İnsan ve toplumu, iç dünyaları ve sosyal ortamları şekillendiren ilâhî hitaba kulak vermeye çağırıyor okuru ve neyin nasıl yapabileceğiyle ilgili pratik teklifler getiriyor. Ezberlemesi de kolay olacak ayetlerin seçildiği çalışmada, açıklamalar için akılda kalıcılık ve uygulanabilirlik hedeflerine uygun bir yöntem izleniyor.