Gösterilen 721–740 arası toplam: 806

  • İman ve Aksiyon / Özlediğimiz Nesil

    Necip Fazıl Kısakürek’in iki ayrı konferansı… İman ve Aksiyon – Özlediğimiz Neslin Vasıfları…
    Her konferans, farklı tarih ve şehirlerde çeşitli defalar binlerce dinleyiciye hitaben verilmiş olup büyük ilgi doğurmuştur. 1949’da Büyük Doğu Cemiyetinin kuruluşundan itibaren Anadolu’yu bir uçtan öbür uca sarsan Necip Fazıl için, mevzuu ne olursa olsun verdiği her konferans, «Tanzimattan beri gelen sahte inkılapların çürüttüğü ruh kökümüzü kurtarma, kainat çapında hesaba vurma, Türkün ruh ve madde dünyasını Batının da hayran olacağı ve içinde her derde deva bulacağı bir ideolocya planında kurma ideali»ne bağlıdır.

    6,79
  • İsyan Ahlakı

    Biz, hem uysallığa, hem de anarşizme karşıyız. Her türlü toplum gerçeğinin her şey olduğu anlayışına karşı olduğumuz kadar, bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız. Ferdin sadece bütün iradeleri aynı şekilde belirleyen bir İrade karşısındaki uysallığını kabul ediyoruz.

    13,69
  • İyiler Ölmez

    Dergah Yayinlari – 2016

    7,94
  • Kafes / Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları 4

    ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALISIN!

    Sistem kontrolden çıktı.
    Yeryüzünün insan ve doğal kaynaklarını milletlerin seçtiği hükümetler değil,CEO’lar yönetiyor.

    Medyayı, akademileri, sivil toplum örgütlerini yönettikleri gibi.
    Açlığın, cehaletin, savaşların, adaletsizliğin tam ortasında hepimiz düzenin birer parçasıyız.

    Kabul etmediğimiz gerçek ise şu:
    Sürekli eleştirdiğimiz sistemin ‘tüketici’ olarak vazgeçilmeziyiz.

    Büyük komplo teorilerini bir kenara bırakıp sisteme ağırlığımızı koymamızın zamanı geldi.

    Forbes 500 listesini insana, doğaya, hayata karşı adil şirketlerle, organizasyonlarla, örgütlerle dolduralım.

    Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları ile tüm dünyayı büyük uykudan uyandıran John Perkins, önceki kitaplarında ve Zeitgeist’te anlattıklarını son yılların gerçekleriyle birleştiriyor. Büyük Resim’i önümüze koyuyor.
    Gerçekçi, hayata geçirilmiş ve geçirilebilir çözümler öneriyor.

    “John Perkins, Kafes’te, derin analizler ve dramatik hikayelerle dünyayı aydınlatmakla kalmayıp, daha iyi bir toplum yaratmamız için bize pratik önerilerde bulunuyor.”
    -Howard Zinn

    11,39
  • Kalbim Yenilgi Saatleri

    Telaşla koşarken bir şeyi unuttuğunu fark etti. Eliyle göğüs kafesini yokladı. Yanılmamıştı. Kalbiydi unuttuğu.
    Sonra tüm ziller çaldı, tüm fabrikalar dumanlarını savurdu, koptu zembereği saatlerin.
    Unuttu bunca telaşın içinde kalbini nerede bıraktığını.
    Bulsa tamamlanacaktı hikayesi. Ufka baktığında gördü onu ve şöyle mırıldandı:
    -Kalbim. Yenilgi saati.

    4,49
  • Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş

    Nuri Pakdil’in diğer tiyatro eserlerinde olduğu gibi, ‘Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş’te de, tüm gerilim Tanrıtanımazlık sorunu üzerine kurulu. Çağın her çıkmazının temelinde hep Tanrıtanımazlık sorunu yok mu? Tanrı’yı unuttu çağın insanı, en çok da Tanrı’yı unuttu. İşte burda çıkıyor tiyatronun özgörevi: Tanrı’yı insana yeniden duyumsatmak. Yeniden insanı göğe baktırmak, gökle yer arasında ilişkiler kurdurmak. / Baha Yavuz

    Nuri Pakdil’in hemen her eseri, Türk edebiyatında yenilenmenin muştusunu taşıyor, edebiyatımızda yarının boyutlarını kuşatıyor. Nuri Pakdil, edebiyatın deneme, anı, çeviri, şiir dallarında olduğu gibi, tiyatro dalında da başarılı eserler veriyor. Nuri Pakdil’in insan ve toplum gerçeklerine değinen, yerli düşünceden kaynaklanan, batılı öz ve biçim özelliklerini gerçekten kavrayan tiyatro eserlerinin ilk örneği ‘Umut’tu. Bunu, ‘Korku’, ‘Put Yapımevleri’, ‘Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş’, ‘Bir Öldürme Töreni’, ‘Belge’ ve ‘Bakır Dönemi’ izledi.

    Bu kitapların bize tuttuğu aynada, karanlıktan karanlığa nasıl koştuğumuzu gördük. Bu kitaplar bize, insanın Tanrı’yı unutmasına bağlı olarak yaşadığı tedirginliği, düştüğü bunalımı anlattı. Şematik bir özgürlüğün insana birşey kazandırmadığını hatırlattı. Bu kitaplarla, tiyatromuzun, nasıl büyük boyutlara ulaştığına tanıklık ediyoruz. / Mehmet Emin

    6,79
  • Kalp

    Yazı yoktu ama o vardı.
    Tekerlek icat edilmemişti ama o yerli yerindeydi.
    Dünya yaratılmamıştı ama o kasılıp gevşiyordu.
    İnsan henüz cennetteyken onunlaydı ve içindeki her şey de sevgi, aşk, vefa, iyilik, şükür, hamd, dostluk gibi erdemler üzerineydi…
    Âdem ata onun sesini dinleyip arzusunu giderme gayretine düşmeseydi belki de yolu yeryüzünde tövbelere, pişmanlıklara ve umutlara hiç evrilmeyecek; çevresi daralmalar ve genişlemeler, arınmalar ve kirlenmeler, yangınlar ve donmalarla hiç kuşatılmayacaktı.

    Şimdi?
    Aşk ve nefret, iyilik ve kötülük, saadet ve keder, iman ve inkâr… İnsana insan olduğunu artık bunlarla hissettiriyor. Bazen aydınlık, bazen karanlık; gören göz veya işiten kulak bazen… Göğüs kafesinde ahenkle her büzülüp genişlemesi bizi içten içe süratle değiştiriyor ve hâlden hâle döndürüyor.

    Bud-dub… bud-dub… bud-dub…
    Sesindeki ters-yüz oluş bile adıyla örtüşük: “Bir şeyi bir yönden öteki yöne çevirmek; renkten renge giriş, kararsızlık, durmadan dönüşüm ve değişim = KALP.”

    Kalbe dair ne varsa…
    İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…

    11,39
  • Kamusal İnsanın Çöküşü

    Kendi alanlarında çığır açan, onlarla hesaplaşmadan yeni bir şey söylemenin zor olduğu kitaplar vardır. Richard Sennett’in düşünce tarihinin başyapıtlarından biri olan Kamusal İnsanın Çöküşü böylesi bir kitaptır: Tarihten sosyolojiye, psikolojiden antropolojiye entelektüel bir şölendir.

    Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü’nde özgünlük ve entelektüel derinlikle dengesizliğin yol açtığı sorunları inceliyor. Ona göre, hayatın, aile ve yakın dostlar dışındaki parçası olan “kamusal hayat” bir zamanlar “hayat dolu”ydu ve kişiler için çok önemliydi. “Yabancı”larla duygusal bağlar kurarak insanın oyun yeteneğini çoğaltan, toplumsallaşmasını/medenileşmesini sağlayan bir kamusallık vardı. Bütünlüklü ifadesini 18. yüzyıl Avrupa şehirlerinde bulan bu kamusallık zamanla ağırlığını yitirerek yerini “özel hayat”a bıraktı. Kamusal hayat artık özel hayatın gerektirdiği oranda önemli olmaya başladı. Sennett, bugün, tanımadığımız ama aynı şehirde yaşadığımız insanlarla kurulacak çok boyutlu ilişki ve hazlardan yoksun kaldığımızı söylüyor ve şu soruları soruyor: Yabancı, nasıl tehdit edici bir unsura dönüştü? Sessiz kalarak seyretme, kamusal hayatın tek yolu haline nasıl geldi? Yalnız kalma, bir hak olarak nasıl oluştu? Özel hayat ilgi odağı haline nasıl geldi? Politikacıları neden yaptıklarına ve programlarına bakarak değil de kişisel özelliklerine göre değerlendiriyoruz? Evlerimize özen gösterdiğimiz halde sokaklarımız neden pis?

    15,99
  • Kapıda Bir Çift Ayakkabı

    Kapıda Bir Çift Ayakkabı, Ali Haydar Haksal’ın toplumun uzağına düşen insanların hayatlarını odağa alarak yazdığı öykülerden oluşuyor. Deliler, yaşlı ve yalnız insanlar, bir aşk uğruna bir ömür harcamış olanlar… Aksal, olağan olanın dışına taşan yaşamları ele alarak, oradan metafiziğe açılan bir kapı aralıyor. Eser bu haliyle, eşine artık pek rastlanmayan bir duyarlılığın, çarpıcı bir anlatımın ürünü…

    7,94
  • Kardeşliğe Adanmış Bir Ömür

    Hangi renkten ve ırktan olursa olsun bütün insanlar peygamber torunudur, bir anne ve babanın çocuklarıdır. Öte yandan renkleri, ırkları, konuştukları dil farklı da olsa bütün Müslümanlar tek bir millettir: İslam milleti. İslam, her insanın yaşama hakkını, mülkiyet hakkını, akıl ve nesil emniyetini, inanç ve düşünce özgürlüğünü kutsal saymıştır. Müslüman, kendisi için istediğini kardeşi için de isteyen adamdır / kadındır. Müslüman, kendisi için istemediğini kardeşi için de istemeyen adamdır / kadındır. İslam, âlemlerin Rabbinin insanlara bir teklifidir. Müslüman bu teklife riayet edendir. Bu riayetin gereği insanlara inanç dayatmak çabası değil, bilakis hangi inanç ve düşünceden olursa olsun insanların haklarını koruma gayretidir. Bu gayret aynı zamanda ırkçılık, bölgecilik ve mezhepçilik eksenli anlayışlardan uzak olmaktır.

    Hacı Kazım Ozan, gülümsemenin Türkçesinin de Kürtçesinin de Farsçasının da güzel olduğunu bilen bir yüreğe sahipti. Aynı şekilde ölümün Türkçesinin de Kürtçesinin de Farsçasının da hüzünlü olduğunu biliyordu. “Kardeşliğe Adanmış Bir Ömür” Arakan’dan, Orta Afrika Cumhuriyeti’ne kadar kaosun kol gezdiği bir coğrafyada en çok ihtiyaç olunan yitiğimizdir.

    7,94
  • Karınca Nefesi

    Nedir bu telaşın, böyle nefes nefese nereye?
    Ateş büyük, çok büyük, yayılmış her yöreye
    Neyin ateşi bu söylesene?
    Zulmün ateşi, bâtılın dinmek bilmeyen ateşi!
    Zulmün en şiddetli anında, herkesin güçlüden yana olduğu bir zamanda, mazluma can üflemek de­mektir karınca nefesi.
    Bütün zenginlikleri elinin tersiyle itip, Hak uğruna bir kırıntı ekmeğe muhtaç Mus’ab olabilmektir. Doğruluktan şaşmama uğrunda, yapayalnız ölmeyi göze alan Ebu Zer olabilmektir.
    Sümeyye olabilmektir, işkenceler karşısında “Allah!” diye haykıran. Uhud’ta şehit oğlunu, babasını ve eşini gösterdiklerinde; “Bana Allah Rasûlü’nden haber verin, o sağ mıdır?” diye bağıran Sümeyra olabilmektir.
    Cesaret ister, özveri ister, sadakat ister karınca nefesi. Çile demektir, hüzün demektir, acı demektir karınca nefesi.

    4,49
  • Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor

    Modernizm çocuklarını yiyor. Yoksa her şey zaten yüzyılımızın ta başında yapılan Faustvari bir kontratın sonuçları mı? 20. Yüzyılın enerjisi ve sefaleti, Petersburgdan New Yorka 2000 li yılların sağlıklık modernizmini kurmak için geçen yüzyılın modernisteliren dönmeyi salık veren Marshall Bermanın kaynak kitabı.

    11,39
  • Katre-i Rumi

    Kitabımız, Hz. Mevlâna’nın meşhur eseri Mesnevî’den seçme hikayeler içermektedir.

    6,79
  • Kayıp Halka

    Bu topraklarda bizim mensup olduğumuz kültür nasıl bir nazarî düşünce tecrübesi yaşamıştır? Bu kültüre mensup insanlar ne düşünüyorlardı, nasıl düşünüyorlardı, niçin düşünüyorlardı? Başka bir deyişle, ne tür soru ve sorunlara sahiplerdi; dertleri ne idi; bu sorunları, dertleri nasıl kavramsallaştırıyorlardı; hangi yöntemleri kullanıyorlardı ve çözümlerini üretirken ne tür bir kendilik bilincinin içinde hareket ediyorlardı? Muhtelif zamanlarda kaleme alınmış altı makaleden oluşan bu kitap işte bu soruların yanıtı için genel bir çerçeve çizmeye, bir kılavuz oluşturmaya çalışıyor.

    6,90
  • Kayıp Ülke

    Eyyüp Akyüz; bu soruyu şair, yazar, gazeteci, karikatürist ve entelektüellere sordu ve tam üç yüz on kişiden cevap aldı. Böylece ortaya, gençler için baş ucu kitabı olacak nitelikte bir eser çıktı. Yazarlara geçmiş muhasebesi yaptıran ve aynı zamanda mini bir otobiyografi özelliği taşıyan kitap; “keşke”ler, “iyi ki”ler ekseninde yazarları daha yakından tanımak isteyenlere de kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor.

    “Enfes bir kitap. Geleceğe bırakılmış bir şişe gibi.”

    6,79
  • Kelile ve Dimne

    Sultan Debşelîm, filozof Beydebâ’ya

    “Birbirini seven iki dostun arasını açan yalancının bunu nasıl başardığına ve akıbetinin nasıl olduğuna dair hikayeyi senden dinledim. Şimdi de senden eğer uygun görürsen samimi dostların dostluklarının nasıl başladığına ve bu samimi dostların birbirlerinden nasıl istifade ettiklerine dair bir hikaye anlatmanı istiyorum” dedi.

    Filozof Beydebâ:

    “Akıllı kişi dostu hiçbir şeye değişmez. Zira dostlar hayrın işlenmesinde ve şerrin ortadan kaldırılmasında birbirleriyle yardımlaşırlar. Tasmalı güvercin, fareler, ceylan ve karga arasındaki dostluğun hikayesi bunun tipik bir örneğidir” dedi.

    Debşelîm:

    “Nasıldı o hikaye?” diye sordu.

    Beydebâ anlatmaya başladı…

    6,79
  • Kendini Aramak

    İnsan başlangıç ile son arasında bu-ara-da seyrettiği, kendiyle başlayıp yine kendiyle bitirdiği hayat yolculuğunda kendi olmak, kendi kalmak, kendi ölmek için ne yapabilir? Kendilikiyle sımsıkı bağlı bilgiye erişmek, edindiği bilgiyle eylemek onu nereye taşıyabilir? Vahşi kapitalist dünya; duyu, duygu, düşünceden mürekkep insanın hangi zaafları üzerinde yükselir? Din, felsefe, bilim ve sanat insan olmaklıka nerede, ne zaman ve nasıl hizmet eder? Bu deneme tüm bu sorular ile 21. yüzyılın muzdarip ikliminde insan olmanın, kendi olmanın kıymetini bilerek, tanıyarak ve inanarak yola çıkıyor ve “düşünmek yolda olmaktır” ilkesiyle Hz. İnsan’ı arıyor…

    9,09
  • Kendini Arayan Kadın

    Kendini Arayan Adam, Düzceli Mehmet, Aysel, Halit Ertuğrul’un en çok okunan flaş eserleri. Şimdi bunlara elinizde tuttuğunuz eser ekleniyor: Kendini Arayan Kadın. Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, bu kitapta da, kendinizi bulacak, yeni bir heyecan duyacak, dünyaya daha farklı bakacaksınız. Nilüfer’in hayatı, düştüğü yanlışlıklar, kendini bulma mücadelesi, yaşadığı sarsıntılar, kendine uzatılacak bir el araması hepimizi üzecek ve düşündürecek. Kitabı okuyunca, çevrenizdeki Nilüfer’leri farkedecek ve onun gibilere ulaşmanın vazifelerimizden biri olduğunu hissedeceksiniz.

    7,90
  • Kendini Bulmak

    İnsan bir kendilik arayışıdır. Kendilik-bilincine ermiş insan, çağdaş dünyada anlamın yitimini (dis-enchanment) en derinden yaşamış birey ve tür olarak varlığını korumak için var oluşunu, var olmayı ve hayatı yeniden anlamlı kılmalıdır (re-enchantment). Nasıl? Kendi olmuş, kendilik bilincine ermiş, ferdiyetini kazanmış kişioğlunun alâmet-i fârikası “âmentu bi…” diyerek iyi, doğru ve güzel/yüce ile bağını en sahih biçimde kurmak; bir meta-fizik var olan olarak kendini yani emâneti yani akletmeyi yüklenmek; hesabı verilmiş bir hayat görüşü içinde yaşam ile ölümü bir süreklilik içinde idrâk etmek; madde ile manâyı birbirinin yerine ikame etmeksizin sahiplenmek… Ve dahi geçmişiyle geleceğinde buluşmak için teklif sahibi olmak; verili, hazır reçetelerden medet ummadan halis niyetle yola çıkmak ve yolda hatalarını doğrularına azık kılmak… İşte bu deneme, böyle bir yola çıkışın azığı olmayı mütevazı bir biçimde teklif ediyor…

    7,90