-
Görevimiz Yumurta / Hafta Sonu Krallığı
Hafta Sonu Krallığı sakinleri şunu iyi bilir: Arkadaşlık her şeyden önce gelir. Büyük bir eğlence sizi bekliyor. Can sıkıntısı mı? O da ne? Hafta sonu demek arkadaşlarla maceralara yelken açmak demek. Bu ilk maceramızda “Görevimiz Yumurta” diyoruz. Yumurtaları tokuşturmaya hazırsanız sizi de yanımıza bekliyoruz.
-
Görmek
Saramago, hiciv ile alegoriyi derin bir kavrayış ve keskin bir görüyle harmanladığı, o muazzam dil cambazlığıyla devamlı eşeleyerek zihnimizde karıncalanmadık yer bırakmadığı bu unutulmaz eserinde, hamaset denen düşünce fukaralığının ve onun kovuklarında yuvalanan güç saplantısının ipliğini pazara çıkarıyor. Fars hiç bu kadar trajik anlatılmamıştı.
-
Görülmeyen Adam
1952’de ABD’de yayımlandığında haftalarca çok satanlar listesinde kalan ve ertesi yıl National Book Award’a değer görülen Görülmeyen Adam, Amerika’nın en çarpıcı çelişkilerini sergiliyor.
Görülmeyen Adam, egemen kültürün içinde tutunmaya çalışan siyahi bir gencin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Toplumun her katmanına girip çıkan roman kahramanının hikâyesi, Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere uzanıyor. Toplumsal hoşgörüsüzlüğün, duyarsızlığın, aldatılmanın her türlüsüne maruz kalan genç adam, ayakta kalmak ve kimliğini korumak için her yolu deniyor. Ancak inandığı kişiler ve örgütler tarafından da yalnız bırakılınca, kendi yolunu seçiyor ve New York’un merkezinde, bir apartmanın bodrum katına sığınıyor… Ralph Ellison, Amerikan edebiyatının başyapıtları arasında gösterilen ve T.S. Eliot, James Joyce, Dostoyevski gibi yazarların eserlerinden derin izler taşıyan Görülmeyen Adam’la, ortaya ırkçılık, sömürü ve toplumsal ikiyüzlülük üzerine zamansız bir eser çıkartıyor.
“Birinci sınıf bir kitap, süper bir roman…”
Saul Bellow -
Güçlü Kadınlar Neden Mutlu Değil?
Kadınlara “güç” altın tabakta öyle bir sunuluyor ki “güçlü olmak eşittir mutlu olmak” gibi algılanıyor. Oysa çoğu zaman öyle olmuyor. Güçlü kadınlar yalnızlıktan ve mutsuzluktan şikâyetçiler. Hem mutlu hem güçlü olmak nasıl mümkün olur? Güç, kadın ve erkek için ne anlam ifade ediyor? Problem güçlü olmakta mı yoksa gücü yanlış kullanmakta mı? “Derdini bilen dermanını çabuk bulur,” derler. O halde hep birlikte, kadınlar ve erkekler olarak, gücün ve mutluluğun izini sürelim.
-
Güfteden Besteye
Kendisini tanımayı ve dostu olmayı bir ayrıcalık kabul ettiğim, değerli sanatkâr ve bilim adamı Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın çok derin manalar içeren şiirlerini okuyup, bir bölümünü değişik makamlardan bestelemiştim. Daha sonra aruz ile yazacaklarının hem usul zenginliğimizi değerlendirmeye hem de geleneksel manada beste yapmaya kolaylık sağlayacağı sohbeti aramızda geçmişti. Hoca bu sohbeti dikkate alarak kısa bir zamanda bu isteğimizi yerine getirdi. Bir süre sonra da bu şiirlerin çok değerli müzisyenler tarafından bestelendiğine şahit oldum. Aynı Mustafa Nafiz Irmak’ın güfteleri gibi, birbirinden habersiz, aynı güftenin değişik bestekârlarca bestelendiğini gördüm. Daha sonra bu eserleri kitap hâline dönüştürerek bir yerde toplama fikrini fiiliyata geçirdik. Bu kitaptan sonra da İsmail Hakkı Aydın hocanın şiirlerinin defalarca besteleneceği şüphesiz.
Böylesine değerli bir bilim adamını, kendi kulvarımıza çekme konusunda bir katkım olduysa bundan dolayı kendimi çok bahtiyar hissederim. Medeniyetimizin günümüzde iftihar edeceği şahıslardan biri olduğuna inandığım Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın, kültür ve sanat hayatımıza katkılarının devam edeceğinden eminim.
Bu kitabın musiki dünyamıza hayırlı olması dileğimle…
Mustafa Fatih Salgar -
Gül Yetiştiren Adam
Anadolu’nun bir taşra kentinden Yeni Dünya’nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız… Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar… Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dram… Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler… Bu kitabı okurken Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışını, gizli protestolarını ve gizli kabullenişlerini göreceksiniz… Rasim Özdenören’in üslubunu sevenler, bu kitapta onun başlıca özelliklerini birarada bulacaklar… MEB tarafından okullarda tavsiye edilen kitaplardan olan Gül Yetiştiren Adam, yeni baskısıyla raflarda yerini aldı.
-
Gül’ün İki Goncası Hz. Rukiyye – Hz. Ümmü Gülsüm
İsimleri kalbimizin en mutena köşesine meveddet kalemiyle yazılan Hz. Rukiyye ve Hz. Ümmü Gülsüm, Gönüller Sultanı’nın (a.s.m.) iki güzide goncası, sahabilerin göz bebekleriydiler. Birbirlerine son derece nezaket ve muhabbetle bağlı ikiz kareş gibiydiler. Kader onları birbirlerine öylesine yakın eylemişti ki, sadece yaşları değil hayatları da sanki birbirini takip etmekteydi. Gözlerini vahye açtılar, küçük yaşta imanla müşerref oldular. İnen ayetleri ezberleyip kalplerine nakış nakış işlediler. Çocukluklarından itibaren iman mücadelesinin içinde yer aldılar. Sırf inançlarından dolayı nişanlıları tarafından terk edildiler. Vatanlarını terk edip, sevdiklerinden ayrılarak hicret etmek zorunda kaldılar… Ömürleri boyunca ahlâk-ı hamîdenin en güzel örneklerini sergilediler. Hayatlarının her karesiyle insanlığa ışık tuttular. Amansız davet mücadelesi, yaşadıkları sıkıntı ve çileler naif bedenlerini çok yordu. Genç yaşta hayata veda ederek sevdiklerini gözyaşları içerisinde bırakıp Rablerine kavuştular… Bu eser, Peygamberin iki goncasının İslam davası uğruna akla hayale gelmedik eza ve cefalara sabırla dayanıp kadere rıza göstermelerini ve bunun karşılığında Rableri tarafından mükâfatlandırılmalarını anlatıyor.
-
Gülen Şeytanlar Tarihi
Aslında bu ‘tarih’, şeytanın kibri yüzünden Allah-ü Teâlâ’nın, Âdem (a.s.)’a yani insana secde/tazim emrine isyanıyla başlamış, O ve zevcesi Hz. Havva’yı, ‘yasak ağaç’ ile aldatmasıyla devam etmiştir. İblis ile insanın mücadelesi o gün bugün aralıksız sürüyor.
Şeytan, Kuran’ı Kerim’de de açıkça beyan edildiği üzere, sırat-ı müstakime ulaşan Müslümanları bu yoldan uzaklaştırmak, Âdem’in çocuklarını Hakk yola yaklaştırmamak ister. Bunun için içimizden bazılarını kendine çırak olarak alır, kalfalığa kadar terfi ettirir. Bu iki ayaklı şeytanlar ise ustalarıyla beraber fitne ateşi yakarlar. İsterler ki; şüphecilik artsın, akıl ve lider putlaşsın, Müslümanlar kendi arasında fırkalara bölünüp parçalansın, herkes sadece kendini doğru yolda görsün, fitne, fesâd alsın yürüsün, Hakk ile batıl karışsın…
İşte bu kitap, şeytan ve onun emrine giren kalfaların ifsad tarihidir. Sion, Bilderberg, Gül Haç, CIA, MOSSAD, BND, NATO, Cizvit, Moon, Opus Dei, Sayntoloji, mason locaları ve dahi FETÖ gibi illüzyonist şer şebekelerinin yazdığı ‘kanlı’ bir tarih… Başka bir ifadeyle, başrolünde sahte peygamberlerin, sahte şeyhlerin, Pavlus, İbn-i Sebe, Hasan Sabbah, Sabetay Sevi gibi hannâsın oynadığı ‘büyülü’ bir film…
Bir daha aldanmamak, kanmamak, tuzağa düşmemek ve evet şeytanın kalfalarıyla savaşmak, bir eşrefi mahlûkat olarak bize verilen emaneti hakkıyla taşımak için okunmalı! Düşmanı yakından tanımak için… İlk kez yayımlanan belgeler, bini aşkın referans eşliğinde, bir ‘korunma’ ve ‘fetih’ duası niyetine…
-
Gülücük
Cahit Zarifoğlu büyük bir şairdir. Çocuklar için yazdığı ve “Gülücük” adını verdiği şiir kitabı çocukluk çağını anlatan en güzel şiirlerden oluşuyor. Güler yüzlü bir şairin çocuklarla oyun oynar gibi yazdığı sıcak, sımsıcak şiirlerini okudukça şiiri seveceksiniz. Çünkü Cahit Zarifoğlu çocuklara gülücüklerini sunuyor.
-
Gün Akşamsızdır
Çelebi kim bilir hangi duygularla, “Gün akşamlıdır devletlüm; dün doğduk, yarın öleceğiz,” der. Günün akşamlı olduğunu bilmek, sükût ve sükûn içindeki bir akışın temposunu ayarlar. Gün akşamlıdır ve her gecenin bir sabahı vardır. Günün ayarı, güneşin elinden alınıp mesai saatlerinin hizmetine verildiğindendir belki, şimdi bütün günler akşamsızdır. Fatma Barbarosoğlu bu kitabında, bitimsiz bir biçimde şimdiki zamanı yaşayanların serüvenlerini anlatıyor.
-
Gün Olur Asra Bedel
Yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırış…. Geçmiş, bugün ve yarın; bilim-kurgu, gerçek ve efsane bir arada gözler önüne serilir… Derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGB’nin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Birbirinden ilginç ve sürükleyici konular ustalıkla bütünleştirilerek sunulur. “Mankurt hikâyesi bu eserle kültürümüze mal edilir. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap’ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün “asra bedel bir gün olur.
-
Günahın Üç Rengi Madalyonun Öteki Yüzü
Genç ve yakışıklı bir gencin mazoşizmin acısıyla renklenmiş dünyası… Bu acıdan alınan haz, ölüme yaklaştıkça hissedilen doyum…
Yaşlı, göbekli bir holding patronunun cinsel tercihi nedeniyle varoşların kasketli orta yaşlı erkeklerinde aradığı yakınlık…
Üç kuşak boyunca sürüp gelen fahişeliğin kadının ruhunu paramparça edişi…
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu bu kitapta insan denen muhteşem ve bir o kadar da karmaşık varlığa ait sahici yaşam hikâyeleri sunuyor.
Bazen dehşete kapılacak, çoğu zaman da hüzünleneceksiniz…
devamını oku -
Günaydın Sızım
Gittiğinizde ardınızdan gelen birisi yoksa, siz zaten çoktan terk edilmişsinizdir…
Seninle denizin karşısına oturup sohbet edilemez artık, sen denizleri de kurutursun. Ben küller arasında güller yetiştirmeye çalışmışım aslında. İşte öyle inanmışım sevildiğime. Sen yüreğimin merkezine oturmuş en büyük hayal kırıklığımsın. Kim bana uzaksa ona yakın oldum, ondandır kendime olan bu uzaklığım. Olmadı bu vedalar, sen benim dualarıma da yakışmazsın artık. Biraz yalnızlık iyileştirecek beni. Ama dönme geri yaralarım gittikten sonra senin gelmen haksızlık olur bu şehre. Geçmesi gereken şeyleri geçmişte bırakmayınca geçen giden sadece zaman oluyormuş.
Sonra yeni bir sayfa açarım kendime, kuşları ölmüş gökyüzüme kurşun kalemden kuşlar çizerim. Bir sokağın sonuna kadar kahkahalar atıp o sokağı maviye boyayacak yeniden gülüşlerim.
Belki mutluluktan uçmam ama en azından ayaklarım yere sağlam basar.
Beklemekten vazgeçtim, beklentilerimi boşa çıkaran insanlar yüzünden. Yazı bekliyorum, baharı, papatyaların yeniden yeryüzünü beyaza boyamasını bekliyorum ama seni asla.
Ben, beni mutsuz edenleri bile mutlu etmişim, bir kendime yetmemiş içimdeki baharlar. Şimdi yeniden yeşersin gülüşlerim gidişinle. -
Gündüzlerin ve Gecelerin İhyasının Fazileti Virdler Kitabı
İmam-ı Gazali’ nin en büyük eseri olan İhya-u Ulum’id-din, her dönem Müslümanlar için ilk akla gelen başvuru kaynağı olmuş ve bu esere büyük güven duyulmuştur.
İhya-u Ulum’id-din içinde yer alan konuların her biri, eserin orjinal anlatımı asla bozulmadan, akıcı ve duru bir dil kullanılarak çevirisi yapıldı ve başlı başına birer kitap haline getirildi.
İhya-u Ulum’id-din’ in birinci cildinde yer alan son kitap Virdler Kitabı’dır.
Bu kitapda; Virdlerin faziletleri, virdlerin sayısı ve tertibi, gecenin virdleri, gece ibadeti, faziletli günler ve geceler gibi konular ayetler ve hadisler ışığında açıklanmaktadır.
* * *
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Sabah akşam Rabbininin adını an (sabah, öğle ve ikindi namazlarını kıl). Gecenin bir kısmında da O’na secde et (akşamla yatsı namazlarını kıl). Bir de O’nu geceleyin uzun bir süre tesbih et (teheccüd namazı kıl). İnsan, 76/25-26. -
Güneş Kadın! / Kral Şakir İlk Okuma Kitabı 14
Selam arkadaşlar ben Şakir, herkesin bildiği şekilde Kral Şakir! Ben ve benim çılgın ailem bu sefer de ilk okuma kitaplarıyla maceradan maceraya koşuyoruz. Fil Necati Ağabey bizi güneşli bir günde uçurtma uçurmaya götürüyor; ama o da ne yağmur yağmaya başladı… Tam biz talihsizliğimize üzülürken karşılaştığımız Güneş Kadın bakalım bizi nasıl bir serüvenin içine sürükleyecek.
€5,64 -
Güneşe Yolculuk: Hz. Muhammed (S.A.V)’in Hayatı
“Güneşe Yolculuk” küçük bir kızın Peygamberimizin hayatına yaptığı yolculuğu anlatıyor. Kâinatın Güneşi’ne yapılan bu yolculukta, ona bazen karıncalar, bazen masal kahramanları, bazen toz zerreleri, bazen gölgeler eşlik ediyor. Yolculuğun mutluluk çağına yapılması yüzünden, zaman ve mekan küçük kıza yardım ediyor, onu istediği yere ulaştırıyor. Küçük kız, yolda hayvan ve eşyalarla konuşup, onların gerçek kimliklerini öğreniyor; aşkın, tevekkülün, sabrın imtihanından geçiyor. Küçük kız, yolculuğun sonunda Kâinatın Güneşi’ni tanıyor ve O’ndan daha önemli bir bilgi, O’ndan daha önemli bir iş, O’ndan daha kıymetli bir insan olmadığını öğreniyor. Hz. Muhammed’in sevgisiyle tüm kötü huylarından kurtulup yeni bir kimlik kazanıyor. Bu ise küçük kıza, yani Zehra’ya tevekkül sahibi olmayı, saygıyı, kendinden kötü durumdakileri düşünmeyi ve daha pek çok güzel duyguyu hediye ediyor.
-
Güneşi Uyandıralım
Şeker Portakalı’nın sevimli, küçük kahramanı Zeze işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde sevgili kurbağası var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile tarafından evlat edinilmiş. Ama Zeze yeni babasının iyi niyetine karşılık vermiyor. Evdeki biricik dostu, aşçı Dadada. Bir de düşlerindeki, yeri doldurulamayan, yüreğine kadar sokulup yerleşen kurbağa ve bir filmde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcısı Maurice Chevalier. Çok parlak bir öğrenci olan Zeze sırılsıklam âşık oluyor. O güne kadar herkesi kızdıran, kimi de tehlikeli şeytanlıklar yapan bir çocuk. Çocukluğunun sonu, yeniyetmeliğin ilk adımları, verilmesi gereken yalnızlık sınavı…Zeze’nin, dostlarını hayâl kırıklığına uğratması olanaksız. Onun her yaştan pek çok dostu olduğunu da iyi biliyoruz. Şeker Portakalı’nın devamı olan Güneşi Uyandıralım’ı da çok seveceğinize inanıyoruz. Dizinin üçüncü kitabı olan Delifişek’te bu kez, Zeze’yi delikanlılık yaşında bulacaksınız.
-
Güneşimin Önünden Çekil
Büyük İskender deniyordu ona. Diyojen’in şöhretini duymuş, şanını bu şöhretin yanına taşıyarak halka hoş görünmeyi ummuştu. Bir yanda Makedonya kralının parlak alayı, öbür yanda paçavralar içinde güneşlenen Diyojen… Biri yücelterek, diğeri aşağılayarak dünyayı kendine dar gören iki adam! İmparator ihsanda bulunmak istiyor: “Ne dilersen, yapayım!” Diyojen üzerine düşen gölgenin İmparator’a değil dünyaya ait olduğunu hissediyor ve elinin tersiyle itiyor bu gölgeyi. “Güneşimin önünden çekil!”
-
Günümüz İslam Mezhepleri
İnsanın, içinde yaşadığı coğrafya itibariyle sahip olduğu birtakım hususiyetler mezheplerin doğuşuna önemli ölçüde tesir etmiştir, denebilir. Kısa sürede büyük gelişmeler kaydeden İslâm fütuhatı, çok değişik din ve kültür muhitine mensup insanları ya hakimiyeti altına almış, ya da onlarla komşuluk ilişkileri geliştirmiştir. Farklı dinlere mensup olup da İslâm fethiyle Müslümanlığı kabul etmiş insanların, bir anda eski din ve kültürlerinin tesirinden, hayat tarzlarını ve karakterlerini oluşturan esaslardan tamamen uzaklaşabildiklerini söyleyebilmek çok güçtür, insan tabiatına göre, bu insanlar, olsa olsa eski kültürlerinden kalan ve yeni girdikleri dinin esasları ile zıt düşmeyen unsurları, İslâm’ın kalıbına dökmüş ve tâbir caizse, onları da Müslümanlaştırma yoluna gitmiş olmalıdırlar. Mesela, özellikle memleketimizde kendilerine “Alevi” denen ve tamamına yakın bir kısmı gerçekten samimi birer Müslüman olan kütle, eski Türk dinlerinden gelen kültür bakiyelerinden vaz geçemeyince, bu defa bunları, İslâm kültürünün muhtelif unsurlarıyla boyamış ve kendi anlayışlarına, hayat tarzlarına ve karakter yapılarına göre yeni bir kalıp içinde yaşatmaya devam etmiş ve etmektedirler. Biz bu çalışmamızda, İslâm tarihi boyunca çeşitli sebeplere dayalı olarak ortaya çıkan ve günümüzde de yaşamaya devam eden itikadi İslâm mezheplerini akademik çerçevede, ana hatlarıyla incelemeye çalıştık.