Gösterilen 2941–2960 arası toplam: 3476

  • Ahlak Risalesi

    Bu eser Seyda Muhammed Emin ER hocaefendinin risalelerinin ikincisidir. Daha önce yayınladığımız Akaid Risalesinin devamıdır.Bu risale genel anlamda ahlak teorisi ve ahlak pratiğini anlatan küçük ama hacimli bir eserdir.Kitap iki bölümden oluşmaktadır.

    Birinci Bölüm: Ruhsal ahlak.
    Dokuz başlıkta ele alındı:
    1. Ahlakın tanımı
    2. Güzel ve çirkin ahlakın kaynağı ve güzel ahlakın fazileti
    3. Güzel ahlakın sonuçları
    4. Eğitimi kabul edip etmeme yönünden insan ahlakı
    5. Ahlakı bozan şeyler
    6. Nefsi arıtmanın yolları
    7. Hastalık ve kötü ahlakın tedavi metotları
    8. Güzel ahlak ilkelerine ekler
    9. Yüce amaçlar için gayret göstermek

    İkinci Bölüm:Güzel Ahlakı Kuşanmak.
    Üç başlıkta ele alındı:
    1-Düzenli ahlak
    2-Edebî ahlak
    3-Terbiyevî ahlak

    9,90
  • Aile Davamız

    Bizi doğuranlar, bize bu davaları miras bıraktılar. Onlar da öncekilerden miras almışlardı davalarını. Bir de aile davamız var ki, sıkıntıların kaynağında da Çözümünde de o dava duruyor. Çekirdek dava aile davasıdır! Ne yazık ki aile davamızla yeteri kadar ilgilendiğimiz söylenemez. Evlerimiz ve ailemiz bizim cennetimizdir. Ailemiz sığınağımız, evlerimiz son kalemizdir. Kurtuluşumuz evlerimizdedir. Bu çalışmanın temel hedefi, ailenin ne olduğunu hatırlatmaktır.

    7,90
  • Aile ile Bağlanma: Aidiyet

    Insanın en karmaşık ihtiyacıdır aidiyet. Bir yandan özgürlüğe düşkündür insan ruhu, diğer yandan tutunacak dal arar. Tutunabildiği kadar emniyette, tutunamadığı kadar boşlukta hisseder kendini… Çocukluktan başlayıp, yaşamın her dönemini kapsayan aidiyet, kişiliğin temel besin kaynağıdır. Giderilmemiş aidiyet duygusunun en belirgin özelliği, bir daha bağlanmak istemezcesine aileden kopmalardır.

    Pedagog Dr. Adem Güneş, “Tutunma Çabası; Aidiyet’te” çocukluk döneminden itibaren ait olma ihtiyacının duygusal oluşumunu adım adım ele alıyor. Aidiyeti bozan durumlara, aidiyet yanılgılarına, kırılmış aidiyetin yeniden onarılmasına değiniyor. Çocuğun değerler edinimini kolaylaştıran, problem çözme yeteneği geliştiren, sosyal bir birey olmanın yolunu açan aidiyet kavramı ebeveynlere yeni bir pedagojik bakış açısı sunuyor.

    10,90
  • Ailem Benim Her Şeyim

    Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum. Biz ise nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş yaşamayı öğreniyoruz. Merhamet… Alem bu temel üzerinde. Eğer toprağa, tohuma hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su. Ne duruyorsunuz? Sökün sahte su borularını. Ev ev merhamet şebekesi kurun. Tepelerinizdeki çatıları da yıkın. Göklerle temasa geçin. O zaman göreceksiniz ki acı su borularından kendi kendine tatlı su akacak. Ve başlar üstünde güneşe yol veren kubbeler yükselecek.

    5,90
  • Algı Yönetimi ve Manipülasyon

    İçinde yaşadığımız modern şehir hayatında, bir yandan görevler ve zorunlu ilişkiler içinde boğulurken, diğer yandan algı yöneticilerinin manipülasyona dayalı kandırma teknikleriyle baş etmeye çalışıyoruz. Zira gerçekle aramıza giren manipülatörler; gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hatta dokunduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir çaba gösteriyor. Neticede algı yöneticileri kolaylıkla verebildiğimiz “hayır” deme ve itiraz etme tepkisini ortadan kaldırarak insanları edilgen hale dönüştüren uzman­lık kodlarından yararlanmakta son derece mahirdirler. Oysa bu teslimiyetçi durum aile, siyaset ve bilim ilişkileri başta olmak üzere toplumsal alanın farklı katmanlarında bizi türlü yalanların kurbanı haline getirebilir. Peki, algı yöneticilerinin manipülasyonları karşısında “hayır” demek hepimize neden bu kadar zor gelir? Usta yalancıların yönettiği bir dünyada yaşadığımızın farkında mıyız? Onay­lamadığımız düşünceleri onaylar görünmek pahasına, bizi başkalarına uyum sağlamaya iten nedir? Dahası kandırmanın başarılı olmasında “niçin?” sorusunu sormayışımızın etkisi ne düzeydedir? Kampanyalar ve sürekli tekrar bizi nasıl yönlendirir? Manipülasyonları başarılı kılan unutkanlık, duy­gusallık ve düşüncesizlik zaaflarından kurtularak algı yöneti­cilerine karşı direnmeyi nasıl başarabiliriz? Mücahit Gültekin, Algı Yönetimi ve Manipülasyon’da kanmanın ve kandırmanın psikolojisinin nasıl işlediğini çeşitli örneklerle gözler önüne seriyor. örnekler sağlık, eğitim, bilim, siyaset, sinema, ticaret ve İslam tarihi gibi farklı alanlardan seçilmiştir. Elinizdeki kitap manipülatörlerin tekrara dayalı kandırma süreçlerini sekteye uğratmak için her daim eleştirel düşün­menin gerekli olduğunun altını çiziyor. Gerçeğin peşinden sabırla yürüyerek yalanı, yalancıyı ve yalana maruz kalanı inceleyen yazar, algı yöneticilerinin operasyonlarına karşı direnememenin sebep olduğu sıkıntılardan kurtulmayı vaat ediyor.

    11,90
  • Akaid Risalesi

    21.asra girdiğimiz bu günlerde bir taraftan oryantalistler ,bir taraftan İslam ülkelerindeki akademisyenler bin yıllık konuları yeni bir mevzu bulmuş gibi gündeme getirmekte,bu durum kafa karışıklığını artırdığı gibi dini ilimlere karşı bir lakaytlığın oluşmasına ve din konusunda herkesin konuştuğu boş bir alan oluşmasına neden olmaktadır.

    Bu sancılı günlerimizde hocamızın akaid ile ilgili tutmuş olduğu bu ders notlarını sevenlerine sunmaktan bahtiyarlık duymaktayız. Bu eserin en önemli özelliği selefi akaid anlayışını ehli sünnetin Eşari ve Maturudi anlayışına göre yeniden yorumlamasıdır. Böyle bir çalışma yapmasının temel amacı hocamızın her zaman özlemini duyduğu Müslümanlar arasındaki vahdeti gerçekleştirme arzusudur. Bu eserle üç önemli akaid ekolünün konuları ele alırken, aslında birbirinden fazla uzak olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Bir anlamda Taftazani’nin Şerhul Akaid ile Eşari ve Maturudi akaidini uzlaştırma çalışmasının modern versiyonu diyebiliriz. Bu sayede Selef ve Halef anlayışını mecz etmeye ve yakınlaştırmaya çalışmıştır. Çalışma bu perspektifle okunduğunda özgün bir çalışma olduğu görülecektir.
    Hocamızın diğer eserleri de peyderpey Türkçe’ye çevrilerek okuyucularımıza sunulacaktır.

    9,90
  • Allah Var Gam Yok

    Sakın üzülme, sakın!
    Ayet-el Kürsi’nin “O hiç uyumaz” dediği bir Allah’ın var senin.
    Hiç kimse olmasa da hiç kimse duymasa da Allah sana yeter.
    Daraldığında, bunaldığında, köşeye sıkıştığında aklına onu getir.
    Ellerini aç ve gönülden dua et, Rabbinden iste. Karıncanın bile sesini duyan Rabbim, senin mi sesini duymayacak kardeşim?
    Senin kalbinden çıksın yeter ki sesler.
    Gönülden iste yeter ki!
    Bak nasıl da kabul olur dualar.
    Bak nasıl da çiçek açar umutlar.
    Yağmurlar en koyu bulutun ardından yağar Güneş, gecenin en zifiri karanlığından sonra doğar. Allah’ın yardımı da böyledir Sabret!
    Ve unutma;
    Allah var, gam yok!

    12,90
  • Allah’a Giden Yolda Niyet ve İhlas

    İslam, Müslüman’ın bir yüzünün Allah (c.c)’a , diğer yüzünü ise Allah’a ortak edilenlre dönük bir şekilde ikiyülü olmasına razı olmaz hayatımın biri Allah, diğeri tağutlar için olmak üzere ikiye ayrılmasına da razı olmaz. İslam, bugünkü Müslümnların hayatlrında gördüğümüz iğrenç ikilemi ve çirkin ikiyüzlülüğü reddeder. Günümüz Müslümanın’da gördüğümüz üzere, adam camide veya ramazan ayında Müslüman’dır; sonra haytında veya insanlarla muamelesinde ya da tavır ve hareketlerinde bambaşka birisidir. Şüphesiz Müslüman’ın hayatının dağınıklıktan kurtarıp hepsini Allah’a has kılan şey ihlastır. İhlas Müslüman’ın kendisini ve amelini tümüyle Allah’a has kılmasını sağlar;onun namazı, ibadetleri, yaşamı ve ölümü alemlerin rabbi Allah içindir.

    10,90
  • Allah Dostu Erbakan 2. Cilt

    Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın manevi dünyası.

    Osmanlı kültür ve terbiyesi ile yetişmiş soylu bir ailenin evladı.

    Daha doğuştan fevkalade kabiliyet ve zeka ile techiz edilmiş bir kişi.

    İyi bir aile terbiyesi, dini ve dünyevi ilimlerin tahsili, tasavvuf ehli mürşitler elinde işlenmiş nadide bir mücevher. Bitmez tükenmez bir azim, yılmak bilmez bir gayret, başarılarla dolu bir ömür…

    Yeterli olmasa bile siyasi mücadelesi araştırıldı, işlendi.

    Ama o sadece siyasetçi değildi ki. Ne yapmış ise Allah rızası için yapmış, ön sezileriyle, hikmetleriyle, aldığı İslami ışığı kendi hayatına ve başkalarına yansıtmayı başarabilmiş, maneviyat deryası bir Allah Dostu idi.

    Bu çalışmamızda yüzlerce kişi ile görüşerek, erişebildiğimiz ve manevi karşılığı olan hatıralarını derledik.

    10,90
  • Allah’ın Aslanı Hz. Hamza

    Av dönüşü Kâbe’ye kavuşmak ve tavaf etmek ayrı bir haz verirdi Hamza’ya. Nedendir bilinmez, içinden bir şeyler kopar, yüreğindeki yağlar erirdi tavaf ederken… Hamza’nın bu aydan dönüşteki tavaf manzarası görmeğe değerdi. Zira dağlara baş eğmeyen bir yiğit olan Hamza’nın bu mütevazı tavrı, onun kadar yiğitliği olmayan başkalarına nispetle daha da bir değerli oluyordu. Böylesine dağları bile ensesinden bağlayıp assalar eğilmeyecek olan bu dik baş, Kâbe önünde nasıl da hürmetle eğiliyordu. Ancak bu defa çok daha başka bir şey olmuştu; Allah huzu-runda eğilmeyi reddeden Ebti Cehil ve yandaşları, Hamza’dan iyi bir tokat yiyerek eğilmez zannettikleri dik başlarını eğmişlerdi. Bu eğilme; Kâbe’nin Rabbi huzurunda başını hürmetle eğen Hamza gibi bir yiğidin kahramanlığı ve cesareti ve hatta öfkesi karşısında eğilmekti. Bu ne kadar da garip bir tecelliydi… Hamza’nın namusu ve şerefi için bedel olarak veremeyeceği maddi ve manevî hiçbir şeyi zaten yoktu. Ancak onun bunlardan da öte, yüce bir gayesi ve dâvâsı da olacaktı. Şimdi O; yaratılmış varlıkların tamamın-dan üstün olan Peygambere ve O’nun tevhid dâvâsına her şeyini adamaya hazır bulunuyordu.

    13,90
  • Allah’a Koşan Genç

    Bu kitabın muhatabı, “Asım’ın Nesli”, “Diriliş Nesli”, “Davası Allah olan adanmış nesil”, “Ateşte ama yanmayan zamanın İbrahimi”, zamanın Mus’ab’ı, Ammar’ı, Fatıma’sı, Zeyneb’i ve cennetin özlediği elmas nesil… Ahmet Bulut, sade dili, kıskıvrak yakalayan üslubuyla seni bir yolculuğa davet ediyor, sonu cennete varan bir yolculuk… Bu yolda, hedefini belirlemişsin, yoldaki engellerden azadesin… Gençlik nimetlerini, Allah’a yürürken bir nimet biliyorsun… Tuttuğun yola arkadaşlarını da davet ederek yeryüzünde bir müjdeci gibi ferahlıkla dolanıyorsun… Çünkü sen Allah’a Koşan Genç’sin! Kitaba Allah’a Koşan Genç ismini verdim. İstedim ki Allah’a koşasın. İstedim ki nefsin ve şeytanın kışkırtmalarından Allah’a kaçasın. İstedim ki seni cennet yurduna davet eden Rabbine, “Buyur Allahım emrine amadeyim,” diyesin. İstedim ki Rahmet Peygamberi’nin(sav) özlediği ve, “Kardeşimdir,” buyurduğu sen olasın. İstedim ki insanlığın kurtuluşu için kendine harap edercesine adanmış yüreğin kardeşi sen olasın. İstedim ki ateşler içinde ama yanmayan İbrahim, bıçağın kesmediği İsmail, suyun boğmadığı Musa, kuyunun yutmadığı Yusuf sen olasın. İstedim ki bir şehrin imarına adanmış yürek Mus’ab sen olasın. İstedim ki ıssız çöllerde yalnız kaldığında, ümitlerin tükendiği anda, “Allah bana yeter,” diyen Hacer, karnındaki bebeği Allah’a adayan Hanne, sudaki bebeğe sahip çıkan Firavun’un sarayındaki Asiye sen olasın. İstedim ki sadakatin, sevginin ve fedakârlığın simgesi Hatice sen olasın. İstedim ki ilmin, ferasetin ve muhabbetin zirvesi Âişe sen olasın. İstedim ki iffetin, edebin ve hayânın membaı Fatıma sen olasın… Allah’a Koşan Genç, dünyasını gözden geçirmek isteyen herkes için gençlik nimetini nasıl bir hazineye çevireceğini merak edenlere bir el kitabı…

    10,90
  • Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed

    Hz. Peygamberin hayatına ilişkin dünyada pek çok dilde, yazarları ister dost ister düşman olsun, binlerce kitap vardır. Bunların hepsi, kendi dinlerine rakip olmasına bağlı olarak onu sevmeseler bile, Hz. Muhammed’in çok büyük bir insan olduğu konusunda hemfikirledir. Kasıtlı olarak onu yanlış tanıtan ve anlatanlar -ki sayıları hiç az değildir- aslında dolaylı olarak ona saygı göstermektedirler. Onu yanlış tanıtmalarının tek sebebi onun hakkında doğruları söyleyince kendi taraftarlarını kaybedeceklerinden korkmalarıdır. Bu insanlar günümüzde de hala insanların İslam’ı kabul etmesini engellemek amacıyla onun hakkında uydurma hikayeler anlatmaktadırlar. Bu durumun şaşırtıcı olan yanı ise, modern Batının elindeki basın, radyo-televizyon, sinema gibi imkan ve araçlara rağmen Hz. Muhammed’in şahsıyla ilgili yapılan anti-propagandanın amacına beklendiği gibi ulaşamamış olmasıdır.
    Müslümanların da Hıristiyanlar ve misyonerlerle aynı kaynak ve araçlara sahip olmaları durumunda neler olabileceğini bilmiyoruz ama bildiğimiz, İslam’ın hem Hıristiyan dünyada hem de komünist Batıda müthiş bir hızla yayılmakta

    9,90
  • Allah’ını Seven Defanstan Ayrılmasın

    Yaşamak, ele geçen parayı kitap ve dergilere yatırmaktır. Sahilde bir bankta Milli Gazete okumaktır. Meydanın orta yerinde, güvercin­lere yem vermektir. Şehrin işlek caddelerinde, bisiklete binmektir. Ekranlara inat Oğuzhan Asiltürk’ü sevmektir. Mütevazı bir kulübeyi lüks bir daireye tercih etmektir. Ruhi Su’dan “Geçti Dost Kervanı”nı dinlemektir. Bir yetimi sevindirmek, ihtiyar bir amcaya hatır sor­maktır. Aya, yıldızlara ve güneşe bakmaktır. Mona Roza’yı oku­maktır. Ahmet Uluçay’dan “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmini izlemektir. Çoğu zaman meteliksiz kalmak, para bulduğunda da “yemekler benden” demektir. Her seçim yenilgisinden sonra “İslam Birliği’’ne daha çok inanmaktır. İki kişiden biri kaybedecek­se, kazanan olmaktan imtina etmektir. Tenhalarda hüzünlenmektir. Muhtelif ebat ve çapta günahlarla, Allah’tan mağfiret beklemektir.

    8,90
  • Allah’ı Arayan Çocuk

    Hasta annesinin ateşini kim düşürebilir? Bir itfaiyeci mi? Yoksa mikropları hapse atmak için bir polis mi gerekli? Ya da belki bir tamirci annesinin tüm yaralarını onarabilir? Sahi, hastalara şifa veren hangisi olabilir? Doktor amcadan duyduğu ‘Hastalıkların ilacı Allah’tadır’ cümlesiyle yollara düşen ve Güneş’ten Gökkuşağı’na birçok kişiye Allah’ın nerede olduğunu soran bir çocuğun hikayesi bu… Fıtrat Pedagojisi kitabının yazarı Hatice Kübra Tongar, her çocuğun sorduğu ‘Allah nerede’ sorusuna cevap vermeye çalışırken, hem küçük okurlarını, hem de anne-babaları keyifli bir serüvene davet ediyor. Peki, sizce küçük çocuk Allah’ı nerede buluyor?

    12,90
  • Allah’ı Hatırlatan Öyküler

    Allah’ı Hatırlatan Öyküler” yazarın piyasaya çıkan ilk eseridir. Daha önce çeşitli gazete ve dergilerde yüzün üstünde yazıları yayınlanmış olan yazar; bu eserinde akıcı, candan ve içten bir dil kullanarak okuyucuya Allah’ı hatırlatmayı amaç edinirken O’nu sevmeyi ve O’na kul olmayı hatırlatmaktadır öykü tadında.

    Sahabe, Tabiin ve diğer Müslümanların yaşadıklarını bireysel yorumlarla ve özgün olay örgüsüyle dile getiren yazar onların sevgi duyuşlarını ve inanışlarını günümüze taşıyarak okuyucunun gözünde ulaşması gereken tabloyu çizmektedir.

    9,90
  • Amat

    Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana
    direğine mavi bayrak çekilmişti. Esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden tuttuğu İsrâfil’le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. Kalyonun dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, Yisa, sizi gidi sütü bozuk sünepeler! Yisa beraber! Varda ruhsuzlar! Varda! Bre aman! Laşka! Laşka!? diye feryat ediyor ve hurçların, sandıkların ve fıçıların ambarlara usûlünce istifine nezaret ediyordu. Güneşin doğmasına 7 saat kala esrarengiz adam, sürme iskeleden kalyonun çukur güvertesine çıkmak istedi. Fakat eline ne kadar asılırsa asılsın Eşek İsrâfil yerinden bir türlü kımıldamıyordu. O karanlıkta eline son bir kez daha asılıp ?Gel yâ mübarek!? diye nida eyledi. Bunun üzerine çocuk her nedense inat etmekten vazgeçti. Ne var ki, sürme iskelenin kayganlığından dolayı düşmemek için midir, İsrâfil’in kuşağına 40-50 yaşlarında, iri yapılı, sırma işlemeli siyah kaput giymiş biri yapışmıştı. İşte bu adam kuşağı bırakıp küpeşteye tutundu ve güverteye ayak bastı. Bunun ilâhî düzenin bozulması demek olduğunu hiç kimse bilmeyecekti.

    12,90
  • Aptallık Üzerine

    Aptallığı aptallık yapan nedir?
    Modern edebiyatın büyük yazarlarından Robert Musil’e göre aptallık zekâ eksikliği değil, daha çok duygu hatasıdır, üstelik tam olarak kavranması imkânsızdır. Bazen deha ve aptallık öylesine iç içe geçer ki, onları birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Üstelik onun üzerine konuşmak başlı başına bir paradoksa neden olur: Aptallık üzerine konuşan biri aptal olmadığını varsayar, böylece kendisini zeki saydığını göstermiş olur, oysa bu da aleni bir aptallık işaretidir. Elbette bir de kitlelerin ve kalabalıkların engellenemez aptallığı söz konusudur. Aptallık, insanlık durumunun bir nevi mütemmim cüzüdür.
    Alman faşizmi gücünün doruğundayken gerçekleştirdiği bu ünlü konuşmasında Musil, benzersiz üslubu ve kusursuz hümoruyla, kendini de temize çekmeden her tür aptallığı ciddiyetle ti’ye alıyordu. Aptallık Üzerine, Nazilerin nefret ettiği ve kitaplarını yasaklattığı Musil’in en sert, aynı zamanda en eğlenceli metinlerinden biri.
    “Gerçek kara mizah, ruhban sınıfını hedef alırken komünistleri de tedirgin etmeli, aptallığı yargılarken bunun içine yazarı da almalıdır.”

    9,90
  • Araf

    Ârâftayım
    Zeytin gölgesinde serinlese de günahım;
    Bilirim ki Sekar vurunca, işe yaramaz gölgeler.
    Alevler körükleyen ateşli ahım,
    Maden gibi eritirken semayı
    Yetim başı okşayan elim olacak silahım.
    Oysa şimdi avuçlarındayım,

    Bir aşk kalesinin burçlarındayım.
    Sal beni,
    Kızıl alevler almadan;
    Hesap mahşere kalmadan
    Sal beni Hazeran,
    Sal…

    Ortasındayım, tandan çok uzakta gün ortasında;
    Alevin, közün ve gözün sultasında.
    Araftayım
    Sol ayağımı yalar Cehennem alevi.
    Kime ne diyeyim,
    Bendim emziren o azgın devi.
    Sağ elim Reyyan kapısında Cennet’in,
    Araftayım, adı bu olsa gerek cinnetin!
    Uzanıyorum varamıyorum,
    Kilitli dudaklarım yalvaramıyorum!
    Naçar kelimeden dil…
    Bilemedim benden daha mı masum Kabil ?

    5,90
  • Anna Karenina

    Yayın Tarihi 2018-08-29
    ISBN 6052111802
    Baskı Sayısı 2. Baskı
    Dil TÜRKÇE
    Sayfa Sayısı 767
    Cilt Tipi Karton Kapak
    Kağıt Cinsi Kitap Kağıdı
    Boyut 13.5 x 21 cm

    10,90
  • Anneler ve Kudüsler

    Anneler ve Kudüsler, şiirsel tad veren denemelerin, oyunların yazarı Nuri Pakdil’in yeni şiir kitabı. Daha önce Edebiyat Dergisi Yayınları arasında çıkan, ikilikler şeklinde yazılmış Sükût Sûretinde, Ahid Kulesi, Osmanlı Simitçiler Kasîdesi gibi şiir kitaplarından biçem olarak farklı. Nuri Pakdil’in bu dördüncü şiir kitabı, Edebiyat dergisinde, 1970–1984 yılları arasında müstear adlarla yayımlanmış şiirlerinden oluşuyor.
    Nuri Pakdil şiirleri, anne lirizmi ile Kudüs gerçeği arasında gidip gelen gergin bir yay gibidir. Kâh lirik bir geyiktir sözcükler, kâh ateş hattındaki savaşçıdır. Kudüs, somut bir mekan olduğu kadar, soyut bir algıdır da. Onun için çoğuldur Kudüs ve anne. Anne Kudüs’tür, Kudüs de anne.
    Kudüs, ilk ve tek Gök Yolculuğu’nun, Mirâc’ın mekânıdır. O yüzden Nuri Pakdil düşüncesinin, dolayısıyla Nuri Pakdil şiirinin metafizik yolculuğuna kaynaklık eden güçlü bir imgedir. Medeniyet haritasının da temel ve vazgeçilmez ayaklarından biri.
    Şiirin tüm has damarlarında, tüm ana duvarlarında, tüm sağlam kolonlarında ideolojinin sarsılmaz biçimde var olduğu bir inşadır Nuri Pakdil şiiri. Bu inşada lirik bir kucaklama, sonsuz bir şefkat olarak sanatın tüm incelikleri vardır. Çok güçlü damarları olan şiirlere imza atmış bu çok yönlü yazarın şiirlerinin dergi sayfalarından çıkarılıp kitaplaştırılmış olmasıyla, “şair” Nuri Pakdil’i de doğru biçimde görmüş oluyoruz.

    8,90