Gösterilen 141–160 arası toplam: 169

  • Hakka Sahip Çıkmak

    Günümüzde hakka sahip çıkmak ancak Milli Görüşle olabilir. Milli Görüş herhangi bir zihniyet, herhangi bir hareket değildir. Öyleyse Milli Görüş nedir?

    Milli Görüş, insanlığın aşırı derecede bunaldığı, zulümler içerisinde yaşadığı bir dönemde, bu zulüm dünyasından kurtularak yeniden saadet dünyasına geçiş hareketidir. Onun için çok mühimdir, çok değerlidir. Milli Görüş ”Yeni Bir Dünya”nın kurulma hareketidir.

    3,34
  • Heyet 3 / Devletin Anlaşılmamış Devri

    Bir dönemin hiç duymadğınız olaylarını okumaya hazır mısınız ?
    Vahdettin ile Mustafa Kemal’in arasındaki gizli antlaşmalar, İngiliz ve Amerikan istihbarat belgelerinde Kurtuluş Savaşı’nın perde arkası, Kazım Paşa’nn günlüğünde ve hatıralarında geçen çok önemli detaylar, İstanbulda’ki gizli birlik, Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa arasndaki gizli savaş, Atatürk’ün ölümünün ardındaki sır, Atatürk’ün Abdülhamid ve Vaahdettin hakkında söylediği bomba sözler, İttihat Terakki’nin gizemleri, Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki olayları ve daha birçok şey.
    Yazılan her şey belgelere, hatıralara ve kaynaklara dayalı bir şekilde bu kitapta seni bekliyor. Okurken her satırda hayretiniz artacak ve yakın tarihin en derin sularına gireceksiniz. Bir tarih profesörü olsanız bile, inanın bu kitaptan çok şey öğreneceksiniz. Bunun için ilk sayfayı açıp başlamanız yeterli. Zaten duramayacaksınız.

    11,39
  • İkinci Yalta

    Tarih şeridi gözden geçirildiğinde görülüyor ki dünyada bazen hakkı üstün tutan medeniyetler hâkimiyet kurmuş, adaleti sağlamış, hükmettikleri coğrafyaya barış ve huzur getirmişler; bazen de bâtılı üstün tutan medeniyetler hâkimiyeti ele geçirmiş ve ne yazık ki, dünyada zulüm, kan, gözyaşı ve ardı arkası kesilmeyen vahşetler işlemişlerdir.

    Bugün itibariyle bakıldığında görülen o ki bâtılı ilke edinmiş medeniyet anlayışı, maalesef insanlığa acı ve ıstırap dolu günler yaşatıp duruyor.

    Milattan sonraki üçüncü binli yılların, bilim ve teknolojideki bunca gelişmişliği karşısında insanlığın aslında mutlu bir hayat sürmesi mümkün iken, Ortaçağ karanlığının bir takım bağnazlıklarına ram edilmesi utanç verici bir durum değil de nedir?

    Yaşanan bu zulüm düzeni insanlığı canından usandırmıştır. Artık temeldeki bu yanlışların yapılmayacağı, yeryüzünde huzur, barış ve adaletin tesisi için yeni bir yola girilmesi ve de doğrulara dönülmesi zorunluluğu apaçık ortadadır. İnsanlığın huzur ve rahata çıkabilmesi için ‘Yeni bir Dünya’ kurulması elzemdir ve bunu gerçekleştirmek vicdan sahibi her inanın üzerine önemli bir vazifedir.

    6,79
  • İmam Şamil Osmanlı’nın Dağıstan Serdarı Ve Gizli Veziri

    “Ey General! Çar’ına şöyle haber ver ki; Kafkasya’nın bağrında daha binlerce Ahulgo gibi kaleler var ve on binlerce Surhay kule yerini almıştır. Bunların hepsi Rabbine baş kaldırıp eceline susamış olanları beklemektedir. Silahlarınızın vücûdumda açtığı üç yarayı şifalı Dağıstan otlarından kendi ellerimle yaptığım ilâçlarla şimdiden iyileştirdim ve size karşı harp etmek üzere hazırlandım. Kalbimde açtığınız evlâd ü ıyâl ve hemşiremden gelen ayrı ayrı dört yaranın hiçbir hükmü yoktur. Geri kalan evlâd ü ıyâlimi de daha şimdiden vatana ve Allah yoluna kurban olarak adadım. Size ve Çar’ınıza her şeyi bol bol vereceğiz, fakat vatanın hürriyet ve şerefini asla! Ahulgo’da aldığınız kanlı ders kâfi gelmediyse, zengin Çar’ınızın ordularını ve hazinelerini ortaya dökerek tekrar geliniz. Askerlik şerefini lekeleyerek yalan söyleyiniz, vaadlerinizi inkâr ediniz, ormanlarımıza kundak sokunuz, ekinlerimizi yakınız, meyva ağaçlarımızı, bahçelerimizi kavurunuz. Bütün bunlar Kafkas’ın ezelî hürriyet ve istiklâl aşkını körüklemekten başka hiçbir işe yaramayacaktır! Çarlar ölecektir, Petro’larınız ve Katerina’larınız gibi Nikolay da gözleri arkasında geçip gidecektir. Fakat Kafkasya mutlaka kurtulacak, hür ve mes’ud olacaktır. Allah, hak ve vatan uğrunda çarpışanların yardımcısı olsun!”

    11,39
  • İstisna Hali

    Bu irdelemenin amacı -“içinde yaşadığımız” istisna hâlinin acilliğinde- zamanımızın bu tam anlamıyla gücün gizemine yön veren kurmacayı gün ışığına çıkarmak. İktidar sandığının/lahtinin merkezinde barındırdığı şey, istisna hâlidir; ama bu, temel olarak hukukla ilişkisiz bir insan eyleminin yaşamla ilişkisiz bir normla karşı karşıya geldiği boş bir uzamdır.
    Bu, boş merkeziyle, makinenin etkili olmadığı anlamına gelmez; aksine, göstermeye çalıştığımız şey, kesin olarak, bu makinenin I. Dünya Savaşı’ndan başlayarak, faşizm ve nasyonal sosyalizm aracılığıyla, günümüze kadar neredeyse aralıksız olarak işlemeye devam ettiğidir. Aslında, istisna hâli bugün yeryüzünde azami yayılma noktasına ulaşmıştır. Böylece, dışarıda uluslararası hukuku göz ardı ederek, içeride ise kalıcı bir istisna hâli yaratarak, gene de hukuku uyguladığını öne süren bir şiddet rejimi, ceza görmeksizin hukukun normatif yönünü yok sayabilir ve ona karşı çıkabilir.
    Hukuku yaşamla ilişkisizliği ve yaşamı hukukla ilişkisizliği içinde sergilemek, onlar arasında insan eylemi için bir alan açmak demektir: Bir zamanlar kendisi için “siyaset” adını talep eden bir alan. Siyaset, en iyi durumda -salt hukukla müzakere etme gücüne indirgenmediğinde- kendini kurucu güç (yani, hukuku kuran şiddet) olarak algılamak suretiyle hukukla kirlendiği için sürekli bir gerilemeye uğramıştır. Oysa aslında siyaset, şiddet ile hukuk arasındaki bağı kesen eylemdir yalnızca. Ve ancak böylece açılan uzamdan yola çıkarak, hukukun, istisna hâlinde onu yaşama bağlayan düzeneğin devre dışı bırakılmasından sonra olası bir kullanımına ilişkin soruyu sormak olanaklı olacaktır. O zaman, Benjamin’in “saf” bir dilden ve “saf” bir şiddetten söz ettiği anlamda “saf” bir hukuku karşımızda bulacağız. Zorlayıcı olmayan, ne buyuran, ne herhangi bir şeyi yasaklayan, yalnızca kendi kendisini söyleyen bir söze, bir amaçla ilişkisi olmaksızın yalnızca kendi kendisini gösteren saf araç olarak bir eylem karşılık gelecektir.
    G. Agamben

    9,09
  • Kirazlıdere Tutukevi Penceresinden 12 Eylül

    Yayın Tarihi 2017-03-01
    ISBN 6055000912
    Baskı Sayısı 1. Baskı
    Dil TÜRKÇE
    Sayfa Sayısı 422
    Cilt Tipi Karton Kapak
    Kağıt Cinsi Kitap Kağıdı
    Boyut 13.5 x 21 cm

    11,39
  • Korsanlar ve İmparatorlar

    Korsanlar ve İmparatorlar, Aziz Augustinus’un aktardığı bir anekdotla başlar. Büyük İskender ile esir aldığı korsan arasındaki bir diyalogdur bu: “İskender korsana, ‘Sen ne cesaretle denizlere korku salabiliyor­sun?’ diye sorar. Korsan, ‘Asıl sen ne cesaretle bütün dünyaya korku salabiliyorsun?’ diye cevap verir ve şöyle devam eder: ‘Ben sırf küçük bir gemiyle bunu yaptığım için hırsız sayılıyorum, oysa sen aynı şeyi koca bir donanmayla yapıyorsun diye İmparator olarak anılıyorsun.’”

    Augustinus’un anlattığı hikâye, modern “İmparator” ABD ve onun sadık müttefiklerinin sözde “terörist” devletlerle olan ilişkilerini gayet iyi özetler ve “uluslararası terörizm” kavramının modern Batılı anlamdaki kullanı­mına ışık tutar. Bu anlam dünyasında İmparator ve vasal devletlerinin başvurduğu her tür şiddet eylemi “nefsi müdafaa”, “haklı savaş”, “misil­leme” yahut “önleyici eylem” statüsünde değerlendirilirken, Küba, Orta Amerika ülkeleri ve Filistin’in de aralarında bulunduğu ülkelerin, yani “onlar”ın her tür eylemi doğrudan “terörist saldırı” kapsamına sokulur.

    11,39
  • Kudüs Her Müslümanın Ortak Davası

    “Bu toprakların bir karışını bile satmam, çünkü bu topraklar bana değil, halkıma aittir. Halkım bu imparatorluğun her karışını kanını feda ederek elde etmiştir? Milletim bu vatanı kanlarıyla korumuştur. Bu toprakları kanlarımızla örteriz de elimizden alınmasına asla izin vermeyiz. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan onu tekrar kanlarımızla örteriz. Ben onun hiç bir parçasını veremem. Bırakın yahudiler milyarlarını kendilerine saklasınlar. İmparatorluk parçalandığı zaman onlar, Filistin’i hiç karşılıksız ele geçiribilirler. Bu vatan ancak cesetlerimiz parçalanarak taksim edilebilir. Her ne şekilde olursa olsun bizi parçalamalarına asla izin vermeyeceğim”
    II.Abdülhamid

    6,79
  • Mavi Marmara Risalesi

    Mavi Marmara İnsani Yardım Gemisi, İsrail ile savaşmaya gitmedi…
    Dünyanın dikkatini İsrail ablukasındaki Gazze’ye çekeceklerdi, kazanmak , kaybetmek değildi dertleri, bırakın öldürmeyi ölmek de yoktu planlarında, zaten planları da yoktu.Sadece erkek gibi zalim sultana ‘Zalimsin!’’ demeye gitmişlerdi, hepsi bu!
    İçinizdeki Öküze Oha Deyin , Yılgın Türkler,Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır,Cinnetim Cennetimdir,İtin Biri ve Zamanın Efendisi, gibi birçok kitabı ilgi gördü.Yayınevimiz , yazarın son kitabı olan ‘Mavi Marmara Risalesi’nin de aynı ilgiyi göreceğini umuyor.

    7,94
  • Milli Görüş Yaşayanların Dilinden

    Eşref Edip:
    “Uykularımı yitirdim bu yaşta Milli Nizam için.
    Ehveni şer yok artık. Hakkın ta kendisi var…”

    Necip Fazıl:
    “Milli Nizam, edebi nizam!. Bu parti size han, hamam, arsa,tarla, arazi, apartman, refah ve mutluluk vaat etmiyor. Bu Milli Nizam size çile vaat ediyor. Bu çileye katlanacaklar, gönül muhabbet fedaileri vaat ediyor. Bu çileye katılanlar buyursunlar.”

    6,79
  • Milli Görüş Hareketi Bibliyografyası

    Bu çalışmada Millî Görüş Hareketi’nin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kitapları, yabancı dillerde yayımlanan kitapları, teknik eserleri, çevirileri, makaleleri, meclis konuşmaları ayrıca MG partilerinin yayınları ve Millî Görüş Hareketiyle ilgili Türkiye’de ve -nispeten- yurt dışında kaleme alınan kitaplar, e-kitaplar, ansiklopedi maddeleri, doktora ve yüksek lisans tezleri, dergiler, akademik ve popüler dergi makaleleri, sempozyumlar ve bildiriler tasnif edilerek bir bibliyografya oluşturulmaya gayret edilmiştir. Yabancı dillerdeki eserler ise ilgili bölümün altına ayrı bir başlıkta sıralanmıştır.
    Eserlerin tespiti için yapılan kütüphane taramalarında ve eserlerin seçiminde, “Necmettin Erbakan”, “Erbakan”, “Milli Görüş”, “Milli Nizam Partisi”, “Milli Selamet Partisi”, “Refah Partisi”, “Fazilet Partisi”, “Saadet Partisi”, “MNP”, “MSP”, “RP”, “FP” ve “SP” ifadelerinin geçtiği eserler, nispeten de Millî Görüş’ün bir veçhesiyle ele alan çalışmalar bibliyografyamıza dâhil edilmiştir. Erbakan’ın kitapları ve MGH ile ilgili yapılan bütün yazılı eserlerin tespit edilmeye gayret edildiği bu araştırma ile Millî Görüş Hareketi üzerine çalışma yapan araştırmacılara katkı sağlama hedeflemiştir. Araştırmanın sonunda toplam olarak 1441 adet çalışmaya ulaşılmıştır.

    5,90
  • Milli Görüş Hareketi’nin Temel Karakterleri

    Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan Millî Görüş Hareketi, 1960’lı yılların sonlarında (1969) Türkiye’de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, yeni bir model olarak “Adil Düzen” tezini ortaya koymuş, hedef olarak “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” ideallerini belirlemiş “siyasal ıslahatçı” bir İslâmî harekettir. Bu hareket sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda Türkiye ölçeğinde önemli değişimlerin muharrik kuvveti olmuştur. Aynı zamanda dünyadaki İslâmî hareketlerin bazılarına model olmuş, onlara moral, motivasyon ve heyecan anlamında katkıda bulunmuştur. Bu durum, Millî Görüş Hareketi’nin karakterleriyle/yapısal özellikleriyle ilgilidir.

    Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerlilik, antiemperyalizm, antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık. Son tahlilde bu karakterlerin hepsinin şu iki hususta mündemiç olduğu söylenebilir: İslâmî dünya görüşü ve bağımsızlık.

    Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterlerinin ele alındığı bu çalışmada yapısal analiz ve tümevarım yöntemiyle hareketin tanımlanması amaçlanmıştır. Araştırma sürecinde başta “Erbakan Külliyatı” olmak üzere hareketin temel yazılı kaynakları taranmış, metin analizi metodu kullanılarak zihniyet çözümlemesi yapılmaya çalışılmıştır.

    6,79
  • Milli Görüş İktidarı: Niçin ve Nasıl

    Mili Görüş iktidarı nedir? Milli Görüş iktidarı demek, Milli Görüş zihniyetine dayanan bir devlet düzenin kurulması ve bu düzenin Milli Görüş zihniyetine göre yürütülmesi demektir. Milli Görüş iktidarını ancak Milli Görüş zihniyetine vakıf olarak tanıyabiliriz. Milli Görüş zihniyetinin diğer zihniyetlerden temel farkı, hak anlayışındadır.

    4,49
  • Müslüman Lider Nasıl Olmalı?

    Ahlak erozyonunun en büyük müsebbi ülkemizin siyasetçileri ve hatta siyasetin ta kendisidir. Çünkü siyasi güç her yere hâkimdir ve siyaset her şeyin belirleyicisidir. Yani, kralın sistemi siyaset değil, sistemin kralı siyasettir. Çünkü ülkeyi yönetenler siyasetçilerdir. Her şeyi onlar belirliyorlar. bu belirliyecilik ahlak noktasında da geçerlidir. Yöneticiler ne kadar kaliteli ve ahlaklı ise, yetiştirdikleri insanlar da ancak o kadar kaliteli ve ahlaklı olur. Çünkü siyasetçilerin yaptıkları işler, konuştukları konular her yerden, herkes tarafından görülüyor ve örnek alınıyor. Bu sebeple siyasetçilerin ahlakından daha ahlaklı bir toplum hayal edemeyiz.

    3,90
  • Mustafa Kemal

    “Ey Türk gençliği!
    Birinci vazifen…”

    8,90
  • Nutuk

    Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülemez.
    Yabancı bir devletin koruyup kollayacağını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de, bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
    Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
    Kurtuluş Savaşı’nın öyküsü.

    9,09
  • Öncülük Önceliktir

    Hayat,şerefle bitirilmesi gereken bir görev olduğundan,kazanmak yerine kazandırmak önceliğini omuzlarımıza yükler.Ne kazanacağını hesaplamadan ne kazandıracağını düşünen görev adamına ihtiyaç duyulan bir çağda taşıdığımız değer,önceliğimiz değeri kadar olacaktır.

    6,79
  • Oyun Teorisi

    Öyle bir oyun düşünün ki bütün oyuncular aynı ekipten. Yani siz, kendi ekibinizden birine karşı oynuyorsunuz.
    Muhteşem bir kriptolojik kurgu! Rakibiniz aslında sizinle aynı amaçlara hizmet eden biri oluyor. Siz ve rakibiniz
    (!) sizin için hangi strateji en büyük getiriyi sağlıyorsa onu tercih ediyorsunuz. Siz açıktan yapıyorsunuz, o ise
    gizliden gizliye yapıyor. Size karşı oynuyormuş gibi gözükerek size hizmet ediyor.
    Burada guguk kuşu, rakibinizin bizzat kendisi olmuş oluyor. Bir kripto. Çok çeşitli sahalarda bunun
    uygulamalarını görmek mümkündür. Örneğin kendi elemanınızı, rakip bir kuruluşun önemli bir yöneticisi
    yapmayı başarmanız gibi bir şey!
    Bugün bize karşı kurgulanan bütün oyunları tek tek çözümlemeye başladığımızda, aslında hepsinin anasının bir
    dünya hâkimiyeti oyunu veya kurgusu olduğunu görüyoruz. Eğer düşmanlarımızla ya da daha yumuşak bir
    ifadeyle rakiplerimizle mücadele edeceksek, bu mücadeleyi tüm katmanlarda yapmak mecburiyetindeyiz. Aksi
    takdirde kaybetmeye mahkûm olmuş oluruz. Yani, kısacası, Türkiye küresel ölçekte bir oyun kurucu olmalıdır.
    Bu bir tercih değil, zorunluluktur.
    Büyük devletler şartları oluşturur, küçük devletler şartlara tabi olur. Türkiye’miz büyük bir devlettir ve şartları
    oluşturmak zorundadır.

    9,09
  • Oyunun Sonu

    DEVLETLER; ÇIRAKLIĞINDA OYUNA GELİR, KALFALIĞINDA OYUN BOZAR, USTALIĞINDA OYUN KURAR…

    Fırat Kalkanı’ndan 2020’ye uzanan gizemli bir yolculuğa hazır mısınız?
    Satır aralarında kaybolmuş olan o devasa ayrıntıları öğrendiğinizde okuduklarınıza inanamayacak, duygularınıza hâkim olamayacaksınız.
    Televizyonlardan izlediğiniz olayların üzerindeki gizem perdesi kaldırıldığında, o zaferlerin hangi şartlarda geldiğini göreceksiniz.
    Okuyacaklarınızda, gelecek yüzyıllara bırakılan destanların ilk adımlarını bulacaksınız.
    Bu serinin SON GÜN ve BÜYÜK İHANET kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da hangisinin gerçek hangisinin kurgu olduğu konusunda algılarınızı zorlayacaksınız.
    Binlerce yıldır insanlık tarihine damgasını vuran bir milletin, nasıl kuşatıldığını görecek, kuşatmaları nasıl yardığına şahit olacaksınız.
    Ve bu milletin gelecek bin yıllara da ismini taşıyacağına iman edeceksiniz.

    Her zaman söylediğimiz gibi: Yüreğiniz yoksa bu kitabı okumayın…

    9,09
  • Özgür ve Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç

    Tarihin muhtelif dönemlerinde, insanlık bunalımının yaşandığı zamanlarda, insanlığın bir nebze nefes almasını sağlayan diri nefesli insanlar gelmiş, ölmeye yüz tutmuş kalpleri yeniden uyandırmışlardır.

    Modern zamanların diri nefesli insanlarından biridir Aliya İzzetbegoviç. 1970’li yılların totaliter rejimli Yugoslavya’sında Genç Müslümanlar Hareketi ile başlayan insanlık mücadelesi, İslam Deklarasyonu’nu yayınlamasıyla yeni ve diriltici bir ışık saçmaya başlamış, Bosna’nın bağımsızlık mücadelesine yön veren bilge liderlikle doruk noktasına ulaşmıştır.

    Dr. Halit Çil, İslam dünyasının ihtiyaç duyduğu “Bilge Kral” modelinin yakın dönemli bir temsilini sunuyor Özgür ve Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç’te…

    9,09