Gösterilen 401–420 arası toplam: 3487

  • Bir Avuç Hayal

    Annen bir hediye paketiyle içeri girer… Kim bilir neler istiyorsun, neler? Bakalım içinden çıkanları görünce Kurabilecek misin bir sürü hayal?

    6,90
  • Bir Beyin Cerrahının Anıları

    Prof. Dr. Mahmut Gazi Yaşargil
    …Dr. Aydın’ı, gerek deneysel ve gerekse Klinik Nöroşirurjide, çok çalışkan, ilgili, gayretli, becerikli ve takdir ettiğim, başarılı ve çok vefakâr bir Cerrah olarak bilirim…
    Edebiyat, Musıkî ve Sanat alanlarındaki muvaffakiyetinin, ismini taşıdığı dedesinin genlerinden aldığı âşikârdır…
    Prof. Dr. Raymond Sawaya, MD
    …Nöroşirurjideki başarılarına, harikulade kariyerine, liderliğine, Bilim Adamlığına ve sanatsal kişiliğine hayran olduğum arkadaşım ve kardeşim İsmail Hakkı’nın takdire şâyân, olağanüstü başarılı hayat hikâyesi, genç nesillere ve dünyaya ışık tutacaktır…

    Prof. Dr. Issam A. Awad, MD, MSc, FACS
    …İsmail Hakkı Aydın, Nöroşirürji sahasında yayınlamış olduğu mükemmel klinik ve temel araştırmaları ile Dünya Bilimine akademik katkıları olan, güçlü bir Uluslararası liderdir.

    Prof. Dr. Richard G. Perrin, MD, MSc, FRCS, FACS
    …Prof. Aydın, Congress of Neurological Surgeons’un (CNS) bayrağını ileriye taşıyan “International Ambassador”ı (Uluslararası Büyükelçisi)dır.

    Prof. Dr. Russell J. Andrews MD
    …Bilimsel potansiyeli ve Konferansları ile her ülkede takdir edilen Profesör Aydın’a, Congress of Neurologica Surgeons’ın (CNS) Uluslararası Beyin Cerrahisindeki gelişen ve büyüyen rolüne katkı ve destekleri için, şahsım, Başkan ve Uluslararası Konsey adına, teşekkür ediyorum…

    Prof. Dr. Tali Ural
    İsmail Hakkı Aydın; büyük doğdu, büyük gidiyor ve geleceğin G. Yaşargil’idir!

    Prof. Dr. Hamad Swideq
    …Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, Türk Şairi ve Dünya Beyin Cerrahisinin Kutuplarından biridir.

    Prof. Dr. Mamdouh Fadel
    …Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın verdiği muhteşem Konferans ve derslerini “Nöroşirurji Hayatımın Yegâne Rehberi” olarak muhafaza edeceğim.

    10,24
  • Bir Çöküşün Öyküsü

    Bu son derece çarpıcı çöküş öyküsü, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırma eğilimindeki bu sığ ve kibirli kadın, malikânesinde gösterişli eğlenceler düzenleyerek Paris’teki hayatını yeniden canlandırmaya çalışır. Giderek mantıklı düşünme yetisini bütünüyle yitiren Madame de Prie, yeniden bütün dikkatleri üzerine çekebilmek için inanılmaz bir plan yapar.

    4,49
  • Bir Delinin Anıları

    ir Delinin Anıları, Flaubert’in çağının ötesinde kaleminin ve edebî derinliğinin habercisi gençlik eserlerinden. Flaubert’in henüz on yedi yaşındayken kaleme aldığı roman, kimilerine göre aşka adanmıştır. Kimileriyse “anomali” hayat tarzının manifestosu olarak görür onun satırlarını. Fransızca aslından çevrilen bu otobiyografik kurgu, onun çalkantılı duygu dünyasının da bir tezahürü: “Daha gençken, yaşlanmıştım. Yüreğim kırışıklıklarla kaplanmıştı. Hâlâ dinç, coşkulu, inançlı ihtiyarlarla karşılaştıkça, böylesine gençken, hayattan, aşktan, utkudan, Tanrı’dan, var olan ve olabilecek her şeyden bu denli düş kırıklığına uğramış birine döndüğüm için kendi hâlime acı acı gülmekteydim… Uçurumun kenarına vardığımdaysa gözlerimi kapadım… İçine düştüm.”
    devamını oku

    4,49
  • Bir Delinin Hatıra Defteri – Portre

    Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün, en çok okunan hikâyelerinden Bir Delinin Hatıra Defteri ve Portre’nin yer aldığı kitapta Bir Delinin Hatıra Defteri, orta hâlli bir memurun günden güne nasıl delirip kendini İspanya Kralı ilan ettiğini gözler önüne seriyor. İvanov’un trajikomik dönüşümüyle Rus toplumunu ve bürokrasisini de ince bir dille alaya alan Gogol, Portre hikâyesinde ise yoksulluk içinde yaşayan yetenekli ressam Chartkov’un bir dükkândan satın aldığı ürkütücü portreden sonra önünde açılan iki yoldan birini seçerken nasıl bir tereddüt yaşadığını anlatıyor. Chartkov, ya yoksul kalarak sanatını icra edecek ya da dönemin sanat anlayışına ayak uydurarak şöhret ve paraya talip olacaktır. Gogol’ün, üstün mizah anlayışıyla delilik ve ihtirasın herkese dokunabilecek gerçekliğini sunduğu bu iki hikâyesi Rusça aslından çevrildi

    4,49
  • Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (sas.) ve Öğretim Metotları

    Merak ve öğrenme duygusu insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. Her insan doğar doğmaz bilmeye, öğrenmeye başlar ve çok azı öğrendiklerini öğretme melekesi kazanır. Elinizdeki eser, bilginin her şeyi kuşattığı bu çağda değişen ve gelişen eğitim metotlarına öncülük edecek ipuçları sunmaktadır. Ayrıca muazzam hayatıyla tüm insanlığa örnek olan Peygamber Efendimiz’in öğretimde kullandığı farklı ve etkili yöntemleri sade bir üslupla anlatmaktadır. Otuz yılı aşkın bir çalışmanın ürünü olan bu müstesna eser cehaletin düşmanı olan her yaştan okuyucunun başucu kitabı olmayı hak etmektedir

    5,64
  • Bir Fikrim Var

    Bir fikir önce sezgilerle belirir, içimizde büyür. Bazen bizi hüsrana uğratan yollara götürür ama kararlılıkla ve denemekle ‘fikir’ tohumları filizlenir, büyür. Üretmek böyle bir şeydir. Rengârenk olan zorlu bir yolculuktur. Çocuklara ve de kalbi büyük olan yetişkinlere hitap eden ‘Bir Fikrim Var’; hem metniyle hem de renk renk büyüyen görselleriyle üretmenin peşinden gidenlere bir ilham kitabı.

    11,90
  • Bir Gün Anneler de Gider

    Sen yere göğe sığdıramazsın, bir avuç toprağa sığdırır ecel… Ellerinden son bir kez tutmak istersin, Toprak dolar avuçlarına. Canın gider, canının cananı gider, canından gider… Ama sen gidemezsin; Kalakalırsın hüznün mahzenlerinde, mahzun bir halde. Annenle birlikte kalbinin yarısını da toprağa koyarsın. Hiç ağlamadığın gibi ağlarsın, hiç bakmadığın gibi bakarsın. Hiç yanmadığın gibi yanar, hiç olmadığın gibi kanarsın. Dipsiz bir keder kuyusuna düşerken, Bir umut ararsın, bir dayanak. Son anda tutunur ellerin bir ayete. Ve ayet fısıldar kulağına… “Rabbin seni terk etmedi!” (Duha Suresi,3)

    7,94
  • BİR İBADET OLARAK CİHAD

    Cihad, vahyi hayata hâkim kılmak; Müslüman’ın hayatı vahiyle anlamlandırma çabası; yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya kadar elle, dille çalışmak ve kötülüklere müdâhil olmak; velayetin mü’minlere tevdî edildiği Medine’yi oluşturup insanların din, akıl, mal, can ve namus emniyetini sağlama ameliyesi; bu ameliyenin gerçekleşmesi için mü’minlerin safında bulunarak onların gücüne güç katmak ve meşru vasıtaları kullanmaktır

    6,90
  • Bir İnattır Yaşamak

    Zordur tabii ki içi dışı bir kadınların anlaşılması. Ve zordur, değerlerine göre yaşayan bu kadınların kendilerini diğerlerine anlatması. Hani zorluklarda kaçmak yerine, savaşmayı seçen, düştükleri dikenli yollarda bile kendilerine yeni bir yol çizen ve yeri geldiğinde de acılarına bile gülümseyen kadınlardan bahsediyorum. Dert anlatmak için oturdukları masalardan dert dinleyerek kalkan, inandıkları bir doğru için tüm limanlarını bir anda yakan ve karar verip yola düştüklerinde ise, kimsenin gözyaşına acımayan kadınlar var diyorum. Yalnızlığı iliklerine kadar hissetseler de, kişiliklerinden asla ödün vermeyen, ağladıklarında gözyaşlarının son damlasına kadar ağlayan, mutlu olduklarında ise herkesi kıskandıracak kadar içten gülen ve yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen yine de hayattan zevk almasını bilen kadınlara sesleniyorum. Birileri tarafından değeriniz bilinmese de unutmayın ki birilerinin olmazsa olmazısınız. Birilerinin can damarı ve hayat pınarısınız. Fırtınalarda köklerine ve sevdiklerine tutunup dimdik ayakta kalan kadınlar, SİZ İYİ Kİ VARSINIZ.

    7,94
  • Bir İnkılaptır Namaz

    Niçin namaz kılıyoruz? Daraldığında namaz kılan bir Peygamber’in(s.a.v.) ümmeti, niçin namaz kılarken daralır? Namazın mana haritasında neler var? Kıyam, rükû, secde bize ne söyler? Bedenle kılınan namazları, nasıl yürekle de kılarız? Hangi namaz; fikirde kıvam, harekette kıyamdır? Sahâbeyi bir dünyadan alıp başka bir dünyaya taşıyan namaz, bizi de mâsivâdan mâverâya götürür mü? Madem namaz kötülükten alıkoyar, Âlem-i İslâm’daki bunca münkerât niyedir? Nasıl Huşû ile namaz kılarız? Niçin namaza “Allah-u Ekber”le başlar; neden eğilirken, kalkarken, secdede, rükûda “Allah-u Ekber!” deriz? Hangi ezan insanlığı uyandıracak; yürekle okunan mı, notayla söylenen mi? Fâtiha okurken aslında neler söylüyoruz? Namazın kabul olup olmadığını nasıl anlarız? Bizim de zevk derecesinde namazlarımız olur mu? Allah Rasûlü bela ve musibet anında niçin namaz kılardı? Yere çömelip göğe yükselmek ne demek? Kâfirler niçin namazdan korkar? Biz de sahabe gibi vecd halinde, aşk makamında namazlar kılabilir miyiz?” gibi soruların cevabı bu kitapta.

    9,09
  • Bir İnşallah Masalı

    Sen de mi tuttuğunu koparanlardansın? Harika! Planla ve çabucak yap gitsin mi diyorsun? Haklısın! Kim istemez hayallerine kestirme yollardan ulaşmayı? Peki ya bütün planlarımız daha büyük bir planın parçasıysa? Verdiğimiz sözleri, aldığımız kararları bir muhafız gibi bekleyen ve gerçekleşmesi için dua eden bir bekçiyle tanışmak ister misiniz? Zeynep ve arkadaşlarının nefes kesen maceralarını okurken sözlerin bekçisiyle tanışacaksınız.

    9,09
  • Bir Kabuğu Paylaşmak

    Bak! Yengece bak! Kabuğu da yok! Yan yan koşuyor deniz kıyısında! Tek başına yaşayan küçük yengeç kendine parlak bir deniz kabuğu bulup içine taşınınca, onu mor bir kabarcığa benzeyen denizgülü ve hassas tüplü kurtla paylaşmak istemez. Kayalarla çevrili küçük su birikintisinde sen de Yengeç, Kabarcık ve Fırça’ya katıl; deniz, kabuklar ve arkadaşlıkla ilgili bu cıvıl cıvıl öyküde yerini al. Dizeler de en az resimler kadar göz alıcı!

    5,64
  • Bir Kalbi Kırılmaktan Koruyabilsem

    “Kitapta zaman zaman bir sohbet edası ile sizinle konuşuyorum, zaman zaman da bilmişlik taslıyor, derin mevzulara giriyorum. Bazen aradan çekiliyor ve o konuda düşünmüş ve hissetmiş yazarlara, şairlere kulak veriyorum. Bazen de kendimi tutamayıp meşk ediyor, içimdeki şairi serbest bırakıyorum. Bazen psikiyatrist konuşuyor satırlarda, bazen şair, bazen varlığın heybeti karşısında büyülenmiş bir şaşkın. Üçünü de birleştiren bir şey varsa, samimi bir umut üzere var olmaları. Elimin erdiği, sözümün yettiğince daha iyi bir dünyanın inşasına katkıda bulunmak istiyorum. Dilerim ki bugün söylediğimiz güzel söz, yarın bize tanıklık etsin.” Bir Kalbi Kırılmaktan Koruyabilsem, yaralı ruhlara şifa verecek bir güzel sözler atlası.

    9,09
  • Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm

    “Gerçek bir şaheser! Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman.” Yaşar Kemal “Livaneli, dönemin saplantılı siyasal inançlarını, roman akışı içinde ustalıkla yedirerek anlatıyor.” Doğan Hızlan Türkiye’nin üretken kalemi Zülfü Livaneli’nin yazmaya başladıktan 29 yıl sonra bitirdiği romanı: Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölü. Ünlü yazar, bu romanıyla dünyanın farklı yerlerinden, Stockholm’e sığınan devrimcilere odaklanıyor. Tüm yaşamları sınavlarla ve kayıplarla geçen bu insanların “biraz güvenlik biraz can sıkıntısı” olarak tanımladıkları mutluluk arayışlarına odaklanıyor. Türkiye’den Stockholm’e iltica eden Sami, yaşadıklarının sorumlularından biri olan eski bakanla kaldığı hastanede tesadüfen bir araya geliyor. Bu karşılaşma, intikam ve affetme gibi temel psikolojik ikilemleri tartışırken, cezalandırma ve yargılama gibi devlet mekanizmaları ekseninde ülkenin ahlaki iklimine de değiniyor. 2001 Yunus Nadi Roman Ödülü’ne layık görülen Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm okurları alışılmışın dışında bir roman tekniğiyle tanıştırıyor. Usta edebiyatçı Zülfü Livaneli, yazar-karakter çatışmasını oldukça şeffaf ve özgün bir şekilde göz önüne seriyor. Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm enternasyonalizm, mültecilik, şiddet, cinayet, aile ve anadil üzerine cesur bir düşünüş biçimi sunuyor.

    7,94
  • Bir Kitap Bir Balta

    Bir sinek, hafızasını kaybetmiş bir felsefe profesörü, bir ölüm meleği, pantolonunu giymeyi unutup işe giden biri ya da ayda şatosu olan “normal” bir adam… Hikayeci okuyucuya “yabancı” birinin gözünden modern hayatın eleştirisini sunuyor; insanın maruz kaldığı çeşitli baskıları ve insanlar arası ilişkilerin bugünkü durumunu teşhis ediyor. Bunu yaparken de yine bilinç akışından, absürt olaylardan ve ironiden yararlanıyor. Hep Aynı Hikâye’den sonra ikinci hikaye kitabı Bir Kitap Bir Balta’yla, Dostoyevski ve Oğuz Atay’ın izinden giderek açtığı yolu genişletiyor, bugüne daha derinden, daha somut bir bakış yakalıyor.

    6,79
  • Bir Kudüs Masalı

    Bir çocuk, köstekli bir saat, renklerinden sıyrılan bir gökkuşağı, üzerinde bütün meyveler olan her şey ağacı, kitaplardan bir dağ, otuz kuştan oluşan bir masal kuşu, bir arkadaş ve bir şehir… Macera, heyecan, umut ve merak dolu bu yolculuğa hazır mısın?

    7,90
  • Bir Mürşidin Mektupları

    Nefs, uçsuz bucaksız bir şeydir bütünüyle kozmozdur. Çünkü onun kopyasıdır. Alemde bulunan her şey nefste mevcuttur aynı şekilde nefste bulunan her şey nefste mevcuttur aynı şekilde nefste bulunan her şey de alemde mevcuttur. Şu halde nefsinin efendisi olan, tüm alemin efendisi olmuştur. Keza nefsinin kölesi olan tüm alemin kölesi olmuştur.

    7,94
  • Bir Ömür Ramazan Ruhun Ziyafeti

    ÖMRÜ RAMAZAN OLANIN AHİRETİ BAYRAM OLUR Kemal Özer, modern dünyanın dayattıklarına inat Ramazan ruhuna uygun beslenme anlayışını sofralarımızın baş köşesine buyur ediyor. Bu sofra sadece bir arınma değil aynı zamanda ebedî bir bayramın müjdecisi. “Günümüzde insanlar hem iftar hem de sahurda diğer günlerden daha fazla yiyerek orucun sıhhatine zarar verebiliyor. Ramazan’a 75 kilo giren bir kimse Ramazan’ı kilo alarak tamamlıyorsa veya bayrama hâlâ 75 kilo olarak ulaşıyorsa, o kişi orucun kendisine sağlayacağı yararlardan bedenini mahrum etmiş demektir. Bilakis bedenin istirahat ve arınma hakkını engellemiş ve kendine zulmetmiştir. Şayet Ramazan ayı ile diğer aylar arasında hem fizyolojik hem de ruhî bir değişim olmayacaksa oruç tutmanın bir mânâsı olabilir mi? Kullarının aç kalmasından Allah’ın hâşâ bir menfaati olmadığına göre, oruç tutarak aç kalmamız maddî ve mânevî bir arınma sağlamayacak ise niye kendimizi bazı nimetlerden mahrum edelim ki? O hâlde orucu nasıl tutmalı? Orucun maddî ve mânevî arınmasından nasıl yararlanmalı? Normal günlerde çoğu kimse için iki öğün yeterken oruçlu iken dört beş öğün yemekten nasıl korunabiliriz? Bu soruların cevabını Ramazan sofralarımız ile tüketme biçimimizi gözden geçirerek verebiliriz.”

    6,79
  • Bir Psikiyatristin Anıları

    Seksen beş yaşın acemisiyim. Sona doğru yaklaştıkça adım adım başa dönen bir daire çizerek ilerliyorum. Rusya göçmeni Yahudilerin ilk nesil çocuklarından olan yazar ve psikiyatrist Irvin D. Yalom, Washington, DC’nin düşük sınıfın çoğunlukta olduğu bir bölgesinde büyüdü. İçinde bulunduğu şartlardan kurtulmak istediği için aklına doktor olmayı koydu ve bunu inanılmaz bir yükseliş izledi. Başkalarının hayatlarını araştırmak üzerine bir kariyer inşa eden Yalom, kalemini ve terapötik bakış açısını bu kez kendisi için kullanıyor. Yalom’un hikâyesi bir rüyayla başlıyor: Kendisi on iki yaşında ve yüzü sivilce izleriyle dolu bir kızın evinin önünden bisikletiyle geçiyor. Her sabah olduğu gibi kızla arkadaş olabilmek umuduyla kıza, “Selam Kızamıklı!” diye bağırıyor. Ama rüyasında kızın babası, Yalom’u her gün tekrarladığı bu sözlerin onu incittiğine dair uyarıyor. Yalom’a göre bu, empatinin doğuşu; bu dersi hiç unutmamış. Sevgiye ve pişmanlığa dair anekdotlarla iç içe geçmiş olan Bir Psikiyatristin Anıları’nı okurken, kitapları pek çok insan için yol gösterici bilge bir psikiyatrist ve düşünürün yaşam yolculuğuna şahitlik ediyoruz. Ama bu yalnızca bir insanın hayat hikâyesi değil, Yalom’un yaşamına ve gelişimine dair düşünceleri, bizi kendi köklerimiz ve hayatımızın anlamı üzerine düşünmeye de davet ediyor. “Etkileyici, güçlü ve hem konusu hem de Yalom’un yaşadığı zamanlar açısından düşündürücü. İnanılmaz bir kitap.” Abraham Verghese, Gözyaşı Kapısı’nın yazarı “Yalom’un içe bakışlarının ve anlamlı sözlerinin hayranı olanlar, onun geçmişinin en özel detaylarını, tutkularını ve verimli bir yaşamın kapılarını açan anahtarları bu kitapta bulacak.” Kirkus Reviews “İnsan ruhu konusunda dünyanın en önemli ve en başarılı uzmanlarından birinin samimi, içgörülerle dolu hatıratı.” Daniel Menaker “Irvin D. Yalom’un yıllardır büyük bir hayranı olarak Bir Psikiyatristin Anıları’na bayıldım. Bu ondan beklediğimiz kitaptı; kendi benliğine derin bir yolculuk… Onun samimi ve canlı hikâyesi aslında okuyucuların kendi hayatlarını sorgulamalarına da yardımcı olacak. Bize cesur ve yerinde bir öz analizin nasıl bir şey olduğunu gösteriyor. Tekrar tekrar okunması gereken bir kitap.” Jay Parini

    11,39