Gösterilen 421–440 arası toplam: 805

  • Mucize

    Kaderinde Sıradışı Olmak Varsa Sıradan Kalamazsın…
    Merhaba, adım August. Size nasıl göründüğümü anlatmayacağım.
    Aklınıza ne geliyorsa muhtemelen ondan daha kötü görünüyorumdur.
    August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu’nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile “yeni çocuk” olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox’ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıradışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arka¬daşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?
    “Mucize aslında… tam bir mucize. Kendinize bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun; hayatınızı iyileştirecek.”
    Nicholas Sparks, New York Times çoksatan yazarı

    # 1 New York Times çoksatanı
    USA Today Çoksatan İlk Yüz Listesi
    Indie çoksatanı
    Publishers Weekly çoksatanı
    TIME, Tüm Zamanların En İyi 100 Gençlik Kitabı
    Parents, Yılın En İyi 10 Kitabı
    Shelf Awareness, En İyi 10 Kitap
    New York Times Book Review, Dikkate Değer Kitap
    Entertainment Weekly, 10 Harika Çocuk Kitabı Seçkisi
    Publishers Weekly, Yılın En İyi Kitabı
    School Library Journal, Yılın En İyi Kitabı
    Kirkus Reviews, Yılın En İyi Kitabı
    Booklist, Editörün Seçimi
    School Library Journal, 2012’nin En İyi Çocuk Kitapları Listesi
    Publishers Weekly, 2012’nin En İyi Çocuk Kitapları Listesi
    Kirkus Reviews, 2012’nin En İyi Çocuk Kitapları Listesi
    Booklist, 2012’nin En İyi Çocuk Kitapları Listesi
    New York Halk Kütüphanesi, Okuyup Paylaşma Seçkisi
    E.B. White Read Aloud Ödülü
    Christopher Ödülü

    “Cesaret ve gerçeklerle dolu Mucize, etrafımızı saran güzellikleri fark etmeyi anlatıyor. Auggie Pullman’a âşık olmamak imkânsız.”
    Rebecca Stead, Newbery ödüllü yazar
    “İlk kitaplar nadiren bu kadar etkileyicidir; okurların gözünü ve yüreğini açma gücüne sahip, nadide bir hikâye.”
    Publishers Weekly
    “Mucize, kocaman yürekli bir kitap… hepimizin nasıl kırılgan, kusurlu ve mükemmel güzellikte varlıklar olduğumuzu gösteriyor.”
    Julia Alvarez
    “Unutulmaz bir nezaket, cesaret ve mucizenin hikâyesi.”
    Kirkus Reviews
    “Mucize, sevgi, hüzün ve insan yaşamının değeri hakkında çok güzel bir hikâye. Okuduktan sonra daha iyi bir insan olmayı istememek mümkün değil.”
    Patricia Reilly Giff, Newbery ödüllü yazar
    devamını oku

    9,90
  • Mukaddime

    Mukaddime; ünlü İslâm devlet adamı, âlim, tarihçisi İbn Haldun’un 1377’de kapsamlı bir dünya tarihine giriş olarak yazdığı abidevî eseridir. Kitap, tarih ve sosyoloji felsefesinin genel meselelerine ansiklopedik ayrıntılarıyla girmekle birlikte, kendi içinde bir bütün oluşturması özelliğiyle şimdiye dek bilinen en iyi çalışmadır. Çağın öteki eserleri arasında, çözümleyici yeteneğinin genişliği ve tazeliği, insanlığın toplu bir görünüşünü ve toplumsal örgütlenmenin biçimlerini vermeye çalışması bakımından eşsizdir. İslâm’ın tarihî başarılarının özet bir çalışması olarak da Avrupa’da yazılmış benzeri çalışmaların çok ilerisinde bir eser sayılmaktadır.

    Mukaddime’nin sözlük anlamı giriş demektir. İnsanın siyasî ve toplumsal örgütlenmesinde meydana gelen değişikliklerin bir modelini ortaya çıkarmak için bir tarihçinin giriştiği ilk çaba olarak kabul edilebilir. Yaklaşımında akılcı, yönteminde çözümleyici, ayrıntılarında ansiklopediktir. Geleneksel tarihçilikten tam bir kopmayı temsil eden Mukaddime, alışılagelmiş kavram ve kalıpları ortadan kaldırarak, yalnızca olayları sıralamanın ötesinde tarihin bir açıklamasını, tarihin felsefesini bulmaya çalışır.

    14,90
  • Mürebbiye

    Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat arayışında ifadesini bulan susuzluktan kurumuş toprak ve sıkıntılı yağmur bekleyişi. Zweig bu öykü derlemesinde, dönüştürücü deneyimleri sağlam anlatılara dönüştürmekteki ustalığıyla yine insanın kusurlarını, özlemlerini, karşılaştığı engelleyici durumları empatiyle çözümlüyor.

    4,49
  • Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler

    İnsanın, toplumsal hayatı gibi düşünce hayatının da karmaşıklaştığı bir dünyada “müslümanca düşünme”nin imkân ve yöntemi nedir? İslâm konusunda yeterli “malumat”a sahip olmak, “müslümanca düşünmek için yeter mi? İslâm özü ve bütünüyle kaynaştırılamayan bilginin, düşünme etkinliğini oryantalist bakış açısına mahkûm etmesi kaçınılmaz olmayacak mı? Edebiyat ve özellikle öykü alanındaki başarılı ürünleriyle de tanınan Rasim Özdenören, bu önemli sorunları kuşatıcı bir perspektifle gündeme getirmekte ve sahip olduğu zengin birikimini başarıyla işleyerek, tartışmaktadır.

    6,79
  • Mutlu Ölüm

    Mutlu Ölüm, ünlü yazar Albert Camus’nün 1930’ların sonunda tasarlayıp oluşturduğu, ancak hayattayken yayımlatmadığı bir roman. Bir başka romanı, Yabancı üzerindeki çalışmasının, Mutlu Ölüm’ü ertelettiği söylenegelmiştir. Mutlu Ölüm, yazarın Belcourt’ta çocukluğunun geçtiği yoksul mahallenin, deniz taşımacılığı şirketindeki memurluğunun, 1936 yazında Orta Avrupa’ya yaptığı yolculukların, sanatoryumda kaldığı günlerin, Fichu’nun evinde ya da 1936 Kasım’ında yerleştiği Cezayir’deki anılarından yararlanıyor. Kitapta yazarın aşk yaşamından da kimi kesitler bulmak olası. Simon Hi‚ ile iki yıllık evliliği ve fırtınalı bir açıklamayla Salzburg’da sona eren ilişkileri, romana bağlam değişimiyle katılıyor. Döneminin moda akımı olan, romanda yapısal özelliklere ağırlık verilmesi, Mutlu Ölüm’de de kendini gösteriyor, biçemi ustaca öne çıkarıyor yazar. Mutlu Ölüm’ün, Albert Camus’nün deha dosyasına eklenecek bir belge olduğunu söylemeliyiz; yazarı daha sonraki çalışmalarından tanıyan okur için bu kitabın ilginç bir karşılaştırma olanağı sağlayacağını düşünüyoruz.

    7,94
  • Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa Bir Arayışın Romanı

    “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” -Tolstoy Demirden keskin bir düdük sesi yükseldi o sırada. Ayrılığın ciddiyeti buz gibi sardı bedenimi. Kapılar kapandı sonra… Çantam sağımda, yalnızlık karşımda… Gidiyorum! Hayır bir saniye! Filmlerde böyle olmazdı ki… Son anda muhakkak bir kalma sebebi yazardı senarist. Tam hareket etmek üzereyken trenden atlayıverirdi esas adam. Oysa şimdi rayların üzerinde kaymaya başlamıştı bile tren… Ayrılığın göğsüme oturan ağırlığıyla camdan dışarı bakıp el sallayan insanlarla dolu peronu izledim. Beni uğurlamaya gelmeyen herkese teşekkür eder gibi bir damla gözyaşı bıraktım oraya.

    9,90
  • Nehirlerin Dili

    Allah’ın yaratmış olduğu tabiatın her zerresinin, kendine özgü bir dili vardır. Fakat nasıl ki biz insanlar, kendimiz gibi olan milyarlarca insanın bile dilinden anlamıyorsak, tabiattaki diğer yaratıkların da büyük bir kısmı yekdiğerini anlayamamaktadır. Vahşi bir yılanın, zavallı bir kipiye saldırışına şahit olmamışsanız, dikenleri yüzünden kirpiyi eleştirir durursunuz. Dağlardan şifalı bitki özlerini toplayarak biz insanlar için bal üreten zavallı arıların, “iğnesini zehirlidir” diye yakınır durursunuz…..

    9,09
  • Nietzsche ve Babaannem

    Nietzsche felsefeciydi. Babaannemse sıradan biriydi. Nietzsche, üniversitede ders verirdi. Babaannem, hayatında okul yüzü görmemişti. Ünlüydü Nietzsche, bütün Avrupa ondan hayranlıkla bahsederdi. Babaannemse yalnızca kendi köyünde bilindi. Bu iki ölümlü, aynı gezegenin misafiri oldularsa da bambaşka dünyaların insanlarıydılar. Yine de bir yerde buluştular: Dönülmez kararlar kavşağında. Tercih etmedikleri bir dünyada, yaşamlarını sonsuza dek etkileyecek bir ‘tercih’te bulunmalıydılar çünkü. Kararlarını verdiler. Sonra da seçtikleri yola sapıp bir daha asla karşılaşmamak üzere ayrıldılar. Nietzsche kolay olanı seçmişti, babaannemse zoru. Mustafa Ulusoy Nietzsche ve Babaannem’de en insani ama aynı zamanda en çetin meseleleri irdeliyor. Hayatın anlamı, ölüm, hiçlik, sonsuzluk arzusu, yabancılaşma, mutsuzluk, anlaşılamama, sevilmeme korkusu gibi bütün çağların ortak meselelerini cesaretle ele alırken, herkesin elbet bir gün yolunun düştüğü o dönülmez kararlar kavşağında buluşuyor okurla.

    6,79
  • NURİ PAKDİL KİTABI YERYÜZÜ

    Nuri Pakdil, sadece bir neslin değil nesillerin ağabeyi ve ustası…
    Edebiyatımızın kendine özgü kalemlerinden; üslubu, titizliği, sözcük seçiciliği ve elbette devrimciliğiyle…

    Nuri Pakdil, sönen iman ateşini yeniden harlamak için kelimelerden kurduğu müfrezelerle ısıttı içimizi. Aşk yeniden filiz verdi, iman yeniden yeşerdi, ruhlarımız yeniden temizlendi onunla…

    Bu kitap; Nuri Pakdil’i eserlerinden tanıyan bir okurun, başka okurların Pakdil’i okuma ve anlama çabalarına mütevazı bir katkı olmayı hedeflemektedir.

    Okurlarının zihninde kalın çizgilerle bile olsa bir Pakdil portresi çizmesi ve okurlarını Pakdil’in eserlerine yönlendirmesi, bu kitabın görevini fazlasıyla yerine getirmiş olmasını sağlayacaktır

    6,79
  • O Balonda Babamın Nefesi Var / Muhabbet Yazıları 2

    İnsan derdini anlatmak için onlarca yol bulabilir belki kâri. Kimi söyler, kimi ağlar, kimi kaçar gider ve kimi de yazar. Ama bence en asil olanı susmak. Ben yazmayı söylemekten değil de susmaktan bir cüz olarak görenlerdenim. Yazarak susmak diye bir hâl bu bahsettiğim. Kendine saklamaya gücünün yetmediklerinin ardına saklanmak bir çeşit. Tanımadığın, tanışmadığın biriyle dertleşmek gibi. Hem söylemek hem de söylememek yani. … Bu kez Muhabbet Yazılarına daha içimi yakan hatta bazı vakitler beni sinirlendiren meseleler ile ilgili yazdıklarımla devam edeyim istedim. “O Balonda Babamın Nefesi Var” diyen bir şehit çocuğunun cümlesi dolandı durdu zihnim­de. Sanırım hiçbir zaman unutmayacağım ve zihnimden çı­karamayacağım bir cümle bu benim için. İçimi yakanları sana anlatayım istedim. Ama daha önce olduğu gibi bu kez de hayret ettim benim içimi yakan kelimelerin kâğıtları na­sıl yakmadığına.

    7,90
  • O Muydu?

    Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Stefan Zweig, “O muydu?” adlı öyküsünde, polisiyeyi anımsatan bir kurguyla “şüphe” duygusunu, hikâyenin kahramanlarının iç dünyasından okuyucuya yansıtıyor. Okur, telafisi ve çözümü pek de kolay olmayan şüphenin, bir insanın bütün hayatını nasıl etkilediğine şahit oluyor.
    Huzurlu bir İngiliz kasabasında geçen bu elim ve kimsenin görmediği olayın faili gerçekte kimdi? Psikolojik açıdan yoğun karakterlerin yazarı Zweig, bu hikâyesinde de kıskançlık, sadakat, çaresizlik ve sevgi gibi insana özgü duyguları, hayvan sevgisi ve nefretiyle birleştirerek, okuyucunun dikkatine sunuyor

    devamını oku

    4,49
  • O Ve Ben (kod6)

    Hayatını, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni “Tanıyıncaya Kadar” ve “Tanıdıktan Sonra” diye iki ana bölüme ayıran Necip Fazıl, Efendisine doğru kendisini cezbeden hâdiseleri de mânâlandırdığı otobiyografik eseri “O Ve Ben”i 1975’de şöyle takdim etmiştir: “Bu eser, dünyaya gelişimden bugüne kadar en hususî renkleri, çizgileri ve sesleriyle hayatımın hikâyesi ve asıl O’nu tanıdıktan sonra mânasını anlamaya başladığım vücut hikmetinin bende tecelli eden yakıcı ifadesidir. Bu bakımdan, kendilerini görünceye kadar malik olabildiğim birbuçuk esere nisbetle bugün 60 cildi aşan ve hepsini birden o nura borçlu bildiğim eserler arasında, şimdikini, baş köşeye oturtulması lâzım ve en mahrem iç ve dış iklimlere doğru bir belirtiş olarak takdim ederim.” Kitap, 1965 senesinde “Büyük Kapı” ismiyle yayınlanmıştır.

    9,09
  • Odysseia

    Odysseus’un Penelope’yle olan evliliğinden Telemakhos isminde bir erkek çocukları oldu. Ama bu çocuk daha kundaktayken Helena’nın kaçırıldığı, kocası Menealos’un yardım istediği haberi geldi. Odysseus bu savaşa katılmamak için elinden geleni yaptı. İşler zorlaşınca delirmiş takli di bile yaptı. Ama Palamedes bu yalanı açığa çıkardı. Deli rolündeki Ody sseus, kendisini Agamemnon’un ordusuna katmak üzere kendisini almaya gelen askerleri kandırmak için Odysseus, tarlasınına tohum yerine tuz eki yor, sabana da öküz yerine kendisini koşuyordu. Askerlerin arasındaki Pa lamedes, bebek Telemakhos’u alıp sabanın geçeceği yere koydu. Ağzından tükürükler saçarak sürekli küfredip bağıran ve sabanı çeken Odysseus, sa banı biricik oğluna zarar gelmemesi için Telemakhos’un üzerinden aşırtınca yakayı ele verdi. Çaresizce zırhını kuşandı, eşiyle vedalaşıp mızrağını eline alıp askerlerin arkasına takılıp Agamamnon’un ordusunun bulunduğu Sparta’ya yürüdü. Böylece, Palamedes’e ileride korkunç bir öç almayla sonuçlanacak derin bir kinle sefere katılmak zorunda kaldı.

    7,94
  • Öğretmenin Not Defteri 1

    Yıllar önce başladığım ve bir türlü bırakamadığım mesleğimin bir hatırasıdır bu notlar. Her notta, sevgili öğrencilerimin tertemiz yüzleri parıldamaktadır. İstedim ki, onlarla satırlarda ve sayfalarda konuşayım. Onları sayfalarda da dinleyeyim, hep sorsunlar ve ben hep söyleyeyim. Çünkü onlar dinlemek ve anlamak istiyorlar. Onların yetişmelerine katkıda bir adımcık olabilirse bu kitap, benim gönlüm yine sevinçlerle kanatlanacak. İlk öğrencimden son öğrencime kadar, hepinize hasretle ve en içten sevgilerimle…

    “Bizi, sevgiyle sevgisinden yaratmış olan Yüce Allah, sevgiyi emretti. Kini, kanı ve düşmanlığı yasakladı. Canlı, cansız bütün varlık dünyası, aynı yaratıcının eseri olarak birbirini sevgiyle bütünledi, tamamladı, destekledi.
    Böylece evrende bir müthiş uyum, ahenk ve düzen meydana geldi.
    Sevgisizleşmiş insan, habire bu düzeni bozuyor. Gü­nübirlik bencillikleri uğruna, dünyayı yaşanmaz bir hale getiriyor.
    Sürekli veren cömert topraktan, daima ışıl ışıl neşe dağıtan güneşten, canımıza can katan tertemiz sulardan ibret almadan… Olumsuzluğu, cimriliği, çıkarcılığı kışkır­tıyor birileri…
    Bütün bu aksiliklere “dur!” diyebilecek bir ses olma­lıyız. Bir mıknatıs gibi insan kardeşlerimizi iyiye, doğruya, güzele çekmeliyiz.

    Öğretmenin Not Defteri bunu yapmak istiyor.”

    6,79
  • Oğuz Kağan Destanı

    Oğuzların kurucu atası, sayısız kahramanlıkları olan cihangir ve fatih, tecrübeye güvenen, nasihat dinleyen mütevazı bir hükümdar…
    Olağanüstü varlıklarla mücadele eden bir kahraman yerine devlet kuran, ülkeler fetheden, müşküle düştüğünde etrafına danışan, ülkenin birliği için kaygılanan, disiplinli, dürüst, ahlâklı, yiğit bir hakan… Bir destan kahramanı olmaktan çok, Türk tarihinin yükünü omuzlarına alan manevi bir şahsiyet…
    Çin, Hindistan, İran, Mısır, Anadolu ve Deşt-i Kıpçak’ın fatih hükümdarları Oğuz Kağan’ın şahsında birleşirler. Bundan dolayı onun destansı hayatı, olağanüstü gösterilerden arındırılarak tarihî olay örgülerine ve sade bir hayata dönüşür.

    6,79
  • Oh Ne Ala Memleket

    Yetişkinleri anlamak çok zor! Sürekli hayattan şikâyet edip duruyorlar. Oysa durumları hiç de öyle kötü değil. Sürekli onu yapma, bunu yapma diyen bir annen baban yok. Ödevlerini yapmadın diye kızan bir öğretmenin yok. Her gün kalkıp gitmek zorunda olduğun bir okulun yok! Daha ne istiyorsun hayattan? Oh ne âlâ memleket! Bu hiç adil değil! Hayat, biz çocuklara da oh ne âlâ memleket olmalı! Ama nasıl?

    Çocuk edebiyatının en sevilen kalemlerinden Şermin Yaşar kahkahalarla dolu bir romanla okurlarını kucaklıyor.

    11,39
  • Okçu’nun Yolu

    Her okun uçuşu farklıdır. Bin ok atarsan, bini de sana farklı bir yol gösterecektir: Okçunun yolu işte budur. Ülkenin en mahir okçusu Tetsuya bir köyde mütevazı bir marangoz olarak yaşamını sürdürmekteyken bir gün uzak diyarlardan gelen bir okçu ona meydan okur… Tetsuya bu meydan okumayı kabul ederek okçuluk felsefesini hem yabancı okçuya hem de köyün delikanlılarından birine aktaracaktır. Paulo Coelho’nun Okçu’nun Yolu’nda dile getirdiği öğreti sadece okçuluğa değil hayatın her alanına uygulanabilecek, yolu nice erdemden geçen bir ilkeler bütünü. “Kaleme aldığım bu metinde yay, ok, hedef ve okçu aynı gelişim ve sınama mekanizmasının bütünleyici birer parçası.” Paulo Coelho #okçuluk #hayat #felsefe #öğreti #ruh #sınama #ilham

    9,09
  • Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş

    Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayalkırıklığı ve kaosa bırakır.

    İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner.

    Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”

    10,24
  • Ölümcül Kimlikler

    ‘Bana içimin derinliğinde ne olduğum sorulduğunda, bunda herkesin içinin derinliğinde ağır basan tek bir aidiyetin, bir bakıma kişinin derin gerçekliğinin, doğarken ebediyen belirlenen ve artık değişmeyecek olan öz’ünün var olduğu inanışı yatıyor; sanki geri kalanın, bütün geri kalanın -özgür insan olarak katettiği yolun, benimsediği inanışların, tercihlerin, kendine özel duygusallığının, yakınlıklarının, sonuçta yaşamının- hiçbir önemi yokmuş gibi.’ Kimlik, insanın zamanın içindeki incelişinde onu dünyaya bağlayan bir ayna. Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler’de çok yönlü ve saydam bir sorgulamanın eşliğinde, aynadaki görüntünün tutulabileceğine işaret ediyor. Ölümcül Kimlikler, dünyanın yeni zamanlarında insanlığın küllerinden kuracağı düzenin temeline konan bilge bir taş.
    devamını oku

    7,94
  • Ömer’in Çocukluğu

    Muallim Naci, Ömer’in Çocukluğu’nda birçok insanın hatırlamakta güçlük çekeceği erken çocukluk dönemini hatırat şeklinde kaleme alır. Okuyucularını 1800’lü yılların İstanbul sokaklarında dolaştırır. Aile hayatından esnaf ilişkilerine, dönemin eğitim sisteminden dinî ve sosyal hayata kadar birçok konuda derinlikli tahliller yapar.

    4,49