-
Henüz İnmemiş Ayetler / Kur’an Okumaları 2
Kur’ân bir kalbe gerçekten indiğinde neleri değiştirdiğinin apaçık delili, Asr-ı Saadet’tir. İstidatlı ama kupkuru bir toprak gökten inen yağmur sularıyla beslendiğinde nasıl ‘kıştan sonra bahar’ yaşıyorsa, Kur’ân’ı ‘kalblerinin baharı’ kılan hayatlar da işte öylesi bir değişim ve dönüşüm yaşamışlardır. Peki, sahabiler başta olmak üzere bindörtyüz yıldır nice hayatı değiştiren, nice kalbi kıştan bahara sevkeden Kur’ân, bizim kalblerimize ne kadar indi? Hayatımızı ne kadar Kur’ân’la yaşıyor; ne derece Kur’ân’la düşünüyoruz? Kaç sûre, kaç âyet gerçekten indi kalblerimize? Henüz İnmemiş Âyetler, bu sorular ve sorgulamadan hareketle, Kur’ân’la yaşamanın, âyetlerini kalbimize de indirmenin yolunu ve imkânlarını gösteriyor…
-
Her Anne Bir Melektir
“Anne, içimizdeki kâinat yolculuğunun anaç yazmalı şefkat rotası… Anne, atlasın göğsüne toprağın tenini seren huzur mırıldanması… Anne, üşüten bazen de yakan yaşam güvertesinde hep dalgalanacak olan sığınak bayrağı…” “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” demiş eskiler. Ne kadar güzel demişler. Bu söz annelerden başka kimseye de uymaz herhalde. Her dertlenişimizde, her ıstırap çekişimizde, her kederlendiğimizde aklımıza annemiz gelir. O yüzdendir ki, anne duası alarak cennetin kapısını aralayanlara yaşamın en güçlü kilitleri bile karşı koyamaz! Geleceğini ve ahirini annesinin ak sütündeki saflığın zırhında büyütenlerindir gerçek olan dünyanın huzuru. Annemizi çok severiz ama yaşamın pratiğine dair onunla hiçbir şey paylaşmadığımızı ona en çok ihtiyacımız olduğu zaman fark ederiz ve bundan da tarifsiz acılar duyarız. Toplumsal sancılarımızın, artan suç oranlarının çözümü de sadece ve sadece annelerin elindedir. Çocuklarımızın karakter mayasının kaynağıdır anneler. Aşkın Gözyaşları serisiyle milyonları mest eden Sinan Yağmur bu kez annelerimizi anlatıyor. Her annenin bir melek olduğunu ve insan yaşamını nasıl şekillendirdiğini muazzam bir dille anlatıyor.
-
Her Şey İçin Geç Olmadan: Hastalıkların Duygusal Sebepleri
Hepimiz milyonlarca yıldır dönüp duran dünyamıza kısa bir süre için misafirliğe geldik. Bu kısacık zamanı duygusal ya da fiziksel hastalıklarla geçirmeyi kim ister? Hele ki hastalıkların nedenlerini her şey için geç olmadan görebiliyorken…
Size bir müjde vermek istiyoruz: Hasta olmadan önce ruhunuzu, sonra da duygudan kaynaklı o olası hastalıkları hiç olmadan önleyebilirsiniz! Her şey için geç olmadan, hastalıkların duygusal hikâyeleriyle tanışmaya hazır mısınız?
Bu yolculukta duygularla hastalıkların, ruh-beden-zihin üçgeninin birbiriyle muhteşem bağına bakacağız. Duyguların kötü etkileri fark edilmediğinde nasıl hastalığa dönüştüğüne, hastalıkların duygusal nedenlerine birlikte ışık tutacağız. Hatta o kadar ileri gideceğiz ki, bırakın anne karnındaki hayatımızın günümüze uzanan etkilerini, atalarımıza uzanan aktarım öyküsünü ele alacağız. İnanç ve sevgi gibi gözle görülmeyen ama insan hayatını ötelere taşıyan mucizelerin hem ruh hem de beden sağlığını nasıl yeniden inşa edebildiğine şahit olacağız.
“Nasıl olsa yapar” diye testiyi kırmadan önce çocuğu şamarlayan Nasrettin Hoca ne kadar haklıdır bilmiyoruz ancak burada biz de en az onun kadar temkinliyiz. Hasta olduktan sonra değil, hasta olmadan önce alıyoruz önlemimizi. İyileşmek, daha da önemlisi hastalık bizi bulmadan harekete geçmek için kendi değişimimizi sağlayabiliriz. Bu değişim için önümüzde hiçbir engel yok. Tabii kendimizi saymazsak…
Şimdi çözüm yollarını ve umut kapılarını aralayıp yüzümüze bir gülümseme kondurabiliriz.
Zeynep Dizmen ve Eray Hacıosmanoğlu fiziksel sebeplerle geliştiğini düşündüğümüz bazı hastalıklar ile duygusal sebepler arasındaki bağı ortaya koyan bir çalışma ile “her şey için geç olmadan” yapabileceklerimizin peşine düşüyorlar.
Ruh-beden-zihin üçgenin olağanüstü etkileşiminin izini sürerek sevgisizliğin, değersizlik hissetmenin bizi nasıl içten içe hasta ettiğini, tam tersine sevginin, iyi hissetmenin ve inancın mucizevi iyileştirici gücünü bilimden beslenen bir bakış açısıyla ortaya koyuyorlar.
Hastalıkların Duygusal Sebepleri: Her Şey İçin Geç Olmadan hemen bugünden itibaren başlayabileceğiniz ümide ve iyileşmeye dair yolculuğunuz için bir rehber kitap. -
Her Şeyin Bir Başlangıcı Var
Bir kelebek, kelebek olmadan önce nedir? Tırtıl. Peki ya tren, upuzuuun bir tren olmadan önce? Koca bir demir yığını. O halde her şeyin bir başlangıç hikâyesi var. Peki ya bir başlangıcı ve sonu olmayan? Her Şeyin Bir Başlangıcı Var, doğru sorularla, çocukları bu başlangıç hikâyelerine misafir ediyor ve zor konuları, akıl yürütmelerle anlaşılabilir bir hale getiriyor. Çocukların farkındalık yolculuğuna bir pencere aralayacak tatlı mı tatlı bir öykü.
-
Hercai
Her şey, zamansız bir ölüm yüzünden başladı. Bu ölüm beraberinde, körpe bir yüreğe öfke ve kin getirdi. Aradan uzun, çok uzun yıllar geçti. Genç bir adamın kalbi ve ruhu birbirinden harap duygularla, acımasızca perçinlendi. Öyle ki, bu hissiyatlar onu uçurumun kenarına sürükleyebilecek kadar tehlikeli hale gelmişti. Yaralı bir mazinin ona bıraktığı en acı hatıra, yüreğinden tüm merhameti söküp atmasına neden oldu. Kara bir kilit vurup derin dehlizlere kapattı vicdanının çığlık çığlığa haykıran sesini. Merhameti ne zaman isyan etse, hep o anı hatırladı. Gözüne uyku girmeyen kara bir gecenin sonunda, akla zarar bir karar aldı! Ait olduğu topraklara gitmeye karar verdi genç adam. Çünkü her şey orada başlayacaktı, yıllar önce orada bittiği gibi… Ve Miran Karaman! Kusursuzca hazırladığı planla, ant içtiği intikamını almak için hazırdı. Yüreğinde kor bir öfke, dilinde kahrolası bir yemin vardı. Şimdi vakit, ödeşmeyi arzulayan deli yüreğini susturma vaktiydi. İçindeki öfkenin bir nebze soğuması için masum bir can yakacaktı… O can kim mi? Reyyan Şanoğlu! “Geceye bir selamım var. Andım olsun ki, adımı ezberleyecek bu şehir!”
-
Hercai 2: Meftun
Yıkık dökük bir mazinin ortada bıraktığı yaralı bir adamla en az kendisi kadar yaralı olan bir kadının paramparça sevda hikâyesi bu. Hayallerini asmış bir kadının, yeniden düşlere tutunuş hikâyesi bu. Hercai bir adamın, meftuna dönüş hikâyesi… Ne bir veda sözcüğü ne de haklı bir isyan. Hiçbir şey, onu sevmemeye yemin ettiği adamın karşısında güçlü tutamamıştı. Dudaklardan dökülen her serzeniş karşısında ördüğü duvarları biraz daha yıksa da, onu bir daha affetmeyeceğine dair büyük bir yemini vardı. Asla boyun eğmeyecekti, ihanetini unutmayacak, o adamı yeniden sevmeyecekti. Olmamıştı… Yeminlerini bozduran, karanlık bir gecede ellerinden tutan, onu düşüren adamdan başkası değildi. Yaralıydı. Lakin o adam daha yaralıydı. Seviyordu. Lakin o adam daha çok seviyordu. “Dinle,” diyordu yürek yakan bakışlarını kuzguni harelere emanet ederken. “Dinle ki anla öldüğümü, seni öldürdüğümü sandığım her yerden! Sen sadece bir bıçaktın. Bense o bıçağın düşmanıma değil, kalbime saplanacağını hesaba katamayan bir zavallıydım…”
-
Herkes İçin Siyer
Peygamber (s.a.v.) sevdalısı ve şairi olan Hassân b. Sâbit’e (r.a.), “Muhammed’i övecek bir şiir oku!” dediklerinde, “Ben sözlerimle Muhammed’i (s.a.v.) övemem, bilakis Muhammed (s.a.v.) ile sözlerimi güzelleştirmiş olurum,” demiştir. İşte Herkes İçin Siyer’in amacı, Efendimiz’in (s.a.v.) o bereketli ömrüne yapacağımız yolculukla güzelleşmek, onun hayatından kendi hayatımıza güzel hasletler aktarabilmektir… Bu kitapla umuyoruz ki Allah Resûlü (s.a.v.) hayatımızın her alanına dokunacak ve hiçbir yer kalmayacak ki onun eli değmemiş, onun sesi, onun sedası işitilmemiş olsun. Çünkü biliyoruz ki yitik dünyamız ancak onunla anlam kazanabilir. Daralan ufuklarımız ancak onunla genişleyebilir. Sahâbeye hasret kalan yüreklerimiz ancak onun zamanlar ve zeminler üstü mesajlarıyla bir karşılık bulabilir. Bundan dolayı siyer her ne kadar bir insanın, bir beşerin hayatı olsa da, aslında bütün bir beşeriyetin hayatıdır. Çünkü kim olursa olsun, herkese söylenmiş bir söz vardır…
-
Herkes İçin Siyer 2.Cilt Peygamberimiz’in (s.a.v.) Hayatı / Medine Dönemi
Peygamber (s.a.v.) sevdalısı ve şairi olan Hassân b. Sâbit’e (r.a.), “Muhammed’i övecek bir şiir oku!” dediklerinde, “Ben sözlerimle Muhammed’i (s.a.v.) övemem, bilakis Muhammed (s.a.v.) ile sözlerimi güzelleştirmiş olurum,” demiştir. İşte Herkes İçin Siyer’in amacı, Efendimiz’in (s.a.v.) o bereketli ömrüne yapacağımız yolculukla güzelleşmek, onun hayatından kendi hayatımıza güzel hasletler aktarabilmektir… Bu kitapla umuyoruz ki Allah Resûlü (s.a.v.) hayatımızın her alanına dokunacak ve hiçbir yer kalmayacak ki onun eli değmemiş, onun sesi, onun sedası işitilmemiş olsun. Çünkü biliyoruz ki yitik dünyamız ancak onunla anlam kazanabilir. Daralan ufuklarımız ancak onunla genişleyebilir. Sahâbeye hasret kalan yüreklerimiz ancak onun zamanlar ve zeminler üstü mesajlarıyla bir karşılık bulabilir.Bundan dolayı siyer her ne kadar bir insanın, bir beşerin hayatı olsa da, aslında bütün bir beşeriyetin hayatıdır. Çünkü kim olursa olsun, herkese söylenmiş bir söz vardır…
-
Heyet 4 / Türklerin Kutsal Hikayesi
Tarihte adı geçen iki Türk peygamber kimdi, Oğuz Kağan neyi simgeliyordu, Kur’an’da bahsedilen Zülkarneyn’in (a.s.) Oğuz Kağan’la bağı neydi, Türklerin ilk kitabı Ulu Han Ata Bitiği’nde neler yazıyordu.
Hazırsanız sizi sıra dışı bir yolculuğa çıkarıyoruz. Yada taşının esrarından Altın Elbiseli Adam’ın gizemine, Alp Er Tunga’nın sır dolu hayatından Yecüc ile Mecüc’ün Oğuz Kağan’la ilişkisine, kuruluşun kutsal hikâyesinden Türklerin anlatılmamış serüvenine uzanan, kaynaklara ve bulgulara dayalı olağanüstü bir yolculuk.
Akıcı üslubu ve sıra dışı anlatımıyla beklenen kitap HEYET 4, bildiğiniz Türk Tarih tezlerini sarsacak. Sorularınıza cevap buldukça çok daha fazla soruyla karşı karşıya kalacaksınız. Bunun için ilk sayfayı açmanız yeterli. Kitabın başından bir daha kalkamayacaksınız.
-
Heykelden Taşa ve Nobel Konuşması
Heykelden taşa. Saramago’nun yıllar sonra kendi yazını ve zanaatına dönüp baktığında gördüğü seyrin veciz bir eğretilemesi. Saramago severlerin, okudukları kitapları yerli yerine oturtabileceği bir çerçeve ya da bir izlek önerisi de diyebiliriz.
Bu kitap Saramago’nun 1998’de Torino Üniversitesi’nde yaptığı “Heykelden Taşa” adlı konuşmayı yine aynı yıl İsveç Akademisi önünde gerçekleştirdiği Nobel Konuşması ile birleştirirken, eşi Pilar’ın başlığın öyküsünü anlattığı sunuşu, Fernando Gómez Aguilera’nın derinlikli analizi, yazarın kendi eliyle kaleme aldığı otobiyografisi ve en sondaki albümle birlikte dört başı mamur
bir Saramago haritası çıkarıyor.
devamını oku -
Hiç Bir Şey Yapmama Günü
Yapacak hiçbir şeyin olmadığı, sıkıntıdan patladığınız bir yerde oyun tabletinizi kaybetmekten daha kötü bir şey olabilir mi? Yoksa yanılıyor muyum?
-
Hiç’likten Gelen Güç
Unutma!
Kaybedecek hiçbir şeyin kalmadığı gün, içindeki gerçek güç açığa çıkar.Gerçek güç, hiç’likten gelir.
Sana bu kitapta öyle şeyler anlattım ki artık asla eskisi gibi olamazsın.Şimdi git ve sana ait ne varsa, geri al bu hayattan.
GÜCÜNÜ, SANA EN BÜYÜK DARBEYİ İNDİREN OLAYDAN ALACAKSIN
Bu kitap, sana tüm gücünü geri yükleyecek özel içerikle geliyor:
Kendi yaşamının Lideri olman için güçlü formüller
Bilinçaltına hükmederek “yeni bir sen” yaratma yolları
His Yüklemesi metodu ile gelecek mucizeler
Parayı çeken uygulamalar
Güç sahibi olman için gizli öğretiler
Hızlı Sonuç veren Ritüeller
İlişkileri dönüştüren yüzleşmeler
Gizemli manevi reçeteler
Hiçbir kitapta olmayan Spiritüel Sırlar
Binlerce Yıllık, Çok Etkili GERÇEK TILSIMLARKENDİ ZİRVENE ÇIKMAYA HAZIR OL…
-
Hiçbir Zaman Hiçbir Şey
Yanlış bir şeyler var. Bu yanlışa yokmuş gibi yapmaya devam edersek yanlışın bir parçası olacağız. Doğruyu söylemeden, doğruca eylemeden sadece yanlış var diye bağırırsak vicdanımızı sahte bir teselliyle avutacağız. “Birileri artık bu yanlışları düzeltmeli” deyip kenara çekilirsek yükü omuzlamanın külfetinden eleştirmenin kolaycılığına kaçmış olacağız. “Kendimi düzeltirsem yeryüzü hiç olmazsa bir yanlıştan kurtulacak” şuuru içinde ‘emrolunduğumuz gibi’ dosdoğru olmak derdiyle yaşayabilirsek, işte o zaman gerçekten bir şey yapmış olacağız.
“İnsan olamadıktan sonra ne olsam ne olur” ve “insan olduktan sonra ne olmasam ne olur” idraki içinde duvarları yıkmak için aşkla yola revân olan divanelere duvarın şeş cihetinden Bizim Yunusça selam olsun.
“Cümleler doğrudur sen doğru isen
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen” -
Hicret Ülkesi
Hayat, esaslı bir hicret tasarımıdır insan için. Ve insan her yandan bir hicret kuşatması
altındadır. İnsanlığın büyük hicreti: Her bir insanın dünya konağına doğması, sonra hicret
yolculuğuyla bir ömrün ardından tekrar sılasına, varış ülkesine dönmesi…
Hicret Ülkesi; insanın varlık sahnesine ilk çıktığı mekândan, yeryüzüne doğru ilk kopuşunu,
ilk ayrılışını hatırlatıyor. İnsan, can evine yeniden dönmek üzere geldiği dünyaya, cennetin
aydınlığını taşıyarak tamamlamış olacak verilen mühletini.
Hicret Ülkesi; dünyanın kalelerinde, burçlarında dolaşan insanlığa, kendi öz gerçekliğinden
kopmadan hayatı huzur ve sükûnetle geçeceği iklimi anlatıyor. İnsanın kendi benliğinin
farkında olarak, doğayla ve içinde yaşadığı toplumun diğer bireyleriyle kurduğu sağlıklı ve
güvenli eksenli ilişkiler sebebiyle ulaşacağı dinginliğin duraklarını işaretliyor yol boyunca.
-
Hikayelerle Çocuklara 40 Dua (Ciltli)
Dua her kapıyı açan anahtardır. Her başımız sıkıştığında, bir dileğimiz olduğunda, bir şeye heveslendiğimizde, gönlümüze bir şey düştüğünde Rabbimize koşarız. Yüce Rabbimiz kendisine dua edenleri çok sever. Duları kabul etmeyi de çok sever. O’ na dua için açılan minik elleri daha da çok sever. O, kendisine açılan elleri asla boş çevirmez. Kitabımızdaki minik hikayelerde duanın hayatımızda ne kadar önemli olduğunu anlattık. Duanın önemini anladıkça daha çok sevecek, sevdikçe daha çok dua edeceksiniz.
-
Hikayelerle Çocuklara 40 Hadis
“Rabbimiz bizi sevdiği için, en sevdiği kulu Hz. Muhammed’i, bize peygamber olarak göndermiş. Peygamberimiz de, sözüyle, davranışlanyla ve ahlakıyla bize örnek olmuş. Onun yolundan gidelim diye bize rehberlik yapmış. Biz de; Peygamberimiz, bu rehberliğinde neler söylemiş, bizi nelere karşı uyarmış, nelere yönlendirmiş, bunlan aktardık sizlere. Biz bu çalışmayı hazırlarken
çok keyif aldık. Her satıra Peygamberimize olan sevgimizi yerleştirdik. Her resme Peygamberimizin merhametini işledik. işte bu kırk hadis buketi, yüzünüzde tebessüm, kalbinizde sevgiyle okumanız için yazıldı. Gününüz güzelleşsin, kalbiniz Peygamberimizin sevgisiyle dolsun”. -
Hikayelerle Çocuklara Esma-i Hüsna (Ciltli)
Elinizdeki kitapta Rabbimizi daha çok analım, onu daha çok tanıyalım diye O’nun güzel isimlerinden yola çıkarak birbirinden eğlenceli hikâyeler hazırlamaya çalıştık. Okurken daha çok keyif için her hikâyeyi birbirinden güzel resimlerle süsledik. Rabbimizin sevgisinin kalplerimize daha çok yerleşmesi, adlarının daha çok anılması, dualarımızın esmalarla süslenmesi dileğiyle…
-
Hikayelerle Değerler Eğitimi
Çocuklar, dinleyici olmakla kalmaz, aynı zamanda birer anlatıcıdırlar. Sevdiği bir masalı veya hikâyeyi annesinden ve babasından defalarca anlatmasını isteyebilir. Arkadaşlarıyla evcilik oynarken sevdiği bu masalı anlatabilir. Klasik masallar günümüzde çizgi sinema, müzik ve diziler yoluyla evimize ulaşıyor. Görsel uyaranların zengin olduğu teknoloji dünyası çocuklar için çok cazip imkânlar sunsa da kitap okuyan bir annenin, babanın, dedenin ve ninenin yerini tutamaz. Çocuk masal okuyan anneye soru sorabilir, ama televizyona soramaz.
-
Hikayelerle Dini Değerler (10 Kitap Takım)
Çocuklar bu mini mini hikâyeleri keyifle dinlerken söz varlıklarını ve hayal güçlerini geliştirecek, Allah’ın sevdiği güzel davranışları öğrenme yolunda ilk adımlarını atacaklar. Çocukların keyifle dinleyecekleri bu kitaplarda; Allah inancı, dua, iyilik, nimet, şükür, ziyaret adabı, sadaka, sabır, selam gibi pek çok değer, pekiştirici etkinliklerle işlendi. Çocuklar bu hikâyeleri bir çırpıda bitirecek, dinlemeye doyamayacaklar!..