-
Irkçılık Cehennemi
Avrupa kaynaklı ırkçılık; sömürgeciliğin, emperyalizmin, soykırım hareketlerinin, kapitalimin, liberal ekonomik modellerin ve nihayet aşırı tüketim, israf ve konfora dayalı modern Batılı hayata tarzının ideolojisidir. Irkçılık ideolojisi gereği, insanların deri rengi veya kafatası yapısından yola çıkarak yetenekleri, eğilimleri ve davranış biçimleri belirlenmeye çalışıldı. Rudyard Kipling’in yücelttiği “beyza adamın yükü”nü kavramaktan aciz, onun uygarlaştırma çabasına karşı koyan “vahşi” ve “yarı şeytan” topluluklar, ortadan kaldırılması gereken hilkat garibeleri olarak muamele gördü insanlar.
İşte Güney Afrika’nın yerli insanları bu gerçeği, bütün bu farklı aşamalarda alttan alta işleyen, hemen hiç kesitiye uğramayan bir ırkçı damarın varlığını bizzat yaşayarak öğrendi. Güney Afrika’da apartheid öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşananalar bunun en çarpıcı örneliğini sunar.
-
-
İşi Vaktinden Çok Olanlar (4 Kitap)
İşi vaktinden çok olanların içinde ‘şarkın en sevgili sultanı’ Selahaddin de var, 700 yıllık bereketli Devlet-i Âliye’nin kurucusu Ertuğrul Gazi de. Yakın tarihimizden İskilipli Atıf’ı biraz hüzünle, Hasan El Benna’yı tüm dünyaya okuduğu meydanlarla bir kez daha yâd ediyoruz. Seyyid Kutup ile Mısır zindanlarından, Dursun Fevzi Güven ile Trabzon dağlarından dava esintilerini taşıyoruz günümüze. Aynı yükü mukaddes bir dava olarak yüklenmek isteyenlere işleri vakitlerinden çok olanların örnek hayatları bu eserde.
-
Işık Doğudan Gelir
Işık Doğudan Gelir, siyasî, felsefî, dogmatik herhangi bir inancın peşinde olmayan, başka milletlere, başka fikirlere, başka düşünce ve duyma tarzlarına sonsuz bir tecessüs besleyen bir Cemil Meriç klasiği, tüm diğer eserleri gibi. Medeniyetlerin “defter-i âmâli” olan ansiklopedilerden İslâm’ın kozmolojik dok-trinlerine; İbrani edebiyatından Kitab-ı Mukaddes’e; Herbelot’nun “muhteşem abidesi” Doğu Kütüphanesi’nden, oryantalizmlerin aydınlattığı yeni medeniyetlere; Michelet’nin ve Schuré’nin “her türlü yobazlıktan uzak”, İnsanlığın Kitab-ı Mukaddesi ve Doğu Mabetleri adlı eserlerinden, Erasmus’un Cinnete Methiye’sine, başka bir deyişle Akıl’dan Cinnet’e; hermetizmden “çağdaş düşüncenin kutuplarından biri” olan İbn Haldun’a… kanatlanan ve kanatlandıran emsalsiz bir düşünce serüveni.
-
İslam Birliği
“Dış politikada doğru hak anlayışını temel alan D-8 çekirdekli, İslam Birliği çekirdekli ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulması temel esastır. Gidip Batı’nın kapısına boynundaki zincirle bağlanmak diğer görüşlerin özellikleridir. Dış politikada ‘doğru hak anlayışı’nı temel alarak D-8’i çekirdek alarak ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulması Milli Görüş’ü diğerlerinden ayıran bariz farklardan birisidir.”
Bu cümlelerle, İslam coğrafyasındaki Müslümanlar arasındaki siyasi ve ekonomik birlikteliğin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Necmettin Erbakan; kurtuluşun da ancak yine bu coğrafyada Milli Görüş eli ile olacağını dile getiriyor.
Batı’nın, Siyonizm’in ve Emperyalizm’in batıl hak anlayışı ile; İslam coğrafyası içerisindeki Müslümanları(!) teşaron örgütleri kullanarak birbirine kırdırmak suretiyle hem buralardaki siyasi ve ekonomik birliği baltaladıkları hem de buraların yer altı ve yer üstü kaynaklarına, enerji nakil yollarına el koydukları gün gibi ortadadır.
Biz “doğru hak anlayışı”nı esas alan Müslüman’lar olarak bu durum karşısında ne yapmalı, nasıl davranmalıyız?
-
İslam Fıkhını Yeniden Okumak
Çalışmamızda; son derece kapsamlı olan İslam fıkhını çağımız insanları için kolaylaştırması talep edilmektedir. Bu, ister fert, ister fakülte, ister kurul ve isterse üniversiteler olsun, ilim ehlinin yapması gereken bir iştir.
Öncelikle ifade etmek istiyorum ki, kolaylaştırma işlemi, bazı insanların düşündüğü gibi, sadece yaşanan hayatın baskısına cevap vermek ya da çağın ruhuna uygun hareket etmek değil, hadd-i zatında dinen de ihtiyaç duyulan bir şeydir. Zira İslam hukukunun yapısı zorluğa değil, kolaylığa dayanmaktadır. Onun insanlara öğretilmesi de zorlaştırmaya değil, kolaylaştırmaya bağlıdır; ona davet ise nefret ettirmekle değil müjdeleme ile olacaktır.
-
İslam Hukuku/Evrensellik – Süreklilik
Bu kitap, yüzyılımızın önemli bir ilim, fikir ve aksiyon adamının İslâm hukuku alanındaki ömürlük birikiminin bir özetini vermektedir.
İslâm hukûkunun mahalî ve tarihî olduğu iddialarının aksine el-Karadâvî bu eserinde, İslâm hukûkunun evrenselliğini ve bütün zamanlarda geçerliliğini incelemekte; onun kendi iç dinamiklerinden hareket ederek ve tarihinden örneklemeler yaparak fıkhın yaşanabilirliğini vurgulamaktadır. İctihâd’ın şer’î/hukûkî bakımdan bir yükümlülük, pratik hayat bakımından da bir zorunluluk olduğunu belirten yazar, İslâm’ın bütün zamanlara hitap edebilmesi için seçici ve kurucu şeklinde ikili bir ictihad anlayışını da irdelemektedir. -
İslam Medeniyeti Söylemi
“XVII. asır olarak kabul edilen Osmanlı Devleti’nin “gerileme ”süreci aynı zamanda modernleşme süreci olarak, Avrupa’da ortaya çıkan “ilerleme” söyleminin etkisi altında devam etti. Bu dönemde askerî ve ekonomik gücün yitirilmesi ve yaşanan toprak kayıplarıyla siyasî açmazlar dünya görüşlerinin yeniden biçimlenmesinde etkili olmuş ve Avrupa-merkezli bakış açılarının ağırlığı gözlemlenmeye başlanmıştı. Batılılaşma süreci olarak adlandırılan süreçte Osmanlı Devleti’ndeki kurumlar, Avrupa’dakilere benzer biçimde yeniden yapılandırılırken bilginin oluşturulması ve kullanımı açısından önemli bir yer tutan eğitim kurumu da Avrupa’daki örneklere bakılarak yenilenmeye çalışılıyordu. Medeniyet kavramı da bu dönemde tartışılmaya başlanmıştır.
Medeniyet ile karşılıanan ve Avrupa’da kullanılan “civilisation” kavramı, Osmanlı münevveri için “ilerleme”nin yönünü gösterir şekilde kavranıyordu. Bu durum, emperyalizm ve kapitalizm ile Avrupa devletlerinin ekonomik, askerî ve siyasî hegemonyasının uzantısı olarak değerlendirilebilecek modern bilginin ve ondan beslenilerek inşâ edilen uygarlık söylemine yaslanarak kurulmuş sosyal gerçekliğin Osmanlı münevveri açısından da kabul edilmişliğinin göstergesi olmaktadır. Bu sebeple medeniyet kelimesinin Osmanlı aydınları tarafından ilk olarak Tanzimat döneminde kullanılmaya başlanması tesadüf değildir: Medeniyet sözcüğünün dolaşıma ilk girdiğindeki anlamı Tanzimat ideolojisinin genel çizgisine paralel biçimde bilgi ve referans sistemi olarak Avrupa’yı esas alan bir anlamdadır ki bu anlam, modernleşme eğilimiyle de bütünleşiktir.
Geleneksel İslâm toplumsallığından yola çıkan bu çalışma; medeniyet yanı sıra medine, temeddün, umran gibi kavramlar dolayımında İslâm Medeniyeti kavramının tarihsel boyutunu ve modernleşmeyle ilişkisini göstermeyi amaçlamaktadır.” -
Islam Önderleri Tarihi -1
İslam Önderleri Tarihi’nin bu birinci kitabında, Hicri I-X yüzyılda yaşayan, yenileme ve ıslahat bakımından, dinin aktif insanlarını tanıyacağız.
İslam’ın beşinci halifesi olarak kabul gören Ömer b. Abdülaziz ile başlayıp, Hasan Basrî hazretlerine, Abbasi halifeliğindeki dinî faaliyetlerden, Hadis ve Fıkıh bilgilerinin kitaplaştırılmasına, Kurân’ın mahlûk oluşu iddiasına karşı Ahmed b. Hanbel’in mücadelesine, Mutezile mezhebi fitnesi ve İmam Ebu’l-Hasan Eş’ârî’ye, Kelam ilminin çöküşü, Felsefe ve Batıniliğin gelişmesi ve İmam Gazâlî’ye, Bağdat’ın iki davetçisi Abdülkadir Geylânî ve Allâme ibn Cevzî’ye, Haçlı hücumlarına karşı durup onları yer ile yeksan eden büyük kumandan Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi’ye, Şeyhü’l-İslam İzzeddin b. Abdüsselâm’a, Moğol fitnesi ve Mevlânâ Celaleddin Rûmî’ye kadar, İslam’a çok yönlü hizmetler etmiş, büyük şahsiyetlerin hayat hikayelerini okuyacağız.
Eserde, büyük bir zatı tanıtırken sadece onun faziletlerinin, üstünlüklerinin açıklanmasıyla yetinilmemiş, bilâkis onunla aynı dönemde yaşamış insaflı ve adaletli kimselerin veya daha sonra gelmiş bilgi ve fikir ehli kişilerin o zata veya onun eserlerine, görüşlerine karşı yaptıkları tenkidlere de yer verilmiştir. Bu tenkidler sıralanmış ve onlara şayet biri tarafından cevap verilmiş ise, o zat adına savunma yapılmışsa, bu da okuyucuya sunulmuştur. -
İşler Bazen Yolunda Gitmez
Arzavul Tepesi ile çok sevilen Mehmet Erkan, yeni çalışmasıyla öfke kontrolünü ele alıyor. İstek ve biraz çabanın bizi renkli yollara çıkarabileceğini hatırlatıyor, sakince öneriler sunuyor.
Ne yapsa işler yolunda gitmiyor Hakan için. Kimse onu önemsemiyor, hep haksızlığa uğruyor, öğretmenleri hiç onun tarafını tutmuyor. Çok sevdiği basketbol bile onu mutlu etmiyor. Bu yüzden hep öfkeli. Arkadaşları da tek tek uzaklaşıyor ondan. Halbuki Hakan balıklarınki gibi sakin bir hayatı olsun istiyor.
Şimdi her şeyi düzeltmek için sinirli, pardon, sihirli değnek etkisi yaratacak bir planı var. Bakalım neler yaşanacak…
-
İstanbul’un Gizli Tarihi
Mesih beklentisi içinde olanlar dünyayı nasıl şekillendiriyor?
Kıyamet Bekçileri’ne göre Kutsal Kan İstanbul’a nasıl geldi?
Kehanetlerde Türkiye neden bu kadar önemli?
Türkiye’yi ele geçirme planlarını kehanetlere nasıl dayandırıyorlar?
Şövalyeler ve Papalık Osmanlı üzerinde hangi gizli planları kurdu? İşbirlikçileri nasıl kullandılar?
Osmanlı’nın ilk masonları kimlerdi?
Mason locaları nasıl kuruldu?
Finansal kirli oyunun gizli tarihinde neler var?
Rothschild parası Osmanlı topraklarına nasıl geldi?
Osmanlı’yı paylaşma planında Amerika ne kadar etkili oldu?
İstanbul beş yıl boyunca nasıl işgal altında kaldı, neler yaşandı?
İşgalciler, içeride kimlerle anlaştılar? -
İstisna Hali
Bu irdelemenin amacı -“içinde yaşadığımız” istisna hâlinin acilliğinde- zamanımızın bu tam anlamıyla gücün gizemine yön veren kurmacayı gün ışığına çıkarmak. İktidar sandığının/lahtinin merkezinde barındırdığı şey, istisna hâlidir; ama bu, temel olarak hukukla ilişkisiz bir insan eyleminin yaşamla ilişkisiz bir normla karşı karşıya geldiği boş bir uzamdır.
Bu, boş merkeziyle, makinenin etkili olmadığı anlamına gelmez; aksine, göstermeye çalıştığımız şey, kesin olarak, bu makinenin I. Dünya Savaşı’ndan başlayarak, faşizm ve nasyonal sosyalizm aracılığıyla, günümüze kadar neredeyse aralıksız olarak işlemeye devam ettiğidir. Aslında, istisna hâli bugün yeryüzünde azami yayılma noktasına ulaşmıştır. Böylece, dışarıda uluslararası hukuku göz ardı ederek, içeride ise kalıcı bir istisna hâli yaratarak, gene de hukuku uyguladığını öne süren bir şiddet rejimi, ceza görmeksizin hukukun normatif yönünü yok sayabilir ve ona karşı çıkabilir.
Hukuku yaşamla ilişkisizliği ve yaşamı hukukla ilişkisizliği içinde sergilemek, onlar arasında insan eylemi için bir alan açmak demektir: Bir zamanlar kendisi için “siyaset” adını talep eden bir alan. Siyaset, en iyi durumda -salt hukukla müzakere etme gücüne indirgenmediğinde- kendini kurucu güç (yani, hukuku kuran şiddet) olarak algılamak suretiyle hukukla kirlendiği için sürekli bir gerilemeye uğramıştır. Oysa aslında siyaset, şiddet ile hukuk arasındaki bağı kesen eylemdir yalnızca. Ve ancak böylece açılan uzamdan yola çıkarak, hukukun, istisna hâlinde onu yaşama bağlayan düzeneğin devre dışı bırakılmasından sonra olası bir kullanımına ilişkin soruyu sormak olanaklı olacaktır. O zaman, Benjamin’in “saf” bir dilden ve “saf” bir şiddetten söz ettiği anlamda “saf” bir hukuku karşımızda bulacağız. Zorlayıcı olmayan, ne buyuran, ne herhangi bir şeyi yasaklayan, yalnızca kendi kendisini söyleyen bir söze, bir amaçla ilişkisi olmaksızın yalnızca kendi kendisini gösteren saf araç olarak bir eylem karşılık gelecektir.
G. Agamben -
İsyan Ahlakı
Biz, hem uysallığa, hem de anarşizme karşıyız. Her türlü toplum gerçeğinin her şey olduğu anlayışına karşı olduğumuz kadar, bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız. Ferdin sadece bütün iradeleri aynı şekilde belirleyen bir İrade karşısındaki uysallığını kabul ediyoruz.
-
İyi Aile Yoktur
İyi aile yoktur. Ya da paradoks şu ki iyi aile, “İyi aile yoktur” düsturuyla hareket edebilen ailedir.
İnsanlar çocuk sahibi olduğunda farkında olmadan kendi çocukluğuna dair hisleri yaşar. Çocuğumuzla ilişkimiz, anne-babamızla ilişkimizin devamıdır.
Çocuğumuzla doğru bağ kurma, kendi çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu tamir etmekle olur. Her insanın içinde anne, baba, çocuk vardır ve güçlü psikoloji aslında, içimizdeki çocuğun güçlü olduğu, saygı gördüğü psikolojidir.
-
-
İyinin ve Kötünün Ötesinde
Kendini verme, en yakın için özveride bulunma duyguları, tüm kendini yadsıma ahlakı, acımasızca sorguya çekilip yargı önüne çıkarılmalı: Bugün, sanatın erkekliğinin yok edilmesi için yeterince ayartıcı olan temiz bir vicdan oluşturmaya yönelik estetiği ondan aşağı kalmaz. Şu, “kendim için değil”, “bir başkası için” duygularında çok fazla büyü ve şeker var; bu noktada çifte kuruntulu olup sormaya gerek yok: “Yoksa bunlar birer ayartma olmasın sakın?”
-
Kaderin Cilvesi
Çocukların dilini iyi bilen ve onlara hikayelerle güzeli ve doğruyu anlatan Mehmet Yaşar Kandemir, 6 kitaplık bu seride uzak diyarlara ve bazen de gizemli olaylara götürüyor minik okurlarını. Keyif almak kadar hikmetleri görmenin de önemsendiği bir bakış açısıyla yazılan bu hikayeler, sevdirirken öğretmeyi de ihmal etmiyor. Sade dili, şefkatli üslubu ve neşeli şiirleriyle çocuklarımızı merak dolu bir dünyaya götürüyor bu eserler. Yeniden resimlendirilen ve gözden geçirilen seriyi minik okurlarımızı sunmaktan gurur duyuyoruz
-
Kadın Beyni Erkek Beyni
Bu kitabı okuduğunuzda beyninizin cinsiyeti hakkında birçok detayı öğreneceksiniz. Kadınlar ve erkekler arasındaki farkları, karşı cinsin sizi kızdıran, güldüren hatta şaşırtan birçok tepkisinin nedenini anlayacaksınız.
Serkan Karaismailoğlu’nun bilimsel bir o kadar da mizahi anlatımıyla Kadın Beyni Erkek Beyni…
• Erkekler neden dinlemez? Acaba beyinlerimizin işitmeden sorumlu bölgeleri birbirinden farklı mı?
• Kadınlar çok mu konuşur? Kadınlardaki “dır dır” kavramı gerçek midir ve altında yatan sinirbilimsel açıklama nedir?
• “Beni hiç anlamıyorsun” sözünü duymayan erkek var mıdır? Peki, kadınlar bu isyanlarında ne kadar haklılar?
• Erkekler mi yanılıyor, yoksa kadınları tatmin etmek gerçekten de imkânsız mıdır?
• Söz konusu erkeklerin mutluluğu olduğunda kavanoz kapakları neden önem kazanır?
• Hayatın renklerini aynı şekilde mi görüyoruz? Yani dore ve lamenin aslında birer renk olduğunu bilen kaç erkek var?
• Kadınlar özel günleri asla unutmazken erkekler nasıl bu kadar kolay unuturlar?
• Bir insanın sadece parmaklarına bakarak beyni hakkında nasıl bilgi sahibi olabilirsiniz? -
Kafes / Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları 4
ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALISIN!
Sistem kontrolden çıktı.
Yeryüzünün insan ve doğal kaynaklarını milletlerin seçtiği hükümetler değil,CEO’lar yönetiyor.Medyayı, akademileri, sivil toplum örgütlerini yönettikleri gibi.
Açlığın, cehaletin, savaşların, adaletsizliğin tam ortasında hepimiz düzenin birer parçasıyız.Kabul etmediğimiz gerçek ise şu:
Sürekli eleştirdiğimiz sistemin ‘tüketici’ olarak vazgeçilmeziyiz.Büyük komplo teorilerini bir kenara bırakıp sisteme ağırlığımızı koymamızın zamanı geldi.
Forbes 500 listesini insana, doğaya, hayata karşı adil şirketlerle, organizasyonlarla, örgütlerle dolduralım.
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları ile tüm dünyayı büyük uykudan uyandıran John Perkins, önceki kitaplarında ve Zeitgeist’te anlattıklarını son yılların gerçekleriyle birleştiriyor. Büyük Resim’i önümüze koyuyor.
Gerçekçi, hayata geçirilmiş ve geçirilebilir çözümler öneriyor.“John Perkins, Kafes’te, derin analizler ve dramatik hikayelerle dünyayı aydınlatmakla kalmayıp, daha iyi bir toplum yaratmamız için bize pratik önerilerde bulunuyor.”
-Howard Zinn