-
Başlarım Senin Aşkına
Dünyanın boş ve aldatan yüzüne dönüp “başlarım senin aşkına!” dedikten sonra Allah’a yönelip “RABBİM önceden hazır değildim şimdi iznin olursa seve seve BAŞLARIM SENİN AŞKINA” diyeceğiniz bir kitap…
Hakikatler gönlünde bir sarsıntı oluşturmuyor mu, yoksa uyanmak için hâlâ yerin göğün sarsılmasını mı bekliyorsun?
Ve anlarsın zor sorular ancak kaliteli öğrencilere sorulurmuş
İmtihanın bu yüzden ağırmış, anlarsın.
Ve anlarsın ateş İbrahim’i yakmadıysa,
Balık Yunus’u yemediyse,
Bıçak İsmail’i kesmediyse,
Deniz Musa’yı boğmadıysa,
Kuyular Yusuf’ları almadıysa,
Sen de anlarsın umutlarını kün fe yekün’le büyütmen gerektiğini.
Ve anlarsın,
Allah azze ve celle geciktiriyorsa, güzelleştiriyordur.
Sabret…
Sabret…
Anlıyorsun değil mi? -
Bediüzzaman Said Nursi Seyahatnamesi
Bediüzzaman Said Nursî, son asırda yaşamış büyük mütefekkir ve İslam kahramanlarından birisidir. Ömrü boyunca İslam dünyasının geri kalmışlığı ve maruz kaldığı ihtilâfları ortadan kaldırmaya kafa yormuş ve çözüm yollarını göstermeye çalışmıştır.
Onun hayatı birçok yönden ibret alınacak levhalarla doludur. Hep başkası için yaşamış, hep başkası için yanmıştır. İnsan ve iman odaklı bir hayat takip etmiştir. Gerektiğinde inancı uğrunda hayatını feda etmekten çekinmeyen bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursî, küçüklüğünden vefatına kadar birçok yere uğramış, birçok yere gitmiştir. Dokuz yaşından itibaren anne ve babasından ayrılmış, çeşitli seyahatlerde bulunmuştur. Bu seyahatlerin bazıları isteğe bağlı, bazıları da zorunlu olmuştur. Öyle bir hayat yaşamıştır ki, doğduğu köye, ayrıldığı dokuz yaşından itibaren seksen yedi senelik ömrünün sonuna kadar gidememiştir.
Bu kitapta; Bediüzzaman Said Nursî’nin gezdiği, gördüğü ve kaldığı yerler kronolojik olarak aktarılmıştır. “Seyahatnâme” isminin verilmesindeki asıl amaç, seyahat ettiği yerler ve karşılaştığı olayların bir sıra takibi hâlinde ele alınmış olmasıdır.
“Bediüzzaman Said Nursî Seyahatnâmesi” adındaki bu çalışma, diğer seyahatnâmelerin aksine bir Hüzün Seyahatnâmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun seyahatleri acı, keder, sıkıntı ve zahmetlerle dopdoludur. Bu seyahatnâmenin birçok yerinde gözyaşlarının tutulamayacağına inanıyoruz.
-
Bediüzzaman’ın Sahabe Anlayışı
Peygamber Efendimiz’in (sas) güzide talebeleri olan ve Kur’ân’ın tabiri ile “En hayırlı ümmet” diye tavsif edilen sahâbe neslinin fazilet ve fedakârlıklarını konu edinen bu kitap, akademik bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bediüzzaman Said Nursi’nin görüşleri doğrultusunda hazırlanan bu kitapta, İslam Tarihi’nin en tartışmalı konularından birisi olan sahâbe dönemi olaylarına da -Kur’ân ve Sünnet kaynaklı bir bakış açısıyla- değinilmiştir. Bu çalışmadan maksadımız, Ümmet-i Muhammed’in (sas) ilk halkasını oluşturan ve Ehl-i Sünnet’in icmaına göre Peygamberlerden sonra en faziletli insanlar olan sahabilerin daha yakından tanınmaları ve neticede onlara (r. anhüm) olan hürmet ve muhabbetin artmasına katkıda bulunmaktır.
-
Beklenen Zafer Nesli
Beklenen, özlenen nesil bu nesildir. Filistin, Afganistan, Eritre, Filipinler, Buhara, Semerkand ve daha tağutların, kötü ruhlu insanların kirlettiği pek çok tutsak bu ülkede bu neslin eliyle kurtuluşa erecek, hürriyetine kavuşacaktır. Allah’a ait bu yeryüzünde Allah’ın sancağı bu nesille yükselecektir. Yine bu nesil sayesinde kainatın yaratıcısının dini yerlerde ve göklerde üstün gelecek ve ortalığı bürüyen karanlıkları dağıtıp aydınlık ufuklar getirecektir.
Bu nesil, zafere layık olan nesildir. -
Bati Notlari
Batı’ya dair tespitlerin yapıldığı bir kitap ‘Batı Notları’; iyiki okudum diyorum. Yazarın daha kitabın başında kurduğu şu cümle özet mahiyetindeydi: “Ama öykünmekle, inançları davranışları farklı uluslara göre düzenlenmiş kurumları almakla, onların aynısını kurmakla, ulusal birleşime varmak mümkün müydü?”
Batı bu kadar samimi bir şekilde, ancak bu kadar güzel yazılabilirdi. Bir dostumdan dinliyormuş gibi okudum Batı Notları’nı. / Ayşegül Toprak
‘Batı Notları’, Nuri Pakdil’in Paris, Brüksel ve Roma’ya yaptığı gezinin notlarını içeriyor. Batı Notları’nda Nuri Pakdil, tarih bilincine sahip Müslüman bir yazarın bakışıyla Batı’yı, Batı toplumlarını eleştirel bir gözleme tâbi tutuyor.
Sunuş yazısında, şöyle deniyor: “Yalnızca izlenimlerimi değil, Batı’nın bende yaptığı çağrışımları da yazdım. Şunu da belirteyim: Bilinen gerçeklere yeni bir şey eklenmedi. Ama bunlarla, uygarlık sorunlarımıza az çok değiniliyorsa, bu gerçeklerin sürekli yazılması ve üzerinde düşünülmesi zorunludur.”
Uzun yıllar sonra, kimi küçük eklemeler ve değişikliklerle yeniden basılan Batı Notları, genç okurlara Nuri Pakdil’i yakından tanımaları için bir imkân kabul edilmelidir. / Şaban Abak -
Ben Ne Biliim? 90 Soruda Bilimce Eğlence
Merhaba dostum…
Sen bu satırları okuduğunda ben rengârenk bir kelebeğe dönüşmüş olacağım. O çiçek senin, bu taç yaprak benim baharın tadını çıkaracağım.
Ama merak etme, bu kitap sayesinde bilgeliğimin bir kısmını sana aktarıyorum. 90 kafa kaşındıran sorunun cevabını bir bir anlatıyorum.
Kitabın satırlarında dünyadaki en zor soruların cevaplarını bulacaksın. İnanmıyorsan annene ya da babana sorabilirsin. Göreceksin ki sorularıma cevap veremeyecekler. En azından benim verdiğim cevapları…
Normalde sana kendini 10 saniyede imha edecek bir not yazardım. Ama söylediklerimi unutabileceğin ihtimaline karşı bu not hep burada kalacak. Kitabı okurken unuttuğun, takıldığın bir yer olursa bu notu yeniden okuyabilirsin.
Haydi bakalım sıra sende!
Artık hayatın gerçeklerini öğrenme vaktin geldi! -
Ben Pıhtı
Maddeyle çerçevelenmiş olan modern insanı içsesine yakınlaştıran bir seslenişle konuşuyor yazar…
‘Ben, Pıhtı’; bir varoluş, kendini inşa, bir arayış, kendini bilme ve bulma çabasının hikâyesi… İnsanoğlunun büyük hikâyesinin içinde kendine bir amaç, bir anlam arayanların kaçınılmaz yolculuğu… Zorlukların ve yoksunlukların arasından dönüştürücü gerçekliğe ulaştırmak iddiasında. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi, ruhunun odalarında saklı duran sesler ve kelimelerle yürümesini sağlayacak pratiği gösteriyor okuruna.
Bir ayrılığın mesnevisi… Şehir şehir aradığı sevgilinin izi sıra gördüğü hakikati yıllar sonrasından O’na anlatma telaşıyla yazılmış mektuplar… Kırk başlıkta Alyahisar’dan, Suşehri’nden, Şehrafer’den, Nârlıhan’dan ruhuna dokunan her izden haberler veren hikâyeler ve anlatılar… İnsan varlığını bütün olarak bir sistem halinde keşfinin mümkün olduğunun deneyimini aktarıyor. -
Ben, Öteki ve Ötesi
İslâm ve Batı’nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını ele alan bu çalışma, siyasî, askerî ve toplumsal ilişkilerin yanı sıra , ‘ben’ tasavvuru, ‘öteki’ algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil ve imgeler üzerinden inşa edilen anlamlar dünyasına eğilmeyi hedefliyor. Kitap İslâm ve Batı toplumlarının etkileşim içinde olan ve tedâhül eden tarihlerinin dün ve bugün ifade ettiği anlamları ortaya koymak için tarihten felsefeye, teolojiden sanata uzanan disiplinler arası bir yaklaşımı esas alıyor. Her ‘ben’ iddiası bir ‘öteki’nin varlığını tazammun ederken, her ‘öteki’ vurgusu da bir ‘ben’ tasavvuru inşasını zorunlu kılar. Fakat modern dikotomilerin tersine, bu ayrımı mutlaklaştırarak sonsuz ve sınırsız düşmanlar üretmek gerekmiyor. ‘Öteki’ üzerinden verilen hükümler, aynı zamanda ‘ben’ ile, ‘biz’ ile ilgili tanımlamaların da bir aynasıdır. Bu kitap, İslâm ve Batı ilişkilerini tahlil ederken, arka planda yatan ben-öteki diyalektiğinin izdüşümlerini takip etmeyi amaçlıyor. *** Geleneksel diyalektikte, “İsteseydim sizi tek bir millet yapardım…” ilâhî fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak ‘öteki’ ile beraber var olmanın yolları aranırdı. ‘Öteki’ denilen şey ezilip yok edilecek bir şey değil, ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. “Âdem’in çocukları birbirinin uzvu gibidir” diyen Sa‘dî ve “Varlığı bilmeden kendini bilemezsin. Ve varlığı bilmek Tanrı’nın kendi eseriyle cilveleşmesinin yollarını bilmekse, o zaman ‘ben’ idrâki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı’ya, Tanrı da bizi tekrar ‘ben’e geri getirir. Kendine geri dönen ‘ben’ de artık sıradan bir ben değildir. Zira o, ‘büyük varlık dairesini’ kat ederek kendine geri dönmüş bir öznedir” diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığı ilhamla Doç. Dr. Kalın, geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamaktadır. Değerli kardeşim İbrahim Kalın’ın modern ötekileştirmenin aynı zamanda yok etme haline gelmesi sürecini, özellikle Müslümanın ötekileştirilmesi eylemi üzerinden okuyan bu mühim çalışmasını herkese tavsiye ederim. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç *** “Ne Doğu, Doğu’dur artık; ne Batı, Batı. Bu ikisi artık birleşebilir! Kipling ve Peyami Safa’nın muhayyilesindeki Doğu-Batı’yı hâlâ merak edenler varsa, İbrahim Kalın’ı okusunlar: akıcı ve düşündürücü bir eser.” Mustafa Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi
-
Benden Vazgeçme Ya Rab
Hava karardıkça bende bir sen başlar, susamayacak kadar dolu konuşamayacak kadar yorgun gönlünü hissederim mesafelere aldanmadan. Acını anlatamazsın ama “acıyla” anlatabilirsin heybenden dökülenleri. Daha konuşmaya başlamadan ne diyeceğini bilen Rabbine açarsın avuç avuç azabını. Gaflet kalkar, şerrin içindeki hayırları görmeye başlar vicdanın. Ve anlarsın. Aslında Allah senin için çok güzel yollar yaratmış… Ve anlarsın Ateş İbrahim’i yakmadıysa Balık Yunus’u yemediyse Bıçak İsmail’i kesmediyse Deniz Musa’yı boğmadıysa Sen de umutlarını “Kün Fe Yekün” ayetiyle büyütmelisin…
-
Beni Göremezsin
Çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Alim AKCA gerçekten de bir tahkiyeci ve romancı. Dili kullanma biçimi, muhayyilesi, kurgu yeteneği harikulade.
Sadık YALSIZUÇANLAR“İnsan bazı bazı bir ağaçtır; yürüyüşü o kadar ağırdır ki hareket ettiğini göremezsin. Bazı bazı bir ceylan boynudur aslan ağzında; kanından dolayı onu sevemezsin. Bazen bir ev olur insan, içi kalabalıklar ve yalnızlıklarla dolup boşalır. Bir gün ateş olmuştur, yakar. Bir cami temelindeki manastır taşıdır. Bir gün bakmışsın bir gemidir, uzaklara giden… Yanan, esen, ışıyandır insan. Dünyada görünen ne varsa insandır…”
Edebiyat literatüründe iz bırakacak özgün bir eseri Mevsimler Kitap olarak kıymetli okurlarımıza sunmaktan dolayı mutluyuz
-
Beni Ödülle Cezalandırma
• Ödül, neden motivasyonu düşürür?
• Ödülle değerler neden öğretilemez?
• Ödül, yaratıcılığı neden olumsuz etkiler?
• Ödül, yapay sevginin bir göstergesi midir?
• Ödülle büyüyen çocukları ne tür tehlikeler bekler?
• Mutlu ve başarılı bir çocuk gerçekte nasıl yetiştirilir?Bunun gibi merak edilen birçok sorunun yanıtını eğitim bilimci Dr. Özgür Bolat, son 70 yılda yapılan bilimsel araştırma ve gerçek vakalarla net bir şekilde ortaya koyuyor.
Dr. Özgür Bolat, sadece ödülün görünmeyen gizli zararlarını anlatmıyor; bizlere bir model, pratik çözümler ve uygulamalar öneriyor.
Kılavuz niteliğindeki bu kitabı okuduğunuzda mutlu, özgüvenli, sorumluluk sahibi ve başarılı bir çocuk yetiştirmek için önemli bir adım atmış olacak, çocuğunuzla ilişkinizde anlamlı değişiklikler yaşayacaksınız.
DR. ÖZGÜR BOLAT
Eğitim Bilimcigizle
-
Beni Sessiz de Sevebilir misin?
Merhaba, Hiç tanışmadığımız halde seni çok iyi tanıyorum. Henüz farkında olmadığın bir yolculukta olduğunu biliyorum. Acılar ve yalnızlıklar olarak görüyorsun birçok şeyi. Bir çıkış hayal ediyorsun. Bir çözüm. Bir deva. Aslında, aradığın şeyin adını bile bilmiyorsun. Hatta “gerçekten” bir şeyler aradığının farkında bile değilsin. Eksikliğini hissettiğin şey ne olabilir? Umut mu, tebessüm mü ya da hayal kırıklıklarını yok ediverecek sihirli bir aşk mı? Yoksa, huzur mu? Seni sessizce seven, seni hiç unutmayan, sana çok yakın olan biri var. Yeni cevaplar için yeni sorulara ihtiyacın olduğunu anladığın an, hayal kırıklıkları ve kayıplar yerini coşku, nezaket ve farkındalığa bırakacak. Hadi, keşfet…
-
Benimle Oynar mısın Anne 365 Eğitici Çocuk Oyunu
Şimdi çocuklar çocuk olma zamanı… Çocuğunu iyi eğitmek isteyen ama bunu bilemeyen ebeveynlerin ihtiyacı olan bir kitap. Çocuklarıyla oyun oynamak isteyen ama oynayacak oyun bulamayan anne-babalar için yüzlerce oyun tarifi. Hayal gücü ne kadar zengin olursa olsun her çocuk zaman zaman sıkılır ve huysuzlanır. Bu kitap böyle anlarda çocuklarını sıkıntıdan kurtarmak, aynı zamanda onların el becerilerini arttırmak isteyen anne-babalara rehber olması için hazırlandı. Bu yüzden kitapta yüzlerce oyun örnekleri bulacaksınız. Oyunlar, eğitimcilerin büyük önem verdiği deneme yanılma aktivitesini de sağladığı için çocuğun kendi yeteneklerini keşfetmesine öncülük eder. Bu kitaptan sonra çocuklarınızın yaramazlığından şikayetçi olmayacaksınız.
-
Berceste Beyitler 1
Maşukuna “Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultânım” diyen ve bir sevgiliye nasıl hitap edilmesi hususunda âdeta ders veren Fuzûlî dedemizin, sevdiği insana bakarken yüreği titreyen ama bunu dile getirmekte zorlanan torunları hâline geldik. Pek çoğumuz fakülteler bitiriyor, diplomalara sahip oluyor, kariyer basamaklarında hızla ilerliyoruz; fakat iki kelâmı bir araya getirip de yüzüne bakmaya kıyamadığımız insana gönül alıcı bir kelâm edemiyoruz. Fuzûlî’den haberi olmayan, Şeyh Gâlib’i tanımayan ve dahi Nâbî tezgâhından geçmeyen neslimiz maalesef estetiğin hikmetle nasıl birleşip muhteşem bir kale hâline geldiğini bilmiyor. Bu eser, o muhteşem kaleye giden yolda bizlere birer işaret levhası olacak küçük; ama çok mühim hükümlerle dolu. “Göçtü kervan kaldık dağlar başında” diyen Yûnus’layın ömrümüzü boşa geçirmeden ve dost kervanını kaçırmadan sâhil-i selâmete ulaşmayı Mevlâ cümleye nasib eyleye.
Berceste Beyitler hazırlanırken şiirlerin Arap harfli Türk alfabesiyle yazımı, vezni, Lâtin harfleriyle yazımı, şairi ve günümüz Türkçesine aktarılmış hâlleri bir arada verildi. Bununla, kitabı eline alan okurun bir beyitle ilgili izah edilmesi gereken hemen her şeyi bir arada görmesi ve klâsik şiir deryasından bir nebze de olsa tatması amaçlandı. Türkçe şiirlerin yanı sıra zaman zaman Farsça şiir parçalarına da yer verildi. İnsanoğlunun müşterek yitiği olan hikmetin peşine düşülmeye çalışıldı. -
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler, Dostoveyski’nin ilk yapıtlarından biridir. Kitabın adı “aydınlık geceler” anlamındadır. Olayın geçtiği St. Petersburg’da kış geceleri hava geç kararır.
St. Petersburg sokaklarında hayaller kurarak dolaşan kahramanımız, Neva Irmağı kıyısında ağlayan Nastenka ile karşılaşır. Birbirlerine kendi öykülerini anlatırlar ve aralarında masum bir aşk belirir.
Nastenka’nın öyküsü acaba nasıl sonuçlanacak, gözyaşları dinecek midir?
-
Beyoğlu Rapsodisi
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân… Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final…Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde, papazı, fahişesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, işportacısı, öğrencisi, öğretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Avrupa kaçağı, Amerika kaçağı, Afrika kaçağı, yani yaşam kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı yani insan görünümünde olan kim varsa, hepsini, herkesi sorgusuz sualsiz kucaklamıştı.Kiliseleri, camileri, sinagogları, hanları, hamamları, bankaları, giyim mağazaları, kitabevleri, meyhaneleri, birahaneleri, şaraphaneleri, kafeleri, kültürevleri, randevuevleri, sinemaları, tiyatroları, galerileri, vakitleri çoktan dolduğu halde ömür sürmeye çalışan bilmem kaç yüzyıllık inatçı binaları, dar sokakları, kör çıkmazlarıyla Grande Rue de Pera, Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi ya da Beyoğlu nasıl adlandırılırsa adlandırılsın burası her gün, her an değişen yeryüzünün en büyük tiyatro sahnesi gibiydi.”
-
Bilgelik Ülkesi
5 kitaplık bilgelik serisinde yazar, çocuklarımızı eğlendirirken öğretiyor, öğretirken eğlendiriyor. Anka Kuşu ile Alperen’in maceralarında, her bir kitapta ayrı bir ülkeye gidiliyor ve bu ülkelerde fazilet, erdem, ahlâk ve insanî değerler üzerine kurulu maceralar yaşanıyor. Bazen kıssa içinde kıssa ve rüya içinde rüya metaforlarıyla, çocuklarımızın eğlenirken aynı zamanda temel değerlerimizin farkındalığına varması amaçlanıyor.
Alperen’in yaşı hayli ilerlemişti. Yaşadığı şehre büyük bir ilim merkezi kurmuş, öğrenciler yetiştirmiş ve ülkenin kralının takdirlerini almış bir bilgeydi artık. Ancak hâlâ gidilmesi gereken ülkeler, görülmesi gereken insanlar, yetiştirilmesi gereken öğrenciler vardı, dünyanın dört bir yanında… Bir de verilmesi gereken bir hesap…
Ve nihayet gene yollara düştü Bilge Alperen…
Acaba tüccarları bulup, onlara, zamanında yaptığı büyük hatayı söyleyebilecek miydi?
Eğer söyleyecekse, tüccarlar buna nasıl bir tepki vereceklerdi?
Bilge Alperen’i şimdi hangi maceralar bekliyordu? -
Bilinçli Aile Olmak
Evlilik öncesinde veya aile içi iletişimde yaşadıklarınız her zaman tozpembe olmayabilir. Önemli olan, çözüm bekleyen sorunlara nasıl yaklaştığınızdır. Problemleri çözmeye yönelik tavrınız, dünyayı size ve ailenize dar eden sıkıntıları bir anda uzun vadeli mutluluğunuz için fırsata dönüştürebilir. Kitaplarıyla yüz binlerce okura aile içi iletişim konusunda pratik ipuçları sunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendinizi ve muhatabınızı daha iyi tanımanız için testlerle başlattığı “Bilinçli Aile” olma yolcuğunuzu, hayatın her aşamasından örnek olaylar ve çözüm önerileriyle destekliyor. Aile içi iletişimde “fırsat eğitimi” kavramını okuyucularıyla paylaşıyor. Bilinçli Aile Olmak, başından sonuna kolay okunabilir bölümler ve elektronik afişlerle desteklenen somut önerilerle, her zaman mutlu çiftler ve huzurlu aileler için…
-
Bilinçli Genç Olmak / Var mı Beni Anlamak İsteyen
Dünya değişiyor. Diğer gençler gibi, sen de ailenden çok daha farklı bakabiliyorsun dünyaya… Ebeveynlerin ve öğretmenlerinle ufak tefek tartışmalar yaşaman çok normal. Özgür olmak istemen, gelecek hakkında kaygılanman, teknolojiye kolayca adapte olman gayet doğal… Çünkü anlaşılmaya ve anlamaya ihtiyaç duyuyorsun. Seni duyuyorum ve seni gerçekten anlıyorum… Ben, Prof. Dr. Nevzat Tarhan. Bu kitabı sana nasihat vermek için yazmadım. Bir dostunun, yol arkadaşının tavsiyeleri olarak görebilirsin yazdıklarımı. Sorunlarını arkanda bırakabilmen, hayata sevgi ve güvenle bakabilmen, yani gençliğinin tadına bilinçli şekilde varabilmen için tüm söylediklerim. Senin çok akıcı bulacağından emin olduğum bu kitabı, ebeveynlerin ve öğretmenlerin de – seni daha iyi anlamak istediklerinde – rahatlıkla açıp okuyabilecekler… Böylece belki de senin söyleyemediklerini de okuyabilir, seni daha iyi anlamaya çalışabilirler… Belki onlara sen tavsiye edersin, kim bilir? Genç dostum… Emin ol, önünde hayal ettiğinden çok daha güzel, umut dolu bir gelecek var… Hadi, oku ve tadını çıkarmak için, gençliğinin bilincine var…
-
Bir Buçuk Günde Seyr-i Alem
Bir Buçuk Günde Seyr-i Âlem, akıcı üslupla kaleme alınmış kısa bir Filistin tarihi: Hakaret, tecavüz, katliam… Zulme inat bitmeyen isyan: İman, sabır, gayret… Gazze’den Ürdün’deki Gazze Mülteci Kampı’na taşınan dramatik hayatlar: İşgal, tehcir, iltica… Yurtlarından edilen ve savrulan insanların yeniden şekillenen hayatları: İhya, inşa, umut… Her şeye rağmen dimdik ayakta kalan Filistinliler: İnanç, azim, mücadele…
Bir Buçuk Günde Seyr-i Âlem, seksen yıl boyunca idealleri uğrunda yaşamış ve bedel ödemiş Filistinli bir doktorun hikâyesidir. Bombaların ağır yükü altında kalan Gazze’ye, mahrumiyetin ve yoksulluğun ağır yükü ile eşlik eden Gazze Mülteci Kampı’nda insanları bilinçlendirme adına çalışan Yakub’un hikâyesidir