Gösterilen 2761–2780 arası toplam: 3476

  • Varlık ve İdrak Molla Sadra’nın Bilgi Tasavvuru

    İbrahim Kalın’ın Molla Sadrâ ve bilgi meselesine yönelik enfes tahlili, bu son derece önemli düşünür ve mesele bakımından gerçekten çığır açıcı nitelikte. Kalın, İşrâkî düşünceyle alakalı açıklamaların anlaşılmasını güçleştiren teknik jargondan mümkün olduğunca kaçınarak, Molla Sadrâ’nın meşgul olduğu bağlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyuyor. İbrahim Kalın, Molla Sadrâ’yı epistemoloji konusunda ciddi bir şarih ve epistemolojiyi ise İslâm felsefesinde daimi bir araştırma konusu olarak sunuyor ve bir bütün olarak İslâm felsefesi alanında Molla Sadrâ’nın rolüne ilişkin tam bir fikir elde edebilmemizi mümkün kılıyor. Kitap, bu önemli düşünüre ilişkin anlayışımızı daha yüksek bir düzeye çıkarıyor. Bu çalışmanın kısa sürede temel bir referans eser olacağında kuşku yok. Oliver Leeman Varlık ve İdrak, genelde İslâm bilimleri özelde ise İslâm felsefesi alanlarında takdire şayan yeni bir soluğun ortaya çıkışını müjdelemekte. İslâm felsefesi alanında hem Batı hem de Doğu’daki okullarda eğitim alan İbrahim Kalın, geç dönem İslâm düşüncesine ilişkin bilgilerimize önemli bir katkı sağlama yetkinliğine sahip. Ayrıca bu eser, Sadrâ üzerine yazılan eserlere de önemli bir ilave niteliğinde. Kalın’ın kitabı, Molla Sadrâ düşüncesinin mükemmel bir analizini sunmanın yanında Sadrâ’nın varlık ve modaliteleri bağlamında bilgi kavramını nasıl ele aldığını da ortaya koyuyor. Dahası, Sadrâ’nın diskursif felsefe ve İşrâkî bilgiyi ustalıkla birleştirmesinin, geleneksel İslâm felsefesinin başlıca akımlarına dair önemli bir sentezi nasıl temsil ettiğini de gözler önüne seriyor. Seyyid Hüseyin Nasr Mollâ Sadrâ, “vahyedilmiş bilgi (Kur’an), felsefî ispat ve tahakkuk etmiş ya da mistik bilgiyi birleştirme” çabası bakımından İslâm entelektüel geleneğinin yedi asrını özetlemektedir. İbrahim Kalın, bu çığır açıcı eserinde Molla Sadrâ’nın arayışının “varlık ve nedensellikten kendini ve Tanrı’yı bilmeye kadar klasik ve ortaçağ felsefesinin tüm seyrini kapsadığını” ortaya koymak için zengin Yunan şerh geleneğini ayrıntılı bir biçimde ele almaktadır. Molla Sadrâ, her biri bizi farklı varlık tarzlarıyla birleştiren çeşitli biliş biçimlerinde sergilenen yaratılmış varlık derecelerinde, yaratıcının baki, ancak esrarengiz veçhesinin tefriki yoluyla epistemolojiyi metafiziğe dayandırmaktadır. Kalın’ın bu harikulade eseri, Sadrâ’nın varlık merkezli bir metafizik ve epistemolojiyi geç dönem İslâm felsefesinde yeniden inşa etmek için takip ettiği yolun izini sürmektedir. David Burell

    13,90
  • Varlık ve Zihin İslam Felsefesinde Zihni Varlık Sorununa Metinlerle Bir Giriş

    Ontolojiden epistemolojiye, zihin felsefesinden mantığa kadar felsefenin pek çok alanıyla ilişkisi ve irtibatı bulunan zihnî varlık kavramı, felsefe tarihinde ilk kez İslâm filozofları tarafından ortaya konulmuş ve geliştirilmiştir. Bu kavramın tarihsel gelişiminde, tevârüs edilen daha önceki birikimlerle birlikte özellikle Fârâbî, İbn Sînâ, Ebü’l-Berekât el-Bağdâdî ve Fahreddîn er-Râzî gibi filozofların belirgin bir yeri vardır. Râzî sonrası tarihî süreç yakından incelendiğinde ise bilhassa Ali Kuşçu, Devvânî, Kemalpaşazâde, Taşköprîzâde, Mirzacan Habîbullah, Molla Sadrâ ve Gelenbevî gibi filozoflar tarafından yapılan tartışmalar, ortaya konulan teoriler ve ayrıntılı analiz ve eleştirilerle birlikte zihnî varlık kavramının tam anlamıyla bir yetkinlik çağını yaşadığı gözlenir. Varlık ve Zihin öncelikle Antik Yunan’dan İslâm dünyasına uzanan süreçte zihnî varlık kavramının ya da bu kavrama ilişkin imaların ve içerimlerin izini sürmekte ve felsefe tarihi içerisinde İslâm filozoflarının bu kavramı ilk kez nasıl ve ne şekilde var ettiğini göstermeye çalışmaktadır. Bu amaçla kitapta zihnî varlık kavramının ve sorununun temel çerçevesini çizen İbn Sînâ’dan başlayarak Mustafa Şevket Efendi’ye kadar uzanan süreçte zihnî varlık teorisinin gelişimi ve kazandığı boyutlar, temsil gücü yüksek çok sayıda metin üzerinden ortaya konmaktadır.

    16,90
  • Varlık, Bilgi, Hakikat (Mişkatü’l-Envar)

    Gazzâlî’nin Mişkâtü’l-envâr’ı, onun, temelde, kelâm, felsefe ve tasavvuf çerçevesinde geçen entelektüel serüveninin en dikkate çekici ve son ürünlerinden birisidir. Bir dostunun, “Allah göklerin ve yeryüzünün nurudur” (en-Nûr 24/35) âyetindeki sembolik anlatıma dair sorusu üzerine bu eseri kaleme alan Gazzâlî, sadece bir te’vil teorisi ortaya koymamakta, bize epistemolojik ve psikolojik verilerle temellendirilmiş bir ontoloji teorisi sunmaktadır. “Nur” kavramı bağlamında geliştirdiği ve Tehâfütü’l-felâsife başta olmak üzere pek çok eserinde şiddetle eleştirdiği İbn Sînâ felsefesinden derin izler taşıyan bu teori, Sühreverdî ve İbnü’l-Arabî gibi mistik ve tasavvufî yönelimlere sahip düşünürler için ilham kaynağı olmuştur.

    17,90
  • Varolmanın Boyutları

    W. Chittick, burada çevirilerini sunduğumuz makalelerinde İslam’ı (ve tasavvufu) içeriden gözlemleyen ve onu olduğu gibi anlatmaya çalışan bir Batılı kimliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Açıkça görüleceği üzere, Chittick, ele aldığı ve tartıştığı konuları felsefi, teolojik ve tasavvufi bağlamlarına oturtmakta çok büyük bir başarı sergilemektedir. Yine, anlaşılması son derece zor olan tasavvufi konuları açık ve sade bir dil ile anlatması hem tasavvufi öğretilere vukufu, hem de bu konularda gösterdiği titizlik açısından, takdire şayan bir husustur. Bu bakımdan onun çalışmalarının, genel olarak tasavvuf ve özel olarak vahdet-i vücud konusunda Batı’da ve İslam dünyasında karşılaştığımız yanlış anlamaların giderilmesinde önemli bir katkısı olacağı kanaatindeyiz.

    10,90
  • Ve’l – Asr

    “Nankör ve müstağni insanın bilmedikleri yanında bildikleri de var. O neyi, nerede ve nasıl yapacağını bilir. Ama yaptıklarının sebebini sordurtmaz. Niçin sorusunu soranlara düşmanlık gösterir. Çünkü yaptıklarının kendisine verilenleri kötüye kullanmak suretiyle yapıldığının ayan beyan oluşuna katlanamaz. Hümanizm böyle bir istiğnadır, bize hakkı tavsiye etmez, çünkü yanmamış evi ulular, yüceltir; bize sabrı tavsiye etmez, çünkü biz evi yanmış olanlara katılmaya, yanmayan evden bizim hissemize düşeni vermeye hiç niyeti yoktur.”

    10,90
  • Veba

    Camus adı çoğu okur için Yabancı romanıyla özdeşleşir. Ancak yazarın en önemli yapıtı aslında Veba’dır. Keskin bir gözlem gücünün desteklediği arı bir bilinçle Veba, yalnızca çağımızın değil, tüm insanlık tarihinin ortak bir sorununa değinir: Felaketin yazgıya dönüşmesi. Camus’nün hiçbir yapıtında böyle acı bir yazgı, böylesine şiirsel bir dille ele alınmamıştır. Veba, insanın ve ışığın şiiridir. Bu şiirde renkler alabildiğine koyu, ancak yazarın sesi o denli umut doludur. Beklenmedik bir boyuta ulaşan veba salgını tüm Oranlıları ilkin umutsuzluğa boğar, ardından Doktor Rieux, Tarron ve Grand’ın gösterdikleri dayanışma örneği, başta yetkililer olmak üzere herkese bir güç ve umut kaynağı olur. İşte Camus’nün insana bakışı ve inancı bu noktada karşımıza çıkar.

    12,90
  • Veba Geceleri

    Orhan Pamuk’un üzerinde 5 yıldır çalıştığı Veba Geceleri, 1901 yılında 3. Veba Pandemisi döneminde Osmanlı’nın 29. Vilayeti Minger adasında geçiyor. Hem sürükleyici bir siyaset ve aşk romanı hem de Pamuk’un salgın, karantina, devlet ve birey konularını bir masal havasıyla tartıştığı bu tarihi roman, konusuyla yaşadığımız günlere de ışık düşürüyor. 1901 baharında Osmanlı İmparatorluğu’nun 29. vilayeti Minger Adası’nda veba salgını baş gösterince Sultan Abdülhamit önce Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa’yı, onun arkasından da genç ve başarılı Doktor Nuri’yi salgını durdurması için adaya gönderir. Padişah kısa bir süre önce genç doktoru, sarayda hapis hayatı yaşattığı ağabeyi önceki padişah V. Murat’ın kızı Pakize Sultan ile evlendirmiştir ve Pakize Sultan da bu yolculukta kocasına eşlik etmektedir. Adada ise genç ve milliyetçi Osmanlı subayı Kolağası Kâmil, onun âşık olduğu adalı Zeynep ve her şeye yetişmeye çalışan Vali Sami Paşa ile güzel sevgilisi Marika vardır. Karantina yasaklarına itaat edilmesi için çaba harcayan bu insanların vebayla, adadaki geleneklerle ve sonunda birbirleriyle ve ölüm tehditleriyle savaşının ve yaşadıkları aşkların hikâyesidir Veba Geceleri. “Pamuk yaşayan en büyük yazar.” -LE POINT, FRANSA “Pamuk, en iyi kitaplarını Nobel’den sonra yazan eşsiz bir yazar.” -THE INDEPENDENT, İNGİLTERE “O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne de bir gazeteci. Orhan Pamuk büyük bir romancı.” -THE NEW YORK TIMES, ABD

    15,90
  • Vergessene islamische Geschichte

    Vergessene Islamische Geschichte – Was die muslimische Zivilisation einst war und was sie wieder werden kann

    Der Islam war eine der mächtigsten religiösen, sozialen und politischen Kräfte der Geschichte. Ausgehend von den Ursprüngen in Arabien dehnte sich in den letzten 1400 Jahren eine Reihe muslimischer Gemeinwesen und späterer Imperien aus, um Gebiete und Völker zu kontrollieren, die sich schließlich von Südfrankreich bis Ostafrika und Südostasien erstreckten.

    Doch viele der Beiträge muslimischer Denker, Wissenschaftler und Theologen, ganz zu schweigen von Herrschern, Staatsmännern und Soldaten, wurden bisher verdrängt.

    Dieses Buch rettet einige dieser Persönlichkeiten und Institutionen vor dem Vergessen und der Vernachlässigung und bietet dem Leser eine neue Erzählung dieser verlorenen islamischen Geschichte. Die Umayyaden, Abbasiden und Osmanen tauchen in der Geschichte ebenso auf wie das muslimische Spanien, die Savannen-Königreiche Westafrikas und das Mogulreich sowie die spätere europäische Kolonisierung muslimischer Länder und die Entwicklung moderner Nationalstaaten in der muslimischen Welt.

    Der Einfluss des islamischen Glaubens auf den wissenschaftlichen Fortschritt, die sozialen Strukturen und die kulturelle Entwicklung wird gebührend gewürdigt, und der Text wird durch Porträts von Schlüsselpersönlichkeiten, Erfindungen und wenig bekannten historischen Ereignissen ergänzt.

    Die Geschichte des Islams und der Muslime der Welt vereint verschiedene Völker, Geografien und Staaten, die alle in eine Erzählung verwoben sind, die mit Mohammed beginnt und bis heute andauert.

    Über den Autor:

    Firas Alkhateeb ist Doktorand in islamischem Denken und interessiert sich für die postklassische ?anafi-Rechtstheorie im Osmanischen Reich und ihre Überschneidungen mit Theologie und politischer Theorie. Er interessiert sich besonders für die Art und Weise, wie osmanische Juristen des 14. Jahrhunderts sich selbst und ihre Arbeit in Bezug auf die bestehende vor-osmanische und vor-mongolische ?anafi-Tradition verstanden.

    Er besitzt einen B.A. in Geschichte von der University of Illinois at Chicago und einen M.A. in Middle Eastern Studies von der University of Chicago, wo er eine Masterarbeit über die Rechtstheorie des osmanischen seyhülislam Ebu’s-Su?ud mit dem Titel “Post-Classical ?anafi Legal Theory: The Cash Waqf in Relation to the Ottoman State”. Er hat auch die islamischen Wissenschaften mit Gelehrten der islamischen Tradition in Chicago und Istanbul studiert.

    Firas hat einen Hintergrund in der Sekundarschulbildung und arbeitete fünf Jahre lang als Geschichtslehrer an einer High School, bevor er an die University of Chicago kam. Während dieser Zeit schrieb er einen einführenden Text über islamische Geschichte für Highschool-Schüler mit dem Titel “Lost Islamic History: Reclaiming Muslim Civilization from the Past”.

    Firas Alkhateeb hat einen Master-Abschluss in Nahost-Studien mit einer Spezialisierung auf islamische Geistesgeschichte von der University of Chicago. Er unterrichtete zuvor islamische Geschichte an der Universal School in Bridgeview, Illinois, und lehrt und studiert derzeit an der Darul Qasim in Chicago.

    24,90
  • Viva La Muerte! / Yaşasın Ölüm!

    Or’da Kimse Var mı?” dörtlüsü, azgın iştahların beslediği cehaleti şehvetle bağrına basan Türkiye toplumunun kıydığı bir aydının, Günay Rodoplu’nun öyküsü.
    Alev Alatlı, “Bu toplumda ‘biliyor olmak’ mutlak surette bir haksızlığa maruz kalmak demektir.” diyor. “Çünkü bilgi borçlandırır, ‘anlamak’ zorunda bırakır. Cahil, acıma duygusu uyandırır. Yıkıcılığı bağışlanır. Bu, onların lüksüdür. Oysa, aydın, bilgilenmek gibi bağışlanmaz bir suçtan müebbeden mahkum edilmiştir. Bastığı yerde ot bırakmayan cahili vicdanının demir parmaklıkları arasından seyreder.
    ” Günay Rodoplu’nun hayatındaki trajik, boyut bilgidir. Hayatını, Lao Tzu ile, Hazreti Muhammed’le, Kropotkin’le, Marks’la, Baudelair’le, Albert Schweitzer’le, Kazancakis’le paylaşmasına bakılırsa bu dünyadan değildir. Ama bu dünyaya dair çok bilgi edinmiş bir insanın sorumluluğu altında ezilir, pasifize olur. Türkiye insanının hoyratlığına yenik düşer. “Ve iyilik buradan çıkar. İyilik, dayatılan haksız, yanlış ve çirkin oyun oynamayı reddetmekten çıkar.”
    “Viva, La Muerte!” Yirminci yüzyılın son otuz yılında Türkiye insanının ortak ruhunu çözümleyen, yer yer belgesel nitelikli dörtlünün ilk romanı.
    ” Alatlı “Türkiye bugün okumazsa, yarın mutlaka okuyacaktır.” diyor ve sesleniyor, “Or’da kimse var mı?”

    12,90
  • Viyana Günleri

    On seneyi aşkın bir zamandan beri Viyana gurbetinde yaşadım. Gerçi zaman zaman Türkiye’de bulunan ailemi görmek için İstanbul’a gidiyordum. Ama bu gidişlerin bir dönüşü olduğu için, gözüm arkada kalmıyor değildi. Ailem, çocuklarım ve torunlarımın hasreti bana zor
    gelse de, yüklendiğim misyon beni güçlendiriyor, âdetâ sabır zerkediyordu beynime: Okumak için despot idareden kaçıp Viyana’ya gelen bu çocukları nasıl bırakabilirdim ki? Zaten onlar, benim Viyana’daki çocuklarım gibi olmuşlardı.

    11,90
  • Vurgun / Parsel Parsel 2

    • Melih Gökçek’in istifa ettirilme sürecinde, yerine geçmesi için Erdoğan’a önerdiği iddia edilen isim “FETÖ abisi” miydi? • Ankara Ticaret Odası (ATO) seçimlerinin perde arkası…Melih Gökçek’in ATO oyunları… Gidip gelen listeler, istifa etmesi istenenler… • FETÖ itirafçısı, Gökçek’in atadığı FETÖ’cüleri isim isim açıkladı… • Nihat Hatipoğlu’nun kardeşi, Gökçek’in en yakınındaki isme nasıl rüşvet verdi? • Belediyeden çıkarılan FETÖ’cüler hangi üniversiteye, hangi kadrolarla yerleştirildi? • Gökçek’in belediyeyi neredeyse birlikte yönettiği o dört FETÖ’cü isim kimdi? • FETÖ Ankara’yı nasıl parselledi? 4 mütevelli bölgesi yöneticileri kimlerdi? Keçiören, Çankaya, Sincan ve Altındağ mütevelli bölgelerinin alt bölgeleri nerelerdi? Onların yöneticileri kimlerdi? Bu isimlerin Melih Gökçek’le ilişkileri nelerdi? • Belediyeden FETÖ’ye himmet hangi yollarla aktarılıyordu? • Melih Gökçek’in Mansur Yavaş’a kurduğu o kumpasın tüm ayrıntıları… • Erdoğan’ı nasıl tehdit etti? • Melih Gökçek’in istifa ettirilmesinden bir ay önce Nevin Gökçek’in evine aldığı mobilyalar nasıl belediyeye ödettirildi? • Gökçek istifa etmeden aylar önce aktarılan milyonlar… • 36 metrekarelik stant için 25 kişi Cidde’ye nasıl gitti?

    10,90
  • Waldo Sen Neden Burada Değilsin

    Waldo Sen Neden Burada Değilsin kitabı, devamı olan Henry Sen Neden Buradasın 1 ve Henry Sen Neden Buradasın 2 kitapları ile birarada neşroldu. “Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep, kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyuvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor. Sanki Werner Heisenberg’in belirsizlik ilkesine tâbi olmuş gibiyiz. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken nereye gittiğimizin bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz. Ama bütün bu belirsizlik içinde karartılamayacak, önemi azaltılamayacak, vazgeçilemeyecek bir kalkış noktamız var: Bizler, hepimiz birer ürünüz. Hepimiz husule geldik, hepimiz oğullar ve kızlarız.”

    10,90
  • Warum wurdest du erschaffen?

    Der Hauptgrund, warum du vergessen hast, warum du eigentlich erschaffen worden bist, ist die permanente Ablenkung in deinem Leben. Von klein auf an bis zu deinem Tode bist du mit allen möglichen Dingen, die dich ständig umgeben, beschäftigt. Da ist diese Welt in der du lebst, gefüllt mit Schätzen, die dir so lieblich erscheinen, da sind die Anforderungen deiner Mitmenschen, da ist deine Arbeit, deine Karriere und dein ständiger Kampf ums finanzielle Überleben, und da sind die Medien, die dich mit ihren Nachrichten regelrecht erdrücken. In all dem hast du den Sinn des Lebens verloren. Doch du musst diesen Sinn und damit auch deinen wahren Erschaffungsgrund erkennen und verinnerlichen. Nur dann bist du in der Lage wie ein Mensch auf eine gottgefällige Art zu leben, wodurch du letztlich die ewige Glückseligkeit des Paradieses erlangen wirst. Dieses Buch soll dir dabei behilflich sein, zu dieser Erkenntnis zu gelangen.

    12,90
  • Was İch Schon İmmer Über Allah Wissen Wolte

    In der Türkei haben zehntausende junge Lesser ihre Fragen zu Allah durch dieses Buch beantwortet bekommen! Merak Ediyorum Dizisi´nin ilk kitabı, Allah´ı Merak Ediyorum, Türkiyede büyük bir ilgi görünce, bu kitabın Almanya´da yaşayan Türkiyeli genç okurlarımız için Almanca´ya tercüme ettirdik.

    13,90
  • Was macht mich zu einem Muslim? Prof. Dr. Fethi Yeken

    Das Buch zeichnet sich durch Kompaktheit und leicht verständliche Inhalte aus. Dadurch ist es gut als Erinnerung wie auch als erste Orientierung für neue Muslime geeignet.

    12,90
  • What Men Live By

    “What Men Live By” is a short story written by Russian author Leo Tolstoy in 1885. It is one of the short stories included in his collection What Men Live By, and Other Tales, published in 1885.

    6,90
  • White Nights

    It was a wonderful night, such a night as is only possible when we are young, dear reader. The sky was so starry, so bright that, looking at it, one could not help asking oneself whether ill-humoured and capricious people could live under such a sky. That is a youthful question too, dear reader, very youthful, but may the Lord put it more frequently into your heart!

    6,90
  • Wie entflieht man den Sünden

    WIE ENTFLIEHT MAN DEN SÜNDEN
    Wege und Mittel, um den Ungehorsam Allah gegenüber zu vermeiden
    Basierend auf den Worten von IMAM IBNUL QAYYIM
    Uddah as Sabirin wa Dhakhirah ash Shakirin

    DR. ABDUR RAZZAQ IBN ABDUL MUHSIN AL BADR

    Dieses Buch basiert auf den Worten des Werkes des großen islamischen Gelehrten Ibnul Qayyim Al Jauziah, nämlich Uddah as Sabirin wa Dhakhirah ash Shakirin. Es handelt sich um ein Werk, das uns unter dem Titel, Wie entflieht man den Sünden, Wege und Mittel, um den Ungehorsam Allah gegenüber zu vermeiden, von Dr. Abdur Razzaq ibn Abdul Muhsin al Badr vorgestellt wird. Das Buch bezieht sich auf die Dinge oder die Gründe, die den Gläubigen dazu bringen zu bereuen und ihm dabei helfen, dies schnellstens zu tun und um Sünden zu vermeiden und sich weit von ihnen fernzuhalten, wenn immer sein Nafs ihn dazu verleitet.
    Aufgeteilt ist das Werk in zwanzig leicht verständliche verschiedene motivierende Faktoren, in erstaunlicher Weise zusammengestellt, mit Prägnanz diskutiert und für den Gläubigen auf eine nutzbringende Art erklärt.
    Ein unentbehrliches Werk eines jeden Gläubigen.

    9,90