-
Son Umut
Ruhumun yine sıkılıp bunaldığı bir anda, şehrin en ünlü kitapçısına gitmiştim. Hiçbir açıklama yapmadan, Kitap istiyorum diye daldım içeriye.. Usta bir psikolog tavrıyla, orta yaşlı bir bayan dikildi karşıma.. Bir kitap tavsiye edeceğim size, dedi. Bu kitabı okuyunca, yazarın diğer kitaplarını da bir an önce okumak isteyeceksiniz. Kitabı, klasik bir deyimle bi soluk’ta bitirdim. Nerede mi? Oracıkta.. Hem de iki saat içinde.. Yaşanmış, ibretli ve sırlarla dolu hayat öykülerinin satır aralarında kendimi bulmuştum. Acaba, dedim. Ben de ibretli hayat hikayemi anlatsam, benim öyküm de yolunu kaybetmiş, ümidini yitirmiş genç kuşağa bir kılavuz olamaz mı? Bunun için, umutsuz dünyanın Son Umut’unu sizinle yaplaşmak istedim. Oradaki olayların ve sahnelerin, hayatınıza ışık olması niyetiyle..
-
Son Yıllarım
Tarihin en büyük ve en etkili beyinlerinden biri olan Albert Einstein’ın 1934-1950 yılları arasındaki yazılarını kapsayan bu kitap, günümüzde de tartışılan ve çözüme kavuşturulamamış konuları ele alıyor. Savaşların sürdüğü, açlığın ve yoksulluğun kol gezdiği dünyamız, Einstein’ın dünyasından pek de farklı değil. Einstein’ın ısrarla üzerinde durduğu devletlerarası rekabetin olumsuz etkileri hâlâ sürmekte. Einstein, ırkçılıktan dünya barışına, bilim ile din ilişkisinden eğitime ve ahlaka, görelilik ve kuantum fiziğinden sosyalizme kadar çağımızın en önemli meseleleri üzerine derinlemesine düşünmüş. Bu meseleleri bir bilim insanı titizliğiyle masaya yatırıyor ve açık, duru üslubuyla argümanlarını kuruyor. “Neden Sosyalizm” başlıklı yazısında politik dünya görüşünü ortaya koyarken, sosyalizmin gerçek amacını, insani gelişmenin yağmacı dönemini aşarak bunun kesinlikle ötesine ilerlemek olarak tarif ediyor.
Son Yıllarım’da Einstein’ın ele aldığı konular sadece toplumsal ve felsefi konularla da sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda klasik mekanik, Newton fiziği, görelilik ve kuantum fiziği hakkında çok değerli tartışmalar var.
devamını oku -
Sonra Giydirir Aşk Esvabını
“Gözlerime bakarak verdiğin sevinci
Ne de toz mavi kurdeleni
Kaybedemem asla.
Farkında değiller hâlâ, bitti sanıyorlar.
Acı esas şimdi başlıyor.”Romanları ve oyunculuğu ile Türkiye’de ve dünyada büyük ilgiyle takip edilen Bahadır Yenişehirlioğlu özel baskılı ilk şiir kitabında hayata, inanca ve aşka dair duygu dolu şiirleriyle çıkıyor okurlarının karşısına…
Görsel ve işitsel bir şölen olarak tasarlanan Sonra Giydirir Aşk Esvabını’da 50’yi aşkın şiir yer alıyor. Kitaptaki şiirlerden bazıları her biri için ayrı ayrı bestelenen müziklerle Bahadır Yenişehirlioğlu tarafından seslendirildi.
Sözün ve müziğin gücünü bir araya getiren bu çalışmada, kitabın içine yerleştirilmiş QR kodlarla seslendirilen şiirlere eriştiğinizde çok farklı bir okuma deneyimi yaşayacaksınız. -
Sonsuzluk Yolculuğu
İnsanın cennetten dünyaya gelişini, dünyanın amacını, kabir hayatını, kıyameti, öteki dünyadaki sorgulanmayı ve muhteşem cennet hayatını anlatıyor Sonsuzluk Yolculuğu… Sonsuz hayatımızın büyük aşamalarını tutarlı bir bütünlükle ifade ediyor. İnsan soyları ne zaman yaratıldı ve ilk insanlar yeryüzüne ne zaman, neden ve nasıl geldi? Ecel nasıl belirleniyor; ölüm anı ve kabir hayatı nasıl yaşanıyor? Kıyamet nasıl kopacak ve belirtileri nelerdir? Mahşerde dirilip toplanma, kul hakkı hesaplaşması, sorgu, mizan, sırat köprüsü ve cehennem nasıl olacak? Cennetin büyüklüğü, yaşama biçimi, hızı, ailesi, evliliği, lezzetleri ve orada Rabbimizin görülmesi hakkında neler biliyoruz? Tahmin edilen yüz yedi milyar aynı genetikten Âdem insanı yaşayıp yeryüzünden gitti. Kabir hayatlarında kimi cenneti ve kimi cehennemi izlerken hepsi kıyameti ve dirilişi bekliyor. Bizim de o tarafa gidişimiz çok yakın. Nereye gideceğimizi biliyor muyuz? Giden büyüklerimiz bizden ne bekliyor, haberimiz var mı? Ahirete hazırlanıyor muyuz? Ne götüreceğiz? Bu kitapta; kabrin, kıyametin, dirilişin, sorgunun, sıratın, cehennemin ve cennetin sahnelerini şaşırtıcı tasvirlerle okurken yüreğiniz titreyecek.
-
Sormagir Mahallesi Hikayeleri-1 / Olağanüstü Parlak Bir Fikir: Ucuz Roket Yakıtı
Tacettin Taci, Mahpeyker Çıtırak, İdris Takacı, Safinur Tazenane ve bendeniz Sormagir Mahallesi, Mürdümeriği Sokak’ta oturan ve yazları bi türlü denize gidemeyen çocuklarız… Bazen düşünüyorum da, aslında çok şanslı çocuklarız. Kışın, saatlerce kartopu oynarız. Soğuktan, patlıcan gibi morarır ellerimiz. Baharda yazda, bütün çiçeklerin açtığını görürüz; papatyaların, güllerin, mis kokulu karanfillerin ve devedikenlerinin… Bütün dalların yeşillendiğini izler, çiçeklenmesini bekler ve koruk erikleri, çaktırmadan ceplerimize doldururuz… Biz şanslı çocuklarız! Tabii ya! Hem de çok şanslı! Mevsimleri takvimlerden değil; çiçeğinden, böceğinden, bağından bahçesinden ve ağacından biliriz… Ihlamur ağacından, erik ağacından, nar ağacından, elma armut ağacından, badem ağacından… Neyse efendim, bu kadar tanış olmak yeter. Durun bakayım! Ben size ne anlatacaktım? Bir kaç hikâye anlatacaktım!
-
Soruların Peşinde
Soru sormak insanlığın mukavvim bir unsurudur… İnsanın mâ-cerâsı bir soruyla başladı; soru ile muhatap alındık; mesul ve mükellef kılındık. İnsan da bir sorudur; henüz tamamlanmamış, örüntü hâlinde, tüketilemeyen… Ve en büyük sorumuz: Varlık, insanı var-kılmakla ne demek istiyor? Uğraşımız, bu denmek-isteneni tespit etmek, yani manâyı, yani anlamı. İnsanın nihaî devası da bu anlamı bulmaktır; ancak insan için, bulmak değil aramak esastır. Aramak, yani yola çıkmak, yani sormak; fakat her yanıtın bir menzili vardır; o menzile varmadan o yanıt nâzil olmaz; çünkü nuzûl, menzile tâbidir…
-
Sorularla Büyüyoruz
Çocuğumuzun özgüvenli ve mutlu olması için ne yapmalıyız? Onlarla güçlü bağ kurmalıyız. Peki bu bağı nasıl kuracağız? Öğütlerimizle mi? Onları şekillendirerek mi? Onlarla konuşarak mı? Hayır! Onları merak ederek, dinleyerek ve anlayarak. Peki bunu nasıl yapacağız? Sorular sorarak. Ama nasıl sorular? Kontrol eden mi, keşfeden mi? Uzaklaştıran mı, yakınlaştıran mı? Zayıflatan mı, güçlendiren mi? Bu kitapta çocuklarımıza doğru soru sormayı öğreneceğiz. Yani keşfeden, derinleştiren, yakınlık kuran güçlü sorular. Unutmayalım her güzel sohbet iyi bir soruyla başlar. Her derin sohbet de çocuğumuzu bize daha da yakınlaştırır. Gelin güçlü soruları birlikte keşfedelim. Bu kitapta keşfe çıkacağımız bazı sorular: • Çocuklarımıza nasıl sorular sormalıyız? • Sorularımız, çocuğumuzun mutluluğunu nasıl etkiler? • Hangi sorular bizi birleştirir, hangi sorular ayrıştırır? • Çocuğumuza sorduğumuz sorular onun kişiliğini ve geleceğini nasıl etkiler? • Meraklı olmak neden önemlidir? Meraklı olmayı öğrenebilir miyiz? • Kimi daha çok severiz? Daha çok konuşanı mı, daha çok dinleyeni mi? • Neden bazı insanlar soru sormaktan ve sohbet etmekten kaçınır? • Dinlemek neden önemlidir? Karşımızdakini nasıl dinlemeliyiz? • Şekillendiren ve keşfeden aile arasında nasıl farklar vardır? DR. ÖZGÜR BOLAT Eğitim Bilimci
-
Sorularla İslam
Bilindiği gibi ilk asırlardan beri üretilen dinî bilgiler her ne kadar hayatın içinden ise de, bugün bazı bilgilerin yenilenmeye ihtiyacı vardır. Bu sebeple, İslam’la ilgili bilginin yaşadığımız hayatı aydınlatmada ve ortaya çıkan sorunlara kapsamlı çözümler getirmede yeniden güncellenmesi gerekmektedir. Bunu da yapacak olan sahasında uzman din bilginleridir.
Sorularla İslam” adını taşıyan bu kitap, doğru bir din anlayışını ortaya koymada birikim sahibi ve uzman olan bir grup din bilgini tarafından yazılmıştır. Bu eserde; itikattan ibadete, ahlaktan hukuka, kültürden sosyal hayata vb. varıncaya kadar pek çok konuya değinilmiş, aynca güncel dinî meselelere de temas edilmiştir. Bir ihtiyaçtan dolayı kaleme alman bu eserde konular, bilimsel yöntemlere uygun, ilk elden kaynaklara atıflar yapılarak ve çözüm odaklı soru-cevap yöntemine bağlı kalınarak hazırlanmıştır. Özellikle soru-cevap yönteminin izlenmesindeki gaye, okumada hem akıcılığı ve hem de pratik açıdan konuları kolay bir şekilde anlama ve kavramayı sağlamaya katkıda bulunmaktır.
Bu eser, dinî ilimler alanında uzman olan ilim adamlarımız tarafından yazılmakla kalınmamış, aynca çeşitli inceleme ve redaksiyon kurullarından da geçirilerek fikir ve üslup birliğini sağlamada azami gayret gösterilmiştir. -
Sorulunca Söylenen
İsmet Özel’in son on dört senede neşredilmemiş kitabı SORULUNCA SÖYLENEN’in yeni baskısı yapıldı. Kitap, 1977 ila 1999 yılları arasında İsmet Özel ile yapılmış mülakatları ihtiva ediyor. Kitabın arka kapağında şu satırlar yazmakta: “Soruyorsunuz: İslâm düşüncesi bir kalkınma ideolojisi olabilir mi? Soruyorsunuz: İslâm düşüncesi anti-emperyalist bir mücadele programında temel unsur haline gelebilir mi? Soruyorsunuz: İslâm düşüncesi komünizme karşı bir silah olarak kullanılabilir mi? Bunların hepsi yirminci yüzyılda yapılmıştır ve yapılmaktadır. Ama bütün bu olup bitenin, devam etmekte olanların kelime-i tevhid ile müsbet mânâda bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. İslâm’ı bir araç olarak görmek, İslâm’dan daha üstün hedeflerin bulunduğunu kabul etmek anlamına gelir. Eğer İslâm’dan, yani Allah’a teslimiyetten daha üstün değerler varsa Müslüman olmaya ne gerek var.”
-
Sorun Sorular İslam Hakkında En Çok Merak Edilen Sorular
Son yıllarda güneyasya bölgesindeki çalışmalarının yanı sıra dünya çapında şöhrete de ulaşan, günümüzün tanınmış davetçilerinden Zâkir Naik, Müslüman dünyaya yöneltilmiş ithamlara cevap veriyor. Cevaplarındaki argümanları akıl ve mantık süzgecinin hakemliğiyle ele alan yazar, vejetaryenlikten hırsızlığın cezasına, alkol yasağından eşitlik konusuna, fundamentalizmden kurban ibadetinin mahiyetine kadar bir dizi sorguyu İslam’ın diğer dinlerden pratik ayrıcalığını vurgulayarak değerlendiriyor. Bütün dünyada kitlelerin İslam’la tanışmasına vesile olan zamanımızın bu cins zekâsı, şimdi kitaplarıyla İdrak’te.
-
Sorunlarıyla Çözümleriyle Ergenlik Çağı
Ergenlik dönemi konusunda bilgi sahibi olmayan anne babalar ergenle çatışma yaşamaktan kurtulamazlar. İlköğretim yıllarında ailesiyle ilişkileri uyum içinde olan çocukların ergenliğe geçişle birlikte davranışlarında ve ilişkilerinde belirgin değişmeler görülmesi anne babaları şaşırtır. Çünkü anne babalar çocuk büyüdükçe daha akıllanır, daha az problem çıkarır zannederler. Her şeyin yolunda gittiğini sandıkları bir dönemde birden bire ortaya çıkan huysuzluklara, itirazlara, alınganlıklara ve sebepsiz öfkelere bir anlam veremezler.
Ergenin davranışlarınd
-
Sosyal Medya Psikolojisi
“Bilindiği gibi dijital nesiller önceki kuşaklardan farklı bir gerçeklikte yaşıyorlar. Psikiyatri pratiğinde uyguladığımız nörogelişimsel ölçekler var bu ölçeler de bazı becerileri ölçeriz bu beceriler gelişmişse kişide yaygın gelişim bozukluğu var mı yok mu karar veririz. Bu beceriler mantıksal, ince motor, kaba motor, dil, sosyal, duyusal ve duygusal becerilerdir. Bir çocuk yürümeye başlaması ile birlikte doğal sosyal ortamda değilse yeteneklerini beceri haline dönüştüremez. Ukraynalı Oxana Malaya vakası gibi vahşi çocuk olgularında gördüğümüz gibi ilkel seviyede kalabilir. Bu nedenle ucuz bakıcı gibi TV karşısında, tablet elinde büyüyen çocuk gecikmiş konuşma ile kliniklere başvuruyor otistik belirtiler gösteriyor. Bu olgular uzun sürerse “öğrenilmiş otizm” diye tanımlanan klinik tabloya dönüşebilirler. İşte bu çalışmada sosyal medya ile ilişkimizin nasıl olması gerektiğine dair çok derli bilgileri bulacaksınız. Genç arkadaşlarımız çok emek verdiler. Onlarla birlikte çalışmak bana da çok iyi geldi. Kendilerini kutlarım size de iyi okumalar dilerim.” Prof. Dr. Nevzat TARHAN / Psikiyatri Uzmanı “İşte bu kitapta Dr. Aylin Tutgun Ünal ve arkadaşları sosyal medya kullanım alışkanlıklarını kuramsal, psikolojik ve klinik açılardan etraflıca ele alıyorlar. Sosyal medyanın Z kuşağından ebeveynliğe, narsisizmden yalnızlığa, alışkanlıktan bağımlılığa, depresyondan belleğe kadar birçok alandaki etkisini inceliyorlar ve bize aktarıyorlar. Politik psikoloji, postmodern kültür, algı yönetimi, psikoterapi gibi birbirinden farklı alanların sosyal medya kullanımı ile ilişkilerini bize gösteriyorlar.” Prof. Dr. Gökben HIZLI SAYAR / Psikiyatri Uzmanı
-
Sosyal Medyanın Üçüncü Boyutu
nsan hayatında var olan şeylerin her zaman görünmeyen bir yanı vardır. Her zaman insandan gizlenen şeyler vardır. Her zaman insanın göremediği ve görmesi istenmeyen şeyler vardır. Artık her yerde ekranlar var. Hayat ekranların içeriği doğrultusunda şekilleniyor. İnsanlar ekranlarda gördükleri ile bağlantılı olarak düşünüyor, konuşuyor, yaşıyor, tüm iletişimini ve yaşantısını bu bağlamda şekillendiriyor. Bu çalışmamızda sosyal medyanın üçüncü boyutundan bahsetmeye çalıştık. Sosyal medya genelde iki boyutlu olarak algılanan ve kullanılan mecralar bütünü olarak bilinmektedir fakat konunun tam olarak anlaşılması için mutlaka derinliğinin de fark edilmesi gerekmektedir. Bütün insanlığın kullanımına ücretsiz olarak sunulan sosyal medya dünyasının esas ürünü insanın ta kendisidir. Artık az olanın değil çok olanın değerli olduğu bir dönemin içerisindeyiz. En çok kullanıcısı olanın, en çok takipçisi olanın, en çok beğenilen ve paylaşılanın değerli olduğu bir dönemdeyiz. İnsanların kullanıcı olarak kullanıldığı, tüketildiği bir ağlar bütününün parçalarını oluşturuyoruz. Kendi ellerimizle ve yönlendirilen hislerimizle, kendi kendimizi tüketiyoruz. Birçok şeyin farkında olmadan, bilmeden kullanıcı olarak hayatımıza devam ediyoruz. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu bilgisizlik yatmaktadır. Veriler dünyasındaki hakiki bilginin zavallı hali, insanın içine düştüğü en büyük sorunlardan biridir. Bu çalışmada özgür olarak yaratılmış insanın teknoloji dünyasının geliştirdiği esaretten kurtulması için gereken detayları ortaya koymaya çalıştık. Bu detayları da “Sosyal medyanın üçüncü boyutu” olarak ifade ettik.
-
Şov ve Mahrem
Anlam dünyasının farklı uçlarında yer alan iki kavram; şov ve mahrem. Postmodern dönemde, “mahrem” olanın sınırları “şov” tarafından aşındırılıyor ve şov, mahremi esir alıyor. Kitle kültürünün içine sıkışmış insan, varolmanın yolunu “fark edilmekte” buldukça görüntülere sığınıyor Kimlikler imajlar üzerinden inşa edilirken dinî/ahlakî normların yerinin modanın lokomotifliğinde tüketim kriterleri alıyor. Artık sokaklar sahne, insanlar oyuncu. Oyunu yazanlarsa “kamusal alanın mübarekleri” yani modacılar. Kutsalını kaybeden dünya, yeni kutsallar arayışında modacılara teslim oluyor. Mahremiyet sınırlarında kalması gerekenlerin teker teker “şov” malzemesine dönüştürüldüğüne bir dönemde Sosyolog Fatma Barbarosoğlu, çağımızın çelişkisi üzerine yazdı; Şov ve Mahrem.
devamını oku -
Söz Direnişçilerde
Bu kitap zor ve meşakkatli, bir o kadar da maceralı bir sürecin ardından ortaya çıktı. Kitapta bulunan röportajları gerçekleştirmek için bir bölgeye girerken kimi zaman kılık değiştirdim, kimi zaman sınırlarda para karşılığında kaçakçılarla anlaştım. Çatışmaların ortasında kaldım, peşimdeki istihbarat ajanlarını atlatmaya çalıştım, gözaltına alındım, sorgulandım. Özellikle Bağdat’a direnişçilerle görüşmeye giderken şehrin girişinde durdurulup başıma silah dayandığı anı ve Afganistan’da bir saate yakın şiddetli bombardıman altında kaldığım, yanımda insanların ölüp yaralandıkları o zor dakikaları sanırım hayatımın sonuna kadar unutamayacağım. Çünkü o anlar, artık dünyaya veda etme vaktimin geldiğine inanmış ve melekleri beklemeye başlamıştım. İnsan, ölümün kıyısından tekrar yaşama geri döndüğü vakit çok farklı duygular yaşıyor. Hatta hayata alışmakta bile zorlanıyor. Direnişçilerle ve direniş gruplarıyla ilgili karalamaya yönelik, uzaktan yapılan değerlendirmelere asla itibar etmedim. Çünkü savaş bölgelerinde gazetecilik yaparken uzaktan, masa başından yapılan değerlendirmelerin hiç de doğruyu yansıtmadığına bizzat şahit oldum. Bundan dolayı aylarca farklı coğrafyalarda direnişçilerle birlikte kaldım ve günlerce onları dinledim. Kitabı okurken siz de Filistin’den Afganistan’a, Patani’den Çeçenistan’a, Irak’tan Filipinler’e kadar geniş bir coğrafyada yolculuk yapma fırsatı bulacaksınız. Ayrıca dünyaca ünlü direniş liderlerinin hayatlarıyla ilgili bilinmeyenleri, bu kişilerle ilgili benim kişisel gözlem ve düşüncelerimi de okuyacaksınız.
-
Söz Mühendisi
Hiç bitmesin dediğin zamanlara, gün geliyor keşke hiç yaşamasaydık diyorsun.
Hayat ne garip.İyi ki varsın dediğiniz insanın yokluğu ile huzur bulduğunuz günler de gelecek. Bu sana hayatın verdiği en önemli ders olacak. Bir zamanlar iyi ki vardı, şimdi iyi ki yok. Çok acayip bir durum elbette. Hasta olmasına bile dayanamadığın biri için gün gelir “Daha beter olsun.” dersin. Bugün çok sevdiğin, yarın görmek istemediğin birine dönüşebilir.
Kabullendim, böyle olması gerekiyormuş. Bugün yoktu, yarın da olmayacak.
Bir zaman sonra çabalamayı bırakıyorsun. Hani elinden geleni yapıyorsun ve daha fazla zorlamıyorsun. Bir zaman sonra elinden değil, içinden bile gelmiyor bir şey yapmak. Bedenin değil tüm ruhun yorulmuş. Çabalamak istemiyorsun. Ne olacaksa olsun diyorsun. Zamana bırakmak en güzeli aslında. Zamanla gelir, Zamanla gider, Zamanla biter.
-
Söz Mühendisi 2
Gönlünüze aldığınız, gönlünüzü almayı bilsin. Sevdanız eksilenlerden değil, giderek artanlardan olsun. Azalan sevgi mezara bile çiçek bıraktırmaz çünkü.
Vicdan rahatlığına önem veren insanlara denk gelesin. O kadar önemli ki bu kadar gamsızlık varken. “Bu cümlem onu ne kadar yaralar?” diye bir an olsun düşünmek yerine ağzına geleni hiç çekinmeden söylen insanların bol olduğu bir coğrafyada, cümlelerini seçerek konuşan insanlara denk gelesin. Kalbini kırmak yerine, onun değerini bilen, o kalpte güzel bir yer edinmeyi hayal eden insanlar çıkar karşına umarım.
Eskiden olsa koşa koşa gideceğin yere şimdilerde bir adım bile atmıyorsun. Bir zamanlar delice sevdin ama şimdilerde ona ait bir duygu bile beslemiyorsun.
Nelere alışmadık ki? Hayat seni öyle bir noktaya getiriyor ki “Unutamam.”, “Ben onsuz yaşayamam.”, “Artık ben yaşayan bir ölüyüm.” dediğin yerde seni diriltiyor. O unutamam sandığını bir süre sonra daha az hatırlamaya başladığında, anıların sadece gece geldiğinde aklına ve tebessümle baktığında o günlere anlıyorsun alıştığını. O gitti ve gelmeyecek. Bitti ve başlamayacak bir daha. -
Söz ve Diksiyon Sanatı
“Öyle güzel konuşanlar var ki, bildikleri konu üzerinde düşüncelerini, duygularını düzgün tümceler kurup etkili sözcükler bularak söyler, dinleyenleri hayran bırakırlar.”
Nüzhet ŞenbayBu kitap hem günlük konuşmalar, hem de çeşitli konferanslarda dilin doğru ve etkili kullanıma yönelik örnek alıştırmalar içeren bir el kitabıdır.
-
-
Sözlerin En Güzeli Kur’an
Kur’an on dört asrı aşkın bir süredir Müslümanların pratik hayatlarının ve medeniyetlerinin değişmez ilham kaynağı olmuştur. Her dönemde bilginler, onu anlamaya ve keşfetmeye çalışmışlardır.
Günümüzde de yeryüzünün değişik kıtalarında yaşayan sayısız Müslüman, onun dupduru hayat pınarından beslenmektedir. Merhamet, adalet cömertlik ve daha nice insani erdem onun sayesinde yaşanmaktadır.