Gösterilen 81–100 arası toplam: 860

  • Cennet Gençlerinin Efendisi Hz. Hasan

    Hz. Hasan, Hz. Ali ile Hz. Fâtıma’nın biricik evlatları, ilk göz ağrılarıydı. Efendimiz (a.s.m.) “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir. Bilmenizi isterim ki şu oğlum büyüdüğü zaman çok saygın biri olacak” buyurmuştu. Hz. Hasan, son derece mütevazı ve iyiliksever bir insandı. Biri kendinden yardım istediği zaman içinde bulunduğu şartlara takılmadan yardıma koşardı. Çok kibar biri olmasına rağmen haksızlık karşısında asla susmaz, zalimlerin karşısına cesaretle dikilirdi. Son derecede hoşgörülüydü. Kendisine yapılan haksızlık, kabalık, haddi aşan tavır ve sözlere karşı gösterdiği hoşgörü, karşısındakini yaptığına pişman edecek kadar büyüktü. Hz. Ali vefat edince halife olan Hz. Hasan’ın emrinde, tek bir işaretiyle ölüme koşacak bir millet ve büyük ordular vardı. Buna rağmen tarihte eşine az rastlanan bir erdem örneği göstererek, Müslümanların birlik ve beraberliği için halifelikten vazgeçti. Bu kitap, Hz. Hasan’ın Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt ile birlikte geçen çocukluk anılarını, İslam mücadelesini, uğradığı ihanetleri ve eşsiz fedakârlığını anlatıyor.

    6,79
  • Cennete Giden Yollar

    Ülkemizde “Namazla Diriliş” programlarını başlatan ve yediden yetmişe herkese namazı sevdirmeye çalışan, gençlerin “Namaz Abisi” Ahmet Bulut, yeni kitabı Cennete Giden Yollar ile ayet ve hadislerin ışığında Allah’ın rızasını arayanlara rehberlik ediyor. Güncel öykülerle okuyucuya ayna tutuyor. Kitaba koyduğumuz isim, Rabbimizden beklentimizdir.

    5,90
  • Cennete Götüren Namaz

    “Namaz, gözümün nuru” buyuruyor Sevgili Peygamberimiz(sav)… O kadar gözünün nuruydu ki Resulullah(sav) sevindiğinde Rabbinin huzuruna koştuğu gibi, üzüldüğünde de yine O’nun dergâhına yüz sürüyordu. Dünya tüm ağırlığıyla omuzlarına çöktüğünde medet bulmak için namazla Rabbine yakarırken, muvaffakiyetler karşısındaki şükrünü ifade için yine mübarek başını secdeye koyuyordu… Ümmeti olarak bizim de “can”lanmamızın yolu, huşu ile kılacağımız namazlardan geçiyor. Bu temel ihtiyacın farkına varan İlahiyatçı yazar Ahmet Bulut, Cennete Götüren Namaz kitabını Namazın ruhuyla hayatlanmak ve hayatlandırmak için kaleme aldı. Ta ki namazla hayatlanan ruhlar cennete layık bir hal alsın…

    8,90
  • Cennetin Davetlileri

    Büyük ruhâniyetli âlim Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî, bu eserinde insanlığın en büyük korkusunu, bu dünyadan ayrılma ürküntüsünü giderecek ve gönülleri yatıştıracak öğütler veriyor. O korkuyu yenenlerden sayısız örnekler sunuyor: İnsan, öte âlemde yaşayacağı sonsuz hayatı zihnen bir hayal etmeli! O hayatın ebediyen süreceğini, son ve sınır nedir bilinmeden bitmez tükenmez yaşayış içinde olacağını gözünün önüne getirmeli! O zaman içinde duyacağı sevinç, nasıl bir acı olursa olsun, bütün acılarını unutturur. Dahası, öylesi bir cennete erişmek için ölümün gerekli olduğunu da bileceği için, artık ölüm ona tamamen anlamsız ve önemsiz gelir.

    5,64
  • Cennetin Sıfatları

    Peygamber Efendimiz (s.a.), “Ya Rabbi! Sen Bana şefaati vadetmiştin. Beni cennet ehli için şefaatçi kıl ki onlar cennete girsin.” diye dua etti. Allah Teâlâ da, “Seni şefaatçi kıldım ve onların cennete girmesine izin verdim.” buyurdu. Allah’ın kelâmını en iyi anlayan ve anlatan insan Peygamber Efendimiz (s.a.) olduğu gibi gayba ve cennete dair hususları da en iyi anlatan yine O’dur. Bu itibarla müellif, cennetle ilgili ayet ve hadislerin bir kısmını kitabına alarak Müslümanlara kendilerini nelerin beklediğini izah etmek istemiştir.

    5,90
  • Çevre Bilinci

    Ağaçlar ve çiçekler de kendi lisanlarıyla Allah’ı zikrederler. Yeşil bir çevre, gözü dinlendirir, gönlü şenlendirir, dünyamızı güzelleştirir, iklimi olumlu yönde etkiler. Çevrenin yeşilden mahrumiyeti, bu güzelliklerin de kaybı anlamına gelir. Çevreyi koruma, bozulmasını önleme ve güzelleştirme çabasında ahlâkî-manevî boyut önem taşır. Bu sebeple biz bu özet çalışmada meselenin ahlâkî-manevî boyutuna dikkat çekerek çevre bilincinin gelişmesine bir katkı vermek istedik; İslâm’ın Kur’an ve hadis ile şekillenen çevre ve hayvanlar dünyasına bakışını tespitle, bunun tarihî – kültürel mirasa yansımalarına dikkat çektik. Nihayetinde bütün bunlardan alınabilecek ders ve ibretlere işaret ettik.

    6,79
  • Çocuk Sahabiler

    Çocukluk dönemi, fiziki gelişimin yanı sıra ahlak ve karakter yapısının şekillendiği dönemdir. Bu dönemi besleyen en önemli özelliklerinden biri de örnek insan profilidir. Zira çocuklar etraflarında olup bitenleri sürekli gözler, söylenenleri ve yapılanları tertemiz hafızalarına kaydederler. Bu nedenle en iyi, en doğru ve en isabetli örneğin onlara en güzel şekilde sunulması gerekir. En iyi örnek elbette Peygamberimiz (sas) ve bizzat onun yetiştirdiği sahâbîlerdir. Bu sahâbîlerden bir kısmı çok özeldir. Onları özel kılan şey; çocukluk ve gençlik yıllarını O’nunla (sas) birlikte geçirmeleridir. Onlar dünyaya gözlerini açtıkları gün Hz. Peygamber’i (sas) gördüler, hayatlarının en güzel zamanlarını O’nunla (sas) geçirdiler.

    12,90
  • Çocuklar İçin Peygamberimizin Hayatı

    En değerli varlığınız olan çocuklarınıza, hakkın ve adalaetin önderleri, Allah’ın elçileri (Peygamberler) ile; ilk iman neslinin yaşam öykülerini bu kitaplarla tanıtın.

     

    5,64
  • Çocuklarla Başbaşa (Cep Boy)

    Çocuklarla Başbaşa, Merhum Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin Gülçocuk dergisinde kaleme aldığı yazıların tamamından oluşmaktadır.
    Hocaefendi’ye göre, ihmal edilmemesi gereken en önemli kesim çocuklardır. Çünkü onlar dünyanın en güçlü insanlarıdır. En kalabalık nüfus onlarındır. Onlar başımızın tacı, gözümüzün bebeği, gönül bahçemizin tatlı meyvesi, geleceğimizin güzel umudu, yarınlarımızın sahipleri ve bekçileridir. Bu yüzden asla ihmal edilmemelidirler.
    Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi, çocukları ideal şekilde eğitebilmek için anaokulları, özel ilk, orta ve yüksek eğitim müesseseleri kurulmasını teşvik etmiş, önayak olmuş ve bu amaçla çok sayıda eğitim kurumu hayata geçmiştir. Bu amaçla bir başka hizmet tarzına daha öncülük ederek 1987 yılının Mayıs ayında aylık Gülçocuk dergisini çıkartmış, derginin başmakalelerini de bizzat kendisi kaleme almıştır.
    Bugünün büyükleri, çocukluğunun tatlı günlerini onunla yaşadı. Gülçocuklar büyüdü, hayırlı birer anne-baba oldular. Şimdi sıra sizin çocuklarınızda…
    Cennet güllerine nasihat ve tavsiyelerin yer aldığı bu değerli eseri çocuklarınız büyük bir keyifle okuyacak.

    5,64
  • Davanın Esasları / Risaleler 1

    Evet, Davamız islam davasıdır ve “İslam” kelimenin kapsadığı, ifade ettiği bütün özelliklere sahiptir.

    5,64
  • Davet Yolunda Hazırlık

    İslam davetini kitlelere ulaştırmak belli bir birikim ve tecrübe istemektedir. İnsanlar yaradılışları icabı farklı farklı karakter yapılarına ve anlayış tarzlarına sahiptirler. İslam davetçisi, çeşitli hastalıklarla dolu yaşadığı toplumu çok iyi tanıyacak ve herkesin hastalığının durumuna göre muamele yapacaktır. Bunu başarmak ise şahsi yetenek ve kabileyetin yanında cemaat disiplinini de gerekli kılmaktadır. Zira fertlerin doğuştan getirdikleri istidat ve kabileyetleri işlenmemiş maden gibidir. Nasıl ki maden ancak işlenip mahsül haline geldikten sonra işe yararsa, aynı şekilde fertlerde kabileyetlerini cemaate dahil olarak buranın disiplin ve terbiyesiyle kendilerini yetiştirdiklerinde başarılı birer davetçi olabilirler. Öyleyse İslam davetçileri için dış hazırlık dediğimiz merhalede kendileri için gerekli kültür birikimini sağlıyacaklar, iç hazırlık dediğimiz ikinci merhalede de bu birikimlerini cemaat yapısı içerisinde harekete geçireceklerdir.

    devamını oku

    6,79
  • Davetçiye Notlar / Davetçinin Yol Azığı

    Bu kitap, İslâm davetçilerinin karşılaşabilecekleri sorunları çözümlemek, Rabbânî olarak yaşarlarken gelmesi muhtemel saldırılara Allah’ın yardımı ile karşı koyabilmek için gerekli olan imânî özelliklerden bahsetmektedir. Bu kitapta anlatılanlar açıkça gösteriyor ki, İslâm davetçilerinin kurtuluşu ancak rabbânî olmalarıyla mümkündür. Davetçilerin karşılşatıkları zorlukların, sapmaların temelinde, başkalarına tebliğ ettikleri şeyleri kendilerinin yapmamaları, bu tebliğden kendi nefislerini etkileyememeleri gerçeği yatıyor. Şunu özellikle ve öncelikle bilelim ki davetçi başkalarından önce kendisine önem vermelidir. Başkalarını düzeltmek için ayırdıkları vakitden daha fazlasını kendilerine ayırmalıdırlar. Çünkü kendisini güzel bir şekilde eğitip, terbiye eden kimse, kendisini unutup başkasını terbiye etmeye çalışandan daha üstündür. “Ey Kardeşlerim! Kur’an’ı kalplerinize hakim kılın ki, toplumunuza da hakim kılabilesiniz.”
    Fethi Yeken

    devamını oku

    6,79
  • Dedem Hz. Muhammed (asm) & Hz. Hasan (ra) – Hz. Hüseyin (ra)

    Kapının açılışından bilirdim. Kokusuyla gelirdi. Toprak odamız gül kokardı. Gülümserdi. Işıl ışıl bakardı. Şefkat dolu bir ses ruhumu tutardı. Nasıl da sevinir, sevgiyle kanatlanırdım.
    “Küçük adam nerede?”

    Bu sesi her duyduğumda birden büyürdü çocuk yüreğim. Büyürdü de Medine’ye sığmazdı.

    Koşarak atılırdım kucağına. Kucak, çocuk için ne muhkem bir sığınaktı. Dedemin kollarında güçlenirdim. Gül ile karanfil kokusu birbirine karışırdı…

    Aşk, “Mim!” dedi.
    Tüm varlık aşkla “Mim”lendi.
    Esmanın bilinme seyri “Kenz-i Aşk”a yüklendi.
    Dedem Hazreti Muhammed (asm), Âlemlerin Efendisi olarak yaratılan Hz. Muhammed’i (asm) anlatma gayesiyle kaleme alınan Kenz-i Aşk dizisinin son halkası.

    Onlar Peygamberimizin “benim iki reyhanımdır” dediği sevgili torunları, canın parçası Hz. Fatıma annemiz ile velayetin kapısı Hz. Ali’nin evlatları, Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz…

    Dedem Hazreti Muhammed (asm), Peygamberimizin ilk çocuklukları işte bu risalet ve velayet ırmaklarının kıyısında geçen iki mübarek gözün bakışı ile anlatıldığı bir siyer-roman.

    Nuriye Çeleğen, Âlemlerin Efendisini, çocuk dünyasının hayret ve haşyet yüklü saf bakışı ile kalplerimize yaklaştırma gayretiyle kaleme aldı; Dedem Hazreti Muhammed (asm)

    9,09
  • Delilleri ile Müslüman Kadının Fıkıh Kitabı

    Müslüman kadının; namaz, oruç, zekât, hac, umre gibi ibadetlerinde kendisini ilgilendiren hükümlerin yanı sıra evlilik, boşanma, nafakalar, cenaze, hadler, yiyeceklerde helal ve haramı belirleyen prensipler gibi muamelâtla ilgili bahislerde kadının durumunu açıklayan bu eser; sadece bir ilmihal kitabı olmayıp Müslüman genç kız ve kadının her yönünü, çağımızın gereklerini ve problemlerini de göz önünde tutarak ele alan bir fıkıh kitabıdır. Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesi mezunu yazar İbrahim Muhammed el-Cemel elinizdeki eserini kendi ifadeleri ile şöyle tanımlamaktadır: “Müslüman kadın için bir çalışma ortaya koymak istedim. Bunu evinde bulundur sun, günlük hayatında ibadet veya muamelât ile ilgili herhangi bir ihtiyacı ol duğu zaman ona başvursun diye… Bu nedenle temel kitapları ve uzun fıkhî araştırmaları inceledim, bu konudaki ki tapların kaynaklarına başvurdum, hukukçularla beraber oturup kalktım, konu ları etraflı bir şekilde onlarla birlikte inceledim; eleştirdim, görüş lerimi belirttim. Gerekli gördüklerimi söyledim, görmediklerimi bir kenara bıraktım ve en sonunda bu çalışma ortaya çıktı. Müslüman kız kardeşim; şunu bilmen gerekiyor ki âlimler arasındaki ihtilaflar, Yüce Allah’ın Müslümanlar hakkında dilediği bir rahmetin gereği ortaya çıkmıştır. Ta ki Allah, ibadetlerinde ve muamelâtında onlara ge niş bir imkân tanımış olsun. Resulullah’ın (s.a.) dışında kalan her insanın sözlerinden bir kısmı alınabilir ve bir kısmı reddedilebilir. Ben daha kuvvetli delile sahip bir görüş gördüğüm taktirde onu zikrettim. Delillerinin kuvvet itibariyle birbirine eşit olduklarını gördüysem, bu konuda ih tiyacına uygun olanı seçmek üzere durumu se nin gözlerinin önünde bıraktım. Allah’ın izniyle onların hepsi de doğrudur. Eğer konu ile ilgili farklı ve teferruata dair görüşler varsa bu ko nuda söylenenlerin hepsini ortaya koymaya ça lıştım. Daha sonra bunların özetlerini yaparak konu ile ilgili görüşümü belirttim. Fazla açıklama gereken yerde açıklama yapmaya, özlü konuş mak gereken yerde ise özlü söylemeye çalıştım.”

    8,90
  • Dil Belası – Dilin Afetleri

    Dil, Allah Teâlâ (C.C.)’nın yarattığı sanat harikalarındandır. Çünkü o, hacmi itibarıyla küçük olmasına rağmen, işleri itibarıyla vücudun diğer bütün organlarından daha büyüktür. Diğer organların iş alanları sınırlıdır. Örneğin göz, sadece renk ve şekilleri görür; kulak sadece sesleri duyar; el yalnızca maddeye temas eder. Dil ise, maddi ve mânevi bütün varlıklarla, ilim, tasavvur ve hayal alanlarına giren tüm şeylerle ilgilenebilir. O, bunları doğru veya yanlış bir şekilde, kabul veya ret tarzında seslendirebilir. İnsanın ebedi saadet veya felaketine sebep olan iman ve küfür de dilin ikrarıyla sabit olurlar. Bu özelliğinden dolayı, dil sonsuz hayra da sonsuz şerre de vesile olabilir. Dilini Şeriat ölçüleriyle kontrol eden ve onu yalnızca dünyada ve ahirette kendisine fayda veren sözlerle sınırlandıran bir kimse, kurtuluşa erer. Onu kayıtsız ve kontrolsüz bırakan bir kimse de dünya ve ahirette bela ve musibet görür. Böyle bir dil şeytanın sesi olup çıkar ve bombadan beter bir yıkım aracı haline gelir.

    7,90
  • Din Dili

    Din dilinin konusunu büyük ölçüde Tanrı’nın varlığı, mahiyeti, Tanrı-insan ve Tanrı-tabiat ilişkisi ile ilgili teolojik ifadeler oluşturur. Prof. Dr. Turan Koç’un eseri söz konusu ifadeleri bilimsel bir mercek altına almakta ve ülkemizde din felsefesi alanındaki araştırmalara önemli bir katkı sağlamaktadır.

    9,09
  • Din ve Toplum Din Sosyolojisine Giriş

    Din-toplum ilişkileri yirminci yüzyılın sonlarından beri gerek dünyada gerekse ülkemizde çok daha fazla konuşuluyor. Bir dönem, zamanla ortadan kalkacak bir olgu olarak görülen ve göz ardı edilen din ve dinî oluşumlar, entelektüel ve popüler merakı olan, başta akademisyenler, aydınlar, gazeteciler olmak üzere pek çok kişinin ilgi alanına girmiş durumda. Aynı zamanda din sosyolojisi artık İlahiyat Fakültelerinde ve pek çok Sosyoloji Bölümünde ders olarak yer alıyor. Elinizdeki bu eser hem lisans öğrencileri hem de konuya ilgi duyanlar için giriş niteliğindedir. Kitapta din sosyolojisinin konusu, klasik sosyolojinin dine bakışını etkileyen tarihsel, düşünsel ve toplumsal gelişmeler; dinin yapısı, toplumsal işlevleri, kültürle etkileşimi ve dinî gruplar; modernizm, postmodernizm ve din ilişkisi, sekülerleşme tartışmaları, Doğu’daki ve Batı’daki dinî canlanma, yeni dinî ve toplumsal hareketler ve nihayetinde dindarlığın yeni görünümleri güncel örneklerle ele alınıyor.

    10,24