Mehmet Ali Bulut

Mehmet Ali Bulut 1954 yılında Gaziantep İslahiye Kerküt köyünde dünyaya gelmiştir. Gaziantep İmam Hatip Lisesi ve Gaziantep lisesini bitirmiştir. 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Arap ve Fars Dilleri Edebiyatları bölümünden mezun oldu. Aynı fakültede doktora tezini hazırlamaya başladı. Tercüman gazetesinde çalışmaya başladı. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Ansiklopedi ve kitapların yazılmasında katkıda bulundu. Gazetenin haber merkezi ve yurt haberleri bölümlerinde çalıştı. Köşe yazıları yazdı. 1991 yılında Haber Koordinatörü olarak Orta doğu Gazetesinde çalışmaya başladı. Burada beş yıl köşe yazarlığı yaptı. Mehmet Ali Bulut 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansına girdi. Mahalli konumdaki İhlas Haber Ajansı onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye ve Orta doğunun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna kadar yükseldi. İHA'da ayrılan gazeteci yazar arkadaşları ile Veri Haber Ajansını kurdu ve finansal nedenlerden dolayı kapatmak zorunda kaldı. 2001 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi basın danışmanlığı görevine getirildi. Ali Müfit Gürtüna'nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Gazeteci yazarın yayımlandığı bir çok eseri mevcuttur.

  • Ahirette 45 Gün

    Göğsünün içinde yürek taşıyan, kulağı olup da duyan herkes için ibretlik 45 GÜN…
    – YAŞANMIŞ GERÇEKÜSTÜ BİR HADİSE –
    Ahiret hayatına dair doğusundan batısına dünyanın her köşesinden insanların sayısız tecrübeleri ve tespitleri mevcuttur. Sıradan insanların da gerek rüyalar gerekse yaşadıkları sıra dışı olaylar vesilesiyle bilgileri vardır. İnsanların bir kısmının tam bir kanaat ile olmasa da gereklerini hakkıyla yerine getiremese de pek çok insan ahiret hayatına inanır. İnsanlar en azından rüya vasıtasıyla ahiret hayatı ile ilgili tecrübeler yaşar. Kimileri öldüğünü görür, kimileri mezarına konduğunu, kimileri cennet ve cehennem hâllerini…
    Tıbbî olarak ölüp dirilenlerin anlattıkları sayısız veriler, kişisel deneylere dayanan tecrübeler de insanların elinde mevcut ama bugünün determinist zihin yapısı hep laboratuvar düzeyinde kanıt aradığı için bunlar ancak meraklılarını ilgilendiren malzemeler olarak hatıralarda, edebi eserlerde, filmlerde karşımıza çıkar.
    İşte bu eserde anlatılanlar da İkinci Dünya Savaşı’nın tüm dünyayı kasıp kavurduğu dönemde askerliğini yapan babam İsmail Bulut’un Malatya Akçadağ Karakolu’nda kırk beş gün boyunca şahit olduğu ve dinlediği olağanüstü bir hadiseye dayanıyor. Babamın koğuş arkadaşı Halil Akbaş, kırk beş gün boyunca her akşam bir tür astral seyahatle ötelere/ahirete gider; bir karakol dolusu koğuş arkadaşının sorgulayıcı bakışları altında orada yaşadıklarını etrafındakilere detaylıca aktarır. Bu hadiseden çok etkilenen babam, arkadaşı Halil Akbaş’ın bu olağanüstü tecrübesini âdeta bir kamera gibi zihnine kaydeder. Bu şahit olduğu hadiseyle askerlik sonrasındaki hayatına yeni bir yön çizer. Kahramanlarının büyük bir kısmı artık ahirete intikal etmiş hayli ilgi çekici bu hadisenin anlatıcısı, onun aynı zamanda birincil tanığı olan babam. Ahirette 45 Gün, bir babanın böylesi olağanüstü ve hikmetli bir tecrübesini oğluna aktarmasının hikâyesidir.
    Mehmet Ali Bulut

    12,54
  • Ahkamsız Hükümler

    Bu yazılar kaleme alındığında, benden başka okuyucum yoktu. Zaten birileri okusun diye de yazmamıştım. Yazdıklarım, evvel zaman içinde, çoğu, yaşanan hadiselere karşı tepki olarak içimde birikmiş öfkeler veya yenilgiler yahut iç çekişmelerden ibarettir…
    Hiç biri de bir seferde yazılıp öylece kalmış değildir. Bu kitabın bir tek, adı ve bir de en başta yer alan şiir hiç değişmemiştir. Diğerlerinin hepsine eklemeler, çıkarmalar yapılmıştır zaman zaman…
    Bu kitaptaki yazıları ilk ne zaman yazdığımı hatırlamıyorum. Zaten hem yazı hem değerlendirmeler açısından çoğu acemice olduğu için ‘acemilik’ dönemine ait olduklarını söyleyebilirim. Yaklaşık 20 yıldır yazdığım değişik hadiseler karşısındaki tutumumu ifade eden bu yazıların, 1999 yılında yayınlanması teklifini aldığımda, alıcı gözle baktım ve gördüm ki, bazıları hakikat olmaktan hayale geçmişler, bir kısmı da değişip hatıra olmuşlar. Biyografilerimde ‘Ahkâmsız Hükümler’ adlı bir kitabım da olduğu ibaresi düşmeseydi, belki bunları hiç yayınlanmayabilirdim. Yazıların gündeme geldiği kimi mahfillerde verilmiş yayınlanma sözleri, içerikte belki de “zülf-i yâr”e dokunan ifadelerden dolayı her seferinde başka bahara ertelendi. Hatta şu dakikada bile yayınlamasak mı acaba diye düşündüğüm oluyor. Fakat gerek cemaatler/cemiyetler, gerekse siyasi gelişmeler ve toplumsal olgunlaşmalar açısından nereden nereye geldiğimizi gösteren bir mikyas olduğunu o döneme ait çok örnekler içerdiğini gördüğüm için gelecekte bugünleri yazacak olanlar açısından yararlı olabilir düşüncesiyle yayınlanmalarını uygun gördüm. Üstelik ‘bir zamanlar nelerin konuşulduğunu, nelerin tartışıldığın, toplumun nelerle meşgul edildiğini’ hatırlattıkları için de okunmaya değer olduklarını siz de göreceksiniz.
    Aslında çok kapsamlı olan ve 20 yıl boyunca biriken bu yazılardaki şahsi sayılabilecek ve o günü ilgilendirebilecek pek çok anekdotu ve değerlendirmeyi çıkardım. O yüzden hadiseleri tasvir ederken mümkün mertebe genel yargıları vermeye ve belli bir isim zikretmeden tabloyu aktarmaya çalıştım ve bir cemaatten veya cemiyetten söz ederken, onları incitmemek için sözü daha bir usturuplu kullanma ya özen gösterdim.
    Bütünüyle başarabildim mi? Sanmıyorum!
    Nitekim bundan dolayı şu eserin başına çok şeyler geldi, kırpıldı, biçildi, elendi ve böylece bu eser karşınıza geldi. Adı üstünde Ahkâmsız Hükümler. Bendeniz de ahkâmsız hükümler müftüsü. Onu bir ayna var sayın. Ondan incinmeye, ona kızmaya, bozulmaya gerek yok.
    Sinirlerinizi bozan satırlarla karşılaştığınızda; omzunuza dökülen kepekleri size gösterdiği için ona teşekkür de edebilirsiniz, kızıp kırabilirsiniz de… Tercih sizin.
    Tabii ki aynanın da kirli paslı olma ihtimali vardır. Veya bazen konveks bazen konkav hal aldığı yerler olabilir. Öyle zamanlarda da ‘bir zamanlar neler yaşanmış’ deyip geçerseniz bana lütuf, kendinize merhamet etmiş olursunuz.
    10,24
  • Gizemli Sorular

    Okuyacağınız bu eser, sık sık kendisi ile konuşan X’in; insanlık macerasının tamamına tanıklık etmiş insan dışı bir “ruhani varlık” olan Z’ye yönelttiği soruları ve cevaplarından oluşmaktadır.

    Birçok yerde soruyu soranın veya cevap verenin siz olduğunu düşünebilirsiniz. Buna şaşırmayın. Çünkü sonuçta hayat hepimizin müşterek alanıdır. Birimizin aklına takılan bir soru, pekâlâ diğerimiz için de çözümlenmesi gereken bir problem olarak zihnimizi meşgul ediyor olabilir. Yani birimizin derdi hepimizin derdi. Çünkü bu sorgulama, aslında hepimizin öyküsüdür.

    Gezinin rotasını belki siz çizmediniz ama eminim ki sizi de keyiflendirecek çok manzaralar izleyecek, farklı tecrübelerle zihinlerinizi aydınlatacak; belki sorularınızı azaltacak, belki de yeni sorulara kapı açacaksınız. Bizim ömrümüz ve bu ömürde ürettiğimiz sorular/cevaplar kısacık olabilir ama insanlığın ortak hafızası, ortak cevapları bu küre üzerinde geçirdiğimiz tarih kadar yaşlıdır. Ve bu eser de o ortak cevaplardan günümüze dek gelen, bugüne de hitap eden tecrübelerden bir demet sunuyor hepimize…

    Bu, çoğu kere ikili ve bazen -kendi katılımınızla- üçlü diyaloga üçüncü veya dördüncü kişi olarak siz de katılabilirsiniz. Eğer siz de, ruhlarınızı, evrenin gizemli alanlarında bir geziye çıkarmak istiyorsanız, buyurun! Yolculuk başlıyor…

    9,09
  • Ey Rabbim Dualarımı Kabul Eyle

    *Hayatınızda ne zorluklar yaşarsanız yaşayın, dua etmekten asla vazgeçmeyin. Ruhun şifası duadır. *Sık sık dua edin. Çünkü dua insana umut, sabır, tevekkül ve metanet verir. Bir niyetle dua edip yakardığınızda, ruhunuzdaki ferahlığı ve kalbinizdeki rahatlığı hissediyor musunuz? İşte o ferahlık, duanızın ulaştığı O makamın size rahmetidir. *Zorda iseniz zorlukları aşmak için dua edin. *Sevdiklerinizle birlikte iyi günler görmek için dua edin. *Darda kalmamak için dua edin. *Sağlıklıysanız devamı, sağlığınızı yitirdiyseniz devası için dua edin. *Sevdiğiniz birini kaybettiğiniz zaman dua edin. *Allah’ın, yarattığı kullarına taşıyamayacakları yük vermeyeceğine iman ederek, dua ve şükür ile kalbin aydınlığına, huzuruna ulaşın. *Günlük hayatta dilinizden ve kalbinizden düşürmeyeceğiniz Ey Rabbim Dualarımı Kabul Eyle, size bu kalp aydınlığını ve huzurunu sunacak.

    9,09
  • Ruhun Deşifresi

    Bu kitap, bir yeniden ayağa kalkma kitabıdır. “İnsan-ı kâmil”e giden yolun bir egzersizidir. Mevcut insan varlığımızla medeniyet kurma imkânımızın kalmadığına inanan yazar, medeniyet kurucusu olabilecek insan tipinin yeniden inşası denemesine girişir bu eserinde. Bu eser aynı zamanda, “akıl midesi”nin sağlıklı beslenmesi üzerine yapılmış bir çalışmadır.
    Bu kitapla;
    * yeteneklerimizi kısıtlayan duyularımızın hapishanesinden kurtularak,
    * beynimizin kapasitesini ve potansiyelini keşfederek,
    * uçsuz bucaksız bir deniz gibi olan zekâmızı ve zihnimizi tanıyarak,
    * hafızamızın ve düşüncemizin sınırlarını zorlayarak ruh-beden ilişkisine yolculuk yapacağız.

    9,09
  • Elfabe

    El ve parmak yapılarımız ile yüz hatlarımız davranışlarımızı belirleyen genetik kodlar içerir. Bu genetik kodlama; kişinin iç hâllerinden, yeteneklerinden, hastalıklarından, başarılı ya da başarısız olabileceği girişimlerinden haberler verdiği gibi düşünce süreçlerini de belirler. Parmakların uzunluğu ya da kısalığı, avuç içindeki çizgiler, yükseltiler ve çukurlar hep bir şeylere işarettir. Mesela, bir meslekte çok başarılı olmuş insanların ellerinde belirgin ortak özellikler vardır. İnsan yüzünün sol kısmı o insanın gerçek kişiliğini yansıtır. Buna karşın sağ tarafı ise saklamaya çalıştığı diğer yüzünü gösterir. Her insan;

    • Kendi hayat yürüyüşünün nasıl olacağını,
    • Hastalık ve sağlık durumu ile ilgili gelişmeleri,
    • Evlilik hayatını ve sürecini,
    • İnsan ilişkilerindeki potansiyelinin ne olduğunu merak eder.

    El ve yüz çizgilerinden, tavır ve davranışlarından insanların kabiliyet ve kapasitelerini okuma sanatı olan ELFABE, insanın yüzündeki, avucundaki, cildindeki birtakım işaretlerden hareket ederek, hayatını doğru yönlendirmesi için ona yardımcı olmak amacıyla yazılmış bir kitap… Genetik potansiyelini keşfetmek isteyenlere kaynak niteliğinde bir eser…

    11,39
  • Can Boğazdan Çıkar

    Beslenme şeklimiz hasta ediyor Bir klinikte yapılan ankette “İnsan niçin hasta olur?” sorusuna; insanların yüzde yetmiş üçü “Allah sevdiğine hastalık verir!” şıkkını işaretlemiştir. Birçok insan hastalığı kaderimizin ya da genetik yapımızın kalıtsal bir sonucu olarak kabul eder. Bu nedenle beslenme şeklimizin bizi hasta edebileceğini aklımıza getirmeyiz! Motorların farklı yakıtla çalıştığı gibi… Hastalıklarımızın büyük bir kısmının yediklerimiz ve içtiklerimizden kaynaklandığı bilimsel anlamda da ispat edilmiştir. Kişilerin mizaçlarına uygun beslenmemesi, hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda, farklı motorlarda farklı yakıtlar kullanıldığı gibi; insanların da birbirinden farklı mizaç ve yapılara sahip olduğu, alınan gıdayı hazmettirecek enzimin her bünyede aynı güçte ifraz edilmediği belirlenmiştir. Kan grubunuza göre beslenin Bugün tüm dünyada, bu yeni bilgiler ışığında yeni bir beslenme tarzı önerilmekte; kişilerin, kan gruplarına (mizaçlarına) uygun beslenmeleri halinde şişmanlık ve hastalık probleminden kurtulacakları savunulmaktadır. Geleneksel tıp daha da ileri giderek her insanın kendine özgü sindirim sistemi ve enzimleri olduğu bilgisinden hareketle, kişiye özel beslenme programları önermektedir. Bilinçli beslenip sağlıklı yaşayın Kendi bünyenize göre bilinçli beslenmenin yol ve yöntemlerini öğrenerek sağlıklı yaşayın.

    7,90
Open chat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?