Gösterilen 181–200 arası toplam: 235

  • Atasözlerinin Çıkış Hikayeleri

    Derler ki…

    Gökyüzüne yamanmış el ayası kadar bir bulut, kendisini sürüyüp dağıtacak hafif bir rüzgâr bekliyordu. Ama ne gökte, ne yerde yaprak kımıldatacak bir esinti vardı… Sapsarı bir sıcak; kırışık ensesinden oklanmış sarışın bir dev gibi, bozkıra yüzükoyun uzanmış yatıyordu…”

    •Sevgili öğrenciler; her hikâyemizin altında, o hikâyede geçen kelimelerin günümüz Türkçesini, hikâyelerin özetini ve atasözlerinin anlamını bulacaksınız…
    •Kıymetli öğretmenler; bu çalışmamızı öğrencilerinizle paylaşıp; Anadolu kültürü ve edebiyat açısından inceleyip, değerlendireceğinizi umuyoruz…
    •Değerli okuyucular; “Atasözlerimizin Çıkış Hikâyeleri” adı altında sunduğumuz hikâyelerde, bir “mesel” veya bir “öykü” tadını bulacağınıza inanıyoruz… Bu başucu kitabında, zevkle okuyacağınız (77) Atasözümüzün çıkış hikâyesiyle geçmiş zamana bir yolculuk için var mısınız?…

    17,14
  • Attila-Avrupayı Dize Getiren Türk

    Attila’ydı o.
    Erken yaşlarından itibaren cesareti ve iradesiyle aman vermez bir rakip olarak çıktı herkesin karşısına.
    Diplomatik esir olarak Roma’ya gönderildi. Müthiş bir savaşçı olarak Hun ülkesine döndü.
    Verdiği mücadele sadece düşmanlarına karşı değildi.
    Kardeş bildikleri onu hiç ummadığı yerden de vurmak istediler, direndi.
    Hem Doğu hem Batı Roma’ya hükmetti.
    Tarihte ilk kez Papa’ya diz çöktürdü.
    Doğuda Sasanilere geçit vermedi.
    Ve bin yıllara uzanan bir isim bıraktı geriye.
    Attila’ydı o.

    11,39
  • Bediüzzaman Said Nursi Seyahatnamesi

    Bediüzzaman Said Nursî, son asırda yaşamış büyük mütefekkir ve İslam kahramanlarından birisidir. Ömrü boyunca İslam dünyasının geri kalmışlığı ve maruz kaldığı ihtilâfları ortadan kaldırmaya kafa yormuş ve çözüm yollarını göstermeye çalışmıştır.

    Onun hayatı birçok yönden ibret alınacak levhalarla doludur. Hep başkası için yaşamış, hep başkası için yanmıştır. İnsan ve iman odaklı bir hayat takip etmiştir. Gerektiğinde inancı uğrunda hayatını feda etmekten çekinmeyen bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Bediüzzaman Said Nursî, küçüklüğünden vefatına kadar birçok yere uğramış, birçok yere gitmiştir. Dokuz yaşından itibaren anne ve babasından ayrılmış, çeşitli seyahatlerde bulunmuştur. Bu seyahatlerin bazıları isteğe bağlı, bazıları da zorunlu olmuştur. Öyle bir hayat yaşamıştır ki, doğduğu köye, ayrıldığı dokuz yaşından itibaren seksen yedi senelik ömrünün sonuna kadar gidememiştir.

    Bu kitapta; Bediüzzaman Said Nursî’nin gezdiği, gördüğü ve kaldığı yerler kronolojik olarak aktarılmıştır. “Seyahatnâme” isminin verilmesindeki asıl amaç, seyahat ettiği yerler ve karşılaştığı olayların bir sıra takibi hâlinde ele alınmış olmasıdır.

    “Bediüzzaman Said Nursî Seyahatnâmesi” adındaki bu çalışma, diğer seyahatnâmelerin aksine bir Hüzün Seyahatnâmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun seyahatleri acı, keder, sıkıntı ve zahmetlerle dopdoludur. Bu seyahatnâmenin birçok yerinde gözyaşlarının tutulamayacağına inanıyoruz.

    12,54
  • Ben, Öteki ve Ötesi

    İslâm ve Batı’nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını ele alan bu çalışma, siyasî, askerî ve toplumsal ilişkilerin yanı sıra , ‘ben’ tasavvuru, ‘öteki’ algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil ve imgeler üzerinden inşa edilen anlamlar dünyasına eğilmeyi hedefliyor. Kitap İslâm ve Batı toplumlarının etkileşim içinde olan ve tedâhül eden tarihlerinin dün ve bugün ifade ettiği anlamları ortaya koymak için tarihten felsefeye, teolojiden sanata uzanan disiplinler arası bir yaklaşımı esas alıyor. Her ‘ben’ iddiası bir ‘öteki’nin varlığını tazammun ederken, her ‘öteki’ vurgusu da bir ‘ben’ tasavvuru inşasını zorunlu kılar. Fakat modern dikotomilerin tersine, bu ayrımı mutlaklaştırarak sonsuz ve sınırsız düşmanlar üretmek gerekmiyor. ‘Öteki’ üzerinden verilen hükümler, aynı zamanda ‘ben’ ile, ‘biz’ ile ilgili tanımlamaların da bir aynasıdır. Bu kitap, İslâm ve Batı ilişkilerini tahlil ederken, arka planda yatan ben-öteki diyalektiğinin izdüşümlerini takip etmeyi amaçlıyor. *** Geleneksel diyalektikte, “İsteseydim sizi tek bir millet yapardım…” ilâhî fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak ‘öteki’ ile beraber var olmanın yolları aranırdı. ‘Öteki’ denilen şey ezilip yok edilecek bir şey değil, ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. “Âdem’in çocukları birbirinin uzvu gibidir” diyen Sa‘dî ve “Varlığı bilmeden kendini bilemezsin. Ve varlığı bilmek Tanrı’nın kendi eseriyle cilveleşmesinin yollarını bilmekse, o zaman ‘ben’ idrâki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı’ya, Tanrı da bizi tekrar ‘ben’e geri getirir. Kendine geri dönen ‘ben’ de artık sıradan bir ben değildir. Zira o, ‘büyük varlık dairesini’ kat ederek kendine geri dönmüş bir öznedir” diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığı ilhamla Doç. Dr. Kalın, geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamaktadır. Değerli kardeşim İbrahim Kalın’ın modern ötekileştirmenin aynı zamanda yok etme haline gelmesi sürecini, özellikle Müslümanın ötekileştirilmesi eylemi üzerinden okuyan bu mühim çalışmasını herkese tavsiye ederim. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç *** “Ne Doğu, Doğu’dur artık; ne Batı, Batı. Bu ikisi artık birleşebilir! Kipling ve Peyami Safa’nın muhayyilesindeki Doğu-Batı’yı hâlâ merak edenler varsa, İbrahim Kalın’ı okusunlar: akıcı ve düşündürücü bir eser.” Mustafa Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi

    11,90
  • Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı (1923-2023)

    İsmail Küçükkaya sordu, İlber Ortaylı tüm içtenliğiyle cevapladı ve ortaya Türkiye’nin geçmiş ve geleceğiyle ilgilenen her okurun mutlak okuması gereken bir başucu kitabı ortaya çıktı…
    CUMHURİYET’İN İLK YÜZYILI’na yeni devletimizin yapı taşlarının döşendiği Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme döneminden başladık.
    Atatürk ve silah arkadaşlarının yetiştiği II. Abdülhamid’in modernlik arayışı içinde geçen yıllarını, ama aynı zamanda istibdad günlerini ve buna karşı isyan edip hürriyet arayan genç Osmanlı subaylarının maceraları hayatları…
    Millî Mücadele dönemini, özgürlük havasının egemen olduğu Cumhuriyet’in ilk iki yılını ve tek partili zorlu zamanları, ardından gelen çok partili siyasal yaşamın başladığı 1950’li yılları…
    1913 Babıali Baskını’yla başlayan darbeler tarihini…
    Yeni devletin ilk gününden itibaren çözmeye çalıştığı kadim problemleri; Kürt Sorunu’nu, “irtica” meselesini ve eğitim konusunu…
    İslâmcılıktan milliyetçiliğe, merkez sağdan sosyal demokrasiye bütün siyasal akımları…
    1876’dan 1924’e ve 1982’ye anayasa metinlerimizi… Bizleri 2023’e taşıyacak yeni anayasa özlemimizi…
    Asırlık dış politikamız, ikili ilişkilerimiz, uluslararası kuruluşlardaki temsiliyetimiz, Kıbrıs Barış Harekâtı, AB macerası ve Ortadoğu politikalarımızı…
    Şehirleşme, üniversiteleşme, gecekondulaşma, ekonomik büyüme, yolsuzluklar, gündelik yaşamdaki nitelik ve kalite kaybı gibi en güçlü sosyolojik dinamik ve gelişmeleri…
    Yani bizi biz yapan ve bugünlere taşıyan önemli tarihsel dinamikleri konuştuk…
    CUMHURİYET’İN İLK YÜZYILI, İlber Ortaylı’nın kaleminden 1923’ten günümüze, günümüzden 2023’e uzanan, bir geçmiş ve gelecek muhasebesi…

    10,24
  • Das İst Erbakan “Reis Beyin Oğlu” 1. Cilt

    “Das İst Erbakan” serisinin 1’inci cildi “Reis Beyin Oğlu” kitabıyla; yüz yılı aşkın “Erbakan/Özbakan” tarihinin apolitik biyografisini okuyucu ile buluşturuyor.

    Osmanlı Devleti’nin küllerinden doğan Cumhuriyet’in ilanının üçüncü yılıydı. Ağır ceza reisinin yeni doğan erkek çocuğuna dinin yıldızı anlamına gelen “Necmettin” ismi verildi. Parlak bir öğrenciydi. Çocukluğunda mahalledeki arkadaşlarıyla kurduğu küçük devlet, bastığı paralar O’nun hayalini gösteriyordu. O, bir yıldızdı. Yıldızlara ulaşmak bir hayaldi. Ancak hayatı boyunca hayallerini gerçekleştirmek için çalışacak, doğduğu vatan topraklarını dünyada yıldızlaştıracaktır.

    9,09
  • Das İst Erbakan (2. Cilt) Anadolu’nun Sanayileşme Sevdası

    Hoton Yayınları. eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın bugüne hiç yayınlanmamış belge ve fotoğraflarından oluşan kaynak niteliğindeki “DAS İST ERBAKAN” serisinin 2’inci cildi yayınlandı. Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk’un kaleme aldığı ‘‘Das İst Erbakan”’ serisinin 2’inci cildi ‘‘Anadolu’nun Sanayileşme Sevdası” ismini taşıyor.

    Das ist Erbakan serisinin ikinci cildi; Erbakan’ın 1967 yılında Nermin Saatçioğlu ile evlenmesine, eşinin neden ve ne şekilde başını örttüğüne, O’nun aile ilişkilerine de kapı açmaktadır. Profesör kardeşlerin en küçüğü olan Necmettin Erbakan’ın dermotoloji ve göz alanında dünyada ün yapmış abileri Nizamettin Erbakan ve Selahattin Erbakan ile ilgili bilinmeyen bilgiler de kitapta yer almaktadır.

    10,24
  • Dedem Abdülhamid Han

    Efendimiz Nebiler serveri Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’nın iltifatına mazhar olan Osmanlı soyunun son zamanlarında tahta çıkmış padişahlarından Halife-i Müslîmin Cennetmekân Sultan Abdülhamid Hân’ı şimdiye kadar pek çok kimse kendi bakış açısından anlatmıştır. Soyundan gelmekle ve torunu olmakla şeref duyduğum, ismini taşımakla da büyük bir sorumluluğun ağır yükü altına olan ben ise siz değerli okuyucularıma Rabbimizin lütfettiği kadar Dedem Cennetmekân Sultan Abdülhamid Hân’ı anlatmaya gayret edeceğim.

    Bir insanın büyüklüğünü anlamak için düşmanlarına bakın derler. Sultan Abdülhamid Hân’ın saltanatı boyunca kendisine düşman olanların yanı sıra aradan geçen bu kadar zamana rağmen hâlâ ona düşmanlıkta ısrar edenlerin zihniyet yapılarının benzerliği şaşırtıcıdır.

    Sultan Abdülhamid Hân ile ilgili olarak ideolojilerden arınmış bilgiye her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü bu coğrafyada ayakta durmak zor bir iştir. Bunu başarabilmek ve aynı hatalara tekrar düşmemek için tarihimizde olan hadiseleri özellikle Sultan Abdülhamid Hân dönemindeki olayları hakikati ile öğrenmek ve öğretmek mecburiyetindeyiz. Bu düşünceler ile kaleme alınan “Dedem Abdülhamid Hân” kitabının önemli bir boşluğu dolduracağı kanaatindeyim.

    11,39
  • Dün Bugün Yarın Bu Kırk Yıllık Uykudan Uyanma Vakti Geldi!

    DÜN BUGÜN YARIN hayatını terör örgütleriyle mücadeleye adamış, onlarla hem kora kor dağlarda çarpışmış hem de istihbarat alanında büyük darbeler indirmiş aydın bir Türk subayının, yakın tarihimizin kısa özetini sunduğu hatırat-ı hasbıhalidir. Kimi trajikomik, kimi üzücü, kimi de tebessüm ettiren anekdotlarıyla PKK’dan Hizbullah’a, cemaat kumpaslarından İsrail’e, İmralı’dan Silivri’ye uzanan bir sürecin en yakın tanıklarından ve mağdurlarından Hasan Atilla Uğur’un akıcı ve akılda kalıcı bir üslupla kaleme aldığı bu kitabı okurken, düne ait bilmediklerimiz, bugünle ilgili göremediklerimiz ve yarına yönelik öngöremediklerimiz hakkında çok değerli ve şaşırtıcı bilgilere sahip olacaksınız.

    9,09
  • Emeviler Donemi : Hilafetten Saltanata

    “her şey Devlet için” zihniyeti müslümanların kafalarına o denli yerleştirildi ki, “Her şey din için” inancı kayboldu. Ve müslümanlar saltanat ve diktatorya rejimleri uğruna ulu’l-emr’ler zihniyetinin kulları oldular. Ulu’l-emr -nasıl olursa olsun- la yus’el bir hale getirilip kutsallaştırıldı. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde müslümanları ezen ulu’l-emr’ler, Yezid zihniyetinin mirasçısı oldular ve kendileri için dokunulmazlık kanunları çıkartarak, saltanatlarını sürdürdüler, sürdürüyorlar.

    9,09
  • Eş-Şeceretü’n-Numaniyye fi’d-Devlet-i Osmaniyye

    Elinizde bulunan Şeceretü’n-Numaniyye fi’d-Devlet-i Osmaniyye isimli eseri hem Osmanlı Devleti’nin manevi manada ne kadar büyük ve kıymetli olduğunu göstermeye ve hem Allah dostlarının nasıl ihsan sahibi kullar olduğunu ifadeye kâfidir. Zira Hazret-i Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem) Efendimiz buyurdular ki; “Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 16, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, 1, 24).
    O, Cenab-ı Hakk tarafından kendisine ilham olunan gaybi haberleri bu eserine yazmış ve hatta kendi kabrinin kaybolacağını, asırlar sonra Yavuz Sultan Selim Han tarafından keşfedileceğini ima ile ifade etmiştir.
    İbni Arabî hazretleri ayrıca Hilafet mührünün sahibi Osmanlının kuruluşunu, kudretini, Mısır ve Bağdat gibi diyarların fetihlerini, padişahların isimlerini, yıkılış sürecini anlatmıştır. Türkiye için mühim, Müslümanlar için ise sevinç vesilesi olacak müjdeler vermiştir.
    Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil

    9,09
  • Fatih Sultan Mehmet

    Sultan Mehmet, Fâtih olmayı gerçekten kafasına koymuş bulunuyordu, esasen kendinden emin ve kararlı görünmeliydi.

    “Maçka ve Dolapdere taraflarındaki ağaçlar bu gece kesilsin, kızaklar yapılarak altmış yedi parçalık ince donanma bu gece
    Haliç’e indirilsin, havan ateşi hiç kesilmesin ki, düşman durumu fark edemesin!”

    “Gemiler karadan mı yürüyecek yani, sultanım?!”

    “Denizden yürüyerek zinciri kıramayınca, biz de karadan yürürüz.”

    Ertesi gün koca Osmanlı ince donanmasını Haliç’te gören Bizanslılar âdeta küçük dillerini yuttular. Bu sırada surlardan durumu
    seyreden Prens Dukas şöyle dedi:
    “Böyle bir harikayı kim gördü ve kim işitti. II. Mehmet karaları denize çevirdi ve gemileri dalgalar yerine dağlardan aşırdı.
    Böylece Kayser ve İskender’i gölgede bıraktı, Bizans’ı mahvetti ve dünyayı süsleyen bütün şehirlerin kraliçesi İstanbul’u fethetti.”

    9,09
  • Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul’un Fethi – Gençler İçin

    Osmanlı’da saltanat sırası Sultan II. Murad’a gelmişti. O da kuşattı İstanbul’u, fakat Peygamber müjdesi şehir, Peygamber adaşını bekliyordu:

    “Hz. Muhammed (sav) Peygamber’in müjdesini Sultan Mehmed gerçekleştirecekti.”

    Sultan II. Murad, ya bunu hissettiği ya da birileri (bazı kaynaklar Hacı Bayram-ı Veli olduğunu yazar) kulağına fısıldadığı için en verimli çağında tahtı terk etti. Bu görülmemiş derecede büyük fedakârlıkla müstakbel fatihin (oğlu Sultan II. Mehmed) önünü açtı. Ama kaderden henüz izin çıkmamıştı. II. Murad, bir süre sonra saltanat makamına dönmek zorunda kaldı. Yenmesi gerekeni yenip, alması gerekeni aldıktan sonra, her fani gibi o da “terk-i dünya” eyledi.
    Şimdi sıra onundu…

    Sünnet yolundan Peygamberinin müjdesine yürüyecek, “alınmaz”ı alıp “Fatih” olacaktı. Henüz yirmi yaşındaydı. Çocuktu, ama yüreğini inancıyla bütünleyerek atom çekirdeğine dönüştürmüştü. Ya alacak ya da ölecekti! Ölmedi, aldı.
    Çünkü o, gemileri karadan yürütmeyi düşünecek kadar geniş ufukluydu…

    9,09
  • Fethin Güzel Sultanı Fatih Sultan Mehmed

    Fethin Güzel Sultanı Fatih Sultan Mehmed, emsalsiz kişiliğiyle tarihe damga vurmuş bir cihan sultanını akıcı bir öykü diliyle ilk gençlik çağına tanıtma amacı taşıyan bir kitap. Fatih gibi çok yönlülüğüyle asırları aşmış bir şahsiyeti kaleme almanın zorluğu herkesin malumudur. Buna rağmen elinizdeki bu kitap fetihler çağının kokusunu odanıza taşımayı; bir cihangirin coşkulu yüreğinin kıvrımlarında sizi dolaştırmayı vaat ediyor. Kalbinize dokunan, hayal dünyanızda ardı ardına pencereler açan bir üslubu var. Okurken kendinizi surlara kanca atmış bir çeri gibi hissetmiyorsanız ya yer altında lağım atan bir kapıkulusunuzdur ya da Galata sırtlarından çekilmiş bir kadırganın vardavela tellerine ayak basıp göğsünü rüzgâra vermiş bir levent…

    “Ne adamlarımın çokluğuna ne de savaş aletlerime güvenirim. İtimadım yalnız Hakk’ın lütuf ve yardımınadır… Eğer o kalenin benim elimle fethi takdir olunmuşsa kale burçları taştan değil saf demirden de olsa kahır ateşiyle onu eritip mum gibi yumuşatırım. Hem ben bu şehri alamasam da niyetimin sevabına erişirim… (Sultan II. Mehmed)”

    6,79
  • Filistin Hakkında Fetvalar

    Bu çalışma farklı zaman ve durumlarda verdiğim Fetvalardan oluşmaktadır. Fetvaların tümü, Filistin Sorunu’nun yanı sıra topraklarımızı gasp eden, halkımızı yurtlarından çıkaran, canımıza kasp eden, mukaddesatımıza saldıran Yahudilere karşı mücadelemiz ile ilgilidir.

    Bu fetvaların amacı; Müslümanların İsra ve Miraç yurduna, Allah’ın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa topraklarına ilişkin hassas konulardaki sorulara kitap ve sünnetten cevaplar sunmaktır. Hakkında soru yöneltilen hususların başında; İsrail ile barış yapmak, Filistin’le ilgili bazı tavizler vermek, Kudüs’ten feragat etmek, Yahudilerin sultası altındaki Mescid-i Aksa’yı ziyaret, işgalci Siyonist düşmana yönelik şehadet operasyonları düzenlemenin hükmü, kadınların bu operasyonlara katılıp katılmayacağı, düşmanla işbirliği yapan ve onları Müslümanlara musallat eden hainlerin durumu gibi konular gelmektedir.

    9,09
  • Filistin Hakkında Yanılgılar

    Filistin meselesi hakkındaki yanlış bilgiler, yanlış kanaatler ve tahliller bu dava konusunda önemli sorumluluklar gerektirdiğini düşündüğümüz bir takım hatalı duruşlara sebep olmuştur.Bu hataların başta geleni ise Filistin davasını sahiplenme konusundaki çekingenliktir.Birçoklarının hala bu meseleye bir İslam davası, Müslümanların ortak meselesi olarak bakmak yerine bir Arap sorunu olarak yaklaştığı söylenebilir.

    7,94
  • Gaziler Çağının Padişahı Osman Bey / Öykü Tadında Tarih 1

    “Bu Osman’ın deliliği ne öncekilere ne de sonrakilere benzemez. Bazı yiğit için gözünü budaktan esirgemez derler ya, Osman öyle de değil. Gözüne sokacak budak arayan cinsten. Hak Teâlâ’ya tevekkül edip göz göre göre atını sürmüş pusunun üzerine.”

    “Gaziler Çağının Padişahı Osman Bey” özellikle ilk gençlik çağının okumaya bayılacağı akıcı bir öykü diline sahip. Okurunu sımsıkı sarıyor ve kitap bitene kadar bir daha bırakmıyor. Bu kitap asla akademik bir çalışma değil, aksine insana dokunan, öznel ve alabildiğine bizim tarafımızda bir anlatımı var. Okurken, sanki birileri köydeki maceraları anlatıyormuş gibi kendinizi kaptırıyorsunuz. İnsana dokunuyor ve metindeki karakteri adeta bu asra taşıyor. Sayfalar arasında ilerlerken tarihi mekânların kokusu odanızın içine giriyor adeta. Bu etkiyi sağlamasında şüphesiz Âşık Paşazade ve Neşri gibi klasik kaynaklarımızın izini ve üslubunu takip etmiş olmasının payı çok fazla. Kapağını kapattığınızda “Keşke bitmeseydi” demekten kendinizi alamayacaksınız…

    6,79
  • Hilafet Tahtının Sultanı Yavuz Sultan Selim

    Babam Sultan Bayezid Han zamanında seferler az olup asker ve ocaklıya rehavet gelmiştir. Benim zamanım ise sefer zamanı olacaktır. Seferlerde güçlük, yorgunluk; kan ve can vermek vardır. Beni peşinen bu şart ile kabul ederseniz edin. Yoksa rahatınızı isterseniz kardeşlerimden birini tercih edin, ben de sancağım olan Semendire’ye döneyim. İşte devlet, işte padişahınız ne eylerseniz eyleyin. Ama bugün benim söylediklerimi kabul edip yarın muhalefet edene aman vermem.”

    Yavuz Sultan Selim dönemin en çalkantılı yıllarında yapılması gerekeni sezebilen yegâne şehzadedir. Fırtınalarda alabora olabilecek bir devletin dümenini ele alıp dev dalgaları lehine çevirerek oğlu Süleyman’a muhteşem bir mülk teslim etmiştir. Elinizdeki bu kitap işte bu ilginç macerayı akıcı ama tarihi gerçeklerden kopmayan bir üslupla ele alıyor. Hayal dünyanızda ardı ardına perdeler açıp sizi Yavuz Selim’in heyecanlı dünyasına davet ediyor. Söylemesi bizden, sayfaları kovalamaktan kendinizi alamayacaksınız.

    6,79
  • Hünkarım Bir Tahsin Paşa Romanı

    Sultan Abdülhamid’in dostu, sır kutusu Tahsin Paşa’nın romanı: Hünkarım…
    Türkiye’de ve dünyada büyük bir ilgiyle takip edilen Payitaht dizisinin Tahsin Paşa’sı Bahadır Yenişehirlioğlu, Tahsin Paşa’nın unutturulmuş hayatını romanlaştırdı.
    Osmanlı İmparatorluğu ölüm kalım savaşında.
    İç ve dış mihrakların tek bir amacı var; Ulu Hakan Abdülhamid’i devirmek.
    Sultan Abdülhamid’in çevresinde güvenebileceği tek bir kişi bile yoktu ta ki Tahsin Paşa’yı bulana kadar.
    Tahsin Paşa, aşktan ve muhabbetten anlayan, devletine ve Hünkarına sonsuz sadakatle bağlı, iyi bir eğitim ve aile terbiyesinden geçmiş bir devlet adamı.
    Hünkar’ın Tahsin’e sonsuz güveni ile Tahsin’in Hünkar’ına sonsuz sadakati…
    Ve herkesi kıskandıran bir sırdaşlık, dostluk, kardeşlik…

    9,09
  • II. Abdülhamid Han – Bir Dehanın İzleri

    Osmanlı padişahlarından belki de en çok tartışılanıdır Sultan II. Abdülhamid. Kimileri “Kızıl Sultan” diyor, kimileri “Ulu Hakan”… Siyasi hayatı ve tercihleri sürekli tartışılıyor. Ve bu tartışmalar, daha ziyade sancılı saltanat yıllarındaki siyasi olaylar, anlaşmalar, yürütülen “denge politikası” üzerinden yapılıyor.
    Peki şimdi, kişisel hayatı ve bıraktığı eserler üzerinden “insan Abdülhamid”e doğru bir yolculuğa ne dersiniz? Talha Uğurluel, Sultan II. Abdülhamid’in kişisel tarihindeki detaylar üzerinden İmparatorluğun son günlerini anlatıyor

    9,09