-
Son Tanık
SON TANIK… TEMEL KARAMOLLAOĞLU… HAYATI, MÜCADELESİ, HATIRALARI..
-Karakaya olan aile soyadı nasıl Karamollaoğlu oldu?
-Kemancı Agop’un cenazesindeki sır neydi?
-Ünlü dolandırıcı Sülün Osman’ı yakalayan Karamollaoğlu kimdi?
-İngiltere’de, ünlü Tedy Boys çeteleriyle neden kavga etti?
-Arabistanlı Lawrance filmini izledikten sonra Müslüman olmaya karar veren İngiliz kadın kimdi?
-Kilise’de İslam Konferansı verirken üzerine yürüyen İngiliz’e hangi cevabı verdi?
-Erbakan ile ilk nerede karşılaştı, hakkında ne düşündü?
-Ağır sanayi hamlesi sırasında Amerika’dan gelen gençler ne istedi?
-TBMM’de CHP senatörü olan dayısıyla nasıl karşı karşıya geldi?
-80 İhtilali öncesi Afganlı kılığına girmiş Türk istihbaratçı hangi teklifi yaptı?
-İşkenceleriyle ünlü Zincidere’de neler yaşadı? Koğuştaki mafya babası ona hangi iş teklifinde bulundu?
-Sivas olayları öncesi yaşanan tuhaflıklar nelerdi?
-Aliya İzzetbegoviç, Saddam Hüseyin, Yaser Arafat, Gannuşi gibi isimlerle yolu nasıl kesişti?
Bu kitapta sadece bir siyasetçinin hayatına ve hatıralarına değil, mazlum bir coğrafyanın mahzun hikayesine tanık olacaksınız… -
Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak ABD-İsrail İttifakının Dinî Temelleri
Tanrı bugün biz yaşayanlardan Yeryüzü Gezegenini yok etmemizi mi istiyor, hatta istemenin ötesinde böyle bir emir mi veriyor? ABD’deki Evanjelist önderler, takipçilerini, dünyanın an meselesi olan bir yıkıma mahkûm olduğunu ilan ederek ölüme yönlendiriyorlar. Ancak, Amerika için asıl tehlike, “çılgınlar” diye nitelenen kimselerden ziyade, 200 yıldan daha az bir geçmişe sahip yeni bir teoloji benimseyen ana akım Hristiyanlardan geliyor. Bu teori onlara sorgusuz bir şekilde Cennet’e gidiş bileti veriyor. Dünyanın sonunu getirecek son savaşta ortaya çıkacak büyük bir Türbülasyon’un varlığından emin olmalarına karşın, kendilerinin bir an bile acı tatmayacakları konusunda beyinleri yıkanmış durumda. Armagedon kültünün mensupları, kıyamet koparken, sevdiklerinin mahvını localarından rahat içinde izleyecekleri Cennet’e yükseltileceklerini söylüyorlar. Her on Amerikalıdan biri bu mezhebin bir üyesi. Cennet’e Yükselmek ve kıyamet için dua eden bu insanlar, bunları gerçekleştirmesi için Tanrı’yı zorlayabilir mi? “ABD Hristiyan Sağı ile İsrail arasındaki tuhaf birlikteliğin muhteşem bir şekilde gözler önüne serilmesi. İkisi de birbirini sevmiyor, fakat birbirlerini kullanıyorlar. Mesele din değil, siyaset. Bu ikiyüzlülüğün ortaya konması açısından bu kitabı hararetle tavsiye ediyorum.” –Dr. Alfred M. Lilienthal, Yazar-Tarihçi
-
Tarihi Değiştiren Liderler
Sezar: Roma’yı İmparatorluk yaptı, Konstantin: Hıristiyanlığın önünü açtı, Fatih: Konstantinopol’ü aldı, Kanuni: Avrupa kapılarına dayandı, Şarlken: dünyanın diğer yarısına da göz dikti, VIII. Henry: Papaya kızdı, İngiltere’yi Protestan yaptı, I. Elizabeth: İspanyolları denize gömdü, Napolyon: Avrupa Fransa’nın olsun dedi, Washington: ABD’yi kurdu, Atatürk: Osmanlı’dan Türkiye çıkardı, Hitler: Dünyayı değiştirdi, Mao: Çin’i kızıla boyadı, Truman: Atom çağını başlattı, Stalin: Korku imparatorluğu kurdu, Hirohito: Japonya’yı hem yıktı hem yaptı, Nasır: Arapları ayağa kaldırdı, JFK: İnsanoğlunu Ay’a çıkardı, Martin Luther King: Bir hayal kurdu, Arafat: Filistin bizim dedi, De Gaulle: Fransa’yı nükleer güç yaptı, Gorbaçov: Soğuk Savaşı bitirdi. Ve daha niceleri…KARARLAR VERDİLER, TARİHİ DEĞİŞTİRDİLER…
-
Teşkilat’ın İki Silahşoru
“Soner Bey beni arıyormuşsunuz?”
Tanışmamız telefonda bu cümleyle başladı.
Tarih: 16 Haziran 1999.“Tetiği çekene biz ‘Teğ-Men’ ya da ‘Çiftçi’ derdik. Bu şifreler
bize Teşkilatı Mahsusa’dan mirastı. Nasıl mı?
İki kompartıman çalıştık; 1-2-3 ve 4-5-6.
Ben 4’üm. Liege-Brüksel ve Rotterdam-Abnham hattı bizimdi.
Neler mi yaptık?
Operasyondan sonra ellerimizi kolonyalı mendillerle sildik…
Bunun eğitimini İzmir yakınlarında Amerikalılardan kalma bir yerde aldım…”İttihat ve Terakki’nin silahşoru Yakup Cemil’in kardeşi
Mehmed Hüsnü’nün torunuydu.Sistemler, rejimler değişti; Teşkilat hep aynı kaldı.
Teşkilat’ın İki Silahşoru’nun 1903 yılında Pangaltı’da
başlayan 80 yıllık yazılmamış hikâyesi… -
The Özal Bir Davanın Öyküsü
12 Eylül Askeri Darbesi’ni Özal’a önceden duyuran MHP’li kimdi? Özal ANAP’ı kurarken Süleyman Demirel’den kimleri ödünç istedi? Demirel ne yanıt verdi? Özal’a köprüyü satma fikrini kim verdi? Eşi Semra Özal’dan boşanmasını Özal’dan kimler, neden istedi? Özal ile Cem Karaca’yı Almanya’da gizlice buluşturan kimdi? “Paşalar Operasyonu”nun perde arkası… Özal, suikast girişiminin arkasındakileri ortaya çıkarmak için İsviçre’ye kimi gönderdi? Irak’ın Kuveyt’i işgal edeceğini CIA ve MİT’ten önce Özal’a bildiren işinsanı kimdi? Özal Clinton’dan ne istedi? Kürt meselesi konusunda Özal’ın kafasında neler vardı? ANAP nasıl bölündü? Ölümünden 12 gün önce oğlu Ahmet Özal’a ne vasiyet etti? Eski ABD Başkanı Bush Özal’ı anlatıyor…
-
Toplum Sözleşmesi
Toplum Sözleşmesi, Fransız Devrimi’nin felsefî zeminini hazırlayan eserlerin başında geliyor. Batı dünyasını şekillendiren temel siyaset teorilerinden biri olarak da görebileceğimiz Toplum Sözleşmesi’nde Rousseau, sınıf ayrımı gözetmeksizin her bireyi kanun önünde eşit kabul etmek gerektiğini savunur. Bireysel özgürlüklerin güvence altında olduğu, genel iradeye ve mutabakata dayanan sistem, “gönüllü köleliği” de ortadan kaldıracaktır. Rousseau’nun yazıldığı ilk günden beri sürekli tartışılan bu klasik metni, siyaset bilimine; mülkiyet, halkların egemenliği, genel irade gibi kavramları armağan etmiştir. Bununla da kalmayıp, çeşitli demokrasi modellerinin nasıl ve hangi koşullarda gerçekleşebileceğinin altını çizerek demokrasi teorilerine bugün bile katkı yapmayı sürdürmektedir.
-
Türk Siyaset Tarihinde Milli Görüş
Türkiye’de gerçekleşen 1960 darbesinden sonra gelişen süreçlerle birlikte 1969 yılında Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Konya’dan Bağımsız Milletvekili seçilmesiyle birlikte İslâmî mücadele, partileşerek siyaset sahnesi içerisinde kendine has bir metot geliştirmiştir. Bu süreç içerisinde Milli Görüş Hareketi olarak kendini tanımlayan, daha sonra Türk siyaset tarihinde Milli Görüş Partileri serüvenini başlatmıştır. Milli Görüş Partileri sırayla: Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi olarak Türk siyasetinin son 50 yılına damga vurmuştur. Elinize aldığınız bu kitap, Milli Görüş Hareketi öncesinde İslâmcılık olarak adlandırılan sürecin daha sonra Milli Görüş’e çevrilmesini ve ondan sonra verilen mücadele hakkında ayrıntılara girmeden yüzeysel olarak genel bilgileri ele almaktadır. Çalışmamız: Son yüzyılın İslâmcılıktan Milli Görüş’e geçiş sürecini ele alarak siyaset sahnesinde mütedeyyin siyaset anlayışının doğuşunu, gelişmesini ve kendi içerisinde yaşadığı kırılmaların tarihsel sürecini anlatmaktadır. İkinci kitap olarak size sunacağımız MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİNİN TEMEL PRENSİPLERİ kitabından önce okunması gereken bu kitap: İslâmcılık ve Milli Görüş Hareketi adına yazılmış kaynaklara dayanılarak hazırlanmıştır. Üç ana kitap çalışmamızın ilki olan bu çalışma temel olarak Recep Taha Engin’in Yüksek Lisans Tezinde yer alan ve çıkartılan konu başlıklarının eklenmesiyle hazırlanmıştır. Üç seriden biri olan bu kitabımız, daha sonraki süreçte MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİNİN TEMEL PRENSİPLERİ ve MİLLİ GÖRÜŞ PARTİLERİ ve SÖYLEMLERİ olarak sizlere sunacağımız bu kitaplarla da son bulacaktır
-
Türkiye ABD İlişkilerinin Psikolojisi
Missouri Gemisi İstanbul’a demirlediğinde takvim yaprakları 5 Nisan 1946 Cuma gününü gösteriyordu. İkinci Dünya Savaşı bitimindeki bu kritik tarih, Cumhuriyet Türkiye’sinin kaderini şekillendirecek gelişmelerin başlangıcıydı. Mecliste yapılan konuşmalar ve gazetelerde yayımlanan yazılar ABD’nin Türkiye’de sempatiyle anıldığını, iyiliksever, koruyucu ve kurtarıcı bir imgeyle baş tacı edildiğini hatta kutsandığını gösteriyordu. Başbakan Şükrü Saraçoğlu için ABD “Dünyanın en mükemmel çocuğu” idi. CHP vekili Muhittin Baha Pars Amerikan Başkanı Roosevelt için “Peygamber gibi temiz ve kusursuz” nitelemesinde bulunmuştu. Celal Bayar ise Türkiye için NATO’nun “imanlı bir uzvu” diyordu. Türkiye’nin siyasal ve kültürel elitine hakim olan bu duygusal atmosfer yaklaşık yirmi yıl boyunca devam etti. 5 Haziran 1964 günü ABD Başkanı Lyndon Johnson tarafından İsmet İnönü’ye yazılan mektup, Türkiye’deki yerleşik Amerikan romantizmini sarstı. O günden sonra Türkiye ABD ilişkileri hiç bir zaman 1950’lerdeki altın yıllarına dönemese de, ABD’nin Türkiye üzerindeki belirleyici etkisi devam etti.
-
Vurgun / Parsel Parsel 2
• Melih Gökçek’in istifa ettirilme sürecinde, yerine geçmesi için Erdoğan’a önerdiği iddia edilen isim “FETÖ abisi” miydi? • Ankara Ticaret Odası (ATO) seçimlerinin perde arkası…Melih Gökçek’in ATO oyunları… Gidip gelen listeler, istifa etmesi istenenler… • FETÖ itirafçısı, Gökçek’in atadığı FETÖ’cüleri isim isim açıkladı… • Nihat Hatipoğlu’nun kardeşi, Gökçek’in en yakınındaki isme nasıl rüşvet verdi? • Belediyeden çıkarılan FETÖ’cüler hangi üniversiteye, hangi kadrolarla yerleştirildi? • Gökçek’in belediyeyi neredeyse birlikte yönettiği o dört FETÖ’cü isim kimdi? • FETÖ Ankara’yı nasıl parselledi? 4 mütevelli bölgesi yöneticileri kimlerdi? Keçiören, Çankaya, Sincan ve Altındağ mütevelli bölgelerinin alt bölgeleri nerelerdi? Onların yöneticileri kimlerdi? Bu isimlerin Melih Gökçek’le ilişkileri nelerdi? • Belediyeden FETÖ’ye himmet hangi yollarla aktarılıyordu? • Melih Gökçek’in Mansur Yavaş’a kurduğu o kumpasın tüm ayrıntıları… • Erdoğan’ı nasıl tehdit etti? • Melih Gökçek’in istifa ettirilmesinden bir ay önce Nevin Gökçek’in evine aldığı mobilyalar nasıl belediyeye ödettirildi? • Gökçek istifa etmeden aylar önce aktarılan milyonlar… • 36 metrekarelik stant için 25 kişi Cidde’ye nasıl gitti?
-
Yaşantının Politikası
Her olayda biz aklıkarışık ve çıldırmış yaratıklarız. Kendi benliklerimize, birbirimize, manevi ve maddi dünyaya yabancıyız. Hatta gözümüze ilişen ancak benimsemediğimiz bir zaviyeden, deliyiz biz. Yabancılaşmanın bizi beklediği bir dünyaya doğuyoruz. Potansiyel olarak insanlarız ancak yabancılaşmış bir haldeyiz ve bu hal sadece doğal bir sistem değil. Halihazırdaki kaderimiz olarak yabancılaşma, sadece insanın insana uyguladığı insafsız bir şiddet ile gerçekleştirilir. Bu kitap, günümüzde, kendi benliklerimize yönelik şiddetin kimi biçimlerini belgelemeye çalışmaktadır.
-
Yazılamayanlar
İşte Tayip Erdoğan’ın yaptığı 8 büyük siyasi operasyon!
Erdoğan-Gökçek kavgasının perde arkası.
Melih Gökçek ile Kadir Topbaş’ı hapisten kurtaran sırlar.
Tayyip Erdoğan ile Ali Babacan’ın hiç bilenmeyen beton kavgası.
Tayyip Erdoğan Ali Koç’tan niye çekiniyor? Babası Rahmi Koç’a elçi olarak kimi gönderdi?
McKinsey ve Papaz olayının bilinmeyenleri…
Aydın Doğan böyle tehdit edildi…
Gazetelerin ve televizyonların gerçek sahibi kim?
Muhsin Yazıcıoğlu’nu FETÖ böyle öldürdü, iktidar böyle seyretti.
Bahçeli’nin Tayyip Erdoğan’a teslim olma sırrı ne?
Kemal Kılıçdaroğlu’nu istifa etmekten vazgeçiren neden… -
Yobazlıklar
Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık, İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık, Bilimi ilah gibi görüp putlaştıran bilimci-teknokratik yobazlık, Çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûm eden kapitalist yobazlık, Marks’ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist-komünist yobazlık, Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar… Dünyaca ünlü düşünce adamı Roger Garaudy bu eserinde Batı’nın ve Doğu’nun bütün yobazlıkları gözler önüne seriyor. Sadece sergilemiyor, her türden yobazlığa karşı ne yapılması gerektiği de apaçık ortaya koyuyor. Hem Batılılara hem de bizlere ağır eleştiriler getiren Garaudy’nin görüşleri dikkate alınmadan güler yüzlü bir gelecek kurulamaz!
-
Yoldaki İzler
Benim siyaset kervanına katılışım ve Erbakan Hocamızla ilk defa karşılaşmam Milli Selamet döneminde oldu, diyerek bu kutlu yola çıkışını anlatıyor Şevket Kazan. Zaman içinde yollarına çıkan engelleri, bu engellemeleri kimlerin yaptığını, bu engelleri nasıl aştıklarını tarih tarih anlatıyor. Bu kitabı okuduğunuzda yaşadığınız olayların sadece görünenlerden ibaret olmadığını, maneviyatın da bir o kadar önemli olduğunu fark edeceksiniz. Ve yine yrünen bu kutlu yolda “Yoldaki İzler”i takip ettiğinizde Allah’ın yardım ve inayetinin Milli Görüşçü’lere nasıl ulaştığını da..
-
Yoldaki Mühendis
Abdullah Galib Bergusi. Filistin Direniş Hareketi Kassam’ın Batı Şeria ve Ramallah’ta bilinen en meşhur komutanı. Kod adı Yoldaki Mühendis ya da Gölgeler Prensi olan Bergusi, Filistin tarihinde en çok ceza alan kişi. 67 müebbet ve ayrı ayrı onlarca yıl hapis cezası… 2003 yılından beri tek kişilik hücrede yaşıyor. Tutsak alınmadan önce İsrail’in tüm istihbaratını peşinden koşturan Filistin’in bu meşhur komutanı bedeni tutsak alınsa da zindanda kalemiyle kelimeleriyle direnmeye devam ediyor. “Uzun zamandır tek kişilik karanlık bir hücrede yaşıyorum. O kadar uzun zaman ki artık senelerini saymakta acizim… Tek kişilik karanlık hücreye konulmadan tam altı ay boyunca soruşturma merkezlerinde dolaştırıldım. Bu merkezlerde ölümü gördüm… Ölümle konuştum… O da benimle konuştu… Çok defa ölüme dokundum… Fakat el-Kahhâr olan Allah’ın yardımıyla ölüme galip geldim… Siyonistler tarafından tutuklanmadan önce hayatımın en güzel yıllarını geçirdim. Başım dik ve yükseklerdeydi. Mescid-i Aksa’nın kandillerinin yakılacağı yağın Filistin’e, özgür savaşçıların toprağına gelmesi çok yakındır… Aydınlık yarınlar yakındır. Siyonistlerin, Allah’ın mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’dan gitmeleri yakındır. Filistin’in emperyalizmden, işgalden ve zulümden özgürlüğüne kavuşacağı günler çok daha yakındır.” Abdullah Galib Bergusi
-
Yoldaki Mühendis 2
Abdullah Galib Bergusi. Türkiyeli okur onu “Yoldaki Mühendis” kitabıyla tanıdı. Filistin’in yaşayan efsanevi komutanlarından birisi olan Bergusi İsrail tarihinde 67 müebbet ve 5200 yıl hapisle en çok ceza verilen kişi. Otobiyografisini anlattığı ilk kitabında bizleri hayretlere düşüren ve heyecanlandıran Abdullah Bergusi, hayat hikâyesinin devamı olan bu ikinci kitabında bizleri yine heyecanlandırıp; hayretlere düşürüyor. Yoldaki Mühendis 2 devam kitabında zindanda yaşadıklarını; işkence seanslarını, düşmanın onu çözmek için uyguladığı taktikleri ve aynı zamanda da kendi iç sorgulamasını mümkün olan en yalın haliyle okur ile paylaşıyor. “…Çoğu zaman karanlıktan ötürü yazamıyorum. Beni yazmaya iten etken ise direnişin kalemini tutma ve buradan dahi olsa direnişe ve İslam’a hizmet etme isteğidir. Bu yüzden şartlar ne olursa olsun, bu can bu bedende olduğu müddetçe direnişime devam edeceğim. Olurda ruhum bedenimi terk ederse şehit; yok bedenimde kalmaya devam ederse yine şehit olurum. Ama ilkinden farklı olarak ‘Yaşayan Şehit’ olurum…” Abdullah Galib Bergusi
-
Yumuşak Güç
Amerikan hükûmetlerinde etkin görevler almış olan ünlü siyaset bilimci Joseph Nye, “yumuşak güç” kavramını ilk kez 1980’lerin sonlarında kullanmıştır. Günümüzde tüm dünyada siyasî liderler, köşe yazarları ve akademisyenler tarafından sık sık —ama çoğunlukla yanlış biçimde— kullanılmaktadır. Peki, yumuşak güç nedir? Yumuşak güç cezbetme ve ikna etme kabiliyetine dayalıdır. Zorlama kabiliyeti olan sert güç bir ülkenin askerî ve iktisadî gücünden kaynaklanırken yumuşak güç ülkenin kültürünün, siyasî fikirlerinin ve politikalarının cezbediciliğinden kaynaklanır.
-
Zindan Hatıraları
Bu kitaptan, yeryüzünün tağutlarının, Allah ve İslam düşmanlarının, Allah’ın dinine sarılıp Kur’an’ın gösterdiği istikameti yol edinenlere reva gördükleri zulüm ve işkencelerden bir kesiti, Zeynep Gazali’nin başına gelenleri dehşetle okuyacaksınız. Sırf “Rabbim Allah’tır” dediği, Allah Teala’nın gösterdiği istikamette yürüdüğü, tağutların kirli saltanatlarına teslim olmadığı için bir müslüman kadının başına gelen dehşet verici işkenceleri, tüyleriniz diken diken olarak okuyacak; İslam için nelere katlanılabileceğini göreceksiniz.
-
28 subat Postmodern Bir Darbenin Anatomisi
Sovyetlerin yıkılmasından sonra tek kutuplu dünya oluşturuldu ve NATO toplantısında alınan bir kararla komünizm tehlike olmaktan çıkartılarak tehlikenin yönü İslam’a çevrildi. Körfez Harekâtı, Bosna Savaşı gibi İslam dünyasına karşı operasyonlar başlamışken Türkiye’de Refah Partisinin en büyük parti haline gelip İktidara büyük ortak olarak gelmesi küresel çevrelerde rahatsızlık oluşturdu. Her ne kadar operasyon ismini 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısından alıyor olsa da aslında çok daha önceden başladığını ve nasıl kirli bir şekilde yapıldığını dönemin Adalet Bakanı ve en yakın şahitlerinden olan Şevket Kazan’ın kaleminden okuyacak karanlık perdeyi bir aralayıp gerçeklere ulaşacaksınız.