-
Kalpleri Birleştiren İlahi Esinti Kardeşlik
Kardeşlik, fıtrî bir duygu, ilâhî bir lütuf, Rabbanî bir bağış, kalpleri birleştirip huzura kavuşturan, mucizelerle dolu kudsî bir sırdır. Kardeşlik, eşsiz bir inşa ve terbiye sürecidir. Enâniyet, kibir, kin, nefret ve haset gibi kötü duyguları sevgi, saygı, merhamet, özveri, paylaşma, güven ve fedakârlık potasında eriterek, Ebû Cehil ve Ebû Leheb gibi değil, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi olabilmektir. Kardeşlik, müminlerle bir araya gelindiğinde makam, mansıp ve çıkarları bir kenara bırakmak, yapılan yardım, özveri ve fedakârlık için teşekkür dahi beklememektir. Kardeşlik, ırk, kabile, aşiret, meslek, grup, mezhep üstünlüğü gibi sunî değerler üretmeyi ve bunlara kudsiyet yüklemeyi terk etmektir. Cahiliye tortularını çöpe atmak, içimizi kemiren kötü duygularından arınarak huzur bulmaktır. Elinizdeki kitap, Allah Resûlü (a.s.m) ve sahâbîlerinin kardeşlik örneklerinden yola çıkarak, kardeşlik ölçülerini, hukukunu, adabını anlatmakta, kardeşliğin sözden ibaret kalmayıp nasıl yaşandığını örnekleriyle ortaya koymaktadır. Bunu kalben yaşamak için saâdet asrına yelken açmaya ne dersiniz?
-
Kalplerin Keşfi / Mukaşefetü’l Kulüp (Ciltsiz)
Mukaşefetü’l Kulüb konu itibariyle tasavvufi bir eserdir. İçerik itibariyle kalpleri hassas bir İslami hayata sevk etmeyi, oraya saf bir İslami hayatı sıkıştırmayı hedef edinen bir eserdir. Mukaşefetü’l Kulüb bir “Kalpleri ihya” kitabıdır. Durumlarını tespit ve keşfedip aralayarak, ortaya çıkararak ıslaha çalışmayı öğreten bir eserdir. Tasavvuf kalp ile meşgul olan bir ilimdir. Malumdur ki, kalp nasıl olursa dış aza ve yaşayış da ona uygun bir manzara arz eder. Allah Tela’nın; “Her kulun kalbini günde birkaç kere kontrol ettiği” hadisinin manasına itibarla tasavvufta amellerin zuhur mahalli olan kalp ele alınmıştır.
-
Kamu Yönetimi Adabı Geleneğin İzinde Modern Bir Siyasetname
Elinizdeki bu eser, çok uzun bir aradan sonra, geleneksel siyasetnâme literatürünün üslup ve yaklaşımıyla modern bilimin rehberliğinde yazılan bir siyasi öğüt kitabıdır. Daha açık ifadesiyle, geleneğin izinden giden modern bir siyasetnâmedir. Bu nedenle kitaba Kamu Yönetimi Âdâbı adı verildi. “Kamu Yönetimi” modern dünyaya ve yönetim bilimine ait bir kavramdır. Daha çok siyasetnâmeler ve ahlak kitaplarında yer alan “Âdâb” kelimesi ise geleneklere vurgu yapmaktadır. Bu nedenle kitap iki farklı paradigmayı bazen yan yana bazen de karşı karşıya incelemekte, her ikisinden de yararlanarak hem kadim yönetim sorunlarına hem de çağdaş yönetim sorunlarına cevaplar aramaktadır.
Kitap siyaset düşüncesinden çok yönetim pratiğiyle ilgilidir. Bu nedenle felsefi tartışmalar yerine yönetim sürecine yönelik uygulamaları ele alır. Başka bir ifadeyle eser bir siyaset felsefesi kitabı değil, modern yönetim uygulamalarına yönelik bir bilgi ve tavsiye kitabıdır. Siyasetnâmeler öğütlerini geçmiş tecrübeler, dini ve ahlaki inanç ve değerler, varsa muhatabı olan yöneticinin eksiklik ve kusurları üzerine inşa ederler. Bu kitapta dile getirilen bilgi ve tavsiyelerde ise geleneksel kaynaklar yanında modern bilgi kaynaklarından; ağırlıklı olarak kamu yönetimi, örgütsel davranış, işletmecilik, yönetim ve organizasyon bilim dallarından da yararlanılmıştır.
Yazar bu eserinde yönetim ve organizasyon bilim dalında uzun yıllar süren akademik çalışmaların kazandırdığı bilimsel bilgileri, özel sektör danışmanlıklarından edinilen pratiği, bürokrasi (devlet yapısı ve işleyişi), siyaset (yasama) ve bakanlık (yürütme) görevlerinden edinilen tecrübeleri sade ve anlaşılabilir bir dille okuyucularıyla paylaşmaktadır.
Kitabın başta kamu yöneticileri olmak üzere, konuyla ilgilenen öğretim üyesi ve öğrencilerine, yönetim uzman ve danışmanlarına, araştırmacılara ve konuya ilgi duyan tüm okuyuculara yararlı olacağını ümit ediyoruz.
devamını oku -
Kanadı Kırık Melek’in Kanadına Takılanlar
Yaşlılık hastalığı Progeria’nın belirtileri, on sekizinci aydan sonra gelişmeye başlıyor. Çocuğun derisi yaşlı bir insanın derisi kadar kırışıyor, kemikleri kırılgan hale geliyor ve çocukların çoğunluğu dört yaşından itibaren kel kalıyor. Bu hastalığa yakalanan çocukların boyları genellikle bir metreyi geçmiyor ve beş yaşındaki bir çocuğun boyutlarında oluyorlar. Çocukların iç organları da hastalıkla beraber erken yaşlanıyor ve ölüm, ergenlik yaşlarında kalp krizi ile geliyor.
– Doktoru Nursel ElçioğluŞimdiye kadar hep içimden söyledim, şimdi ise yüksek sesle haykırıyorum: “Sana ihtiyacımız var Burcu! Sakın gitme! Sen iyi ki, iyi ki varsın küçük meleğim! Kanatların kırıksa eğer, bizlere kol kanat gerdiğin içindir”
– Teyzen AylaHayatımın anlamı, yaşama sevincim yavrum… Ne olur beni affet!
– Annen -
Kanatlarım Var Benim
– Eğer istersen sana dünyayı gösterebilirim. Sırtıma binmen yeterli, demiş kuş. – Ya istemiyorsam, demiş elma kurdu. – Hiçbir zaman ne kaçırdığını bilemeyeceksin, demiş kuş. – Benim elmamım içi rahat ve güvenli! Sen de kendine bir elma bulmalı, rahat ve güvende kalmalısın, demiş elma kurdu. Dünyayı keşfetmek isteyen bir kuşla elmasını bir türlü bırakmak istemeyen elma kurdunun hikâyesi… KANATLARIM VAR BENİM’le çocuklar, duvarın arkasında sonsuz bir yolculuğa çıkacaklar.
-
Kanaviçe
1915… Ermeni Tehciri kararına, “O benim komşum, o benim arkadaşım, o benim halkım!” deyip itiraz eden cesur Kütahya Mutasarrıfı Faik Ali Bey… Ne Ermeni ne Türk, sadece ocağına tehcirin ateşi düşen bir kadın, Ani… Geride ailesini, çocuklarını, en büyük aşkını bırakıp uzaklaşmak zorunda kalan; yüreğine ayrılığın ateşi düşen bir adam, Aram… Bir trafik kazasında tüm ailesini kaybedip içine itildiği yalnızlıkta; mazi, aşk ve merhamet kuyusuna düşen, tek başına bir delikanlı, Mert… Ve 1915 Ermeni Olayları’nın bir aileye düşürdüğü ateşi ve bu ateşin günümüze kadar ulaşan ızdıraplarını işleyen Kanaviçe… İlmek ilmek aşk, ilmek ilmek hüzün, ilmek ilmek özlem… “Bazı yaralar iyileşemez” diyen Bahadır Yenişehirlioğlu kaleminden…
-
Kankalar Takımı / Kral Şakir İlk Okuma Kitabı 15
Selam arkadaşlar ben Şakir, herkesin bildiği şekilde Kral Şakir! Ben ve benim çılgın ailem bu sefer de ilk okuma kitaplarıyla maceradan maceraya koşuyoruz. Kumpir ve Akbaba Cemşit’le okulun düzenlediği yarışmada aynı takımdayız. Takımımızın ismi: Kankalar Takımı. Görevimiz ormana gizlenmiş sandığı bulmak, ödülümüz ise sandığın içindekilere sahip olmak. Kaybedecek vaktimiz yok hemen işe koyulmalıyız, hadi ne duruyorsunuz aramaya başlayalım!
€5,64 -
Kanser İyileşir Hangi Evrede Olursa Olsun Umut Var!
Yıllardır yanlış yaptık! Kanseri, ‘kötü hastalık’, ‘ölümcül hastalık’ gibi farklı isimlerle adlandırıp teşhis konulduğu anda ona ‘teslim’ olduk. Kimi doktorlar da ‘iyileşmez’ diyerek karamsarlığı körükledi durdu. Ama artık gerçekler gün yüzüne çıkıyor! Bu kitapla birlikte kanser hakkında bildiklerinizi unutma vakti!
Vücudumuzda kansere karşı birçok savunma sistemi olduğu gibi, kanseri iyileştirecek güçler de var! Bedenimiz tamir mekanizmaları ile dolu. DNA tamiri ile kanserleşen hücrelerin bir kısmı normale döndürülebiliyor, döndürülemeyenleri ise oldukça güçlü bir ‘bağışıklık’ sistemi ordusu karşılıyor. Kısacası bizde zaten var olan ‘anti kanser’ bağışıklık sistemlerimizi yeterince çalıştırabilirsek, kanserin oluşmasını veya oluştuktan sonra ilerlemesini durdurmak mümkün.
Dr. Elif Güveloğlu, patoloji uzmanı, ayrıca fitoterapi konusunda da yüksek lisans yapmış bir hekim. Patoloji ihtisası sırasında hem kanserleşmiş hem de normal dokuları mikroskop altında inceleme şansı bulmuş. Yıllardır kanser hastalarına danışmanlık yapıyor, yüzlerce hastanın iyileşmesine vesile oluyor. Dr. Güveloğlu kendinden emin: “Uzun araştırmalar sonrasında, bağışıklık sisteminin vücuttaki kanser hücrelerine neler yaptığını mikroskop altında gördüğümde dedim ki; insan bedeninin kanseri yenmesi bir mucize değil, yaratılışımızın doğal bir parçası!”
Bu kitap hem kanser hastalarına ve hasta yakınlarına, hem kanserden korunmak isteyenlere, hem de tıp öğrencilerine ve doktorlarına eşsiz bir kaynak.
Binlerce bilimsel araştırma okunup incelenerek yazılmış, 1800’ün üzerinde referans gösterilmiş.‘Kanserden nasıl korunuruz, nasıl kurtuluruz?’ sorusunun cevabı, kanser tedavisinde doğal güçler, en etkili bitkisel/hayvansal takviyeler ve onların kemoterapi/radyoterapi ile uyumları, mutfaktaki kanser savarlar, özel iksirler, çorbalar, salatalar, tatlılar, çaylar…
Mutfağımızda her gün elimize aldığımız besinlerin, bilimsel araştırmalarda sergiledikleri marifetleri gördükçe, hayretler içerisinde kalacak, tabiatın gücünü daha iyi anlayacak ve Yüce Yaradan’a bir kez daha hayran olup şükredeceksiniz… Ve artık kanser size ‘teslim’ olacak!
devamını oku -
Kanuni Kılıcın Yapamadığını Adalet Yapar
Kanuni: Dünya Bir Hayaldir sözünü şiar edinmiş Adalet Sultanı Hürrem: Kanuni’ye, aşkını mektuplara gözyaşlarına işleyen, bir iktidar tutkunu Pargalı İbrahim: Kölelikten sadrazamlığa giden yolda her türlü ihaneti göze alan bir entrika ustası Vehimi: Vatikan ajanlarıyla dünyanın her yerinde çarpışan yavuz bir istihbaratçı Fatih’in kuşatıp alamadığı Belgrad’ın Fethi, 7 ay süren Rodos Kuşatması ve dünya tarihinin en ünlü meydan savaşlarından Mohaç… Tarihte hep merak edilegelmiş bu karakter ve olaylar, ödüllü yazar Okay Tiryakioğlu’nun edebi üslubu ve şaşırtıcı kurgusuyla Kanuni romanında bir araya geliyor. 46 yıl sürecek Sultan Süleyman döneminin ilk yıllarını işleyen KANUNİ, kendisni takip edecek kitap için heyecan oluşturuyor.
-
Kaplan ve Tilki Ahlak ve Siyaset Üzerine Düşünceler
Erken Abbâsî dönemi katip ve ediplerinden Sehl b. Hârûn’un kaleme aldığı Kaplan ve Tilki, Kelîle ve Dimne’den sonra klasik Arap edebiyatında fabl türünde verilmiş ikinci eserdir. Eserde kaplan, kurt ve tilkinin diliyle bilgili ve tecrübeli bir katibin sultana isyan eden bir valiyle yaşadıkları anlatılır. Sembolik bir anlatım kullanılarak siyaset, ahlak, savaş, toplum, akıl, bilgi vb. konularda mesajlar verilir. Eserin yazılmasındaki amaçlardan biri de okuyucunun dil ve edebiyat bilgisini geliştirmektir. Buna uygun olarak eserde üst düzey edebî bir dil kullanılmış, şiir ve atasözlerine geniş bir şekilde yer verilmiştir. Kitapta ayrıca edebî bir dille yazılmış divan mektuplarının ilk örnekleri de yer alır. Bütün bunlar Kaplan ve Tilki’yi Arap edebî nesrinin ilk örneklerinden biri haline getirmektedir. Eserin bu yönünden faydalanmak isteyen okuyucular için elinizdeki neşirde metnin Arapça aslı Türkçe çevirisiyle karşılıklı sayfalar halinde yayınlanmıştır.
devamını oku -
Kaplanın Peşinde
Ormanda gizlice gezinen de kim?
Yoksa KAPLAN mı?
Bakın! Otların arasında koşuyor, nehre dalıyor, en yüksek ağaçlara tırmanıyor, çizgili kuyruğunu sallıyor. Bakalım bu harika kitabın resimli sayfalarında kaplanı bulabilecek misiniz?
Çabuk! Yine kayıplara karışmadan önce onu hemen yakalayın. -
Kar Küresi
Seni yanıma, tüm dünyayı karşıma almak istiyorum. Hava soğuktu, rüzgâr acımasız. Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Gün gelecekti, birileri bu kar küresini eline alıp sallayacaktı. Kar yağıyor sanacaktık oysa altüst olacaktık… Eylül, kışın en soğuk günlerinden birinde kendisini Abant Gölü’nün yakınlarında ormanlık bir alanın içine kurulmuş Kar Küresi Psikolojik Destek Merkezinde bulduğunda başına geleceklerden habersizdi. Buraya yalnızca psikolojik destek almak için geldiğini sanan Eylül kendisini bambaşka bir sona doğru giderken bulacaktı. Önce Merih’le tanışacak, sonra Merih’te kendisini bulacaktı. “Biz buradayız,” diyecekti Merih ona, “ve bunlar yaşanıyor.” Bu hikâye Eylül’ün ve Merih’in altüst olmalarının hikâyesi… Birlikte dibe batmalarının ve ışıksız kalmalarının hikâyesi… Hiçbir gülümsemesi içten olmayan, gözü hep uzaklarda bir yerlere dalan, ne olduğunun bilinmezliğinde oradan oraya savrulan, kanatlarını göremediği için kendisini çirkin sanan tavus kuşlarının hikâyesi. Bu hikâye sizin hikâyeniz, bu satırları siz yazdınız… Eylül ve Merih’in kış masalının içinde üşümeye hazır mısınız? Bu doğan güneş var ya Eylül… İşte o bizim için doğmuyor.
-
Kar ve İnci
21 Aralık. Boğaz’da bir sarayda ünlü bir bestekâr için düzenlenen geceye dümdüz ayakkabıları ve üzerinde sade bir elbiseyle Gece isminde bir kadın adım atar. Salondaki herkesten ve her şeyden ayrı düşen bu kadını, oradaki iki kişi tanımaktadır sadece. Ama ses çıkar/a/mazlar.
Salonda, sadece bestekârın görebildiği bir küçük kız vardır bir de. Ayakları çıplak, saçları ıslak bu küçük kız, yıllardır bestekârı takip etmektedir.
İkinci sahne, beyaz bir hastane odasında açılır. Denizden çıkarılan genç kız hiçbir şey hatırlayamamaktadır. Kurtarılmayı bekleyen küçük bir kızdan başka.
Taşların yine sonradan yerine oturduğu, sembolik anlatımın çok katmanlı hikâyeyi dört yandan kuşattığı bir Nihan Kaya romanı daha. Müzik ve psikanaliz iç içe. Girift, psikolojik kurmaca sevenler için.
“Sustun,” dedi.
Susmamıştım.
Susmak ve konuşmamak arasında çok fark var. -
Kara Güneş
Bahadır Yenişehirlioğlu, 15 Temmuz gecesinde yaşadığımız hain girişimi, bu ülkenin evlatlarını vatansız bırakmak isteyenleri, insanlarımızı bir var olma mücadelesinin eşiğine getiren büyük tuzağı romanlaştırdı.
Manisa’nın bir köyünde, aynı göğün altında uçurtma uçurmuş, çocukluğun en keyifli ve zor zamanlarını birlikte yaşamış iki arkadaş.
Biri arkasında kaya gibi sağlam duran bir baba ile şefkatli bir annenin evladı Ebubekir, diğeri dağılmış bir ailenin incinmiş çocuğu Kadir. Bir de köyün güzeller güzeli kızı Züleyha.
Hayatları köylerine gelen Hasan Öğretmen’den sonra asla eskisi gibi olmayacaktı.
Hasan Öğretmen’in öğrencilerinden bir “altın nesil” oluşturmak uğruna onları iradelerinden, seçimlerinden, kişiliklerinden adım adım uzaklaştırıp kendilerine, değerlerine, ülkelerine yabancılaştırmasına karşı direnmek mümkün müydü?Kara Güneş, aynı memleketin evladı iki arkadaştan birini darbeci, diğerini ihanete direnen bir kahraman kılan geceyi ve o geceye giden taşları döşeyen büyük oyunu anlatıyor.
Kara Güneş, darbeye, ihanete, aldatmaya ve aldatılmaya karşı onurlu bir direnişin romanı.
“Gökyüzünün rengi ne Kadir?”
Kadir, Züleyha’nın gözlerinin içine bakarak,
“Siyah,” dedi.
“Peki sen, en son ne zaman gökyüzüne baktın?” -
Kara Kutu
Tarih: 5 Ocak 1978.
Yer: Ankara.
Bülent Ecevit yeni hükümeti kurdu.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’ndaki gizli toplantıda “devrim” gibi kararlar alındı.Tarih: 12 Eylül 1978.
Yer: Kazakistan Alma Ata.
Dünya Sağlık Örgütü düzenlediği uluslararası konferansın sonunda
yayımladığı bildiriyle ABD küresel ilaç şirketlerini kızdırdı…Tarih: 26 Mart 1979.
Yer: İtalya Como Gölü sayfiyesi.
Rockefeller sahibi olduğu Bellagio Evi’nde yaptığı NATO güvenlik toplantısında,
yüz yıldır kontrolünde olan “endüstriyel tıp” ile ilgili bir dizi kararlar aldı…Ve:
Tarih: 25 Haziran 1979.
Yer: Manisa…
Cemil Çöllü MHP İl Başkanı idi.
Sahibi olduğu Huzur Eczanesi’nde öldürüldü.
Ertesi gün…
Tarih: 26 Haziran 1979.
Yer: Manisa.
Neşe Gülersoy CHP Kadın Kolları Üyesi idi.
Sahibi olduğu Yeni Afiyet Eczanesi’nde meslektaşı MHP’li Cemil Çöllü’nün katledilmesini protesto eden bildiriyi yazarken öldürüldü.
Yine Manisa…
Yine bir eczane…
Tarih: 19 Aralık 1979.
Mete Erdem CHP İl Başkanı idi.
Eczanesinde içeri giren saldırgan tarafından kurşunlanarak öldürüldü.Bu bir cinayet romanı değil…
Modern tıbbın karanlık yüzü aydınlanıyor…
Rockefeller’ın kozmik odasındaki Türkler kim?
Neyin karşılığı, ne kadar para aldılar?
Tabular yıkılacak… Ezberler bozulacak…
Artık yüzleşme vakti… -
Kara Panter
Kondo ailesiyle birlikte bir Gine kabilesinde yaşayan küçük bir çocuktur. Hayatına mutlu mesut devam ederken bir gün kutsal saydıkları “Cennet Çayırı”nda bir aslanın belirmesiyle işler karışır. Bütün Gine kabilelerinin ulu lideri, Kondo’nun dedesi, Dakarai bunu gelecek felaketin ayak sesleri olarak yorumlar. Nitekim Dakarai yanılmaz ve bir grup Avrupalı kabilelerine saldırmaya başlar. Saldırganlar Fransızlardır ve Gine’yi işgalleri, halkı köleleştirmeleri başlamıştır. Tesadüf eseri işgalci askerlerden kaçabilen Kondo, abisi ve dedesi Dakarai ne yapacaktır? Peki yakalanırlarsa ne olacaktır? Ulak serisinden tanıdığımız Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden köleciliği, sömürüyü ve işgali bütün gerçekliğiyle anlatan muhteşem bir roman dizisinin ilk kitabı. Sürükleyici ve kalbe dokunan kurgusuyla Okay Tiryakioğlu’nun ödüllü kaleminin harika birleşimi.
-
Kara Panter 2 / Kondo Özgürlük Yolunda
Ailesi ve halkıyla birlikte memleketinden koparılan Kondo’nun özgürlük mücadelesi, köle olarak satılmak üzere Batı’ya götürüldüğü gemide devam ediyor. Ten renginden dolayı hor görülen Kondo’nun, gemiye saldıran korsanlara karşı cesaretle ortaya koyduğu kahramanlık, geminin kaptanının ve kumandanının Afrika halkına bakışını değiştirir. Fakat cesur yürekli Kondo, nihayet özgür bırakılacaklarına inansa da bu o kadar da kolay olmayabilir. Okay Tiryakioğlu’nun kaleme aldığı, akıllardan uzun süre çıkmayacak bu insanlık hikâyesinde ırkçılık, cesaret ve dayanışma nefes kesen bir deniz macerasıyla harmanlanıyor.
-
Karanlığın Yüreği
Modern edebiyat için muazzam bir dönemeci temsil eden Karanlığın Yüreği, “medeniyet”i bir arada tutan ipliğin aslında ne kadar ince olduğunu gözler önüne seriyor.
Joseph Conrad’ın 19. yüzyılın son yılında yazdığı Karanlığın Yüreği, tarihin en kanlı asırlarından bir tanesine damgasını vuran savaşlar, gelişen teknolojinin açtığı uçurumlar, modernliğin allak bullak ettiği toplumlar gibi konulara bir uvertür niteliği taşıyor. Gizemli Kurtz’u bulmak için görevli oldukları ticaret şirketinin Belçika Kongosu’ndaki şubelerine yolculuk eden Marlow, karanlığın çöktüğü bu coğrafyada ummadığı dehşetlerle karşılaşır. Marlow, Kurtz’a doğru ilerlerken, medeniyete ve kendisine olan güveninin parçalandığını da fark eder. Conrad’ın başyapıtı kabul edilen ve William Golding, George Orwell gibi yazarları etkilemiş bu roman hem dönemin değer yargılarını, hem de emperyalizmin meydana getirdiği tahribatı resmediyor.
“Karanlığın Yüreği, Afrika’yı bir sembolik imge olarak Avrupalıların zihnine nakşetmiştir.” -
Karantina
Yıldızları görebilmek için duvarları arasında yaşadığımız evimizden vazgeçtik. “Sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da karantinaya aldılar. Ne bu karantinadan çıkabiliyoruz, ne de birbirimizden ayrılabiliyoruz. Bundan sonraki tek savaşımız bu karantinadan kurtulmak. Kurtulduğumuzda da birlikte olacağız, ama özgür…Savaş bitti, ve biz sağ kaldık.Savaş bitti, ve biz hâlâ ayaktayız.” Zeynep, yeni okuluna başladığı ilk gün kendini bir felaketin ortasında bulmuştu. Salgın bir hastalık nedeniyle okulu karantinaya alınmış, akşamında ise kendini okulun karanlık koridorlarında bir kız öğrencinin cesedinin başında bulmuştu. Üstelik yalnız değildi, onlar da yanındaydı; mahşerin diğer üç atlısı. Bu, yalnızca bedenleri değil ruhları da karantinaya alınmış dört kişinin hikâyesi. Bu, onların özgürlüklerine ulaşmak için yaşadıkları esaretin hikâyesi. Bu, birbirlerinin her şeyi haline gelen, gökyüzündeki son yıldız yanıp kül oluncaya kadar birlikte olacaklarına söz veren dört arkadaşın hikâyesi. Bu, mahşerin dört atlısının hikâyesi. Şimdi, bizimle misiniz?
-
Karantina – Beşinci Perde
“Mesele hiçbir zaman karantinadan kurtulmak degildi. Mesele karantinayı sevmekti.” Duvarların yükü hâlâ üzerimizde ve Karantina hâlâ bir adım arkamızda… Belki de kabullenmemiz gereken bir şey vardı bu hayatta. Karantina hayatın ta kendisiymiş; içinden çıkmak değil, içinde yaşamayı öğrenmek gerekirmiş. Öyleyse soruyorum sana: Hazır mısın? Sana bu zamana kadar hep o karantinadan nasıl kurtulduğumuzu anlattım, artık o karantinaya nasıl döndüğümüzü anlatmanın vakti geldi. Hazırsan başlayalım. Ben Zeynep. Zeynep Akay. Mahşerin Üç Atlısına dördüncü olmaya geldim… Ve oldum. Mahşerin Dört Atlısı hep yaşayacak ve Karantina ruhu asla bitmeyecek. Bu bir son değil; hepimiz için bir başlangıç. Unutma, biz her zaman seninleyiz. Gözlerini kapattığın her an bizi görebilirsin. Peki, hâlâ bizimle misin? Karantina Beşinci Perde’de Zeynep, Onur, Burak ve Mert’le yan yana, son bir defa daha savaşmaya hazır mısınız? Öyleyse başlayalım. Kendi karantinanızı bulmanız, onu kabullenip sevmeniz dileğiyle…