-
Vurgun / Parsel Parsel 2
• Melih Gökçek’in istifa ettirilme sürecinde, yerine geçmesi için Erdoğan’a önerdiği iddia edilen isim “FETÖ abisi” miydi? • Ankara Ticaret Odası (ATO) seçimlerinin perde arkası…Melih Gökçek’in ATO oyunları… Gidip gelen listeler, istifa etmesi istenenler… • FETÖ itirafçısı, Gökçek’in atadığı FETÖ’cüleri isim isim açıkladı… • Nihat Hatipoğlu’nun kardeşi, Gökçek’in en yakınındaki isme nasıl rüşvet verdi? • Belediyeden çıkarılan FETÖ’cüler hangi üniversiteye, hangi kadrolarla yerleştirildi? • Gökçek’in belediyeyi neredeyse birlikte yönettiği o dört FETÖ’cü isim kimdi? • FETÖ Ankara’yı nasıl parselledi? 4 mütevelli bölgesi yöneticileri kimlerdi? Keçiören, Çankaya, Sincan ve Altındağ mütevelli bölgelerinin alt bölgeleri nerelerdi? Onların yöneticileri kimlerdi? Bu isimlerin Melih Gökçek’le ilişkileri nelerdi? • Belediyeden FETÖ’ye himmet hangi yollarla aktarılıyordu? • Melih Gökçek’in Mansur Yavaş’a kurduğu o kumpasın tüm ayrıntıları… • Erdoğan’ı nasıl tehdit etti? • Melih Gökçek’in istifa ettirilmesinden bir ay önce Nevin Gökçek’in evine aldığı mobilyalar nasıl belediyeye ödettirildi? • Gökçek istifa etmeden aylar önce aktarılan milyonlar… • 36 metrekarelik stant için 25 kişi Cidde’ye nasıl gitti?
-
Waldo Sen Neden Burada Değilsin
Waldo Sen Neden Burada Değilsin kitabı, devamı olan Henry Sen Neden Buradasın 1 ve Henry Sen Neden Buradasın 2 kitapları ile birarada neşroldu. “Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep, kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyuvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor. Sanki Werner Heisenberg’in belirsizlik ilkesine tâbi olmuş gibiyiz. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken nereye gittiğimizin bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz. Ama bütün bu belirsizlik içinde karartılamayacak, önemi azaltılamayacak, vazgeçilemeyecek bir kalkış noktamız var: Bizler, hepimiz birer ürünüz. Hepimiz husule geldik, hepimiz oğullar ve kızlarız.”
-
Warum wurdest du erschaffen?
Der Hauptgrund, warum du vergessen hast, warum du eigentlich erschaffen worden bist, ist die permanente Ablenkung in deinem Leben. Von klein auf an bis zu deinem Tode bist du mit allen möglichen Dingen, die dich ständig umgeben, beschäftigt. Da ist diese Welt in der du lebst, gefüllt mit Schätzen, die dir so lieblich erscheinen, da sind die Anforderungen deiner Mitmenschen, da ist deine Arbeit, deine Karriere und dein ständiger Kampf ums finanzielle Überleben, und da sind die Medien, die dich mit ihren Nachrichten regelrecht erdrücken. In all dem hast du den Sinn des Lebens verloren. Doch du musst diesen Sinn und damit auch deinen wahren Erschaffungsgrund erkennen und verinnerlichen. Nur dann bist du in der Lage wie ein Mensch auf eine gottgefällige Art zu leben, wodurch du letztlich die ewige Glückseligkeit des Paradieses erlangen wirst. Dieses Buch soll dir dabei behilflich sein, zu dieser Erkenntnis zu gelangen.
-
Was İch Schon İmmer Über Allah Wissen Wolte
In der Türkei haben zehntausende junge Lesser ihre Fragen zu Allah durch dieses Buch beantwortet bekommen! Merak Ediyorum Dizisi´nin ilk kitabı, Allah´ı Merak Ediyorum, Türkiyede büyük bir ilgi görünce, bu kitabın Almanya´da yaşayan Türkiyeli genç okurlarımız için Almanca´ya tercüme ettirdik.
-
Was macht mich zu einem Muslim? Prof. Dr. Fethi Yeken
Das Buch zeichnet sich durch Kompaktheit und leicht verständliche Inhalte aus. Dadurch ist es gut als Erinnerung wie auch als erste Orientierung für neue Muslime geeignet.
-
What Men Live By
“What Men Live By” is a short story written by Russian author Leo Tolstoy in 1885. It is one of the short stories included in his collection What Men Live By, and Other Tales, published in 1885.
-
White Nights
It was a wonderful night, such a night as is only possible when we are young, dear reader. The sky was so starry, so bright that, looking at it, one could not help asking oneself whether ill-humoured and capricious people could live under such a sky. That is a youthful question too, dear reader, very youthful, but may the Lord put it more frequently into your heart!
-
Wie entflieht man den Sünden
WIE ENTFLIEHT MAN DEN SÜNDEN
Wege und Mittel, um den Ungehorsam Allah gegenüber zu vermeiden
Basierend auf den Worten von IMAM IBNUL QAYYIM
Uddah as Sabirin wa Dhakhirah ash ShakirinDR. ABDUR RAZZAQ IBN ABDUL MUHSIN AL BADR
Dieses Buch basiert auf den Worten des Werkes des großen islamischen Gelehrten Ibnul Qayyim Al Jauziah, nämlich Uddah as Sabirin wa Dhakhirah ash Shakirin. Es handelt sich um ein Werk, das uns unter dem Titel, Wie entflieht man den Sünden, Wege und Mittel, um den Ungehorsam Allah gegenüber zu vermeiden, von Dr. Abdur Razzaq ibn Abdul Muhsin al Badr vorgestellt wird. Das Buch bezieht sich auf die Dinge oder die Gründe, die den Gläubigen dazu bringen zu bereuen und ihm dabei helfen, dies schnellstens zu tun und um Sünden zu vermeiden und sich weit von ihnen fernzuhalten, wenn immer sein Nafs ihn dazu verleitet.
Aufgeteilt ist das Werk in zwanzig leicht verständliche verschiedene motivierende Faktoren, in erstaunlicher Weise zusammengestellt, mit Prägnanz diskutiert und für den Gläubigen auf eine nutzbringende Art erklärt.
Ein unentbehrliches Werk eines jeden Gläubigen. -
Wie stärke ich meinen Iman?
Der Prophet Muhammed s.a.s. wurde entsandt, um das innere Selbst der Menschen vom Schmutz der finsteren Unwissenheit zu erlösen, die verwüsteten Herzen mit dem Licht des Islam zu erfüllen und sie von den Trümmern der Unwahrheit zu befreien. Infolge dessen waren jene Menschen imstande, auf eigenen Beinen zu stehen, aktiv zu werden und anderen Völkern den Glauben zu lehren.
Doch dann kam eine Generation, die so sehr dem diesseitigen Leben verfiel, dass sie das Jenseits aus den Augen verlor und damit aufhörte, sich für das jenseitige Leben zu bemühen.
Einer der Gründe dafür, dass ihre Herzen so hart wurden, war der Materialismus, der das Leben und die Häuser der Menschen erfasst hatte. Die sengende Sonne des Materialismus verwandelte das Leben der Menschen in eine Wüste, ihre dürstenden Herzen vertrockneten.
Doch, inmitten dieser trockenen, menschenfeindlichen Wüsten schuf Allah durch Seine Gnade Oasen, in denen die Menschen ihre dürstenden Herzen erfrischen konnten. Diese Oasen sind die Oasen des Glaubens.Derjenige, der in diese Oasen eintritt, wird dort so manches vorfinden, durch die er sein inneres Selbst läutern und entwickeln kann. Das Wasser dieser Oasen, deren Quelle der Quran, die Sunna und der Weg der rechtschaffenen Altvorderen ist, enthält Dinge, die sein Herz erfrischen und beleben werden.
O Dürstender, tauche also auch du ein in Die Oasen des Glaubens!
-
Ya Nasip
Ne güzel duadır:
“En hayırlı insanlara çıksın
Gittiğin bütün yollar!”
Sabret!
Allah geciktiriyorsa
Güzelleştiriyordur…
Çektiğin zahmet gün gelir
Rahmete dönüşür.
Sabret!
Dünya hesap değil, nasip yeri.
Nasipte ne varsa o gelir önüne.
Bak ayet ne diyor:
“Şüphesiz, Rabb’in sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.” (Duhâ, 5) -
Ya Tahammül Ya Sefer
İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor.
-
Yaban Muzu
Jos‚ Mauro de Vasconcelos, yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçede ilk yayımlanan romanı Şeker Portakalı ve onun devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek, daha sonra da Kayığım Rosinha ve Kardeşim Rüzgâr, Kardeşim Deniz’in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. Jos‚ Mauro de Vasconcelos’ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lâvları gibi dışına taşmıştır. “Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım,” diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya’nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını Aydın Emeç’in Türkçesiyle sunuyoruz.
devamını oku -
Yaban Muzu
Göğe devamlı kırmızı bir tuz bulutu yükseliyordu, insanların kızıla boyanmış koca sigaraları andıran kollarının kaldırdığı kızıl bir tozdu bu. İnip kalkan kazma ve küreklerin sesi sonu gelmez bir gök gürültüsünü andırıyordu. Tepeler tamamen delik deşikti. Toprağın böyle mahvedilmesi alçaklıktı. Tabiat ana, topraktaki delikleri sonradan çorap söküğü gibi onarması gerekeceğini gördükçe bunalıyor olmalıydı… José Mauro de Vasconcelos’un ilk romanı Yaban Muzu 1942’de yayımlanmıştır. Yazarın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı bu nefes kesici roman Brezilya’daki garimpo adı verilen açık madenlerde ter dökenlerin yaşadıkları etrafında gelişir. İnsanlık, dostluk, para hırsı ve doğa katliamı gibi konulara değinen Yaban Muzu’ndaki temalar bugün de güncelliğini koruyor. #dostluk #maden #para #ihanet #orman #doğa #macera #brezilya
-
Yabancı
Albert Camus’nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma… Camus’yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.
-
Yağmurlu Bir Gün
Feridun Oral’dan yeni bir şaheser: Yağmurlu Bir Gün, Feridun Oral’dan, çocukların hayal güçlerinin zenginliği üzerine bir güzelleme. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağdığı bir gün, bahçeye çıkamayan Cem pencereden yağmuru seyrederken hayaller kurmaya başlar. Feridun Oral bizi Cem’in hayal dünyasında gezdirir. Arılar gibi uçup bulutları kovalayabilen, timsahlarla yüzüp papağanlarla şarkı söyleyebilen Cem’in renkli dünyasına kim misafir olmak istemez ki!
-
Yakarım Gül Satanlar Bahçesini
İnsan yerini yadırgar. Dostunu, eşini, işini, çoğu zaman kaderini yadırgar. Neşet’in özelinde toplumsal bir değerlendirme, hazmedememe romanı. Nasıl ki güllerle örtülü bir bahçeye girince dizleri kanarsa insanın, Yakarım Gül Satanlar Bahçesini romanı da bu çetrefilli bahçeye bir başkaldırı. Sordukları ve sorgulattıkları ile kurgunun içinden gerçek hayata bir çırpınma hâli.
-
Yakıcı Sır
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…
-
Yakın Tarihin Gerçekleri
“İttihatçılar milliyetperver ve büyük ideallere sahiplerdi ama kendilerini değerlendiremeyen bir ekip olmaları onları başarısızlığa sürükledi.” “Mustafa Kemal (Atatürk), Suriye’de Vatan Cemiyeti’ni kuruyor, ertesi sene Makedonya’ya geliyor, oradan Trablusgarp’a koşuyor. Trablusgarp’taki görevi bitince tekrar bu tarafa Balkan Harbi’ne geliyor. Bu durum tabii ki kendisini ve düşüncelerini müthiş etkilemiştir.” “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk toplumu kaosu ve yeni bir dünya savaşını değil, Milli Mücadele’yi tercih etmiştir.” “Osmanlı İmparatorluğu, milliyetçi akımlar sayesinde dağılan tek imparatorluk değildi; fakat ne Rusya, ne de Avusturya-Macaristan’da ulusalcı akımlar bu derecede aktif ve silahlı eyleme dönüşmüştü.” “1967’de bindiğimiz trendeki ihtiyar Araplar ‘Ah nerede o Osmanlı!’ diye yakınıyorlardı. Cevabı düşündürücüdür. Acaba o Osmanlı’yı kim kovaladı, bizimle beraber mi kovalandı; bilemiyoruz.” “1918 yılında, mütarekenin en hazin vaktinde, millet her yerde direniyordu. Ama bu direnişlerin arasında koordinasyon yoktu. O eşgüdümü hangi politik deha sağlayacaktı? Ancak arkasında askerî bir başarı ve müspet intibaları olan bir komutan… Mustafa Kemal Atatürk…” “İkinci Dünya Savaşı, cephede öldürdüklerinden çok, geride yaşayan ölüler bıraktı.” İLBER ORTAYLI *** Osmanlı’nın çöküşünün nedenlerini, milliyetçilik akımlarını, Trablusgarp Harbi’ni, Balkan Harbi’ni, Birinci Dünya Harbi’ni, küllerinden doğan bir cumhuriyet kuran Mustafa Kemal Atatürk ile arkadaşlarını, Türk siyasal hayatında demokrasiye geçiş çabalarını, Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu yılları ve 1965 yılına doğru giden gelişmeleri, Ortadoğu’nun tarihini, Krallıkların yükselişini ve çöküşünü, baskıcı liderler ve oğullarını Türk tarihçiliğinin kılavuz ismi İlber Ortaylı’nın derin analizleriyle soluk soluğa okumak için benzersiz bir davet… YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ, 19 ve 20. yüzyıla dair tartışılan, gündemden düşmeyen konulara dair İlber Ortaylı’nın görüşlerini merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitap…
-
Yakın Tarihin Gerçekleri Osmanlı’nın Çöküşünden Küllerinden Doğan Cumhuriyet’e
“Trablusgarp Savaşı’nda Türk komutanlar etrafı şaşırtacak derecede etkin örgütçü, eğitimci ve her şart altında savaşçı olduklarını gösterdiler.”
“Balkan Savaşları’ndaki yenilgi; İngiltere ve Fransa’da Türk savaş gücü hakkında yanlış değerlendirmelere neden oldu. Bu yanılgıya Türkleri iyi tanıyan Almanya ve Avusturya kurmayları düşmedi.”
“I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk toplumu kaosu ve yeni bir dünya savaşını değil, Milli Mücadele’yi tercih etmiştir.”
“Osmanlı İmparatorluğu, milliyetçi akımlar sayesinde dağılan tek imparatorluk değildi; fakat ne Rusya, ne de Avusturya-Macaristan’da ulusalcı akımlar bu derecede aktif ve silahlı eyleme dönüşmüştü.”
“İttihatçılar milliyetperver ve büyük ideallere sahiplerdi ama kendilerini değerlendiremeyen bir ekip olmaları onları başarısızlığa sürükledi.”
“Tarih okumayan ve bilmeyen adam kendine göre bir sınır çiziyor. Mesela kolaylıkla ‘Osmanlı’nın bizimle ne alakası var?’ diyor. Bu çok vahim bir durum!”
“1918 yılında, mütarekenin en hazin vaktinde, millet her yerde direniyordu. Ama bu direnişlerin arasında koordinasyon yoktu. O eşgüdümü hangi politik deha sağlayacaktı? Ancak arkasında askerî bir başarı ve müspet intibaları olan bir komutan… Mustafa Kemal Atatürk…”
“1967’de bindiğimiz trendeki ihtiyar Araplar ‘Ah nerede o Osmanlı!’ diye yakınıyorlardı. Cevabı düşündürücüdür. Acaba o Osmanlı’yı kim kovaladı, bizimle beraber mi kovalandı; bilemiyoruz.”
Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı okurlarıyla yakın tarihin tartışmalı konularını ele alıyor: Balkanlarda İsyanlar, İttihat ve Terakki Partisi, Son Padişah Vahideddin ve Osmanlı’nın Son Günleri, Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in ilk Dev Atılımları, Anayasalar, Seçimler, Tek Parti Devri ve İkinci Dünya Yılları… Ortadoğu’nun Tarihi, Krallıkların Yükselişi ve Çöküşü, Baskıcı Liderler ve Oğulları, Kanayan Yara Filistin’in Geçmişi ve Geleceğine Dair Yorumlar… İstanbul’un Tarihi ve Kimliği, Sahipsiz İstanbul, Kültürel Mirasların Geleceği…
YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ, 19 ve 20. yüzyıla dair tartışılan, gündemden düşmeyen konulara dair İlber Ortaylı’nın görüşlerini merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitap…