Gösterilen 801–806 arası toplam: 806

  • Yerli Yersiz Cümleler

    Elimde ne yapacağımı bilmediğim, hiçbir kapıya uymaz anahtarlar, şimdi size aşka, hayata ve ölüme dair yerli yersiz cümleler söyleyeceğim.
    Ben: Yazıcı. Kalbim çatladığında tanığım su kıyısında bir kavak ağacıydı.
    Sevda dediğin ne ki? Tarifsiz bir tanışıklık duygusu. Sebepsiz bir gülümseme arzusu.
    Bana bir şey olsa ölürsün zannederdim. Öyle çok şey oldu ki bana.
    İade ettiği bütün sükûnete rağmen af, aşkın külliyatı içinde en pahalı makamdır. Bedeli bizatihi aşkın kendisidir çünkü.
    Arınma kalpte gerçekleşen bir şeydir ve her kalbin anahtarı farklı yerdedir.
    Bazen en büyük hakikatlerin bilgisinin en büyük günahlarla yan yana durduğunu unutma.
    Ezel yazgısı bazen ancak ebede sığabilir, şu dünya bazen onu içine alamayacak kadar küçük kalır.
    Hayat sanattan daha gerçek. Bazen bir manzaranın verdiği duyguyu koca bir kitap vermiyor. Ne kadar anlatırsam anlatayım, bütün anlattıklarımın toplamı bile bir kış ikindisinde camdan süzülen yağmur damlasını anlatmaya yetmiyor.

    10,24
  • Yirmi Bir, Bir Fetih Romanı

    “Genç Sultan’ı yakından tanırım. Kalbindeki surları paramparça ederek iç fethini küçük yaşlarda tamamlamış bir gönül eridir. Onu, Konstantiniye’yi almak isteyecek kadar cesur yapan budur. Unutmayın ki iç fetih insanı Rabbinden başka herkese karşı korkusuz yapar. Ben Bizans surlarının üstünde dalgalanan Osmanlı sancağını şimdiden görebiliyorum. Kulağıma Ayasofya’da okunacak ezanların nidası ulaşmaya başladı bile.”

    7,90
  • Yıldızlara Tutunmak

    “Sevgili Peygamberimizin öyle güzel arkadaşları var ki onlardan hangi birini anlatsak bizim için bir yol gösterici, bir Süreyya yıldızı olur. Karanlık gecelerde önümüzü aydınlatan birer fenerdir onlar. Susamış gönüllere buz gibi sudur onlar. Yaralı sinelere birer merhemdir onlar. Günahların kirleriyle kararmış kalpleri temizleyecek bir tövbe yakıcılığı vardır, o güzel o kutlu insanların hayatlarında.” … Sahabe kıssaları, birer hikâye olduğu için değil; hayatlarımızı onlara göre şekillendirmemiz için anlatılan kıssalardır. Bu kitabı okurken bunu hissedeceksiniz. “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennet’e gireceğinizi mi sandınız?” ayetinin bir yansımasıdır bu anlatılanlar, aynı zamanda o Kutlu Elçi’yi daha iyi tanımamıza bir vesile. Bu konularda birçok kişi, birçok eser yazmıştır. Fakat okurken kalbinize dokunan, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz kitaplar vardır. Bu kitap da onlardan biri, kalbinize dokunduğunu hissedecek, heyecanlanacaksınız; sahabelerin yerinde kendinizi hayal edecek, bazen Mekke’nin bazen de Medine’nin sokaklarında kendinizi dolaşırken bulacaksınız… İnanıyoruz ki bu eser “Sıratta en sağlam yürüyeniniz, Ehl-i Beytimi ve ashabımı en çok sevenlerdir.” Hadisine nail olmamıza vesile olacaktır.

    4,90
  • YOKSULLUK İÇİMİZDE

    Bedeni ve maddi hazlara bağlı bir mutluluk düşüncesini besleyip büyütüyoruz. Dünya muhabbetini sayısız teferruat ile zenginleştiriyoruz. Nefsin ihtirasları bizi her an değişik parıltılar yayan eşyaya doğru koşturuyor. Bu vahşi koşu modern dünyanın simgesidir. Bu kitap kalbi olanı, aşkı ve öteleri dile getirerek hayatın hakikatına işaret ediyor. İçimizdeki yoksulluğu farketmek için belki bir fırsattır bu.

    5,64
  • Yürüyen Kelimeler

    Zamanın ve mekânın içinden devşirilmiş, Latin Amerika’nın bilinç örgüsünü oluşturan düşler, efsaneler ve anekdotlarla örülü Yürüyen Kelimeler, Eduardo Galeano tarafından yaratılan dünyaya sayısız pencere açan bir yol haritası.

    Sözlü tarih geleneğini takip eden Galeano, poetik ve politik sesiyle Latin Amerika’nın kolektif deneyiminde yatan özgürlük ruhunu körüklüyor. Kıtanın kültürel belleğinden beslenen usta kalem, mitolojiye ve kutsal değerlere temas ederek, sıradanlıkla olağandışılık, insanlarla hayvanlar, gökyüzüyle yeryüzü, yaşamla ölüm, dile gelenle gelemeyen arasına çekilmiş bariyerleri kaldırıyor. Satırlardan süzülüp gelen bu şölen, hatta karnaval havası hayatı ve insanı bayağılaştıran her şeyin reddine dahil oluyor.

    Kapağını kapattığınızda bile uzun süre sizi büyülemeye devam edecek çarpıcı bir eser…

    12,54
  • Zamanın Kıskacında Bir Ömür

    Osman Gönay

    Meşhur müfessir Razi (r.a) Cenab-ı Hakkın zamana yemin etmesinin ve surenin manasını şahit olduğu şu olaydan sonra anladığını ifade eder. Pazar da gezerken bir satıcı görür. Hava sıcaktır ve o buz satmaktadır. Şöyle bağırır:  “Sermayesi eriyip tükenmekte olan şu adamın buzlarından alan yok mu?”
    Peki bizim en büyük sermayemiz olan zamanımız nerelerde eriyip gidiyor?
    En değerli sermayemizi, en üstün amellerle geçirerek, en karlı yatırımları yapa biliyormuyuz?
    Yoksa, her şeye vakit ayırıp da vakti yaratana vakit ayıramayanlardan mıyız?
    Tepelerden kopup gelen seller gibi ömrümüz ecelimize doğru hızla koşmaktadır. Takvimden her gün bir yaprak eksilmekte ve biz her gün kabre bir adım daha yaklaşmaktayız.
    “Eğer bir gün gençliğim bana dönüp gelseydi, ihtiyarlığın elinden neler çektiğimi ona şikayet ederdim” diyen Arap şairin işaret etiği gibi, şikayet mercii olan bir hayat değil, gençliğinde de ihtiyarlığında da şükre medar olacak bir hayat yaşamaya çalışmalıyız.
    9,09