-
Tekne Kazıntısı
“Tekne Kazıntısı” İsmet Özel’in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı sekizinci kitabıdır. Bir mü’min gözünde zindan olduğu hiçbir zaman aklımdan çıkmayan dünyada kaç günüm kaldıysa üzerinde yaşadığım topraklara ve birlikte yaşadığım insanlara borçlu olduğumu ve bu borcu çektiğim bunca sıkıntıya rağmen ödeyememiş olduğumu bilerek yaşıyorum. Türk topraklarında ömür tüketmenin çamurda yüzmeğe eşdeğer olduğu zihnime çakılıdır. Eğer Allah bana hidayet nasip etmeseydi aynı görüşü ileri sürecek miydim? Büyük bir ihtimalle hayır. Eğer günü gelip de bir gün Müslümanlığımı idrak etmeseydim Türk olmamdan gelen gücün diyar-ı Rûm’un İslamlaştırılmasından ve bu topraklar üzerindeki hâkimiyete göz diken Haçlı ordularının defaâtle İslâm askerleri tarafından mağlup edilmesinden doğduğunu anlayamayacak ve Türkler olarak yazımızın elimizden alınmasının düpedüz İslâm düşmanlığı olduğuna akıl erdiremeyecektim.
-
Tersi ve Yüzü
Brice Parain, sık sık, yazdıklarımın en iyisini bu küçük kitabın içerdiğini ileri sürer… Hayır, aldanıyor, çünkü deha bir yana bırakılırsa, insan yirmi iki yaşında yazı yazmasını pek bilemez. Ama Parain’in söylemek istediğini anlıyorum. Bu acemice sayfalarda, sonradan yazdıklarımdakilerden daha çok gerçek aşk bulunduğunu söylemek istiyor; haksız da değil… Bu sayfaların yazıldığı zamandan beri yaşlandım, çok şeyler görüp geçirdim. Sınırlarımı, sonra hemen hemen bütün zayıflıklarımı tanıyarak kendi hakkımda bilgi edindim… Herkes gibi ben de düşlerim bazı bazı. Ama iki sakin melek onun eşiğinden hiçbir zaman geçirmediler beni; biri dostun yüzünü gösterir, öbürü düşmanın suratını. Evet, bütün bunları biliyorum, aşkın neye patladığını da öğrendim ya da aşağı yukarı. Ama yaşamın kendisi hakkında, Tersi ve Yüzü’nde acemice söylenenden daha fazlasını bilmiyorum.”
ALBERT CAMUS -
Tespitçi Dükkanı
“Konuşmalarımızda muhabbet havası, eylediklerimizde coşku ve bereket kalmadı. Hayır, bunu bir tespit olsun diye söylemiyorum. Zaten oldum olası tespitlerden de hazzetmem. Bir şeyi sabitlemenin adıdır tespit. Bugünlerde herkes kendi çapında bir tespitçi… Benim derdim başka. Bütün yatırımımızı nefret üzerine yaptığımız için midir bilmiyorum o sohbet neşvesini bir türlü yakalayamıyoruz. İnanmakla sevmek arasında sanki dağlar varmış gibi birinden diğerine giden yolları önyargılarımız ve peşin fikirlerimizle tıkıyoruz. Saatlerce oturup kalkıyoruz ama birbirimizin gözlerinin içine bakmadan ve yüreğine hiç dokunmadan…”
-
Tiamat (Karton Kapak)
“Başlangıçta her şey soğuk, boş ve anlamsızdı. Kutsal Rüzgâr sular üzerinde okşar gibi anaforlarla esiyor, güneş ve ayın, burçlar ve yıldızların henüz yaratılmadığı zifirî gecede, gözleri mucizevî bir dokunuşla açılmış halde bizzat kendini, yani karanlığın yine ta kendisini gören kör tabiatı sanki teselli ediyordu. Onun uyanıp cisimleşmiş hâli olan diğer çelik canavarın belirsiz silueti ise satıhtaki zayıf aydınlığın hemen altında âdeta kımıltısızdı.” İhsan Oktay Anar’ın derin denizlerde kurduğu âlemde, o belirsiz, kımıltısız siluetin hem içinde hem dışında, olağanüstü bir hikâyede, hikâyeyiz.
-
Tirende Bir Keman
Türk hikâyeciliğinin usta kalemlerinden Mustafa Kutlu, Tirende Bir Keman adlı son kitabıyla okurlarıyla buluşuyor.
Kimi zaman güldüren çoğu zaman da hüzünlendiren musikişinas bir baba-oğulun hikâyesi, okuyanların yüreğine dokunacak türden… Her hikâyesinde olduğu gibi Türk toplumunun duygu ve düşüncelerine ayna tutan Kutlu, hayat verdiği karakterlerle bize insanlık hâllerini anlatıyor.
Hayal kırıklıkları karşısında sonu gelmeyen tiren yolculuklarına çıkan Kenan ve yolculukta onu yalnız bırakmayan oğlu Sadullah… Gerisi ise istasyonları doldurup boşaltan yolcular misali hayatlarına girip çıkmış insanlar… Değişmeyen şeyler de var elbette: Yanlarından ayırmadıkları keman ve dillerinden düşürmedikleri şarkılar. Bir de hasret ve gurbet…
Ellili yılların havasını taşıyan bu şarkılarla Yeşilçam filmi tadındaki hikâyeyi Mustafa Kutlu’nun kaleminden okuyacaksınız.
-
Tom Sawyer’ın Maceraları
Tom Sawyer’ın Maceraları, Mark Twain’in kendi çocukluğunun büyülü dünyasından izler taşır. Masumiyetin arketipi olarak zihinlerde yer eden kibar ve uslu çocuk imajını bozup köklü bir değişikliğe uğratan Twain; yetkin bir pedagog yahut ruh hekimi gibi çocukluğun ruhsal dünyasına girer.
Tom akıllı, iyi kalpli ama uçarı bir çocuktur. Çevresindekileri sık sık üzer, perişan eder. Sıra dışı hayalleri onu diğer çocuklardan ayıran en belirgin özelliğidir. Maceralara atılmak, ünlü bir korsan olmak, çete kurmak gibi hayaller…
devamını oku
-
Topkapı’dan Topkapı’ya İstanbul Gezi Yazıları 1 (1986)
Mustafa Kutlu’dan İstanbul gezi yazıları! Bizleri alıp İstanbul’un 35 yıl önceki ara sokaklarına, caddelerine, dükkânlarına, araçlarına götürecek; kendi gözünden yorumları ile kimi zaman duygulandıracak, kimi zaman ise gülümsetecek bir kitap… Üç kitaplık seri hâlinde yayımlanacak olan İstanbul gezi yazıları Kutlu’nun önceden yazıp bir kenara kaldırdığı, şimdi tekrar gözden geçirip okurlara sunduğu gezi yazılarından oluşuyor. İlk kitabını okuduktan sonra diğer kitaplarını da heyecanla bekleyeceğimiz bir seri…
-
Toprağın Uyanışı
José Saramago’nun çocukluk deneyimlerinden taşıdığı izlerle tartışmasız en kişisel, en mahrem yapıtı. Hayal dünyasının yatağını oluşturan anıların kök tuttuğu amansız bir coğrafyanın insanlarını anlatıyor. Yirminci yüzyılın başında Portekiz’in güneyindeki Alentejo eyaletinde yaşayan Mau-Tempo ailesinin üç kuşak süren hikâyesi boyunca, hayat mücadelesi veren yoksul ve topraksız köylülerin maruz kaldıkları sömürüye ve uğradıkları onca zulüm ve işkenceye rağmen hiç kaybetmedikleri isyan ve direniş ruhuna tanıklık ediyoruz.
Saramago’nun deyimiyle “yaşam karşısında takınılan doğal ağırbaşlılık” Alentejo’nun uçsuz bucaksız düzlüklerindeki çetin koşullar içinde başlı başına bir erdeme dönüşüyor.
devamını oku -
Toprak Ana
Erkekleri askere alınan köylerde geride kalanların çektiği sıkıntılar etkileyici bir üslupla anlatılır. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, yine gidenler, ayrılıklar, gözyaşları… Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş.
-
Tuhaf Bir Gezgin’in Gizemli Öyküsü
Yazılmayınca, anılmayınca, hatırlanmayınca yaşananlar… yaşanmış sayılır mıydı?” “İyi Dertler Arkadaşlar”ın yazarından bu sefer kurmaca bir serüven. Dünyayı dolaşıp el yazması günlükleri ve hikayelerini avlayan bir gezginin macerasına katılmaya hazır mısınız? Amerika’dan Fransa’ya, Sicilya’dan İspanya’ya, Mısır’dan Fas’a, Kıbrıs’tan Kudüs’e film tadında bir yolculuk sizi bekliyor. Okurken ülkelerin daha önce bilmediğiniz yerlerine dikkat kesilirken günlüklerin hikayelerine hayran kalacaksınız. Sinematik Öykü formatının başat örneklerinden olan bu kitap size farklı bir deneyim vaat ediyor. İyi Dertler serisinin ikinci kitabı olan “Tuhaf Bir Gezginin Gizemli Öyküsü” sizi heyecanlı bir maceraya çağırıyor. “Çünkü tarih, tarih kitaplarında anlatıldığı gibi değildir. Tarih, şahit olanların hatıralarında kalandır. Ben o hatıraların peşindeyim…”
-
Tünelden Önceki Beyaz Ev
Çocukluğundan beri yurt dışında yaşamını sürdüren Eren, dedesinin ölüm haberiyle birlikte İstanbul’a gelir. Cenaze işlemlerini bir an önce bitirip geri dönmeyi planlamaktadır. Ancak hiçbir şey planladığı gibi gitmez. Çünkü çocukluğunun geçtiği, içerisinde annesini kaybettiği ve dedesinden miras kalan Beyaz Ev’e yıllar sonra ilk adımını atmıştır. Eren’i Beyaz Ev’de birçok gizemli olay beklemektedir. İlk olarak evin sınırlarındaki bir ormanda insan parçaları bulunur. Hemen ardından ise evin içerisinde doğaüstü ve açıklanamayan olaylar yaşanır. Günden güne karmaşıklaşan olaylar dizisine, 162 odalı Beyaz Ev’in lanetli olduğu ve zaman içerisinde kendiliğinden büyüdüğü dedikoduları eklenir. Üstelik Eren, soruşturmayı yürüten Komiser Emris tarafından da baş şüpheli ilan edilmiştir. Eren ve Emris için tüm bu gizemli olayları çözmek kolay olmayacaktır. Çünkü hiçbir şey tahmin ettikleri gibi değildir ve olayların sonunda çok büyük bir sürpriz onları beklemektedir. Korku hikâyelerinin başarılı anlatıcısı ve araştırmacısı Işıl Işık’tan, her sayfası merak ve heyecan dolu bir polisiye roman sizleri bekliyor. Korkularınızla yüzleşmeye ve gizemli olayları çözmeye hazır mısınız?
-
Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı
“TÜRK OLAMADIYSAN OLDUN AMERİKALI” İsmet Özel’in Türkiye’de her şey olup bittikten sonra Müslümanların tekrar toparlanabilmesi için şuanda edinecekleri istikameti nasıl tayin etmeleri gerektiğini izah ettiği yazılarından müteşekkildir. “Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı” evvelce neşrolmuş “Desem Öldürürler Demesem Öldüm” ve “Küfrün İhsanı Olmaz” kitaplarından sonra Kur’an harfleri ile sağdan sola, latin harfleri ile de soldan sağa neşredilmiş üçüncü İsmet Özel kitabıdır. Türk olmayanlar Türkiye’nin Türkiye olmasına itiraz edenlerdir. Büyük sıkıntı Türklük aleyhine faaliyetlerini Türk kisvesine girip yürütenlerden doğdu. Sıkıntı devam etmektedir. Başı sıkışan bütün Türk düşmanları, Türklük düşmanları, Türkiye düşmanları kendilerinin de Türk oldukları, yerlerini Türklük içinde ve lehinde buldukları, yaptıklarını Türkiye uğruna yaptıkları iddiası güder. İddia ederler; ama bunu ispata yanaşmazlar. Hâlbuki beyyine külfeti müddeiye düşer. Onlar yük olarak yanlarında Türklüğün tarihten, Türkiye’nin haritadan silinmesi halinde tesirini gösterecek kozlar bulundurur. Türk görünülse bile Türk olmamak cem olmuş haldedir. Bu toplanmışlık Türk karşısındadır ve her biri yanındakinin kazancından istifadeye gözünü dikmiştir.
-
Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir
İsmet Özel’in her birini tek bir kitap olarak tasarladığı ve İstiklal Marşı Derneği portalinde yayınlanan “Homeros’tan Karl Marx’a Şiirin Türk Tarihi”, “Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir”, “Tersinden Edebiyat Tarihi” ve “Önce Namazdan Soracaklar” başlıklı yazıları “TÜRKÜM DOĞRUYUM İNTİKAMIM ÜLKEMDİR” adıyla neşrolunuyor. Kitap, İsmet Özel’in geçirdiği hastalığından sonra yayınlanan ilk yazısı olan “Başa Dönebilmek İçin Sonuna Kadar Gittim” serlevhalı önsöz mahiyetinde uzunca bir yazısı ile açılıyor. İsmet Özel Türkiye’nin ve dünyanın hali dolayısıyla yeni bir kitabı yazmaya başlamak durumunda kalarak tamamlamak üzere yarım bıraktığı yazıları terk ederek kitaplaştırdı. Lakin: Terk ediş uyandırmıyor gidişi Bir kalış sunmuyor durduğu zaman. Kitabın önsözünden bir parça: (…) Ne ölçüde tuhafınıza giderse gitsin (eğer gidiyorsa) hakikat şudur: Âdem soyundan gelen bir insan olmak münfail olmadan fail olunamayacağını bilmeğe çıkar. Sizin anlayacağınız, ibadet yaratılmış olmanın yükünü üzerine almaktan duyulan memnuniyetin izharıdır. İnsanın yazıyor olması maruz kaldığı ters duruma terslenmekten geri durmayışının, durmayacağının, geri duran her kim olursa olsun onunla savaşmasının sonucudur. Sonuç mu dedim? Büyük hata… Sonuç yok. Yumak sarıldıkça sarılır. Okundukça okunur. Yazıldıkça yazılır. Okundukça yazılır. Yazıldıkça okunur. Çabalıyor, kendimizi yıpratıyor, sonuçtan haberdar edilmeksizin çabalıyoruz. Ölmeden yaptığımız işler ölmüşlerimizin ruhuna ya değiyor veya değmiyor. Değer sandıklarımız değmeyebilir. Değmez sandıklarımız değebilir. Hepimizin yükselişi, yani beşerî vasıflarımızı insanlık katına çıkarışımız bize verilene ne kadar liyakat gösterdiğimize mebnidir. Liyakat ancak sıra gözetilerek gösterilebiliniyor. Sırayı ne sebeple olursa olsun şaşıranlar helâk olmuştur. Kaprislerimiz sıra tanımaz. Sıra İslâm, iman, ihsan sırasıdır. Ömürlerini Türk topraklarında geçiren kimilerinin sıra dışı kalmakla hava atma yarışı içinde bulundukları bu çağda sıranın kaçınılmazlığını ve şerefe vesile olan şeyin sadece sırasıyla, sıra olunarak, sıraya girilerek elde edileceğini savunmak kolay değil. Yazının, hak gözetilerek yazılan şeyin nimet nedir bilmeyen kimselere nüfuzuna imkân yok. Refah seviyesi kavramına hapsolmuş insanların da nimetle tanışık olmasına imkân yok. (…)
-
Üç İhtilal Çocuğu
Hayatı kavrayan sağlam bir duruşa da sahip dört uzun öyküden oluşan Üç İhtilal Çocuğu Cihan Aktaş’ın ilk öykü kitabı. Aylık Dergi’de yayımlanan “Teşekkürü Hakettiniz Bay Yargıç”la başlayan, yetmişler ve seksenler Türkiye’sinde çocukluktan genç kızlığa, aile aidiyetinden cemaat ve kamu mensubiyetine, milliyetçilikten İslamcılığa, evrilen karakterlerin reaksiyonunu, onaylamasını, itirazlarını, yorumlarını, beklentilerini, arzularını, korkularını… içeren öyküler.
-
Üç Zor Mesele Teknik-Medeniyet-Yabancılaşma
İsmet Özel’in Üç Mesele ve Zor Zamanda Konuşmak kitapları yeni ve uzun bir dibace ile bir arada “ÜÇ ZOR MESELE” adıyla neşredildi. “ÜÇ KULHUVALLAHİ BİR ELHAM ÜÇ ZOR MESELE’NİN DİBACESİ işin işten geçmediği, Türkiye’de yapılacak şeylerin neler olduğu fikrine mahsus zeminin oluşmasına müsait vaktin işaretlerinin henüz belirebildiği inancıyla yazıldı. Bor’un pazarının geçtiğini kabul etmiyorum; dolayısıyla eşeğimi Niğde’ye sürme düşüncesinde de değilim. Üç Mesele’yi Zor Zamanda Konuşmak içinde erittim ve ortaya daha netameli ÜÇ ZOR MESELE çıktı. Niçin yaptım bunu? Her iki kitabın da müşterisi vardı. Yaptım, çünkü eşeğimi Niğde’ye sürmeğe rıza göstermiş olmak, her iki kitabın ikisinden de nasibini alamamış kıraat meraklılarına taviz vermekti. Paradoks her iki kitabın ikisinden de nasibini alamamışların her iki kitabın piyasaya çıkmasına sebep oluşlarındadır.”
-
Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk
Okuyacağınız bu modern klasik, Filiz adındaki tavuğun öyküsüdür. Filiz artık emir üzerine yumurtlamak ve tüm yumurtalarının pazara satılmaya götürülmesini izlemek istemez. Her Sabah çiftliğin kapısından geleceğine göz atar, özgürce dolaşan hayvanları izler ve vahşi doğaya kaçarak kendisi için bir yumurta yumurtlamanın hayalini kurar. Özgürlüğü, bireyselliği ve anneliği temel alarak çiftliğin geleneklere sarılı dünyasına başkaldıran, yürekli ve ilham sahibi bir dişi kahramanın hikâyesini anlatan Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk, aynı zamanda evrensel yankının romanıdır ve dünya çapında milyonlarca okura ulaşmıştır. Tavuk, ördek, horoz, köpek, gelincik gibi hayvan karakterleriyle, Hayvan Çiftliği ve Charlotte’nin Ağı gibi İngiliz klasiklerini akla getirir. Sun-mi Hwang’ın günümüz için kaleme aldığı bu fabl, dünya edebiyatı içinde yerini almış unutulmaz bir karakterin yolculuğunu anlatır.
-
Uçma Taklidi
upuzun bir yılan gibi çevreliyor dünyayı kelimeler mezarlıklara başımızı sokmuş, ölü yiyoruz
hâlbuki biz birbirimizi severdik hatırla
sana bir şey olsa, günlerimin beti benzi atardı
bir bardak dua getirirdin sen de
bu soğuk iman girmeden göğsümüze -
Uçurtma Avcısı
Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk… Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları… Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü…
-
Ulak Akıncı Fırtınası
Ulak Nuri ve Hilalilere yeni katılan Johan, başarısız geçen Viyana Kuşatması sonrasında Vehimi Orhun Çelebi’nin emriyle düşmanın arasına casus olarak karışmakla görevlendirilir. Kış tüm ağırlığıyla yaklaşırken Tuna’nın tehlikeli sularında ve Avrupa’nın acımasız topraklarında çıktıkları bu yolculuk onları dondurucu soğuk, cadı avları ve Vatikan’ın Kanonikleriyle karşı karşıya getirir. Ulak Nuri, karşına çıkan zorlukları alt edip kendisine verilen görevi yerine getirebilecek mi?
-
Ulak Çelik Hilal’in Gölgesinde
Nuri, henüz daha on iki yaşında bir çocuk. Kahraman bir şehidin oğlu, eski bir savaşçının torunu. Büyüyor Nuri; yalnızlığıyla, hayalleriyle, gerçeklerin acımasızlığıyla büyüyor… Ve bir gün… “Çelik Hilal” namlı teşkilatın efsaneleri dilden dile dolaşan reisi Vehimi Orhun Çelebi ile karşılaşır Nuri. Bu, hayatının geri kalanını sonsuza dek etkileyecek bir tanışmadır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır… ULAK serisinin ilk kitabı olan Çelik Hilal’in Gölgesinde ile devlerin savaşındaki bir çocuğun hikâyesine merakla katılacak, birbirinden heyecanlı maceralarına ortak olacaksınız.