-
Efendimiz’i Sahabe Gibi Sevmek (Ciltli)
Sahabe nesli, bize özellikle sevgiye dair çok şey öğrettiler. Sevginin ucuzolmadığını, sadece söz olmadığını, kelimeleri boğazdan yaldızlı bir haldeçıkarmakla sevginin yerine gelmeyeceğini öğrettiler. Onlar bize sevginingerçek anlamının ne olduğunu, gereklerinin neler olduğunu, sevmenininsana neler yaptırması gerektiğini yaşamlarıyia, örnek hayatlarıyla öğrettileıPeki, ne anlama geliyormuş, sahabenin dünyasında sevgi
Onların dünyasında;
* Sevgi, özlemektir.
* Sevgi, beklemektir.
* Sevgi, sahip çıkmaktır.
* Sevgi, vermektir.
* Sevgi, göze almaktır.
* Sevgi, kurtulmaktır.
* Sevgi, kurtarmaktır.
* Sevgi, feda etmektir.
* Sevgi, feda olmaktır.
* Sevgi, vazgeçmemektir.
* Sevgi, vefalı olmaktır.
* Sevgi, istikamet üzere kalmaktır.
* Sevgi, sevdiğinin uğrunda ölmektir
Ve daha neler nelerdir… -
Efendimiz’e (Sav) Yapılan Suikastler
Efendimiz’e (sas) Yapılan Suikastler Suikast, hak ve hakikat karşısında acze düşmek, düşünce ve fikir mücadelesinden kaçarak zulme sığınmaktır. Yiğide pusu kurmak, gaflet anını gözleyerek arkasından vurmaktır. Toplumları sindirerek dize getirme yöntemidir. Suikastler, tarihin her döneminde ve her toplumda olagelmiştir. Zâlimler, Hak batıl mücadelesinin olduğu her yerde, adalet arayışının sürdüğü her zeminde suikaste sığınmışlardır. Baskı, zulüm ve işkence ile sindiremedikleri, bilgileriyle alt edip fikirleri ile susturamadıkları insanları, yok etmek için kullana gelmişlerdir… Bu kitapta, Peygamber Efendimiz’in (sas), kendisini öldürmeye kalkışanların suikast girişimlerinden ilahî yardımlarla mucizevî bir şekilde kurtuluşu, İslâm’a ve İslamî değerlere karşı kin ve nefret dolu insanlara nasıl davranılması gerektiği hususundaki örnekliği anlatılmakta…
-
Ehl-i Beyt Ahlakı
Ehl-i Beyt mensupları vahyin ışığında hareket ediyor, onun pınarından besleniyorlardı. Bu özelliklerini, göz kamaştırıcı bir hikmet, yüksek ve hayranlık uyandırıcı bir edeb ve görkemli bir ahlakî pratik olarak insanlara yansıtıyorlardı. Kişilikleriyle temsil ettikleri bu sistemin berraklığıyla nefsi aydınlatıyor, bütünüyle iyilik içerikli kavramlarıyla yol gösteriyor, insanları yapıcı ve yaratılışın amacına uygun bir yöne iletiyorlardı. Bu kitap, Kur’an’dan, Allah Resulü (s.a.v)’in hadislerinden ve Ehl-i Beyt imamlarının hikmetli sözlerinden hareketle, Allah’ın razı olduğu bir insan olmanın yollarını gösteriyor. Kitap, ahlak ilminin tamamını kapsamıyor. Sadece ahlâk ilminin en önemli ve insan hayatı üzerinde en etkili konularını içeriyor. Açık ve anlaşılır bir üslûpla konuyu işliyor. Okurun yararlanmasını, kapalı ve gösterişli ifadeler içinde kaybolmamasını; asıl mesajın, ifade tarzına kurban edilmemesini amaçlıyor. İyi ahlakın güzelliklerini ve kötü ahlakın çirkinliklerini vurguluyor, bunların insan ve toplum hayatı üzerindeki maddî ve psikolojik etkilerini açıklıyor.
-
Ehl-i Beyt’in Annesi Hz. Fatıma
En Sevgili’nin kendisini ümmetine “Fatıma benden bir parçadır. Onu seven beni sevmiş, ona düşmanlık eden bana da düşmanlık etmiş olur” sözleriyle tanıttığı gonca… Bu kitap, Hz. Fatıma’nın hayatını, edep ve hayâsını, dünyanın cazibesine kapılmadan eşsiz bir dava bilinciyle yaşayıp bu bilinçle sonsuzluğa yürüyüşünü anlatıyor.
-
Ehl-i Sünnet Akaidi
İman; herkesin bildiği gibi bir itikad, bir inanç ve bir tasdikten ibarettir. Lâkin bütün ibadetlerin başı, kökü, esası ve temelidir; bu olmadıkça hiçbir ibadet sahih ve makbul olamaz. Öyle kuru iman değil, olgun ve kâmil bir iman lazım. Bu da ancak ibadet ve taatlere hem de ihlâsla birlikte devamla mümkündür! Bugün görüyoruz ki birçok insan menfaatleri icabı hemen yön değiştirmektedirler. Akşam müslüman, sabahleyin küfre dönen ne kadar insan ararsın; bunların bir kısmı da hâlâ kendini müslüman sayar; çok acayip! Fikir değişikliği -Allah korusun- hep iman zâfiyetinden ileri gelmektedir.Bugün insan dövme ve öldürme hadiseleri de yine ya tamamen imansızlığın veya çok zayıf bir imanın, amelsiz bir imanın mahsulü olsa gerektir ki müslüman bu gibi cinayetleri katiyen irtikab edemez. Çünkü Müslümanlık tam bir hürriyet dinidir. Müslüman, kimseye ne eliyle ne de diliyle ezâ ve cefâ edemez. Zira bu gibi çirkin hareketler Müslümanlıkta yasaktır, haramdır. Evet, iman başka, amel başka; âmennâ. Lâkin can başka, ceset de başka. Amma ikisi birleşmedikçe hiçbir şey olmaz. Nasıl ki ölümle,can cesetten çıkınca o cesedi hemen mezarlığa götürüp toprağın içine atmaktayız. Çünkü artık işe yaramaz. Neden? Zira asıl olan ruh çıktı, cesedin işi de bitti. Öyle ise aziz ve muhterem kardeşim!İmanını amelsiz bırakma ve bir de imanına zarar verecek olan günahlardan çok sakın. Zira günahların en büyük zararı, kulu Rabbinden uzak etmesidir. Cehennemdeki en büyük azap da kulun Hâlıkından uzak kalmasıdır ki bu azap cehennemin ateşinden yüz binlerce fazladır. Bu dünya dâr-ı imtihândır, burada ne kadar yaşarsan yaşa, sonu ölüm! Ölüm ise mü’min için bir rahmet, bir lütuf ve bir ihsân-ı ilâhîdir. Dinsiz ve imansız için de pek acı bir felaket ve pek büyük bir azaptır. Şimdi fırsat senin elinde! Bu fırsat elinden gitmeden seçeceğin yeri iyi düşün ve bu dünyaya iyi bak ki kimseye kalmamıştır…
-
Ehl-i Sünnet Akaidi (Cep Boy)
İman; herkesin bildiği gibi bir itikad, bir inanç ve bir tasdikten ibarettir. Lâkin bütün ibadetlerin başı, kökü, esası ve temelidir; bu olmadıkça hiçbir ibadet sahih ve makbul olamaz. Öyle kuru iman değil, olgun ve kâmil bir iman lazım. Bu da ancak ibadet ve taatlere hem de ihlâsla birlikte devamla mümkündür! Bugün görüyoruz ki birçok insan menfaatleri icabı hemen yön değiştirmektedirler. Akşam müslüman, sabahleyin küfre dönen ne kadar insan ararsın; bunların bir kısmı da hâlâ kendini müslüman sayar; çok acayip! Fikir değişikliği -Allah korusun- hep iman zâfiyetinden ileri gelmektedir.Bugün insan dövme ve öldürme hadiseleri de yine ya tamamen imansızlığın veya çok zayıf bir imanın, amelsiz bir imanın mahsulü olsa gerektir ki müslüman bu gibi cinayetleri katiyen irtikab edemez. Çünkü Müslümanlık tam bir hürriyet dinidir. Müslüman, kimseye ne eliyle ne de diliyle ezâ ve cefâ edemez. Zira bu gibi çirkin hareketler Müslümanlıkta yasaktır, haramdır. Evet, iman başka, amel başka; âmennâ. Lâkin can başka, ceset de başka. Amma ikisi birleşmedikçe hiçbir şey olmaz. Nasıl ki ölümle,can cesetten çıkınca o cesedi hemen mezarlığa götürüp toprağın içine atmaktayız. Çünkü artık işe yaramaz. Neden? Zira asıl olan ruh çıktı, cesedin işi de bitti. Öyle ise aziz ve muhterem kardeşim!İmanını amelsiz bırakma ve bir de imanına zarar verecek olan günahlardan çok sakın. Zira günahların en büyük zararı, kulu Rabbinden uzak etmesidir. Cehennemdeki en büyük azap da kulun Hâlıkından uzak kalmasıdır ki bu azap cehennemin ateşinden yüz binlerce fazladır. Bu dünya dâr-ı imtihândır, burada ne kadar yaşarsan yaşa, sonu ölüm! Ölüm ise mü’min için bir rahmet, bir lütuf ve bir ihsân-ı ilâhîdir. Dinsiz ve imansız için de pek acı bir felaket ve pek büyük bir azaptır. Şimdi fırsat senin elinde! Bu fırsat elinden gitmeden seçeceğin yeri iyi düşün ve bu dünyaya iyi bak ki kimseye kalmamıştır…
-
Ehl-i Sünnet İ’tikadı (Ciltli)
Bu eser dünyada ve ahirette selamet bulmak, ebedi saadete kavuşmak, Hakk’ın (c.c.) ve Resulünün (s.a.v.) rızalarını kazanmak, “Fırka-i Naciye” denilen ehl-i sünnet mezhebi içindeki bahtiyarlar zümresine katılabilmek için bilinmesi gerekli i’tikad, elfaz-ı küfr, tashih-i a’mal ve benzeri mevzularla alakalı hükümleri ve incelikleri öğreten ve her Müslümana son derece lüzumlu ve faideli olan temel bir din kitabıdır.
-
EHL-İ SÜNNET VEL-CEMAAT İTİKADI
Öyle kelime ve kavramlar vardır ki: “Onları defalarca tekrar etseniz bile her tekrar edişinizde yeni şeyler öğrendiğinizi fark edersiniz.” İstisnalar olmakla birlikte genel kaide şudur: “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.”
Bu kitap, bir hatırlama, bir bilgi tazeleme ve yılların verdiği eğitim ve birikime dayanarak itikad konularını izah etmek manasında bir maksatla hazırlanmıştır. Bir hatırlama olup belki de bilinen esasların farklı açıdan sistematik halidir. -
El Munkız Mined Dalal Dalaletten Çıkış Yolu
El-Münkız mine’d-dalâl, Gazâlî’nin kendi düşünce dünyasındaki büyük değişim ve gelişim sürecini anlattığı eseridir. Bu eser, İslâm kültüründe örneğine az rastlanır bir otobiyografi olması yanında V. (XI.) yüzyıl İslâm dünyasının inanç ve fikir hareketlerini değerlendiren ve daha da önemlisi, felsefî anlamda şüpheciliği o güne kadar benzeri görülmemiş bir şekilde temellendiren muhtevası ile İslâm düşünce tarihinin en özgün ürünlerinden biridir.
-
El-Ahkamü’s-Sultaniye / İslam’da Devlet ve Hilafet Hukuku
İnsanlığın siyasi düşünce tarihinin teml taşlarını teşkil eden birkaç kitap vardır. Eflatun’un Cumhuriyet’i, Aristo’nun Politika’sı, Farabi’nin Erdemli Site’si ve Maverdi’nin el-Ahkâmü’s-Sultaniye’si bunlardandır. Bilindiği gibi İslâm, Batılıların anladığı dar manada bir din değil; aynı zamanda bir medeniyet, bir kültür, bir devlet, bir dünya nizamı, bir Weltanschauung’tur. İslam’da geniş bir amme hukuku ve devlet felsefesi kültürü mevcuttur. Bu konuda el-Mâverdi’nin bu eseridir.
-
El-Edebü’l Müfred (2 Cilt – Termo Deri)
Sünnet-i nebevînin kandili İmam Buharî’nin yüzyıllardır başucu kitaplarından biri olarak okunan, öğrenilen ve uygulanan el-Edebü’l-Müfred titiz bir çalışmayla iki cilt hâlinde yayınlandı. Hadis-i şeriflerin ışığını aktaran en önemli kaynaklardan biri olarak görülen eserde kısa açıklamalarla izah edilen çok sayıda konu başlığında yüzlerce hadis bulunuyor ve adı geçen sahabilerin hayatı hakkında da bilgiler yer alıyor.
-
El-Münkız Mine’d-Dalal Dalaletten Hidayete
“Peygamberler kalp hastalıklarının doktorlarıdır. Aklın yararı ve işlevi de, bize nübüvvet gerçeğini tanıtmak ve nübüvvet gözü ile kavrananı kavramaktan aciz olduğunu kabul ederek,nübüvveti tasdik etmek ve bizi elimizden tutarak, körleri rehberlere ve ne yapacağını bilmeyen hastaları müşfik doktorlara teslim eder gibi, nübüvvete teslim etmektir. Aklın etki alanı ve varıp duracağı son
nokta burasıdır. Bunun ötesinde, tabibin kendisine vereceği şeyi anlamaya çalışmaktan başka yapacağı bir şey yoktur.” Gazâlî’nin yücelttiği ve kast ettiği akıl işte bu vahye/nübüvvete muhatap olan akıldır.
Dini ilimleri ve Sünneti ihya, bid’atleri imha eden İmam-ı Gazâlî, bu hakikatleri avam nezdinde dahi tam ma’kes bulacak şekilde tasarlamış ve gerçekte ruhî, kalbî ve aklî olarak Allah’tan bir hayli uzaklaşmış olanları yeniden Hidayete ve Kurtuluşa sevk etmeye çağırmıştır.
Imam-ı Gazâlî’nin hacimce küçük, fakat tesiri bakımından
büyük olan El-Munkız-Mine’d-Dalâl eseri ömrünü hakikati aramaya adamış hakikat âşıkları için çok mühim bir kitaptır. Özellikle, Ruh, kalb, fikir hatta hissi selamet ve istikamet arayanlar için bir başucu kitabı da denebilir…
devamını oku -
Eleştirel Düşünce
Son devrin tanınmış davetçilerinden Ahmed es-Seyyid, çağımızın şaşkınlıklarla çevrili zihin oyunları karşısında gençlerin yolunu kaybetmemesi için eleştirel ve sistemli düşünmenin haritasını çıkarıyor. İlmî çalışmaların yanı sıra münazara, tartışma ve diyalog konularında da metotlu düşünmeyi savunan yazar, fikirlerin çelişki ağına yakalanmamaları için eleştiri zemininde korunabileceğini ifade ediyor. Eleştirel düşünme için bir giriş sayılabilecek eser pratiğe uyarlanabilir ve kolay anlaşılır üslûbuyla öne çıkıyor.
-
Elhamdülillah Müslümanım
Dünya bizim için gurbettir. Biz bu gurbete bile isteye gelmedik. Rabbimiz bizi bu gurbet diyârına, âhiret yurdumuza hazırlanalım diye gönderdi. Bu gerçeği bize önce Peygamber Efendimiz, sonra da onun mirasçısı olan âlimlerimiz hep hatırlattılar. Kendilerini din kardeşlerine karşı sorumlu hissettiklerinden, onlara dinlerini öğretmek için çeşitli eserler verdiler. Âlimlerimiz, din kardeşlerini hem eserleriyle, hem de câmilerdeki sohbetleriyle diri tutmaya gayret ettiler. Halkımız da onların bu eserleri sâyesinde dinlerini daha bir coşkuyla yaşadılar. Bendeniz işte bu düşünceyle, bir zamanlar âlimlerimizin Müslümanlara dinlerini öğretmek için yazdığı birçok kitabı gözden geçirdim. Sonra da günümüzün dert ve ihtiyaçlarını tesbit etmeye çalıştım. Dinimizi yaşatmak, Müslüman halkımıza sahip çıkmak ve onları yetiştirmekle mümkündür. İşte bu düşünceyle elinizdeki kitabı, elimden geldiği ölçüde sâde bir üslupla ve sohbet tarzında yazmaya gayret ettim
-
Elmalılı Hamdi Yazır ile Kur’an Sohbetleri
“Kur’an insanın Rabbiyle, alemle ve diğer insanlarla ilişkilerinden bahseden bir kitaptır.” Elmalılı Hamdi Yazır “Kur’an öyle bir nimettir ki bizi, inançlarımız, nihai hedeflerimiz ve hakikat konusundaki algılarımız hususunda yanılmaktan korur.” diyor Fatma Bayram. 35 yıllık vaizelik hayatı boyunca okudukça Elmalılı’nın mantığının sağlamlığına, bir konuyu dört başı mamur bir şekilde ele alışına, hukukçu olmasına rağmen felsefî, kelâmî tartışmaları derinlemesine analiz edip kişisel kanaatini cesurca ortaya koymasına, dili ustalıkla kullanmasına ve tefsirin yazıldığı dönemin ağır şartlarının temel kavram ve hükümlerini etkilememesine hayran kaldığı Hak Dini Kur’an Dili tefsirini camilerin hanım cemaatine, Osmanlıca tefsir metinlerini sadeleştirip hayatın içinden örneklerle zenginleştirerek kendine has üslubuyla anlattı; o anlattıkça dinleyenler de kendisi gibi bu dile aşina oldu, aşina oldukça sevdi, sevdikçe Kur’an’la olan hakikat bağları güçlendi. Bu gayret şimdilerde sosyal platformlarda ilk günkü heyecan ve dikkatle devam ediyor. Elmalılı Hamdi Yazır ile Kur’an Sohbetleri, Rabbini tanımaya ve O’nu muhtaç gönüllere anlatmaya vakfedilen bir ömrün, 1986 yılından beri bir kanaviçe gibi ilmek ilmek işlenen, işlendikçe zerafeti daha da ortaya çıkan meyvesidir.
-
En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi (4 Cilt) (Sempatik Boy)
Muhammed Emin Yıldırım hocamızın En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri serlevhası adı altında Türkiye’deki tüm iller ve Kıbrıs ili de dahil olmak üzere 82 sahâbî efendilerimizin hayatını anlattığı bir eserden meydana gelmektedir.
– Eserde her bir sahâbî efendilerimiz her bir il ile ilişkilendirilerek hayatları anlatılmış ve ardından bu proje matbu bir eser olarak yayın dünyasına kazandırılmıştır. Bu çalışma toplamda 4 ciltten oluşmaktadır.
-
En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 2
Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber’i (sas) bize anlatırken, kullandığı istisnai ifadelerden bir tanesi “üsvetü’n-hasene”dir. Rabbimiz buyurur ki: “Andolsun ki Resûlullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için, (üsvetü’n-hasenetün) çok güzel bir örnektir.” 1 Sahabe neslini anlatan en güzel ayetlerden bir tanesi de Tevbe Sûresi’nde geçen şu ayettir: “(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” 2 “En Güzel Örneğin, En Güzel Örnekleri” serlevhası, aslında bu iki ayetin kısa bir mesajıdır. Allah Resûlü (sas) tüm insanlığa en güzel örnek, en ideal misal, en kamil modeldir. Elbette O (sas), kurduğu nübüvvet potasında, kendi örnekliğini, yetiştirdiği talebeler olan sahabe üzerinden aleme yansıtacak, böylelikle onları en güzel örnekler olarak kıyamete kadar gelecek tüm mü’minlere takdim edecekti. Bu hakikatten dolayı sahabe nesli, hiçbir zaman bizler için sadece tarihi şahsiyetler olarak kalamazlar. Onlar, dinin intikal ve muhafazasında, Allah (cc) tarafından seçilmiş, Resûlullah (sas) tarafından yetiştirilmiş bir nesildir. Öyleyse, sahabe neslini tanımak ne sadece bir vefa ne sadece bir tarihi malumat ne de sadece geçmişe dair bir özlemin ifadesidir. Sahabe neslini tanımak, Allah’ı, Peygamber’i, Kitab’ı, dolayısı ile İslam’ı tanımanın en doğru yoludur. Bu sebeple çalışmamızın başlığını “En Güzel Örneğin, En Güzel Örnekleri” olarak belirledik. Program boyunca hep: “Anlatılan sahabi efendilerimizin bilgileri keşke kitap olarak da elimizde olsa!” diyen kardeşlerimizin yoğun baskısı neticesinde bu çalışma sizlere ulaştı.
-
En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 3
Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber’i (sas) bize anlatırken kullandığı istisnai ifadelerden birisi de üsvetü’n-hasene’dir. Rabbimiz buyurur ki: “Andolsun ki Resûlullah sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için, (üsvetü’n-hasene) çok güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 33/21) Sahâbe neslini anlatan en güzel ayetlerden biri de Tevbe Sûresi’nde geçen şu ayettir: “(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tâbî olanlar var ya; işte Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara; içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 9/10) “En Güzel Örneğin, En Güzel Örnekleri” ifadesi, aslında bu iki ayetin kısa bir mesajıdır. Allah Resûlü (sas); tüm insanlığa en güzel örnek, en ideal misal ve en kâmil modeldir. Elbette O (sas); kendi örnekliğini, kurduğu nübüvvet potasında yetiştirdiği talebeler olan sahâbe üzerinden âleme yansıtacak ve böylece onları en güzel örnekler olarak kıyamete kadar gelecek tüm müminlere takdim edecekti. Bu hakikatten dolayı sahâbe nesli, bizler için hiçbir zaman sadece tarihî şahsiyetler olarak kalamaz. Onlar; dinin intikal ve muhafazasında Allah (cc) tarafından seçilmiş, Resûlullah (sas) tarafından yetiştirilmiş bir nesildir. Öyleyse sahâbe neslini tanımak ne sadece bir vefa ne sadece bir tarihî malumat ne de sadece geçmişe dair bir özlemin ifadesidir. Sahâbe neslini tanımak; Allah’ı, Peygamber’i, Kitab’ı, dolayısıyla İslâm’ı tanımanın en doğru yoludur.