18 Ürün

  • Amerikan Efsanesi

    Dikkat! Amerika kudurmuştur. Bizi Amerika’ya bağlayan bütün bağları derhal koparmalıyız. Yoksa, biz de ısırılacak ve biz de kuduracağız” diye yazıyordu Jean-Paul Sartre 1953’te, Liberation gazetesine yazdığı “Hasta Hayvanlar ve Kuduz” başlıklı makalesinde.
    Bu eser, o ünlü filozofun teşhisindeki isabeti gözler önüne seriyor. Yalnız Avrupa’nın değil, ABD’nin etki alanına giren bütün ülkelere Amerikancılık hastalığının ne derece bulaşıp bulaşmadığını sorguluyor.
    Bu kitap, sadece ülkesini değil, bütün dünya insanlığının kaderini ve geleceğini düşünenlere sesleniyor.

    Bilhassa “Antiamerikancılık” ile yabancı düşmanlığını birbirine karıştırmak niyetindeki kimselere karşı daha da açık ve net olması bakımından hemen belirtelim ki: Ben bir hayat tarzını ve bir dünya anlayışını ifade eden “Amerikan / Amerikalı” kelimesiyle, Amerika’da doğmuş veya 1620’den itibaren “Mayflower”la Amerika’ya göç etmiş ve orada bu hem sömürgeci hem de kökenlerine göre ırkçı, tarihlerine göre de hükmedici ve bezirgân sistemi kurmuş olan kimselerle alakalı her türlü coğrafi veya etnik anlamı kastetmiyorum; tam aksine ben, dünya ülkelerinde bu “model”i halka dayatmak isteyen bütün kimselere “Amerikan / Amerikalı” adını veriyorum. Bu modelin temel özelliği, ekonomi ve pazarın toplumun hizmetinde olması değil de, toplumun tamamının ekonominin ve pazarın gereklerine boyun eğmesidir.

    7,94
  • Avrupa’nın Kimlik Krizi

    Anadolu Ajansı analiz serisinin son yayını olan Avrupa’nın Kimlik Krizi, Kovid-19 salgınının birlik ruhunu sarsan sonuçlarına, Avrupa’nın yaşadığı kimlik krizi ile dönüşümüne ışık tutan analiz ve özel haberlerden oluşmaktadır. Alanında uzman kişilerin görüş ve analizlerinden oluşan kitap, “Avrupa’nın İslam’a Bakışı”, “Avrupa’da Mülteci Sorunu”, “Sağa Kayan Avrupa”, “Avrupa’da Ayrılıkçı Hareketler”, “Koronavirüs ve AB’nin Geleceği” konularını ayrı bölümlerde ele alarak Anadolu Ajansının fotoğrafları ve tabloları ile desteklenmiştir. Bu kitapta Avrupa’nın son yüz yılında yaşadıklarını, geçirdiği dönüşümü ve AB üzerine gelecek perspektiflerini ele alarak Avrupa konusuyla ilgilenenlere önemli bir kaynak teşkil etmesi amaçlanmıştır.

    10,24
  • Bizi Kuşatan Toplum – Sosyolojiye Giriş

    Günümüzde insanların, kendilerini ve içinde yaşadıkları toplumu anlama konusunda ciddi bir şekilde çaba sarf ettiklerini görüyoruz. Bunun altında yatan temel düşünce kişisel ilişkileri daha sağlıklı yürütmekle hayatın her alanında başarılı ve mutlu olabilmektir. Bu yüzden kişisel gelişim kitaplarına büyük bir rağbet vardır. Ancak bireyi ve toplumu anlamak için insanı konu edinen disiplinlerin temel kavramlarını ve yaklaşımlarını bilmek gerekir. Bunları kavramadığımız takdirde, uzmanlar tarafından herkese yönelik yazılan kitapları bile doğru anlamamız mümkün değildir. Çünkü her zaman kendi alanının terimleri ile eserini yazar ama bunları ayrıca açıklamaz. Bu bilgiler esas olarak o disipline ait “Giriş” niteliğindeki eserlerde yer alır. Elinizdeki bu çalışma toplumu anlamak isteyen esas uğraşısı sosyoloji olmamakla birlikte sosyolojik düşünce ve kavramları öğrenmenin, okuma ve araştırmalarında faydalı olacağını düşünenler için hazırlanmış “Sosyolojiye Giriş” kitabıdır.

    6,79
  • Bozkırın Efendileri Türkmenler Üzerine Makaleler

    “Oğuz ili göçünü çekip yürümediğin yol var mı? Evini tutup oturmadığın yurt var mı?” diyor bir Türkmen atasözü. Hakikaten Orta Asya bozkırlarından Anadolu yaylalarına kadar Türkmenlerin yurt kurup oturmadıkları yer, at sürüp geçmedikleri yol, hayvanlarını otlatmadıkları yayla, suyundan içmedikleri ırmak neredeyse yok. Türkmenler, bozkırın taş, toprak, su gibi bir parçası.

    Türkmenler, bozkır imparatorluklarının da kurucuları. İran’da, Irak’ta, Azerbaycan’da, Anadolu’da kurulan devletlerin tamamı Türkmenlerin eseri. Bu devletlerin sadece kurucu unsuru değil aynı zamanda ordusu, halkı, vergi vereni veya isyancısı da. Bazen “savaş makinesi” bazen de “vergi ünitesi”, ama her durumda bozkırın efendisi: “Beylik, her zaman Türkmenlik ve Yörüklük edenlerde kalsın” diye.

    Elinizdeki kitap, Türkmenlerin tarih sahnesine çıkışından Anadolu’daki siyasî, sosyal ve ekonomik durumlarına kadar pek çok konuyu ele alıyor.

    7,94
  • Cesaret Bulaşıcıdır

    Kısıtlı imkanlarla, insanımızın gerçekleri görebilmesi amacına hizmet eden çabalar çok kıymetli. İlave TV ve Arif Bey de bu çabanın birer neferleri. Bu uğurda yaşanan tecrübelerin toplandığı, gerçeklere katkı veren bu kitap da hem bu çabanın bir ürünü hem de çok kıymetli. Kaleminiz de ‘Hak’tan yana sesiniz de güçlü olsun.
    Meral AKŞENER/İYİ Parti Genel Başkanı

    Nasıl ki bir siyasetçi için sokağın nabzını tutabilmek önemli ise gazeteciler için de halkın içinde olmak ve onları anlamak önemli. İlave TV bu görevini son derece başarılı yaptığı için kısa zamanda bilinen bir mecra haline geldi. Kuşkusuz bunda Arif Bey’in ayakları yere basan yapısının ve halkın içinden mütevazi bir gazeteci olması da etkili oldu.
    Ekrem İMAMOĞLU/İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

    “Yeni medya” diye adlandırılan ve çağımızın bizlere sunduğu olanakları verimli bir şekilde kullanarak sokağın nabzını tutmasıyla tanıdığımız Arif kardeşimizin ve İlave TV ekibine sevgilerimi sunuyorum. Arif kardeşimizin kitabını da merakla okuyacağım.
    Mansur Yavaş/Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı

    7,94
  • Çivisi Çıkan Dünya & Covid-19 Salgını Üzerine Muhasebeler

    Covid-19 salgını hepimizi gafil avladı. Salgınların mazide kaldığını zannediyor, modern yaşam tarzımızın içten içe yol açtığı sorunları görmezden geliyorduk. Fakat şimdi öyle bir durumdayız ki dünyanın dört bir yanındaki her birey, ister kendisini ister başkalarını korumak için olsun, her an ne yaptığına dikkat etmek zorunda. Çivisi Çıkan Dünya: Covid-19 Salgını Üzerine Muhasebeler’de makalelerini bir araya getirdiğimiz önemli düşünce insanları, her an neler yaptığımız/yapmamız gerektiği sorununu kapsamlı bir arka planda ele alıyorlar. Ama bunu yaparken komplocu bir “büyük resim” çizmek yerine felsefe, sosyoloji, antropoloji, siyasal iktisat, biyoloji gibi disiplinlerin birikimine ve eleştirel düşüncenin gücüne yaslanarak ayakları yere basan ve ufku daha iyi bir gelecek ihtimaline dönük bir tartışma sahası açıyorlar. Bu salgınla sahici bir yüzleşmeye girişeceksek, Çivisi Çıkan Dünya’daki seslerin her kesimden insana söyleyebileceği çok şey var.

    “…panik gerçek tehditlerle başa çıkmak için uygun bir yol değildir. Panik içinde tepki vermek aslında tehdidi çok da ciddiye almadığımızı gösterir. Sadece haddinden fazla tuvalet kağıdı satın almanın ne kadar saçma olduğunu düşünün: sanki ölümcül bir salgında tek derdimiz yeterli sayıda tuvalet kağıdıymış gibi.”
    Slavoj Žižek

    6,79
  • Çöküş Toplumlar Başarısızlığı ya da Başarıyı Nasıl Seçerler?

    TOPLUMLAR BAŞARISIZLIĞI YA DA
    BAŞARIYI NASIL SEÇERLER?

    Viraneye dönmüş Maya piramitlerinin mimarları nerede?
    Paskalya Adası’nın terk edilmiş heykellerini yapanlara ne oldu?
    Gökdelenlerimiz Angkor Vat’ın tapınakları misali yerle yeksan mı olacak?
    Geleceği şekillendirmiş bazı toplumlar iflas ederken bazı toplumlar neden zenginleşti?

    Yayımlandığı günden bu yana dünyada büyük ses getiren Tüfek, Mikrop ve Çelik’te Jared Diamond, Batı uygarlığının, dünyanın büyük bir kısmına hâkim olmasını sağlayan ayrıcalıkları ve teknolojiyi nasıl kazandığını incelemişti. Çöküş’te ise, madalyonun diğer yüzünü aydınlatıyor: Geçmişin büyük uygarlıklarından bazılarının yıkılmasına neden olan şey neydi? Yıkılan bu kadim uygarlıkların kaderlerinden neler öğrenebiliriz?
    Çevreye verilen zarar, iklim değişikliği, küreselleşme, hızlı nüfus artışı ve politik çatışmalar, dünyanın dört bir yanındaki toplumların yok olmasına neden olan faktörlerdi ancak bu toplumlardan bazıları kendi çözümlerini yarattı. Bugün pek çok ülke benzer sorunlarla karşı karşıya. Çin ve Avustralya bu sorunlarla yenilikçi yollarla baş etmeye çalışırken Ruanda ve Haiti gibi ülkeler felaketlerin altından kalkamıyor.
    Şaşırtıcı miktarda kaynaktan elde ettiği yeni kanıtları derleyip toplayıp bir yapbozun parçalarını bir araya getirir gibi işleyerek toplumların kendilerini yok etmeyi tercih etmelerinin nedenlerini sorgulayan Çöküş, atalarımızın mahrum olduğu bir şeyi; geçmişimizden nasıl yararlanabileceğimizi ve hayatta kalmak için neler yapabileceğimizi gözler önüne seriyor.

    “Diamond, dünyanın en parlak beyinleri listesine girmeli…”
    San Jose Mercury News

    “Büyük bir kavrayışla hazırlanmış ve aynı derecede şevkle berrak bir şekilde yazılmış tumturaklı bir çalışma. Bu yüzden asrın çalışması olmayı hak ediyor…”
    BusinessWeek

    “Başucu kitabı niteliğinde… Çöküş, kendini çabuk toparlayabilen toplumların hünerli olduklarını, uzun dönemli planlama yapabildiklerini ve kalplerine yerleşmiş fakat nihai olarak yıkıcı olan değerlerini ve inançlarını terk edebildiklerini göstermektedir.”
    Nature

    “Diamond, geleceğe dair bir uyarı vermek için geçmişe ve bugüne bakıyor.”
    Newsweek

    “Tarih biliminin dolambaçlı yollarıyla doğa bilimlerinin kadim bilgisini eğlenceli bir düzyazıya dönüştüren Diamond, bize, geçmişi görmezden gelenlerin benzer şeyleri yaşamak zorunda olduklarını hatırlatıyor.”
    People

    “Aktüel gazeteciliğin kutsandığı bir dünyada, gazetecilerin sözde derinlemesine ele aldıkları olayları anlamlandırmak için düşüncesini farklı disiplinleri karşılaştırarak geliştiren Jared Diamond gibi yazarlara giderek daha fazla ihtiyaç duyuyoruz… Neyse ki Diamond gibiler hâlâ var…”
    The Washington Post

    “Olağanüstü bir bilgelik ve muazzam bir yaratıcılık… bugünün dijital kıyametini, uzak geçmişte açan tarım güneşiyle ilişkilendirebilme becerisine sahip ender bir çalışma.”
    The New York Times Book Review

    “Geleceğe emin adımlarla yürümek için yüzleşmesi gereken gerçekler karşısında hayal kırıklığına uğramaktan korkmayan herkes için temel bir okuma.”
    Nature

    “Bu kitabı okuyanlar, birinci sayfadan itibaren uzun ve dolambaçlı ama bir o kadar da etkileyici bir gezintiye çıkacaklarını hissediyorlar. Hiç kimse, Diamond’ın kronolojiden başka bir şey yapmadığını ve coğrafi olarak belli bir bölgeyle sınırlı kaldığını iddia edemez. Diamond… ekseriyetle bizzat gidip aylarca, hatta yıllarca kaldığı bölgelerden bahsetmiş, bu bölgelerin yapısını ve buralarda yaşayan toplumları anlatırken kişisel gözlemlerini kullanmış. İzlandalılar… gerçekle yüzleşmeyi ve doğal çevrenin sınırları içinde yaşamaya adapte olmayı öğrendiler. Jared Diamond, bize de aynısını yapmamızda yardımcı olacak bir kitap yazdı.”
    Los Angeles Times

    “Jared Diamond, Çöküş kitabıyla dünya uygarlıklarının çöküşünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor… Başarısızlığa uğrayan bu medeniyetlerin tecrübelerinden yararlanıp yararlanmamak gerektiğini merak eden her okur, bu kitabı elinden bırakamayacak. Çöküş’ü okuyan herkes, gezegenimizi kurtarmak için yapabileceklerimiz konusunda ikna olacaktır.”
    The Boston Globe

    “Tüfek, Mikrop ve Çelik ve Çöküş kitapları, birlikte, çağımızın parlak bir entelektüelinin başlattığı en önemli projelerden birini temsil ediyor. İkisi de fevkalade çalışmalar. Olağanüstü bir bilgelik ve muazzam bir yaratıcılık… İkisi de okunmalı… Literatürde bu denli net ve sistematik argümanların böylesine titizlikle inşa edildiğini görmek, umutları yeşertiyor.”
    The New York Times

    “Bu kitabı okuyun… Hayata başka türlü bakacaksınız…”
    Scientific American

    “Usta bir hikâye anlatıcısından, insanlığa dair kapsamlı bir anlatı…”
    Daily Mail

    “Sürükleyici, enfes, korkutucu.”
    Observer

    “Merak uyandıran, tutkularının peşinden giden bir kitap… Böyle bir kitabı sadece Diamond yazabilirdi.”
    Economist

    “Bu kitap da Diamond’ın diğer çalışmaları gibi etrafına ışık saçıyor.”
    Sunday Times

    devamını oku

    20,59
  • Dijital Çağda Müslüman Kalmak

    21. yüzyılda yaşayan faniler olarak nasıl bir dünya ile kuşatılmış olduğumuzun farkında mıyız? Alo fetva hatları, online zekât mecraları, Youtube’dan yayınlanan vaazlar, zikirmatikler, Mescid-i Haram’dan naklen yayınlanan namazlar… Bu yeni teknolojiler, yeni araçlar dinî neşvenin, ilmin, fıkhın, maneviyatın aktarılmasında kullanıldığında, esasında olmakta olan nedir?
    İşitmenin yerini görmenin aldığı, görüntünün gerçekten daha gerçekmiş gibi kabul gördüğü bir dünyada ferâseti ve basîreti nasıl kuşanacağız?
    Bilgi, mahremiyet, merhamet, mimari… duyusal, zihinsel, davranışsal ve ahlâkî, insana dair hemen her şey, muhatap olduğumuz dijital çağda nasıl bir dönüşüm geçiriyor?
    Hayatımıza katılan her teknolojik yenilik, gündelik hayat örgütlenmemizi de zihniyet dünyamızı da dönüştürüyor. Bu değişim ve dönüşümle yüzleşmeden, neyi nasıl yapacağımız konusunda bir netlik hâsıl olması mümkün değil. Bu kitap, karşılaştığınız yakıcı sorunlara çözümler sunmuyor; tasvir olmadan tahlilin, tahlil olmadan da teklifin mümkün olmayacağını hatırda tutmaya çalışarak, okuyucusunu içinde yaşadığı dijital kültürle yüzleşmeye davet ediyor.
    devamını oku

    6,79
  • Doğa Bize Emanet Dinî ve Psikolojik Yönleriyle İnsan-Doğa İlişkisi

    Biz bu doğanın neresinde yer alıyoruz? Doğa bizim hayatımızın hangi tarafında kalıyor? İnsan, bu dünyaya geldiğinde ağacın ağaçlığına, güneşin güneşliğine, suyun su oluşuna alışkın bir tavırla bakmaya başlar. Fakat doğa bu alışkanlığın ötesinde var olan, varlığıyla insan yaşamına mana katan bambaşka bir olgudur. Artık birçoğumuz, ya bir gün doğa kaybolursa diye endişelenmeye, her gün görmeye alıştığımız bu doğayı günün birinde bulamazsak diye düşünmeye başladık. Araştırmacılar, bilim insanları, akademisyenler, çevreye duyarlı bütün insanlar el ele verip herkesi doğayı korumaya davet ediyor. Ancak bütün bu çabalara katkı sağlayacak çok önemli bir alan var: İnsanın doğa ile olan ilişkisinde dinin ve din psikolojisinin rolü. O hâlde şu soruyu artık sorabiliriz: Doğa ile olan ilişkimizde dinin rolü nedir? Din psikolojisi alanında çok kıymetli çalışmaları bulunan Prof. Dr. Ali Ayten bu kitabında hem insan-doğa ilişkisini hem de bu ilişkide dindarlığın rolünü inceliyor. Bu kitap bütün incelemelerin, fikirlerin ve önerilerin ışığında size daima kendi ismini hatırlatacak: Doğa Bize Emanet.

    6,79
  • Doğu Batı Arasında İslam

    Son yüzyılın en önemli Müslüman düşünür ve devlet adamlarından birisi olan Aliya İzetbegoviç’in başyapıtı sayılan Doğu Batı Arasında İslam, büyük bir bilgi birikimini derin bir tefekkür ile harmanlayarak geniş bir bakış açısı sunuyor. Felsefe, sanat ve sosyoloji gibi disiplinlerin kültürel öğelerle etkileşimlerini temel alan bir düşünce sistematiği inşa eden İzetbegoviç, İslam’ın kuşatıcı ve dönüştürücü özüne doğru bir yol izliyor. Doğu’da ve Batı’da, İslam’ın bütün güzelliklerini tıpkı güneşin hareketlerini takip eder gibi modern dünyanın karanlık yanlarına ulaştırmak isteyen bu eser aynı zamanda örnek bir yaşamın da ürünü.

    8,90
  • Gizli İlimler Hazinesi

    Gizli İlimler Hazinesi kitabını soluksuz okuyacaksınız, okurken de çok derinden sarsılacaksınız çünkü bilim, gizli ilimler ve kainatla ilgili tüm ezberlerinizi unutturacak bir eserle karşı karşıyasınız. Bu öyle derin bir çalışmadır ki insanlığa bilim ve teknoloji hakkında söylenen tüm yalanları yerle bir edecek. Kitabı incelediğinizde bu derin çalışmanın okuyucusuna hakikatlerin kapısını aralayan, gerçek bilimi yani teknolojinin ulaştığı son noktayı gösterdiğini anlayacaksınız. Hatta bu konuda üstü örtülmüş gerçekleri ve bilimin de ötesini sizlere öğrettiğine emin olacak ve hayretler içinde kalarak gerçek bilgilere şahit olacaksınız. Ve iddia ediyoruz kitabın sayfalarının arasında kaybolduğunuzda böyle sıra dışı bir kitapla daha önce hiç karşılaşmadım diyeceksiniz. Öyle ki okuyacağınız bu eser paralel evrenler, zamanda yolculuk, galaksiler arası seyahat, yapay zeka, astroloji, gizli ilimler, transhümanizm, dünya dışı zeki yaşam ve simyayla ilgili akıl sınırlarını zorlayacak gizemli ve derin açıklamaları, kaynaklarıyla, belgeleriyle ve akıcı üslubu ile ortaya koymaktadır. Şimdi şaşırmaya ve heyecanlanmaya hazır mısınız? Heyecanlanacaksınız, hayretler içinde kalacaksınız çünkü gerçek ilimle zihniniz aydınlanacak. Gizli İlimler Hazinesi’ni okuduğunuzda da gerçek bilgiyi gözlerinizle ilk defa göreceksiniz. Öyleyse kadim bilgiler yüzleşmeniz için sizi bekliyor!

    10,24
  • İslam’da Sosyal Devlet

    Bu kitabımız, siyasi/idarî, iktisadî ve malî unsurlar içeren Sosyal İslâm kavramı kapsamında hem İslâmî sosyal devlet modelinin ve buna bağlı kamusal/sivil sosyal politikaların teorik ve uygulamaya yönelik temel esaslarını tarihî gelişim içinde ortaya koymakta, hem de İslâm’ın beş şartı içinde yer almakla birlikte haddizatında İslâmî sosyal politikaların en önemli malî araçlarından biri olarak görülmesi gereken zekât müessesesinin sosyo-ekonomik özelliklerini ve hedeflerini kamusal sosyal harcamalar ekseninde tahlil etmekte ve nihayetinde günümüze ışık tutacak bir şekilde yoksulluk gibi sosyo-ekonomik sorunların çözümüne dönük alternatif/tamamlayıcı bir zekât modeli sunmaktadır.

    Prof. Dr. Ali Seyyar

    Sosyal İslâm kavramını ilk kez 2002 tarihli “Sosyal Siyaset Terimleri” kitabında tanımlayan Prof. Dr. Ali Seyyar, din hizmetlerinin sosyalleştirilmesi gereğini Sosyal İslâm’ın gücüne bağlamaktadır. Buna göre Sosyal İslâm; İslâm dininin, sosyal koruma sistemleri ve yöntemleri (sosyal güvenlik, sosyal hizmetler) ile ilgili tavsiye ettiği teorik ve pratik hükümlerin bütünüdür. Hocamız, son dönemlerde bu kavramın çerçevesini daha da genişleterek, Sosyal İslâm’ı, insanların oluşturduğu sosyal hayatın, sosyal hadiselerin, sosyal birliğin ve genel anlamda sosyal dünyanın mânâ ve ehemmiyetini, İslâmî değerler çerçevesinde sistemli bir biçimde inceleyen, açıklayan ve çözüm stratejileri sunan bir dünya görüşü olarak tanımlamaktadır.

    İbrahim Veli

    11,39
  • Karantina Günlerinde Evin E-Hali

    “21. yüzyılda dünyanın yarısından fazlası karantina altında yaşarken, ekranlardan bize tarihe tanık olduğumuz söylendi ama büyük ihtimal, bu kitap elinize ulaştığında yaşadıklarınızı siz bile hatırlamakta güçlük çekeceksiniz. ‘O yaşadığımız neydi?’ diyeceksiniz. Maske ile sokağa çıktığınız ilk günü hatırlayacak mısınız mesela? Pencereden korku ile bakışınızı… Yazmadıysanız, yaşadıklarınıza bir dostunuzun kulağını şahit tutmadıysanız birkaç yıl sonra karantina günleri sadece bir cümle olarak kalacak zihninizde. Sonra belki o dahi silinecek…” Karantina Günlerinde Evin e-Hâli, yaşananlar “an”ın içinde tarih olurken okuyucuyu, sözlü kültürü yazılı formda muhafaza eden bir sohbet iklimine davet ediyor. Fatma Barbarosoğlu ve Nazife Şişman, 2020 mart, nisan, mayıs aylarında karantina altındaki gündelik hayatın kaydını tutuyor; eğitim, iş, alışveriş… her şeyin evlerde, uzaktan tecrübe edildiği bir ortamda “Olmakta olan nedir?” sorusuna cevap arıyorlar.
    devamını oku

    6,79
  • Kitleler Psikolojisi

    Tanınmış sosyolog Gustav Le Bon, ilk kez 1895 yılında yayımlanan Kitleler Psikolojisi’nde, özgürce düşünebilen bireyler ile mantık dışı fikirlere kapılan bilinçsiz toplulukları karşılaştırarak kişilerin bir kitleye mensup olduklarında nasıl davranışlar sergilediklerini ele alıyor. Le Bon, toplumların neden bazı olguları karakteristik biçimde benimsediklerini de tüm detaylarıyla inceliyor. Günümüz toplumu için hâlâ geçerliliğini yitirmediğini göreceğiniz bu eser, aynı zamanda psikoloji alanının da önemli yapı taşlarından biridir.

    4,49
  • Mahremiyet Hayatın Sırları ve Sınırları

    Mesafenin eridiği, şeffaflığın ideoloji hâline geldiği, ölümün bile performansa dönüştüğü bir vasatta yaşıyoruz. Kişinin kendisini sergilemek zorunda kalmadığı, kendi başına kalabildiği bir mesafeden mahrumuz. Sermayenin, enformasyonun, iletişimin hızı önünde duran hiçbir engele izin yok. Zaten bu sebeple, şeffaflık güven ile, sır da suç ile bağlantılandırılıyor. İnsanlık tarihi kadar eski bir mesele olsa da mahremiyetle ilgili bugüne has ve yeni sorunlarla karşı karşıyayız çünkü mahremiyet, mekânsal, öznel, değişken ve yaşayan bir gerçeklik. Günümüzde bu değişken yapıyı anlayabilmek için cazip teknolojik vaatleri ve tekno-kapitalist yapılanmayı kendi sistemsel çerçevesi içinden görebilmek, bundan da önemlisi meseleye nereden baktığımızı netleştirmek gerekiyor. Elinizdeki derleme, bu zorunluluğun sorumluluğuna talip olan ve mahremiyeti (felsefe, sosyoloji, tarih, ahlak, fıkıh, tasavvuf, mimari, hukuk vb. alanlarda) disiplinlerarası bir yaklaşımla, bugünün içinden, yeniden ele alan yazılardan oluşuyor. Değişenleri ve değişmeyenleri, tarihî ve güncel olanı ele alan Mahremiyet: Hayatın Sırları ve Sınırları’nın içinde yer alan yazılar, mahremiyetle ilgili bir bakış açısının oluşmasına katkı olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.

    6,79
  • Moda ve Zihniyet

    Otoritesi eleştirilmezlik üzerine kurulu olan moda, güzelin tarifini değiştirdi: “Moda olan güzeldir.” En çok tartışılan ve göze batan zevkler ve renkler bile, modanın şemsiyesi altına girdiğinde “zevkler ve renklerin tartışılmazlığı” payesine yükseldi. Kitle kültürü içinde milyonlarca insan aynı şekilde giyinip aynı şeyleri tüketirken modacılar, modanın “oluşmayan sınır”ını hareket ettirip durdular. Çalışma modanın eleştirilebilirliğine bir kapı aralıyor.

    7,94
  • Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak

    Kim ki lütuflar için şükretmez, O’nu kaybetme riskiyle karşı karşıyadır; Kim ki şükreder, o lütufları manevi bağlarla Kendine bağlamış olur. (İbn Atâullah) Şehir boğuluyor, şehrin sakinleri de öyle. Güzide dimağların pervasızlığı, anlayışsızlığa dönüşmüş. Modern hayatın cazibesi kısa süreliğine başımızı göğe erdiriyor; ama ardı sıra, külleri kalıyor geriye ve insanlık boşanma, intihar, depresyon ve uyuşturucu yüklü kişisel ve sosyal kabristana düşüyor. İlerlemeye dair sloganlarımıza rağmen, Machado’yla birlikte acı çekiyoruz: “İnsanlarla barış içinde, ama iç organlarımızla savaş içinde yaşayış.” Ve Nabokov gibi, “beşiğin dipsiz bir kuyuya doğru yuvarlandığı”na kâniyiz. Tevhidin tarihi, kurtuluş anlarını dinler adını verdiğimiz parlak ve erişilebilir ışığın burçlarını, yahut kadim ihtişamın katışıksız bakiyelerini belgeliyor. İslâm, bütün ihtişamıyla, başlangıçta bize verilen insaniyetimize, fıtratımıza yeniden erişme imkânı sağlıyor. Postmodern yaşayış okyanusları boyunca selametle yol almamızı mümkün kılan bir cankurtaran gemisi olarak kılavuzluk ediyor. Modern insan daima bekleme odasında duran, daha gerçek bir gelecek umudu taşıyan, ama asla buna tamı tamına erişemeyen puer aeternus olarak gözüküyor; oysa İslâm insanı, homo Islamicus kemale ermiş biridir, makinelerin ve nefsinin getiremediği türden bir seyr u sülûku tecrübe etmiş bir yetişkindir. Sosyalliğin yurdu, işte burasıdır: Erkekler ve kadınlar, çocuklar ve yaşlılar arasındaki ilişkiler için mevcut bir norm, kişisel arınma ve nefis terbiyesi arayışının yüreklendirdiği, kutlu hayat tecrübesine dair içtenlikli ve neşe yüklü bir vizyon. T. J. Winter (Abdülhakim Murad), postmodernitenin ve bütün sahte kurtuluşların kadehinden içmiş ve sonra İslâm’ı insanın anlam arayışına götüren kesin bir anahtar olarak tanımış bulunan bir postmodern dönem çağdaşı ve düşünür olarak Allah’ı bütün isimleriyle öğreten tek dinin potansiyel ihtişamını ortaya seriyor.

    13,69
  • Sosyal Medyanın Üçüncü Boyutu

    nsan hayatında var olan şeylerin her zaman görünmeyen bir yanı vardır. Her zaman insandan gizlenen şeyler vardır. Her zaman insanın göremediği ve görmesi istenmeyen şeyler vardır. Artık her yerde ekranlar var. Hayat ekranların içeriği doğrultusunda şekilleniyor. İnsanlar ekranlarda gördükleri ile bağlantılı olarak düşünüyor, konuşuyor, yaşıyor, tüm iletişimini ve yaşantısını bu bağlamda şekillendiriyor. Bu çalışmamızda sosyal medyanın üçüncü boyutundan bahsetmeye çalıştık. Sosyal medya genelde iki boyutlu olarak algılanan ve kullanılan mecralar bütünü olarak bilinmektedir fakat konunun tam olarak anlaşılması için mutlaka derinliğinin de fark edilmesi gerekmektedir. Bütün insanlığın kullanımına ücretsiz olarak sunulan sosyal medya dünyasının esas ürünü insanın ta kendisidir. Artık az olanın değil çok olanın değerli olduğu bir dönemin içerisindeyiz. En çok kullanıcısı olanın, en çok takipçisi olanın, en çok beğenilen ve paylaşılanın değerli olduğu bir dönemdeyiz. İnsanların kullanıcı olarak kullanıldığı, tüketildiği bir ağlar bütününün parçalarını oluşturuyoruz. Kendi ellerimizle ve yönlendirilen hislerimizle, kendi kendimizi tüketiyoruz. Birçok şeyin farkında olmadan, bilmeden kullanıcı olarak hayatımıza devam ediyoruz. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu bilgisizlik yatmaktadır. Veriler dünyasındaki hakiki bilginin zavallı hali, insanın içine düştüğü en büyük sorunlardan biridir. Bu çalışmada özgür olarak yaratılmış insanın teknoloji dünyasının geliştirdiği esaretten kurtulması için gereken detayları ortaya koymaya çalıştık. Bu detayları da “Sosyal medyanın üçüncü boyutu” olarak ifade ettik.

    7,94

Sosyoloji Kitapları