Gösterilen 3461–3480 arası toplam: 3488

  • Ümmetin Yeniden Dirilişi Çanakkale

    Çanakkale sadece bir savaş değildi. O bir devrin battığı, yeni bir devrin doğduğu yerdi. O, iman ile inancın garbın çelik zırhlı duvarının delinebileceğinin ispatıydı. O, haçlı seferinin son tangosuydu. O, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilirken yaptığı jübilesiydi. O, Osmanlının ölüsünün bile batıyı yenebileceğinin ispatıydı. O, Osmanlı varken Çanakkale’nin geçilmeyeceğinin ispatıydı. O, ümmet olmanın bilinciydi. O, bizdik… Her şeydik…” İbrahim Halil Er

    9,09
  • Umrandan Uygarlığa

    Cemil Meriç’in 21. yüzyıla taşıyacağı anlaşılan batılılaşma çağdaşlaşma uygarlık tartışmalarına çok yıllar öncesinden katkı sağlayan ufuk açan denemeleri, makaleleri iki yol var insanlık için kendi kendini imha veya gerçekten insanlaşmak insanlık tek merkeze yönelen bir tür öteki türler gibi dağılıcı değil. Bu biricik düşünen türün sonu, çözülmüş olamaz. Mekan ve zamanı aşacak insan.

    13,69
  • Üvercinka

    Cemal Süreya, ilk kitabı Üvercinka 1958’de çıktığında, 27 yaşında, ilk şiiri (“Şarkısı Beyaz”) daha beş yıl önce yayımlanmış genç bir şairdi. Bu kitapla çağcıl Türk şiirinin en çok konuşulan, en çok tartışılan akımlarından İkinci Yeni’nin öncülerinden biri olacağını ne kendisi ne de bir başkası bilebilirdi.

    Lirik, erotik, ideolojik… Sıcak, tılsımlı ve ölümsüz. ;
    Türk şiirinin kavşak noktasında, tek başına ayakta duran bir kitap.

    4,49
  • Uyandıran Masallar

    Kargaların kendilerine şaşkın şaşkın baktığını gören kavalcı fare gülümsemiş.”Sırrı bilirseniz büyük bir öğüt vereceğim size.” demiş. Vezir ve Kargalar İmparatoru göz göze gelmişler. Tam bu sırada devekuşu bir adım öne çıkmış: “Mühür kimdeyse Süleyman odur.” demiş ve devam etmiş: “Bugünün mührü: nağme. Nağmenin hâkimi olan fillerin de hâkimi olur, aslanların da.” Kavalcı fare: “Ya sonra?” diye sormuş. “Mühürler değişir. Gün gelecek mühür, hitabet olacak. İyi konuşanlar hükmedecek dünyaya. Sonra gün gelecek mühür, para olacak.” demiş devekuşu. Devekuşunu hayranlıkla dinleyen kavalcı fare saygı ile eğilerek tebrik etmiş onu. Sonra söz verdiği gibi öğüdünü vermiş: “Uyuyanları değil, uyanıkları uyutun!” İşte bu kadarmış farenin öğüdü.

    4,49
  • Uygarlıkların Çöküşü

    Mustafa Soykök

    İnsanlık tarihi Hakk’ın tarafında olanlar ile batılın tarafında olanlar arasında cereyan eden bir mücadeleden ibarettir. Uygarlıkların çöküşünü bu mücadeleden bağımsız düşünemeyiz. Ticaretlerine, kazanç yollarına, siyasetlerine ve ahlaklarına müdahale eden bir din; sömürü esasına dayalı köle düzenlerine çomak sokacağı, haksız kazanç ve zulümlerini engelleyeceği için Allah’ın gönderdiği peygamberleri ve o peygamberlerin yolundan giden dava adamlarını engellemeye çalışmışlardır.
     Kendilerine yapılan uyarıları kulak ardı eden, bir türlü akıllarını başlarına almayan toplumlar, Yüce Allah’ın takdir ettiği mühletin son bulması ile beraber ihtişamlı uygarlıklarına, güç ve kuvvetlerine rağmen tarihin derinliklerinde kaybolurlar. Helâk şekillerinin farklı oluşu, karşılaşılan acı sonu değiştirmez. Dünya üzerinden sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok “Nemrut” geçmiş ve her birinin karşısında bir “İbrahim” ya da “İbrahim’ler” mutlaka var olmuştur. Zalimler zulümleriyle âbâd olamamışlardır.

    Çağımız insanına düşen görev, önceki uygarlıkların başından geçen bu tehlikeli süreçlerden ve acı sonlardan dersler çıkarması, tarihe ibret nazarıyla bakmasıdır. “Andolsun ki onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Yusuf 12/111)

     Elinizdeki bu çalışma Hz. Peygamber’in (sas) ümmetini benzer süreçlerden ve hastalıklardan sakındırma amacıyla, önceki ümmetlerin helâk sebeplerine dair verdiği bilgileri, ibret olma yönüyle günümüze taşıma hedefi çerçevesinde oluşturulmuştur.
    7,94
  • Vahiy Kültürü

    Dertlerimizin başı kitapsızlığımız, çare ise bu kitap (Kur’an-ı Kerim)’i edinmemizdir. Burada söylediklerim Hz. Adem (as)’den Hz. Muhammed (sav)’e kadar gelen bütün peygamberlerin söylediğinin özü olan “İlahı tanıma ve Tek Bir İlah’a kul olma” hadisesinde bütünleşmektedir. Müslümanların en mühim meselesi vahiy kültürü-Kur’an kültürü olarak tanımladığımız ilahi mesajı öğrenmelidir. Dilinizle ahiret var deyip sonra yokmuş gibi bir hayat süremezsiniz! Ahiret varsa var gibi bir hayat sürmek zorundasınız.

    6,79
  • Var olmak

    Cemiyeti yuğuracak ruh, eski Asya’nın hikmetiyle Kur’an’daki ilhamı kendinde birleştirdiği halde, Garb’ın dört asırlık ilmine zihniyetine sahip, felsefesine aşina olacak Anadolu dervişinin ruhudur.

    6,79
  • Vazgeçmenin Bilge Soytarısı

    Bin yıllardır değişmeyen bir öyküdür bu… hükümdarın etrafındaki vezirler, kellelerini kaybetme korkusuyla hükümdarın yanlışlarını ve kendi doğrularını konuşamazlarken, sadece hükümdarın soytarıları, kendilerini ölümün kıyısına götürecek kadar pervasızca, hükümdarla ve onun yaptıklarıyla alay eder ve diledikleri gibi konuşurlardı… belki de o soytarılar, hayatlarından çoktan vazgeçmiş bilgelerdi… ve şimdi, sen ver kararını… doğru bildiklerini, hiç korkmadan ve kaybedeceklerine hiç aldırmadan konuşan bir bilge soytarı mı, yoksa, korkularının esiri olan, elindekileri yitirmemek adına benliğini yitiren ve hep başkalarının sözleriyle konuşan, köpekleşmiş bir vezir mi olmak seçimin..

    5,64
  • YARA’LI ŞİİRLER

    Aşkı mezhep bilip kutsayan Fuzûli, “Aşk imiş her ne var âlemde” diyerek aşkı hem can hem yara olarak kabullenir. Aşk ki candaki yara, yaradaki candır. Bu dünyada var olmamızın ereği, öbür dünyaya göçtüğümüzde de künhümüzün ruh kuşlarıyla sonsuzluğa uçması ancak yanarak ve yaralanarak gerçekleşecektir. En sahici ve hakiki duygunun aşk olduğunu bilenler içindir bu dünya ve ötesi. Aşk ki kanadıkça yara, yandıkça yara, küle dönüşsek de yara… Dünya ki bir yara yurdudur. Bu diyara gelip yaralanmayan olmuş mudur? Ve şairler… Şairler bu diyarın en has evlatlarıdır. Şimdi 136 şairden 137 yara’lı şiirle huzurlarınızdayız ey okur. Şiire, dostlarınıza ve yaralarınıza sarılmanız dileğiyle…

    6,79
  • Yarışı Yavaşlar Kazanır

    3’ü Bir Arada! Çocuklara Tefekkür Masalları Annelere Pedagojik Öneriler Ailece Oynayacağınız Oyunlar Rüzgârı olan bir çocuk oyuncağı ne yapsın… Ormanı olan bir çocuk plastik ağaçları ne yapsın… Oyuncağı bulutlar olan bir çocuk bilgisayar oyununu ne yapsın… Kâinatı seyreden bir çocuk televizyonu ne yapsın… Çocuklarımızın ‘bi tane daha’ hastalığına tutulduğu bir çağda, onlara sahip oldukları değerleri hatırlatan ve bu değerlerle mutlu olmayı öğreten bir kavram: “Tefekkür” Allah’ı Arayan Çocuk kitabının yazarı Hatice Kübra Tongar; güneşe, aya, yıldızlara bakıp Rabbini bulmaya çalışan İbrahim Peygamberin ‘tefekkür’ mirasını çocuklara anlatıyor. Yavaşlık, yaşam, ölüm, anda olmak, elindekiyle mutlu olmak gibi kavramları ‘masal tadında’ evlatlarımızın yüreğine sunuyor. Anne-babalar içinse, çocuklarının tefekkür gözlüğünü besleyecek pedagojik ipuçları ve oyunlar öneriyor. Bu kitapla birlikte, bizlere de elimizdeki “3’ü bir arada” içeceğini yudumlamak kalıyor; OKU, ÖĞREN, OYNA!

    11,39
  • Yaşamak

    Yeni Türkçe deki hatıra türünün en yetkin örneklerinden biri olan Yaşamak, toplumsal olarak bir ışığa dönüştürmek istediğimiz acıya, bireysel bir dünyada aydınlık sağlamaktadır.

    Zarifoğlu, çevremizde gelişen olayların gözümüzü yorduğu ve bizim, hayatın bütünsel akışıyla olan bağlarımızı güçlükle koruduğumuz dönemde, o bağlara canlılık veren birkaç şairimizden biridir.
    Yaşamak, şiirindeki derinliğin yol açtığı açılım getiren ve şaire ait iç dünyanın zenginliğini gözler önüne seren bir eserdir.
    Şair, yaşamayı varlık ve oluşun özüne dokunan bir derinlik içinde algıladığı ve arka planındaki hikmetle anlaşarak yaşadığı için, aynı hikmetin onun anlatımında parıldaması pek tabiidir.

    9,09
  • Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları

    Dostoyevski’nin ilk Avrupa seyahatinin ardından kaleme aldığı Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları öfkeli ve alaycı bir Batı eleştirisidir.

    Dostoyevski, 1862 Haziranı’nda Petersburg’dan ayrılarak ilk kez Batı Avrupa seyahatine çıktığında, tedavi için gittiği bu topraklarda bir yandan da varlığını uzaktan sezdiği yoldan çıkmışlığı ve yozlaştırıcılığı arama niyetindedir. Yazar Avrupa’nın kültür başkentlerinde sivri kalemiyle Londralı hayat kadınlarından Fransız küçük esnafına herkesi Slavcı bakış açısıyla deşifre ederken karşı olduğu bir kültürün ahlâki ve siyasi zaaflarına olan öfkesini saklama gereği görmez.

    “Dostoyevski 19. yüzyılın Fransız burjuvalarına baktığında soyluluğun ve kibarlığın altında gizlenen adi bir çıkarcılık görmüştü.”
    SAUL BELLOW

    “Dostoyevski’nin Kış Notları yazarın bugüne kadar yay

    6,79
  • Yedi Güzel Adam

    Cahit Zarifoğlu’nun şiiri bunca anlaşılmaz, kapalı ya da zor anlaşılır bulunmasına rağmen, şimdiye kadar hiçbir aklı başında şiir okuyucusu (eleştirmen ya da okuyucu olarak) bu şiirleri reddetmek, yok saymak cesaretini gösterememiştir. Rasim Özdenören Cahit Zarifoğlu’na ait hangi metin olursa olsun, O’nun dünyasına, bir iklime geçer gibi girerseniz. Yeni bir iklime girmenin ne gibi etkileri oluyorsa, nasıl değiştiriyorsa insanı öylece değişirsiniz. Alim Kahraman Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere, hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, O’ndan sonrakiler, O’nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından. İsmet Özel Cahit Zarifoğlu o hale gelmişti ki, kendi dünyası içinde bir şiir dili kurmuştu ve bunu çok iyi kullanırdı. Yani şiire, o anlatılmaz olana ait bir durum çıktığı zaman, bir algılama olduğu zaman, onu hemen anında şiire döküverirdi. Erdem Bayazıt Kanaatimce Cahit’in şiiri belli bir kalıp içerisinde hemen formüle edilebilecek, anlatılabilecek bir hüviyet taşımıyor. Cahit, eski tabirle şair-i maderzat, anadan doğma şair idi. Akif İnan Türkçe’de hem ahenge ulaşmak hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna ‘avucunda kor tutmayı’ eklemişti. ‘Hâl’ini iyiye doğru sürekli yüceltirken, ‘şiir’ni de yeni ‘hâl’ine uydurma savaşımında idi. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi Ece Ayhan’a sordum, ona göre “Cahit Zarifoğlu” şiirde yapı sorunun en iyi kavramış bu konuda örnek gösterilebilecek sanatçılardan biri. Kolsuz Bir Hattat’ta da ayrıca belirtmiş bunu. Cemal Süreya Cahit Zarifoğlu’nun şiirini ve düzyazısını o uzaklık, ayrılık gayrılık içinde ancak kendi uzlet köşemden izleyebiliyordum. Kamplaşma havasında kendine yer bulamayacak bu ince şiir, kapalı ama mutlaka sanatkârca düzyazı, kendine özgü değerleri daima korurdu. Selim İleri Cahit Zarifoğlu’nun şiiri, bütün diğer yapıp ettiklerini de, hatta müstear adla yazdığı ‘okuyucuya cevaplar’a varıncaya kadar bir çok şeyi aydınlatan veriler olarak alınabilir sanıyorum. Bu şiir, insanı çok yalın halinde kavrayan bir şiir. Nâbi Avcı

    7,94
  • Yedi Güzel Kadın

    Kelebek kanadından hayatlar bilirim; Narin ve naif… Yüzyılda bir gelir gibi; Beklenen ve değerli… Ve değdi akıp giden zamana… Bu kış, yürekleriniz üşümeyecek… Çünkü; ilmek ilmek dokuduk… Bazen düğüm oldu çözdük ve yeniden başladık… Ve şükür ki bitti… Laf aramızda; Bu elbise herkesin üzerine çok yakışacak… Abdulaziz Yılmaz’ın öncülüğünde güzel bir ekiple özenle hazırlanan Yedi Güzel Kadın okurlarını bekliyor.

    4,90
  • Yedinci Gün

    Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.

    10,24
  • Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen

    Adil Düzen temel esasları itibariyle asırlar boyu, hâkim olduğu devirlerin gereklerine uygun olarak tatbik edilmiş bir düzendir. Kamil ve tam bir düzendir. Kuvveti üstün tutan Batı medeniyetinin bir dejenerasyona uğrayarak “kalkınıyoruz, gelişiyoruz” adı altında sonradan kurduğu Kapitalizm ve Sosyalizm ise Adil Düzen’i bozarak, çarpıtarak meydana getirilmiş haksız düzenlerdir. Bunun için şimdi bütün insanlığın yeniden Adil Düzen’e dönmesi zamanı gelmiştir.

    6,79
  • Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti

    Edebi kişiliğinin yanı sıra, Müslümanca düşünmek ve yaşamak meselesi etrafındaki özgün yaklaşımlarıyla da tanınan Özdenören bu kitapta demokrasi, küreselleşme, yeni dünya düzeni, liberalizm, insan hakları ve laiklik kavramlarının Müslümanca bir eleştirisini yapıyor. Ülkemizin tartışma gündemini çeşitli dayatmalarla işgal eden bu kavramlar karşısında İslami düşünüş gereken fikri ve ahlaki tavrı ortaya koyan yazar, kitabı boyunca ısrarla “yükselen değerlerin” sefaletini vurguluyor.

    9,09
  • Yeraltından Notlar – Hasan Ali Yücel Klasikleri

    Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar’ın çarpıcı konusu ve farklı kurgusuyla dikkatleri çekti. İnsan ruhunun derinliklerini sergileyiş gücüyle önemli bir yazar olarak ün kazandı. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri o dönemde fazla ilgi görmedi. Dostoyevski 1849’da  I.Nikolay’ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden sonra yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. 1864’de Vremya dergisinde yayımladığı Yeraltından Notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski’nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.

    Nihal Yalaza Taluy (1900-1963): Cumhuriyet’in ilk kuşağının önde gelen Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy’un yanı sıra Puşkin, Gogol ve Turgenyev çevirileri de beğeniyle okunan Taluy’un çeviri külliyatı otuz kitabı aşmaktadır.

    10,24
  • Yerli Yersiz Cümleler

    Elimde ne yapacağımı bilmediğim, hiçbir kapıya uymaz anahtarlar, şimdi size aşka, hayata ve ölüme dair yerli yersiz cümleler söyleyeceğim.
    Ben: Yazıcı. Kalbim çatladığında tanığım su kıyısında bir kavak ağacıydı.
    Sevda dediğin ne ki? Tarifsiz bir tanışıklık duygusu. Sebepsiz bir gülümseme arzusu.
    Bana bir şey olsa ölürsün zannederdim. Öyle çok şey oldu ki bana.
    İade ettiği bütün sükûnete rağmen af, aşkın külliyatı içinde en pahalı makamdır. Bedeli bizatihi aşkın kendisidir çünkü.
    Arınma kalpte gerçekleşen bir şeydir ve her kalbin anahtarı farklı yerdedir.
    Bazen en büyük hakikatlerin bilgisinin en büyük günahlarla yan yana durduğunu unutma.
    Ezel yazgısı bazen ancak ebede sığabilir, şu dünya bazen onu içine alamayacak kadar küçük kalır.
    Hayat sanattan daha gerçek. Bazen bir manzaranın verdiği duyguyu koca bir kitap vermiyor. Ne kadar anlatırsam anlatayım, bütün anlattıklarımın toplamı bile bir kış ikindisinde camdan süzülen yağmur damlasını anlatmaya yetmiyor.

    10,24
  • Yirmi Bir, Bir Fetih Romanı

    “Genç Sultan’ı yakından tanırım. Kalbindeki surları paramparça ederek iç fethini küçük yaşlarda tamamlamış bir gönül eridir. Onu, Konstantiniye’yi almak isteyecek kadar cesur yapan budur. Unutmayın ki iç fetih insanı Rabbinden başka herkese karşı korkusuz yapar. Ben Bizans surlarının üstünde dalgalanan Osmanlı sancağını şimdiden görebiliyorum. Kulağıma Ayasofya’da okunacak ezanların nidası ulaşmaya başladı bile.”

    7,90