-
Toplum Sözleşmesi
Modern demokrasi anlayışının temelini oluşturan toplum sözleşmesi öğretisiyle ünlenen J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi adlı yapıtı Fransız Devrimi’nin de esin kaynağıdır.
Bütün hükümetlerin, yönetilenlerin onayına uygun biçimde kurulduğu bir düzeni savunan bu yapıta göre, “Toplumun temeli, kişilerin korunma karşılığı kendi istemlerinin tamamını, bütünün istemine teslim etmesiyle imzalanmış bir sözleşmedir.”
Yazar bu yapıtında Devrim’in çağrısına uyup, genel seçim hakkı olan bir cumhuriyet istemiş yurttaşların eşitlik, özgürlük, kardeşlik haklarından yana olmuştur. -
Üç Hadis Kitabının Adı
Buhârî’nin kitabı Sahîh-i Buhârî, Müslim’in kitabı Sahîh-i Müslim ve Tirmizî’nin kitabı da Câmi-i Tirmizî isimleriyle meşhur olmuştur. Zaman geçtikçe kitapların kısaltılmış olan bu isimleri yayıldı. İlim ehlinin ve talebelerin birçoğu kitapların asıl isimlerini bilemez oldular, onları öğrenemediler. Elinizdeki eser, üç hadis kitabının içerisinde ne olduğunu tam olarak açıklamakla beraber kitapların ismini eksiksiz bir şekilde zikretmek ve bu isimleri yaygınlaştırmak için hazırlanmıştır.
-
Vakti Kuşanmak
Harama ayarlı bir hayatın içinde müminler için bir esenlik yoktur.
Kişisel tercihlerin, cemaate özgü tercihlerle bütünleşmemesi bir dağılma ve erimeye yol açmaktadır. Kişisel tercihlerle kalmak, her şeyin ve herkesin kölesi olarak kalmak demektir.
Kişi sürü olmaktan kurtulmak istiyorsa, güçlerin buyrukları doğrultusunda bir hayatı ve bir dünyayı işaret eden kitle haberleşme araçlarını izlemekten kurtulmalıdır.
Batıla ait bir yöntemle, hakikatin sınırları çizilemez.
İmanın coğrafi anlamda bir yeri, yurdu ve uyruğu bulunmadığı gibi ilhâdın da bu anlamda bir yeri, yurdu ve uyruğu yoktur.
Sevmek bollukta ve darlıkta birlikte bulunmaktır. Sevmek, mutluluğu da mutsuzluğu da birlikte yaşamaktır. Sevmek, ölçüye ve tartıya vurmadan devamlı olarak vermektir. Sevmek bir karşılık beklememektir. Sevmek sonuna kadar inanmak ve sonuna kadar katlanmaktır.
Bütüne ayarlı bir dikkat ve çaba, geçici ve sınırlı özgürlüklere itibar etmeyecektir.
Gönlünüzü veriyorsanız daha güzel bir gönül kazanacaksınız. Vaktinizi veriyorsanız daha güzel vakitler kazanacaksınız. Kazandıklarınızın güzellerinden veriyorsanız, size bunların daha da güzelleri verilecektir. Hangi şeyi veriyorsanız bunun yerine size daha yenileri verilecektir. Kardeşlik ve dostluk verirseniz, kardeşlik ve dostluklar bulacaksınız. Allah’ın sizleri üzerinde vekil kılmış olduklarından verdikçe, yeni nimetlere de vekil kılınacaksınız.
-
Varlık Mertebeleri
“Varlık mertebeleri doktrinini anlamak için öncesinde herhangi bir şeyi mütalaa etmeden her şeyin en asli mefhumuna, yani külli İmkân ile ilişkisinde tasavvur edilen metafiziksel Sonsuzluk mefhumuna dönmek lazımdır. Onu tanımlayan terimin etimolojisine göre Sonsuz, hiçbir sınırı olmayan demektir.” Bu eser, çağımızın en büyük metafizikçilerinden biri olan René Guénon’un, metafiziğin en saf ve temel bahislerine dair kaleme aldığı üçlemesinin sonuncusudur. Diğer ikisi, sırasıyla Vedanta’ya Göre İnsan ve Hâlleri ve Haç Sembolizmi isimli eserlerdir. Guénon bu eserinde, diğer iki kitabında Hint Geleneği ve Hristiyanlık üzerinden anlattığı metafizik bahisleri, hiçbir Gelenek’i kalkış noktası almayarak evrensel bir dille sunmaktadır. Bu üç eser, metafiziğe dair en temel hakikatlerden bahsettiği için Guénon külliyatında ayrı bir öneme sahiptir. Guénon bu eserinde metafiziksel düzeni ve bu düzenin ilahi hiyerarşilerinin çoklu tezahürlerini sunarak Büyük Varlık Zinciri’nin halkalarını ustalıkla izah eder. Varlık ve Varlık’ın ötesinde olana yönelik saf marifete (jnana) ulaşmanın Kurtuluş Yolu olduğunu gösterir. Böylelikle modern dünya eleştirmeni, sembolizm üstadı, karşılaştırmalı dinler uzmanı, kadim sırlar araştırmacısı, manevi yenilenmenin davetçisi Guénon gider, geriye yalnızca Hakikat kalır.
-
Yapay Zeka ve Bilinç Problemi
Bilinç, varlığımızın doğasına yönelik derin bir problemdir. Biyolojik, fizyolojik, nörolojik ve bilişsel boyutlarıyla birlikte bilinç, aynı anda hem epistemolojik, hem ontolojik hem de metafizik bir problemdir. “Bilinç nedir?” diye sormak “Ben gerçekte neyim?” diye sormaktır. Bilinç sahibi bir yapay zeka, insanın evrendeki ayrıcalıklı konumunu elinden alması öngörülebilecek ve sosyal, etik ve kültürel bağlamlarda tüm düzenleri yeniden şekillendirebilecek bir varlık türü olacaktır. Fakat yeni bir varlık türüne dair bir iddiada bulunabilmek için, teknik imkânların bilinmesinin yanı sıra bilinçli yapay zeka tasavvurunun olasılığını sorgulayan felsefi ve düşünsel temellerin de sağlam kurulmuş olması gereklidir. Bu çalışma dijital gelecek senaryoları için felsefi bir zemin hazırlama maksadıyla bilinçli bir makinenin imkânını “ben” kavramı üzerinden tartışmaktadır. Bu kitap bilincin neliğine bir ışık tutma çabası, “ben”in varlığına dair bir iz sürüş ve yapay bilinç için teorik bir çerçeve arayışıdır.
-
Yeni Bir Dilin İnşası
Atasoy Müftüoğlu’nun geleceğe hazırlanmak için bir kriz ve kritik manifestosu nitelemesini hak eden Yeni Bir Dilin İnşası kitabı, bir iddia ve perspektifi açıklayan beş konferanstan ve bir önsözden oluşuyor.
n
nKitaba temel olan konferansların temel tezi; “İslâm dünyası toplumları neden bu haldeler ve nasıl başka türlü olabilir?” sorularıyla ilgili. Konuşmalarda, İslâm dünyasının içinde bulunduğu krizin yeni olmayıp yüzyılları içeren bir boyutunun bulunduğu sıklıkla ve tekraren vurgulanıyor. Haliyle sadece siyasi, ekonomik ve toplumsal olmayıp, belki de bunlara zemin hazırlayan daha derin bir düşünme problemine işaret ediyor.
n
nAtasoy Müftüoğlu Yeni Bir Dilin İnşası kitabında günümüzdeki İslâmî dilin, hareketlerin ve mücadelelerin diline ilişkin önemli tespitler yaparak, hareketlerin yeni bir kurucu nitelik kazanabilmesi için bir yol haritası öneriyor. -
Yürümenin Felsefesi
“Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir.” Henry David Thoreau Nietzsche’nin Kara Orman’da yürürken göz çukurlarına dolan mutluluk gözyaşları, Rimbaud’nun tahta ayağıyla açılacağı çöllere dair kurduğu düş, yasaklı Rousseau’nun Alpler’deki adımları, Thoreau’nun Walden’daki gezintisi, Nerval’in dar sokaklardaki aylaklığı ve daha niceleri… Aylaklar, göçebeler, sürgünler, hacılar, kaçaklar, seyyahlar, münzeviler ve mülteciler yürüyorlar. Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz? Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır. İki büklüm vücudun karşısında dikilmeye çalışan, attığı her adımda yeryüzünün gerçek bir parçası olduğunu fark eden Homo Viator’un eylemidir. Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.
-
Zamanın Kıymeti (Genişletilmiş Baskı)
Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biri olmasına rağmen, en kolay harcadığımız nimet hiç şüphesiz ki zamandır. Bu eser, kum saati misali her gün eksilmeye yüz tutan hayatımızı en iyi şekilde verimli kılmanın yolunu aydınlatan bir meşale gibidir. Bunu yaparken de hayatlarını en güzel şekilde değerlendirmiş ve bizlere yüklü bir miras bırakmış İslam âlimlerinin hayatlarından ve sözlerinden bir demet sunmaktadır. Mazimizdeki güzellikleri ortaya koyan bu çalışma, vakitlerini dolu dolu geçirme hususunda herkesi teşvik etmektedir. Eserin sahibinin yetmişten fazla çalışmasının bulunması ve çağımızın en önde gelen hadisçilerinden biri olması kitabın kıymetini daha da artırmaktadır.
-
Var olmak
Cemiyeti yuğuracak ruh, eski Asya’nın hikmetiyle Kur’an’daki ilhamı kendinde birleştirdiği halde, Garb’ın dört asırlık ilmine zihniyetine sahip, felsefesine aşina olacak Anadolu dervişinin ruhudur.