-
Notre-Dame’ın Kamburu
Quasimodo” Paskalya’dan sonraki ilk pazara verilen addır aslında. XX. yüzyıl Paris’inde Notre-Dame Kilisesi’nin ön avlusundaki kerevete, kimsesiz bebekler bırakılırdı. Başdiyakoz Frollo, böyle bir günde bulduğu sakat bebeği himayesine alır ve ona Quasimodo adını verir. Onu büyütür ve kilisenin zangocu yapar; ancak çanın sesi altın kalpli Quasimodo’nun giderek sağır olmasına yol açar. Ne var ki, Quasimodo’nun koruyucusu kabul edip büyük sevgi ve bağlılık duyarak büyüdüğü başdiyakoz, karanlık iç dünyasına hapsolmuş, dizginleyemediği nefretinin pençesinde kıvranan biridir.
Victor Hugo, olayları ince ince ördüğü Notre-Dame’ın Kamburu adlı ünlü eserinde, insan hayatında kaderin yerini sorgulamış, kaleme alındığından bu yana birçok sanat eserine, özellikle de filmlere esin kaynağı olan muhteşem bir roman çıkarmıştır ortaya.
Notre-Dame’ın Kamburu aynı zamanda Paris kentinin romanıdır. Hugo, şehrin o dönemini tüm ayrıntılarıyla, Fransız dilinin tüm zenginliğini kullanarak aktarmış, Paris’in diğer karakterlerden rol çalmasına yol açmıştır. -
O Muydu?
Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Stefan Zweig, “O muydu?” adlı öyküsünde, polisiyeyi anımsatan bir kurguyla “şüphe” duygusunu, hikâyenin kahramanlarının iç dünyasından okuyucuya yansıtıyor. Okur, telafisi ve çözümü pek de kolay olmayan şüphenin, bir insanın bütün hayatını nasıl etkilediğine şahit oluyor.
Huzurlu bir İngiliz kasabasında geçen bu elim ve kimsenin görmediği olayın faili gerçekte kimdi? Psikolojik açıdan yoğun karakterlerin yazarı Zweig, bu hikâyesinde de kıskançlık, sadakat, çaresizlik ve sevgi gibi insana özgü duyguları, hayvan sevgisi ve nefretiyle birleştirerek, okuyucunun dikkatine sunuyordevamını oku
-
Odysseia
Odysseus’un Penelope’yle olan evliliğinden Telemakhos isminde bir erkek çocukları oldu. Ama bu çocuk daha kundaktayken Helena’nın kaçırıldığı, kocası Menealos’un yardım istediği haberi geldi. Odysseus bu savaşa katılmamak için elinden geleni yaptı. İşler zorlaşınca delirmiş takli di bile yaptı. Ama Palamedes bu yalanı açığa çıkardı. Deli rolündeki Ody sseus, kendisini Agamemnon’un ordusuna katmak üzere kendisini almaya gelen askerleri kandırmak için Odysseus, tarlasınına tohum yerine tuz eki yor, sabana da öküz yerine kendisini koşuyordu. Askerlerin arasındaki Pa lamedes, bebek Telemakhos’u alıp sabanın geçeceği yere koydu. Ağzından tükürükler saçarak sürekli küfredip bağıran ve sabanı çeken Odysseus, sa banı biricik oğluna zarar gelmemesi için Telemakhos’un üzerinden aşırtınca yakayı ele verdi. Çaresizce zırhını kuşandı, eşiyle vedalaşıp mızrağını eline alıp askerlerin arkasına takılıp Agamamnon’un ordusunun bulunduğu Sparta’ya yürüdü. Böylece, Palamedes’e ileride korkunç bir öç almayla sonuçlanacak derin bir kinle sefere katılmak zorunda kaldı.
-
Ömer’in Çocukluğu
Muallim Naci, Ömer’in Çocukluğu’nda birçok insanın hatırlamakta güçlük çekeceği erken çocukluk dönemini hatırat şeklinde kaleme alır. Okuyucularını 1800’lü yılların İstanbul sokaklarında dolaştırır. Aile hayatından esnaf ilişkilerine, dönemin eğitim sisteminden dinî ve sosyal hayata kadar birçok konuda derinlikli tahliller yapar.
-
Seyahatname
Venedikli Marco Polo’nun XIII. yüzyılda yaptığı doğu yolculuklarına dair verdiği ayrıcalıklı ve ayrıntılı bilgiler batı dünyası için bir kılavuz niteliğindedir. İpek Yolu’nu izleyerek İran, Irak, Hindistan ve Çin’e gider ve izlenimlerini muhteşem tasvirleriyle aktarır. Seyahatname zamanının çok ötesinde bir öneme sahiptir. Seyahatnamesinde gördüğü yerlerin coğrafi, idari ve ekonomik özelliklerini anlatır. Günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan bilgiler, Polo’nun anlatımıyla okuyucuları unutulmaz bir yolculuğa çıkarır.
-
Siyah İnci
1878’de yayımlanmasının ardından beklenmedik bir başarı yakalayan, Anna Sewell’ın tek romanı Siyah İnci, ilk gençlik yıllarını sevgi dolu bir çiftlikte geçirdikten sonra ailesinden koparılarak sürekli el değiştiren bir atın, Siyah İnci’nin hikâyesini, yine bizzat onun ağzından anlatıyor. Yeni hayatında kâh köyde araba çeken, kâh büyük şehirin hengâmesinde kiralık araba atı olarak çalışan, hem nazik hem de zalim pek çok insanla karşılaşan, zenginliği de fakirliği de tecrübe eden Siyah İnci, başından geçen türlü maceralarda daima iyiliğin, dostluğun ve hakkaniyetli olmanın önemini vurgular. Anna Sewell’ın on dokuzuncu yüzyılda atların maruz kaldıkları kötü muameleleri eleştirmek ve insanları merhametli olmaya teşvik etmek amacıyla kaleme aldığı Siyah İnci, dünya edebiyatının en sevilen ve hiç eskimeyen klasikleri arasında…
-
Sokrates’in Savunması
Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu ve hocası Sokrates’i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır. İlk diyalog olan Euthyphron’da yargılanışının öncesi anlatılır ve dinsizlikle suçlanan Sokrates’in inançları hakkında bilgi verilir. Sokrates’in Savunması’nda ise yargı süreci anlatılmaktadır. Kriton’da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın saygı duyması gereken ilkeler tartışılır. Platon’un en şiirsel eserlerinden biri olan Phaidon’daysa Sokrates’in son günü anlatılırken ruh hakkındaki düşünceleri yansıtılmaktadır.
-
Tom Sawyer’ın Maceraları
Tom Sawyer’ın Maceraları, Mark Twain’in kendi çocukluğunun büyülü dünyasından izler taşır. Masumiyetin arketipi olarak zihinlerde yer eden kibar ve uslu çocuk imajını bozup köklü bir değişikliğe uğratan Twain; yetkin bir pedagog yahut ruh hekimi gibi çocukluğun ruhsal dünyasına girer.
Tom akıllı, iyi kalpli ama uçarı bir çocuktur. Çevresindekileri sık sık üzer, perişan eder. Sıra dışı hayalleri onu diğer çocuklardan ayıran en belirgin özelliğidir. Maceralara atılmak, ünlü bir korsan olmak, çete kurmak gibi hayaller…
devamını oku
-
Toplum Sözleşmesi
Modern demokrasi anlayışının temelini oluşturan toplum sözleşmesi öğretisiyle ünlenen J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi adlı yapıtı Fransız Devrimi’nin de esin kaynağıdır.
Bütün hükümetlerin, yönetilenlerin onayına uygun biçimde kurulduğu bir düzeni savunan bu yapıta göre, “Toplumun temeli, kişilerin korunma karşılığı kendi istemlerinin tamamını, bütünün istemine teslim etmesiyle imzalanmış bir sözleşmedir.”
Yazar bu yapıtında Devrim’in çağrısına uyup, genel seçim hakkı olan bir cumhuriyet istemiş yurttaşların eşitlik, özgürlük, kardeşlik haklarından yana olmuştur. -
Twenty-Four Hours in the Life of a Woman
It traces a woman through a single day, but that day is simultaneously the most vividly wonderful and ultimately terrible of her life. She is an English widow who becomes mesmerised by the almost suicidally reckless gambling of a failed Polish diplomat one evening in Monte Carlo. From this first spark of interest, she is drawn into his troubled, unstable life. -
Yakıcı Sır
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…
-
Yanan Günışığı
Gerçekçi anlatımın en başarılı temsilcilerinden kabul edilen Jack London, büyüleyici Kutup tasvirleriyle başladığı romanında, okurlarını kapitalist dünyayı dize getirecek bir kahramanla tanıştırır: Yanan Günışığı. London, Kanada’nın Yukon bölgesindeki “altına hücum” yıllarından New York’taki borsa oyunlarına uzanan romanında, iş dünyasının kirli yüzünü gözler önüne serer. Tüm zorluklara kafa tutan kahramanımız, herkesi dişlileri arasında ezen dünyanın karşısına dikilen en büyük savaşçılardandır. Yanan Günışığı sadece altın arayan bir Kuzeyliyken Amerika’nın sayılı iş adamlarından biri olana kadar durmaksızın çalışır. Bu mücadelede, hayatını ortaya koyduğu bir kumar oynar. Üstelik bu oyundaki oyuncular hiç de masum değildir. London’ın parlak düşler, coşkun anlar ve muhteşem tasvirlerle kurduğu bu dünya, herkesin kendisini sorgulamasını sağlıyor: Her şeyi kaybetmeyi ne uğruna göze alırsınız? Sürükleyici anlatımıyla dikkat çeken Yanan Günışığı romanı, birçok kez sinemaya da esin kaynağı oldu.
devamını oku -
Yeraltından Notlar
Kitabın isimsiz anlatıcısı, Yeraltından Notlar’ı için “edebiyattan ziyade kendimi ıslah çabası” der. Ama satırlarını okuyan herkesin yerine haklı isyanını dile getirdiğini hatırlatır. Çürümekten, alışmaktan uzak durmak için yazmıştır Yeraltı Adamı: Biliyorum; belki söylediklerime kızacak, bağıracak, ayak direteceksiniz. “Yalnızca kendi adınıza, yeraltındaki sefaletiniz hakkında konuşun ve sakın ‘biz hepimiz’ demeye cüret etmeyin!” diyeceksiniz. Beyler, affedersiniz ama bu hepimizcilikle kendimi haklı çıkarmaya çalıştığım yok.
-
Yol
Jack London, otobiyografik hikâyelerden oluşan bu kitabında, “Yol”da geçirdiği günleri anlatır. “Kanımda var” dediği seyahat tutkusuyla yerinde duramadığı hayatından kesitler sunan London’ın, tren kovalamaktan yiyecek dilenmeye kadar farklı yüzlerine tanıklık ettiği serseri yaşantısının izini süreriz her macerada. Onun bu sıra dışı deneyimleri doğal ve içtenlikli üslubuyla okuyucusunu olayların içine çeker. Ayrıca Yol, Amerika’daki ekonomik bunalımların doğurduğu “Büyük Buhran”da, hayata çok kötü şartlarda tutunmaya çalışan Amerika’nın kayıp kuşağının da hikâyesidir.
-
Yüzbaşının Kızı
Aleksandr Puşkin’in tarihsel olaylar üzerine inşa ettiği ünlü romanı Yüzbaşının Kızı, romantizmle başlar. Daha sonra okur, Rusya’nın çarlık döneminde yaşadığı çalkantıları izlerken bulur kendisini. Akıcı dili, toplumcu gerçekçi yaklaşımıyla eser, mutlak iyi yada kötünün neden var olamayacağını hatırlatır: “İşte o an köylü, yataktan fırladığı gibi baltayı kaptı ve dört bir tarafa rastgele sallamaya başladı. Kaçmak istedim, fakat yapamadım. Oda cesetlerle dolmuştu. Ölü bedenlere takılıyor ve kanlara basıp kayıyordum. Korkunç köylü bana sevecenlikle sesleniyordu. ‘Korkma, gel de bir hayır duamı al’ diyordu. Üzerimi panik ve dehşet sarmıştı. Tam o sırada uyandım.”
Puşkin’in Yevgeni Onegin’den sonraki en önemli eseri Rusça aslından Türkçeye çevrildi.devamını oku
-
Anna Karenina
Yayın Tarihi 2018-08-29
ISBN 6052111802
Baskı Sayısı 2. Baskı
Dil TÜRKÇE
Sayfa Sayısı 767
Cilt Tipi Karton Kapak
Kağıt Cinsi Kitap Kağıdı
Boyut 13.5 x 21 cm -
Babalar ve Oğullar
İvan Sergeyeviç Turgenyev (1818-1883): Yapıtlarıyla, 19. yüzyıl Rus klasikleri arasında Avrupa’da ve ülkemizde ilkönce çevrilen ve tanınan yazarlardan biri olmuştur. İlk Aşk ve İlkbahar Selleri’nden Duman ve Ham Toprak’a pek çok nitelikli öykü ve roman yazmış olmasına karşın, Turgenyev adı günümüzde de, 1862’de yayımlanan ve nihilizmin simgesine dönüşen oğul Bazarov tipini yarattığı Babalar ve Oğullar romanıyla özdeşleşmiş gibidir.
Ergin Altay (1937): Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba dergisinde yayımlanan ilk öykü çevirisi Zoşçenko’dan günümüze, son elli yılın en önemli Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy kadar, Gogol, Gonçarov ve Çehov da Altay’ın yetkinlikle dilimize kazandırdığı yazarlar arasındadır.
-
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler, Dostoveyski’nin ilk yapıtlarından biridir. Kitabın adı “aydınlık geceler” anlamındadır. Olayın geçtiği St. Petersburg’da kış geceleri hava geç kararır.
St. Petersburg sokaklarında hayaller kurarak dolaşan kahramanımız, Neva Irmağı kıyısında ağlayan Nastenka ile karşılaşır. Birbirlerine kendi öykülerini anlatırlar ve aralarında masum bir aşk belirir.
Nastenka’nın öyküsü acaba nasıl sonuçlanacak, gözyaşları dinecek midir?
-
Budala
İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi.
Cezasını tamamlayıp Sibirya’dan döndükten sonra Petersburg’da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. En önemli eserlerinden Budala 1868-1869 yıllarında Russki Vestnik dergisinde tefrika edildi. Dostoyevski bu romanında insan ruhunun labirentini çılgınlık, tutku ve hastalık prizmasında kırılan görüntüsüyle sergilemiştir
-
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
İspanya iç savaşının anlatıldığı roman, 1940’larda yazılmıştır. Böyle olmasına karşın, hâlâ birçok ülkede çevirisi yayımlanmakta, hâlâ en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır. Bu ilginin nedeni, bir serüven romanı oluşunda ya da Hemingway’in o kendine özgü anlatış biçiminde aranabilir. Ancak şöyle bir saptama da yapılabilir: Çanlar Kimin İçin Çalıyor’da Hemingway, ülkü birliği etmiş insanların inançlı kavgası yanında, romantizmi de etkileyici bir öğe olarak kullanmıştır. En güç koşullarda, ölümle yüz yüzeyken bile sevgi, umut, korku bütün canlılığıyla yaşanır romanda. Ortak amaç doğrultusunda, bir toplumsal kavga için, ayrı ulustan bilinçli insanların öyküsüdür Çanlar Kimin İçin Çalıyor.