Tarık Tufan

Tarık Tufan 5 Haziran 1973 yılında İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldu. Marmara Üniversitesi İslam Ülkeleri Enstitüsünde Sosyoloji Bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Bir çok gazetede ve dergilerde yazıları yayınlandı. Televizyon kanallarında edebiyat sohbeti üzerine program sundu. Edebi yönünün yanı sıra Uzak İhtimal ve Yozgat Blues filmlerinin senaristliğini yapmıştır.

  • Beni Onlara Verme

    “Kırgınım. Dünya kırgınlığımın da farkında değil.” Tarık Tufan, İstanbul’un eski bir semtinde, kaybolmaya yüz tutmuş mahallelerinden birinde yaşayan hayata küskün, kırgın kadınların; yaralı, yorgun erkeklerin yarım kalan hikâyelerini anlatıyor. Acısı dinmemiş ayrılıkları, tutkulu ve hüzünlü aşkları resmediyor. Gerçeklikle kurmaca arasındaki çizginin ortadan kalktığı yalınlıkta bir İstanbul ağıtı bu. İnsanın kalbine işleyen derin duygular, tanıdık yüzlerin saklı hayatları, yanından geçerken fark etmediklerimiz, büyüleyici ve masalsı bir dünya. Beni Onlara Verme sizi bir tanıklığa ve bitmeyen umudun peşinden gitmeye çağırıyor. “Çok güzelsin. Sen hep güzelsin. Ben yine sana bakıyorum, sen başka bir yere. Beni görmüyorsun. Fark etmiyorsun. Dolaştığın yerlerde dikkat çekmeyen bir nesne gibi bir kenarda duruyorum. Dokunsan can gelecek bedenime.”

    9,09
  • Kaybolan

    Tarık Tufan, hatıralarla yüzleşmenin, ilk aşkın ve kendini aramanın evrensel hikâyesini anlatıyor. Kaybolan, yaralı dünyalarda, kırık hayatlarda, saklı hüzünlerde ve İstanbul sokaklarında dolanan bir roman.

    Hayatın en çetrefilli meselesi, çözülmesi en zor sırrı, gerçekte kim olduğumuzdur. Çünkü herkes hayatının bir yerinde kaybolur. Bazıları kendisini bulabilmek için önce çok eskiden kaybettiklerini bulmak zorundadır.
    “Utanmayı bir kenara bırakıp gerçeği itiraf ettiğim bugün bile hâlâ kendi hayatımı değil, başkalarının hayatını yaşıyorum. Fason hayat. Bir gece düşüncelere dalmış boğuşurken aklıma geldi bu laf; o gün bugündür böyle tanımlıyorum, sipariş üzerine yaşanmış, ısmarlama, düşük maliyetli, fason hayat. Doğum günümde sadece bunun hayal kırıklığını hissettim. Uzunca bir vakit kayıtsız kalmaya çalıştığım hatalarım için şimdi pişmanlık, hüzün ve keder duyuyorum. Her şeyin başka türlü olmasını arzu ederdim, olmadı. Artık kim olduğumu, kimin için yaşadığımı doğru dürüst düşünemiyorum bile.”
    Kaybolmanın döngüsüne sıkışmış bir adam ve iki kadın. Kendilerini bulabilmek için çıkışı ararlarken ödeyecekleri bedel gitgide büyüyor.
    devamını oku

    12,54
  • Bir Adam Girdi Şehre Koşarak

    Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.

    Şehrin ötekileri yani.

    Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.

    Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.

    Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.

    Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.
    devamını oku

    7,94
  • Düşerken

    “Bir sabah kimselere bir şey söylemeden, göç vaktini kaçırmış, suskun, yorgun ve kederli bir kırlangıç gibi alıp başını uzaklaştı. Biraz daha bekleseydi kanatlarında o dermanı bulamayacaktı. Umut niyetine sırtında taşıdığı bir çift kanat, zaman geçtikçe zayıflayacak, gitgide çürüyecek ve ruhunu zehirleyen bir belaya dönüşecekti.”

    Düşerken, başka dünyalardan bir kadınla bir erkeğin zamansız karşılaşmasını ve giderek karmaşıklaşan yol hikâyesini anlatıyor.

    “Nereye?” diye düşünmeden gitmek isteyenlerin varabilecekleri tek yer geçmişleridir.

    Tarık Tufan’ın çok katmanlı kurgusu ve ustalıklı anlatımıyla gün yüzüne çıkan Düşerken, uyumsuzluğun, arayışın, kapanmamış yaraların ve bir dizi keskin hesaplaşmanın romanı…

    ( function () { const contact_forms = document.getElementsByClassName('contact-form'); for ( const form of contact_forms ) { form.onsubmit = function() { const buttons = form.getElementsByTagName('button'); for( const button of buttons ) { button.setAttribute('disabled', true); } } } } )();

    10,24
  • Kekeme Çocuklar Korosu

    ’En son hangi acı seni uykusuz bıraktı, en son hangi coğrafyaya
    gözyaşı döktün, en son hangi cümle beynini darmadağın
    edercesine odanın duvarlarında yankılandı, söylesene?

    Kekeme Çocuklar Korosu bir radyo istasyonunda gece
    programları yapan genç bir adamın hikayesini anlatıyor.
    Huzursuz, öfkeli, kafası karışık, hüzünlü bir adamın hayatın
    içindeki çaresizlikleri, sorgulamaları, kavgaları etkileyici
    bir anlatımla okurun karşısına çıkıyor.

    Olaylar genç bir adam üzerinden anlatılsa da Kekeme Çocuklar
    Korosu, doksanlı yılların ve o yılları üniversitede yaşayan
    bir kuşağın çarpıcı hikayesidir.
    devamını oku

    7,94
  • Kraliçenin Pireleri

    Tarık Tufan geçmişten bugüne, sokak sokak, oda oda yaralarımıza dokunuyor.

    Kraliçenin Pireleri, boğucu bir dünyada mahsur kalmış yazarın çıkış arayışları; dünyaya ve Türkiye’ye hem içeriden hem dışarıdan bakış denemeleri; şehrine dair, tutkulu, yalın ve isyankâr satırları…

    “Kentin üstü başı bakımsız sokaklarını merhametli kadınlar emzirip, büyütüyor.Saçlarından göç etmeyi becerememiş, zayıf kırlangıçlar dağılıyor sokaklarımıza. Gözkapaklarına gizlenmiş bereketli bulutlar yağmurlarını saçıyorlar üzerimize. Bizim sokaklarımızı kadınlarımız teselli ediyor.”
    devamını oku

    11,39
Open chat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?