Yıl 1981… 12 Eylül darbesinin üstünden bir yıl geçmiş… CHP Genel Sekreter Yardımcısı Altan Öymen siyasi yasaklı olsa da Cumhuriyet gazetesinde yazılarına devam etmektedir. Ancak 52 sayılı bildiriyle “eski politikacı”ların “Türkiye’nin siyasi veya hukuki yapısıyla ilgili olarak beyanda bulunmaları, makale yazmaları, toplantı yapmaları” yasaklanır.
Artık Altan Öymen siyasi yazılar yazamayacağına göre başka bir çare bulunur; “il röportajları” fikri oluşur. Kentleri sosyal, kültürel, ekonomik yönleri, tarihi coğrafi özellikleri, turistik olanakları, mutfakları, eğlence hayatları… kısacası gündelik hayatın tüm yönleriyle anlatmak…
Ama bu sadece yazıyla olacak iş değildir, fotoğraf veya resim de lazımdır. Teknik olarak gazete ofset baskıya geçmemiştir, fotoğraf kalitesi kötüdür. Ona da mükemmel bir çözüm bulunur: Çizgileriyle her şeyi canlandırabilen, konuları, sorunları karikatür yoluyla en iyi şekilde anlatan Tan Oral projeye dahil olur.
Böylece Altan Öymen ile Tan Oral düşerler Adana yollarına…
Ve Altan Öymen’in kaleme aldığı, Tan Oral’ın çizgileriyle katkıda bulunduğu Adana izlenimleri, 15 Eylül 1981’den itibaren yazı dizisi olarak 11 gün boyunca yayımlanır.
O yazı dizisi yıllar sonra günümüz okuruyla kitap olarak buluşuyor: 01 Adana. Adana’nın 36 yıl önceki halini merak edenler için… Kebabıyla, sıcağıyla, pamuğuyla, ünlü isimleriyle, sanayicisi çiftçisiyle, dertleri güzellikleriyle bir zamanların Adanası bu kitapta!
“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…
Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…
“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
devamını oku
Haftalarca çok satanlar listesinde yer alan Bir Psikiyatristin Gizli Defteri, okurlarıyla yeniden buluşuyor !
Hep onlar mı bizi dinleyecek? Bu sefer geçmişini anlatan bir psikiyatristin ta kendisi. Koltuğa oturun ve kulak kabartın. Dr. Gary Small’un, Boston’un kalabalık acil servis koridorlarından Los Angeles’ın golf sahalarına uzanan hikâyesinde karşılaştığı vakalar kimi zaman tuhaf, kimi zaman da gizemli, ama hepsi gerçek.
Akıl hastalıklarının ilginç dünyasına kapı aralayan Bir Psikiyatristin Gizli Defteri sizi çok şaşırtacak…
devamını oku
BİR ÖZGÜRLÜK DESTANI
Dünyanın en güzel adasında, neşeyle ve barış içinde yaşıyorduk bir arada.
Ama bir gün adaya esrarengiz bir adam geldi…
Ve her şey değişti.
Kimse yaklaşan tehlikenin farkında değildi.
Zülfü Livaneli’den genç okurlara evrensel ve zaman ötesi bir başyapıt.Barış ve özgürlük uğruna bir diktatöre karşı verilen
mücadelenin hikâyesi.
Evet, size gül bahçesi vaat ediyorum!
Bütün korkularınızdan arınacak, fobilerinizden, sigara bağımlılığından, kilolarınızdan kurtulacak; kronik ağrılarınıza, hayatınızı zorlaştıran yanlış inançlarınıza son vereceksiniz.
Hem de gayet bilimsel, etkin ve sistematik bir yöntemle. Çoğu durumda dakikalar içinde!
Tek şartım var! Siz de iyi bir öğrenci olacak, kendi üzerinizde çalışmak için zaman ayıracaksınız.
“Pozitif düşün, hayallerin gerçek olsun” diyen, etkisi “ara gazı” vermekten öteye gitmeyen kişisel gelişim kitaplarından siz de sıkılmadınız mı zaten? Öyleyse tam yerine geldiniz demektir! Biz şimdi birlikte bambaşka bir şey yapacağız.
Gerçek bir temizlik operasyonuyla “ilkel” programlarından bir türlü vazgeçmek istemeyen beynimize format atacağız!
NeuroFormat® yöntemiyle hayatımızı baştan aşağı değiştireceğiz.
Ne duruyoruz?
Hadi, başlayalım artık…
Türkiye’nin üç büyük istihbarat teşkilatından biri olan Emniyet İstihbarat Dairesi kapılarını ilk kez bir gazeteciye açtı ve adım adım büyüyen bu “gizli güç” kendini anlattı.Ve yine ilk kez hayati önem taşıyan pek çok operasyonun arkasındaki bu gücün gelişme süreci bir araştırma kitabına konu oldu.
Cüneyt Özdemir’in özel röportajları ve ayrıntılı araştırmasıyla Türkiye gerçeklerine bambaşka bir açıdan bakacaksınız.Derin devletin sahibinin el değiştirdiği sancılı günlerde Türkiye’de yavaş yavaş büyüyen yeni başrol oyuncusunu tanıyacaksınız.
6-7 Eylül Olaylarından Abdi İpekçi cinayetine, 1 Mayıs 1977 olaylarından Bahçelievler Katliamı’na, 9 Subay Olayı’ndan Ergenekon’a kadar Türkiye’yi sarsan pek çok olayın gün ışığına çıkmamış yönlerini istihbaratçılardan dinleyeceksiniz. Mafya dünyasını takip eden istihbaratçıların ilginç anılarını, JİTEM hakkında hiç bilmediğiniz gerçekleri, MİT ile Emniyet çekişmesinin perde arkasını, Dev-Sol’a karşı yürütülen operasyonların ayrıntılarını, istihbaratçıların başına gelen trajikomik olayları, Ergenekon’un geçmişteki uzantılarını ve kuşkusuz Emniyet içindeki Fethullah Gülen etkisini ayrıntılarıyla ilk kez okuyacaksınız
Bir macera filmini aratmayan tamamı gerçek ve belgeli Türkiye gerçeklerini okuduğunuzda “ezberiniz bozulacak”.
Cüneyt Özdemir’in özel röportajları ve ayrıntılı araştırmasıyla Türkiye gerçeklerine bambaşka bir açıdan bakacaksınız.Derin devletin sahibinin el değiştirdiği sancılı günlerde Türkiye’de yavaş yavaş büyüyen yeni başrol oyuncusunu tanıyacaksınız.
6-7 Eylül Olaylarından Abdi İpekçi cinayetine, 1 Mayıs 1977 olaylarından Bahçelievler Katliamı’na, 9 Subay Olayı’ndan Ergenekon’a kadar Türkiye’yi sarsan pek çok olayın gün ışığına çıkmamış yönlerini istihbaratçılardan dinleyeceksiniz. Mafya dünyasını takip eden istihbaratçıların ilginç anılarını, JİTEM hakkında hiç bilmediğiniz gerçekleri, MİT ile Emniyet çekişmesinin perde arkasını, Dev-Sol’a karşı yürütülen operasyonların ayrıntılarını, istihbaratçıların başına gelen trajikomik olayları, Ergenekon’un geçmişteki uzantılarını ve kuşkusuz Emniyet içindeki Fethullah Gülen etkisini ayrıntılarıyla ilk kez okuyacaksınız
Bir macera filmini aratmayan tamamı gerçek ve belgeli Türkiye gerçeklerini okuduğunuzda “ezberiniz bozulacak”.
Eğlencesini yitirmiş bir ülke… Bütün ışıklar sönmüş… Yok artık lunaparkın yürekleri şenlendiren neşesi… Terkisine alıp susturulmuş sözcükleri, suskunluk dağının zirvesine tırmandı gazeteci…
Anlatacak çok şey vardı çünkü. Savaşlar, acılar, uzak kentler, mülteciler, gökdelenler, kederli coğrafyalar, çocuk ölüleri… Sonra filmler vardı; hep bir ağızdan söylenen şarkılar, aşklar, düşler, göğün altındaki her şey…
Tüm bunları anlattı gazeteci, uzakta hüzünle sarmalanmış ülkeye… Eğlencesini
yitirse de umudunu yitirmiyordu bu ülke. Umudu on dokuz yaşındakinin düşlerinde saklamıştı çünkü.
Ve suskunlukta dile gelen gerçeğin kendisiydi.
Betonun, makinenin, soğuk teknolojinin kararttığı şehir hayatının gündelik ama sıradan olmayan ayrıntıları…
Savaşın, diktatörlüklerin gölgesindeki uzak şehirler… Sokaklar, evler, neon ışıklarının renklendiremediği bir örnek hayatlar…
AVM’ler, ufku kaplayan gökdelenler, artık bizim olmayan parklar, semtler, mahalleler…
Birbirinin sonunu hızlandırmak için kavgaya tutuşan siyasetçiler, bağırtılar, vasatistler. Partililer, cemaatçiler, operasyonlar, algılar…
Bir ülke hızla yitiriyordu eğlencesini… ve gazeteci yazıyordu bu yitirilmiş eğlenceyi, yeni gelen hüznü, içinde taşıdığı umudu…“Yeni Türkiye”nin eski hikâyesini.
Hayat ne biriktirir bizim için?
Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgârlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler… Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız olanları ve bizi büyütecekleri, bizi biz edecekleri biriktirir…
Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu gidenler için bir ağıt, kalanlar içinse bir şiir, biriktirilmiş insan öyküleri…
Şermin Yaşar, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’nda o çok özlediğimiz “insan”a bütün görkemiyle geri döndürüyor bizi. Hazırlayın yüzünüzü. Gülüşünüzün yanına biraz da keder koyun, okurken biraz ondan alacaksınız, biraz bundan. Kıtlama çay içer gibi…
Bütün hikâyeler aşka kanat açan bir kadınla başlar.
Feride Çetin Annemiz Aşktır ’da dünyaya faydalı olma yollarını tarayan ve başkalarıyla dert ortaklığı kurdukça zenginleştiğini fark eden bir kadının portresini sunuyor; tökezlediği, karanlığa düştüğü anları korkusuzca anlatıyor. Sevginin dişil gücünün şifalandıracağına inanan, kendi yolunu çizmeye ant içmiş bir kadının ilkgençliğinin dökümü adeta…
Aşkta ve yaşamda huzurun kaynağını “anne”de bulan yazar, ailesinin Balkanlar’dan başlayan hikâyesini kucaklayacak kadar yürekli, hayallerini Anadolu bozkırlarından Kuzey Afrika’nın daracık sokaklarına taşıyacak kadar maceraperest…
Afife Jale’den Tomris Uyar’a, Adalet Cimcoz’dan Halet Çambel’e, FEMEN’den Ursula K. Le Guin’e kimler yok ki kitabı zenginleştiren bu metinlerde… Rekin Teksoy, Ahmet Cemal
gibi ustalarını anmayı da unutmuyor Çetin.
Şahin… Neredeyse hiç görmediğim babam, annemin neredeyse hiç görmediği kocası. Yıllardır muhatap olduğum “Baban nerede?” sorusuna, “işte”, “evde”, “memlekete gitti” gibi bir çırpıda verilebilecek cevaplar verebilmeyi çok isterdim. Babamın nerede olduğunu, nasıl bir bahtsız olduğunu kimseye izah edemedim. Kabul etmek gerekirse, masumiyetinden zaman zaman ben de çokça şüphe ettim. Kadere saygımız, tekrara göre değişiyor. Başımıza bir iş geldiğinde, bunu aksilik olarak kabul edebiliyor ve sineye çekiyoruz; bu aksilik ikinci kez geldiğinde, geldi mi üst üste gelir diyoruz, üçüncüsü tekrar ettiğinde her şey de senin başına geliyor diyerek rahatlıkla kanaat bildiriyoruz, sonraki tekrarlardaysa başına bu kadar çok şey geliyorsa, demek ki tüm bunları hak ediyor diyoruz. O bütün masumiyetiyle yaşamaya devam etse bile… İçimizde bir yerden konuşuyor Şermin Yaşar… Bu coğrafyanın en derin kederlerini en “bizlik” hayat acemilikleriyle harmanlıyor…
• Ödül, neden motivasyonu düşürür?
• Ödülle değerler neden öğretilemez?
• Ödül, yaratıcılığı neden olumsuz etkiler?
• Ödül, yapay sevginin bir göstergesi midir?
• Ödülle büyüyen çocukları ne tür tehlikeler bekler?
• Mutlu ve başarılı bir çocuk gerçekte nasıl yetiştirilir?
Bunun gibi merak edilen birçok sorunun yanıtını eğitim bilimci Dr. Özgür Bolat, son 70 yılda yapılan bilimsel araştırma ve gerçek vakalarla net bir şekilde ortaya koyuyor.
Dr. Özgür Bolat, sadece ödülün görünmeyen gizli zararlarını anlatmıyor; bizlere bir model, pratik çözümler ve uygulamalar öneriyor.
Kılavuz niteliğindeki bu kitabı okuduğunuzda mutlu, özgüvenli, sorumluluk sahibi ve başarılı bir çocuk yetiştirmek için önemli bir adım atmış olacak, çocuğunuzla ilişkinizde anlamlı değişiklikler yaşayacaksınız.
DR. ÖZGÜR BOLAT
Eğitim Bilimci
gizle