Kemal Tahir

  • Devlet Ana

    ‘Devlet Ana’, Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu’nun görünümünü ve Anadolu insaanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir’in en önemli romanı olarak gösterilen ‘Devlet Ana’, onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır. 1967’de yayımlanan roman, 1968 Türk tarihi ve toplumu hakkındaki örijinal ve sağlam görüşlerinen hareket ettiği için hem ‘mahalli ağızları’, hem Türkçe’nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilmiştir.Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik ‘Devlet Ana’da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe’nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir’in eserlerinde kendini göstermektedir. Selahattin Hilav

    12,54
  • Dutlar Yetişmedi

    Kemal Tahir, şüphesiz ki edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri. O, yazdığı tüm eserlerde insana bakan, onu evvela anlamaya ve elbette okura anlatmaya çalışan ve bunu hakkıyla yapan nadir yazarlardan. Dutlar Yetişmedi, çoğunlukla romanlarıyla tanıdığımız bu büyük yazarın öykülerinden oluşuyor. Bizi oluşturan ne kadar değer, duygu ve erdem varsa onları işliyor Kemal Tahir. Okur bu öykülerde Kemal Tahir’in insana bakışını, toplumsal duyarlılığını ve hepsinden öte dil hassasiyetini görecek.

    7,94
  • Rahmet Yolları Kesti

    Kemal Tahir bu eserinde uzun yıllar Türk edebiyatını meşgul eden eşkıyalık olgusuna başka bir açıdan bakar. Ağalık sisteminin eşkıyalıkla yoğun ilişkisini ve bunun giderek bir zorbalığa dönüştüğünü, halk arasında eşkıyalığa duyulan hayranlığın aslında çaresizlikten kaynaklandığını söyler. Kendi düzenini kurmuş eşkıya eskisi iki ağanın genç yaşta bir kızı kaçırmak için tezgahladığı oyunlar ve uzun, yağmurlu bir kış gecesinde meydana gelen olaylar hem eşkıya-ağanın hem halkın hem de zulme uğrayanların gözünden olanca canlılığıyla anlatılmıştır.

    10,24
  • Damağası

    ‘Damağası’ Kemal Tahir’in cezaevi yıllarında tutmaya başladığı ve ölümüne yakın zamanlara kadar üzerinde çalıştığı notlardan oluşur. Bu notlarında cezaevi yaşamını ve kırsal kesim insanının küçük ama entrikalarla ve kırılmalarla dolu yaşamını ele alırken, Orta Anadolu insanını, koşulları içinde bütün derinliğiyle işler. Köy insanının dramını ele alırken ona sadece bakmakla yetinmez, onu çözmeye ve anlamaya çalışır. Oluşturduğu, alabildiğine canlı karakterlerin üzerinden bir Anadolu insanı panoraması çizer. ‘Damağası’ bir bütün olarak birbirini tamamlayan, yeniden ele alan üç çalışmadan oluşuyor. Kemal Tahir’in daha yayınlanmadan tartışmalar yaratmış notları/müsveddeleri yıllar sonra yeniden okuruyla buluşuyor.

    10,24
  • Zehra’nın Defteri

    Selahaddin Hilav’ın belirlemesiyle ‘bizim Joyce’umuz, Türk Edebiyatı’nın büyük ismi Kemal Tahir’in yıllardır arşivlerde bekleyen ‘yayımlanmamış öyküleri’ titiz ve özenli bir çalışmayla nihayet kitaplaştı. Kemal Tahir’in en uzun öykülerinden biri sayılabilecek Zehra’nın Öyküsü’nden adını alan ikinci ciltte ağırlıklı olarak aşk öyküleri yer almakta. Kemal Tahir’in üzerinde çalıştığı ancak tamamlayamadığı öyküler de ‘Yarım Öyküler’ başlığı ile bu kitaba dahil edilmiştir.

    9,09
  • Hür Şehrin İnsanları / Bütün Yapıtları-21

    Hür Şehrin İnsanları ölümünden sonra Kemal Tahir’in ‘sarı defterleri’ arasında bulunmuş bir romandır. Metnin sonundaki tarihten anlaşıldığına göre, ünlü romancı, bu yapıtını 1949 yılında Çorum Cezaevi’nde tamamlamış, sonradan üzerinde çalışmak üzere bir kenara koymuştur. Gerek öyküleme tekniği, gerek roman mimarisi yönünden ‘bitmiş’ izlenimini veren bu roman, sonradan Kemal Tahir diyaloğu diye adlandırılan diyalog özelliklerini de taşımakta, bu bakımdan da dikkati çekmektedir. Yine de Kemal Tahir’in “Hür Şehrin İnsanları”nı ‘bitmiş’ bir eser saymadığı, sağlığında yayınlamayışı kadar, eserde geçen bazı olayları ve kişileri başka romanlarında, sözgelimi “Yol Ayrımı” ve “Kurt Kanunu”nda kullanmış olmasından da bellidir. Zaten, otobiyografik niteliği ağır basan bu yapıt, zaman olarak, adını andığımız iki romanın yerleştirildiği dönemi kapsamaktadır. “Hür Şehrin İnsanları”, bu perspektif içinde okunmalıdır ama, bu biçimde bırakılmış da olsa, Kemal Tahir’in bu romanında yazarın kendisine özgü anlatımı, atmosferi ve kişileri, sağlam bir öyküleme düzeni içinde sergilenmekte; eserin bütünü, kurtuluştan sonraki canlı ve hareketli bir kesiti gözler önüne sermektedir.

    12,54
  • Göl İnsanları

    Türk edebiyatında köy hayatına ve köylülüğe “içeriden” bakışın ilk örneklerinden sayılabilecek Göl İnsanları için Nâzım Hikmet, Kemal Tahir’e yazdığı 13 Mart 1941 tarihli mektubunda, “Senden o kadar defa dinlediğim, âdeta birçok satırlarını başlarken sonunu getirecek kadar hatırladığım ilk hikâyeyi yine büyük bir lezzetle, iştiha ile ve gururla okuyorum,” demektedir; 7 Mayıs 1941 tarihli mektubunda ise düşüncesini açık ve değişmez bir biçimde ortaya koyar: “Hiç endişeye düşme Göl İnsanları Türk edebiyatının en güzel dört hikâyesi olarak kalacaktır.”

    10,24
  • Yediçınar Yaylası

    “Bir neslin yüz akıdır Kemal tahir, Türk düşüncesine ufuklar açmıştır. Türk romanının en yiğit, en güçlü, en büyük temsilcisidir. Belki de çağdaş romanın demeliydim…” Cemil Meriç

    10,24
  • Büyük Mal

    Kemal Tahir külliyatının en renkli romanlarından biridir Büyük Mal, cumhuriyetin kuruluş yıllarına ve İzmir suikasti çevresinde gerçekleşen kırsal dönüşümlere odaklanan ve kurucu mitoslara yönelik ince eleştiriler içeren roman, muhteşem bir dil, güçlü karakterler ve keskin bir dikkatle örülmüş. “Kemal Tahir Türk tarihine eğilirken zengin kültür geleneğimizden esaslı bir şekilde yararlanmanın gereğini duyan ilk romancımızdır…” Oğuz Atay

    10,24
  • Yorgun Savaşçı

    Esir Şehir Üçlemesi’nde Millicileri İşgal Kuvvetleri’nin baskısı altındaki İstanbul’da anlatan Kemal Tahir, ‘Yorgun Savaşçı’da onları Anadolu’ya gönderir. ‘Yol Ayrımı’nda yan karakterlerden biri olarak karşımıza çıkan Cehennem Topçu Cemil, ‘Yorgun Savaşçı’nın baş kahramanıdır. İstanbul’a geldiğinden beri, bir türlü üzerinden atamadığı yorgunluğu sanki dinlendikçe çoğalan Cemil, bir yandan aşık olup evlendiği teyze kızı Neriman ile her şeyi bırakıp uzakta bör köyde yaşamayı isteycek kadar bıkkın; diğer yandan Anadolu’ya geçip Milli Mücadele’de ön saflardayer almayı isteyecek kadar da cesurdur. 1919 ve 1920 yıllarında İstanbul’daki örgütlenmeleri ve Anadolu direnişini anlatan ‘Yorgun Savaşçı’, Cumhuriyet’in kuruluşuna giden sürecin romanı olarak da okunabilir.

    11,39
  • Körduman

    Sağırdere (1955) romanının devamı niteliğindeki Körduman (1957), Kemal Tahir’in dikkatini Anadolu insanına yönelttiği önemli eserlerden biri. Cumhuriyet devri Türk romanının genel olarak iki cepheden birini seçip ele aldığı şehir-köy / İstanbul-Anadolu ikiliğinde daha objektif bir bakış açısı bulma çabasıyla “monoklu” değil de “gözlüğü” tercih eden Kemal Tahir’in köy romanına ilişkin sözleri hâlâ üzerine düşünülmeyi bekliyor:

    11,39
  • Yol Ayrımı (Esir Şehir Üçlemesi 3.Kitap)

    Kâmil Bey de Anadolu’da serbesttir artık … Türkiye’yi kuşatan bir “serbest”lik rüzgarı esmeye başlar zamanla. Bu serbestlik, değişen ya da değişmiş gibi görünen insanların maskelerini birer birer düşürürken, İstanbul’da hayat giderek zorlaşır. Kâmil Bey, yıllardır özlemini duyduğu biricik kızı Ayşe’ye kavuşmaya çalışırken, Kurtuluş Savaşı’nda yüz binlerce insanın kanıyla kurtulan vatan, artık demokrasi mücadelesi vermektedir. Serbest Fırka’nın kuruluşu, Darülfünun’da meydana gelen ayaklanmalar, İstanbul sokakları ve tarihin derinliğinde kalan ayrıntılar… “Yol Ayrımı”, savaştan zaferle çıkmış bir milletin demokrasi yolunda attığı bebek adımlarının izdüşümlerini aktarıyor okura.

    11,39
  • Esir Şehrin Mahpusu

    Esir Şehir Üçlemesi’nin ikinci cildi ‘Esir Şehrin Mahpusu’nda, Kâmil Bey hapistedir; kendisiyle, ailesiyle ve ait olduğu Osmanlı aristokrasisiyle derin bir hesaplaşmaya girişir. Çürümüş, işbirlikçi aileler, Anadolu’da gitgide güçlenen Kuvâ-yi Milliye direnişi ve hapiste, korkunç bir dram içinde, yapayalnız, kendisini Kurtuluş Mücadelesi’yle yeniden yaratmaya karar veren Kâmil Bey… Romancının, romanını yazacağı toplumu, o toplumun insanlarını ‘tarihsel gelişimi içerisinde inceleyip, meydana vuracağı özelliklerden, bugünün ve geleceğin zorluklarının çarelerine sağlam dayanaklar bulmak’ zorunda olduğunu; bunun için hazır kaynaklar yoksa, bu roman dışı incelemelerin de romancı tarafından yapılması gerektiğini, bunsuz bir roman yazılamayacağını, romancı olunamayacağını da ilk vurgulayan Kemal Tahir olmuştur.

    9,09
  • Kurt Kanunu

    “Kurtlukta düşeni yemek kanundur” korkusunu her an enselerinde hissederek yaşayan köşeye kıstırılmış, kendileriyle ve geçmişleriyle, içinde bulundukları zamanla hesaplaşan insanları anlatıyor Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda. Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen “İzmir Suikasti” olayına karışan ve karıştırılanların dramı olarak da okunabilecek roman, İttihatçılar arasındaki iktidar kavgasını ve tasfiye sürecini de acımasız bir yalınlıkla ve özeleştiriyle ortaya koyuyor. Esir Şehir Üçlemesi’nde taşıdığı umudu Yol Ayrımı’nda yitirmeye başlayan Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda mücadelenin kime ve neye karşı yapıldığının pek de öneminin kalmadığı günleri “hayal kırıklığını satır aralarına gizleyerek” ustalıkla betimliyor.

    9,09
  • Esir Şehrin İnsanları (Esir Şehir Üçlemesi 1.Kitap)

    “Esir Şehir Üçlemesi” edebiyatımızın güçlü ve klasikleşmiş ismi Kemal Tahir’ in başyapıtlarındandır. Her büyük ve klasik yapıt gibi, bir ya da birden çok problematiği mükemmel bir biçimde işleyen bu nehir roman dizisinin ilk kitabı olan “Esir Şehrin İnsanları” nda Kemal Tahir, Mütareke Dönemi Osmanlı aydınının ve İstanbul’ unun destansı direnişinin ve mücadelesinin benzersiz bir fotoğrafını çekmektedir. Kurtuluş Savaşı öncesinin anlatıldığı pekçok roman yazılmıştır kuşkusuz, ama hiçbiri bu denli edebi ve ölümsüz olamamıştır.

    10,24
Open chat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?