Bâtınî sefer gönülle yolculuktur ki, yer ve gök âleminde, Allahu Teâlâ’nın acâip sun’unda olur. Din yolunun duraklarında ve konaklarında yolculukta bulunmaktır. Mercilerin, Allah adamlarının yolculuğu, böyle bir bâtmî seferdir. Beden varlıklarıyla evlerinde oturmaktadırlar. Fakat yedi kat gök, yedi kat yerden daha geniş olan cennette gönülleri dolaşır, cevelân eder. Ariflerin cenneti o melekût âlemidir ki, ne yolu kesilebilir, ne sonsuzluğuna varılabilir. Ne ziyâreti yasaklanabilir.
Hak Sübhânehu ve Teâlâ bu gönül yolculuğuna şu davette bulunur: “Onlar, yer ve gök âlemlerine ve Allahu Teâlâ’nın yarattığı şeylere nazar eylemediler mi?” (Araf: 185)
Eğer bir kişi bu iç âlemin yolculuğundan âcizse ve ondan uzak kalmışsa, zahirî yolculuk yapmalı, bedenini bir yerden bir yere dolaştırmalı. Her yerden bir fayda, ibret edinmeli. Bu da kendi ayağı ile Kabe’ye giden, zahir Kabe’yi gören ve tavaf eden kişiye benzer.