A.Ali Ural

A. Ali Ural 1959 yılında Samsun'da dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamlayan yazar yüksek öğrenimini aldıktan sonra editörlük yapmış ve Şule yayınlarını kurmuştur. 1989 yılında Merdiven Saat isimli aylık sanat dergisini çıkarmıştır. Kitaphaber isimli iki aylık kitap ve kültür dergisini de yayınladı.Bu dergilerinde yayın yönetmenliği görevini de üstlenmiştir. A, Ali Ural ilk şiirini Manevra isimli dergide yayınlamıştır Kendi kurduğu dergilerinde düz yazı, şiir ve öykülerini yayınlamıştır. Yazarın yayınladığı dergiler arasında poetika dergisi olan Merdivenşiir aslı bir dergi yer almaktadır. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul şube başkanlığını yapmıştır. Şehir Tiyatrolarında Repertuvar kurulu üyeliğinde bulunmuştur. Özgün Yazarlık dersleri veren Ali Ural bir sanat dergisi olan Karabatak dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır. Edebi alanda bir çok kitabı olan yazarın en bilinen eseri Körün Parmak Uçları isimli kitabıdır.

  • Bisiklet Dersleri

    Bisiklete binmeyi öğrenmek için geç kalma çocuk. Büyüyüp ağırlaştıkça, sana yardımcı olacak kişinin bisikleti dengede tutması, senin peşinde koşması ve düşerken seni yakalaması zorlaşacak. Bir çocukluk olarak görüp küçümseyeceksin belki de bisiklete binmeyi. Yol büyüyecek gözünde, güvenemeyeceksin dizlerine. Vakit varken asıl pedallara. Yol boşsa hızlı da gidebi- lirsin. Fakat ellerini bırakma sakın. Boşluğa terk edilen ellerde değil, nereye tutunacağını bilen ellerde özgürlük.

    6,79
  • Posta Kutusundaki Mızıka (Ciltsiz)

    Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba “insan” denince hatırlanıyor muyuz?

    7,94
  • Satranç Oynayan Derviş

    Satranç oynayan şah mı, derviş mi belli değil. Dokunduğu anda piyonları vezire çevirdiğine bakılırsa şah. Şahla göz göze geldiğinde tepeden tırnağa ürperdiğine bakılırsa derviş. Kiminle mi oynuyor? O da pek belli değil.

    6,79
  • Makyaj Yapan Ölüler

    Bir gün sokağınızdan geçerken oturduğunuz binanın pencerelerinde kendinizi görürseniz sakın dehşete kapılmayın! Bakın onlar ne kadar sükûnetle izliyorlar sizi. İlk kattaki çocuklar size ne kadar benziyor! İlk penceredeki emzikli çocuktan, son penceredeki önlüklü çocuğa kadar hepsi el sallıyor size. Hadi durmayın, siz de el sallayın onlara.

    7,94
  • Güneşimin Önünden Çekil

    Büyük İskender deniyordu ona. Diyojen’in şöhretini duymuş, şanını bu şöhretin yanına taşıyarak halka hoş görünmeyi ummuştu. Bir yanda Makedonya kralının parlak alayı, öbür yanda paçavralar içinde güneşlenen Diyojen… Biri yücelterek, diğeri aşağılayarak dünyayı kendine dar gören iki adam! İmparator ihsanda bulunmak istiyor: “Ne dilersen, yapayım!” Diyojen üzerine düşen gölgenin İmparator’a değil dünyaya ait olduğunu hissediyor ve elinin tersiyle itiyor bu gölgeyi. “Güneşimin önünden çekil!”

    9,09
  • Ay Tiradı

    Ay, yanaklarıma tuzlu damlalar serpiyor. Orman perileri ipekten kanatlarını saklıyorlar rüzgârlarını esirgemek için. Umudumu kaybetmedim. Biliyorum susuzluktan yere düşeceğim anda fışkıracak hayat. Buz gibi sular yüzümden süzülüp bir ark açacak kendine ve gitgide yatağını genişleterek önce bir dereye sonra bir ırmağa dönüşecek. Bir yaz gecesi, bir ormanın derinliklerinde başlayan yolculuğumun yine bir yaz gecesi bir denizin eteklerinde nihayet bulması için dua etmeliyim. Kaç ırmak denize varmadan gökte bulmuştur kendini.

    7,94
  • Körün Parmak Uçları

    Bir günah işle ve onu öldür geçmeden bir deniz kenarından bir günah işle ve onu öldür takmadan köpüklerini peşine ahtapotları, denizatları ve yıldızlarıyla mürekkep balıklarını kurutmadan gidişi bir günah işle ve onu öldür.

    6,79
  • Tek Kelimelik Sözlük

    ‘-Bir sözlüğe ihtiyacım var
    -Kaç kelimelik olsun
    -Tek.

    Çocukluğumuza mı ihtiyacımız var? Yıllarımızı onunla geçirmiş olsak da bir sabah oyuncaklarını toplayıp gitmesine ve dönmeyeceğini bildiğimiz halde hayat boyu onu özlemememize göz yummasına mı? Hayır, biz çocukluğumuz olmadan da yaşarız.

    Işığa mı ihtiyacımız var? Aydınlığa tutkun ruhumuza karanlığın hiç gelmeyeceğini düşündürecek kadar aldatıcı olmasına mı? Hayır, biz ışıksız da yaşarız.

    Bir uçurtmaya mı ihtiyacımız var? Bulutları sobeleyecek kadar yükselsek, cesaretimiz herkesi imrendirse de bizi incecik bir ipin hep bir yere bağladığına ve kurtuluşumuzun olmadığına mı? Hayır, biz uçurtma uçurmadan da yaşarız.

    Güzelliğe mi ihtiyacımız var? İlginin geldiği hiçbir adresi sorgulamadan, geçen yıllarla bizden bıkmayıp hep yanımızda kalmasına mı? Hayır, biz güzel olmasak da yaşarız.

    Aşka mı ihtiyacımız var? Bizi bir sarkaç gibi mutluluğun ve çaresizliğin arasında götürüp getirmesine ve hiçbir tarafta karar kılmamasına mı? Hayır, biz aşksız da yaşarız.

    Hayallere mi ihtiyacımız var? Bize bugün kendi kurduğumuz krallıkların tacını giydirirken, yarın bir efsanevî bir kahramana dönüştürmesine mi? Hayır, biz hayal kurmadan da yaşarız.

    Bir kelimeye mi ihtiyacımız var? Bütün sırları kulağımıza fısıldayacak, korkularımızın iskambilden evlerini bir işaretiyle dağıtacak bir kelimeye mi? Hayır, biz o kelime olmadan yaşayamayız. Bizim sadece tek bir kelimeye ihtiyacımız var.

    A.Ali Ural “Tek Kelimelik Sözlük”’ünde onlarca kelimenin pencerelerini açarken hep aynı kapının önünde duruyor. “Tek Kelimelik Sözlük” te her kelime bir deneme, her kelime bir şehir, her kelime bir şehrâyin… Bütün kelimelerde tek bir kelimenin kudreti kutlanıyor.
    devamını oku

    9,09
  • Güz Gelince

    Dört kitaplık seride, büyükannesi ve büyükbabası tarafından büyütülen küçük bir kızın bir şeftali ağacıyla kurduğu ilişki naif ve şiirsel bir dille aktarılıyor.
    Mevsimler birbiri ardınca gelip geçerken, küçük ve büyük okur mevsimlerin ve şeftali ağacının döngüsünü küçük kızın gözünden takip ediyor.
    Serinin dört kitabı da ayrı ayrı okunabileceği gibi Kumdan Kale Yayınları tarafından önerilen okuma sırası şu şekilde:
    Yaz Gelince
    Güz Gelince
    Kış Gelince
    Bahar Gelince
    5,64
  • Peygamber’in Aynaları

    Güneş, yakın yıldızlarını biraz daha yaklaşmaya çağırdı kendine. Sonra abasının kanatlarını açıp şefkatle sardı onları. Olacak gibi değil ama oldu, güneş sisteminin en parlak yıldızları bir örtünün altında toplandılar. Dudakları kilitlendi heyecandan. Nefesleri kalp çekicinin altında şekilden şekle girdi. Işıklarını aldıkları kaynağa bu kadar yakın olmamışlardı hiç. Aynı abanın altında olmak, evrendeki değerlerini yeniden belirlemişti. Yalnız onlar değil, bütün kâinat nefesini tutmuş güneşin dudaklarının kımıldamasını bekliyordu. Peygamber’in Aynaları, otuz üç sahabinin hayatını merkeze alarak asıl merkez olan Son Peygamber’e yaklaştırıyor bugünün okurunu. Edebiyatın büyülü çatısı altında asırlar aradan çekilerek Asr-ı Saadet bütün güzelliğiyle yeniden kuruluyor.

    9,09
  • Raf Ömrü

    Kitaplardan başka bir yerde nefes alıp veremediğimiz zamanlar vardır, pencerelerin de bizi açamadığı. Gökle yer arasındaki mesafe o kadar daralmıştır ki çok geçmeden yaşadığımız dünyaya ait olmadığımız duygusu his olmaktan çıkıp yeryüzünün bütün koridorlarını çınlatan bir çığlığa dönüşür: “Ben buraya ait değilim!” Dünyanın görünmez parmaklıklarla çevrildiğini fark ettiğimiz, dudaklarımızın aczini kabul edip kelimelerinden vazgeçtiği anlar… İşte o büyük suskunlukta kütüphanemize doğru yürüyüşümüz, bir mabede yürüyüşümüze benzer şafak sökmeden. Ağırlık gitgide artmakta, yükümüzü hangi kitabın sırtına indireceğimize bir an önce karar vermemiz gerekmektedir. İsimlerini sırtlarına yazmaları boşuna değildir kitapların. Raf Ömrü, A. Ali Ural’ın okuma serüveninden eşsiz bir kesit sunuyor. Dünya edebiyatından seçtiği kitaplarda Batı’nın kodlarını, insana ve tabiata bakışı üzerinden yorumlayarak birçok gizli alt metni açığa çıkarıyor. Zihni cesur okurlar için.

    6,79
  • Diriliş

    Lev Nikolayeviç Tolstoy (1829 – 1910): Savaş ve Barış, Anna Karenina ve Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat, estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. 1899’da yayımlanan Diriliş Tolstoy’un yaşadığı sırada çıkan son romanıdır. Tolstoy, yıllarca üzerinde düşündüğü ve pek çok kuramsal eser yazdığı insanlık sorunlarını bu kitapta edebi bir kurgu içinde ele aldı. Diriliş sadece Sibirya’ya giden bir mahkûm kafilesinin yolculuğunu değil, yaşamın anlamını kavramak adına kişinin kendini yeniden var etme sürecini anlatan bir başyapıttır. Lev Nikolayeviç

    13,69
Open chat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?