Avrupa kaynaklı ırkçılık; sömürgeciliğin, emperyalizmin, soykırım hareketlerinin, kapitalimin, liberal ekonomik modellerin ve nihayet aşırı tüketim, israf ve konfora dayalı modern Batılı hayata tarzının ideolojisidir. Irkçılık ideolojisi gereği, insanların deri rengi veya kafatası yapısından yola çıkarak yetenekleri, eğilimleri ve davranış biçimleri belirlenmeye çalışıldı. Rudyard Kipling’in yücelttiği “beyza adamın yükü”nü kavramaktan aciz, onun uygarlaştırma çabasına karşı koyan “vahşi” ve “yarı şeytan” topluluklar, ortadan kaldırılması gereken hilkat garibeleri olarak muamele gördü insanlar.
İşte Güney Afrika’nın yerli insanları bu gerçeği, bütün bu farklı aşamalarda alttan alta işleyen, hemen hiç kesitiye uğramayan bir ırkçı damarın varlığını bizzat yaşayarak öğrendi. Güney Afrika’da apartheid öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşananalar bunun en çarpıcı örneliğini sunar.