Günümüz Edebiyatının usta öykü yazarı Rasim Özdenören 1940 Kahramanmaraş doğumludur. İlkokula Kahramanmaraş’ta başlayan Rasim Özdenören 3. Sınıfa geçtiğinde babasının tayini ile Malatya’ya taşındılar. İlkokul öğrenimini Malatya Cumhuriyet ve Gazi İlkokulunda tamamladı. Ortaokula da Malatya’da başladı. Ortaokul 3. Sınıfta iken babasının tayini Tunceli’ye çıktı. Ortaokulu Tunceli’de tamamladılar. Babası emekli oldu ve Kahramanmaraş’a döndüler. 1955 yılında Maraş Lisesine başladı ve 1958 yılında mezun oldu. Aynı sene İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik bölümüne kayıt yaptırdı. Daha sonra aynı üniversitede Hukuk Fakültesi2ni bitirdi. Devlet Planlama Teşkilatında çalıştı ve Genel sekreterken emekliye ayrıldı.
Bu kitapta Rasim Özdenören, demokrasi, diyalektik, rasyonalizm, pozitivizm, hümanizm, bilim, kültür, gelenek ve özgürlük gibi kimi kavramların bir Müslüman tarafından nasıl kavranması gerektiğine dair öneriler getirmenin ötesinde, ele alınmayan diğer önemli kavramların irdelenmesine ilişkin bir usûl de sunuyor.
Anadolu’nun bir taşra kentinden Yeni Dünya’nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız… Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar… Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dram… Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler… Bu kitabı okurken Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışını, gizli protestolarını ve gizli kabullenişlerini göreceksiniz… Rasim Özdenören’in üslubunu sevenler, bu kitapta onun başlıca özelliklerini birarada bulacaklar… MEB tarafından okullarda tavsiye edilen kitaplardan olan Gül Yetiştiren Adam, yeni baskısıyla raflarda yerini aldı.
İnsanın, toplumsal hayatı gibi düşünce hayatının da karmaşıklaştığı bir dünyada “müslümanca düşünme”nin imkân ve yöntemi nedir? İslâm konusunda yeterli “malumat”a sahip olmak, “müslümanca düşünmek için yeter mi? İslâm özü ve bütünüyle kaynaştırılamayan bilginin, düşünme etkinliğini oryantalist bakış açısına mahkûm etmesi kaçınılmaz olmayacak mı? Edebiyat ve özellikle öykü alanındaki başarılı ürünleriyle de tanınan Rasim Özdenören, bu önemli sorunları kuşatıcı bir perspektifle gündeme getirmekte ve sahip olduğu zengin birikimini başarıyla işleyerek, tartışmaktadır.
Öykü ve deneme ustası Rasim Özdenören keskin gözlemciliğinin ürünü olan bu kitabında “yüzler” çiziyor okuruna. Bozguncunun, büyüklenenin, alaycının, kaltağın, korkağın… yüzleri. Othello’nun şeytanı, Sait Faik’in hiçbir zaman doğmamış garip çocuğu, idam mahkumunun infazdan önceki yüz ifadesi, Ebu Celil’in hasetçiliği, Ebu Talib’in bahanesi, Hamlet’in kulağına gelen fısıltılar, İvan Karamazof’un içinde yekinen hayalet, Raskolnikof’un ürettiği cinayet gerçekleri… Birçok portreyi kalemiyle yeniden üretip ahlaki alanın prototiplerine dönüştürülüyor.
Türk hikâyeciliğinin yaşayan büyük isimlerinden Rasim Özdenören’in yeni kitabı Uyumsuzlar, büyük ustanın son dönemde yazdığı öykülerin yanı sıra, yıllar önce yazılıp bir kenarda kalmış ve yayınlanmamış bazı öykülerini de içeriyor. Özdenören’in benzersiz üslubuyla insan hallerini, aşkı ve uyumsuzları anlattığı öyküler, edebiyatımızı bir adım daha ileriye taşıyor.
Çağdaş Türk hikayeciliğindeki güçlü konumuyla kendinden sonra gelen pek çok öykücüyü derinden etkileyen Rasim Özdenören, Kuyu’daki öykülerinde değişim, uyumsuzluk, yabancılaşma konularını hikayeciliğimizde ilk kez yerli bir bakış açısıyla ve bütün boyutlarıyla dile getiriyor.
“İslami edebiyatın ne olduğu üzerinde tartışmaların yapıldığı bir dönemde, biz, gene de bir takım a priori kuralların kılavuzluğuna güvenerek yola çıkmanın sakıncalarını tekrarlamakta yarar görüyoruz” diyen Rasim Özdenören, sanat ve edebiyat yazılarından oluşan bu kitabında, söz konusu ettiği tartışma alanına alışılmış şematik kalıpların dışında bir metot güderek son yüzyılda siyasal ve toplumsal açmazların paralelinde yol alan kültürel kopukluğa ve yerli kültüre sayalı bir edebiyat ortamının oluşmasına İslamî bir bakışla eğiliyor…
“İnsan, yalın tabiat içinde yaşamaz. O, tabiatı yaşayabileceği hale dönüştürür, bu demektir ki kent kurar. Kentten kaçan ya geri kente döner veya gittiği yeri kentleştirir: gittiği yerde kendine barınak, yol… inşa eder. Kendi gövdesini ve tabiatı örtmek, insan varlık yapısının kendiliğinden yönsemesidir: İlkinden giysi, ikincisinden de kent oluşuyor.”
Bu kitap bir araştırmanın, incelemenin sonuçlarını ortaya koyma iddiasını taşımıyor. Buradaki yazılar, dış politika konusunda bazı gözlemlerimizi ve fikirlerimizi yansıtan bir deneme niteliğindedir. Kişisel değerlendirmelerimize göre, dış politika olaylarının temel çizgisini ve yönünü belirtmeye çalıştık. Belirtilen görüşler doğrultusunda dış politika olaylarına bakmayı deneyen okuyucunun, dünyamızda, çevremizde olup bitenler hakkında kendi yorumunu getirebileceğini umuyoruz. Kitap dış politika konusunda bir bakış açısı kazandırabilirse amacını yerine getirmiş sayılmalıdır.
Edebi kişiliğinin yanı sıra, Müslümanca düşünmek ve yaşamak meselesi etrafındaki özgün yaklaşımlarıyla da tanınan Özdenören bu kitapta demokrasi, küreselleşme, yeni dünya düzeni, liberalizm, insan hakları ve laiklik kavramlarının Müslümanca bir eleştirisini yapıyor. Ülkemizin tartışma gündemini çeşitli dayatmalarla işgal eden bu kavramlar karşısında İslami düşünüş gereken fikri ve ahlaki tavrı ortaya koyan yazar, kitabı boyunca ısrarla “yükselen değerlerin” sefaletini vurguluyor.
Kelimelerden birinden bir hakaret kokusu alınabilir; ötekinden de yan yana getirilmemesi gereken iki kavramın (köpek ve düşünce) bir arada kullanılmış olmasından doğan bir zorluk ortaya çıkabilir. Fakat hemen söyleyeyim: Köpek derken, doğrudan, bir hayvan olarak köpek türünü kastediyorum. Köpekçe düşünceler derken de, bir köpeğin, kendisi olarak, dünyada ihraz ettiği yer açısından dünyaya nasıl baktığını tahayyül etmeye çalışıyorum.” diyor bu eserinde Özdenören. Çarpıcı bir başlık ve sarsıcı metinler…
Fakat en önemlisi, Müslümanın kendi iç oluşumunu gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Müslümanlar sürçtükleri, tökezledikleri yerde, bunun başlıca sebebinin kendi iç oluşumlarını tamamlamakta gösterdikleri ihmalden kaynaklandığını görmezden gelmemelidir. Kendi doğrularının gerektirdiği hayat tarzını, ilkin kendi nefislerinde yaşamaya başladıkları an, İslam’ın hayata geçirilmesinde en doğru yöntem kendiliğinden bulunmuş olacaktır. Müslümanın elinde bulundurduğunu söylediğimiz fırsat işte bu oluşumu gerçekleştirmek için verilmiştir kendisine.