Mehmet Sürmeli

Mehmet Sürmeli 1957 yılında Kayseri'de dünyaya geldi. Yüksek öğrenimini Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünde tamamladı. Farklı şehirlerde öğretmenlik yaptı. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana bilim dalında yüksek lisans, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde doktorasını yaptı. Din öğretimi genel müdürlüğünde dini terimler sözlüğü yazma komisyonlarında görev aldı. Mehmet Sürmeli uzun süre Yeni Dünya dergisinde makaleleri yayımlandı. Türkiye'nin bir çok yerinde ilmi konferans verdi.

  • BİR İBADET OLARAK CİHAD

    Cihad, vahyi hayata hâkim kılmak; Müslüman’ın hayatı vahiyle anlamlandırma çabası; yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya kadar elle, dille çalışmak ve kötülüklere müdâhil olmak; velayetin mü’minlere tevdî edildiği Medine’yi oluşturup insanların din, akıl, mal, can ve namus emniyetini sağlama ameliyesi; bu ameliyenin gerçekleşmesi için mü’minlerin safında bulunarak onların gücüne güç katmak ve meşru vasıtaları kullanmaktır

    6,90
  • Siyasette Müslümanca Duruş

    Siyaset; Allah’ın el-Velî isminin insanda tecelli etmesiyle yeryüzünde İslâm’ı hâkim kılmak ya da var olan hâkimiyetini devam ettirmek; insanların müstakim çizgiden saptıklarında onları tekrar sırat-ı müstakime yönlendirmek ve onların dünyada emniyetlerini ve huzurlarını sağlamak amacıyla yönetimi kurumsallaştırma sanatıdır. Hedefi insanı mutlu ve huzurlu kılmaktır. Bunun için de hayatın tüm sorunlarını vahiy eksenli çözmektir. En azından biz siyasetten bunları anlıyoruz. Böyle bir siyasetin değerini ve önemini kabul ediyoruz. Gazzali’nin deyimiyle siyasetin bu şeklinin “ilimlerin en şereflisi olduğuna” inanıyoruz. Bu ilme şeref kazandıran amacı ve temel dayanaklarıdır. Hedef, ümmeti nebevi kurallar çerçevesinde Hz. Peygamber’e vekâleten yönetmek olunca, yapılan işin de değeri artmış olur. Müslümanların siyaseti bu bağlamda anlamaları çok önemlidir. Bu anlayış sadedinde İslâm, siyasetin üst bir kurum olduğunu kabul eder ve sıradan insanların elinde oyuncak olmasını istemez.

    6,79
  • Sahabenin Kur’an Anlayışı

    Hz. Peygamberin sahâbîleri de vahyi Allah’a haberleşmek olarak algılamışlardır. Resulllah’ın vefatı üzerine çok üzülen ve gözyaşlarını günlerce tutamayan Ümmü Eymen adlı hanım, “Seni peygambere bu kadar ağlatan nedir?” diye sorduklarında o şu cevabı vermiştir. “Ben de biliyorum ki Resulullah ölecektir. Ben, onun irtihaline değil vahyin artık bizden kesilmesine ağlıyorum.” Hz. Peygamberin tüm sahâbileri biliyorlardı ki vahiyle birlikte yaşamak bizzat Allah’la yaşamaktır. Çünkü vahyin tecellisi olan Kur’an, Allah’ın indirilmiş kitabıdır. İnsanın nefsine, kalbine, fikrine ve ruhuna yöneltilmiş kelâmıdır.
    Allah’ın kullarıyla vahiy şeklinde irtibat/ iletişim kurmasından amaç; insanın yaratıcısıyla ve evrenle olan çok yönlü ilişkilerin yüksek şuurunu onda uyandırıp, vicdanını biçimlendirip, kendi nefsine karşı uyanık kılmaktır. Bu izahtan sonra şu tespiti yapabiliriz; Kur’an’ın ilgi merkezi insan ve insanın ıslahıdır. Bu bakımdan Kur’an’ı, felsefî bir materyal, edebiyat, bilimi kıssa ve tarih bilgisi kitabı olarak ele almamak gerekir. Kur’an Yüce Allah’ın bütün varlıklara yaratılış düzenine uygun hareket etme tarzlarını bildirmek için gelmiş bir kitaptır.

    11,39
  • Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Kur’an Anlayışı

    Hz. Muhammed (s.)’in tilaveti, öğretim faaliyetleri, yaşamaya verdiği önem, hıfzı teşvik etmesi ve işi ehline vermede Kur’an-ı Kerim bilenleri öncelemesi ve Hz. Peygamber’in tefsir metodu kitabın ele aldığı konulardandır. Bu konuların büyük bir kısmı sünnetin tebyin, temsil ve teşri alanlarıyla ilgilidir. Konuyu mecrasından uzaklaştırmamak için işin bu tarafına girmedik ama şu tespiti de yapmadan geçemedik: Kur’an-ı Kerim’i dosdoğru anlamanın iki anahtarı vardır. Bunlar; Hz. Muhammed dönemi Arapçasını tüm yönleriyle -söz sanatları dâhil- bilmek, diğeri de Resulullahın sünnetine ve Kur’an’ın içerisinde nazil olduğu tarihe tamamıyla vakıf olmaktır. Bu iki önemli anahtar Kur’an-ı Kerim’i ehliyetsiz ve kötü niyetli insanların elinde oyuncak olmaktan koruyacaktır. Keyfî ve ön kabullü yaklaşımlardan muhafaza edecektir. Bu nedenle İslam dinini ana kaynaklarından en kuşatıcı şekliyle öğrenmek gerekir. Bu öğretimde dil bilmek de vardır; tefsir, hadis, fıkıh, kelam, İslam tarihi, ahlak/tasavvuf öğrenmek de vardır. Yaprağı bile öğrenmeden orman ve içeriği hakkında konuşmak sıhhatli bir yaklaşım değildir.

    10,24
  • Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı

    Hz. Peygamber’in yolunu bilinçle ve ibadet anlayışıyla takip eden, Allah-u teala’nın velayetini tüm velayetlerin üzerinde gören ve bunun bir göstergesi olarak Resulullah’a ittiba eden, kâfirlere ve zalimlere en ufak bir sempati dahî göstermeyen, gök ehlinin sevgisini kazandığı için yeryüzü müminlerince de sevilen veliler, insaniyet makamının en büyük temsilcilerindendirler. İnançları, ibadetleri, ahlakları ve içtimai davranışlarıyla sünneti günümüze taşıyan, İslam’ın hayalî bir dünya görüşü olmadığını ispatlayan, Hz. Peygamberin yolunun canlılığını ve her zaman yaşanabilirliğini bizlere gösteren kutlu insanlardır.

    4,90
  • Çocuk Terbiyesi

    Allah Teâlâ’nın bize verdiği en büyük nimetlerden biri de çocuklarımızdır. Bu nimetin büyüklüğüne oranla imtihan edildiğimiz de bir gerçektir. Bu imtihan süreci henüz onlar dünyaya gelmeden eş seçimiyle başlamakta ve dünyaya geldikten sonra da devam etmektedir. İmtihanı başarıyla sonuçlandırabilmek için onların here anlarıyla bir yöntem dâhilinde ilgilenmek zorundayız. Eğer bu ilgi bir an bile kaybolacak olursa çocukların yaşadıkları çevre/sokak onları istediği gibi yetiştirebilmektedir. Bu anlamda “sokak çocuğu” deyimi eğitiminden anne-babanın elini çektiği metruk çocuklar için kullanılan bir ifadedir. Gerekli eğitim ve öğretim verilmediği zaman köşklerde ve sırça saraylarda yetişen çocuklar dahi niteliksel anlamda “sokak çocuğu” olabilirler.

    7,90
Open chat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?