Mahmud Erol Kılıç

Mahmud Erol Kılıç 2 Haziran 1961 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesinden mezun olmuştur. Hazırlamış olduğu tezleriyle Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İslam Felsefesi alanında önce yüksek lisans daha sonrasında doktora eğitimini tamamlamıştır. 2004 yılında profesör ünvanını alan yazar çalışmalarına Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim görevlisi olarak devam etmiştir. Yazmış olduğu makaleleri çeşitli bir çok yerel dergide yayımlanmıştır.

  • Şafak Yazıları

    Ümitsizlik diyarına gitme, ümit burada Karanlıklar diyarına gitme, güneş burada Gönül seni, gönül ehlinin diyarına Ten seni, su ve çamur hapsine çeker O zaman gönüldaşdan gönül gıdası al da Gönlün gıdalansın Mevlânâ Şafak Yazıları, din, felsefe ve metafizik konular üzerinde yoğunlanmış bir akademisyen olarak tanıdığımız Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’ın 15 Temmuz hadisesinden gençler arasındaki ahlâkî çözüntüye kadar geniş bir yelpazede yazdığı yazılardan oluşuyor. Yürüttüğü diplomatik görev dolayısıyla İslâm dünyasının en ücra köşelerine kadar uzanan yeryüzü seyahatlerinde dünyada olup bitenleri yerinde gözlemleme imkânı bulan Kılıç, gündemde olan toplumsal, siyasal ve dinî konuları sûfî perspektifinden değerlendirirken can alıcı toplumsal yaralara salt güncel politika, istihbarat ve gazetecilik analizleri üzerinden cevap bulmak yerine, Oluş âleminde her olan bitenin kökleri sebepler âlemindedir, görüşünün izlerini sürerek sadra şifa çözümler arıyor. İslâm tasavvuf geleneğinin kaç asırlık tecrübesine sırtını döndüğü için tefekkür gücünü yitiren ümmetin evlatlarına, günlük olanı yorumlarken de kalıcı esaslardan vazgeçmemeyi, meselelere çözümü taşrada değil içeride aramayı, içeriye dönmeyi hatırlatıyor.

    9,09
  • Şafak Yazıları II

    “Biz birleştirmeye geldik, ayırmaya değil,” düsturuyla yola çıkarak kökü gelenekte, dayanağı sebepler âleminde olan güncele dair disiplinlerarası değerlendirmelerini Şafak Yazıları ile sunan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, bu kez, yine Yeni Şafakgazetesinde, zâhiren daha kısa bir zaman dilimi içinde fakat bâtınen belki de en yoğun dönemlerden birinde kaleme almış olduğu yazılarını Şafak Yazıları II ile okuruyla buluşturuyor. Görünüşte şekle ve surete dayalı işleyen fakat işin özünde dayanaksız tartışmalardan manen bunalıp yeni arayışlar içine giren günümüz insanının bu boşluğu doldurma çabalarına, kökü asırlara uzanan İslam tasavvuf Geleneğinde olan, muhtevası ise fıtratına temayül eden insanoğlunun kadim felsefesini, bilimini, matematiğini işaret eden bütüncül bir mesajı haiz ilim, tarih, edebiyat, kültür ve seyahat yazılarıyla cevap arıyor. Kendisine Türkiye’nin Endonezya büyükelçiliği görevi tevdi edilinceye kadar ilk kitabın akabindeki dokuz ay boyunca irfan merkezinde haftalık yazılar kaleme alan Mahmud Erol Kılıç, bu vazife ile yazılarına bir virgül koyuyor ve aslında, aynı idrak ile farklı düzlemlerde görevler ifa edeceğini belirtiyor. Zira derviş ol kişidir ki, bulunduğu her mekânın Yaradan’ın mülkü olduğunun bilincindedir. Bir yeri olmayan insan için her şehir ona yerdir Derviş nerede gecelerse orası onun sarayıdır Merd-i Hudâ için maşrık da magrib de garib değildir Zira her nereye gitse orası ona mülk-i Hudâ’dır (Hazret-i Hâfız-ı Şîrâzî)

    6,79
  • Anadolu’nun Ruhu Tasavvuf Felsefe Siyaset Konuşmaları

    Anadolu’nun Ruhu, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’la tasavvuf, felsefe ve siyaset üzerine yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Kılıç, söyleşi-kitap türündeki eserde genel manada ezoterizmin, hususi manada irfani geleneğin felsefi referans arayışındaki modern Türkiye’ye sunduğu imkânları ortaya koyuyor. Dünyada tasavvuf düşüncesi alanında söz sahibi olan Kılıç, gelenekteki dört katmanlı din anlayışının dinî tefekkür dünyasındaki sığlık ve yüzeyselliğin terapisinde nasıl önemli bir yere sahip olduğunu örneklerle anlatıyor. Peygamber dilinden söylenen “Rabbim bana şeylerin hakikatini göster” düsturunu insani hayatın her alanına taşıyarak suretten manaya, kılıftan öze doğru bir yolculuğa çıkmanın “anlama”daki önemini vurguluyor. Osmanlı ariflerinin “Biz iki anneden süt emdik” sözlerinin izini sürerek İbn Arabî ve Mevlânâ’dan Anadolu insanının aydınlanmasındaki iki büyük kurucu figür olarak bahsediyor. Bu söyleşiler bütününden çıkan mesaj çok çarpıcı. Kılıç, tarihte hiçbir kurucu rolü olmamış marjinal grup ve düşünüş tarzlarının dahi imtiyazlar elde edebildiği günümüzde mazlum “tasavvuf”a hakkının ne zaman teslim edileceğini soruyor, soruşturuyor, sorguluyor…

    9,09
  • Sufi ve Sanat

    “Kâinatın harflerini oku Çünkü biz de bir zamanlar yüce harfler idik Şimdi aşağıya indik Kâinatın harflerini oku Zira bu harfler sana Okunmak üzere gelmiş birer mektuptur” Sûfî ve Sanat, şiir, kitap, hat, mimari, musiki, çini, tezhip, ciltçilik gibi geleneksel İslâm sanatlarının anlamlandırılmasında tasavvufun rolünü anlatan, kâğıda, yazıya, notaya, taşa nakşolmuş bir düşüncenin kodlarını açmaya çalışan muhtelif konuşmaların bir araya getirildiği, sanat felsefesi bağlamında çok mühim noktalara ışık tutan bir eser. Tasavvuf süzgecinden geçmiş olan İslâm dinini, estetize edilmiş ilâhî bir yaşam olarak tanımlayan sahanın uzmanlarından Mahmud Erol Kılıç, kitap boyunca, manevî eğitimle kesret pazarından vahdete yükselen erenlerin dünyasından hayatı ve sanatı yorumluyor. Taç kapılarda tevhid sembolizminin, cami kubbelerinde âlem katmanlarının izini sürdüren bu eser, ne oldu da dinin metinleri letafete, estetik düşüncelere bağlı latif insan tipi üretemez hale geldi, sorusunun da cevabını barındırıyor satır aralarında.

    7,94
  • Hayatın Satır Araları Modern Zamanda Kendini Bulmak

    “Tasavvuf nedir?” “Bugünün insanına neler söyler?” “İnsanın özüne ve hakikate giden manevi eğitim nasıldır?” Hayatın Satır Araları, bu ve benzeri soruların cevaplarını arayanlarla hasbihal eden bir kitap. Dervişlik yaşam algısının modern zamanların yaralarına nasıl merhem olacağını gösteriyor ve hayatın birçok alanını sufi bakış açısıyla yorumluyor.

    7,94
  • Tasavvuf Düşüncesi

    Allah’a giden en güzel yol, Allah’ın mazhar-ı tammı olan insandan geçer.”

    “Ben insanı yarattım ve ona kendi ruhumdan üfledim.” diyorsa Allah, kul ile Rabbi arasında çok yakın, çok sıcak, birebir ilişki vardır, diyor Mahmud Erol Kılıç, Tasavvuf Düşüncesi’nde. İçimizden sadece seçilmişlerin yaşayabileceği bir derûnî tecrübeden bahsetmiyor. Başlangıcı kendini bilmek, nihayeti Rabbini bulmak olan bu dikey yolculuğa yaratılmış her can’ın talip olabileceğini anlatıyor.

    Yurt içinde ve yurt dışında sunduğu seminerler ve makalelerden oluşan bu eserde yazar; sosyolojik Müslümanlıktan hakiki kulluğa, felsefe-tasavvuf ilişkisinden gayb problemlerine, insan, kâinat, aşk ve hayata dair geniş bir yelpazede ele aldığı bütün meseleleri, İslâm âriflerinin âyetler, hadisler ve kendi derunî tecrübelerine dayanarak oluşturdukları İslâm tasavvufu penceresinden ele alıyor.

    Bu kitap modern zamanların kimlik bunalımından nasibini almış, kendini kendi referanslarıyla tanımlayamayan günümüz Müslümanına özüne yerleştirilmiş olan ilâhî cevheri, kalbinden Rabbine ulaşan yol haritasının merhalelerini ve Dost kokusunu hatırlatıyor. Bilme, akletme melekesinin asıl merkezi olan kalbe işaret ederek yitirdiği kimliğini orada bulacağını müjdeliyor.

    Hz. Ali’nin dediği gibi:

    “Devası kendindedir insanın…”

    11,39
  • Sufi ve Şiir

    Bu eser, Yunus’un
    Bizim sevdiğimiz Haktır
    Bu halka göz ü kaş gelir
    beytinde, Muhyiddin İbn Arabî’nin
    Ne geldiyse dilime hepsinde O’nu söyledim O’nu
    mısralarında dile getirdiği gibi, hakikatten haberdar olmak isteyenlere hakiki aşk menbaını gösteren Osmanlı şiirinin ontolojisinin temelinde “din” ve “maneviyat” yattığı tezinden yola çıkarak, “şiir” olgusunu, İslam’a özgü metafizik düşünce mekteplerinden biri olan sûfîlik penceresinden yorumlamaktadır. Zira asırlar boyunca toplumun irfanını yükselten tasavvuf sembolizmini anlamadan, Osmanlı şiirini hakkıyla anlamanın imkânı yoktur.
    Tasavvuf Anabilim Dalı Profesörü Mahmud Erol Kılıç, Osmanlı’dan günümüze Türk şiirinin poetikası denemesi olan Sufi ve Şiir’de, bir yandan onun evrensel şiir poetikaları arasındaki yerini irdelerken, diğer yandan Ebedî ve Ezelî olanın aşkını terennüm eden bu şiirin musikiye, mimariye, sanata ve bütün bir toplumsal hayatın ahengine tesir eden değerler manzumesini, şiir ve hikmet arasındaki derin bağları son derece akıcı bir üslupla ele alıyor.

    7,94
  • Tasavvufa Giriş

    “Tasavvufa Giriş”, adı üzerinde bir giriş kitabı. Tasavvuf nedir, nasıl bir ilimdir ve hatta bir ilim midir, bugünün insanına neler söyler, sorularının cevaplarını arayan, bu soruları soranlarla söyleşen bir kitap. İçeriden bakan bir kitap “Tasavvufa Giriş”. Bu yönüyle okuru bekleyen, akademik mesafesi olan, bilimsel bir ölçülülük içinde ilerleyen (ve hadi itiraf edelim) sıkıcı bir kitap değil, aksine sıcak, çarpıcı, kana karışan, kalbe dokunan bir eser.

    “Tasavvufa Giriş”, özellikle modern eğitimden geçmiş, kafası haliyle bir parça karışık okur için sürprizlerle, beklenmedik yeniliklerle dolu. Niyazi-i Mısri’den bahsederken, aynı hızla kuantum fiziğine geçebilen, psikiyatriden dem vururken fenâ makamını söz konusu edebilen kıvrak, disiplinlerarası bir çalışma. Bu yönüyle, bütün insani ilimleri, bütün beşeri disiplinleri aynı potada eritmeyi deneyerek tasavvuf mektebinin tevhid ilkesini, üslubuyla da hatırlatan bir kitap.

    Tasavvufi bilginin mahiyeti nedir, seyrü süluk nasıldır, mürşid kimdir, ledünni bilgi nedir gibi, tasavvufun ana konularını bir de, hem maddi hem manevi dünyamızın dinamiklerini yorumlamada istisnai bir isim olan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’tan okuyun.

    10,24
Open chat
Size nasıl yardımcı olabiliriz?