Sehe 2981–3000 zwischen insgesmt: 3487

  • Attila-Avrupayı Dize Getiren Türk

    Attila’ydı o.
    Erken yaşlarından itibaren cesareti ve iradesiyle aman vermez bir rakip olarak çıktı herkesin karşısına.
    Diplomatik esir olarak Roma’ya gönderildi. Müthiş bir savaşçı olarak Hun ülkesine döndü.
    Verdiği mücadele sadece düşmanlarına karşı değildi.
    Kardeş bildikleri onu hiç ummadığı yerden de vurmak istediler, direndi.
    Hem Doğu hem Batı Roma’ya hükmetti.
    Tarihte ilk kez Papa’ya diz çöktürdü.
    Doğuda Sasanilere geçit vermedi.
    Ve bin yıllara uzanan bir isim bıraktı geriye.
    Attila’ydı o.

    11,39
  • Ayasofya’nın Gözyaşları

    Esaret altında bir şehir,
    Gülhane Parkı’ndan yola çıkıp Alemdar Caddesi’nden yukarıya doğru sert ve hızlı adımlarla yürüyen bir Fransız taburu At Meydanı’na varınca Ayasofya Camisi’nin avlusuna açılan kapıya doğru yöneldi. Kapının önüne gelince sert bir emirle durdu. Fransız komutan kararlı bir ses tonu ile kapıda nöbet tutan askere seslendi:
    Acele burayı boşaltmalısınız alınan karar doğrultusunda bu kiliseye biz yerleşeceğiz

    Mefkuresini her şeyin üstünde tutan bir imam Ömer Hoca:
    Esaret altındaki Ayasofya’nın Sultanahmet’in duvarlarında yankılanan inlemeleri dağlar yüreğimi. Ayasofya’nın gözyaşları dökülür kalbimin orta yerine. Minarelerin hıçkırıkları yüreğimi dağlar. Diz çöker orada dakikalarca ağlarım onlarla beraber, ağlamayı unutmuş milletimin yerine.

    Aşkı ile idealleri arasında sıkışan bir genç Yasin,
    “Seni tanıyalı yönüm, yolum şaştı. Seni tanıyalı günüm, gecem karıştı. Seni tanıyalı rüyam ile hülyam çatıştı. Ekmeğime ballı zehir karıştı. Ölümle canlılık iç içe geçti bende. Bedenim yaşarken ruhum öldü sanki. Ah be yangın! Yok muydu tutuşturacak onca yat, kat ve konak geldin de bu viraneyi tutuşturdun? Ah be aşk yok muydu ki yıkacak onca dertsiz ve gamsız gönül vardın bu aşiyanı yıktın!”

    5,90
  • Ayrılık Sevdaya Dahil

    “Epeyce kadın gizlice erkek” sözde kadınlar, mevsimlik sevdaların unutulmuş kızları, tasaları gizli cam güzeli kızlar, Sansaryan Han’da sorgulananlar, kullanılmış yüzlerini aynalara bırakan muhbirler, derinlemesine yalnız tutuklular, mağlup sarhoşlar, parmak uçlarından yıldızlar damlayan adamlar…

    Attila İlhan birbirinden sahici insanlarıyla kent resimleri çiziyor bize. Tanıyoruz o insanları; kimi ben, kimi sen, kimi o…
    Bizler…

    4,90
  • Bab-i Esrar

    Ahmet Ümit’ın son romanı, Bab-ı Esrar…
    Yaşamı, aşkı ve inancı yeniden düşünmek için…
    Yedi yüz yıldır çözülemeyen sır; Şems-i Tebrizi cinayeti…
    Yedi yüz yıldır süren bir sevda; Şems-i Tebrizi ile Mevlânâ
    Bab-ı Esrar sadece bir gerilim romanı değil, aynı zamanda bir sırlar kitabı. Fantastik öğeleri kullanarak çok katmanlı bir dil yaratan Ahmet Ümit bu yapıtında Mevlevilik temelinde din ve inanç üzerine ilginç sorular soruyor. Din ile aşk arasında, inanç ile sevda arasındaki ilişkiyi bambaşka bir açıdan gözlerimizin önüne seriyor.
    Dünyayı, yaşamı, inancı ve aşkı, yeniden düşünmemiz, yeniden araştırmamız, yeniden okumamız için…

    13,69
  • Babalar ve Oğullar

    İvan Sergeyeviç Turgenyev (1818-1883): Yapıtlarıyla, 19. yüzyıl Rus klasikleri arasında Avrupa’da ve ülkemizde ilkönce çevrilen ve tanınan yazarlardan biri olmuştur. İlk Aşk ve İlkbahar Selleri’nden Duman ve Ham Toprak’a pek çok nitelikli öykü ve roman yazmış olmasına karşın, Turgenyev adı günümüzde de, 1862’de yayımlanan ve nihilizmin simgesine dönüşen oğul Bazarov tipini yarattığı Babalar ve Oğullar romanıyla özdeşleşmiş gibidir.

    Ergin Altay (1937): Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba dergisinde yayımlanan ilk öykü çevirisi Zoşçenko’dan günümüze, son elli yılın en önemli Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy kadar, Gogol, Gonçarov ve Çehov da Altay’ın yetkinlikle dilimize kazandırdığı yazarlar arasındadır.

    11,39
  • Bağırmayan Anneler

    Anneniz Size Bağırıp Döver Miydi? Benim küçüklüğümde çocukları dövmek, hakaret etmek, bağırmak ‘normal’ kabul edilen bir ebeveynlik davranışıydı. Aileler çocuklarına bu davranışlarda bulunduklarında, şimdinin annelerinin yaşadığı pişmanlık, vicdan azabı ya da hatayı telafi etmek gibi duygular yaşamazlardı. Çünkü o dönem ‘kızını dövmeyen dizini döver’, ‘dayak cennetten çıkmadır’ dönemiydi. Öyle öğrenmişlerdi. Çocuk hata yaptığında ceza verilmeliydi, hatta ceza ne kadar büyük olursa o kadar iyiydi. Mesela çocuğu dövmek demek, ‘bak bu davranışın çok yanlış, o kadar ki seni dövüyorum, canını yakıyorum ki bir daha yapmayasın’ demekti. İşin ironik kısmı, geçmişe dönüp baktığımızda annelerin ya da babaların bizleri dövdüğü, bağırıp çağırdığı, aşağılanmış hissettirdiği anları gözlerimiz dolarak hatırlıyor olmamıza rağmen, neden yaptıklarını –yani vermek istedikleri dersi- hatırlamıyor olmamız. Eminim sizler de belli şeyler hissediyorsunuzdur: Ebeveynin vermek istediği ders unutuldu gitti. Geriye sadece yenilen dayakların ve işitilen azarların soğuk anıları kaldı. İşte bu kitap tam da bunun için yazıldı. Evlatlarımız yıllar sonra geriye dönüp baktıklarında yanaklarına atılmış bir tokadın soğukluğundan çok, yüreklerine dokunan bir annenin sıcaklığını hissetsinler diye… O zaman gelin hep birlikte; Niyet Ettik Niyet Eyledik Bağırmayan Anneliğe…

    9,09
  • Bahcede Kurulan Devlet

    Necmettin Erbakan’ı hiç böyle okumadınız

    3,34
  • Bana Sana Ona Dair oykuler

    Her insan, her yaşam özeldir…
    Doğumla ölüm arasında kimi zaman koşuşturma kimi zaman derin bir sessizlik içinde geçip giden yaşamımızda, sevindiğimiz, hüzünlendiğimiz, pişman olduğumuz, sükûnetle veya heyecanla karşıladığımız sayısız anlarımız vardır.
    An vardır, ışık olur, rehber olur hepimize; gönülden gönüle çoğalıp, yol bulup gider.
    An vardır, bir ömür hatırlanması ruh ve bedene ağır bir yüktür.
    An vardır, tebessümle dilden dile aktarılıp hayata coşku katar.
    Ve an vardır, güldüğümüz, ağladığımız, hayata tutunduğumuz, unutamadığımız, umutlandığımız olaylar barındırır.
    Bu kitapta Anadolu insanımızın yaşadığı anlardan bir demet yer almaktadır.
    Kim bilir belki siz de bir anınızı burada bulacak veya yaşanan bir anıdan kendinize bir pay çıkaracaksınız.
    Elinizdeki eserde bana, sana, ona dair hikâyeleri okuyacak, bulacaksınız.
    Anlatılanlar hepimizin hikâyesi…

    6,90
  • Başımın Üstünde Yerin Var

    Allah’ın (cc) ‘yap’ dediği her şeyin seni sarıp sarmalayan, iyileştiren ve güzelleştiren sebepleri vardır. Sadece birer sorumluluk olarak baktığımızda içlerindeki güzellikleri ıskalayacağımız bu emirler bizi değerli ve kıymetli kılar. İşte bu kitap sana tesettürün bir kıyafet modası olmadığını, seni nasıl güzelleştirdiğini, değerli kıldığını ve Rabbinle arandaki en sarsılmaz bağ olduğunu anlatıyor. Bir ilahiyat ya da din kitabı gibi değil… Tesettürlü bir abladan genç arkadaşına kalan bir yol haritası gibi, yolunu bulmanı sağlıyor…

    7,94
  • Başlarım Senin Aşkına

    Dünyanın boş ve aldatan yüzüne dönüp “başlarım senin aşkına!” dedikten sonra Allah’a yönelip “RABBİM önceden hazır değildim şimdi iznin olursa seve seve BAŞLARIM SENİN AŞKINA” diyeceğiniz bir kitap…

    Hakikatler gönlünde bir sarsıntı oluşturmuyor mu, yoksa uyanmak için hâlâ yerin göğün sarsılmasını mı bekliyorsun?
    Ve anlarsın zor sorular ancak kaliteli öğrencilere sorulurmuş
    İmtihanın bu yüzden ağırmış, anlarsın.
    Ve anlarsın ateş İbrahim’i yakmadıysa,
    Balık Yunus’u yemediyse,
    Bıçak İsmail’i kesmediyse,
    Deniz Musa’yı boğmadıysa,
    Kuyular Yusuf’ları almadıysa,
    Sen de anlarsın umutlarını kün fe yekün’le büyütmen gerektiğini.
    Ve anlarsın,
    Allah azze ve celle geciktiriyorsa, güzelleştiriyordur.
    Sabret…
    Sabret…
    Anlıyorsun değil mi?

    6,90
  • Bediüzzaman Said Nursi Seyahatnamesi

    Bediüzzaman Said Nursî, son asırda yaşamış büyük mütefekkir ve İslam kahramanlarından birisidir. Ömrü boyunca İslam dünyasının geri kalmışlığı ve maruz kaldığı ihtilâfları ortadan kaldırmaya kafa yormuş ve çözüm yollarını göstermeye çalışmıştır.

    Onun hayatı birçok yönden ibret alınacak levhalarla doludur. Hep başkası için yaşamış, hep başkası için yanmıştır. İnsan ve iman odaklı bir hayat takip etmiştir. Gerektiğinde inancı uğrunda hayatını feda etmekten çekinmeyen bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Bediüzzaman Said Nursî, küçüklüğünden vefatına kadar birçok yere uğramış, birçok yere gitmiştir. Dokuz yaşından itibaren anne ve babasından ayrılmış, çeşitli seyahatlerde bulunmuştur. Bu seyahatlerin bazıları isteğe bağlı, bazıları da zorunlu olmuştur. Öyle bir hayat yaşamıştır ki, doğduğu köye, ayrıldığı dokuz yaşından itibaren seksen yedi senelik ömrünün sonuna kadar gidememiştir.

    Bu kitapta; Bediüzzaman Said Nursî’nin gezdiği, gördüğü ve kaldığı yerler kronolojik olarak aktarılmıştır. “Seyahatnâme” isminin verilmesindeki asıl amaç, seyahat ettiği yerler ve karşılaştığı olayların bir sıra takibi hâlinde ele alınmış olmasıdır.

    “Bediüzzaman Said Nursî Seyahatnâmesi” adındaki bu çalışma, diğer seyahatnâmelerin aksine bir Hüzün Seyahatnâmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun seyahatleri acı, keder, sıkıntı ve zahmetlerle dopdoludur. Bu seyahatnâmenin birçok yerinde gözyaşlarının tutulamayacağına inanıyoruz.

    12,54
  • Bediüzzaman’ın Sahabe Anlayışı

    Peygamber Efendimiz’in (sas) güzide talebeleri olan ve Kur’ân’ın tabiri ile “En hayırlı ümmet” diye tavsif edilen sahâbe neslinin fazilet ve fedakârlıklarını konu edinen bu kitap, akademik bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bediüzzaman Said Nursi’nin görüşleri doğrultusunda hazırlanan bu kitapta, İslam Tarihi’nin en tartışmalı konularından birisi olan sahâbe dönemi olaylarına da -Kur’ân ve Sünnet kaynaklı bir bakış açısıyla- değinilmiştir. Bu çalışmadan maksadımız, Ümmet-i Muhammed’in (sas) ilk halkasını oluşturan ve Ehl-i Sünnet’in icmaına göre Peygamberlerden sonra en faziletli insanlar olan sahabilerin daha yakından tanınmaları ve neticede onlara (r. anhüm) olan hürmet ve muhabbetin artmasına katkıda bulunmaktır.

    7,94
  • Beklenen Zafer Nesli

    Beklenen, özlenen nesil bu nesildir. Filistin, Afganistan, Eritre, Filipinler, Buhara, Semerkand ve daha tağutların, kötü ruhlu insanların kirlettiği pek çok tutsak bu ülkede bu neslin eliyle kurtuluşa erecek, hürriyetine kavuşacaktır. Allah’a ait bu yeryüzünde Allah’ın sancağı bu nesille yükselecektir. Yine bu nesil sayesinde kainatın yaratıcısının dini yerlerde ve göklerde üstün gelecek ve ortalığı bürüyen karanlıkları dağıtıp aydınlık ufuklar getirecektir.
    Bu nesil, zafere layık olan nesildir.

    4,49
  • Bati Notlari

    Batı’ya dair tespitlerin yapıldığı bir kitap ‘Batı Notları’; iyiki okudum diyorum. Yazarın daha kitabın başında kurduğu şu cümle özet mahiyetindeydi: “Ama öykünmekle, inançları davranışları farklı uluslara göre düzenlenmiş kurumları almakla, onların aynısını kurmakla, ulusal birleşime varmak mümkün müydü?”
    Batı bu kadar samimi bir şekilde, ancak bu kadar güzel yazılabilirdi. Bir dostumdan dinliyormuş gibi okudum Batı Notları’nı. / Ayşegül Toprak
    ‘Batı Notları’, Nuri Pakdil’in Paris, Brüksel ve Roma’ya yaptığı gezinin notlarını içeriyor. Batı Notları’nda Nuri Pakdil, tarih bilincine sahip Müslüman bir yazarın bakışıyla Batı’yı, Batı toplumlarını eleştirel bir gözleme tâbi tutuyor.
    Sunuş yazısında, şöyle deniyor: “Yalnızca izlenimlerimi değil, Batı’nın bende yaptığı çağrışımları da yazdım. Şunu da belirteyim: Bilinen gerçeklere yeni bir şey eklenmedi. Ama bunlarla, uygarlık sorunlarımıza az çok değiniliyorsa, bu gerçeklerin sürekli yazılması ve üzerinde düşünülmesi zorunludur.”
    Uzun yıllar sonra, kimi küçük eklemeler ve değişikliklerle yeniden basılan Batı Notları, genç okurlara Nuri Pakdil’i yakından tanımaları için bir imkân kabul edilmelidir. / Şaban Abak

    6,79
  • Ben Ne Biliim? 90 Soruda Bilimce Eğlence

    Merhaba dostum…
    Sen bu satırları okuduğunda ben rengârenk bir kelebeğe dönüşmüş olacağım. O çiçek senin, bu taç yaprak benim baharın tadını çıkaracağım.
    Ama merak etme, bu kitap sayesinde bilgeliğimin bir kısmını sana aktarıyorum. 90 kafa kaşındıran sorunun cevabını bir bir anlatıyorum.
    Kitabın satırlarında dünyadaki en zor soruların cevaplarını bulacaksın. İnanmıyorsan annene ya da babana sorabilirsin. Göreceksin ki sorularıma cevap veremeyecekler. En azından benim verdiğim cevapları…
    Normalde sana kendini 10 saniyede imha edecek bir not yazardım. Ama söylediklerimi unutabileceğin ihtimaline karşı bu not hep burada kalacak. Kitabı okurken unuttuğun, takıldığın bir yer olursa bu notu yeniden okuyabilirsin.
    Haydi bakalım sıra sende!
    Artık hayatın gerçeklerini öğrenme vaktin geldi!

    7,94
  • Ben Pıhtı

    Maddeyle çerçevelenmiş olan modern insanı içsesine yakınlaştıran bir seslenişle konuşuyor yazar…
    ‘Ben, Pıhtı’; bir varoluş, kendini inşa, bir arayış, kendini bilme ve bulma çabasının hikâyesi… İnsanoğlunun büyük hikâyesinin içinde kendine bir amaç, bir anlam arayanların kaçınılmaz yolculuğu… Zorlukların ve yoksunlukların arasından dönüştürücü gerçekliğe ulaştırmak iddiasında. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi, ruhunun odalarında saklı duran sesler ve kelimelerle yürümesini sağlayacak pratiği gösteriyor okuruna.
    Bir ayrılığın mesnevisi… Şehir şehir aradığı sevgilinin izi sıra gördüğü hakikati yıllar sonrasından O’na anlatma telaşıyla yazılmış mektuplar… Kırk başlıkta Alyahisar’dan, Suşehri’nden, Şehrafer’den, Nârlıhan’dan ruhuna dokunan her izden haberler veren hikâyeler ve anlatılar… İnsan varlığını bütün olarak bir sistem halinde keşfinin mümkün olduğunun deneyimini aktarıyor.

    5,90
  • Ben, Öteki ve Ötesi

    İslâm ve Batı’nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını ele alan bu çalışma, siyasî, askerî ve toplumsal ilişkilerin yanı sıra , ‘ben’ tasavvuru, ‘öteki’ algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil ve imgeler üzerinden inşa edilen anlamlar dünyasına eğilmeyi hedefliyor. Kitap İslâm ve Batı toplumlarının etkileşim içinde olan ve tedâhül eden tarihlerinin dün ve bugün ifade ettiği anlamları ortaya koymak için tarihten felsefeye, teolojiden sanata uzanan disiplinler arası bir yaklaşımı esas alıyor. Her ‘ben’ iddiası bir ‘öteki’nin varlığını tazammun ederken, her ‘öteki’ vurgusu da bir ‘ben’ tasavvuru inşasını zorunlu kılar. Fakat modern dikotomilerin tersine, bu ayrımı mutlaklaştırarak sonsuz ve sınırsız düşmanlar üretmek gerekmiyor. ‘Öteki’ üzerinden verilen hükümler, aynı zamanda ‘ben’ ile, ‘biz’ ile ilgili tanımlamaların da bir aynasıdır. Bu kitap, İslâm ve Batı ilişkilerini tahlil ederken, arka planda yatan ben-öteki diyalektiğinin izdüşümlerini takip etmeyi amaçlıyor. *** Geleneksel diyalektikte, “İsteseydim sizi tek bir millet yapardım…” ilâhî fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak ‘öteki’ ile beraber var olmanın yolları aranırdı. ‘Öteki’ denilen şey ezilip yok edilecek bir şey değil, ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. “Âdem’in çocukları birbirinin uzvu gibidir” diyen Sa‘dî ve “Varlığı bilmeden kendini bilemezsin. Ve varlığı bilmek Tanrı’nın kendi eseriyle cilveleşmesinin yollarını bilmekse, o zaman ‘ben’ idrâki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı’ya, Tanrı da bizi tekrar ‘ben’e geri getirir. Kendine geri dönen ‘ben’ de artık sıradan bir ben değildir. Zira o, ‘büyük varlık dairesini’ kat ederek kendine geri dönmüş bir öznedir” diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığı ilhamla Doç. Dr. Kalın, geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamaktadır. Değerli kardeşim İbrahim Kalın’ın modern ötekileştirmenin aynı zamanda yok etme haline gelmesi sürecini, özellikle Müslümanın ötekileştirilmesi eylemi üzerinden okuyan bu mühim çalışmasını herkese tavsiye ederim. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç *** “Ne Doğu, Doğu’dur artık; ne Batı, Batı. Bu ikisi artık birleşebilir! Kipling ve Peyami Safa’nın muhayyilesindeki Doğu-Batı’yı hâlâ merak edenler varsa, İbrahim Kalın’ı okusunlar: akıcı ve düşündürücü bir eser.” Mustafa Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi

    11,90
  • Benden Vazgeçme Ya Rab

    Hava karardıkça bende bir sen başlar, susamayacak kadar dolu konuşamayacak kadar yorgun gönlünü hissederim mesafelere aldanmadan. Acını anlatamazsın ama “acıyla” anlatabilirsin heybenden dökülenleri. Daha konuşmaya başlamadan ne diyeceğini bilen Rabbine açarsın avuç avuç azabını. Gaflet kalkar, şerrin içindeki hayırları görmeye başlar vicdanın. Ve anlarsın. Aslında Allah senin için çok güzel yollar yaratmış… Ve anlarsın Ateş İbrahim’i yakmadıysa Balık Yunus’u yemediyse Bıçak İsmail’i kesmediyse Deniz Musa’yı boğmadıysa Sen de umutlarını “Kün Fe Yekün” ayetiyle büyütmelisin…

    7,94
  • Beni Göremezsin

    Çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Alim AKCA gerçekten de bir tahkiyeci ve romancı. Dili kullanma biçimi, muhayyilesi, kurgu yeteneği harikulade.
    Sadık YALSIZUÇANLAR

    “İnsan bazı bazı bir ağaçtır; yürüyüşü o kadar ağırdır ki hareket ettiğini göremezsin. Bazı bazı bir ceylan boynudur aslan ağzında; kanından dolayı onu sevemezsin. Bazen bir ev olur insan, içi kalabalıklar ve yalnızlıklarla dolup boşalır. Bir gün ateş olmuştur, yakar. Bir cami temelindeki manastır taşıdır. Bir gün bakmışsın bir gemidir, uzaklara giden… Yanan, esen, ışıyandır insan. Dünyada görünen ne varsa insandır…”

    Edebiyat literatüründe iz bırakacak özgün bir eseri Mevsimler Kitap olarak kıymetli okurlarımıza sunmaktan dolayı mutluyuz

    9,09
  • Beni Ödülle Cezalandırma

    • Ödül, neden motivasyonu düşürür?
    • Ödülle değerler neden öğretilemez?
    • Ödül, yaratıcılığı neden olumsuz etkiler?
    • Ödül, yapay sevginin bir göstergesi midir?
    • Ödülle büyüyen çocukları ne tür tehlikeler bekler?
    • Mutlu ve başarılı bir çocuk gerçekte nasıl yetiştirilir?

    Bunun gibi merak edilen birçok sorunun yanıtını eğitim bilimci Dr. Özgür Bolat, son 70 yılda yapılan bilimsel araştırma ve gerçek vakalarla net bir şekilde ortaya koyuyor.

    Dr. Özgür Bolat, sadece ödülün görünmeyen gizli zararlarını anlatmıyor; bizlere bir model, pratik çözümler ve uygulamalar öneriyor.

    Kılavuz niteliğindeki bu kitabı okuduğunuzda mutlu, özgüvenli, sorumluluk sahibi ve başarılı bir çocuk yetiştirmek için önemli bir adım atmış olacak, çocuğunuzla ilişkinizde anlamlı değişiklikler yaşayacaksınız.

    DR. ÖZGÜR BOLAT
    Eğitim Bilimci

    gizle

    7,90