Sehe 581–600 zwischen insgesmt: 805

  • Waldo Sen Neden Burada Değilsin

    Waldo Sen Neden Burada Değilsin kitabı, devamı olan Henry Sen Neden Buradasın 1 ve Henry Sen Neden Buradasın 2 kitapları ile birarada neşroldu. “Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep, kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyuvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor. Sanki Werner Heisenberg’in belirsizlik ilkesine tâbi olmuş gibiyiz. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken nereye gittiğimizin bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz. Ama bütün bu belirsizlik içinde karartılamayacak, önemi azaltılamayacak, vazgeçilemeyecek bir kalkış noktamız var: Bizler, hepimiz birer ürünüz. Hepimiz husule geldik, hepimiz oğullar ve kızlarız.”

    9,09
  • Ya Nasip

    Ne güzel duadır:
    “En hayırlı insanlara çıksın
    Gittiğin bütün yollar!”
    Sabret!
    Allah geciktiriyorsa
    Güzelleştiriyordur…
    Çektiğin zahmet gün gelir
    Rahmete dönüşür.
    Sabret!
    Dünya hesap değil, nasip yeri.
    Nasipte ne varsa o gelir önüne.
    Bak ayet ne diyor:
    “Şüphesiz, Rabb’in sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.” (Duhâ, 5)

    7,94
  • Ya Tahammül Ya Sefer

    İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor.

    5,64
  • Yaban Bütün Eserleri 1

    Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu’da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-
    psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı
    olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında
    yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu “yaban”laşan tipik
    aydın.
    Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir,
    öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan
    Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları
    ve anılarıyla, en önemli edeiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri
    bakımından Yakup Kadri’nin 1910’dan 1974’e dek verdiği eserler Türkçe’nin
    geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de
    dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri’nin Fransız
    edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920’lerden sonra özgün bir sese
    kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve
    birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati’den yetişmiş ama bunu
    izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel
    portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş
    bir yazar olan Karaosmanoğlu’nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının
    tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir “panoroma”dır.
    9,09
  • Yaban Muzu

    Jos‚ Mauro de Vasconcelos, yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçede ilk yayımlanan romanı Şeker Portakalı ve onun devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek, daha sonra da Kayığım Rosinha ve Kardeşim Rüzgâr, Kardeşim Deniz’in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. Jos‚ Mauro de Vasconcelos’ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lâvları gibi dışına taşmıştır. “Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım,” diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya’nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını Aydın Emeç’in Türkçesiyle sunuyoruz.
    devamını oku

    7,94
  • Yaban Muzu

    Göğe devamlı kırmızı bir tuz bulutu yükseliyordu, insanların kızıla boyanmış koca sigaraları andıran kollarının kaldırdığı kızıl bir tozdu bu. İnip kalkan kazma ve küreklerin sesi sonu gelmez bir gök gürültüsünü andırıyordu. Tepeler tamamen delik deşikti. Toprağın böyle mahvedilmesi alçaklıktı. Tabiat ana, topraktaki delikleri sonradan çorap söküğü gibi onarması gerekeceğini gördükçe bunalıyor olmalıydı… José Mauro de Vasconcelos’un ilk romanı Yaban Muzu 1942’de yayımlanmıştır. Yazarın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı bu nefes kesici roman Brezilya’daki garimpo adı verilen açık madenlerde ter dökenlerin yaşadıkları etrafında gelişir. İnsanlık, dostluk, para hırsı ve doğa katliamı gibi konulara değinen Yaban Muzu’ndaki temalar bugün de güncelliğini koruyor. #dostluk #maden #para #ihanet #orman #doğa #macera #brezilya

    8,90
  • Yabancı

    Albert Camus’nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma… Camus’yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.

    6,79
  • Yakarım Gül Satanlar Bahçesini

    İnsan yerini yadırgar. Dostunu, eşini, işini, çoğu zaman kaderini yadırgar. Neşet’in özelinde toplumsal bir değerlendirme, hazmedememe romanı. Nasıl ki güllerle örtülü bir bahçeye girince dizleri kanarsa insanın, Yakarım Gül Satanlar Bahçesini romanı da bu çetrefilli bahçeye bir başkaldırı. Sordukları ve sorgulattıkları ile kurgunun içinden gerçek hayata bir çırpınma hâli.

    6,79
  • Yakıcı Sır

    Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…

    4,49
  • Yakınlık

    Hayat dediğimiz hengâme, iki insan arasındaki mesafeden ibaret. Birbirimizin ruhuna değebilmek için çırpındıkça çırpınıyor, bitap düşüyoruz sonunda. O mesafe bir türlü kapanmıyor, kapanamıyor. Kâh, içine kapanarak yakınlığı arıyor insan. Kâh, içini dökerek. Kâh alıp başını giderek. Ne içine dönmek sorunları çözüyor hayatta. Ne de gitmek. Çünkü insan gittiği yere kalbini de götürüyor. Her adım ömürden düşen bir gün çünkü. Her adım bir ayrılık. Kalbin istediği bir damla yakınlıkken, her ayrılık biraz daha mesafe. Mustafa Ulusoy, diğer kitaplarında olduğu gibi, insanın iç dünyasında olup bitenleri bilgelikle irdeliyor. Narsistik arzu çağına, varlığın dilini okuyup dilsizlikten kurtulmaya, insanla kâinat arasındaki bağlılığa, kadın erkek ilişkilerine dair çözümler üretiyor. Bunlarla da kalmıyor Yakınlık. “Deneme yazılarının hiç bu kadar güzel olacağını zannetmezdim.” dedirtiyor her satırıyla okura.

    7,94
  • Yalnızım Çünkü Sen Varsın

    “Yarına kalmanın adıydı belki yanında kalmak. Yanındayken bile bile kaybolmak… Bundan zerre korkmamak. Şimdi onu özlemek bile içinde bir bedel taşıyor. Ruhuna dokunamadığın kanına dokunuyor.” Şiirleri ve romanlarıyla kalplerinize dokunan Kahraman Tazeoğlu Yalnızım Çünkü Sen Varsın ile bu kez aşktan öteye geçiyor. Başka hayatların dokunuşlarıyla tamamlanan bir karakteri doğuran Tazeoğlu, öncesiz ve sonrasızlığını keşfedecek olan Efil’in rehberliğinde histerik bunalımlara düşen talihsiz ruhlara kendinizden daha yakın olmanızı sağlıyor. Yalnızlığımızı tek bir bedenle sınırlandırmamıza ve aşkı adadığımız kişiyle derecelendirmemize rağmen insan olarak acılarımızın benzerliğiyle aslında ne kadar da yalnız olmadığımızı göreceksiniz.

    7,94
  • Yanan Günışığı

    Gerçekçi anlatımın en başarılı temsilcilerinden kabul edilen Jack London, büyüleyici Kutup tasvirleriyle başladığı romanında, okurlarını kapitalist dünyayı dize getirecek bir kahramanla tanıştırır: Yanan Günışığı. London, Kanada’nın Yukon bölgesindeki “altına hücum” yıllarından New York’taki borsa oyunlarına uzanan romanında, iş dünyasının kirli yüzünü gözler önüne serer. Tüm zorluklara kafa tutan kahramanımız, herkesi dişlileri arasında ezen dünyanın karşısına dikilen en büyük savaşçılardandır. Yanan Günışığı sadece altın arayan bir Kuzeyliyken Amerika’nın sayılı iş adamlarından biri olana kadar durmaksızın çalışır. Bu mücadelede, hayatını ortaya koyduğu bir kumar oynar. Üstelik bu oyundaki oyuncular hiç de masum değildir. London’ın parlak düşler, coşkun anlar ve muhteşem tasvirlerle kurduğu bu dünya, herkesin kendisini sorgulamasını sağlıyor: Her şeyi kaybetmeyi ne uğruna göze alırsınız? Sürükleyici anlatımıyla dikkat çeken Yanan Günışığı romanı, birçok kez sinemaya da esin kaynağı oldu.
    devamını oku

    4,49
  • Yanık Buğdaylar

    Her şey bir depremle başladı. Şiddetli bir yer sarsıntısının sebep olduğu bir felaket… Ve felaketten pay alanlarla çıkar sağlayanlar. Anadolu insanının gerçekleri yetmiş yıllık tarihimizin sembolleriyle ifade edilen bir minyatürü… M.E.B. tarafından tavsiye edilmiştir.

    11,90
  • Yarasa

    Kod adı: Yarasa.

    Gizli görevlerin aranan ismi.
    Dünyanın herhangi bir yerinde,
    herhangi bir işi kendine has yöntemleriyle halledebilir.
    Onun için imkânsız diye bir şey yoktur.
    Her işin altından kalkar.
    Bir kere göründüğü yere bir daha gitmez. Gitmez. Gitmezdi…
    Ta ki o gece tamamladığı gizli görevin ardından
    kafa dağıtmak için en sevdiği ritüeli gerçekleştirmek amacıyla
    o mekâna gidene kadar…
    O mekâna gidip Mavi’yle karşılaşana kadar…

    Mavi, bugüne kadar üstlendiği en zor görev olacaktı.
    Üstelik ilk defa, başarılı olacağı konusunda
    kendine duyduğu güveni, koyduğu yerde bulamıyordu.

    Yarasa’nın mavi gecesi,
    siyah gecelerinden daha uzun olacak gibiydi…

    10,24
  • Yaratıcı Öfke

    Yaratıcı öfke: Düşünürlerin içindeki esrarlı ve ateşten bir yumak; düşü-nürlerin karanlığı yok eden ve boğan öfkesidir. Bir vicdanın vicdanı, kâmil bir imanın ve asla korkmayan; ulvi düşüncelerin serdarlarıdırlar! Ve bu şiddetin şiddeti öfkeleri olmasaydı, düşünce en metafizik yani en yakıcı, en kristal diğer bir ifadeyle insanların ruhlarını, rüya ufuklarını asla gebe bırakamazdı… Bir insanın, bir ailenin inancını kaybetmesi şüphesiz kötü bir yıkım, ama bir milletin bütün fertlerinin inançları, kurucu ve taç mefhumları elinden alınıp melezleştirilmesi, bütünüyle o milletin intiharı demektir! Hâkim olmadığınız her düşünce, her mefhum size hâkim olup; size hükmeder ve size diz çöktürür! Diğer bir ifadeyle insanı gözü bağlı kölesi yapar.

    10,24
  • Yarım Bir Kul Tam Bir Hüzünüm

    Üzülmüşsün, belki de bu dünya ile sınanmışsın, istediklerin verilmemiş, yutkunamıyor, çöküp kalıyor veya hangi yoldan gideceğini bilemiyorsun.

    Biliyorum… Bu dünyaya “Yoruldum” diye haykırmak istiyorsun avazın çıkana kadar.
    Ama;
    Sabretmeyi bırakma,
    denemeyi bırakma,
    duayı bırakma!
    Dünya hâli; her dert bir sonraki derde basamak oluyor.
    Bir nevi Rabbimiz; bizi başka kayıplara, başka hasretlere, başka yüklere hazırlıyor.
    Hepsinin ismi şükür ki “İMTİHAN”
    Sonra tüm yokuşların başında “RABBİN İÇİN SABRET” ayetiyle teskin ediyor gönlünü.
    Demek ki, Rabbimiz “Zül Celali Vel İkram” isminin tecellisini göstermek istiyor.
    Önce; kahır, hüzün, dert, keder, ızdırap.
    Sonra; rahatlık, ferahlık, tebessüm, sevinç, ikram diyor bizlere…

    7,94
  • Yarın Bizimdir Yoldaşlar

    Kitapta, Portekiz Komünist Partisi’nin bir yerel örgütüne bağlı köyle militanlar, derin anlamlı sözleriyle partinin o günkü mücadelesinin acil sorunlarını ve geleceğini tartışıyor; roman, partilerin özgürlük savaşını, yeraltı yaşamını kitlelerle bağlarını, yenilen genel grev yüzünden ağır bir darbe yiyen örgütün hem öğretici ve düşündürücü, hem de duygulandırıcı ve etkileyici biçimde yansıtıyor. Partinin sonut durumların somut analizini zamanında yapıp doğru kararlara varmazsa kitlelerin öncüsü olmaktan çıkıp geride kalacağı gerçeğini, kendi deyişleriyle “Eğer parti sözünü vaktinde söylemezse, işçi sınıfı onun önüne geçmiş olacaktır,” biçiminde dile getiriyor romanın kahramanları.
    devamını oku

    9,09
  • Yasak Şehir

    Kasım Hanlığı, onlar için yasak bir şehirdi artık. Yüzyıllardır yaşadıkları, vatan bildikleri, üzerinde doğup büyüdükleri topraklarda özgür yaşamak mümkün değildi. Her bir köşesinde hatıraları olan bu şehirden koparak, bilinmeyen bir sona doğru yola çıkmak zorundaydılar. Neden gidiyorlardı? Niçin onlara bu zulüm yapılıyordu? Yanan, yıkılan evler, köyler, şehirler… Binlerce insanın düşe kalka ilerlemeye çalıştığı karlı dağ yolları… Yeni topraklara, yeni bir vatana doğru zorlu yolculuk… Yasak Şehir, zulme boyun eğmediği için yok edilmek istenen, göçe zorlanan yüzlerce insanın altüst olan hayatının, acısının, hayatta kalma mücadelesinin hüzünlü öyküsüdür.

    6,79
  • Yaşamımdan Şiir ve Hakikat

    Şiir ve Hakikat Gothe’nin dünya görüşünü ve sanat anlayışını yaşamöyküsü içinde aktardığı en dikkat çekici eserlerinden biridir. İlk bölümü 1811’de yayımlanan, dördüncü bölümü ise 1833’de Gothe’nin ölümünden sonra tamamlanan Şiir ve Hakiket’te dönemin tanınmış sanatçı, bilim adamı ve devlet adamlarının yaşamlarından kesitler de yer almaktadır.

    12,54
  • Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi

    Niyette birlik ve değişmez merkeze sürekli olarak yönelmek eğilimi, sembolik olarak kıble’ye yönelmeyi gerektirir. Birliği kendinde tam olarak gerçekleştirmeyi başarmış olan için, tüm zıdlıkların ortadan kalkmış olmasıyla, savaş hali de sona ermiştir. Zira artık-bütünsel bakış açısının tüm özel bakış açılarının üzerinde olması nedeniyle sadece mutlaka düzen vardır. Böyle bir varlığa hiçbir şey zarar veremez. Onun için artık kendi içinde de dışında da hiçbir düşman yoktur. Kendi içinde oluşturduğu birlik aynı şekilde ve eşzamanlı olarak kendi dışında da oluşmuştur; daha doğrusu, o varlık için yine bir zıdlık olan iç ve dış ayrımı ortadan kalkmıştır. Herşeyin kesin olarak merkezinde bulunmakla o, “kendi kendisinin yasasıdır”. Zira, onun iradesi Evrensel iradeyle birdir. O “İlahi Huzur” olan “Büyük Barış”a kavuşmuştur. İlkesel birlik ile aynileşmekle o, “ezeli ve ebedi şimdi’nin mutlak eşzamanlılığında, “herşeyde birliği ve birlikte herşeyi” görür.

    7,94