Sehe 241–260 zwischen insgesmt: 805

  • Göktanrı’nın Gölgesi Oğuz Kağan

    Oğuz Kağan Destanı, en eski iki destanımızdan birisi olmasının yanında Oğuznâmeler içerisinde en ihtişamlısı olanıdır.

    Okurken her satırından, hatta her kelimesinden ayrı lezzet aldığımız; millî duygularımıza hayat veren, bizi destanlar çağına alıp götüren Oğuz Kağan Destanı’nın biri Uygur harfli diğeri Farsça kaleme alınmış iki önemli kaynağı vardır.

    Esasen Oğuz Kağan Destanı deyince hemen hepimizin aklına Uygur harfli metin gelir. İslâmiyet tesirinden uzak bu metin şiir şeklindedir ve metin başından, ortasından, sonundan eksiktir.

    Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı oldukça bilinir olmasına rağmen, maalesef Farsça kaleme alınmış Oğuz Kağan Destanı’nın bilinirliği çok sınırlıdır. Nedendir bilinmez Oğuz Kağan Destanı’nın bu versiyonu bir nev’i üvey evlat muamelesi görmüş gibidir!

    Türk Milleti’nin her yitik edebî hazinesini gün yüzüne çıkarıp özellikle gençlerimizin istifadesine sunmayı kendisine vazife edinmiş birisi olarak Farsça yazılmış Oğuz Kağan Destanı’nı modern bir romana çevirmeye karar verdim. Elinizdeki tarihi roman böylelikle ortaya çıktı.

    Bu yeni Oğuznâme artık sizlere, Türk Milleti’ne emanettir.”

    6,79
  • Göl İnsanları

    Türk edebiyatında köy hayatına ve köylülüğe “içeriden” bakışın ilk örneklerinden sayılabilecek Göl İnsanları için Nâzım Hikmet, Kemal Tahir’e yazdığı 13 Mart 1941 tarihli mektubunda, “Senden o kadar defa dinlediğim, âdeta birçok satırlarını başlarken sonunu getirecek kadar hatırladığım ilk hikâyeyi yine büyük bir lezzetle, iştiha ile ve gururla okuyorum,” demektedir; 7 Mayıs 1941 tarihli mektubunda ise düşüncesini açık ve değişmez bir biçimde ortaya koyar: “Hiç endişeye düşme Göl İnsanları Türk edebiyatının en güzel dört hikâyesi olarak kalacaktır.”

    10,24
  • Gölgelerin Peşinde: 50 Portre

    Her insan, ayrı bir hikâyedir. Ve her hikâyeden alınacak büyük dersler ve ibretler vardır. İnsanların gölgelerini dikkatle takip ettiğinizde, atılan her adım ve bırakılan her iz, size yeni bir şey öğretir. Gölgelerin Peşinde, Mağrib’den Doğu Türkistan’a kadar, İslâm coğrafyasının farklı ülkelerinden, bambaşka serüvenlere sahip 50 şahsiyetin ayrıntılı portresini içeriyor. Siyasetçiler, askerler, sanatçılar, lider eşleri, iş adamları, kanaat önderleri, akademisyenler… Aralarında çok ünlüler de var, belki ismini hiç duymadıklarınız da. Taha Kılınç, hepsinin birbirinden dikkat çekici hayat hikâyelerini anlatırken, ait oldukları bölgenin yakın ve uzak tarihindeki kırılma noktalarına da atıflarda bulunuyor. Böylece her bir isim, kendi ülkesinin ve döneminin tanığına dönüşüyor. Her bölümün sonuna eklenen “ileri okumalar” başlıklı kitap tavsiyeleri ise, merakını uzun soluklu araştırmalara dönüştürmek isteyen okurları, İslâm dünyasının dününde ve bugününde keyifli bir yolculuğa davet ediyor.

    9,90
  • Gönül Doktoru

    Şehirli bir çocuk olan Orhan yaz tatilinde akrabalarının yaşadığı köye gider, köyü ve köylüleri kısa zamanda çok sever. Kendi yöresel diliyle konuşan temiz kalpli köylüler, tarlalar, bahçeler, yeşillikler, hayvanlar, sürekli çalışmakla geçen bir hayat… Bütün bunlar Orhan’a bambaşka bir dünyayı tanıtmıştır. Orhan, arkadaşı Mıstık’la tarlalarda bahçelerde dolaşırlar, hayvanları otlatırlar. Köyün imamı Selim Hoca, her meseleyi Peygamber Efendimizin hayatından örnekler vererek çözer, yanlışları düzeltir. Selim Hoca ile tanışınca Orhan’ın dünyası değişir. Onun, tatlı diliyle Peygamberimizi anlatarak nice insanları etkileyip değiştirdiğini görür. Selim Hoca, tam anlamıyla bir Gönül Doktoru’dur. Bu romanı okurken, köy hayatını yaşayacak ve Gönül Doktoru olmanın güzelliğini hissedeceksiniz.

    6,79
  • Görmek

    Saramago, hiciv ile alegoriyi derin bir kavrayış ve keskin bir görüyle harmanladığı, o muazzam dil cambazlığıyla devamlı eşeleyerek zihnimizde karıncalanmadık yer bırakmadığı bu unutulmaz eserinde, hamaset denen düşünce fukaralığının ve onun kovuklarında yuvalanan güç saplantısının ipliğini pazara çıkarıyor. Fars hiç bu kadar trajik anlatılmamıştı.

    9,09
  • Görülmeyen Adam

    1952’de ABD’de yayımlandığında haftalarca çok satanlar listesinde kalan ve ertesi yıl National Book Award’a değer görülen Görülmeyen Adam, Amerika’nın en çarpıcı çelişkilerini sergiliyor.

    Görülmeyen Adam, egemen kültürün içinde tutunmaya çalışan siyahi bir gencin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Toplumun her katmanına girip çıkan roman kahramanının hikâyesi, Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere uzanıyor. Toplumsal hoşgörüsüzlüğün, duyarsızlığın, aldatılmanın her türlüsüne maruz kalan genç adam, ayakta kalmak ve kimliğini korumak için her yolu deniyor. Ancak inandığı kişiler ve örgütler tarafından da yalnız bırakılınca, kendi yolunu seçiyor ve New York’un merkezinde, bir apartmanın bodrum katına sığınıyor… Ralph Ellison, Amerikan edebiyatının başyapıtları arasında gösterilen ve T.S. Eliot, James Joyce, Dostoyevski gibi yazarların eserlerinden derin izler taşıyan Görülmeyen Adam’la, ortaya ırkçılık, sömürü ve toplumsal ikiyüzlülük üzerine zamansız bir eser çıkartıyor.

    “Birinci sınıf bir kitap, süper bir roman…”
    Saul Bellow

    12,54
  • Güfteden Besteye

    Kendisini tanımayı ve dostu olmayı bir ayrıcalık kabul ettiğim, değerli sanatkâr ve bilim adamı Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın çok derin manalar içeren şiirlerini okuyup, bir bölümünü değişik makamlardan bestelemiştim. Daha sonra aruz ile yazacaklarının hem usul zenginliğimizi değerlendirmeye hem de geleneksel manada beste yapmaya kolaylık sağlayacağı sohbeti aramızda geçmişti. Hoca bu sohbeti dikkate alarak kısa bir zamanda bu isteğimizi yerine getirdi. Bir süre sonra da bu şiirlerin çok değerli müzisyenler tarafından bestelendiğine şahit oldum. Aynı Mustafa Nafiz Irmak’ın güfteleri gibi, birbirinden habersiz, aynı güftenin değişik bestekârlarca bestelendiğini gördüm. Daha sonra bu eserleri kitap hâline dönüştürerek bir yerde toplama fikrini fiiliyata geçirdik. Bu kitaptan sonra da İsmail Hakkı Aydın hocanın şiirlerinin defalarca besteleneceği şüphesiz.
    Böylesine değerli bir bilim adamını, kendi kulvarımıza çekme konusunda bir katkım olduysa bundan dolayı kendimi çok bahtiyar hissederim. Medeniyetimizin günümüzde iftihar edeceği şahıslardan biri olduğuna inandığım Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın, kültür ve sanat hayatımıza katkılarının devam edeceğinden eminim.
    Bu kitabın musiki dünyamıza hayırlı olması dileğimle…

    Mustafa Fatih Salgar
    9,90
  • Gül Yetiştiren Adam

    Anadolu’nun bir taşra kentinden Yeni Dünya’nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız… Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar… Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dram… Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler… Bu kitabı okurken Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışını, gizli protestolarını ve gizli kabullenişlerini göreceksiniz… Rasim Özdenören’in üslubunu sevenler, bu kitapta onun başlıca özelliklerini birarada bulacaklar… MEB tarafından okullarda tavsiye edilen kitaplardan olan Gül Yetiştiren Adam, yeni baskısıyla raflarda yerini aldı.

    6,79
  • Gülen Şeytanlar Tarihi

    Aslında bu ‘tarih’, şeytanın kibri yüzünden Allah-ü Teâlâ’nın, Âdem (a.s.)’a yani insana secde/tazim emrine isyanıyla başlamış, O ve zevcesi Hz. Havva’yı, ‘yasak ağaç’ ile aldatmasıyla devam etmiştir. İblis ile insanın mücadelesi o gün bugün aralıksız sürüyor.

    Şeytan, Kuran’ı Kerim’de de açıkça beyan edildiği üzere, sırat-ı müstakime ulaşan Müslümanları bu yoldan uzaklaştırmak, Âdem’in çocuklarını Hakk yola yaklaştırmamak ister. Bunun için içimizden bazılarını kendine çırak olarak alır, kalfalığa kadar terfi ettirir. Bu iki ayaklı şeytanlar ise ustalarıyla beraber fitne ateşi yakarlar. İsterler ki; şüphecilik artsın, akıl ve lider putlaşsın, Müslümanlar kendi arasında fırkalara bölünüp parçalansın, herkes sadece kendini doğru yolda görsün, fitne, fesâd alsın yürüsün, Hakk ile batıl karışsın…

    İşte bu kitap, şeytan ve onun emrine giren kalfaların ifsad tarihidir. Sion, Bilderberg, Gül Haç, CIA, MOSSAD, BND, NATO, Cizvit, Moon, Opus Dei, Sayntoloji, mason locaları ve dahi FETÖ gibi illüzyonist şer şebekelerinin yazdığı ‘kanlı’ bir tarih… Başka bir ifadeyle, başrolünde sahte peygamberlerin, sahte şeyhlerin, Pavlus, İbn-i Sebe, Hasan Sabbah, Sabetay Sevi gibi hannâsın oynadığı ‘büyülü’ bir film…

    Bir daha aldanmamak, kanmamak, tuzağa düşmemek ve evet şeytanın kalfalarıyla savaşmak, bir eşrefi mahlûkat olarak bize verilen emaneti hakkıyla taşımak için okunmalı! Düşmanı yakından tanımak için… İlk kez yayımlanan belgeler, bini aşkın referans eşliğinde, bir ‘korunma’ ve ‘fetih’ duası niyetine…

    11,89
  • Gün Akşamsızdır

    Çelebi kim bilir hangi duygularla, “Gün akşamlıdır devletlüm; dün doğduk, yarın öleceğiz,” der. Günün akşamlı olduğunu bilmek, sükût ve sükûn içindeki bir akışın temposunu ayarlar. Gün akşamlıdır ve her gecenin bir sabahı vardır. Günün ayarı, güneşin elinden alınıp mesai saatlerinin hizmetine verildiğindendir belki, şimdi bütün günler akşamsızdır. Fatma Barbarosoğlu bu kitabında, bitimsiz bir biçimde şimdiki zamanı yaşayanların serüvenlerini anlatıyor.

    9,09
  • Gün Olur Asra Bedel

    Yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırış…. Geçmiş, bugün ve yarın; bilim-kurgu, gerçek ve efsane bir arada gözler önüne serilir… Derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGB’nin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Birbirinden ilginç ve sürükleyici konular ustalıkla bütünleştirilerek sunulur. “Mankurt hikâyesi bu eserle kültürümüze mal edilir. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap’ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün “asra bedel bir gün olur.

    9,09
  • Günaydın Sızım

    Gittiğinizde ardınızdan gelen birisi yoksa, siz zaten çoktan terk edilmişsinizdir…
    Seninle denizin karşısına oturup sohbet edilemez artık, sen denizleri de kurutursun. Ben küller arasında güller yetiştirmeye çalışmışım aslında. İşte öyle inanmışım sevildiğime. Sen yüreğimin merkezine oturmuş en büyük hayal kırıklığımsın. Kim bana uzaksa ona yakın oldum, ondandır kendime olan bu uzaklığım. Olmadı bu vedalar, sen benim dualarıma da yakışmazsın artık. Biraz yalnızlık iyileştirecek beni. Ama dönme geri yaralarım gittikten sonra senin gelmen haksızlık olur bu şehre. Geçmesi gereken şeyleri geçmişte bırakmayınca geçen giden sadece zaman oluyormuş.
    Sonra yeni bir sayfa açarım kendime, kuşları ölmüş gökyüzüme kurşun kalemden kuşlar çizerim. Bir sokağın sonuna kadar kahkahalar atıp o sokağı maviye boyayacak yeniden gülüşlerim.
    Belki mutluluktan uçmam ama en azından ayaklarım yere sağlam basar.
    Beklemekten vazgeçtim, beklentilerimi boşa çıkaran insanlar yüzünden. Yazı bekliyorum, baharı, papatyaların yeniden yeryüzünü beyaza boyamasını bekliyorum ama seni asla.
    Ben, beni mutsuz edenleri bile mutlu etmişim, bir kendime yetmemiş içimdeki baharlar. Şimdi yeniden yeşersin gülüşlerim gidişinle.
    7,94
  • Güneşimin Önünden Çekil

    Büyük İskender deniyordu ona. Diyojen’in şöhretini duymuş, şanını bu şöhretin yanına taşıyarak halka hoş görünmeyi ummuştu. Bir yanda Makedonya kralının parlak alayı, öbür yanda paçavralar içinde güneşlenen Diyojen… Biri yücelterek, diğeri aşağılayarak dünyayı kendine dar gören iki adam! İmparator ihsanda bulunmak istiyor: “Ne dilersen, yapayım!” Diyojen üzerine düşen gölgenin İmparator’a değil dünyaya ait olduğunu hissediyor ve elinin tersiyle itiyor bu gölgeyi. “Güneşimin önünden çekil!”

    9,09
  • Güzellik Uykusu

    İbrahim bey bu gece eve gelmedin Kaç kez açıldı senin için kimdir o penceresi Farkında mısın bilmem Düşmansız yaşamak köreltiyor adamı İnsanı yoruyor başkasının şarkısı İşte bundan dolayı düşmanı püskürtmekten Vazgeçip susuyorum ve tüfeği alnıma Kaş diye çatıyorum. A benim Oğulotu bitmeyen topraklarda Şaşırıp kalan kalbim Senin Türkçen yok mu, anlatıyorum işte Bir kuş musun ki ürkmek için bahane Arayıp duruyorsun. Bize dönecek oysa o güzel ölüm Yatacağız beraber güzellik uykusuna Her gün bahar olacak ve onun temizliği Yeni yıkanmış tül perde ne ki Benzetecek bizi dağların doruğuna…

    6,79
  • Hadi İnşallah

    Güzel şeyler zaman alır. Bazen de zaman güzel şeyleri alır… Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hayatına giren-çıkan herkes, ya bir lütuftur ya da bir imtihan. Unutma, deniyorsan ama olmuyorsa; deneniyorsundur. Öyleyse tevekkülden daha huzurlusu var mı? Ne güzel duadır; Allah’ım! Bir gün ümidimi kaybedersem, yazdığın kaderin hayallerimden daha güzel olduğunu bana hatırlat!

    8,90
  • Hakikat İncinmesin

    “İnsan kaderine doğru mu gider yoksa kaderi mi her hâlükârda insanı gelip bulur? Kader kendisine gittiğimiz midir, kendisinden kaçtığımız mı? Gidişlerin ve gelişlerin yolu sandığımız kadar net değil. Bazen gidiş zannettiğimiz şey, kaçmaya çalıştığımız yere hızlı bir dönüş olabiliyor.”

    “Hakikat İncinmesin” dört kadının iç içe geçen hayatlarını; ölüm, mahremiyet, masumiyet, hatıralar, yaşlılık ve gençlik üzerinden başlatılan bir sorgulamaya dönüştürüyor. Fatma Barbarosoğlu bu romanında okuyucusunu yakın tarihin değil, yakan tarihin bellek duraklarında ağırlıyor.

    7,94
  • Halama Benzediğim İçin

    Usta edebiyatçı Cihan Aktaş’ın, naif kahramanlardan kurguladığı 10 farklı ve çarpıcı öykü… Bu öykülerde yalın anlatımların dinginliği, okurun karşısına aniden çıkan çarpıcı bir metafor veya yükselen tempo ile değişiyor, kayboluyor. Bir solukta bitecek, insan yüreğinde kalıcı tatlar bırakacak öyküler…

    6,90
  • Halid Bin Velid İslam’ın Kılıcı

    İbrahim bin Cevri el Hamevi el Gassani, Kanonikler adına çalışırken Halid bin Velid’in canına kastedecek kadar gözünü karartan bir Hristiyan Gassani fedaisidir. Yolu sahabe-i kiramın önemli isimlerinden Amr bin As ile kesişince İslam’a tanışır ve o günden sonra genç ve yetenekli bir savaşçı olarak kendini adeta İslam ordularını komutanı, Peygamber Efendimizin Seyfullah unvanını verdiği Halid bin Velid’in hizmetine adar ve macera başlar. Artık komutanların şahı Halid nerede vazife alsa İbrahim de onun yanındadır. İrtidat hareketlerinin bastırılmasında en saflardan olan biteni aktarır. İbrahim’in tuttuğu kayıtlar eşliğinde Halid bin Velid ve ordusunun kahramanca savaştığı cepheler art arda gelir. Sahte peygamber vakalarını başarıyla bastıran Seyfullah, Irak’ta Sasaniler’e, Suriye’de Bizans’a karşı saf tutar. Fetih hareketleri hız kesmeden devam eder. Busra’da, Havran’da, Ecnadeyn’de, Yermük’te, Şam’da İslam düşmanlarının kalbine korku salan Halid bin Velid’in kahramanlık ve cesaret dolu hayatı Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden bugüne taşınıyor.

    10,24
  • Hamza

    Hamza, modernizmin tam ortasında yaşayan bir müslüman gencin trajikomik hikâyesi. Herkesin az çok bildiği siyasi, felsefi ve tarihi olaylar, kitapta, alıştığımız bağlamından koparılıp, şaşırtıcı bir üslup ve masalsı bir anlatımla yeniden kurgulanıyor. Yazar; mizahı ve edebiyatı açıkça ‘kullanarak’ aslında çağ ve İslam hakkında derin bir tefekküre çağırıyor okuyucuyu. Mesajdan da sanattan da vazgeçmiyor. “Mesele”sini anlatmak için; kurmacanın, bilinç akışının ve ironinin imkânlarından sonuna kadar faydalanıyor.

    7,94