Sehe 221–240 zwischen insgesmt: 805

  • Filistin

    Bu kitap, Türkiye’de “Yoldaki Mühendis” olarak tanınan Filistin direnişinin sembol isimlerinden Abdullah Galib Bergusi’nin Türkçe yayımlanan 4. kitabı. Bedeni tutsak edilse de Bergusi kelimeleriyle direnmeye devam ediyor. “Sözlerim; direniş yoluna taş koyanları, bu yolda zorluk çıkaranları, direnişi engellemeye çalışanları ve tüm zalimleri ilelebet rahatsız edecektir. Sadece denedim. “Filistin” adlı bu eserimde, hoş köklü ve keskin kokulu Filistin yaban kekiğini bulmayı denedim. Dağı, taşı, hatta güzel kokulu yaban kekiğini ve hayalleri dahi işgal etmeye yeltenen kindar, zalim ve zorba Siyonistlere rağmen izzetiyle yaşamaya devam edenler aradıklarını mutlaka bulacaklardır. Bitmeyen işgal, drama dönen hayatlar ve tertemiz bir sevgi hücremde Filistin adında bir avukata dönüştü. Filistin’in toprağını ve çamurunu seven, direnişe hayran olan bir Yaban Kekiği…”

    6,79
  • Film Mi Oynatıyoruz Burda?

    “Ekranın dünyası ile bizim dünyamız aynı kefeye konulamaz. Evrenin kapsamı uzamsaldır.” Oysa sistem bize en başta her ürünün alıcısı olduğunu öğretmiştir. Doğrusu, herhangi bir şey için ve nedenle ifade mecburiyeti olmayanın sözüne ihtiyaç yoktur. Karşılık gelen ihtiyaca binaen de konuşulmaz; söz kendisini söyletir, eser ortaya çıkışını kendisi hazırlar; bir varoluş savaşımıdır bu. Bu vücuda gelişte tempo hiç aksamaz, beceriksizce kotarılmış bir nüve bile sanata dair izler taşır. Husule eren eserde bir somutluk, nesnellik ya da kendini doğrudan ele veren bir cihet aranmaz. Onun sanata yönelik kısmı imgeselliğidir ve öze dair sözün, düşüncenin, tahayyülün çoğaltılmasıyla zenginleşecek, gelişecektir. Bu bakımdan sanattan elde edilen çıkarımların hiçbiri netleştirilemez. Yani sanat için ortaya konmuş eser, çoğunlukla buldurmaz ama oldurur, olgunlaştırır. Üstelik hem alıcısı hem de üreticisi açısından bir oluştur bu. Biraz ruh sükûnu, biraz da anlamlandırma, anlaşma ve anlaşılma çabası. “Mutlu kişinin zevki, göstermek ve hikmeti yerinde kullanmakla açığa çıkar. İyi bir usta, güzel bir sanatçı ve üstün bir musikişinas da böyledir.

    7,94
  • Frida Kahlo / Küçük İnsanlar Büyük Hayaller

    Tasarımcılardan sanatçılara, bilim insanlarından yazarlara bu özel kişilerin hayat hikâyelerini keşfedin. Hepsi hayalleri olan küçük çocuklardı ve büyüyüp inanılmaz işler başardılar. Frida Kahlo, Meksika sanat tarihinin en önemli ressamlarından ve yirminci yüzyılın en büyük sanat ikonlarından biriydi. Kişisel portreleri ile asi, bağımsız, hayranlık uyandırıcı karakteri sayesinde hastalığının ve hayatında büyük iz bırakan kazanın üstesinden gelmeyi başardı. Frida, bir kararlılık

    6,79
  • Fuat Sezgin / Örnek İnsanlar Dizisi 9

    YIL 1961’di. Türkiye’den Almanya’ya giden bir yolcu uçağının içinde gözleri nemli, bakışları sisli bir adamcağız pencereden canı gibi sevdiği memleketine son kez bakıyordu. Bu, buruk bir veda bakışıydı. Bir daha dönüp dönmeyeceğini Allah bilirdi. Haykıracak çok şey varken sessizce gidenlerin ne ilki ne de sonuncusuydu bu yolcu. Onu bu sessiz ve hüzünlü gidişe mahkûm eden sebepler vardı. Ah o sebepler… Darbeler kötüdür ve her darbenin bedelini ödeyen binlerce masum olur. İşinden, aşından, yuvasından, yurdundan olan binlerce insan… Türkiye’de 1960 askerî darbesinin tıpkı diğer darbeler gibi yaktığı çok can oldu. Darbenin ardından yönetime getirilen askerî hükümet tarafından üniversitelerde çalışan 147 öğretim görevlisi bir gecede ihraç edildi. Yani mesleğinden uzaklaştırıldı. Bunlardan biri de Fuat Sezgin’di. İlim yolunda gecesini gündüzüne katan, iğne ile kuyu kazar gibi titizlikle çalışan, türlü zorluklara rağmen anlamlı, azim dolu ve örnek bir hayat yaşayan Prof. Dr. Fuat Sezgin…

    6,79
  • Gazap Üzümleri

    Gazap Üzümleri, bir toplumsal krizin etkilerinin epik bir anlatıyla gerçek bir sanat eserine dönüşmesinin Amerikan edebiyatındaki en güzel örneği. Bir cehennem kaç acıyla oluşur bu dünyada? Toz fırtınalarıyla tarladaki mahsulün mahvolması, Büyük Buhran’da bankaların topraklara el koyması ve sonunda, göçle gelen sefalet… Bir otomobili kamyona dönüştürerek çıktıkları mecburi yolculukta, acılarını ve açlıklarını, düşlerini ve öfkelerini de peşlerinden sürüklüyor Joad ailesi. Gazap Üzümleri, kaygı dolu günleri sessiz bir başkaldırıyla aşmaya çalışan insanların romanı. “Steinbeck’in asıl yeteneği, bizi Joad ailesiyle birlikte yaşatmasıdır. Ailenin konuşmalarına daldığınız, kişiliklerini öğrendiğiniz anda sanki onlarla yürüyormuş, araba tamir ediyormuş ya da kamp kuruyormuş gibi hissedersiniz.” SAM JORDISON

    12,54
  • Gece Yarısı Kütüphanesi

    42 DİLE ÇEVRİLEN ULUSLARARASI ÇOKSATAN 2020 GOODREADS YILIN EN İYİ ROMANI “Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün… Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?” Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında… Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar. Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi? İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor. “Değişmesini istediğimiz bir dünyada hep birlikte sıkışıp kalmışken, tam zamanında yazılmış bir modern çağ masalı, günümüzün Şahane Hayat’ı.” Jodi Picoult “Kitapların yaşamı değiştirme gücünü kutlayan, içtenlikle ve mizahla yazılmış, baştan çıkarıcı bir roman.” Sunday Times “Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz.” Jeanette Winterson

    11,39
  • Gecenin Gecesi

    Hasan Ali Toptaş’tan yeni öyküler. Her biri “HAT edebiyatı”nı kazan, kazdığı yere yeni sorular bırakan, bıraktığı soruları derinleştiren, derinleştirdikçe daha da karışan, karıştığı ölçüde de billurlaşan öyküler. Kısık sesli, meraklı, ruhu kolaçan eden, arayan metinler…

    Gecenin Gecesi öykünün geldiği yeri yeniden konuşan bir kitap. “Onun atı daha gurbete çıkmadan ürkütülmüştür,” denilmişti Toptaş için. Bu kitapta da gurbete çıkanlar var. Gurbeti külfet, külfeti azap belleyenler var. Ve herkes eve dönüyor sonunda.

    Eve: Edebiyata.

    “Şimdi sen, öyleyse bütün bunları neden yazdın, diyeceksin belki. Doğrusu, neden yazdığımı ben de bilmiyorum. Demek, yorganı omuzlarıma doğru çekip, bu yatak beni öldürecek dedikten sonra yazının içinde uyuyakalmışım.”

    6,79
  • Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs Seyr-i Aşk

    Kariye Müzesi ile başlayıp Kudüs’e varan bir serüvende kendi hikâyesindeki aşkı nihayet bulmuştu Aslı. Onu yola düşüren içinde yılların ukdesi olarak taşıdığı bir talebiydi. Aradığına orada kavuşacağına inanmış ve Allah’a yakarmıştı. Kolay olmayacaktı elbet. Kudüs bir aşk hikâyesi ise onda bir nokta dahi olabilmek bedel isterdi. Kudüs; “Aşk”tı. Çileli, zor, zahmetli ve tutkulu bir aşk. Kudüs; bir “Aşk Yolu” idi. Bu yolun yolcusu olmak sabır ve direnç gerektiriyordu. Kudüs; yaşlı Ümmî Hatun’du, çocuk Fâtıma’ydı, inançlı Abdulkâdir El-Said’di, cesur Âiyşe Hatun’du… Mescid-i Aksa’ydı, Ömer Mescidi’ydi, Nebi Musa Makamı’ydı, Zeytin Dağı’ydı, El-Halil’di, Batı Şeria’ydı. Orada Miraç’ın gölgesi vardı. Dar sokaklarında inancın, sadakatin, sabrın, direnişin öyküsü gizliydi. * Kudüs’e gidenler bilirler; döndüğünüzde artık tam değilsinizdir. Kalbiniz, aklınız ve sevdaya dair ne varsa bildiğiniz-hissettiğiniz yarısını bırakırsınız o topraklarda… Bir kere havasını çektiyseniz içinize, geriye bıraktığınız her soluğun boşluğunu özlem doldurur… Arzın Kapısı’ndan geçtiyse ayaklarınız, vicdanınız insanlığın türlü hallerini gördüyse, göğüs kafesinize bir yumru oturur, yutkunsanız da geçmez acısı… Hele bir de saçını okşadıysanız Filistinli bir çocuğun, o masum kokusu sindiyse ellerinize… Unutamazsınız… Uyuyamazsınız… Yok sayamazsınız… Nalan Güven, Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs’te bir kendinden hiçliğe geçiş yolculuğu anlatıyor samimiyeti her satıra sinen bir duyarlılıkla… Çünkü aşk yolunda her adım hiçliğe atılır…

    7,94
  • Geçmişe Yolculuk

    Zweig’ın 1920’li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın el yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970’lerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yerini aldı.    Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir…

    4,49
  • Gelin Tacı Nefisle Mücadelenin İlacı

    Bu kitap, Allah’a hakkıyla kulluk edebilmenin yol ve çarelerini gösteren en özlü tasavvuf eserlerinden biridir.
    Batı dilleri dâhil pek çok dile çevrilen bu değerli eser, kalbi Allah’a bağlamak ve O’nun rızasını kazanmak için neler yapılması gerektiğini ikna edici bir dille anlatır. İnsanoğlunu kendi nefsinin nasıl aldatıp kandırdığını ve onun bu aldatışlarından kurtulmak için ne yapmak gerektiğini misallerle öğretir.
    İbn Atâullah el-İskenderî tasavvufa sonradan girdiği için, tasavvufa yabancı insanlara nasıl yaklaşmak ve onların yönünü Allah’a tam olarak nasıl çevirmek gerektiğini çok iyi bilir. O yüzden de öğütleri, havada kalan sözler değil, insanın içine işleyen, kalbine dokunan nasihatlerdir.
    Bu eseri okuyan kişi, kendisini gerçek bir şeyhin, bir mürşid-i kâmilin karşısındaymış gibi hisseder. Eğer Allah yolunda yürümek istiyorsa, bu kitap ona o yolu bütün yönleriyle açar. Kendisine hem dünyasını hem de âhiretini güzelleştirecek reçeteler sunar.
    devamını oku

    6,79
  • Gelirken Ekmek Al

    Şahin… Neredeyse hiç görmediğim babam, annemin neredeyse hiç görmediği kocası. Yıllardır muhatap olduğum “Baban nerede?” sorusuna, “işte”, “evde”, “memlekete gitti” gibi bir çırpıda verilebilecek cevaplar verebilmeyi çok isterdim. Babamın nerede olduğunu, nasıl bir bahtsız olduğunu kimseye izah edemedim. Kabul etmek gerekirse, masumiyetinden zaman zaman ben de çokça şüphe ettim. Kadere saygımız, tekrara göre değişiyor. Başımıza bir iş geldiğinde, bunu aksilik olarak kabul edebiliyor ve sineye çekiyoruz; bu aksilik ikinci kez geldiğinde, geldi mi üst üste gelir diyoruz, üçüncüsü tekrar ettiğinde her şey de senin başına geliyor diyerek rahatlıkla kanaat bildiriyoruz, sonraki tekrarlardaysa başına bu kadar çok şey geliyorsa, demek ki tüm bunları hak ediyor diyoruz. O bütün masumiyetiyle yaşamaya devam etse bile… İçimizde bir yerden konuşuyor Şermin Yaşar… Bu coğrafyanın en derin kederlerini en “bizlik” hayat acemilikleriyle harmanlıyor… İncinmişliklerimizi gülünesi aşklarımızla iyileştiriyor. Gerçek edebiyatın “insanın ruhuna” inen bir merdiven olduğunu her öyküsünde hatırlatarak.

    9,09
  • Genç Bir Doktorun Anıları

    Devrim zamanı Rusya… Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir.
    Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş… Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov’un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşür.

    7,94
  • Genç Werther’in Acıları (Ciltsiz)

    Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832): Alman edebiyatının dünyaca ünlü, en önemli yazarlarındandır. Hukuk eğitimi alan ve resim sanatına da ilgi duyan Goethe, doğa bilimleriyle de uğraşmış, araştırmalar yapmış, yazılar yazmıştır. Dünya görüşünü ve sanat anlayışını aktardığı Şiir ve Hakikat en dikkati çekici eserlerinden biridir. Ayrıca Roma Ağıtları, Faust ve pek çok eseri yayımlandığı dönemde büyük ilgi görmüş, yazarın yüzyıllar süren edebi ününü pekiştirmiştir. 1774 yılında yazdığı Genç Werther’in Acıları daha önce şiirleri ve oyunları yayımlanan Goethe’nin ilk romanıdır. Eser büyük bir ilgiyle karşılanmış ve 25 yaşındaki yazara kısa sürede bütün Avrupa’da ün kazandırmıştır.
    devamını oku

    5,64
  • Genç Werther’in Acıları

    Genç Werther’in Acıları, Goethe’nin mektup-roman tarzında kaleme aldığı ilk romanı. Şehrin kalabalığından bunalmış, dingin bir yaşamla yetinmeyi arzulayan bir genç adam Werther. Taşındığı küçük kasabada tam da özlemini çektiği mutluluğa eriştiğini düşünürken, dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplarına acı kelimeler damlamaya başlar. Umutsuz bir aşka kapılan Werther, her geçen gün daha fazla acı çekmeye başlar. Genç Werther’in Acıları, yazıldığı ilk günden bu yana dünya edebiyatının en çok okunan eserlerinden biri olmuş ve milyonlarca okurun kalbinde müstesna bir yer edinmiştir. Almanca aslından Türkçeye çevrilen kitap, aşk acısı denince hâlâ akla gelen ilk roman olma özelliğini koruyor.

    4,49
  • Gençlerle Hayat Bilgisi / Haluk’un Defteri

    Prof. Dr. Haluk Dursun’un güncesinden gençlere seslendiği yazılarının derlendiği bu kitap, kendisinin hayat bilgisi dersleri niteliğindeki tavsiyelerini farklı hikayeler ve olaylar üzerinden bir araya getiriyor. Haluk Hoca bu kitapta bir ağabey kimliği ile, hayatın her alanında yararlanılabilecek önerilerini, eğlenceli ve kendine has üslubuyla paylaşıyor. “Kısacası gençler, sıradan ve sürüden olmayın. Başkaları sizi gütmesin, yönlendirmesin, dolduruşa getirmesin. Siz onlara ehil iseler, adil iseler danışın ama yine de doğru bildiğinizi, içinizden geleni yapın. Kendinizi her sahada yetiştirin. Her öğrendiğinizden şüphe edin. Kendinizi yenileyin. İstikrar ve istikamet üzere olun. Tembihata önem verin ama tam teslimiyetten de, Allah hariç, uzak durun. Hayırlı insan olun. Başkaları sizin elinizden, dilinizden, işinizden emin olsun. İnsanın hayırlısı, insanlığa hayırlı olandır.” Haluk Dursun

    9,09
  • Gençliğe Kitabe

    İnsan fark etmiyor, insan unutuyor, insan aldırmıyor. Fark etsin, unutmasın, aldırsın yani kısaca daha hesap verilebilir bir hayat yaşasın diye bir uyarıya, bir hatırlatmaya ihtiyaç duyuyor. Bu yazılar bir vesile ile gördüklerim, öğrendiklerim veya yaşadıklarımdan çıkardığım uyarılar ve hatırlatmalardan müteşekkil. Kendimi uyardım, kendime hatırlattım. Kısaca kendime ayar çektim. Bu ayar sayesinde yaşarken daha bir dikkatli yaşadım. Düşünürken daha bir derin düşündüm. Yazdıklarımın satırlarda kalmaması için davranışa dönüştürdüm. Dolayısıyla yazdıklarımın en başta ben faydasını gördüm. Faydasını gördüğüm için de sizlerle paylaşayım istedim. “Bırakma Kendini” ve “İyi Gidiyorsun”un yazarı Mehmet Dinç’in kaleminden “Gençliğe Kitabe”, fark ettirmek, uyarıp hatırlatmak ve olup biten her şeye karşı itina ile yaşayabilme fikrini vermek için hazırlandı. Ve daha çok şu söz için: İnsan insana şifadır.

    9,09
  • Germinal

    Natüralizm akımının en önemli temsilcilerinden olan yazar, romanları için gerekli yaşam deneyimini zorluklar içinde geçen gençlik yıllarında kazandı. Zola, romancının olayları bir izleyici gibi kaydetmekle yetinmemesi, kişileri ve tutkularını bir dizi deneyden geçirirken, duygusal ve toplumsal olguları bir kimyacı gibi işlemesi gerektiğini savundu. Kuzey Fransa’da uzlaşmaya yanaşmayan maden işçilerinin grevini konu alan Germinal sadece Zola’nın değil, Fransız edebiyatının da en değerli eserleri arasında sayılmaktadır.

    7,94
  • Gizli Özne

    “Hasta çocuklar yoktur, hasta aileler ve hasta toplumlar vardır!”

    Matemli bir evde bir çift kahve fincanı kırılır ve biri genç, biri yaşlı iki kadının zihninde iki farklı geçmiş canlanır. Şaibeli bir şekilde hayatını kaybeden Reha’nın nişanlısı Revnâ, yetiştirme yurdunda büyümüştür ve üç yaşında yaşadığı korkunç deneyimi geçmişinden kaçarak unutmaya çabalıyor, yüzleşemediklerinin bedelini nöbet geçirerek ödüyordur. Oğlu Reha’yı ansızın kaybeden ve “Gizli Özne”nin anlattığı Bihter’se bir ailenin içinde büyümenin ağırlığını doktorların çözemediği bir yöntemle hafifletecektir.

    Biri ait olmak, diğeri kendisi olmak isteyen, yolları hiç beklenmedik bir şekilde kesişen bu iki kadın için aşk, aile, evlilik, hayat çok farklı anlamlara gelir.

    Nihan Kaya’nın ses getirmiş romanı Gizli Özne gözden geçirilerek tekrar yayımlanırken, yazar aşkı, aileyi, evliliği ve hayatı kendine has üslubuyla iki farklı bakış açısıyla ele alıp sorgulamaktan da kaçınmıyor.

    “Bihter gelinliğinin etekleri çamurlu sokakları süpürürken bunları düşünüyordu. Üzerindeki gelinlikten gelin olduğu anlaşılan bir genç kız, tek başına beklediği İETT durağından otobüse bindi. Beyaz bir gelinliğin kabarık bir eteği, bir İETT otobüsünün dar basamaklarına sığmadı. Bir gelinlik kuyruğu süründüğü bir otobüs zemininde tozlandı. Bir otobüste bütün yolcuların gözü, içeriye yalnız binen bir geline takıldı.”

    9,09
  • Gılgamış Destanı

    Batı medeniyetleri topluluğu asıl kaynağını M.Ö Beşinci yahut Dördüncü binin Mesopotamyasının verimli topraklarında,ilk medeniyet merkezi kurup kendilerine yurd yapmış olan Sümerlilerin ülkesinde bulmuştur.Konar-göçerlikten, yerleşerek tarımla,zanatla uğraşan,üreten,ticaret yapan bu insanların toplum yapısı karmaşıklaşırken,bölgedeki bu filizlenen tutum yepyeni bir dönem olarak tarihe damgasının basmıştır.
    Sümerlilerin en önemli edebi başarısı Gılgamış Destanı,benzerleri gibi ilkin sözlü gelenek halinde iken,Üçüncü binde yazının bulunmasıyla da tarihin en eski yazılı edebiyat başarısı olduğunun izlerini, bize ilk kez, Asurbanipal’ın kütüphanesinin öreninden 1875de çıkarılan levhalarla göstermiştir.

    5,64
  • Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu

    Hayat ne biriktirir bizim için?
    Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgârlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler… Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız olanları ve bizi büyütecekleri, bizi biz edecekleri biriktirir…

    Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu gidenler için bir ağıt, kalanlar içinse bir şiir, biriktirilmiş insan öyküleri…

    Şermin Yaşar, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’nda o çok özlediğimiz “insan”a bütün görkemiyle geri döndürüyor bizi. Hazırlayın yüzünüzü. Gülüşünüzün yanına biraz da keder koyun, okurken biraz ondan alacaksınız, biraz bundan. Kıtlama çay içer gibi…

    9,09