Sehe 161–180 zwischen insgesmt: 860

  • Fatiha ve Hucurat Surelerinin Meal ve Tefsiri

    Kur`an-ı Kerim Resul-i Ekrem Efendimizin en büyük mucizesidir. İnsanlığa, özellikle bütün müminlere değişmez gerçekleri; hak, adalet, doğruluk, güven, dünya ve ahiret için ebedi mutluluk yolunu gösteren ilahi bir nur, asla sönmeyen bir ışıktır. Kur`an akl-ı selim sahibi insanlara manevi bir gıda, muzdarip gönüllere ilahi bir şifadır. Kur`an`ı okumak ibadet olduğu gibi, okuduğunu anlamak ve anlamaya çalışmak da hemilim, hem zikir ve hem de en güzel ibadettir. Çünkü Kur`an Allah kelamıdır. Bu sebeple Resul-i Ekrem (s.a.s) Efendimiz “Sizin en hayırlınız Kur`an-ı Kerim`i öğreneniz ve onu öğreteninizdir” buyurmuşlardır.
    4,49
  • Fatihatü’l Ulum – İlimlere Giriş ( Termo Deri Kapak )

    Ahlâk, kelâm ve tasavvuf sahalarında yüzyıllardır İslam kütüphanesinin baştacı olan kitapları kaleme almış, eserleriyle olduğu kadar yaşayışıyla da her devirde parlayan İmam Gazâlî’nin ilim yoluna başlama, hocalık, talebelik ve ilim-kalp ilişkisi konularında kaleme aldığı eseri Fâtihatü’l-Ulûm [İlimlere Giriş], müellifin fakih kimliğinin de desteklediği bir rehber kitap konumundadır. Âlimlerin durumları, ilişkileri, davranışları ve kalplerindeki bozukluklara da yoğunlaşan eser İhyâu Ulûmi’d-Dîn’in ilim bölümüyle benzerlikler taşımakla beraber ayrı bir kitap olarak kaleme alınmıştır.

    18,29
  • Felsefe ve Ölüm Ötesi

    Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adım takip eden bu korkunç gerçeğin nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağının bilinmeyişi, ölüm karşısında duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır.

    Felsefe ve Ölüm Ötesi adlı bu çalışma, İslâm düşüncesinin ikisi felsefe, ikisi kelâm geleneğine mensup dört büyük isminin, İbn Sînâ (ö. 1037), Gazzâlî (ö. 1111), İbn Rüşd (ö. 1198) ve Fahreddin Râzî’nin (ö. 1210); ruhun mahiyeti, bedenle ilişkisi ve âhiret hayatı hakkındaki görüşlerini yansıtan toplam dokuz metnini ve tercümelerini içermektedir.
    devamını oku

    10,24
  • Felsefe, Din ve Te’vil

    İslam felsefesi geleneğinde din ile felsefe arasındaki ilişkinin mahiyetine dair tartışmaların tarihini, felsefî etkinliğin İslam dünyasındaki başlangıç dönemlerine kadar geri götürmek mümkündür. İlk defa Kindî (ö. 252/866) tarafından ele alınan bu ilişki, çeşitli filozoflar tarafından farklı açılardan yorumlanmıştır. Nihayet Gazzâlî (ö. 505/1111) bilhassa Tehâfütü’l-felâsife ve el-Munkız mine’d-dalâl ve’l-mufsıh bi’l-ahvâl adlı eserlerinde bu sorunu felsefe ve filozoflara yönelik eleştirel bir yöntemle incelemiş ve bu inceleme neticesinde Fârâbî (ö. 339/950) ve İbn Sînâ (ö. 428/1037) gibi İslam dünyasında hâkim felsefî gelenek olan Meşşâîliğin büyük temsilcilerini tekfîr etmiştir. Onun bu sert eleştirilerine felsefe cephesinden cevap ise Endülüs’teki İslam felsefe geleneğinin son büyük temsilcisi olan İbn Rüşd’den (ö. 595/1198) gelmiştir. O bir yandan Aristoteles’in (ö. 322 MÖ) eserlerine farklı üslup ve hacimlerde şerhler yazarken, diğer yandan da Gazzâlî’nin eleştirileri ile bu eleştirilerin Endülüs’teki yansımalarına cevap olmak üzere Faslu’l-makâl fî takrîri mâ beyne’ş-şerîʻa ve’l-hikme mine’l-ittisâl ile el-Keşf an menâhici’l-edille fî akâidi’l-mille ve Tehâfütü Tehâfüti’l-felâsife adlı eserlerini kaleme almıştır. Elinizdeki çalışma, İbn Rüşd’ün fakîh kimliğiyle din karşısında felsefenin meşruiyetini, dinî bilgi ile felsefî bilgi arasındaki uyumu ve dinî nasları yorumlamada felsefî/bilimsel bilginin değerini büyük bir vukûfiyetle ele aldığı Faslu’l-makâl’in metin ve tercümesini içermektedir. Din-felsefe ilişkisini özel olarak ele alan ilk eser olma özelliğine sahip olan Faslu’l-makâl’de ele alınan meseleleri derinleştirmeyi sağlamak üzere üç metne de ek olarak yer verilmiştir: İbn Rüşd’ün Allah’ın tikelleri bilip bilmediği meselesini incelediği Damîme fi’l-ilmi’l-ilâhî’si (İlahî Bilgi Konusunda Ek), el-Keşf’in sonunda te’vile konu olmaları açısından dinî naslara dair yaptığı beşli tasnifi içeren kısım ve Faslu’l-makâl ve el-Keşf’te sitayişle bahsettiği Gazzâlî’nin Faysalü’t-tefrika beyne’l-İslâm ve’z-zendeka adlı eserindeki beşli varlık tasnifi ve te’vil aşamalarına dair bölüm.

    9,90
  • Fetih Sure-i Celilesinin Tefsiri

    Eski Diyanet İşleri Başkanımız, büyük âlim Ömer Nasuhi Bilmen’in; İstanbul’umuzun 500. Fetih yıl dönümünü tebrik ve Hakk Teâlâ Hazretlerine teşekkürlerini arz ve takdim maksadı ile yayınladığı bu eseri üç kısımdan oluşmaktadır: 1. Fetih Sure-i Celilesinin Türkçe tefsiri, 2. İslâmiyet’in yüksek mahiyeti ve yükselişi, 3. İstanbul kuşatmalarına, fethine ve Sultan Fatih’in hayatına dair bilgiler Birinci Kısımda, hakkında; Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Ömer İbnu’l Hattab’ı Huzur-u Saadetine davet ederek, “Vallahi, Bana bu gece bir sure indirildi ki o Bana, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha sevgilidir.” deyip okuduğu Fetih Sure-i Celilesinin ayetleri, meali ve tasavvufî manaları açısından ele alınmaktadır. “Din, beşeriyetin ruhudur.” diye başlayan İkinci Kısım ise insan toplumlarının hiçbir vakit dinsiz bir hâlde yaşamadığını ve bu hâlin, dinin fitrî bir ihtiyaç olduğuna şahidlik ettiğini beyan etmektedir. Üçüncü Kısmın yazılış amacı ise İstanbul’un çok sayıdaki muhasaralarına ve son fethine dair kısaca bilgi verip bu vesile ile Hakk Teâlâ Hazretlerinin mazhar olduğumuz lütuflarını yâd ederek şükür secdesine kapanmakla vazifeli olduğumuzu muhterem dindaşlarımıza ifade etmektir. Ömer Nasuhi Bilmen’in lezzetine doyulmayan kaleminden, fethi üç önemli başlıkta ele aldığı bu kıymetli eseri okuyucularımızın istifadesine sunarız.

    8,90
  • Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali (Orta Boy – Sadece Meal – Yumuşak Kapak)

    Kur’ân-ı Kerîm, Yaradanımız’ın bütün insanlara gönderdiği cihanşümûl, son ve en mükemmel talimat ve tebligâtıdır. Onu insanların, özellikle inananların dilinden kalbine aksedip hayatına hâkim olması için indirmiştir. Allah’ı tanımak, Kur’an’ı tanımakla; Kur’an’ı tanımak ise onu okumak, ilke ve esaslarını hayata geçirmekle olur. “Allah var” deyip de yokmuş gibi yaşamanın; Kur’an’a inandığını söyleyip de Kur’an’sız bir yaşantının doğuracağı tehlikeden kendimizi ve neslimizi korumak mecburiyetindeyiz. Bütün kitap ve dinleri içine alan, son ilahî kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, sadece zihnimize hitap eden ve zihnen ilgi duymak ve inandığımızı söylemekle yetinmemiz gereken bir kitap değildir. O, bütün eylemlerimizde kendisine yönelmemiz ve yaşantımızda uygulamamız gereken bir kitaptır. Çünkü katılaşmış/taşlaşmış kalpler onunla yumuşar, çağlara açılan yol bu hakikat nuruyla aydınlanır. Kur’ân-ı Kerîm’in en doğru şekilde anlaşılması ve yaşanmasıyla ilgili olarak yıllardır ileri sürülen en büyük bahane “okuduğumu anlayamıyorum” idi. Bugün bu mazereti ortadan kaldıran nitelikli bir çalışmaya kavuştuk. Uzun yılların emeği ve birikimiyle hazırlanan, sade ve anlaşılır bir Türkçe ile yazılmış, gerekli görülen yerleri anlamayı kolaylaştıracak kısa tefsirlerle zenginleştirilmiş, iniş gayesini ve Allah’ın muradını anlamayı hedeflemiş ender bir çalışma: Feyzü’l-Furkân… Mealde, gerekli fıkhî, itikâdî, tarihî ve sosyolojik açıklamalar yapılarak birçok parantezsiz/çıplak meallerin doğuracağı tehlike önlenmeye çalışılmış, böylece âyet ve açıklamalarını her seviyedeki insanın rahatlıkla anlaması ve anlatması sağlanmıştır. Kur’an’ın anlamıyla ve ruhuyla buluşmak, O’na uygun bir yaşam sürmek isteyenler için bu eser kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor…

    17,14
  • Fihi Ma Fih Mevlana’nın Konuşma ve Sohbetleri

    Gerçek anlamda bir şaheser olan Fîhi Mâ Fîh, Hz. Mevlâna’nın çeşitli ortamlardaki konuşma ve sohbetlerinden, ayrıca kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplardan oluşan gerçek bir maneviyat ve irfan hazinesidir. İngilizcesi, Almancası ve Fransızcasıyla Batılı düşünürleri, Mesnevî kadar derinden etkileyen Fîhi Mâ Fîh pek çok kişinin İslâm’a ısınmasına ve hidayetine vesile olmuş ve olmaya da devam ediyor. Bu kitap, bizim yeterince bilip takdir edemediğimiz eşsiz klasiklerimizin en başta gelenlerindendir. Önsözde yazılanlara göz atan bir okuyucu, Fîhi Mâ Fîh’i neden kitaplığında bulundurması ve dönüp dönüp okuması gereken ölümsüz bir eser olduğunu görecektir.

    10,24
  • Filozof ve Sufi Metafizik Üzerine

    Elinizdeki eser İbnü’l Arabî’nin başyapıtı Fütûhât-ı Mekkiyye’nin 8. cildinde bulunan 107-108. kısımlar ve 162-167. bölümleri içermektedir. Bu bölüm Fütuhat-ı Mekkiyye’de kimyâ-i saâdet başlığıyla yer alır. Kimyâ-i saâdet, insanı saadete ve kemâle ulaştıran kimya, yani ahlâk ilmi demektir. Kimyanın popüler isimlendirmesi simyadır. Kimya veya simya madenlerdeki değişimi ve başkalaşmayı inceleyen ilmin adıdır. Bakırın altına dönüşmesi veya kurşunun altına dönüşmesinin imkânını bu ilim inceler. İbnü’l Arabî buradan bir karşılaştırma yaparak tasavvuf-ahlâk ile simya ilmi arasındaki irtibatı gösterir. Tasavvuf insandaki ahlâkın olumlu değerler istikametindeki değişimidir ve bu nedenle hâl, yani değişme ve başkalaşma ilmidir. Ahlâkta kötü özellikler madenler arasındaki değersiz madenlere karşılık gelirken ahlâkın gayesini teşkil eden erdemler altın mesabesindedir. Bütün madenler altın olma potansiyeline(kuvve) sahiptir. Kimya ilmi, potansiyeli harekete geçirerek madeni bilfiil altın yapmanın imkânını araştırır. Tasavvuf, insandaki değersiz huyları erdemlere dönüştürerek insanı altın hâline getirmeyi hedefler. Altın insan, kâmil insan demektir. Kimya veya simya ile tasavvufun irtibatı burada kurulur: İnsanları bir maden şeklinde düşünerek onların altın olmasının imkânlarını bulmak!

    9,09
  • Firavun’a Gideceksin / Kur’an Okumaları 3

    Kur’ân-ı Hakîm’de en geniş sûrette anlatılan kıssadır Musa aleyhisselamın kıssası. Onun Firavun, aveneleri ve Benî İsrail ile yaşadığı imtihan, her çağın mü’minleri için bir ‘istikamet dersi’ niteliğindedir. Hz. Musa’nın Rabbinin emriyle Firavun’a gidişi ise, dikey ve yatay, iki düzlemde beraberce sürüp giden ortak zulme karşı, her iki düzlemde adalet çağrısının nasıl yapılacağını bize gösterir. Merkezinde Firavun’un yer aldığı ‘zulüm konsorsiyumu’nun bir ferdi olmamak; bilakis, merkezinde Hz. Musa’nın yer aldığı ‘adalet’ çizgisini hem âlemler Rabbi hem de kulları karşısında hassasiyetle takip edebilmek için, Musa aleyhisselam kıssasından alınacak ne de çok ders var…

    7,94
  • Fıkhu’s Siyre

    HZ.MUHAMMED (S.A.V.)’İN HAYATINDAN DERSLER VE ÖĞÜTLER Tür Olarak «FIKHU’S-SİYRE», Siyretten çıkarılan Fıkıh demek olur. Bu bir ilim dalı ve yazı türüdür. Arap âleminde, özellikle Üniversitelerin Şeriat Fakültesi ve diğer bölümlerinde apayrı bir ders olarak takip edilir. Mesele, Resûlüllah’ın bizzat yaşadığı ve uyguladığı din ahkâmını süzüp çıkarmaktır. Bu, Onun kendi hayatında ve çevresindeki insanlar üzerindeki uygulamalarını anlatan bir disiplindir. Tabiatıyla bu uygulamalardan hükme varılırken, temeller Kur’ân-ı Kerîm’den alınır, ulemâ ve müfessirlerin de yorumlarına başvurulur. Bu kitab böyle bir türdür. Türkiye’de ilk defa böyle bir kitab tercümesi yayınlanmaktadır. Telif olaraksa, tabiî hiç yoktur. Konu ve Metod Olarak: Dr. Said Ramazan’ın bu eseri türü içinde de bir üstünlüğe sahib ki; dili sade, üslûbu kolay, hükümleri emindir. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat çerçevesinde, tavizsiz ve if ratsız; en doğru bilgiyi, en emîn irşadı vermeye çalışır. Çünkü müellif, ilmiye sınıfında, sayılı kişilerden olduğu gibi, babası Molla Ramazan vesilesiyle de «Bâtın ilmine» sahihtir. Kitab, adından da anlaşılacağı üzere herşeyden önce, bir «Siyret-i Nebidir. Yâni, Resûlüllah’m hayatını anlatır. Dr. el-BütFnin bu eseri (Kendisinin de önsözünde belirttiği gibi) en mühim olayları özet olarak almış, onların yorumunu yapmıştır. Bu özet tarih, tamamen sahih nakillere dayanmaktadır. Başta Buhârî ve Müslim olmak üzere, sahih hadis kitabları; İbn-i İshâk, İbn-i Sa’d, İbn-i Hişâm v.b. gibi muteber siyer ve tabakat kitabları kaynaktır. Yorumlardan sonuca varırken de, en muteber tefsir kitablarıyla, büyük fukahânın içtihadları dayanaktır. Hemen kaydedelim ki, müellif, Şafii mezhebine mensup olduğundan, o mezhebin görüşünü daha çok zikretmiştir. Ancak, sonuçlar genel çerçevede bulunmakta ve farklı olan öbür mezheb görüşleri de özellikle kaydedilmektedir. Fayda ve Verim Olarak: Yorum kısmında ele alman hususlar; Olaylardan ve Resûlüllah’m uygulamalarından çıkarılan fıkhı hükümler. Alınacak ders ve ibretler. Ahlâkî prensipler. O konuda, günümüzde tutulacak yolun ne olduğunun tesbiti. Bu tesbit açısından kitab; günümüz müslümanlarının, yıllardır aramasına rağmen; içerden veya dışardan bir türlü edinemediği bir eserdir. Özellikle gençliğe her yönüyle güvenilerek tavsiye edilebilecek, vakit kaybettirmiyecek, öbürlerine benzemeyen bir eserdir. Çünkü, öbürlerinin çoğunda hayata ve günümüze ışık tutan özellikler yoktur. Bazısında ise, çâre diye; dini tahrif ve tahrip edici gariplikler, keyfi içtihadlar görülür. Bu kitab, genç müslümanın Örnek Hayattan alacağı hareket tarzı ve ölçüleri (itikâdî ve fikrî yönden doğruluğundan emin olarak) vermektedir. Ferden okumada olduğu kadar, derslerde de okunup açıklanmak için yegâne ve aranan eser olacaktır inşâallah. Hattâ iddia ediyoruz ki, Din Eğitimi yapan okullarda da, «Öğretmen Kitabı», «Yardımcı Ders Kitabı»; Yüksek Okullarda (İlahiyat Fakültelerinde) ise, doğrudan, Ders Kitabı olarak takibe elverecektir, ilim ve tarafsız zihniyet sahibi, faydalıyı arayan öğretim üyeleri bunu uygulayacaktır, ümidindeyiz!

    14,84
  • Fıkıh Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru

    Doç. Dr. Osman Güman ve Doç. Dr. Soner Duman editörlüğünde hazırlanan, Dr. Öğr. Üyesi Osman Bayder, Prof. Dr. Hacı Mehmet Günay, Doç. Dr. Abdullah Durmuş, Doç. Dr. Süleyman Kaya ile Dr. Öğr. Üyesi Merve Özaykal’ın katkıda bulunduğu bu kitapta;

    * Kadınlar Cuma namazı kılmakla yükümlü müdür?
    * Ölünün ardından Kur’an oku(t)manın ölüye faydası olur mu?
    * Kandil gecelerine mahsus bir ibadet var mıdır?
    * Kadınların özel hallerinde oruç tutması caiz midir?
    * Zinet eşyası zekâta tabi midir?
    * Ev satın almak gibi aslî bir ihtiyaç için biriktirilen paraya zekât düşer mi?
    * İmam nikahı yaptırmak zorunlu mudur?
    * Rol icabı yapılan nikâh, -üç şeyin şakasının da, ciddisinin de ciddi olduğunu
    ifade eden hadise göre- gerçek nikah sayılır mı?
    * Eşim ile süt kardeşi olduğunu öğrenenin boşanması gerekir mi?
    * Bir defada üç sefer söylenen “Boş ol!” sözüyle boşanma gerçekleşmiş olur mu?
    * Yılbaşı kutlamanın bir sakıncası var mıdır?
    * Doğum günü kutlamanın dinen bir sakıncası var mıdır?
    * Evde resim, minyatür, biblo gibi şeyler bulundurmanın hükmü nedir?
    * Şarkı dinlemenin hükmü nedir?
    * Sakal tıraşı olmak haram mıdır?
    * Evde hayvan beslemek caiz mi? Hangi tür hayvanlar beslenebilir?
    * Okey, tavla ve iskambil gibi oyunlar oynamanın dinen hükmü nedir?
    * Haremlik-selamlık uygulaması dinen zorunlu bir uygulama mıdır?
    * Takım tutmanın, maç seyretmenin herhangi bir sakıncası var mıdır?
    * Bankalaran çalışanlara promosyon adı altında ödediği para helal midir?
    * Kadınlar arasında yapılan “Altın günleri” caiz midir?
    * Bireysel emeklilik uygulaması caiz midir?
    * Hava parası caiz midir?
    * Sakat veya zihinsel engelli doğma ihtimali olan bir çocuğu aldırmak caiz midir?
    * Estetik ameliyatı yaptırmak caiz midir?
    * Dövme yaptırmak günah mı?
    * Saç ekimi caiz midir?
    * İçinde alkol olduğu belirtilen ilaçları kullanmak caiz midir?
    * Organ bağışı caiz midir?
    … ve benzeri 88 soruya verilen doyurucu cevaplar yer almaktadır.

    9,09
  • Fıkıh Risalesi (İki Dil Bir Kitap – Arapça-Türkçe)

    İki Dil Bir Kitap-Arapça Türkçe serisinden yayınlanan bu kitap, Hasan el-Benna tarafından hazırlanan ve fıkhın temel konularının anlatıldığı bir risalenin tercümesinden oluşmaktadır. Arapça orijinali ile birlikte yayınlanmıştır.

    5,64
  • Fıkıh Usûlü Araştırmaları

    İnsan davranışıyla ilgili dinî hükmün kaynaklarını, bu kaynaklardan hüküm çıkarmanın yollarını, hükmün mahiyetini ve ictihadın kurallarını inceleyen fıkıh usûlü, İslâmî ilimlerin önderidir. Çünkü dini anlamanın ve onun adına konuşmanın hem yöntemini belirleyen hem de yetkisini veren ilim, fıkıh usûlüdür. Öyle ki, fıkıh usûlü bilinip kavranmadan ne Kur’ân-ı Kerim tevil edilebilir ne Hz. Peygamber’in hadis-sünneti tespit edilip anlaşılabilir ne yeknesak bir inanç esasları dizgesi oluşturulabilir ne derûnî-vicdanî hissiyat ve içsel dinî tecrübe disiplin altına alınabilir ne de tutarlı ve ana kaynaklarla uyumlu bir düşünce sistemi kurulabilir. Böyle bir öneme sahip olan fıkıh usûlü ilmi, dinî-hukukî hükümlerin fıkıh mezhepleri eliyle olgunlaşmasından sonra ortaya çıkmış, dolayısıyla geçmişte olup biteni yöntemsel açıdan açıklamaya çalışan ve yüzü geçmişe dönük olan bir ilim değildir. Eğer hayat devam edecek ve buna bağlı olarak dini anlama, kavrama ve hayata aktarma eylemleri söz konusu olacaksa, fıkıh usûlü de işlevini sürdürecek demektir. Elinizdeki kitap, böyle bir öneme sahip olan fıkıh usûlü ilminin farklı alanlarına ilişkin araştırmalardan oluşmaktadır.

    10,24
  • Fıkıh ve Siyaset Osmanlılarda Siyaset-i Şer’iyye

    Osmanlılarda siyâset-i şer’iyye konusunu teorik ve pratik veçheleriyle bir bütün hâlinde ele alan ilk modern akademik çalışma olan Fıkıh ve Siyaset: Osmanlılarda Siyâset-i Şer’iyye, temsil edici nitelikteki müellif ve eserlere odaklanarak alanın temel meselelerine ışık tutmayı hedeflemektedir. Eserde siyâset-i şer’iyyeyi yalnız belirli bir perspektiften ortaya koyan ve bu alanın tartışmalı uygulamalarına onay veren eserlere değil, Osmanlıların hukukî-siyasî düzenini eleştiren isim ve eserlere de yer verilmiştir. Ayrıca kitap Osmanlılar döneminde siyasetin yalnız hukukî veçhelerine tahsis edilmiş eserleri değil, aynı zamanda siyasetin farklı meselelerini ele alan geniş –ve hatırı sayılır bölümü hâlen yazma halindeki– literatürü de dikkate almakta; şeriat-siyaset ilişkisine dair bürokrat ve tarihçilerin, ahlâkçıların, ulemâ ve sûfîlerin yazdığı risale ve kitaplara da atıfta bulunmaktadır.
    devamını oku

    12,54
  • Füsusu’l-Hikem Hikmetlerin Özü

    İslam irfan tarihinin en mühim şahsiyetlerinden birisi olan Şeyhü’l-Ekber Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin, en çok tartışılan eseri Füsusu’l-Hikem (Hikmetlerin Özü)’dir. Peygamberimiz’den aldığı talimat üzerine, “ne bir harf noksan ne de bir harf fazla” olmamak üzere nakledilen bu hikmetlerin her biri, bir Peygamber’in hakikatinden süzülüp gelmiştir. Eserleri ile İslam irfanının zenginliğini ve enginliğini ortaya oymuş olan bu büyük bilgenin, mühim eseri Füsusu’l-Hikem’in yeni bir tercümesini sizlerle paylaşıyoruz. Füsus’un Türkçe okuyup yazanlar açısından sarih, temiz ve duru bir tercümesi olma niyazıyla sunduğumuz bu kitabın Şeyhü’l-Ekber’in irfan dünyasındaki derinliğini aksettirmesi dileğimizdir.

    9,09
  • Fususu’l-Hikem ve Mesnevi’de İnsan-ı Kamil

    “Ârif’in kalbi genişleyerek öyle bir mertebeye ulaşır ki içindeki şeyler de dâhil arşın yüz milyon katı genişliğinde bir şey, ârifin kalbinin köşelerinden bir köşede bulunsaydı ârif onu hissetmezdi… Çünkü yere göğe sığmadığı bildirilen Hakk’ı, ârifin kalbi istiâb etmişken ve bu ilgili kudsî hadisin işaretiyle sabit iken kalp yine de kanmamıştır… O halde Hakk’ı sığdıran ârifin kalbi Hakk’ın vasıflarından ve mahlûk?tından daralmaz.” “O halde ey dinleyen! İş (emr) nasıl olur” “… Şu halde sen varlığını bil, sen kimsin? Aslın nedir? Hakk’a nisbetin nedir? Sen neyle Hak’sın ve neyle âlemsin? Niçin mâsivâsın ve Hak’tan ayrısın? Bu ve benzeri sorularla kendi durumunu sorgula ve araştır.” (İbnü’l-Arabî) “Bir can ki olgunlaşır da son mertebeyi (:müntehâyı) aşınca; artık her şeyin canı, ona itaat eder hale gelir; kuş, balık, in, cin, insan… Hepsi ona itaat ederler; çünkü o üstünlüktedir, öbürleri noksanlıktadır…” “Kıyamete kadar onun (:kâmil insanın) vasfını söyleyip övsem, tükenmez. Benden bu övgüye bir nihayet ve son beyit isteme. Hasılı o, beşer sûretinde esas varlığını gizleyen bir güneştir. Artık anlayıver. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.” (Mevlânâ Celâleddîn) Tasavvufî düşünce geleneğinin üzerinde durduğu temel konulardan biri olan insân-ı kâmil konusunu, sûfî geleneğin irfân ve aşk mekteplerini şahıslarında tebellür ettiren iki düşünürün, Sultânu’l-Ârifîn İbnü’l-Arabî’nin ve Kutbu’l-Âşıkîn Mevlânâ’nın düşüncelerinden hareketle ortaya koymaya çalışan elinizdeki eser, insan doğasının rasyonel ve analitik aklın verâsındaki imkânlarına işaret etmekte; kâinâtın gizemli fihristi olarak görülen insanın, ancak keşf ve müşâhedeyle nüfûz edilebilen varlık katmanlarına ve istidatlarının neler olduğuna dair tesbitlerini içermektedir.

    10,24