Sehe 361–380 zwischen insgesmt: 860

  • İslam Toplumları Tarihi Cilt: 1 Hazreti Muhammed’den 19. Yüzyıla

    Lapidus’un İslam Toplumları Tarihi, İslam’ın ortaya çıkışından 1990’lara kadarki dönemi, İslam’ın yayıldığı bütün toplumlar üzerinde ve bu toplumların yaşadıkları tarihsel, toplumsal, siyasi ve ekonomik dönüşümlerle ele alan hacimli bir eserdir. Cambridge University Press tarafından iki cilt halinde hazırlanmış daha kapsamlı bir akaştırmanın Ira M. Lapidus tarafından özenle elden geçirilmesi sonucu yine aynı yayınevi tarafından tek cilt olarak yayımlanmıştır. Kitaba asıl değerini veren nokta, sadece siyasi ya da ekonomik tarihi ele almaması, İslam toplumlarının toplumsal, kültürel, felsefi üretimlerine ve tartışmalarına siyaset ya da ekonomi kadar yer vermesidir.

    14,84
  • İslam Toplumları Tarihi Cilt: 2 19. Yüzyıldan Günümüze

    İslâm Toplumları Tarihi’nin ikinci cildi, 19. yüzyıldan başlayarak günümüze değin Müslümanlığın farklı ülke ve bölgelerdeki gelişimini anlatıyor. Lapidus, 19. yüzyıldaki global ölçekli kapitalist deveranların İslâm’ın geleneksel yapısını geri dönülmez biçimde başkalaştırdığını düşünüyor. Ulusal kimliklerin ve milliyetçiliğin etkisiyle farklılaşan dinin, günümüzde, yükselen yeni İslâmî söylemlerle bir kez daha biçimlendiğini de ekliyor. Lapidus, titiz ve mesafeli anlatımıyla tarih ve sosyoloji bağlamında İslâm’ın siyasî, kültürel ve ekonomik olarak nasıl dönüştüğünü irdeliyor. Farklı kimlik ve kültürlerin hangi güdülerle dinle bağ kurduklarını gösterirken, benzer ve farklı yaşanan karakteristikleri de işaretliyor. Kapsamlı bir ansiklopedik döküm sunmakla kalmıyor, din ve siyaset ilişkisine dair zihin açıcı tasvirler de yapıyor. İslâm Toplumları Tarihi, tüm dünyada olduğu gibi dilimizde de referans kitaplardan biri olacak…

    14,84
  • İslam Ülkeleri Neden Geri Kaldı?

    Din, sosyal bir olgudur ve her sosyal olgu, ister istemez sosyal yapıya, kültüre, siyasete yansır. İnanç sistemleri ve bu sistemlerin düşünce yapısı ile siyaset ve ekonomik gelişme arasında çok bariz ilişki vardır.

    İslam insan yaşamının her alanına el atıp düzenleme getirme amacı güttüğünden, İslam ülkelerinde gelenek ve dini inanç içiçe geçmiştir. İslam ülkelerine bir şekilde dini devlet işlerinden ayırıp, demokratik bir rejim getirmeye çalışırsanız, bu çağdaşlaşma eğilimi İslamın gelenekçi dinci kesiminde belli bir anlam taşımaz. Bu kitle İslamın laik sistem karşısında kaybettiği alanı tekrar ele geçirmeye çalışacak, iktidara gelen siyaseti dine alet eden politikacılar vasıtasıyla zamanla güç kazanacaklardır. Bundan dolayı İslam ülkelerindeki demokrasi denemeleri hep sancılı olmuş, tam bir başarı elde edilememiştir.
    Medeniyetlerin başlangıcından itibaren, yönetici sınıflar, halk kitlelerini dinî kurumlar ve mistizm ile istedikleri gibi yönlendirmişlerdir. Müslümanlıkta inanılması zorunlu olan kader inancı nedeniyle halk, başlarına gelen şanssızlıkların ve sömürülmelerin hiçbirini aslında kötü bir idare içinde bulundukları sistemin yanlış işlemesine yormamışlardır. Bunu bir takdir-i ilahi olarak kabul etmişler ve kaderlerine razı olmuşlardır.

    İslam, kaderi ön plana çıkartırken, hayatın da her alanına müdahale edip düzenlemeler getirmek ister. Müslüman toplumlarda, din tek hakim ideoloji olduğundan, İslam’ın boş bıraktığı alanlara bile tarih boyunca İslam’ı kullanarak, hayatın her alanına yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla müdahale edilmiştir.

    İlahi, yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla yönetilen bir toplumda, bilime, araştırmaya olan ilginin sürekliliği olmadığı gibi, nitelikli eğitime sahip bir kitle de oluşmaz. Bu şartlarda ilerlemenin alt yapısını hazırlayan, sağlıklı bir şekilde bilimsel temeller üzerinde gelişen laik, demokratik bir sistem kurmak oldukça zordur.
    Yaşam, temel dinamiği, devamlı bir değişim ve bir gelişim düzeni olan çerçevede hareket etmektedir. Değişmez kurallara sahip herhangi bir olgu, değişen kurallarla gelişen, sosyal, ekonomik ve politik alandaki temel dinamiklere müdahale ederek toplumu yönlendirmeye kalktığında, toplumun gelişmesi önünde engel teşkil eder.
    İlahi düşünceyi yaşamın salt odağı haline getirip, rasyonel ve bilimsel düşünce sistemine yüz çevirmek geri kalmışlığın ana sebeplerindendir. Mesele rasyonel olmak veya olmamak meselesidir.

    9,09
  • İslam ve İlim

    Önce bir defa şu suali sormağa mecburuz: Acaba hangi sebepten dolayı bütün insanlıkta ilim yavaş yavaş ilerlerken Asr-ı Saadet’le birden bire bugünkü manada hakiki ilim olmaya başlıyor? Bu başlayışın kaynağı, insanlığa bu hızı veren tılsım nedir? Bu sualin cevabını Kuran’ı Kerim’den başka bir şeye bağlamak mümkün mü? İnsanların ilim sahasındaki bu büyük inkişafların tılsımı dünya ve ahiret saadeti getiren Kuran’ı Kerim’den başka bir şey değildir.

    4,49
  • İslam ve İnsanlığın Geleceği

    Bu eser, Roger Garaudy’nin Müslüman olduktan sonra kaleme aldığı, İslâm hakkındaki en özlü eseridir. Bir zamanlar bütün dünyada adından söz ettirmiş, en ünlü sanatçı, yazar, filozof ve dünya liderleriyle görüşmüş, eserleri sayısız dile çevrilmiş, çağımızın en büyük düşünürlerinden biriydi Garaudy. Bu kitabında, önce Batılılara ve dünya insanlığına, sonra da Müslümanlara seslenir. Batılılara ve insanlığa seslenirken, İslâm’ı bütün yüceliği ve eşsizliğiyle tanıtır ve bu dini onların mutlaka tanımalarını ister. Bu arada dünya entelektüellerine de seslenir ve onlara İslâm’ı en çarpıcı yönleriyle takdim eder. İslâm âlemine seslenirken de, Müslümanları her bakımdan uyarır, tenkit eder. İslâm’ın geçmiş çağlardaki parıltısına ve ışıltısına bu dini yeniden kavuşturmaları için ne yapmaları gerektiğini onlara söyler. Bu kitap, Roger Garaudy’nin mutlaka okunması gereken eserlerinin en başta gelenlerinden biridir.

    9,09
  • İslam, Sekülerizm Ve Geleceğin Felsefesi

    Bu kitapta, İslâm’da tasavvur olunduğu şekliyle hayatın en temel esaslarıyla ilgili tanımlamalar ve açıklamalar açık bir şekilde izah edilmektedir. Bu izahlar Din ile, İnsan ile, Bilgi, Hikmet, Adalet, Doğru Amel (edep), Akıl ve Akletme ile (nutk); dilin, düşüncenin, anlamın (mana), bilginin ve eğitimin İslâmîleştirilmesiyle; Kur’anî yorumlamalar (tefsir ve te’vil) paralelinde tabiatın incelenmesi ve bilimsel olarak araştırılmasının yöntemiyle; Arapça dahil tüm Müslüman hakların dillerinin İslâmîleştirilmesinde Kur’an’ın rolüyle; İslâmî anlamda eğitimin ve eğitme sürecinin aslında terbiye kavramıyla değil de daha çok te’dib kavramıyla karşılanabileceğiyle alakalıdır. Kitapta İslâmî eğitim felsefesi ve bu felsefenin oturtulacağı zemin konusunda bir çerçeve çizilmekte; bilgi edinmenin ve İslâmî eğitimin gayesinin temel esprisinin “iyi bir vatandaş” değil, “iyi bir insan” yetiştirmek olduğu belirtilmektedir. Seküler (dünyevî) kavramıyla sekülerizasyonun (dünyevîleştirme) anlamı ve bunun kapsamı kitapta anlatıldığı biçimiyle belki ilk defa ele alınmaktadır. Bu kitap kendi çapında, muhteva olarak yoğun, fakat düşüncelerin ifade ediliş biçiminde muhtasar bir çalışmadır.

    7,94
  • İslam’da Aile

    Toplum içinde yaşayan insanın dünyadaki yalnızlığını giderebilmesi, fiziki ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilmesi aile kurması ile mümkündür. Doğduğu andan itibaren aile ortamında bulunan insan, belli olgunluğa eriştikten sonra yeni bir aile kurma ihtiyacı hisseder. Bu, onun yaratılıştan getirdiği bir özelliği olduğu gibi aynı zamanda toplumunda kendisinden beklentisidir. Çünkü kurulacak bu yeni aile, neslin ve toplumunda devamlılığını sağlayacaktır.

    4,49
  • İslam’dan Korkmalı mıyız ?

    İslam’ın “fanatizm” ilişkilendirilmesi 1990’lı yıllara özgü bir çaba olduğu görülür. Bunun pek inandırıcı bir imaj üretimi olmadığı anlaşılınca, fanatizm yerine “fundamentalizm” ikame edilmeye başlandı. Entegrizm, radikalizm ve Siyasal İslam bunun eşliğinde ele alındı. 21. yüzyılın başlarından itibaren Batı medyası “İslami terör” ve arkasından “İslamofobi”yi öne çkıkardı. Belli politik amaçlarla icad edilmiş tanımlamalar gelip geçicidir, ancak kavramlar kalıcıdır. Bu açıdan İslam’ın hiçbir şekilde kendileriyle bir araya gelmesi mümkün olmayan bu kavramlarla bir araya getirilmesi üzerinde durulması gereken bir konudur. Elinizdeki çalışma bu konuyu ele almaktadır.

    7,94
  • İslam’ın Ana Kaynakları Kur’an ve Sünnet

    Yaratıklarına karşı çok merhametli olan yüce Allah, insanlara akıl, irade anlama ve vicdan gibi yetenekler vermekle yetinmemiş, ilk insandan itibaren peygamberler ve kitaplar göndermek suretiyle onlara doğru yolu göstermiştir. Dünya ahirette mutlu olabilmeleri için insanların akıllarını ve yeteneklerini kullanmaları, Allah`ın kitabını ve Peygamberlerinin sünnetini kendilerine rehber edinmeleri gerekir. İslam`ın ana kaynağı Kur`an ve Sünnettir. Bu iki kaynağın birbirinden ayrılması mümkün değildir.

    4,49
  • İslam’ın Siyasi Yorumu

    Elinizdeki bu kitapta çağımızın büyük güçlü Ehl İ Sünnet alimi Ebu’l Hasan en Nedvi dostu Mevdudi’nin aşırı hatalı isabetsiz düşünce ve görüşlerini tenkit edip düzeltmektedir.
    6,79
  • İslam’ın Vadettikleri

    Batı, yüzyıllar boyunca Müslümanları barbarlıkla, İslâm dünyasını da gericilikle suçladı, suçluyor. Batı, İslâm ülkelerine karşı Haçlı ruhunu dün olduğu kadar bugün de bazen sinsice, bazen alenen devam ettiriyor. Batı, kendi insanını gerek okul gerekse medya yoluyla İslâm düşmanı olarak yetiştiriyor. Batı, Müslümanlara her türlü iftirayı atmaya, kara çalmaya devam ediyor… Roger Garaudy İslâm’ın Vâdettikleri’nde, İslâm’a ve Müslümanlara yapılan bütün saldırılara tek tek cevap veriyor. Müslümanlar olmasaydı, Batı’nın hâlâ Ortaçağ karalığında insanlık dışı bir hayat süreceğini ve asıl barbarların Batılılar olduğunu haykırıyor. Batı’nın her bakımdan iflas ettiğini açıklıyor. İslâm medeniyetinin dünyanın gelmiş geçmiş en soylu ve en insancıl medeniyeti olduğunu apaçık ispat ediyor. İslâm’ın gerçek değerini ve yüceliğini Batılı aydınlara reddedemeyecekleri bilgi ve belgelerle kabul ettiriyor. Batı’nın ve insanlık âleminin ancak İslâm bilgeliği ve insan anlayışıyla barış ve huzura ereceğini bütün aydın zihinlere yerleştiriyor.

    9,09
  • İslam’da Allah’a İman

    Bir Müslüman için varlık, ancak Cenab-ı Hakk’a imanla açıklanabi­lir. İnsan, evren, geçmiş, gelecek, za­man, mekân, görünen, görünmeyen bütün varlıklar O’na iman etmekle bir anlam ve değer kazanır.

    Yüce Allah, ‘var’ demeye layık olan hakiki varlıktır. Başlangıçta hiçbir şey yoktu, ancak O vardı. Sonunda da her şey yok olacak, ama O bakî kalacaktır.

    4,49
  • İslam’da Fikir ve Davet Önderleri

    İslâm, yaşayan ve sonsuza dek var olacak, selefimizin bize emanet ettiği bir kültür birikimidir. Bu mirastan saf sünneti, ahlaki yapıyı, en ince ayrıntısına kadar işlenebilir hukuk kaidelerini ve İslâm edebiyatını, kısaca İslâmî kültürü kastediyoruz. Bütün bu değerlerde, her ferdin kapasitesine göre bir katkısı vardır. Bu dine karşı beslenilen güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmaya çalışan, yabancı her türlü düşünce ve ideolojilere karşı mücadele eden, dinimizin temel esas ve kaynaklarını her türlü fitneden korumaya çalışan, hadis ve fıkıh üzerinde ümmetin problemlerine çözüm için araştırmalarda bulunan, içinde bulunduğu asrın toplumunun değerlerini İslâmî açıdan hesaba çeken her insanın bu mirasta payı vardır. İnsan aklının donuklaştığı dönemlerde kuvvetli belagat ve edebî üslup ile onları doğruya çağıran herkesin bu muazzam kültür mirasında katkısı mevcuttur. Bu eser, uzun süredir ihtiyaç duyduğumuz bir eksikliği gidermekte ve İslâm tarihi için önemli bir konuyu kapsamaktadır. Eserde, İslâm tarihinin çeşitli dönemlerinde yaşayan Müslümanların siyasî, dinî, ve sosyal yönleri islahatçı bir yaklaşım ile ele alınmış ve özellikle Emeviler döneminden bu yana gelen islahatçı İslâm önderlerinin en önemlilerinin tanıtımları yapılmıştır.

    6,79
  • İslam’da Sosyal Devlet

    Bu kitabımız, siyasi/idarî, iktisadî ve malî unsurlar içeren Sosyal İslâm kavramı kapsamında hem İslâmî sosyal devlet modelinin ve buna bağlı kamusal/sivil sosyal politikaların teorik ve uygulamaya yönelik temel esaslarını tarihî gelişim içinde ortaya koymakta, hem de İslâm’ın beş şartı içinde yer almakla birlikte haddizatında İslâmî sosyal politikaların en önemli malî araçlarından biri olarak görülmesi gereken zekât müessesesinin sosyo-ekonomik özelliklerini ve hedeflerini kamusal sosyal harcamalar ekseninde tahlil etmekte ve nihayetinde günümüze ışık tutacak bir şekilde yoksulluk gibi sosyo-ekonomik sorunların çözümüne dönük alternatif/tamamlayıcı bir zekât modeli sunmaktadır.

    Prof. Dr. Ali Seyyar

    Sosyal İslâm kavramını ilk kez 2002 tarihli “Sosyal Siyaset Terimleri” kitabında tanımlayan Prof. Dr. Ali Seyyar, din hizmetlerinin sosyalleştirilmesi gereğini Sosyal İslâm’ın gücüne bağlamaktadır. Buna göre Sosyal İslâm; İslâm dininin, sosyal koruma sistemleri ve yöntemleri (sosyal güvenlik, sosyal hizmetler) ile ilgili tavsiye ettiği teorik ve pratik hükümlerin bütünüdür. Hocamız, son dönemlerde bu kavramın çerçevesini daha da genişleterek, Sosyal İslâm’ı, insanların oluşturduğu sosyal hayatın, sosyal hadiselerin, sosyal birliğin ve genel anlamda sosyal dünyanın mânâ ve ehemmiyetini, İslâmî değerler çerçevesinde sistemli bir biçimde inceleyen, açıklayan ve çözüm stratejileri sunan bir dünya görüşü olarak tanımlamaktadır.

    İbrahim Veli

    11,39
  • İslam’dan Hayata Ölçüler

    İyi günler değerli dinleyiciler. Bendeniz Ahmet Taşgetiren. Erkam Radyo’da “İslam’dan Hayata Ölçüler” başlığı altında bir program için birlikteyiz. Bu programı Nureddin Yıldız hocam ile birlikte yapacağız. Bendeniz genelde soru sorma konumunda olacağım. Cevapları daha çok Nureddin hocamdan almış olacağız. Programımızın başlığı “İslam’dan Hayata Ölçüler.” Yani İslam var, hayat var, ölçüler var. İslam-insan ilişkisi, İslam-Müslüman ilişkisi, İslam-toplum ilişkisi çerçevesinde bir sohbet gerçekleştireceğiz. Bu fıkhî anlamda bir soru-cevap programı değil. Daha çok İslam perspektifinden hayatımızı sorgulayacağımız ve İslam’a göre yeniden değerlendireceğimiz bir program olacak. Biz aracında giderken ya da evinde-mutfağında çalışırken herhangi bir insanımızın, sade insanımızın dünyasına girmek, oraya bu hassasiyetlerimizi taşımak durumundayız. İslam’ını, Müslümanlığını önemseyen insana hayatı ile Müslümanlığı arasında açı farkı varsa bunun muhasebesini yapmak, Müslümanlığımızı daha güzel bir Müslümanlık niteliğine büründürmek, Rabbimizin razı olacağı bir Müslümanlık kalitesine ulaştırmak, hayatımızı da içimize sinen bir çerçevede yaşamak, zorlanmadan yaşamak durumundayız. Bunlar özellikle bu zamanda son derece önemli.

    5,90
  • İslam’ın İlk Asrında Kadın (Ciltli)

    Hem ülkemizde hem de dünyada İslâm toplumunda kadın konusunu değişik yönleriyle ele alan pek çok kitap ve makale bulunmaktadır. Ancak bu çalışmaların bazısı ilmî ciddiyetten uzak olup bazısı daya çok dar çerçevede veya güncel anlamda konuya yaklaşmaktadır. Ayrıca bunlar arasında İslâm’a saldırı amacıyla kaleme alınmış olanlar ve bunlara tepki olarak yazılan kitaplar da bulunmaktadır. Hz. Peygamber (sas) devrinde kadının toplumdaki yeri, statüsü ve kısaca bütün alanlardaki konumu mevcut kaynaklardan istifade edilerek ortaya konulursa bu konuda pek çok tartışmanın kendiliğinden çözüme kavuşacağı kanaatindeyiz. Çünkü bu konuyla ilgili bir çok problem, kadının o dönemdeki durumunun net olarak bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan Raşid Halifeler devri ve sonrasındaki Emevîler Dönemi ise üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli devirlerdir. Zira o yıllarda İslâm toplumu hem siyasal hem de sosyo-kültürel açısından önemli ve köklü değişimler yaşamıştır. Şüphesiz bu değişimlerde kadının toplumdaki konumu da nasibini almıştır. Uzun yılların emeği olan bu çalışmada, İslâm dünyasında ve batıda ‘’Müslüman kadın’’ konusunda oluşanyanlış algıların kaynaklarının tespiti ile meselenin daha doğru bir zeminde nasıl değerlendirilebileceğinin imkanlarını bulacaksınız.

    14,84
  • İslama Nasıl Davet Edelim

    Günümüzde kardeşlerimizin bir çoğu İslamı anlamak için çaba göstermekte, büyük zaman ve iş gücü harcamaktalar. Ancak bunların bir çoğu metodsuz ve disiplinsiz olduğu için sonuçta fazla bir başarı sağlayamamakta, hatta bir çokları karşılaştıkları sorunlar karşısında şaşırmakta, İslam davetine nereden ve nasıl başlaşacağını bilememektedirler. İşte bu eseriyle Fethi Yeken özellikle genç kuşağa yönelik davet faaliyeti yürüten kardeşlerin başarılı bir davet çizgisi takip etmeleri için dikkat edilmesi gereken kuralları anlatmakta, anlatılması gereken konuları sırayla işlemektedir. Yine davetçi kardeşlerimizin sürekli karşılaştığı, kainatın oluşumu ve Allah’ın varlığı gibi metafizik konularla, marksizm ve kapitalizm gibi metaryalist felsefenin ürünü olan sistemleri irdelemekte, akabinde de İslamın insanlığın tüm ihtiyaçlarını kuşatıcı evrensel düzenini ibadet düzeni, sosyal düzen, iktisadi düzen ve siyasi düzen başlıkları altında incelemekte, her kardeşin anlayıp, anlatabileceği tarzda İslamı tanıtmaktadır. Sonuçta İslam davetinin devlete ulaşması için İslami bir cemaatin gerekliliğini vurgulayan müslümanların bu yoldaki faaliyetlerini yoğunlaştırmalarının bir farziyet oluduğunu ifade etmektedir.

    6,79
  • İslamcılık Eksik Olan Artık Başka Bir Şey

    Türkiye’de (ve dünyada) İslâmcılık hiç olmadığı kadar çok tartışıldı, hâlen de tartışılmakta. Din siyaset ilişkisi başta olmak üzere, adalet, İslâmcıların talepleri, başörtüsü, din eğitimi, Kürt sorunu, Alevilik, kentleşme, kentsel dönüşüm, yoksulluk, Ortadoğu vb. konuları içeren son derece ciddi bir siyasal süreç yaşanmakta. Bu kitap, Cihan Aktaş’ın son on beş yılda İslâmcılık üzerine yaptığı okumaların sonucunda kaleme aldığı yazılardan oluşmakta.

    10,90
  • İslamda Cihad

    İnanç hürriyeti, insana ‘insanlk’ vasfını kazandıran ve en başta gelen temek haklardan birisidir. Aynı zamanda inanılan düşünceyi herhangi bir baskı ve şiddete başvurmadan yaymaya çalışmak da bir haktır. Elbetteki bu hakların aynı zamanda bir ödev niteliği arzettiği de dile getirilmelidir. Yani inanan insanlar, inançlarını kendileri yaşadığı gibi başkalarına anlatmakla da yükümlüdürler. Bu sörumluluk ise en anlamlı karşılığını islam inancınd bulmaktadır.

    7,94