Sehe 2961–2980 zwischen insgesmt: 3487

  • Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed

    Hz. Peygamberin hayatına ilişkin dünyada pek çok dilde, yazarları ister dost ister düşman olsun, binlerce kitap vardır. Bunların hepsi, kendi dinlerine rakip olmasına bağlı olarak onu sevmeseler bile, Hz. Muhammed’in çok büyük bir insan olduğu konusunda hemfikirledir. Kasıtlı olarak onu yanlış tanıtan ve anlatanlar -ki sayıları hiç az değildir- aslında dolaylı olarak ona saygı göstermektedirler. Onu yanlış tanıtmalarının tek sebebi onun hakkında doğruları söyleyince kendi taraftarlarını kaybedeceklerinden korkmalarıdır. Bu insanlar günümüzde de hala insanların İslam’ı kabul etmesini engellemek amacıyla onun hakkında uydurma hikayeler anlatmaktadırlar. Bu durumun şaşırtıcı olan yanı ise, modern Batının elindeki basın, radyo-televizyon, sinema gibi imkan ve araçlara rağmen Hz. Muhammed’in şahsıyla ilgili yapılan anti-propagandanın amacına beklendiği gibi ulaşamamış olmasıdır.
    Müslümanların da Hıristiyanlar ve misyonerlerle aynı kaynak ve araçlara sahip olmaları durumunda neler olabileceğini bilmiyoruz ama bildiğimiz, İslam’ın hem Hıristiyan dünyada hem de komünist Batıda müthiş bir hızla yayılmakta

    7,94
  • Allah’ını Seven Defanstan Ayrılmasın

    Yaşamak, ele geçen parayı kitap ve dergilere yatırmaktır. Sahilde bir bankta Milli Gazete okumaktır. Meydanın orta yerinde, güvercin­lere yem vermektir. Şehrin işlek caddelerinde, bisiklete binmektir. Ekranlara inat Oğuzhan Asiltürk’ü sevmektir. Mütevazı bir kulübeyi lüks bir daireye tercih etmektir. Ruhi Su’dan “Geçti Dost Kervanı”nı dinlemektir. Bir yetimi sevindirmek, ihtiyar bir amcaya hatır sor­maktır. Aya, yıldızlara ve güneşe bakmaktır. Mona Roza’yı oku­maktır. Ahmet Uluçay’dan “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmini izlemektir. Çoğu zaman meteliksiz kalmak, para bulduğunda da “yemekler benden” demektir. Her seçim yenilgisinden sonra “İslam Birliği’’ne daha çok inanmaktır. İki kişiden biri kaybedecek­se, kazanan olmaktan imtina etmektir. Tenhalarda hüzünlenmektir. Muhtelif ebat ve çapta günahlarla, Allah’tan mağfiret beklemektir.

    6,90
  • Allah’ı Arayan Çocuk

    Hasta annesinin ateşini kim düşürebilir? Bir itfaiyeci mi? Yoksa mikropları hapse atmak için bir polis mi gerekli? Ya da belki bir tamirci annesinin tüm yaralarını onarabilir? Sahi, hastalara şifa veren hangisi olabilir? Doktor amcadan duyduğu ‘Hastalıkların ilacı Allah’tadır’ cümlesiyle yollara düşen ve Güneş’ten Gökkuşağı’na birçok kişiye Allah’ın nerede olduğunu soran bir çocuğun hikayesi bu… Fıtrat Pedagojisi kitabının yazarı Hatice Kübra Tongar, her çocuğun sorduğu ‘Allah nerede’ sorusuna cevap vermeye çalışırken, hem küçük okurlarını, hem de anne-babaları keyifli bir serüvene davet ediyor. Peki, sizce küçük çocuk Allah’ı nerede buluyor?

    10,24
  • Allah’ı Hatırlatan Öyküler

    Allah’ı Hatırlatan Öyküler” yazarın piyasaya çıkan ilk eseridir. Daha önce çeşitli gazete ve dergilerde yüzün üstünde yazıları yayınlanmış olan yazar; bu eserinde akıcı, candan ve içten bir dil kullanarak okuyucuya Allah’ı hatırlatmayı amaç edinirken O’nu sevmeyi ve O’na kul olmayı hatırlatmaktadır öykü tadında.

    Sahabe, Tabiin ve diğer Müslümanların yaşadıklarını bireysel yorumlarla ve özgün olay örgüsüyle dile getiren yazar onların sevgi duyuşlarını ve inanışlarını günümüze taşıyarak okuyucunun gözünde ulaşması gereken tabloyu çizmektedir.

    7,94
  • Amat

    Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana
    direğine mavi bayrak çekilmişti. Esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden tuttuğu İsrâfil’le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. Kalyonun dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, Yisa, sizi gidi sütü bozuk sünepeler! Yisa beraber! Varda ruhsuzlar! Varda! Bre aman! Laşka! Laşka!? diye feryat ediyor ve hurçların, sandıkların ve fıçıların ambarlara usûlünce istifine nezaret ediyordu. Güneşin doğmasına 7 saat kala esrarengiz adam, sürme iskeleden kalyonun çukur güvertesine çıkmak istedi. Fakat eline ne kadar asılırsa asılsın Eşek İsrâfil yerinden bir türlü kımıldamıyordu. O karanlıkta eline son bir kez daha asılıp ?Gel yâ mübarek!? diye nida eyledi. Bunun üzerine çocuk her nedense inat etmekten vazgeçti. Ne var ki, sürme iskelenin kayganlığından dolayı düşmemek için midir, İsrâfil’in kuşağına 40-50 yaşlarında, iri yapılı, sırma işlemeli siyah kaput giymiş biri yapışmıştı. İşte bu adam kuşağı bırakıp küpeşteye tutundu ve güverteye ayak bastı. Bunun ilâhî düzenin bozulması demek olduğunu hiç kimse bilmeyecekti.

    10,24
  • Aptallık Üzerine

    Aptallığı aptallık yapan nedir?
    Modern edebiyatın büyük yazarlarından Robert Musil’e göre aptallık zekâ eksikliği değil, daha çok duygu hatasıdır, üstelik tam olarak kavranması imkânsızdır. Bazen deha ve aptallık öylesine iç içe geçer ki, onları birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Üstelik onun üzerine konuşmak başlı başına bir paradoksa neden olur: Aptallık üzerine konuşan biri aptal olmadığını varsayar, böylece kendisini zeki saydığını göstermiş olur, oysa bu da aleni bir aptallık işaretidir. Elbette bir de kitlelerin ve kalabalıkların engellenemez aptallığı söz konusudur. Aptallık, insanlık durumunun bir nevi mütemmim cüzüdür.
    Alman faşizmi gücünün doruğundayken gerçekleştirdiği bu ünlü konuşmasında Musil, benzersiz üslubu ve kusursuz hümoruyla, kendini de temize çekmeden her tür aptallığı ciddiyetle ti’ye alıyordu. Aptallık Üzerine, Nazilerin nefret ettiği ve kitaplarını yasaklattığı Musil’in en sert, aynı zamanda en eğlenceli metinlerinden biri.
    “Gerçek kara mizah, ruhban sınıfını hedef alırken komünistleri de tedirgin etmeli, aptallığı yargılarken bunun içine yazarı da almalıdır.”

    7,94
  • Araf

    Ârâftayım
    Zeytin gölgesinde serinlese de günahım;
    Bilirim ki Sekar vurunca, işe yaramaz gölgeler.
    Alevler körükleyen ateşli ahım,
    Maden gibi eritirken semayı
    Yetim başı okşayan elim olacak silahım.
    Oysa şimdi avuçlarındayım,

    Bir aşk kalesinin burçlarındayım.
    Sal beni,
    Kızıl alevler almadan;
    Hesap mahşere kalmadan
    Sal beni Hazeran,
    Sal…

    Ortasındayım, tandan çok uzakta gün ortasında;
    Alevin, közün ve gözün sultasında.
    Araftayım
    Sol ayağımı yalar Cehennem alevi.
    Kime ne diyeyim,
    Bendim emziren o azgın devi.
    Sağ elim Reyyan kapısında Cennet’in,
    Araftayım, adı bu olsa gerek cinnetin!
    Uzanıyorum varamıyorum,
    Kilitli dudaklarım yalvaramıyorum!
    Naçar kelimeden dil…
    Bilemedim benden daha mı masum Kabil ?

    4,90
  • Anna Karenina

    Yayın Tarihi 2018-08-29
    ISBN 6052111802
    Baskı Sayısı 2. Baskı
    Dil TÜRKÇE
    Sayfa Sayısı 767
    Cilt Tipi Karton Kapak
    Kağıt Cinsi Kitap Kağıdı
    Boyut 13.5 x 21 cm

    8,90
  • Anneler ve Kudüsler

    Anneler ve Kudüsler, şiirsel tad veren denemelerin, oyunların yazarı Nuri Pakdil’in yeni şiir kitabı. Daha önce Edebiyat Dergisi Yayınları arasında çıkan, ikilikler şeklinde yazılmış Sükût Sûretinde, Ahid Kulesi, Osmanlı Simitçiler Kasîdesi gibi şiir kitaplarından biçem olarak farklı. Nuri Pakdil’in bu dördüncü şiir kitabı, Edebiyat dergisinde, 1970–1984 yılları arasında müstear adlarla yayımlanmış şiirlerinden oluşuyor.
    Nuri Pakdil şiirleri, anne lirizmi ile Kudüs gerçeği arasında gidip gelen gergin bir yay gibidir. Kâh lirik bir geyiktir sözcükler, kâh ateş hattındaki savaşçıdır. Kudüs, somut bir mekan olduğu kadar, soyut bir algıdır da. Onun için çoğuldur Kudüs ve anne. Anne Kudüs’tür, Kudüs de anne.
    Kudüs, ilk ve tek Gök Yolculuğu’nun, Mirâc’ın mekânıdır. O yüzden Nuri Pakdil düşüncesinin, dolayısıyla Nuri Pakdil şiirinin metafizik yolculuğuna kaynaklık eden güçlü bir imgedir. Medeniyet haritasının da temel ve vazgeçilmez ayaklarından biri.
    Şiirin tüm has damarlarında, tüm ana duvarlarında, tüm sağlam kolonlarında ideolojinin sarsılmaz biçimde var olduğu bir inşadır Nuri Pakdil şiiri. Bu inşada lirik bir kucaklama, sonsuz bir şefkat olarak sanatın tüm incelikleri vardır. Çok güçlü damarları olan şiirlere imza atmış bu çok yönlü yazarın şiirlerinin dergi sayfalarından çıkarılıp kitaplaştırılmış olmasıyla, “şair” Nuri Pakdil’i de doğru biçimde görmüş oluyoruz.

    6,79
  • Arşın Gölgesindeki Genç

    Teknolojinin cazibesine kanmayan, Kullanan ama kullanmayan, Ufuklara, ötelerdeki diyarlara, Kendisini Allah’ın kulu, Ümmetini ailesi, Ümmetine hizmeti de cihat olarak bilen, Umut yüklü, Heyecanlı, Sabırlı, Basiretli, Mü’min genç! Bu kitaptaki sözler senin için yazıldı. Koşarken yorulma, Arş’ın gölgesini bulmadan oturma diye, Sana selam olsun ey… Namazlı, hayalı genç, İffetini ruhunu bilen genç, Senin peşinden yürüyecek nesillere de, sana bağrını açan ümmete de Selam olsun.

    6,79
  • Arzın Kapısı Kudüs Mescid-i Aksa

    Kitapları, televizyon programları ve gezileriyle binlerce insanı keyifli bir tarih yolculuğuna çıkaran Talha Uğurluel anlatıyor.
    Arzın Kapısı Kudüs ilk defa kullanılan fotoğraflar ve şehir haritasıyla sizi şehrin damarlarında gezdiriyor, tam bir görsel şölen sunuyor.
    Kudüs… Dünyada hiçbir şehir dinler tarihi açısından Kudüs’le yarışamaz. Üç semavi dinin de bu beldeyi aziz tuttuğunu, onun için mücadele ettiğini biliyoruz.
    Ya bilmediklerimiz… Anlatılmayanlar… Görülmeyenler…
    *İsrailoğullarını Kudüs’e taşıyan peygamber kimdi? Hz. Musa Kudüs’ü görmüş müydü?
    * Hz. Süleyman’ın kabri nerede?
    *Mardinli Artuk Bey’in Kudüs’te ne işi vardı? Kudüs Türk hâkimiyetinde neler yaşadı?
    *Selahaddin Eyyubi’nin Kadınlar Mescidi geçmişte Tapınak Şövalyeleri’nin yönetim merkezi miydi?
    *Osmanlı’yı arkadan vuran Şerif Hüseyin ve oğullarının akıbeti ne oldu?
    *Hitler, Yahudi sürgünü fikrini Roma İmparatoru Hadrian’dan almış olabilir miydi?
    *Filistin devletinin temellerini atan, Çanakkale gazisi Muhammed Emin el-Hüseyni Türkiye’ye neden kaçak girmek zorunda kaldı?
    Bu kitabı okuduğunuzda Taht-ı Süleyman’dan Antonia Kulesi’ne, Mescid-i Aksa’dan Kubbetü’s-Sahra’ya birçok mekânı görmüş gibi olacaksınız.

    9,09
  • Arzular Ülkesi

    5 kitaplık bilgelik serisinde yazar, çocuklarımızı eğlendirirken öğretiyor, öğretirken eğlendiriyor. Anka Kuşu ile Alperen’in maceralarında, her bir kitapta ayrı bir ülkeye gidiliyor ve bu ülkelerde fazilet, erdem, ahlâk ve insanî değerler üzerine kurulu maceralar yaşanıyor. Bazen kıssa içinde kıssa ve rüya içinde rüya metaforlarıyla, çocuklarımızın eğlenirken aynı zamanda temel değerlerimizin farkındalığına varması amaçlanıyor.

    “Alperen, çok zeki bir çocuktu; kitap okumayı da çok severdi. Ama bazen yaramazlıklar da yapardı. O gün top oynarken, istemeden de olsa evin camını kırmış, annesinden azar işitmişti. Üzgün ve küskün bir şekilde odasına çekildi, yatağına uzandı ve kitabını okumaya başladı.
    Biraz sonra Alperen, göğsünde kitap bulunduğu hâlde derin bir uykuya daldı. Rüyasında Anka Kuşu ile tanışıp, onunla konuşmaya başladı… Anka Kuşu’nun söylediklerine göre,uzun ve macera dolu bir yolculuğa çıkacaklardı birlikte…”

    5,64
  • Arslan Pençesi / Hamaset Kahramanı Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a.)

    -Sa’d b. Ebi Vakkas, ilklerden, öncülerdendir. -O, İslam uğruna attığı ilk ok ile ilk kanı akıtan ve kendisine isabet eden düşman oku ile de ilk kanı akıtılandır. -O, Cennet ile müjdelenen, defaatle Efendimiz’in (sas) taltif ve ikramına mazhar olandır. -O, Uhud günü Efendimiz’in (sas): “At Sa’d! Anam, babam sana feda olsun.” diyerek taltif ettiği arslan pençesidir. -O, Hz. Ömer’in (ra) seçtiği şura heyetindeki altı sahabiden biridir. -Hepsinden öte o, Medine sokaklarında dolaştığında Efendimiz (sas), kendisine hayranlıkla bakarak: “Kimin böyle bir dayısı var, göstersin bakalım!” diye gururlandığı hamaset kahramanıdır.

    6,79
  • Askin Son Nefesi

    Hiç âşık oldunuz mu?
    Sevdiniz, sevildiniz mi hiç?
    Aşkı biliyor musunuz?
    Aşkı yaşamak ister misiniz?

    Bu kitap tam size göre…
    Aşkı bilmeden aşk anlatılmaz.
    Aşk, herkesin bildiği bir kelime…
    Ama herkesin hissettiği bir duygu değil.

    Şems-i Tebrizi’nin aşkı anlatılıyor bu kitapta…
    Daha önce onlarcası anlattı…
    Her anlatan, kendi aşk anlayışını anlattı…
    Kimi Şems-i Tebrizi’yi Mevlana’nın aşığı gördü. Kimi kendine âşık. Kimi
    Allah aşkından bahsetti, kimi Kimya’ya duyulan aşk kıskançlığından.
    Kimi asırlar öncesinin bu aşkını, Leyla Mecnun sevdası gibi yorumlardı… Kimi aşk kelimesini günümüzün bedensel sevişmeleriyle yorumladı.
    Kimi sapık duygularına… Kimi iğrenç arzularına Şems-i Tebrizi ile Mevlana aşkında temeller aradı…

    Hiç âşık olmadınız mı?
    Okuyun…
    Âşık olacaksınız…
    Kime mi?
    Tabii ki biricik aşkınız

    9,09
  • Aşkın Elif Hali

    “Bir gün eşi Mevlana’ya sorar;
    ​-​Bu kadar âşıksın Mevla’ya, şükürler olsun…
    Bu aşkı yaşayıp yaşatana…
    “Peki bana ne kadar âşıksın” diye sorar…
    Mevlana şöyle cevap verir;
    ​-​Sen benim;
    Yaratan’dan ötürü yaratılanı sevişim,
    Bir adım gelene on adım gidişimsin…
    Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin…
    Sen benim;
    Bugünüme şükür,
    Yarınıma dua edişim,
    Azla yetinişim,
    Çoğa göz dikmeyişimsin,
    Ve sen benim;
    Kapanmayan avuç içimsin…

    7,94
  • Asr-i Saadet’ten Islam Davetcilerine Dersler

    Irkçı Emperyalizm, Siyonizm ve Haçlı işbirliği ile uygulanan baskı, zulüm ve işgallerle Müslüman coğrafyasının adeta bir yangın yerine döndüğü, işbirlikçi kukla yönetimler, ekonomik ambargolar, krizler ve çeşitli taktiklerle Müslüman halkların ezildiği bir dönemi yaşıyoruz. Allah’ımızın büyük günahlar olarak saydığı ve kesin olarak yasakladığı, geçmiş kavimlerin de helakına sebep olan birçok haramın alenen işlenen sıradan işler haline dönüştüğü zamanlardan geçiyoruz.

    İçki, kumar, zina, faiz gibi, Kur’an’ın kesin hükümlerle yasakladığı bu haramların kurumsallaştığına, resmi koruma altına alındığına, ciddi bütçelerle reklâmı yapılarak gelirlerinden vergi alınıp meşrulaştırıldıklarına şahit oluyoruz. İşte böyle bir zaman diliminde davet ve tebliğ günümüz Müslümanının öncelikli gündemi olmak zorundadır.

    5,90
  • Akhlaq – Moral und Ethik im Islam

    Die Themen Moral und Ethik gehören zu den Grundlagen der islamischen Theologie. Muslimische Gemeinschaften orientieren sich an diesen Grundlagen, die in diesem Buch vorgestellt werden sollen.

    Dieses Werk ist jedoch ausdrücklich keine “Islam-Knigge”, “Handlungsanweisung für den Alltag” oder ein Kanon an islamischen Verhaltensmustern. Sondern, es geht lediglich darum, dem muslimischen Leser diese Grundlagen zu vermitteln und dem nichtmuslimischen Leser muslimisches Handeln näher zu bringen, um es zu verstehen und damit einen Dialog und eine Völkerverständigung zu fördern. Es ist also eine Art Sensibilisierung sowohl für die muslimischen als auch für die nichtmuslimischen Leser.

    10,24
  • Atasözlerinin Çıkış Hikayeleri

    Derler ki…

    Gökyüzüne yamanmış el ayası kadar bir bulut, kendisini sürüyüp dağıtacak hafif bir rüzgâr bekliyordu. Ama ne gökte, ne yerde yaprak kımıldatacak bir esinti vardı… Sapsarı bir sıcak; kırışık ensesinden oklanmış sarışın bir dev gibi, bozkıra yüzükoyun uzanmış yatıyordu…”

    •Sevgili öğrenciler; her hikâyemizin altında, o hikâyede geçen kelimelerin günümüz Türkçesini, hikâyelerin özetini ve atasözlerinin anlamını bulacaksınız…
    •Kıymetli öğretmenler; bu çalışmamızı öğrencilerinizle paylaşıp; Anadolu kültürü ve edebiyat açısından inceleyip, değerlendireceğinizi umuyoruz…
    •Değerli okuyucular; “Atasözlerimizin Çıkış Hikâyeleri” adı altında sunduğumuz hikâyelerde, bir “mesel” veya bir “öykü” tadını bulacağınıza inanıyoruz… Bu başucu kitabında, zevkle okuyacağınız (77) Atasözümüzün çıkış hikâyesiyle geçmiş zamana bir yolculuk için var mısınız?…

    17,14