Sehe 2521–2540 zwischen insgesmt: 3476

  • Sözün Eşiğinde

    İnsan yazıyı okur; söze tutunur, ancak söz, öz’ün bir ifadesi ise, yani kavramın. Dil dünyayı kurmaz; yalnızca ifade eder, dile getirir. Dünyayı kuran dil değil insandır, yani anlam; çünkü anlam bizatihi insanın kendidir. Söylemde, yazıda, kısaca dilde sözcüklere takılanlar sadece oyun oynarlar; mefhumlara, kavramlara dikkat kesilenler ise muhatabın kastını anlarlar. Anlamak, anlaşılmak istemenin ilk ilkesidir. Çünkü ancak böyle bir bağlamda insan üzerine, insanlarla, insanca konuşmak mümkündür…

    9,90
  • Stephen Hawking / Küçük İnsanlar Büyük Hayaller

    Tasarımcılardan sanatçılara, bilim insanlarından yazarlara bu özel kişilerin hayat hikâyelerini keşfedin. Hepsi hayalleri olan küçük çocuklardı ve büyüyüp inanılmaz işler başardılar. Stephen Hawking küçük bir çocukken yıldızlara bakar ve evreni merak ederdi. Okulda hiçbir zaman harika bir öğrenci olmasa da merak duygusu onu Oxford ve Cambridge gibi İngiltere’nin en iyi üniversitelerine taşıdı. Bu bitmeyen merak, onu ayrıca 20. yüzyılın en büyük bilimsel buluşlarından birini yapmaya kadar götürdü ve Hawking Işıması Teorisi bu şekilde ortaya çıktı.

    8,90
  • Stratejik Düşünme / İslam Toplumu’nun Yeniden Doğuşu -5

    Dünya çapında büyük değişikliklerin yankıları kulakları sağır ettiği, değişim çağrılarının her noktadan dillendirildiği tarihi bir dönemeçte İslam toplumları maruz kaldığı askeri ve kültürel tehditler karşısında hak için göğsünü siper ederek küllerinden yeniden dirilmenin arayışı içindedir. İlk bakışta sahnede ümitlenmek için yeterli performans görünmüyorsa da toplumların tarihi serüveni hakkında bilgi sahibi olanlar her kalkınmanın uzun ve karanlık bir gecenin ardından geldiğini bilirler. Tüm toplumlarda olduğu gibi İslam Toplumu da artık gerçek bir kalkınma süreci içine girmiştir. Biraz zaman alsa da İslam’ın, kendisini yeniden dünya siyasi sahnesine güçlü bir şekilde çıkartacak güç ve olanaklara sahip olduğundan asla şüphe yoktur… İşte bizim bütün emelimiz ve umudumuz da budur. İslam Toplumunun Yeniden doğuşu için bizler, zihinlerde birikmiş soru işaretlerini cevaplandırmak, bu alanda oluşmuş beklentileri karşılamak için ve ümit ışığı olması düşüncesi ile bu elinizdeki “Toplumsal Diriliş Serisi”ni sizinle paylaşıyoruz.

    8,90
  • Şu Acayip Anneler

    Dizimizin bu on sekizinci kitabı diğerlerinden bir miktar farklı. Çünkü konumuz bu sefer çok ciddi ve biraz da duygusal: ANNELER! Fakat merak etmeyin ŞU ACAYİP ANNELER kitabı, elinizde tomar tomar kağıt mendil ile okuyacağınız, ağlamalı sızlamalı bir kitap değil. ´Acaba benden bansetmiş mi?´ diye merak edip kitabınızı okumak isteyen anneleriniz de çok eğlenecekler eminim.

    10,90
  • Şu Acayip Bitkiler

    ACAYİP Şeyler Dizisi’nin ikinci kitabı ile karşınızdayız! Dizinin ilk kitabı olan Şu Acayip Hayvanlar’da, hayvanlar alemine dair, pek acayip şeylerden söz etmiştik. Elinizdeki bu ikinci kitapta ise, konumuz bitkiler!
    Salkım söğütlerin, devedikenlerinin, eğrelti otlarının, papatyaların ve adını bildiğiniz bilmediğiniz ne kadar bitki varsa onların öyle sesiz sakin duruşuna sakın aldanmayın! Bitkiler dünyası, tahmin bile edemeyeceğiniz kadar hareketlidir aslında. Üstelik, maceranın da bini bir para!
    Bir tohumun uyanışından, bir yaprağın fotosentez yapışına, bir sinekkapanın sinek kapışına, küstüm otunun küsmesine ve ısırganın ısırmasına gelin bir de yakından bakın. Çok acayip şeyler göreceksiniz!
    Gerçekten çok acayip!

    8,90
  • Şu Acayip Burunlar

    Hanımefendiler, beyefendiler! 2008 yılından beri devam eden Acayip Şeyler dizisinin 22. kitabına hoş geldiniz! Biliyorum siz ŞU ACAYİP BABALAR’ı bekliyordunuz ama uzun zaman önce yazacağımı söylediğim ŞU ACAYİP BEŞ DUYU bir türlü yazılamayınca, daha doğrusu her bir duyu için ayrı bir bölüm yapmaya karar verdikten sonra -çünkü bütün duyuları tek bir kitaba sığdırmak mümkün olmadı- gözler ve kulakların ardından, burunları da aradan çıkarmak istedim. Bu yüzden, 22. kitapta konumuz, ŞU ACAYİP BURUNLAR! Umarım şimdiden burnunuza, iyi bir kitap kokusu geliyordur…

    10,90
  • Şu Acayip Gökyüzü

    “Gökyüzünün hayat bilgisi ve fen bilgisi kitaplarında yazmayan çok acayip gerçekleri” İŞTE geldik Acayip Şeyler Dizisi’nin dördüncü kitabına. Bu kitapta konumuz gökyüzü yani başımızın üzerindeki mavi gök kubbe… Geçenlerde büyük bir gazetenin internet sitesinde gezinirken “Gereksiz Bilgiler” diye bir köşe gördüm. Merak edip bir baktım ve çok şaşırdım. Çünkü “gereksiz bilgiler” adı altında bakın hangi başlıklar vardı: Gökyüzü neden mavidir? Bulutlar nasıl oluşur? Yağmur nasıl yağar?.. Demek birileri için bütün bunlar gereksiz birer bilgiden ibaretti öyle mi? Bunu gördüğüm sıralarda, sizler için bu kitabı yazmakla meşguldüm ve yağmurun nasıl yağdığına dair sayfalar dolusu yazı okumuştum. Ancak okuduklarım içinde, bana gereksizmiş gibi gelen tek bir cümle görmedim. Yağmur bizim için ne kadar önemliyse; onun gökyüzünün engin maviliği içinde ipsiz ve direksiz dolaşan dev gibi bulutların içinde,nasıl damla damla yaratılıyor olduğunu bilmek de, o kadar önemliydi… Bu gökyüzünün altında yaşıyorsak, uzayın korkunç soğuğundan, güneşin zararlı ışınlarından ve daha pek çok tehlikeden bu gökyüzü ile korunuyorsak, ciğerlerimizi bu gökyüzünden içimize çektiğimiz hava ile şişiriyorsak, bu gökyüzünden üzerimize usul usul yağdırılıyorsa yağmur ve yeryüzündeki hayat, o yağmur ile devam ettiriliyorsa, aynı gökyüzünün mavi teninde yedi renkli bir çiçek gibi açan gökkuşağını seyredip neşeleniyorsak, aynı gökyüzünde esen kekik kokulu rüzgarlara serinliyorsak; gökyüzü bizim için bu kadar önemliyse, ona dair öğrenebileceğimiz hiçbir bilgi gereksiz ve önemsiz olamazdı. Elinizdeki kitabı okuduğunuzda bana hak vereceksiniz eminim!

    9,90
  • Şu Acayip Hayvanlar

    Hepiniz biliyorsunuzdur ama, ben yine de ACAYİP kelimesinin ne anlama geldiğini kısaca anlatayım:
    ACAYİP, garip, tuhaf, alışılmadık, olağanüstü, tabiatüstü, şaşırtıcı, mucizevî, akıl almaz.. gibi anlamlara gelir.
    Peki nedir ACAYİP olan?
    Herşey!
    Evet etrafımızda gördüğümüz herşey, aslında çok ACAYİP’tir. Ancak, alışkanlık denen yapışkan bir hastalık yüzünden,—üstelik çok da bulaşıcıdırıbiz aslında çok ACAYİP olan milyon tane şeyi, artık pek ACAYİP bulmamaya başlarız. Daha doğrusu, onların üzerindeki ACAYİPLİKLERİ farketmek; en azından ilk bakışta farketmek, bizim için mümkün olmaz. Bir süre sonra da, gözümüzün önünde dursalar bile, onlarda bir ACAYİPLİK, bir harikalık ve mucizevi bir yaratılış olduğuna tamamen kör kalırız.
    —Ne olmuş canım, tavuk işte, bak yumurtladı. Oh ne iyi!
    —O bir İneeeeek! Süt verecek tabii!
    — Ağaçtan elma çıkar tabi kardeşim, bulaşık süngeri çıkacak değil ya!
    —Yani bulaşık süngeri çıksa daha ACAYİP olurdu öyle mi?
    — Ee.. tabi!
    İşte bu bu tür sözler, insanların artık ACAYİP şeylere, karşı kör olduklarını, söyler.
    Oysa biraz düşünsek, ne tavuk, ne yumurta, ne inek ne süt ne ağaç, ne meyve… sıradan şeyler değildir. Her biri, kelimenin tam anlamıyla; akıl almaz, harika, olağanüstü, tabiatüstü, mucize.. yani ACAYİP’tir.
    Yumurtayı elinize alın mesela. Ve ona sadece kahvaltılık bir yiyecek olarak görmekten başka bir gözle bakın! Sonra tavuğu düşünün, bu kusursuz kabuğun resmini çizmek bile, bizim için neredeyse imkansızken, tavukların bunu nerelerinden çıkarıp attıklarını aklınıza bir getirin. Ortada bir pergel yok, gönye yok, hesap, kitap yok! Bütün gün gıdaklayıp ekmek kırıntısı, solucan ve bir yığın börtü böcek yiyen tavuğun, böyle bir yumurtanın kabuğunu bile kendi başına yapıyor görünmesi ACAYİP değil mi?
    Yumurtanın içinden hiç bahsetmiyorum bile. O, daha da ACAYİP çünkü!
    Çamurlu ve bulanık bir suyu kökleriyle, içen ama dallarından nar gibi, mandalina gibi, elma gibi, kiraz gibi, şepşeker meyveleri bizlere uzatan ağaçlar da ACAYİP’tir. Ve ACAYİP kelimesinin anlamlarından biri olan MUCİZE’dir.
    Koca kafalı inekler, yedikleri onca ot ve samandan sonra, bembeyaz ve tatlı bir süt çeşmesi haline gelmeleri de insaf edin arkadaşlar ACAYİP değil midir? Harika değil midir? Mucize değil midir?
    Şu kısacık önsöz de, ben size daha başka örnek vermeyeceğim. Ama ACAYİP ŞEYLER DİZİSİ’nin sayfaları arasında, hayvanlar aleminden, bitkiler aleminden, kendi vücudumuzdan, uzaydan, yeryüzünün denizlerinden, dağlar?ndan, rüzgarlarından, bulutlarından…Karıncalardan, arılardan.. pek çok ama pek çok örnekler vereceğim.
    Çok ACAYİP şeyler anlatacağım. Üstelik bunlar, efsane, masal, mesel, hikâye olmayacak! Yaşadığımız bu evrenin, her zerresine kadar var olan ACAYİP şeylerden, harikalıklarından ve yaratılış mucizelerinden olacak!
    Bir kitapta, bitkiler aleminde gezeceğiz, bir başkasında insan vücudunda, bir sonrakinde ise, uzayın derinliklerinde, yıldızlardan yıldızlara, adım ad?m koşacağız.
    Dikkat! Dikkat! ACAYİP şeyler dizisi başlıyor!
    Ama, gerçekten çok ACAYİP!
    •••
    İşte diziminiz ilk kitabı ŞU ACAYİP HAYVANLAR!
    Haydi buyrun! Antiloplar, devekuşları, sinekler, arılar, ağustosböcekleri, kaplanlar ve “Sakın üzerine basmayın ha!” sümüklüböcekler sizleri bekliyor!
    Çok ACAYİP, çoook!
    gizle
    8,90
  • Şu Acayip Kuşlar

    Acayip Şeyler Dizisi’nin çok meraklı, çok heyecanlı ve çok sabırsız okuyucuları, bir kez daha merhaba!

    Dizimizin onuncu kitabında, gökyüzünü paylaştığımız kanatlı dostlarımızın dünyasında mucizelerle dolu çok acayip ama gerçekten çok acayip bir yolculuğa çıkacağız…

    8,90
  • Şu Acayip Uzay

    Milattan çok önceki yıllardı. Babil’in başşehri Hilla’da, Gök bilimci Nebulakad adında yaşlı bir adam yaşardı. Nebulakad, gündüzleri yatar uyur; geceleri ise, çıkabildiği en yüksek tepenin üstüne çıkıp, gün doğumuna kadar gökyüzünü seyrederdi. Eğer başının üzerinde olağanüstü bir şeyler olduğunu gözlemlerse, hemen çantasından Moleskin marka kil tabletini çıkarıp, not alırdı… …Bu gece gökyüzünde bir kuyruklu yıldız belirdi. Başı güne} gibi parüdıyordu. Akrebin kuyruğuna benzeyen bir kuyruğu vardı. Kuyruğu da ışık saçıyordu. Önce korktum ama zaman içinde korkum geçti. Yarın, yüce kralımıza gidip dün gece bir kuyruklu yıldız gördüğümü söyleyeceğim. O da bana, ‘Eğer bu kuyruklu bir yalansa dilini çeker koparırım!’ diyecek… Kralımı seviyorum çok iyi bir adam. Eğer adı Halley olsaydı, bu kuyrukuluyıldıza onun adını verirdim. Ama, adı Halley değil…

    8,90
  • Şu Acayip Yeryüzü

    ACAYİP Şeyler Dizisi’nin bu üçüncü kitabı ile hepinize yeni bir merhaba! Bir önceki kitapta sözünü ettiğimiz gibi üçüncü kitabımızın konusu, ŞU ACAYİP YERYÜZÜ! Bu kitabın sayfaları arasında, yeryüzünün Hayat Bilgisi ve Fen Bilgisi kitaplarında yazmayan çok acayip gerçeklerini bulacaksınız. Güzel mavi gezegenimizin, kendine özgü yuvarlaklığı, çekiciliği, yer kabuğunun altında saklı katmanları, yanardağları ve elbette yanmayan dağları, çölleri, buzulları ve okyanuslarıyla acayip ama gerçekten çok acayip bir yer olduğunu göreceksiniz… İçindekiler: Yer nasl bir yer? Uzaydaki mavi devekuşu yumurtas Yer bizi çekmese Yer’in dayanlmaz çekiciliği Ne büyük, ne küçük Ne sıcak, ne soğuk Yerin kabuğu ve elma kabuğu Çekirdeğin faydaları Yanardağlar neden yanar? Dünyanın çatıları Neye yarar dağlar? Yeryüzünün çölleri Buzdan ülkeler Toprağın hikâyesi Benzin deposundaki dinazor H2OOOOOOOOH! ARİSTOTALES’İN, beyaz harmaniyesine sarılıp, zeytin bahçelerinde ders anlattığı günlerdi. İhtiyarın anlattıklarından canları sıkılan iki öğrenci, (Tabi ki, Akhuzittines ve Saftirikiles) kaş göz işareti yaparak aralarında anlaştılar ve gruptan ayrılıp, bir tepeciğin eteğinde sırt üstü uzanarak, lakırdı geyiğinin boynuzlarını cilalamaya başladılar. Ancak iki felsefe öğrencisi, ne konuşabilirlerdi ki!? “Sence” dedi, Akhuzittines. “Yer nasıl bir yer? Saftirikiles, harmaniyesinin eteklerinde dolaşan bir kaç iri karıncayı püfledikten sonra: “Sana yerin düz bir tepsi gibi olduğunu kaç kere anlatacağım!” diye cevap verdi. “İhtiyar öyle söylemiyor ama!” dedi Akhuzittines. “İhtiyarı boşver sen! Ben gözümün gördüğüme inanırım. Ve Dünyayı düz bir tepsi gibi görüyorum!” dedi Saftirikiles. “Şu uzaktaki geminin yavaş yavaş ufukta kaybolması işine ne diyorsun?” diye sordu Akhuzittines. “Peh! Hiç zekice değil. Bir göz yanılması işte!” dedi Saftirikiles. “Hadi ama.. Pekala yeryüzünün düz değil de tostoparlak bir şekli olduğunu göstermez mi bu?” diye sızlandı Akhuzittines “Eğer Dünya yuvarlaksa, tam altımızda yaşayanların dondurma topları nasıl oluyor da külahlarının üzerinde düşmeden durabiliyorlar ha?” diye bağırdı Saftirikiles…

    9,90
  • Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır (ciltsiz)

    Daha önce iş yaşamı üzerine çarpıcı görüşleriyle tanıdığımız Ahmet Şerif İzgören bu kitapta daha genel bir yaklaşımla, hayatın her dalında başarı ve mutluluğa giden yola ışık tutuyor. Bazen kahkahalarla gülecek, bazen hüzünlenecek, çokça düşünecek ve bu kitaptan çok keyif alacaksınız. Hayatınızı tekrar gözden geçirmek için 3 saat ayırın ve bu kitabı okuyun.

    Lütfen bu kitabın üzerine bir uyarı yazın, Evde okunmalıdır diye. Kitap yüzünden metroda ineceğim durağı kaçırdım.
    Duygu Durak

    10,90
  • Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır 2 (Yeşil Kapak)

    Elma Yayınevi ve Ahmet Şerif İzgören, Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır kitabının ikincisiyle tekrar okurlarının karşısında. Çıktığı ilk günden itibaren Elma Yayınevinin en sevilen kitabı olma özelliğini kaybetmeyen, çok satanlar listesinden hiç inmeyen efsane kitabın ikincisinde de güzel bir sohbete eşlik edeceksiniz. Hayatla ilgili birçok konuda yazarın fikirlerine, önerilerine ve sizleri gülümsetecek gerçek hikâyelere tanık olacaksınız.
    Kendine has çizimleri, tasarımı ve yazarın okuru kucaklayan üslubuyla Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır 2 sizlerle…
    İlkini 2002’de yazmıştım, otuzlu yaşların ortasında. İkincisini 2020’de yazıyorum ellilerin ortasında.
    Üçüncüsü zor, babam ve iki kardeşinden 74 yaşını geçebilen yok. Zaten ben sağ kalsam, fil zor yaşar onca sene.

    Keyifli okumalar.

    10,90
  • Su Üstüne Yazı Yazmak

    “İnsanların taş üzerine yazdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir.” Amerika’da doğan, orada İslam’la tanışan ve halen orada yaşayan, çeşitli Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde psikolojik danışmanlık dalında akademisyenlik yapan Muhyiddin Şekûr Su Üstüne Yazı Yazmak’ta tasavvufa giriş öyküsünü anlatıyor. Şekûr, bu serüveni tasavvufla karşılamasından başlatıp şeyhinin rehberliğinde eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Şeyhinden aldığı “ders”lerle hayatın her anına dalga dalga yayılan ve hepsi birer hikmete işaret eden, kendisine sunulan lütufları ve bu yolda geçirdiği dönüşümü dile getiriyor. Bölümler arasında ilerledikçe, okur da günlük hayatın içinde insana yapılan ilahi çağrıya tanık oluyor. Lavabonun tıkanması, biriken günahlara karşı bir uyarıdır aslında. Sadece perşembeleri kendisini aramasını söyleyen şeyhine ulaşamadığında yaşadığı hayal kırıklıkları, yazarı Allah’a giden yolda pişiren ateştir. Yolda rastladığı yaralı kuş, şehirde kopması beklenen fırtına ve arabasının bozuluşu hep semadan gelen işaretlerdir görmeyi bilene. Eski bir plakçaların iğnesini ararken aslında kaybettiği inancını aramaktadır. Ve tüm bu olaylarda okur, yazarın samimiyetine, bazen acemiliklerine, tereddütlerine, ama en çok da teslimiyetine şahit olur ve onunla birlikte ruhun ve kalbin bu olağanüstü serüvenine dâhil olur. Su Üstüne Yazı Yazmak, okura karanlıklar içinden bir ışık sunuyor, soluk aldırıyor, umut aşılıyor… Arayış içinde olanlar ve aradığını tasavvufta bulmayı umanlar için kaçırılmayacak bir roman.

    13,90
  • Şu Yaramaz Tavşanlar

    Koca Ayı tek başına yaşıyordu. Issız kırların ortasındaki evinde. Yalnızlıktan hiç sıkılmıyordu. Onun sevdiği hayat buydu işte. Bir gün kalabalık bir tavşan ailesinin hemen yanı başına taşındığını görünce asabının ne kadar bozulduğunu tahmin edersin.

    7,90
  • Suffa Meclisleri Kur’an Dersleri

    Suffa Meclisleri’nin dördüncü yılında konu, Aziz Kitabımız olan Kur’ân-ı Kerîm’di. 32 ders boyunca Kur’ân-ı Kerîm’i farklı yönleriyle tanımaya, onunla derin ve daha samimi bir şekilde tanışmaya, elbette meseleyi sadece bilgi boyu-tunda bırakmadan o hakikatleri hayatımıza taşımaya çalışacağız. Hazırladığımız bu müfredatın/kitabın, her dersi 13 bölümden oluşuyor. 1. Ana Metin: Kur’ân-ı Kerîm’in muhtevası, değeri, ona iman edenlere yüklediği mükellefiyetleri, inkâr edenlerin karşılaşacakları durumlar ve daha birçok konuya metin kısmında temas edildi. Metinlerin büyük bir kısmı 2005 yılında kaleme aldığımız ve bugünlerde yeniden gözden ge-çirip güncellediğimiz “101 Cevapla Kur’ân Nedir?” ya da alt başlığı ile “Vahyi Hayata Taşımak” adlı eserimizden alındı. 2. Kur’ân İklimi: Ana metne uygunluk arz eden ayetleri ihtiva etmektedir. Arapçaları ile beraber verilen söz konusu ayetler, gerek ezberlenerek ge-rekse çeşitli tefsir kitaplarına müracaat edilerek anlaşılmaya çalışılmalı ve Kur’ân’ın o dirilten iklimine girmeye gayret edilmelidir. 3. Nebevî Seda: Hz. Peygamber’in (sas) Kur’ân’ın değer ve kıymetine, onun muhataplarına yüklediği görev ve sorumluluklara dikkat çeken 32 tane hadisten oluşmaktadır. Bu hadisler de Arapça metinleri ile beraber verilmiş, kaynakları belirtilmiştir. Elbette bu hadislerden de daha fazla istifade etmenin yolu, hadislerin geçtiği şerh kitaplarına müracaat et-mektir. 4. Örnek Şahsiyetler: Kur’ân-ı Kerîm’in insanlığa örnek şahsiyetler olarak tanıttığı, çoğu peygamber olan 32 şahsiyeti en temel özellikleri ile anla-tan ayetlerden oluşmaktadır. 5. İbret Şahsiyetler: Bu başlık altında da 32 tane ibret şahsiyet, ayetler ışı-ğında tanıtılmaktadır. Menfî örnekler üzerinden müspet davranışların tespiti açısından önemli olan bu bahis, başta Firavun, Nemrud, Kârûn, Hâmân, Bel’am olmak üzere 32 şahsiyeti nazarlara vermektedir. 6. Kur’ân Kavramları: “Eşya zıtları ile bilinir” ilkesi gereğince 32 tane kav-ram zıtları ile birlikte kısa, öz; ama mesaj ihtiva eden bir özellikte anla-tılmaya çalışılmıştır. İman-Küfür, Tevhid-Şirk, Hak-Batıl, Hidâyet-Dalâ-let, Adalet-Zulüm, Helal-Haram, Ma’ruf-Münker, Hayır-Şer, Âlim-Cahil ve daha nice Kur’ânî kavramlar bu başlık altında işlenmiştir. 7. Kur’ân’ın En’leri: Bu bahiste Kur’ân-ı Kerîm’in en temel özellikleri kısa ve vurgulu bir şekilde aktarılmıştır. Mesela, Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun ve kısa sûreleri/ayetleri, en çok geçen kelime, en az geçen kelime, en çok geçen cümle, en çok geçen peygamber, en az geçen peygamber gibi teknik sayılabi-lecek konulara yer verilmiştir. 8. Hz. Peygamber’in (sas) Dünyasında Kur’ân: Kur’ân’ın ilk muhatapı olan Efendimiz’in (sas) dünyasında ilahî kelamın nasıl yer edindiğini anlaya-bileceğimiz bazı örnekler bu bölümde aktarılmıştır. 9. Ahlâkı Kur’ân: Bu bahiste ahlakın temeli olan Kur’ân-ı Kerîm’den, en önemli 32 ahlakî ilkeye değinen ayetler aktarılmıştır. 10. Davası Furkân: Burada ise yine 32 ayet üzerinden bir Müslüman’ın ha-yatında olması gereken mücadele, gayret ve sorumluluk nazarlara veril-miştir. 11. Nûr Çeşmesi: Asrımızın önemli bir Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur’dan Kur’ân ile alakalı 32 cümle bu bahiste paylaşılmıştır. 12. Kur’ân’ın Şahitleri: Son vahyin ilk muhatapları olan sahâbe neslinin özellikle Kur’ân anlayışlarını öğrenebileceğimiz örnekler üzerinden çok mühim tablolar paylaşılmıştır. 13. Kur’ân’ın Sevdalıları: Kitabımızın son bahsi olan bu bölümde en hayırlı ikinci nesil olan Tabiîn neslinden başlayarak yolumuzu aydınlatan bü-yüklerin dünyasında Kur’ân’ın yerini anlayabilmek için çeşitli örnekler anlatılmıştır.

    15,90
  • Suffa Meclisleri Sahabe Dersleri

    Sahâbeyi doğru anlamak, gerçek manada sevmek, onları hayatımızın temel ölçüsü, Kur’ân ve Sünnet’in beşerî zemindeki en güzel pratikleri olarak kabul etmek, onları her daim hayırlarla yâd etmek ve onları kendi anlayışlarımıza ve yorumlarımıza feda etmeden oldukları gibi anlamaya çalışmak ve onları insanlığın aynaları, iman ve kardeşliğin sadâları olarak bilip, hayatlarını hayatlarımıza taşımaya gayret etmektir. Özellikle son ifadelerin üzerinde biraz durursak, şunu söylemek durumunda kalırız: Sahâbe nesli, ideal kulluğun ne olduğunu yaşadıkları hayatlarla ortaya koydukları için “İnsanlığın Aynaları” oldular. O aynaya bakan hem kendini hem onları görecek ve onlardan doğru olanı öğrenerek ve kendisine çeki düzen verecek… Böylece eksikler tamamlanacak, yanlışlar düzeltilecek; aşırılıklar itidal çizgisine çekilecek, azalan heyecanlar artacak, biten ümitler yeniden yeşerecek… Onların sadâları, gök kubbede her daim yankılanan hoş bir sadâ olacak… “Gelin, sesi ve nefesi tükenen şu zor zamanlara ve zeminlere, bir Sahâbe yankısı bırakalım. Haykırışımız ideal kulluk çizgisini, hayatları ile âleme gösteren o güzel insanlar olsun ve onların ruhlara hitap eden nağmeleri, bizim dillerimizde ve hayatlarımızda yeni bir besteye dönüşsün…”

    17,90
  • Suffa Meclisleri Siyer Dersleri

    Bir Müslüman için Hz. Peygamber’in (sas) hayatına ve O’nun dünyasına ait her hatıranın çok mühim bir yeri vardır. Çünkü O (sas) en güzel örnek, en kâmil misal, en doğru rehberdir. Rabbimiz onlarca ayette Resûlullah’a ittibânın/itaatin gerekliliğine ve önemine vurgu yapmış, O’nun (sas) rehberliği olmazsa dinin gerçek manada kemale eremeyeceğini belirtmiş; Efendimiz de sarıldığımız müddetçe asla dalalete sapmayacağımız iki büyük emanetten birinin Kur’ân, diğerinin ise kendi sünneti olduğunu beyan etmiştir. Başka bir hadisinde Efendimiz (sas) miras olarak bıraktığı hayatının/sünnetinin değerini şöyle ifade etmiştir: “Allah’a yemin ederim ki size gecesi gündüz kadar aydınlık, geniş ve takip edilecek bir yol bıraktım.” Gecesinin bile gündüz gibi aydınlık olduğu bu bereketli hayatı her yönü ile öğrenmek, anlamak ve kavramak her Müslüman’ın en önemli gayesi olmalıdır.

    19,90
  • Sufi ve Sanat

    “Kâinatın harflerini oku Çünkü biz de bir zamanlar yüce harfler idik Şimdi aşağıya indik Kâinatın harflerini oku Zira bu harfler sana Okunmak üzere gelmiş birer mektuptur” Sûfî ve Sanat, şiir, kitap, hat, mimari, musiki, çini, tezhip, ciltçilik gibi geleneksel İslâm sanatlarının anlamlandırılmasında tasavvufun rolünü anlatan, kâğıda, yazıya, notaya, taşa nakşolmuş bir düşüncenin kodlarını açmaya çalışan muhtelif konuşmaların bir araya getirildiği, sanat felsefesi bağlamında çok mühim noktalara ışık tutan bir eser. Tasavvuf süzgecinden geçmiş olan İslâm dinini, estetize edilmiş ilâhî bir yaşam olarak tanımlayan sahanın uzmanlarından Mahmud Erol Kılıç, kitap boyunca, manevî eğitimle kesret pazarından vahdete yükselen erenlerin dünyasından hayatı ve sanatı yorumluyor. Taç kapılarda tevhid sembolizminin, cami kubbelerinde âlem katmanlarının izini sürdüren bu eser, ne oldu da dinin metinleri letafete, estetik düşüncelere bağlı latif insan tipi üretemez hale geldi, sorusunun da cevabını barındırıyor satır aralarında.

    9,90