Sehe 101–120 zwischen insgesmt: 806

  • Bir Kitap Bir Balta

    Bir sinek, hafızasını kaybetmiş bir felsefe profesörü, bir ölüm meleği, pantolonunu giymeyi unutup işe giden biri ya da ayda şatosu olan “normal” bir adam… Hikayeci okuyucuya “yabancı” birinin gözünden modern hayatın eleştirisini sunuyor; insanın maruz kaldığı çeşitli baskıları ve insanlar arası ilişkilerin bugünkü durumunu teşhis ediyor. Bunu yaparken de yine bilinç akışından, absürt olaylardan ve ironiden yararlanıyor. Hep Aynı Hikâye’den sonra ikinci hikaye kitabı Bir Kitap Bir Balta’yla, Dostoyevski ve Oğuz Atay’ın izinden giderek açtığı yolu genişletiyor, bugüne daha derinden, daha somut bir bakış yakalıyor.

    6,79
  • Bir Ruh Macerası

    “İslam bizi geri bıraktı, Batı karşısında yenilgilerimizin sebebi İslam’dır!” hükmü, giderek bir inanç, bir yaşama biçimi halini aldı. Bunu da modernlik kisvesi altında hınç ve taassupla dolu telkinler halinde yaydılar; bu tür ideolojilere ve akımlara neredeyse meşruiyet kazandırıldı… Bu yanılgıların ortasında doğdum ve yetiştim. Gerçeğin ise tam tersi olduğunu pek çok bedel ödeyerek idrak ettim. Hayatımın ilk yarısı bir korku filmi gibi geçti… Varoluşuna sahih neden bulamayan insan; bilsin yahut bilmesin korku, endişe ve vehim içindedir. Ben bu marazî hâli, bir imtihandan geçiyor gibi ve en ağır derecelerde yaşadım… Allah hepimizi ve özellikle yeni nesilleri böylesi azaplardan esirgesin… Şimdi şu eski koltuklarda oturuyorum ve gücümün yettiğince tefekkür ediyorum… Herkes geleceğe doğru hayal kurar; bense geçmişe doğru… Bir bahçeye yolculuk yapıyorum… Manolyalar, frenk üzümleri, yıldız çiçekleri, çimenler; tam bir cennet bahçesi… Bir zamanlar, yani çocukluğumda öyle bir bahçenin ortasındaydım; ama o günlerde o nimetin şükrünü eda edebilme hassasiyetine sahip değildim. Şimdiki halimle; aklım ve gönlümle o güzel bahçeye dönüyorum… Çimenlerin üzerine seccademi serip şükür namazı kılıyorum. Bu benim geçmişe doğru yolculuğum, geçmişe dönük hayalim.”

    6,79
  • Bir Tanem

    “Kendi kendimizin doruğuna yükseldiğimiz zaman; hayattan, ölümden, sonsuzluktan konuşmak ne kadar kolay, ne kadar doğal gelir. Sonradan, o izlerin üstüne yeniden düştüğümüzde, böyle konuşmuş olduğumuza nasıl şaşarız. Hayır, iyice farkındayım, Creezy ile beraber olduğum sürece beni bir öte dünyanın, sadece sisler içinde belli belirsiz seçebildiğim bir acunun eşiğine kadar götüren bir şeylere dokunuyordum. Ama neydi o dokunduğum? Bilmiyorum. Belki de hiçbir zaman bilmeyeceğim. Biz hepimiz metnini bilmediğimiz ya da metni bizim için okusak da anlaşılmaz kalan bir piyeste oynuyoruz; deney bir işe yaramıyor bu oyunda. Mutluluk ya da mutsuzluk elimizden kaçıp giden o şeyin iki karanlık yüzünden ibaret.

    6,79
  • Bir Yobazın Günlüğü

    Bıyık altından gülerek kendisini “yobaz” diye vasıflandıran “keskin zekâlı ve sivri dilli” belki de “sivri zekâlı ve keskin dilli” bir yazar, günün birinde günlük tutmaya başlar. Kitaptaki ifadesiyle “içimizdeki ahmaklar” da “karşımızdaki budalalar” da, hatta yazarın bizzat kendisi de, sayfalar ilerledikçe bu sivri dilli yobazın hışmına uğramaktan kurtulamayacaktır… Fonda tatlı bir ‘aşk’ ve onun üzerine örülü bir ‘dava’ hikâyesi… “Bir Kitap Bir Balta” ve “Hamza” adlı kitaplarıyla tanınan Ömer Faruk Dönmez’in son kitabı; Bir Yobazın Günlüğü.

    12,54
  • Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez

    “Gerçek hayat, tamamıyla buluşmadan ibarettir’. Buluşmak, karşılaşmak. İnsan ötekiyle karşılaşarak var olur. Ötekinin bakışıyla, ötekinin yüzünü bana çevirmesi, beni dinlemesiyle. İlişkiyle. Sadece ilişkiler vasıtasıyla kendimizi dünyaya ve başkalarına tamamen açarız. Başka bir insana bağlanabilmek için ona açık olmam gerekir. Olmamızı gerektiğini düşündüğümüz kişi olmak arzusundan sıyrılarak, gerçekten olduğumuz kişi olmaya izin vererek. Gerçekte kimim ben? Gerçekte olduğum kişi olmak, yani olduğum gibi görünmekle sahiciliğe adım atarım. İncinmeyi göze alarak.” Kemal Sayar “Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez”le insanın kendisiyle, ötekiyle, dünyayla kurduğu ilişkilere, varoluşla gerçekleştirdiği buluşmaya dikkat çekiyor. Yaşarken incitici de olsa geriye dönüp baktığımızda bizi olgunlaştırdığını düşündüğümüz her şeyle yani “hayat”la buluşmanın “hayatı askıya almadan” yaşamanın ipuçları Kemal Sayar’ın usta kalemiyle “Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez”de.

    9,09
  • Biri Beni Onarsın

    dünya benden büyüktü, aşktan küçük
    kendimi aşka hibe etmeye ant içtim
    neden taburcu olacakmışım senden sevgilim
    yeminler olsun iyileşmedim, iyileşmeyeceğim
    zenginim fakat yetim
    halkın uğramadığı halk kütüphaneleri gibiyim.

    4,49
  • Bisiklet Dersleri

    Bisiklete binmeyi öğrenmek için geç kalma çocuk. Büyüyüp ağırlaştıkça, sana yardımcı olacak kişinin bisikleti dengede tutması, senin peşinde koşması ve düşerken seni yakalaması zorlaşacak. Bir çocukluk olarak görüp küçümseyeceksin belki de bisiklete binmeyi. Yol büyüyecek gözünde, güvenemeyeceksin dizlerine. Vakit varken asıl pedallara. Yol boşsa hızlı da gidebi- lirsin. Fakat ellerini bırakma sakın. Boşluğa terk edilen ellerde değil, nereye tutunacağını bilen ellerde özgürlük.

    6,79
  • Bitmeyecek Öykü

    “İnsanlar vardır, asla Fantazya’ya gidemezler,” dedi Bay Koreander. “Ve insanlar vardır, gidebilirler ama sonsuza kadar orada kalırlar. Sonra bir de Fantazya’ya gidip geri dönenler vardır. Senin gibi. İşte bunlar iki dünyayı da esenliğe kavuştururlar.”

    NE İSTİYORSAN ONU YAP, yazıyordu sınırsız güce sahip İmparatoriçe’nin sembolünde. Ancak Bastian, bu cümlenin gerçekten ne ifade ettiğini, uzun ve zahmetli arayış sonucu öğrenecektir.

    Bastian tuhaf görünümlü bir kitap sayesinde kendini, güzel fakat tehlikenin pençesindeki Fantazya diyarında bulur. Bu büyülü ülkeyi, Çocuk İmparatoriçe’ye yeni bir isim vererek sadece bir “insan” kurtarabilir. Ancak saraya giden yol ejderhalar, devler, canavarlar ve birçok büyülü yaratığın yaşadığı yerlerden geçmektedir.

    Bastian maceraya atılır atılmasına… ancak dönüş yolunu bulmak o kadar kolay değildir. Fantazya’nın derinliklerine girdikçe, dile getirilemeyecek kadar kötü yaratıklarla ve kendi kalbinin gizemleriyle yüzleşecek cesareti bulması gerekecektir.

    “Büyülü dünyaya dalıveriyorsunuz… Hareketli, yenilikçi ve duyarlı.”
    The Washington Post

    gizle

    11,39
  • Bitmeyen Kavga

    Eserlerinde işçi sınıfının gündelik ilişkilerini, yaşam koşulları ve mücadelelerini, çağımızın toplumsal meselelerini tüm insani ayrıntılarıyla resmederek haklı ününe kavuşmuş olan John Steinbeck, büyük romanı Bitmeyen Kavga’da destansı bir direnişi konu alıyor.
    Son derece zor koşullarda yaşayan ve aldıkları ücretle karınlarını bile doyuramayan meyve toplayıcıları örgütlenerek ellerindeki yegâne silah olan greve başvururlar. Kapitalist toprak sahipleri ise mücadelenin yayılmasını engellemekte kararlıdır. Çok güçlü ve kendilerinden emindirler, işçilerin örgütlenmesini yeri gelirse kanla, yeri gelirse grev liderlerini satın alarak yıkmaya hazırdırlar, fakat hesaba katmadıkları bir unsur vardır.
    İnsanlığın bitmeyen kavgasını tüm gerçekliğiyle resmederek bir destana dönüştüren Steinbeck, kapitalist düzenin dayanaklarını derinden sarsan, kuşaklar boyunca başkaldıranlara esin kaynağı olan bir roman yaratırken mücadelenin açmazlarını da sergilemekten geri durmuyor.

    10,24
  • Bizans’ın Gizli Tarihi (ciltsiz)

    Prokopios, İmparator İustinianos zamanını anlattığı Bizans’ın Gizli Tarihi’nde daha önceki kitaplarında zamana uydurmak zorunda kaldığı, işin içyüzünü açıklamayı göze alamadığı, sessizce geçiştirilmiş olayları apaçık ortaya koyduğunu belirtir.

    4,90
  • Bodrum Katı Tünelden Önceki Beyaz Ev

    İstanbul Boğazı’nın kıyısında, boynunda altın bir kolye ile çarmıha gerilmiş şekilde duran bir kadın cesedi bulunur. Kısa sürede tüm ülke bu gizemli cinayeti konuşmaya başlar. Aradan geçen günlerde ise farklı yerlerde benzer cesetler bulunmaya devam eder. Kadının boynundaki kolye ise Atlas’ın ikiz kardeşi Talya’nın kolyesinin birebir aynısıdır. Atlas, kardeşi ile cinayetler arasındaki ilişkiyi bulmaya çalışırken, hayatları babaları Enzel’in çeşitli sanrılar görmeye başlaması ve tuhaf davranışları nedeniyle altüst olur. Atlas ve arkadaşları araştırmalarına devam ederken yolları tarihi gizemli Beyaz Ev ve evin yeni sahibi ile kesişir. Cinayetler, Beyaz Ev ve Enzel arasındaki bağlantıları çözmek ve olayların perde arkasını deşifre etmek ise hiç kolay olmayacaktır! Paranormal Hikayeler ve Tünelden Önceki Beyaz Ev kitaplarının başarılı yazarı Işıl Işık’tan, aksiyon dolu ve her bölümü merak uyandırıcı bir polisiye gerilim romanı… Ürpertici gizemlerle dolu Tünelden Önceki Beyaz Ev’e başka bir gözle bakmaya hazır mısınız?

    10,90
  • Boğulmamak İçin

    “Orwell’in ironik mizah anlayışı tazeliğini hiç yitirmiyor. Bu, kaçırılmaması gereken bir Orwell yapıtı.” The Observer Göbeğinin çapı giderek genişleyen ve evinin taksitlerini ödemekle uğraşan George Bowling kırk beş yaşında, evli ve çocuklu –ve yeni aldığı takma dişleriyle kasvetli hayatından çaresizce kurtulmak isteyen– bir sigorta pazarlamacısıdır.1939’da patlak verecek olan savaşın gelişini; yemek kuyruklarını, askerleri, gizli polisi ve zorbalığı görerek modern zamanlardan korkmaktadır.Böylece çocukluğunun dünyasına, huzur ve sükûn dolu bir yer olarak hatırladığı köyüne sığınmaya karar verir.Fakat köyünde aradığını bulabilecek mi, orası şüphelidir. “Çok komik olmanın yanında hayranlık uyandıracak kadar gerçekçi… Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü burada nüve haliyle görebiliyoruz. Hayvan Çiftliği’ni de… Hem zengin bir okuma keyfi sunan hem de iki klasiğin tohumlarını birden barındıran romanlara kolay rastlanmaz.” John Carey, The Sunday Times

    6,79
  • Böyle Buyurdu Zerdüşt

    Nietzsche’nin, fikir dünyasının zirvesine yerleştirdiği eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt, düşünürün olgunluk çağını temsil eder. Anlatmak istediği her şeyi, son kitabı olan bu eserde özetlediğini söyler: “‘İyi olan nedir?’ diye soruyorsunuz. Cesur olmak iyidir. İzin verin küçük kızların konuşmasına. İyi olmak, aynı zamanda güzel ve dokunaklı olmak demektir. Size kalpsiz diyorlar. Ama gerçek, sizin kalbiniz; seviyorum sizin samimi utancınızı. Sizler kendi selinizden utanıyorsunuz, diğerleriyse sularının çekilmesinden.” Nietzsche’nin “herkes ve hiç kimse için” yazdığını söylediği bu başyapıt, Almanca aslından Türkçeye çevrildi.

    4,49
  • Brezilya (Karton Kapak) Geleceğin Ülkesi

    Zweig, ırkçı cinnete kapılmış felakete sürüklenen Avrupa’dan kaçıp sığındığı Brezilya’da ütopik bir cennet bulmuştu. Uçsuz bucaksız verimli toprakları, sonsuz kaynakları, muhteşem doğası ve barındırdığı potansiyelle; kaygısız ve dost canlısı halkıyla Brezilya onu büyülemişti. Farklı ırkların barış içinde bir arada yaşadığı ve geleceğe umutla bakabildiği bu çok renkli düş ülkesi, o sırada kaosa teslim olmuş Avrupa ile tam bir tezat içindeydi. Zweig’ın Brezilya’ya ilanıaşkı, farklı tepkiler aldı. Yabancı bir yazarın coşkulu övgüsü Brezilya halkını sevindirirken, kitap bir yandan da ülkenin gerçekleriyle bağdaşmadığı ve siyasi iklimini yansıtmadığı gerekçesiyle eleştirilere hedef oldu. Petrópolis’teki evinde eşiyle birlikte inzivaya çekilen Zweig, dostlarından ayrı düşmüş, sürgündeki diğer Avrupalı entelektüellerle mektuplaşması savaş nedeniyle sekteye uğrayınca daha da yalnızlaşmıştı. Onu asıl kahreden, sadece anayurdundan değil yapıtlarını verdiği anadilinden de sürgün edilmiş olmasıydı. Brezilya, 22 Şubat 1942’de yaşamlarına son veren Zweig çiftinin son durağı oldu.

    6,79
  • Bu Böyledir

    İçindekiler – Bu böyledir – Bahtımın yıldızı – Süleyman’ın seçimi – Red cephesi – Manifatura – Kahkaha çiçeği – Su sesi – Son Kutlu’nun Dergah Yayınları arasında çıkan diğer hikaye kitapları şunladır. Ortadaki Adam (1970), Gönül İşi (1974), Yokuşa Akan Sular (1979), Yoksulluk İçimizde (1981), Ya Tahammül Ya Sefer (1983).

    5,64
  • Bu Kitabı Sakın Okuma!

    Şimdi sana son uyarımızı yapıp “bak yol yakınken dön, durduk yere keyfini kaçırma, hayatının akışını değiştirme, kapat kitabı koy rafa” derdik ama belli ki dinlemiyorsun, eh o zaman kolay gelsin.

    7,94
  • Bukre

    Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. Bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum. Şiirleri ve romanlarıyla kalplerinize dokunan Kahraman Tazeoğlu, “Bukre” ile sizi yine duygusal bir yolculuğa davet ediyor.

    11,39
  • Bütün Çocuklar İyidir

    Bu kitap, hem çocuklar hem yetişkinler için yazıldı. İster çocuk olalım ister yetişkin, hepimizin içinde anne, baba, çocuk var ve sıkıntılarımızın tamamı, içimizdeki anne-babanın içimizdeki çocuğu ezmesinden kaynaklanıyor. Bunu düzeltebilmenin tek yolu, çocuklara dair önyargılarımızı değiştirmek.
    Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur ile başlayan üçlemenin sonuncu kitabı. Kötü çocuk yoktur. Bir çocuk bizim “kötü” dediğimiz bir davranış sergiliyorsa eğer, bu, ona yanlış davranıldığı içindir. “Kötü” denilen davranışlar, aslında çocuğun yardım çağrısıdır.
    Bütün çocuklar iyidir. İçimizdeki çocuk da iyi. Çocuğun iyi olduğunu anlayabilirsek, biz de ona daha iyi anne-babalık edebiliriz. Böylece, çocuğun “kötü”, “yanlış”, “sorunlu” gibi tabirlerle anılan davranış biçimlerine ihtiyacı kalmaz.
    İçimizdeki çocuk anlaşılmayı, yardım çağrısının duyulmasını bekliyor. Onu duyabilmeyi öğrenebildiğimizde kendimize doğru anne-babalık etmesini de öğreneceğiz ve o zaman kendiliğinden sorunlarını çözen, haklarını savunabilen bir insana dönüşeceğiz.
    4,49
  • Bütün İsimler

    Don José, yirmi beş yıldır Nüfus Kayıt Merkez Arşivi’nde çalışmaktadır. Sağların ve ölenlerin kayıtlarının tutulduğu, hiyerarşik bir düzenin uygulandığı Arşiv’de, günlerini doğum, evlilik, boşanma ve ölüm belgeleriyle geçirir. Ancak Don José’nin herkesten sakladığı bir tutkusu vardır: Gazete ve dergilerden kestiği, ünlü kişilerle ilgili kupürleri biriktirmek. Koleksiyonuna eklemek için Arşiv’den gizlice aldığı dosyaların arasına meçhul bir kadının fişinin karışmasıyla Don José’nin sıradan hayatı yön değiştirir. Don José, bu kadının hayatıyla ilgili her şeyi öğrenme isteğiyle yanıp tutuşur. Neredeyse saplantıya dönüşen bu tutkudan çılgına dönen Don José, bilinmezlerle dolu, karanlık bir yola sapar. Araştırmaya devam ettikçe meçhul kadınla ve kendisiyle ilgili sarsıcı şeyler öğrenir.

    Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, bu absürd, ürpertici, gerçeküstü ve büyüleyici metinle, okurlarına, insanların yalnızlığını, tesadüflerin gücü ve etkisini, yaşayanlarla ölüler arasındaki o ince çizgiyi özgün bir anlatımla aktarıyor.

    “Kışkırtıcı bir roman, değişken ve tedirgin edici, metaforik labirentlerle ve okuru yanıltan ipuçlarıyla dolu.”
    The Herald
    devamını oku

    9,09
  • Büyük Mal

    Kemal Tahir külliyatının en renkli romanlarından biridir Büyük Mal, cumhuriyetin kuruluş yıllarına ve İzmir suikasti çevresinde gerçekleşen kırsal dönüşümlere odaklanan ve kurucu mitoslara yönelik ince eleştiriler içeren roman, muhteşem bir dil, güçlü karakterler ve keskin bir dikkatle örülmüş. “Kemal Tahir Türk tarihine eğilirken zengin kültür geleneğimizden esaslı bir şekilde yararlanmanın gereğini duyan ilk romancımızdır…” Oğuz Atay

    10,24