Sehe 661–680 zwischen insgesmt: 805

  • Beyoğlu Rapsodisi

    Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân… Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final…Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde, papazı, fahişesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, işportacısı, öğrencisi, öğretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Avrupa kaçağı, Amerika kaçağı, Afrika kaçağı, yani yaşam kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı yani insan görünümünde olan kim varsa, hepsini, herkesi sorgusuz sualsiz kucaklamıştı.Kiliseleri, camileri, sinagogları, hanları, hamamları, bankaları, giyim mağazaları, kitabevleri, meyhaneleri, birahaneleri, şaraphaneleri, kafeleri, kültürevleri, randevuevleri, sinemaları, tiyatroları, galerileri, vakitleri çoktan dolduğu halde ömür sürmeye çalışan bilmem kaç yüzyıllık inatçı binaları, dar sokakları, kör çıkmazlarıyla Grande Rue de Pera, Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi ya da Beyoğlu nasıl adlandırılırsa adlandırılsın burası her gün, her an değişen yeryüzünün en büyük tiyatro sahnesi gibiydi.”

    8,90
  • Bir Buçuk Günde Seyr-i Alem

    Bir Buçuk Günde Seyr-i Âlem, akıcı üslupla kaleme alınmış kısa bir Filistin tarihi: Hakaret, tecavüz, katliam… Zulme inat bitmeyen isyan: İman, sabır, gayret… Gazze’den Ürdün’deki Gazze Mülteci Kampı’na taşınan dramatik hayatlar: İşgal, tehcir, iltica… Yurtlarından edilen ve savrulan insanların yeniden şekillenen hayatları: İhya, inşa, umut… Her şeye rağmen dimdik ayakta kalan Filistinliler: İnanç, azim, mücadele…
    Bir Buçuk Günde Seyr-i Âlem, seksen yıl boyunca idealleri uğrunda yaşamış ve bedel ödemiş Filistinli bir doktorun hikâyesidir. Bombaların ağır yükü altında kalan Gazze’ye, mahrumiyetin ve yoksulluğun ağır yükü ile eşlik eden Gazze Mülteci Kampı’nda insanları bilinçlendirme adına çalışan Yakub’un hikâyesidir

    4,49
  • Bir Değirmendir Bu Dünya

    Bir Değirmendir Bu Dünya, şiirlerinden, anı yazılarından ve hikâyelerinden tanıdığımız Zarifoğlu’nu başka bir açıdan tamamlamaktadır. O herkesin entel takıldığı bir zamanda çevresindeki meraklı insanlara, dostlarına, okuyucularına ilmihal okumayı tavsiye ediyordu. Namazların tadil-i erkân üzere kılınmasını, gece namazlarına kalkılmasını, hanımlara iyi davranılmasını, çocukları adam yerine koyarak karşımıza almamızı, yollarda zikirle yürümemizi telkin ediyordu. Daha doğrusu müslüman olarak yetişmemiz için elinden geleni yapıyordu. Hem çocuklar için yapıyordu, hem de büyükler için.
    Bu kitaptaki yazılara, kendi yatağında sessiz, sakin ve içten içe maverai uğultularla akan bir nehrin zaman zaman coşup kabarması olarak da bakılabilir.

    9,09
  • Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları 2

    Venezuela Başkanı HUGO CHAVEZ, BBC Televizyonu’na verdiği röportajda John Perkins tarafından yazılan Bir Ekonomik Tetikçinin itirafları isimli kitaptan söz ederek, bu kişilerin kendisiyle de ilişkiye geçtiğini anlattı. Ülke üzerinde gözetleme uçuşları yapılmasını ve A.B.D. danışmanlarının varlığını kabul etmesi halinde kimi fonların kullanımına açılacağının teklif edildiğini açıkladı. Bu teklifleri reddetmesine rağmen ekonomik tetikçilerin vazgeçmediğini, zayıf devlet memurları, parlamento üyeleri, hatta kendi çevresindeki ordu mensuplarına baskı yapmaya çalıştığını söyledi. Chavez, Perkins’in kitabında anlattığı gibi ekonomik tetikçilerin başarısız olmasının ardından çakalların geldiğini, askeri darbe ve suikast komplolarına giriştiğini açıkladı.

    11,39
  • Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları(Turkish Edition)

    Ekonomik tetikçiler (ET’ler) yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve diğer yabancı “yardım” kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. Nereden mi biliyorum; ben de bir ET idim.

    11,39
  • Bir Yazarin Notlari 1

    “Yazmak”ı emekle, eylemle, insanla, sükûtla ve “yaşamak”la özdeşleştirmiş bir edebiyat adamı olarak Pakdil, insanın süren ve hiç bitmeyecek olan sorgusunu anlatıyor bir bakıma.

    Tıpkı, onun edebiyat dünyasını tanımamızda çok önemli bir kılavuz olan Bir Yazarın Notları serisindeki üst başlıkta yazdığı gibi, Pakdil’e ve yapıtlarına ‘insanın süren sorgusu’ olarak bakabiliriz.

    Bu bağlamda, koyu bir ‘hiç’liğin içinde ‘yaşamak’ için savaş veren insanlar olarak Pakdil’e, Pakdil’in metinlerine ve insanın ‘süren o sorgusuna -özellikle şimdi- çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. / Ahmet Edip Başaran

    6,79
  • Bitmeyen Bir Sevda Yusuf

    O gün hepimiz için unutamadığımız bir gün oldu. Hepimiz duygulandık. Mustafa Hoca’nın kapanışta okuduğu “Sen
    bir devsin, yükü ağırdır devin!/ Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!” mısralarında geçtiği gibi, kendimizi birer dev gibi hissediyorduk. Dünyayı değiştirecek, zalimlere haddini bildirecek bir güç ve kuvvette, bir Battal Gazi, bir Ulubatlı gibi gazaya hazır, dünya ağır sıklet boks şampiyonu, Muhammed Ali Clay’ın dediği gibi, “Arı gibi sokmaya, kelebek gibi uçmaya.” hazır idik.

    10,24
  • Bırakın Yürüsün Serçeler

    Şikâyet makamında değilim, tüm rütbelerimi kuru temizlemeye verdim. 15 gün içerisinde alınmayan elbiselerden sorumlu değiliz yazıyordu duvarda. “Siz sorumlu değilseniz ben hiç sorumlu değilim.” Ben gökyüzüne bakacağım bundan sonra. Siz ne haliniz varsa görebilirsiniz.

    5,64
  • Büyük Doğu Çağına Doğru

    Ötelerin nizamını çağa okuyan haberci. Medeniyetin önündeki buz dağlarını eriten soluk. Hacı Bayram’ın asasız, Mevlânâ’nın sarıksız, Fatih’in devletsiz arkadaşı. Anadolu’nun Nizamnamesini yazan kalem. Hicivde Nefî’yi, aşkta Şeyh Galip’i, sanatta Fuzûli’yi yaşayan şâir. Yunus’un çarıkla yürüdüğü yolları iskarpinle kat eden derviş. “Allah” demenin yasak olduğu bir devirde “İşte iz geliniz!” diyen davetçi. Batı’nın aklını, Doğu’nun aşk ocağında eriten mütefekkir. Altın silsilenin ardı sıra yürüyen sûfî. Küfür muzahrafatının lekeleyemediği kale. Aksiyonun kendisi, düşüncenin yekûn ifadesi. Mâverâ’nın, İFAM’ın “Ulu Hocası”. Çağın muzdaribi, “üstün çile”nin sadık yâri. Milletin bir şapkayla saadet bulacağını söyleyenlere, “Bekleyin gelecektir, eskimez, pörsümez yeni” diyen hakikat aşığı. Mazlumların, muzdariblerin sözcüsü. Bülbül, kurbağadan lisan öğrenmez diyen din, dil ve millet müdafii. Güzeller Güzeli’nin ss güzel ifadecisi. Büyük Doğu’nun son mütefekkiri. Milyonların şehadetiyle tabutu kabre, sevdası yüreklere verilen davetçi…

    7,94
  • Budala

    İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi.

    Cezasını tamamlayıp Sibirya’dan döndükten sonra Petersburg’da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. En önemli eserlerinden Budala 1868-1869 yıllarında Russki Vestnik dergisinde tefrika edildi. Dostoyevski bu romanında insan ruhunun labirentini çılgınlık, tutku ve hastalık prizmasında kırılan görüntüsüyle sergilemiştir

    9,90
  • Çanlar Kimin İçin Çalıyor

    İspanya iç savaşının anlatıldığı roman, 1940’larda yazılmıştır. Böyle olmasına karşın, hâlâ birçok ülkede çevirisi yayımlanmakta, hâlâ en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır. Bu ilginin nedeni, bir serüven romanı oluşunda ya da Hemingway’in o kendine özgü anlatış biçiminde aranabilir. Ancak şöyle bir saptama da yapılabilir: Çanlar Kimin İçin Çalıyor’da Hemingway, ülkü birliği etmiş insanların inançlı kavgası yanında, romantizmi de etkileyici bir öğe olarak kullanmıştır. En güç koşullarda, ölümle yüz yüzeyken bile sevgi, umut, korku bütün canlılığıyla yaşanır romanda. Ortak amaç doğrultusunda, bir toplumsal kavga için, ayrı ulustan bilinçli insanların öyküsüdür Çanlar Kimin İçin Çalıyor.

    10,24
  • Çarpışma

    J.G. Ballard bu dev eserinde teknolojiyle ilişkimizi tahrip ve tahrik ederek bizi bir “araba sevdası” distopyasına taşıyor. Kimi eleştirmenlerin türünün tek örneği olarak gösterdiği, kimilerinin ise mide bulandırıcı bulduğu bu makine-erotizm hezeyanının kahramanları gündelik hayatımızın ürkütücü derecede içinde, haz ve saplantılarının çarpık bağlantıları ise hep kıyısında durduğumuz bir uçurumun altında. İktidar, statü ve cinsellik sembolü olarak otomobilin fetiş nesnesinin ta kendisi haline geldiği satırlarda Ballard, bilimkurgunun yabancılaştırıcılığının karşısına, “Asıl yabancı gezegen dünyamızdır” görüşüne uygun olarak gerçeğin ve mümkün olanın dehşetini koyuyor.

    David Cronenberg tarafından filme uyarlandığında büyük yankı uyandıran ve Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü aldığında büyük tartışmalar yaratan Çarpışma distopik edebiyatın en önemli örneklerinden biri.

    9,09
  • Cemil Meriç Konuşuyor

    Çağımızın sancılı ve tutkulu düşünürü Cemil Meriç, titizlikle derlenmiş söyleşileriyle bu defa yazmıyor, konuşuyor. Bu konuşmalar, onun fikirlerinin yanı sıra kişiliği ve özel hayatıyla ilgili ipuçlarını da ele veriyor. Cemil Meriç’in bilge sesine kulak verin.
    Antakya Lisesi’nden bir adam çıkıyor ve yalnız Avrupa Kültürü üzerinde değil, Hind kültürü üzerinde de, sadece Batı klasikleri üzerinde değil, bizim klasiklerimiz üzerinde de hakkaniyetle durarak önümüze cömert kapılarını açıyor kültür ve düşünce dünyasının. Balzac ile İbn Haldun kol kola onda. İhvan-ı Safa, adeta risalelerini yeniden yazıyorlar onun kalemiyle. Ali Şeriati ve Bediüzzaman Said Nursi de, Victor Hugo ve Proudhon da, Marx ve Weber de, Tevfik Fikret ve Mehmed Akif de beraber, dostça geziniyorlar onun binbir çiçekle müzeyyen bahçesinde. Clslubunun şimşeğinden yayılan kıvılcımlar atom parçaları gibi sayfaların arasına dağılıyor, sloganikmiş gibi görünen hikmet ve arzu yüklü cümlelerle soluğu alıyor ve yazılarını içenlerin kanına karışıyordu birkaç dakikada. Sonra damarlardan patlama sesleri duyuluyordu içten içe. İşte bu, halis muhlis Cemil Meriç üslubunun ta kendisiydi.

    12,54
  • Cennete Kadar Yolun Var

    Hayatınızda gireceğiniz en önemli sınavları düşünün,
    hazırlanırken ilk yapacağınız şey çıkmış sorulara bakmaktır değil mi?
    Tabii ki.
    Soru tarzlarından ve konulardan yola çıkarak nasıl çalışacağınızı anlayabilirsiniz.
    Ama bu sınavların en kralı bile altmış yılınızı etkiler.
    Gel gelelim sınavdan sonra da rahat edemezsiniz zaten…
    Bu sefer emekli olmaya çalışırsınız, ne yazık ki onun
    çıkmış soruları da yoktur.
    Emekli olduğunuzda da sudan çıkmış balık gibi ne
    yapacağınızı şaşırırsınız, hem hazırlanacağınız bir sınav da olmaz.
    “Yahu ahiret vardı galiba, çalışacak bir şey de yok, ben
    ona çalışayım bari…” dersiniz ve sınava üç gün kala bin dört yüz yılın konularını gözden geçirmeye çalışırsınız.
    Peki bu sınavda ne kadar başarılı olabilirsiniz?
    Sadece bir sevapla cennetteki yerinizi kaçırmak istemiyorsanız, sınava doğru zamanlamayla, düzgün programlarla, günlük çalışmanız şarttır.
    “Tamam da canım, benim bu ders hakkında hiçbir bilgim
    yok!” diyorsanız müjde!
    Sınavdaki sorular tek kitaptan soruluyor.
    Ve her sınavda aynı sorular…
    Kitapsa bin dört yüz yıldır yayında…

    6,90
  • Cinler

    Cinler, Rus toplumunu bekleyen çalkantıları seneler öncesinden
    sezebilmiş Dostoyevski’nin, gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme
    aldığı siyasi romanıdır.
    Bir taşra gölünde, infaz edilmiş bir adamın cesedi bulunur. Bu
    genç adamın öldürülme nedeninin uzaklaştığı devrimci örgütten
    ayrılmak istemesi olduğu sonradan anlaşılır. Dostoyevski’nin
    1869’da gerçekleşen bu olaydan esinlenerek yazdığı Cinler’de,
    Çar’ı devirmeyi ve devleti ele geçirmeyi amaçlayan bir siyasi
    örgütün içindeki aydınların, sosyalistlerin, anarşistlerin,
    tanrıtanımazların resmini çizer. 19. yüzyıl sonu Rusyası’nı kasıp
    kavuran şiddet çığırtkanlığına karşı bir haykırış niteliğinde olan bu
    başyapıt en iyi siyasi romanlardan biri olarak kabul edilmektedir.
    “Dostoyevski’nin Cinler’i devrimci bir komplodan esinlenerek
    yazılmış en iyi romanlardan biri.”
    JOSEPH FRANK

    7,90
  • Cesur Yeni Dünya

    Cesur yeni Dünya bizi ‘Ford’dan sonra 632 yılına’ götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, ‘annelik’ ve ‘babalık’ pornografik birer kavram olarak görülür. Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya uykuda eğitim ile sağlanır. Hipnopedya seyesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. “Herkes herkes içindir.”

    9,09
  • Çivisi Çıkmış Dünya : Uygarlıklarımız Tükendiğinde

    Dünyaca ünlü Fransız yazar Amin Maalouf’un beklenen kitabı Çivisi Çıkmış Dünya nihayet yayımlanıyor!

    Türk okurunun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Maalouf, bu kez “medeniyetler çatışması” adı altında kuramsallaşıp yasallaşan ve dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştiriyor. Yazar, yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü hoşgörü çığlığını yeniden duymaya davet ediyor insanlığı…

    Çivisi Çıkmış Dünya bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası… Kitabın satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap siyasi tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor.

    Maalouf’un bu eseri, her şeye rağmen birbirimize saygı duymayı ve birlikte yaşamayı başarmak isteyenler için bir tür pusula.

    10,24
  • Çıkış Yolu I

    Bu kitap, iki konferanstan oluşmaktadır. 1990 da kurulup 1997 de kapatılan, genel başkanlığını yazarın yaptığı, Diriliş Partisi dönemini konuşmalarından olup, ilki, Bursa’da, 12 Şubat 1992 de, Uzunoğlu Düğün Salonunda, o zamanki Parti İl Başkanlığının girişimi ile ve ikincisi, Ankara’da, 2 Mayıs 1992 de, Kocatepe Diyanet Vakfı Konferans Salonu’nda, Ekonomik Sosyal Araştırmalar Vakfı (ESAV)’nın düzenlemesiyle verilmiştir.

    5,90
  • Çıkış Yolu II: Medeniyetimizin Dirilişi

    Bu kitap, dört konferanstan oluşmaktadır. 1990 da kurulup 1997 de kapatılan, genel başkanlığını yazarın yaptığı, Diriliş Partisi dönemini konuşmalarından olup, ilki, Pendik’te 16 Mayıs 1991 de Belediye Kültürevi’nde “Diriliş Çağı” adıyla, ikincisi, Eskişehir’de 3 Ekim 1993’de Ticaret Odası Konferans Salonu’nda “Dünya Görüşümüz Diriliş” adıyla, üçüncüsü, Adapazarı’nda 3 Aralık 1993’de Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu’nda “Medeniyetimizin Dirilişi” adıyla, dördüncüsü, Eskişehir’de 5 Haziran 1994’te Ticaret Odası Konferans Salonu’nda “Kaybolan Hakikat” adıyla parti teşkilatlarının düzenlemesiyle verilmiştir.

    5,90
  • Çıkış Yolu III

    Bu kitap, dört meydan konuşmasından oluşmaktadır. 1990’da kurulup 1997’de kapatılan, genel başkanlığını yazarın yaptığı Diriliş Partisidönemi konuşmalarından olup, ilki Bursa’da 13 Temmuz 1991’de Fomara Meydanı’nda “Kutlu Millet Gerçeği” adıyla; ikincisi Adapazarı’nda 17 Ağustos 1991’de Gar Meydanı’nda ” Yüce Devlet Gerçeği” adıyla; ücüncüsü Pendik’te 18 Haziran 1995’te İskele Meydanı’nda “Millet Toplantısı” adıyla; dördüncüsü, Eskişehir’de 21 Ekim 1995’te Odun Pzarı’nda “Batı ve Biz”adıyla parti teşkilatlarının düzenlemeleriyle yapılmıştır.

    5,90